Metin Fındıkçı, Kimdir? Hayatı, Eserleri

1 Aralık 1961 yılında Mardin’de dünyaya gelen Metin Fındıkçı, İlkokulu Sakarya İlkokulu’nda, ortaokulu Cumhuriyet Lisesi’nde tamamladı. 15 yaşında ailesiyle birlikte Ankara’ya yerleşti. Aktepe Lisesi’nden mezun oldu.

Haber Merkezi / SSK’nin yazlık tesisinde (Side) memur olarak göreve başladı. 1994’te memurluktan istifa etti ve bir ihracat firmasında tercüman olarak çalışmaya başladı. Emekli olduktan sonra İstanbul’a yerleşti. Şiir yazarak ve çeviri yaparak hayatını sürdürüyor.

Şiirleri ve çevirileri Adam Sanat, Cumhuriyet Kitap, Rüzgâr, Şiir-lik, Yarın, Uç, Yarın, Yazılı Günler, Yeni Biçem ve Kitap-lık gibi birçok dergide yayımlandı.

Şiir yazmaya 12 Eylül (1980) sonrasında yaratılan siyasi boşluğa inat başladı. Nâzım Hikmet’i, Turgut Uyar’ı, Edip Cansever’i sevdi ve onlardan etkilendi. Orta Doğu’nun çeşitli ülkelerinin şairlerinden yaptığı şiir çevirileriyle edebiyat ortamımızdaki bir boşluğu doldurdu.

Hiçbir Arap şairden etkilenmedi, ancak Adonis’e, Nizar Kabbani’ye ve Nazik El Melaike’ye yakınlık duydu. Ayrıca Muhammed Bennis, Fetva Tukan, Selim Berakat vd. şairlerden çeviriler yaptı.

Eserleri;

Şiir: Harabeler (1992), Ve Kalbim Sular Altında (1996), Karanfil Mesafesi (2001), Unutulan (2004), Çölden Hırka (2006),  Katran (2008), Sen İçerde Uyurken (2009), Sardunyanın Kehribar Zamanı (2010), Gülün Koynuna Düşen (2013)

Çeviri (Şiir): Seçme Şiirler – Güllerin Aydınlığında (2004) –  Ayna ve Düş (Adonis’ten, 2002), Beyrut Kasidesi (1995), Mavi Bir Gün (2003), Unutulanı Anmak (Mahmud Derviş’ten, 2002), Hüzünlü Irmak (Nizar Kabbani’den, 2000), Rüyadan Çağrılmak (Nazik El Melaike’den, 1996), Beyrut’ta Deniz Yok (Ğade Samman’dan, 2002) Çağdaş Arap Şiir Antolojisi (2004). (Hikaye): Filistin Senin İçin (Hannan Avvad’dan), Şairin Kandili – Kuşatma Günlüğü (Ayşe Basri’den).  

“Ellerime sığmayan”

Kırık bir testidir eşikte duran
Ovaya yayılan acı bir sudur.

Oysa sığmaz gecenin gözleri yanan
mumlara,ellerime sığmaz
bir yara içinde büyüyorum
akan suyun tadı kaplanın gözlerinde durur
gitgide organlarıma karışıyor talan edildikçe kadim yerler.

Mumlarda tükenen gecenin gözlerine bakıyorum
sen büyüyen bir fısıltıyla çıkıyorsun
geceden gündüze
dağılan nar  tanelerini örtüyorsun
karanlıktan aydınlığa açılıyorsun.

Çocuk giysiler içinde mavi bir gecede
ağaç  dibinde telaşlı bir karınca yuvasında
koyu ve diri kokunu duyuyorum.

“Özleme mekan”

I
Eski bir kilise avlusu nasıldır bilirsin
Bilirsin çinisi çalınmış kırık bir pusulada geçer zaman

Nasıldır bilirsin böyle bir avluda soluklanmak
Seni görmediğim günlerin küflü ekmeğini bilirsin, bekliyorum

Su alan bir kalyonla, bilirsin bir kara parçasıdır yüzün
Bir ormandır bir koydur bir buluşma yeridir

Ve yoktur onu da bilirsin. Eski bir avlu nasıldır bilirsin
Bir yaşanmış bizimdir ve gözlerim vaha faslında durur

Bilirsin, kırık camlardan içeri gözlerin derin
Sonsuz, ey çarşambanın akşamında özlenen

Anladım sensin şu kaybolan ellerime mekân
Sonsuz teninde ellerime kısacık ömür sensin

Çağırmayan sesin akşamın ve telefonların uğultusuyla
Nasıldır bilirsin yön bilmemek, bilirsin
Bir kedinin gözlerinden içerisi çöldür…

II
Durup özlemini günlere bölüyorum
Eski bir avluda kuyu nasıldır bilirsin
Görünmez ulu gözlerine sesleniyorum
Karanlık sensin, susuzluk sen, aydınlık sen
Dökülüyorum yataklarından suların
Yokluğunu bağışlıyorsun alıp bekliyorum.
“Ne avutur ki beni senden başka”

Ellerimde suyun
asi  yüzü
kınında te

Paylaşın

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir