Küresel Isınma: BM’den Acil Eylem Çağrısı

Geçtiğimiz pazar günü dünyanın kayıtlara geçen en sıcak gününü yaşamasının ardından Birleşmiş Milletler (BM) Genel Sekreteri Antonio Guterres, acil eylem çağrısında bulundu.

Geçtiğimiz ay, sadece kayıtlara geçen en sıcak haziran ayı olmakla kalmadı, aynı zamanda küresel sıcaklık rekorlarının kırıldığı üst üste 13’üncü ay oldu.

Dünya Meteoroloji Örgütü (DMÖ), Hükümetlerarası İklim Değişikliği Paneli ve diğer kurumlar aşırı sıcakların ölçek, yoğunluk, sıklık ve süre bakımından arttığına dikkat çekiyor.

Birleşmiş Milletler (BM) Genel Sekreteri Antonio Guterres, sosyal medya hesabından yaptığı açıklamada, “Geçtiğimiz pazar, pazartesi ve salı günleri kayıtlara geçen en sıcak üç gün oldu ancak gerçeklerle yüzleşelim: aşırı sıcaklıklar artık bir günlük, bir haftalık veya bir aylık bir olgu değil. Bölünmüş dünyamızı birleştiren bir şey varsa o da hepimizin giderek artan bir şekilde sıcağı hissetmemiz. Dünya her yerde, herkes için daha sıcak ve daha tehlikeli hale geliyor,” dedi.

Dünya Meteoroloji Örgütü, Hükümetlerarası İklim Değişikliği Paneli ve diğer kurumlar aşırı sıcakların ölçek, yoğunluk, sıklık ve süre bakımından arttığına dikkat çekiyor. Geçtiğimiz ay, sadece kayıtlara geçen en sıcak haziran ayı olmakla kalmadı, aynı zamanda küresel sıcaklık rekorlarının kırıldığı üst üste 13’üncü ay oldu.

BM Genel Sekreteri, “sıcaklığın yılda neredeyse yarım milyon insanın ölümüne yol açtığının tahmin edildiğini” belirterek, artan sıcaklıkları fosil yakıt ve insan kaynaklı iklim değişikliğine bağlıyor.

Guterres aşırı sıcaklarla mücadele için dört kritik alanda acil eylem ve uluslararası işbirliği çağrısında bulundu. Bunlar arasında iklim değişikliğine karşı savunmasız olan nüfusun gözetilmesi, maruz kalan işçilerin korunması ve güvenliklerinin sağlanması, veri ve bilim kullanılarak ekonomilerin ve toplumların dayanıklılığının arttırılması ve fosil yakıtların aşamalı olarak terk edilmesi ve yenilenebilir enerjiye yatırımın arttırılması yoluyla sıcaklık artışının 1.5 derece ile sınırlandırılması yer alıyor.

Genel Sekreter, aşırı sıcakların ekonomiyi etkilediği, eşitsizliği arttırdığı ve Sürdürülebilir Kalkınma Hedeflerini baltaladığı uyarısında bulunarak, “Çalışanları korumak için insan haklarına dayanan tedbirlere ihtiyacımız var. Ayrıca yasa ve yönetmeliklerin günümüz aşırı sıcaklarının gerçekliğini yansıtmasını ve uygulanmasını sağlamalıyız,” dedi.

Guterres, dünyanın en zengin ülkelerinden bazılarında göze çarpan fosil yakıt kullanımı artışına dikkat çekerek, “Bu kadar çok sayıda yeni petrol ve gaz ruhsatı imzalayarak geleceğimizden vazgeçiyorlar,” ifadelerini kullandı.

“En büyük kabiliyet ve kapasiteye sahip olanların liderliği şart. Ülkeler fosil yakıtları hızlı ve adil bir şekilde aşamalı olarak terk etmeli,” diyen Guterres sözlerini şöyle tamamladı: “G20 fosil yakıt sübvansiyonlarını yenilenebilir enerji kaynaklarına kaydırmalı ve savunmasız ülke ve toplulukları desteklemeli. Ve ulusal iklim eylem planları, her ülkenin COP28’de kararlaştırılan küresel hedeflere nasıl katkıda bulunacağını göstermeli.”

(Kaynak: Euronews Türkçe)

Paylaşın

İklim Krizi: “Su Kıtlığı Bizi Bekliyor” Uyarısı

İklim krizi tetikleyen dinamiklerin devam etmesinin ısınma ve sıcaklık artışlarına neden olacağını ifade eden Prof. Dr. Rıza Öztürkmen, krizin devam etmesiyle su kıtlığı gibi sorunlarla karşı karşıya kalınabileceğine işaret etti.

Krizin çözümü için yerel müdahalelerin yetersiz kalacağını dile getiren Prof. Dr. Rıza Öztürkmen, küresel ölçekte bir mücadelenin şart olduğunu vurguladı.

Türkiye Erozyonla Mücadele, Ağaçlandırma ve Doğal Varlıkları Koruma Vakfı (TEMA) Riha Temsilcisi Rıza Öztürkmen, yaşanan küresel krizin olası risklerini Mezopotamya Ajansı’ndan Ceylan Şahinli‘ye değerlendirdi.

Aniden değişen hava durumu ve don hareketlerinin iklim değişikliğinden kaynaklandığına dikkati çeken Rıza Öztürkmen, krizin sonuçlarının Türkiye’yi derinden etkilediğini ifade etti. Riha’da yıllık yağış miktarının 462 milimetre olduğunu, ancak ani beklenmedik yağmurlarla kentte günde bir günde 150 milimetre yağış düştüğünü aktaran Öztürkmen, iklim krizi nedeniyle aşırı sıcaklıların da mevsim normallerinin çok üstünde seyrettiğini vurguladı.

Prof. Dr. Öztürkmen, “Urfa’da Temmuz-Ağustos aylarında elbette sıcaklık artışı oluyor. Bu aylarda elbette Urfa’nın serin olması beklenmez, ancak Haziran ayındaki yoğun yağış ve ya yağışların hızlı bir şekilde yükselip hızlı bir şekilde azalması bana göre de iklim tutarsızlığının ya da değişikliğinin bir etkisi” diye kaydetti.

Son dönemlerde artan yangınların da iklim krizinin getirdiği değişiklin sonucu olduğuna dikkati çeken Öztürkmen, “Son günlerde yaşanan orman, anız yangınları ve bunların şiddetinin artarak hızla yayılmasının en büyük sebeplerinden bir tanesi yine doğa ile oynadığımız bu oyunun bir sonucu” ifadelerini kullandı.

Betonlaşmayı iklim krizinin en önemli sebeplerinden sayan Rıza Öztürkmen, kentlerde bu sebeple hızlı ısınmanın gerçekleştiğinin altını çizdi. Şehir ile kent arasında sıcaklık farkının 6-8 derece arasına ulaştığını dile getiren Öztürkmen, “Sıcaklık, bulut ve rüzgâr hareketlerini daha çabuk etkiliyor. Önümüzdeki günlerde daha farklı iklimler, daha farklı hava hareketleri görebiliriz” dedi.

Urfa’da ilkbaharın başında ani sağanağın getirdiği sel nedeniyle 17 kişinin yaşamını yitirdiğini hatırlatan Öztürkmen, “O yağmurun felakete dönüşerek 17 insanı kaybetmemize sebep olma nedeni, yağışa ait güzergahları tahrip etmemizdi. Eğer doğa ile aramızda olan şey bir ‘mücadele’ ise burada zararlı çıkan insan olur. Doğada en büyük tahribatı insan yapıyor. Bugün Harran Ovası gibi tarımsal niteliği yüksek, sulu tarımın yapıldığı bir ovada 100 bin dekarın üzerinde bir alanı betonla kaplarsanız, siz doğa ile oynamış olursunuz. Su yollarını kapayıp, sulama yollarını bozarsanız bundan en büyük zararı siz görürsünüz” şeklinde konuştu.

Rıza Öztürkmen, krizi tetikleyen dinamiklerin devam etmesinin ısınma ve sıcaklık artışlarına neden olacağını ifade etti. Öztürkmen, krizin devam etmesiyle su kıtlığı gibi sorunlarla karşı karşıya kalınabileceğine işaret ederek, “Su krizine karşı tasarruf sistemi kurulması şart” dedi. Krizin çözümü için yerel müdahalelerin yetersiz kalacağını dile getiren Prof. Dr. Öztürkmen, küresel ölçekte bir mücadelenin şart olduğunu vurguladı.

Paylaşın

Haziran’da Sıcaklık Rekoru Kırıldı: Yeni Rekorlar Kaçınılmaz

Haziran’ın hava değerlerinin kaydedilmeye başlamasından bu yana kaydedilen en sıcak ay olurken, Copernicus Direktörü Carlo Buontempo, sera gazı emisyonlarını azaltmanın yolları bulamaması halinde yeni rekorların kaçınılmaz olacağını söyledi.

Copernicus’un önemli iklim bilimcilerinden Nicolas Julien, “Paris Anlaşması tarafından belirlenen kritik sınıra doğru yaklaşıyoruz. Küresel sıcaklık artışı hızla devam ediyor” dedi.

Texas A&M Üniversitesi iklim bilimcisi Andrew Dessler ise şunları söyledi: “Bu durum ne kadar kötü? Zenginler için sadece bir rahatsızlık, ancak yoksullar için acı verici. Gelecekte, sadece rahatsızlık duymak için gereken servet miktarı, çoğu insan acı çekene kadar artacak.”

Sıcaklıklar özellikle Avrupa kıtasının güneydoğusunda ve Türkiye’de yüksek seyrederken Batı Avrupa, İzlanda ve kuzeybatı Rusya’daki sıcaklıklar ortalamaya yakın ya da ortalamanın altında kaldı.

Avrupa Birliği’nin (AB) finanse ettiği Copernicus İklim Değişikliği Servisi, (C3S) geçen Haziran’ın hava değerlerinin kaydedilmeye başlamasından bu yana küresel olarak şimdiye kadar kaydedilen en sıcak ay olduğunu açıkladı.

Haziran 2024, ayrıca küresel ortalama sıcaklığının üst üste rekor değere ulaştığı 13’üncü ay oldu. C3S’nin yayımladığı aylık rapora göre Haziran ayındaki sıcaklıklar sanayi öncesi seviyelerin 1,5 derece üzerinde seyretti.

Paris’te 2015’te gerçekleşen İklim Değişikliği Konferansı’nda küresel ısınmayı sanayi öncesi döneme kıyasla en fazla 1,5 derece artışla sınırlandırma hedefi belirlenmişti. Ancak Copernicus’un verilerine göre Temmuz 2023 ile Haziran 2024 arasındaki dönem küresel sıcaklık artışı sanayi öncesi ortalamanın 1,64 derece üzerinde kaydedildi.

İklim bilimciler 13 ay üst üste rekor sıcaklık serisinin yaşanmasını “olağan dışı” olarak nitelendirirken 2015 ve 2016 yıllarında da benzer küresel sıcaklıklar yaşandığına dikkat çekti.

Rapora göre Haziran ayı ortalama yüzey hava sıcaklığı 16,66 derece oldu. Bu Haziran 2023’te yaşanan bir önceki rekorun 0,14 derece üzerinde. Rapora göre Haziran ayında Avrupa’daki ortalama sıcaklık 1991’den 2020’ye kadar olan Haziran aylarının ortalama değerini 1,57 derece aşmış durumda.

Rapora göre sıcaklıklar özellikle Avrupa kıtasının güneydoğusunda ve Türkiye’de yüksek seyrederken Batı Avrupa, İzlanda ve kuzeybatı Rusya’daki sıcaklıklar ortalamaya yakın ya da ortalamanın altında kaldı.

Geçen Haziran ayı İzlanda, Orta Avrupa ve Güneybatı Avrupa’nın büyük bölümünde “ortalamadan daha yağışlı” geçti. Yoğun yağışlar Almanya, İtalya, Fransa ve İsviçre’nin belli bölgelerinde sellere yol açtı.

“Yeni rekorlar kaçınılmaz”

Bilim insanlarına göre Avrupa dışında geçen ay sıcaklıklar özellikle doğu Kanada, batı ABD, Meksika, kuzey Sibirya, Ortadoğu, kuzey Afrika ve batı Antarktika’da da yüksekti.

Copernicus Direktörü Carlo Buontempo, gelişmelerin iklim değişikliğinin etkilerini açıkça ortaya koyduğunu belirterek dünyanın sera gazı emisyonlarını azaltmanın yollarını bulamaması halinde yeni rekorların kaçınılmaz olacağını söyledi.

Copernicus’un önemli iklim bilimcilerinden Nicolas Julien, “Paris Anlaşması tarafından belirlenen kritik sınıra doğru yaklaşıyoruz. Küresel sıcaklık artışı hızla devam ediyor,” dedi. Julien, rekorların her ay kırılmadığını ancak son 13 ayda belirgin farklarla kırıldığını belirtti.

Nicolas Julien, uzun vadeli 1,5 derece sıcaklık artışı eşiğine ulaşmadan bile, “aşırı iklim olaylarının sonuçlarını gördük” diyerek, seller, fırtınalar, kuraklıklar ve sıcak hava dalgalarına dikkat çekti.

Texas A&M Üniversitesi iklim bilimcisi Andrew Dessler ise şunları söyledi: “Bu durum ne kadar kötü? Zenginler için sadece bir rahatsızlık, ancak yoksullar için acı verici. Gelecekte, sadece rahatsızlık duymak için gereken servet miktarı, çoğu insan acı çekene kadar artacak.”

Düzenli olarak dünyanın yüzey sıcaklığı, buzullar ve yağış hakkında veriler yayımlayan Copernicus’un bulguları uydulardan, gemilerden, uçaklardan ve hava istasyonlarından alınan milyarlarca ölçümü içeren analizlere dayanıyor.

2024, 2023’ün sıcaklık rekorunu kırabilir mi?

Stripes ve Berkeley Earth iklim izleme grubundan Zeke Hausfather, bu yılın ilk altı ayında rekor sıcaklıklar yaşandığını ve 2024’ün 1800’lerin ortalarında başlayan küresel yüzey sıcaklığı kayıtlarında en sıcak yıl olma ihtimalinin yaklaşık %95 olduğunu belirtti.

Ancak, Copernicus henüz bu olasılığı hesaplamadı ve ABD Ulusal Okyanus ve Atmosfer İdaresi (NOAA) bu konuda %50 olasılık verdi. Julien’a göre, Haziran sonu ve Temmuz başındaki küresel günlük ortalama sıcaklıklar geçen yıldan daha düşük olsa da hala yüksek seviyelerde seyrediyor.

Victoria Üniversitesi’nden Andrew Weaver ise verilerin, emisyonların azaltılmaması halinde Dünya’nın 3°C ısınma yolunda ilerlediğini gösterdiğini vurgulayarak, rekor sıcak aylar serisinin sona ermesinin insanların uzun vadeli tehlikeyi unutma riskine yol açabileceğini belirtiyor.

Wisconsin Üniversitesi iklim bilimcisi Andrea Dutton, “Dünyamız krizde,” diyerek uyarıda bulundu. Özellikle Beryl gibi hızla büyüyüp ölümcül kasırgalara dönüşebilen tropikal fırtınaların, aşırı sıcak okyanuslar tarafından beslenerek yeni bir çağa işaret ettiğini belirtti.

Dutton, her kırılan sıcaklık rekorunun iklim değişikliğinin krizler getirme riskini artırdığını vurgulayarak, “Belki bugün doğrudan bir kriz yaşamıyorsunuz, ancak bu rekorlar gelecekte sizin ve sevdikleriniz için kriz anlamına gelebilir,” dedi.

(Kaynak: Euronews Türkçe ve DW Türkçe)

Paylaşın

Haziran Ayında Türkiye Yangınlarla Kavruldu!

Orman Genel Müdürlüğü (OGM) verilerine göre, 1-21 Haziran tarihleri arasında Türkiye genelinde 399 yangın meydana geldi. Geçen yıl aynı dönemde 84 yangın meydana gelmişti.

Yangınlarda 2 bin 548 hektar ormanlık alan zarar görürken, geçen yıl bu dönemde yangınlardan 41 hektar ormanlık alan zarar görmüştü. Geçen yıl orman dışı 155 yerde yangın çıkarken, bu yıl 551 yerde orman dışı noktada yangın yaşandı.

Yangınlar artarken, müdahalede geç kalınması, teknik ekipman ve yangın söndürme uçaklarının eksikliği ise hasarı daha da büyüttü. CHP, DEM Parti, Saadet Partisi ve İYİ Parti’nin orman yangınlarının araştırılmasına dair 25 Haziran’da ayrı ayrı verdiği önergelerin tamamı AK Parti ve MHP’lilerin oylarıyla reddedildi.

Haziran ayında yaşanan en büyük yangın ise 20 Haziran gecesi başlayan ve ertesi gün sabaha karşı söndürülen Diyarbakır’ın Çınar ile Mardin Mazıdağı ilçeleri arasındaki köylerde çıkan yangındı. Yangında 15 kişi yaşamını yitirdi. Tarım ve Orman Bakanlığı’nın açıklamasına göre, 14 bin 900 dekarlık alan yandı, 924 hayvan öldü, onlarca hayvan yaralandı. Hasadı yapılan buğday ve diğer ürünler zarar gördü.

Yanı sıra Malatya’nın Pütürge ilçesinde 26 Haziran’da 3 ayrı ormanlık alanda yaşanan yangınlarda 400 dönümlük alan zarar gördü. Çam ve meşe ağaçlarının olduğu alana yayılan ve yerleşim alanlarına yaklaşan yangın, havadan ve karadan yapılan müdahalelerle kontrol altına alındı. Aynı gün kentte başka yangınlarda çıkarken, Malatya İtfaiye Daire Başkanlığı sabah saat 09.00’dan gece yarısına kadar toplam 89 yangın ihbarı aldığını açıkladı.

Adıyaman’ın Gerger ilçesinde de 27 Haziran’da sabaha karşı ormanlık alanda başlayan yangın önce söndürüldü. Ancak kısa bir süre sonra tekrar başlayan yangın günlerce devam etti. Yangın rüzgarın da etkisiyle geniş bir alana yayıldı. 28 Haziran’da Sincik ilçesine bağlı Sakız köyü yakınlarında kuru otlardan başlayan ve ormana sıçrayan yangın ise bir süre sonra kontrol altına alındı ancak 30 dönümlük alandaki ağaçlar zarar gördü.

Yine Elazığ’ın Sivrice ilçesi ile Maden beldesi, Diyarbakır’ın Çınar, Çermik ve Hani ilçeleri, Tunceli’nin Pülümür ilçesi, Batman’ın Kozluk ilçesi, Bingöl’ün Genç ve Kiğı ilçeleri, Siirt’in Şirvan ilçesi, Mardin’in Derik, Nusaybin, Artuklu ve Ömerli ilçeleri, Adıyaman’ın Çelikhan ilçesinde yangın yaşandı.

Yangınlar kısa sürede kontrol altına alınırken, özellikle Dêrik’te çıkan yangın yerleşim yerlerini tehdit etti, evler boşaltıldı. Gaziantep’in Nizip ilçesinde 21 Haziran’da çıkan yangında ise 5 hektar tarım arazisi ile 10 dönüm ormanlık alan kül oldu. Suriyeli mültecilerin kaldığı barınma merkezindeki 2 konteyner ve bir yakıt deposu zarar gördü.

Haziran ayındaki bir başka büyük yangın ise Marmara bölgesindeki Çanakkale’de yaşandı. 18 Haziran’da tarihi Gelibolu Yarımadası’nda yer alan Eceabat ilçesine bağlı Kumköy köyü yakınlarında çıkan ve 20 saat süren yangında 575 hektarlık alan yandı. Yangın süresinde Çanakkale Boğazı gemi trafiği, kuzey-güney tek yönde ve geçici olarak askıya alındı, Gelibolu Tarihi Alanı ziyarete kapandı.

20 Haziran’da Ezine ilçesi Kiremitoba Mahallesi’nde çıkan yangında da tedbiren yurttaşlar tahliye edilirken, 3 katlı bir ev, ahır ve yem deposu yanarak kullanılamaz hale geldi. 26 Haziran’da Ayvacık ilçesinde makilik alanda çıkan yangın ise rüzgarın etkisiyle bir anda büyüdü ve hızla ilerleyerek Assos Antik Kenti’ne sıçradı. 1 köyün de boşaltıldığı yangın bir süre sonra kontrol altına alındı. Öte yandan Çanakkale’nin Bigadiç, Bayramiç ve Eceabat ilçelerinde yangınlar yaşandı.

Marmara’da ayrıca Kırklareli’de çıkan yangında 10 dekar orman ile 5 dekar hasat edilmiş buğday tarlası yanarken, Edirne’nin Keşan, Bursa’nın Büyükorhan, Sakarya’nın Akyazı, Balıkesir’in Balya, Susurluk, Kepsut, Altıeylül, Bandırma, Burhaniye, Karesi ve İvrindi ilçelerinde de orman yangınları yaşandı.

Yaz aylarında yangınların en fazla yaşandığı bölgelerden birisi olan Ege’de ise İzmir Orman Bölge Müdürlüğü, İzmir ve Manisa’da 1-21 Haziran döneminde 45 adet orman ve 120 adet kırsal yangın yaşandığını bildirdi. Bu yangınlar İzmir’in Seferihisar, Bergama, Dikili, Gaziemir, Torbalı, Çeşme, Kemalpaşa ve Bornova ilçelerinde yaşanırken, Dikili’de Çandarlı’da yaşanan yangın bölgede bulunan siteleri de tehdit etti. Manisa’da yaşanan en büyük yangın 21 Haziran’da Salihli ilçesinde çıkan ve yaklaşık 15 saat süren orman yangınıyken, bu yangında 300 hektarlık alan yandı. Yine Manisa’nın Kula, Şehzadeler ve Yunusemre ilçelerinde de yangınlar yaşandı.

Bölgede yaşanan en büyük yangın ise Uşak Merkez ilçesi Akbulak Köyü’nde çıkan ve 40 saat süren yangın oldu. Hacışerifler, Velibeyler ve Çamurak mahallelerinde evlerin de boşaltıldığı yangında hektarlarca tarım ve orman alanı yandı. Bölgede yine Uşak’ın Ulubey ilçesinin yanı sıra, Muğla’nın Milas, Menteşe, Denizli’nin Buldan ve Babadağ, Afyon’un Merkez, Kütahya’nın Merkez, Aydın’ın Kuyucak, Koçarlı, Bozdoğan ve Didim ilçelerinde de orman yangınları yaşandı. Aydın Kuyucak’taki yangında 300, Bozdoğan’daki yangında 22 dönüm, Muğla Milas’ta ki yangında ise 1 dönüm ormanlık alan yandı.

Ay içerisinde Konya’nın Beyşehir, Adana’nın Aladağ, Kozan ve Feke, Mersin Gülnar, Erdemli ve Mut, Antalya’nın Alanya ve Manavgat, Kastamonu’nun Cide ve Sinop’un Saraydüzü ilçesinde de yangınlar çıktı. Mersin Erdemli’de 10, Sinop Saradüzü’nde çıkan orman yangınında 3 buçuk hektar alan yandı. Yine Bartın’ın Kurucaşile ilçesinde şiddetli rüzgar nedeniyle kopan elektrik tellerinin yarattığı kıvılcımların ardından çıkan orman yangını da kısa sürede söndürüldü.

Paylaşın

İklim Kaygısının En Hızlı Arttığı Ülke “Türkiye”

Küresel ısınmaya karşı en savunmasız bölgelerden olan Akdeniz’de yer alan, artan kuraklık ve orman yangını riskiyle karşı karşıya olan Türkiye’de nüfusun yüzde 77’si iklim kaygısının güçlendiğini ifade ediyor.

İklim kaygısı en çok Okyanusya’da bulunan küçük ada ülkesi Fiji’de artarken, İklim korkusunun en az arttığı ülkeler yüzde 25 ile Suudi Arabistan ve yüzde 34 ile Rusya oldu.

Dünya çapında her 5 kişiden 4’ü ülkelerinin iklim değişikliği ile mücadelede daha sıkı önlemler almasını istiyor. İklim krizinin etkileri gözle görülür hale geldikçe bu konuda kaygılar da artıyor. Türkiye iklim endişesinin en hızlı arttığı ülkelerden biri.

Birleşmiş Milletler Kalkınma Programı, Oxford Üniversitesi ve araştırma şirketi GeoPoll ortaklığında; dünya nüfusunun yüzde 87’sine karşılık gelen 77 ülkede, 75 bin kişi ile telefonla görüşülerek anket yapıldı.

Katılımcıların yüzde 80’i, yani her 5 kişiden dördü hükümetlerinin küresel ısınmayla mücadelede daha fazlasını yapmasını desteklediğini ifade etti. İklim değişikliğinin etkilerine daha açık yoksul ülkelerde bu talep yüzde 89 ile daha yüksek oldu, ancak zengin G20 ülkelerinde de yüzde 76 gibi yüksek bir destek seviyesi ölçüldü.

En büyük iki kirleticiden biri olan Çin’de daha fazla iklim önlemine destek yüzde 73 oldu. Bir diğer kirletici ABD’de ise yüzde 66 ile halkın çoğunluğu iklim önlemlerinden yana görüş bildirdi.

BM Kalkınma Programı Küresel İklim Direktörü Cassie Flynn, sonuçların “dünya genelinde güçlü iklim eylemlerine desteğin tartışmasız kanıtı” olduğunu söyledi.

Ankete göre dünya çapında fosil yakıtlardan uzaklaşmak için hızlı önlemler alınmasına destek verenlerin oranı yüzde 62. Çin’de nüfusun yüzde 80’i, ABD’de ise yüzde 54’ü fosil yakıtları terk etmekten yana. En büyük petrol ve doğalgaz üreticilerinden Rusya’da ise benzer görüş bildirenlerin oranı yüzde 16’da kaldı.

Ankete göre son bir yılda giderek daha fazla kişi iklim değişikliğinden endişe etmeye başladı. Katılımcıların yüzde 53’ü bir önceki seneye göre iklim konusunda daha kaygılı olduklarını söyledi. Daha az endişe ettiklerini ifade edenlerin oranı ise yüzde 15 oldu.

İklim kaygısı en çok Okyanusya’da bulunan küçük ada ülkesi Fiji’de arttı. Su seviyesindeki yükselişin tehdit ettiği adada, nüfusun yüzde 80’i bir yıl öncesine göre daha endişeli olduklarını söyledi. Aynı anda seller ve kuraklıkla mücadele eden Afganistan’da halkın yüzde 78’i iklimden artık daha fazla endişe ettiğini belirtti.

Küresel ısınmaya karşı en savunmasız bölgelerden olan Akdeniz’de yer alan, artan kuraklık ve orman yangını riskiyle karşı karşıya olan Türkiye’de ise nüfusun yüzde 77’si iklim kaygısının güçlendiğini ifade etti.

İklim korkusunun en az arttığı ülkeler yüzde 25 ile Suudi Arabistan ve yüzde 34 ile Rusya oldu. Her iki ülke de önemli fosil yakıt üreticileri.

Sonuçlara dair değerlendirmede bulunan BM Kalkınma Programı Başkanı Achim Steiner, bu endişelerin seçimlere veya tüketim kararlarına aynı oranda yansımayabileceğine dikkat çekti. “Ben daha fazlasını yapardım. Ama diğerleri yapmayacak. Bu yüzden ben de bir şey yapmayacağım” şeklindeki yaklaşımın yaygınlığına işaret eden Steiner, bu durumun kaygılar ve eylemler arasında bir farka yol açtığını söyledi.

(Kaynak: DW Türkçe)

Paylaşın

Her Gün 2 Bin Çocuk ‘Hava Kirliliği’ Nedeniyle Ölüyor

2021 yılında 700 binden fazla çocuğun kirli hava soluduğu için hayatını kaybettiği; bunlardan 500 bininin ise yemek pişirirken kullanılan kötü malzemeden kaynaklandığı ifade edildi.

Özellikle Afrika ve Asya’da kapalı mekanda yemek pişirirken kullanılan kömür, odun ve tezek gibi yakıtlar ölümcül hastalıkları tetikliyor. Son yıllarda Çin’in bu alanda ilerleme kaydettiğine işaret ederek, ev içi yemek pişirme kaynaklı ölümlerin engellenebilir olduğu dile getirildi.

ABD merkezli Sağlık Etkileri Enstitüsü (HEI) ve UNICEF ortaklığında hazırlanan bir rapor, hava kirliliğinin, tansiyon hastalıklarından sonra dünya genelinde en fazla erken ölüme neden olduğunu ortaya koydu. Buna göre her gün ortalama 2 bin çocuk, hava kirliliğine bağlı rahatsızlıklardan dolayı yaşamını yitiriyor.

HEI ve UNICEF’in ortak raporuna göre 2021 yılında, dünya çapında 8,1 milyon insan hava kirliliğine bağlı sebeplerden dolayı hayatını kaybetti. Bu da, tüm ölümlerin yüzde 12’sine tekabül ediyor. Söz konusu veriler, hava kirliliğinin, tütün kullanımı ve yetersiz beslenmeyi geçerek en fazla ölüme yol açan sebepler içinde ikinci sıraya yükseldiğini gösteriyor.

Özellikle küçük çocukların hava kirliliğine karşı savunmasız olduğu vurgulanan raporda, 2021’de 700 binden fazla küçük çocuğun kirli hava soluduğu için hayatını kaybettiği; bunlardan 500 bininin ise yemek pişirirken kullanılan kötü malzemeden kaynaklandığı ifade edildi. Özellikle Afrika ve Asya’da kapalı mekanda yemek pişirirken kullanılan kömür, odun ve tezek gibi yakıtlar ölümcül hastalıkları tetikliyor.

HEI’nın küresel sağlık programı başkanı Pallavi Pant son yıllarda Çin’in bu alanda ilerleme kaydettiğine işaret ederek, ev içi yemek pişirme kaynaklı ölümlerin engellenebilir olduğunu dile getirdi. Nitekim daha temiz alternatiflerin yaygınlaşmasıyla 2000 yılından bu yana yemek pişirme sırasında açığa çıkan zehirli partikülleri solumaktan kaynaklanan çocuk ölümleri dünya genelinde yüzde 50 azaldı.

Ancak hâlâ dünya çapında 2 milyardan fazla insanın iç mekanda kurdukları basit ocaklarda, açık ateş kullanarak yemek pişirdiği belirtiliyor. Mayıs ayında Uluslararası Enerji Ajansı (IEA), hükümetler ve şirketlerin daha güvenli pişirme metotlarını yaygınlaştırmak için 2.2 milyar dolarlık kaynak taahhüt ettiğini açıklamıştı.

Rapora göre dünyanın neresinde olursa olsun neredeyse herkes sağlıksız hava soluyor. Çapı 2,5 mikrondan daha küçük olan partikül maddeyi tanımlayan PM2.5 değerinin sağlıklı aralığın üzerine çıkması akciğer kanseri, kalp hastalıkları, felç ve diabet riskini artırırken; raporda bu hastalıklarla hava kirliliği seviyesi arasındaki bağlantıya işaret ediliyor.

Ancak ortaya konan güçlü verilere rağmen raporun hâlâ hava kirliliğinin etkilerini tam olarak yansıtmıyor olabileceğini ifade eden Pant, hava kirliliğinin beyin sağlığı ve nörolojik etkilerinin hesaba katılmadığını belirtti.

200 ülke ve bölgeden toplanan veriler ışığında hazırlanan rapor ayrıca, insan kaynaklı iklim değişikliğine bağlı olarak daha da kötüleşmesi beklenen ozon kirliliğinin, 500 bin ölüm vakası ile ilişkili olduğunu ortaya koydu. Pallavi Pant, “Giderek artan şekilde dünyanın bazı bölgelerinde çok kısa ama yoğun kirlilik görülmeye başlandı” diyerek, yangınlar, kum fırtınaları ve aşırı sıcakların bu kirliliği tetiklediğini aktardı.

Uzmanlara göre hem iklim değişikliği hem hava kirliliği için alınacak önlem aynı: Sera gazı emisyonlarını azaltmak.

(Kaynak: DW Türkçe)

Paylaşın

Dikkat Çeken Araştırma: Son 40 Yılda Hava Kirliliği 135 Milyon Can Aldı

Hava kirliliğinin 1980’le 2020 arasında yaklaşık 135 milyon erken ölüme yol açtığı ortaya çıktı. Ölümlerin üçte birinin inme, üçte birinin kalp hastalığı ve geri kalanının da akciğerle ilgili hastalıklar ve enfeksiyonlardan kaynaklandığı tahmin edildi.

Dünya Sağlık Örgütü (DSÖ) daha önce “ortam hava kirliliği ve evsel hava kirliliğinin birleşik etkilerinin” her yıl dünya çapında 6,7 milyon erken ölümle ilişkili olduğunu söylemişti.

Profesör Joseph Sung, “İklim değişikliği ve çevrenin insan sağlığı üzerindeki etkileri, genomik ve yaşam tarzı kalıplarının etkilerinden daha az değil ve geçen onlarca yılda artıyor” dedi: “Sağlık hizmeti sağlayıcıları bu kalıpları tanıyarak, kirlilikle ilgili rahatsızlıklar için tedavi arayan hastalardaki olası artışlara daha iyi hazırlanabilir.”

Bugüne kadar yapılan en kapsamlı araştırmalardan biri, hava kirliliğinin son 40 yılda dünya genelinde yaklaşık 135 milyon erken ölüme yol açtığını ortaya koyarak sorunun ciddiyetinin ve acilen ele alınması gerektiğinin altını çizdi.

1980’le 2020 arasındaki verileri inceleyen araştırmacılar, hava kirliliğinin önlenebilir veya tedavi edilebilir hastalıklara veya felçlere neden olarak on milyonlarca insanın hayatını kısalttığını söyledi.

Geçmişte yapılan bu tür çalışmaların birçoğu daha dar bir bölgeye ya da döneme odaklanırken, Singapur Nanyang Teknoloji Üniversitesi’nin yürüttüğü bu çalışma şimdiye kadarki en büyük araştırmalardan biri.

Araştırmacılar, El Niño gibi hava olaylarının ve okyanus sıcaklıklarındaki değişikliklerin hava kirliliğinin etkisini daha da kötüleştirdiğini tespit etti.

Bu hava olayları durgun hava koşullarına yol açarak, akciğerlere nüfuz edebilen ve hatta kan dolaşımına girerek astım, kalp krizi ve bronşit gibi kronik hastalıklara sebebiyet verebilen ince partikül madde PM2.5 konsantrasyonlarının artmasıyla sonuçlanabilir.

Hava değişiklikleri erken ölümlerin sayısını yüzde 14 artırdı.

Araştırmayı yöneten, Nanyang Asya Çevre Okulu’ndan Doçent Steve Yim, “El Nino gibi belirli iklim olayları meydana geldiğinde, kirlilik seviyeleri yükselebilir, bu da PM 2.5 kirliliği nedeniyle daha fazla insanın erken ölebileceği anlamına gelir” dedi.

Bu durum, küresel nüfusun sağlığını korumak için hava kirliliğiyle mücadele ederken bu iklim modellerini anlama ve hesaba katma ihtiyacını vurguluyor.

Üniversite, Environment International akademik dergisinde yayımlanan çalışma hakkında yaptığı açıklamada, ince partikül maddenin 1980’den 2020’ye kadar “küresel olarak yaklaşık 135 milyon erken ölümle ilişkili olduğunu” söyledi.

PM 2.5 kirliliği temel olarak araç emisyonları, endüstriyel süreçler, orman yangınları ve toz fırtınalarından kaynaklanıyor.

Asya, 98 milyondan fazla kişiyle “PM 2.5 kirliliğine atfedilebilecek en yüksek erken ölüm sayısına” sahipken, Çin ve Hindistan ölümlerin büyük kısmını oluşturuyor.

Üniversite, Pakistan, Bangladeş, Endonezya ve Japonya’da da iki milyonla 5 milyon arasında değişen önemli sayıda erken ölüm olduğunu belirtti.

Çalışmada PM 2.5 kirliliğine bağlı ölümlerin üçte birinin inme, üçte birinin kalp hastalığı ve geri kalanının da akciğerle ilgili hastalıklar ve enfeksiyonlardan kaynaklandığı tahmin edildi.

Dünya Sağlık Örgütü daha önce “ortam hava kirliliği ve evsel hava kirliliğinin birleşik etkilerinin” her yıl dünya çapında 6,7 milyon erken ölümle ilişkili olduğunu söylemişti.

Nanyang’daki araştırmacılar, havadaki ince partikül madde seviyelerini ölçmek için NASA’dan alınan uydu verilerini kullandı. Sağlık Ölçütleri ve Değerlendirme Enstitüsü’nden alınan hastalık istatistiklerini ve ABD Ulusal Okyanus ve Atmosfer Dairesi’nden alınan hava durumu verilerini analiz ettiler.

40 yıldan fazla zaman ait verinin analiz edildiği çalışma, hava kirliliğinin insan sağlığı üzerindeki etkisine ve yaygın hava modelleriyle hava kalitesi arasındaki bağlantıya daha geniş bir bakış açısı sunuyor.

Ancak yazarlar, iklim krizinin etkisini anlamak için daha fazla çalışmaya ihtiyaç olduğunu belirtti. Çalışmanın yazarlarından Profesör Joseph Sung, “İklim değişikliği ve çevrenin insan sağlığı üzerindeki etkileri, genomik ve yaşam tarzı kalıplarının etkilerinden daha az değil ve geçen onlarca yılda artıyor” dedi:

“Sağlık hizmeti sağlayıcıları bu kalıpları tanıyarak, kirlilikle ilgili rahatsızlıklar için tedavi arayan hastalardaki olası artışlara daha iyi hazırlanabilir.”

(Kaynak: Independent Türkçe)

Paylaşın

Küresel Isınma: Her Ay Sıcaklık Rekoru Kırılıyor

Atmosferdeki sera gazlarının birikimi sonucu dünya yüzeyindeki ortalama sıcaklıkların artması olarak tanımlayabileceğimiz küresel ısınma sonucu dünyada her ay sıcaklık rekorları kırılıyor.

Massachusetts’teki Woodwell İklim Araştırma Merkezi’nden bilim insanı Jennifer Francis, mevcut artışın şimdiye kadar doğada yaşanan değişikliklerden çok daha fazla değişikliğe neden olmayacağını söyledi.

Jennifer Francis, “Sera gazı konsantrasyonları dengelenene kadar, giderek daha sık ve yoğun aşırı hava olaylarıyla birlikte sıcaklık rekorları kırmaya devam edeceğiz” dedi.

İklim bilimciler sıcaklık artışının şaşırtıcı olmadığını, ısınma eğilimlerinin, artan fosil yakıt kullanımından kaynaklanan karbondioksit birikiminden kaynaklandığını söylüyor.

Avrupa Birliği’nin iklim gözlem ajansı Copernicus, geçtiğimiz ay kayıtlara geçen en sıcak mayıs ayının yaşandığını ve bunun son bir yılın aylık rekoru olduğunu açıkladı.

Dünya Meteoroloji Örgütü de, 2024-2028 yılları arasındaki ortalama küresel sıcaklıkların, Paris görüşmelerinde kabul edilen sanayi öncesi dönemden bu yana 1,5 santigrat derece olan ısınma sınırını aşma ihtimalinin neredeyse ikide bir olduğunu tahmin etti.

“Earth System Science Data” dergisinde yayınlanan bir raporda ise, 57 bilim insanından oluşan bir grup, 2023’te Dünya’nın 2022’ye kıyasla biraz daha hızlı ısındığını tespit etti.

ABD Ulusal Okyanus ve Atmosfer İdaresi’ne (NOAA) göre, 2023’te atmosferdeki ısı tutucu gazların seviyesi tarihi zirvelere ulaştı. NOAA, özellikle insan faaliyetleriyle üretilen sera gazlarının en bol ve en önemlisi olan karbondioksitin, 2023’te 65 yıllık kayıtlardaki üçüncü en yüksek miktarda arttığını bildirdi.

Aşırı sıcaklıklar ve ani hava değişiklikleri, öngörülemez fırtınalara neden oluyor. Bu bahar Asya’da etkili olan sıcak hava dalgası Filipinler’de okulların kapanmasına neden oldu, Tayland’da insanların ölümüne yol açtı.

Geçtiğimiz ay Hindistan’ın bazı bölgelerinde haftalarca süren sıcak hava dalgaları da okulların kapatmasına ve insanların ölümüne neden olmuştu.

BM’nin daha önceki çalışmaları, Dünya’nın ekosisteminde büyük değişikliklerin 1,5 ila 2 santigrat derece ısınma arasında başlama olasılığının daha yüksek olduğunu gösteriyor; buna gezegenin mercan resiflerinin, Kuzey Kutbu deniz buzunun, bazı bitki ve hayvan türlerinin nihai kaybı ve insanları öldüren ve altyapıya zarar veren daha da kötü aşırı hava olayları da dahil.

Massachusetts’teki Woodwell İklim Araştırma Merkezi’nden bilim insanı Jennifer Francis, mevcut artışın şimdiye kadar doğada yaşanan değişikliklerden çok daha fazla değişikliğe neden olmayacağını söyledi.

İklim bilimciler, iklim değişikliğinin en kötü sonuçlarını engellemek için fosil yakıt kullanımının aşamalı olarak azaltılması ve yenilenebilir enerjinin daha fazla kullanılması gerektiğini düşünüyor. Küresel ısınmaya en olumsuz etkiyi, fosil yakıtlar (petrol, gaz ve kömür) yapıyor.

Francis, “Sera gazı konsantrasyonları dengelenene kadar, giderek daha sık ve yoğun aşırı hava olaylarıyla birlikte sıcaklık rekorları kırmaya devam edeceğiz” dedi.

BM’den kömür, petrol ve doğal gaz reklamlarına yasak çağrısı

Birleşmiş Milletler Genel Sekreteri António Guterres, Çarşamba günü yaptığı açıklamada, dünyayı iklim krizinin yıkıcı etkilerinden kurtarmak için fosil yakıt şirketlerinin reklamlarının yasaklanması gerektiğini söyledi.

Guterres, Dünya Çevre Günü nedeniyle yaptığı konuşmasında kömür, petrol ve gaz şirketlerini iklim değişikliği konusunda onlarca yıldır gerçeği çarpıtan ve halkı yanıltan “iklim kaosunun mafya babaları” olarak nitelendirdi.

Tütün reklamlarının halk sağlığına etkisi nedeniyle yasaklanmasına benzer şekilde, fosil yakıtlar için de bir yasağın uygulanması gerektiğini belirten Guterres tüm ülkeleri, medya ve teknoloji kurumlarını fosil yakıtların reklamlarından acilen uzaklaşmaya çağırdı.

BM Genel Sekreteri konuşmasında küresel ısınmanın önemli bir bölümünden sorumlu olan fosil yakıt endüstrisine bugüne kadar yaptığı en sert eleştiriyi yöneltti.

Guterres’in sözleri gezegenimizin rekor düzeyde ısındığını gösteren yeni çalışmaların ardından geldi. AB’nin iklim hizmetlerinden elde edilen veriler, son 12 ayın her birinin, yılın o dönemi için yeni bir küresel sıcaklık rekoru kırdığını doğruluyor.

Paylaşın

İklim Krizi: 2023 Yılında Türkiye 47 Gün Aşırı Sıcak Yaşadı

İklim krizinin etkisiyle, bölgeler özelinde yaşayan insanların maruziyetini referans alarak ve tüm nüfusun ortalaması alınarak yapılan hesaplamaya göre, Türkiye, 2023 yılında 47,6 gün aşırı sıcak yaşadı.

İklim krizinin etkisi olmasaydı bu sayı 18,8 gün olacaktı. 1991 – 2020 döneminde, yerel bölgeler özelinde gözlemlenen sıcaklıkların yüzde 90’ından daha sıcak gerçekleşen gün sayısı, aşırı sıcak gün sayısı olarak ifade ediliyor.

Climate Central, World Weather Attribution (WWA) ve Kızılhaç Kızılay İklim Merkezi, sıcak hava dalgaları ve dünya genelinde aşırı sıcaklara maruz kalan insan sayısına ilişkin dün (28 Mayıs) yeni bir rapor yayımladı.

Rapor, dünyanın kayıtlara geçen en sıcak yılı olan 2023 ve küresel sıcaklıkların rekor kırdığı art arda 11 ay (Haziran 2023 – Nisan 2024) boyunca aşırı sıcak olaylarını inceliyor ve insan kaynaklı iklim krizinin milyarlarca insan için tehlikeli aşırı sıcakları artırdığını ve sıcak hava olaylarını daha uzun ve daha olası hale getirdiğini ortaya koyuyor.

Raporda, 1991-2020 döneminde, yerel bölgeler özelinde gözlemlenen sıcaklıkların yüzde 90’ından daha sıcak gerçekleşen gün sayısı, aşırı sıcak gün sayısı olarak ifade ediliyor.

Raporda öne çıkan bulgular şöyle: “12 aylık dönemde, 6,3 milyar insan (küresel nüfusun yaklaşık yüzde 78’i), insan kaynaklı iklim krizi nedeniyle en az iki kat daha olası hale gelen en az 31 gün aşırı sıcak yaşadı.

Son 12 ayda, dünya genelinde, insan kaynaklı iklim krizi, iklim krizinin olmadığı bir dünyada yaşanacak olan aşırı sıcaklara ortalama 26 gün daha ekledi.

World Weather Attribution kriterlerini kullanan çalışma, 90 farklı ülkede 76 aşırı sıcak dalgası tespit etti. Bu olaylar milyarlarca insanı risk altında bıraktı.”

Raporda Türkiye’den de veriler yer alıyor. İklim krizinin etkisiyle, bölgeler özelinde yaşayan insanların maruziyetini referans alarak ve tüm nüfusun ortalaması alınarak yapılan hesaplamaya göre, Türkiye 2023 yılında 47,6 gün aşırı sıcak yaşadı. İklim krizinin etkisi olmasaydı bu sayı 18,8 gün olacaktı.

(Kaynak: Bianet)

Paylaşın

Türkiye’nin Geneli İçin ‘Çok Şiddetli Kuraklık’ Alarmı

Türkiye genelinde yağışlar nidan ayında geçen yılın aynı ayına göre yüzde 67, normaline göre ise yüzde 50 oranında azaldı. Meteorolojik kuraklık haritalarında Türkiye’nin büyük bölümünde ‘olağanüstü’ ve ‘çok şiddetli kuraklık’ alarmı verildi.

Haber Merkezi / Tüm bölgeler normalinin altında yağış alırken, en fazla azalma gösteren bölge yüzde 84 ile Karadeniz oldu. Bölgenin 2024 yılı Nisan ayı yağışları son 64 yılın en düşük seviyesinde gerçekleşti. En az yağış 8,5 kilogram ile Ardahan’da kaydedilirken, Giresun, Gümüşhane, Ordu, Rize, Trabzon, Bayburt, Artvin ve Ardahan’da son 64 yılın en düşük seviyesinde gerçekleşti.

Meteoroloji Genel Müdürlüğü (MGM) Nisan ayının yağış raporunu açıkladı. Rapora göre, Türkiye geneli nisan ayı yağışı normalinin ve geçen yıl nisan ayı yağışının altında gerçekleşti. 2024 yılı Nisan ayı yağışı 28.5 mm, nisan ayı normali (1991-2020) 57.5 mm, 2023 yılı Nisan ayı yağışı 86.8 mm’dir. Yağışlar normaline göre yüzde 50 ve geçen yıl nisan ayı yağışlarına göre yüzde 67 azaldı.

Nisan yağışları Bilecik, Bursa, Kastamonu, Samsun, Amasya, Tokat, Giresun, Rize, Trabzon Rize, Artvin, Ardahan, Burdur, Afyonkarahisar, Denizli ve Antalya sahil kesiminde yer yer yüzde 80’in üzerinde azalma gösterirken, İstanbul Avrupa yakası, Kırklareli, Çanakkale ve Mersin Mut çevrelerinde yüzde 60’ı aşan artışlar kaydedilmiştir. Bölge genelinde tüm bölgeler normalinin altında yağış almış, en fazla azalma gösteren bölge yüzde 70 ile Karadeniz Bölgesi olmuştur. Bölgenin 2024 yılı nisan ayı yağışları son 64 yılın en düşük seviyesinde gerçekleşti.

İl geneli yağışlarda en fazla yağış 95.7 mm ile Hakkari, en az yağış 8.5 mm ile Ardahan’da kaydedilirken, Giresun, Gümüşhane, Ordu, Rize, Trabzon, Bayburt, Artvin ve Ardahan’da son 64 yılın en düşük seviyesinde gerçekleşmiştir. İllerimiz içinde normaline göre en fazla azalma yüzde 85 ile Artvin ve Ardahan’da, en fazla artma ise yüzde 16 ile Çanakkale’de meydana geldi.

Türkiye genelinde nisan ayında ortalama 5.9 yağışlı gün görülmüştür (1991-2020 normali 10.8 gün). Yağışlı gün sayıları Ege Bölgesi, İç Anadolu’nun ve Akdeniz Bölgesi’nin batısı, Bolu, Bursa, Bilecik, Mersin, Şanlıurfa, Mardin, Bingöl, Siirt, Şırnak ve Artvin çevrelerinde 5 günün altına düşerken, Edirne, Kırklareli, Samsun, Ordu ve Trabzon çevrelerinde 10-15 gün aralığında gerçekleşti.

Marmara: Bölgenin nisan ayı yağışı 39.3 mm, normali 51.9 mm ve 2023 yılı Nisan yağışı 94.5 mm’dir. Yağışlarda normaline göre yüzde 24, 2023 yılı Nisan ayı yağışına göre yüzde 58 azalma gerçekleşti.

Ege: Bölgenin nisan ayı yağışı 24.7 mm, normali 54.0 mm ve 2023 yılı Nisan ayı yağışı 74.2 mm’dir. Yağışlarda normaline göre yüzde 54, 2023 yılı Nisan ayı yağışına göre yüzde 67 azalma gerçekleşti.

Akdeniz: Bölgenin nisan ayı yağışı 23.0 mm, normali 53.5 mm ve 2023 yılı Nisan ayı yağışı 76.9 mm’dir. Yağışlarda normaline göre yüzde 57, 2023 yılı Nisan ayı yağışına göre yüzde 70 azalma gerçekleşti.

İç Anadolu: Bölgenin nisan ayı yağışı 21.4 mm, normali 45.5 mm ve 2023 yılı Nisan ayı yağışı 60.2 mm’dir. Yağışlarda normaline göre yüzde 53, 2023 yılı Nisan ayı yağışına göre yüzde 65 azalma gerçekleşti.

Karadeniz: Bölgenin nisan ayı yağışı 16.9 mm, normali 56.2 mm ve 2023 yılı Nisan ayı yağışı 102.3 mm’dir. Yağışlarda normaline göre yüzde 70, 2023 yılı Nisan ayı yağışlarına göre yüzde 84 azalma gerçekleşti.

Doğu Anadolu: Bölgenin nisan ayı yağışı 40.4 mm, normali 74.3 mm ve 2023 yılı Nisan ayı yağışı 116.4 mm’dir. Yağışlarda normaline göre yüzde 46, 2023 yılı Nisan ayı yağışlarına göre yüzde 65 azalma gerçekleşti.

Güneydoğu Anadolu: Bölgenin nisan ayı yağışı 43.9 mm, normali 62.4 mm ve 2023 yılı Nisan ayı yağışı 69.0 mm’dir. Yağışlarda normaline göre yüzde 30, 2023 yılı Nisan ayı yağışına göre yüzde 36 azalma gerçekleşti.

Paylaşın