Birleşmiş Milletler’den ‘İnsanlığın Sonu’ Uyarısı

2023 yılının iklim kayıtlarının başlamasından bu yana en sıcak yıl olarak tarihe geçeceğini açıklanırken, Birleşmiş Milletler’den küresel ısınmada kritik sınırın altı yıl sonra korunamayacağı uyarısı geldi.

Küresel ısınmanın bir sonucu olarak dünya çapında daha sık ve daha şiddetli fırtınalar, kuraklıklar, seller ve orman yangınları meydana geldiğine vurgulanırken, halihazırda milyonlarca insanın bu tür olumsuzluklardan etkilenmekte olduğunu kaydedildi.

DW Türkçe’nin aktardığına göre; Dubai’de düzenlenen Dünya İklim Değişikliği Konferansı’nın (COP28) açılışında konuşan Birleşmiş Milletler (BM) İklim Değişikliği Çerçeve Sözleşmesi İcra Sekreteri Simon Stiell, katılımcıları küresel ısınmanın ölümcül sonuçları konusunda uyardı.

Yaklaşık 200 ülkeden temsilciye seslenen Stiell, “Fosil yakıt dönemini artık kapatmazsak, kendi sonumuzu başlatmış olacağız. Ve bunun bedelini de insan hayatıyla ödemeyi kabul edeceğiz” dedi.

Küresel ısınmanın bir sonucu olarak dünya çapında daha sık ve daha şiddetli fırtınalar, kuraklıklar, seller ve orman yangınları meydana geldiğine vurgu yapan Stiell, halihazırda milyonlarca insanın bu tür olumsuzluklardan etkilenmekte olduğunu kaydetti.

Bilimsel verilere göre yer kürenin, iklime zarar veren sera gazı emisyonlarının etkisini kırarak, 1,5 derecelik küresel ısınma kritik sınırını koruyabilme yetisinin altı yıl sonra tamamen yok olacağını belirten iklim uzmanı, bunu önlemek için dünya genelindeki iklim politikalarında keskin önlemler alınmasının şart olduğunu söyledi.

Küresel ısınmanın sanayi öncesi döneme kıyasla 1,5 derece ile sınırlandırılması hedefini ifade eden kritik eşik değeri 2015 yılında Paris’te düzenlenen BM İklim Değişikliği Konferansında kabul edilmişti.

Öte yandan Dünya Meteoroloji Örgütü (WMO) ön değerlendirmelere göre 2023 yılının iklim kayıtlarının başlamasından bu yana en sıcak yıl olarak tarihe geçeceğini açıkladı.

WMO’nun Perşembe günü Dubai’deki Dünya İklim Konferansı’nın başlangıcında sunduğu ön raporda, 2023 yılına ait verilerin küresel ısınmanın sanayi öncesi döneme kıyasla yaklaşık 1,4 santigrat derece arttığına işaret ettiği belirtildi. 2016’da ise bu değer yaklaşık 1,2 derece olarak ölçülmüştü.

WMO uzmanları küresel ısınma değerlerinin gelecek yıl daha da artmasının beklendiğini belirtti.

Paylaşın

BM Raporu: Dünya Yaklaşık 3 Derece Isınacak

Yeni yayınlanan bir rapora göre, ülkelerin iklim değişikliğini sınırlama yönündeki mevcut emisyon taahhütleri, dünyayı bu yüzyılda yaklaşık 3 derece ısınma yoluna sokacak.

Haber Merkezi / Birleşmiş Milletler (BM), ülkelerin iklim değişikliğiyle mücadeleye yönelik vaatlerini değerlendiren yıllık Emisyon Açığı Raporu’nu yayınladı.

Rapor, ülkelerin iklim eylemlerini artırmaması halinde, dünyanın sanayi öncesi seviyesinin 2,5 ila 2,9 derecelik bir ısınmayla karşı karşıya kalacağını ortaya koyuyor.

Raporun baş editörü Anne Olhoff, raporda yer alan bilgiler, geçen yılın raporuyla karşılaştırıldığında temelde bir şeyin değişmediğini ifade etti.

Bilim insanları, 3 derecelik bir ısınmanın, buz tabakalarının hızla erimesinden Amazon yağmur ormanlarının kurumasına kadar geri dönüşü olmayan pek çok felakete neden olabileceğini öngörüyor.

Birleşmiş Milletler (BM) Genel Sekreteri Antonio Guterres, “Mevcut eğilimler, gezegenimizi 3 derecelik ölümcül bir sıcaklık artışına doğru itiyor” dedi.

Liderler, Paris Anlaşması’nda kabul edilen 1,5 derecelik ısınma hedefi için BM iklim zirvesi COP28 için yakında Dubai’de bir araya gelecek.

Sera gazı emisyonları 2021’den 2022’ye yüzde 1,2 artarak 57,4 gigaton karbondioksit eşdeğeri ile rekor seviyeye ulaşmıştı.

Paylaşın

Aşırı Sıcaklar Nedeniyle Ölümler Yüzde 370 Artabilir

Ortalama küresel sıcaklık artışı sanayi öncesi döneme göre 2 derecenin altında tutulsa bile küresel ısınma nedeniyle aşırı sıcaklardan ölümler yüzyılın ortasına kadar yüzde 370 artabilir. Bu da 4,7 kat artışa işaret ediyor.

Şu anda dünyadaki sıcaklık artışı 2,7 derece santigrada doğru ilerliyor. Öte yandan dünya genelinde hava kirliliği nedeniyle ölenlerin sayısı 2005 yılından bu yana yüzde 15,7 azaldı.

Bilim insanlarına göre küresel ısınmanın insan sağlığı üzerindeki etkileri tehlikeli boyuta ulaştı. Uluslararası düzeyde 114 uzmanın yer aldığı, University College London öncülüğünde hazırlanan Lancet Sağlık ve İklim Değişikliği Geri Sayım Raporu’na göre ortalama küresel sıcaklık artışı sanayi öncesi döneme göre 2 derecenin altında tutulsa bile küresel ısınma nedeniyle aşırı sıcaklardan ölümler yüzyılın ortasına kadar yüzde 370 artabilir.

Raporda günümüzde dünya genelinde insanların 1986-2005 yılındaki döneme göre iki kat daha fazla aşırı sıcaklara maruz kaldığı belirtildi ve bu durumun özellikle yaşlılarla küçük çocuklar için hayati tehlike oluşturduğu kaydedildi.

Örneğin 65 yaş üzerindeki insanlarda sıcaklıktan kaynaklı ölümlerin sayısı son dönemlerde 1991-2000 yıllarına kıyasla yüzde 85 arttı. Lancet Geri Sayım İcra Direktörü Marina Romanello rapora ilişkin olarak yaptığı açıklamada, “Hiçbir şey yapmamanın bedeli ağır. Eylemsiz kalmayı göze alamayız, bunun bedelini insan hayatıyla ödüyoruz” dedi.

Raporda sıcaklıkların giderek artmasının açık alanda çalışmayı ya da spor yapılmasını daha riskli hale getirdiği vurgulandı. Bunun yanı sıra sıcaklığın orman yangını riski ve tropik enfeksiyon hastalıklarının yayılması tehdidini de artırdığı belirtildi.

Raporu hazırlayan uzmanlar yenilenebilir enerji kullanımı artmasına ve iklimin korunması için yeni önlemler alınmasına rağmen, “Her saniye bin 337 ton karbondioksit salınmaya devam ediliyor. İklim tehdidini sağlık sistemimizin baş edebileceği seviyelerde tutmak için emisyonları yeterince hızlı bizimde azaltamıyoruz” tespitinde bulundu.

Raporda beslenme, iklim değişikliği ve sağlık arasındaki bağlantıya da dikkat çekildi. Bilim insanlarına göre hayvancılık dünya genelinde tarım kaynaklı sera gazı emisyonlarının yüzde 57’sini oluşturuyor. Özellikle sığırlar büyük oranda metan gazına sebep oluyor. Yem ekimi de tarım arazilerinin büyük bölümünü kaplıyor.

2020 yılında dünya çapında aşırı derecede kırmızı et, işlenmiş et ya da süt ürünleri tüketimi nedeniyle bir milyon 900 bin insan yaşamını yitirdi. Araştırmacılar bu nedenle daha az et tüketilmesini ve bitkisel bazlı beslenilmesini öneriyor.

Rapora göre dünya genelinde hava kirliliği nedeniyle ölenlerin sayısı 2005 yılından bu yana yüzde 15,7 azaldı. Ayrıca 2022 yılında yenilenebilir enerjiye fosil enerjiye oranla yüzde 61 daha fazla yatırım yapıldı.

Birleşmiş Milletler (BM) Genel Sekreteri Antonio Guterres raporu “insanlık tahammül edilemez bir geleceğin namlusuna bakıyor” sözleriyle özetledi.

(Kaynak: DW Türkçe)

Paylaşın

Türkiye, Avrupa’dan 319 Bin Ton “Plastik Çöp” İthal Etti

Türkiye, Avrupa Birliği (AB) dışına gönderilen tüm geri dönüştürülebilir plastiğin yüzde 29’una tekabül eden 319 bin tonunu ithal etti. Türkiye’yi yüzde 17 payla Endonezya ve yüzde15 payla Malezya izledi.

İnsan Hakları İzleme Örgütü (HRW), Eylül 2022’de yayımladığı raporunda Türkiye’de plastik geri dönüşüm tesislerinde çalışanların ve tesis çevresinde yaşayanların temel sağlık haklarının tehdit altında olduğunu söylemişti.

2022 yılında Avrupa Birliği (AB) dışına en çok ihraç edilen geri dönüştürülebilir atıklar sırasıyla kağıt, plastik ve cam oldu.

Türkiye AB dışına gönderilen tüm geri dönüştürülebilir plastiğin yüzde 29’una tekabül eden 319 bin tonunu ithal etti. Türkiye’yi yüzde 17 payla Endonezya ve yüzde15 payla Malezya izledi.

2022’de birlik ülkeleri 1,1 milyon ton geri dönüştürülebilir plastik ürünü, AB dışındaki ülkelere ihraç etti.

Eurostat verilerine göre Türkiye 588 bin tonluk hacimle, geçen yıl AB’den en fazla geri dönüştürülebilir kağıt ithalat eden ülkelerden biri oldu.

AB’nin toplam 4,9 milyon ton olarak kayda geçen geri dönüştürülebilir kağıt ihracatının yüzde 29’u Hindistan’a; yüzde 19’u Endonezya’ya ve yüzde 12’si Türkiye’ye yapıldı.

AB 2022’de sınırları dışına toplam 6,4 milyon ton geri dönüştürülebilir kağıt, plastik ve cam ihraç etti.

Bu, toplam ihracatın 2021’e göre yüzde 8,4 oranında arttığı; baz yılı olarak kabul edilen 2010’a göre yüzde 35’ten fazla azaldığı anlamına geliyor.

Birlik ülkeleri geçen yıl, 930 milyon euro değerinde geri dönüştürülebilir kağıt, 423 milyon euro değerinde geri dönüştürülebilir plastik ve 25 milyon euro değerinde geri dönüştürülebilir cam ihraç etti.

İnsan Hakları İzleme Örgütü (HRW), Eylül 2022’de yayımladığı raporunda Türkiye’de plastik geri dönüşüm tesislerinde çalışanların ve tesis çevresinde yaşayanların temel sağlık haklarının tehdit altında olduğunu söylemişti.

Tesislerde çalışanlarla görüşen örgüt, bu kişilerin solunum hastalıkları, kronik baş ağrısı ve cilt sorunlarından şikayetçi olduklarını, çalışırken koruyucu ekipmana ve meslek hastalıkları için sağlık hizmetlerine erişimleri olmadığını paylaşmıştı.

Eurostat’ın 2021 atık ihracatı verilerine göre Türkiye, 14,7 milyon tonla Avrupa Birliği’nden en fazla atık ithal eden ülke olmuştu.

AB’den ihraç edilen tüm hurda metalin yaklaşık üçte ikisini oluşturan 13,1 milyon tonluk bölümü Türkiye’ye gönderilmişti.

Brüksel merkezli Avrupa Çelik Derneği (EUROFER) AB’nin hurda metallerini “daha düşük çevre, iklim, çalışma ve sosyal standartlara sahip üçüncü ülkelere ihraç etmesini” eleştirmişti.

Avrupa Parlamentosu bu yılın başında imha edilecek tüm atıkların sevkiyatının yasaklanması da dahil olmak üzere, atık sevkiyatına yönelik daha sıkı prosedürler ve kontrol önlemleri getiren yeni bir yasa teklifini kabul etmişti.

(Kaynak: BBC Türkçe)

Paylaşın

2023 Yılı Kayıtlara Geçen “En Sıcak Yıl” Olabilir

Copernicus İklim Değişikliği Servisi Direktör Yardımcısı Samantha Burgess “Neredeyse kesin olarak söyleyebiliriz ki 2023 yılı kayıtlara geçen en sıcak yıl olacak” diye konuştu.

Samantha Burgess “Eğer elimizdeki verileri Birleşmiş Milletler Hükûmetlerarası İklim Değişikliği Paneli’ninkilerle (IPCC) birleştirirsek bunun geçen 125 bin yılın en sıcak yılı olduğunu söyleyebiliriz” dedi.

DW Türkçe’de yer alan habere göre; Avrupa Birliği’nin finanse ettiği Copernicus İklim Değişikliği Servisi (C3S) 2023 yılının kayıtlara geçen en sıcak yıl olabileceğini açıkladı. Ocak ayından bu yana küresel ortalama sıcaklıkların 1800’lerin sonlarında kaydedilen değerlerden 1,43 santigrat derece yüksek olduğu ifade edildi.

Ekim ayında sıcaklık değerleri, şimdiye kadar bu ayda kaydedilen 2019 yılındaki rekor değeri büyük farkla aştı. Copernicus İklim Değişikliği Servisi Direktör Yardımcısı Samantha Burgess “Rekor 0,4 santigrat dereceyle kırıldı ki bu büyük bir fark” diye konuştu. Burgess ekim ayı sıcaklık anomalisini “çok aşırı” olarak niteledi.

Bilim insanları sıcaklık artışlarında sera gazı emisyonlarını yanı sıra Pasifik Okyanusu’nun doğusunda su yüzeyinin ısınmasına neden olan El Nino adlı atmosfer olayının etkili olduğunu kaydediyor. Şimdiye kadar dünya genelinde kayıtlara geçen en sıcak ay 2016 olmuştu. Burgess “Neredeyse kesin olarak söyleyebiliriz ki 2023 yılı kayıtlara geçen en sıcak yıl olacak” diye konuştu.

Copernicus’un veri setleri 1940’lara kadar gidiyor. Burgess “Eğer elimizdeki verileri Birleşmiş Milletler Hükûmetlerarası İklim Değişikliği Paneli’ninkilerle (IPCC) birleştirirsek bunun geçen 125 bin yılın en sıcak yılı olduğunu söyleyebiliriz” dedi.

Küresel iklim değişikliği, aşırı doğa olaylarının da sürekli artmasına neden oluyor. Bu yıl Libya’da meydana gelen sellerde binlerce kişi hayatını kaybetti, Güney Afrika şiddetli sıcak hava dalgalarına sahne olurken Kanada kayıtlara geçen en kötü orman yangınları dönemini yaşadı. Devletler sera gazı emisyonlarını azaltmak için iddialı hedefler önlerine koymuş olsa da bu hedefler hayata geçirilebilmiş değil.

Paylaşın

BM’den Dikkat Çeken Uyarı: Buzullar Eriyor Ve Bunun Geri Dönüşü Yok

BM Genel Sekreteri Antonio Guterres, Himalayalar’daki buzulların “rekor seviyede” eridiğine dikkat çekerek “Sıcaklık artışını 1,5 derecede sınırlandırmalıyız. Buzullar eriyor ve bunun geri dönüşü yok. BM’nin iklim planı doğrultusunda ilerlemeliyiz,” dedi.

Guterres, sel ve heyelanların bölgeyi ve bölgede yaşayan insanları ciddi şekilde etkilediğini belirterek “Bu deliliği durdurmalıyız,” dedi. Guterres, iklim krizinin Himalayalar üzerindeki “korkunç etkisine bizzat şahit olduğunu” belirtti.

Birleşmiş Milletler (BM) Genel Sekreteri Antonio Guterres, Nepal Başbakanı Pushpa Kamal Dahal’ın daveti üzerine Nepal’in Himalaya bölgesini ziyaret etti. Guterre böylece, 1 Ocak 2017’de göreve gelmesinden bu yana ilk kez Nepal’i ziyaret etmiş oldu.

Bianet’te yer alan habere göre; Guterres, sosyal medya hesabı üzerinden yaptığı açıklamada, Himalayalar’daki buzulların “rekor seviyede” eridiğine dikkat çekerek “Sıcaklık artışını 1,5 derecede sınırlandırmalıyız. Buzullar eriyor ve bunun geri dönüşü yok. BM’nin iklim planı doğrultusunda ilerlemeliyiz,” dedi.

Guterres, sel ve heyelanların bölgeyi ve bölgede yaşayan insanları ciddi şekilde etkilediğini belirterek “Bu deliliği durdurmalıyız,” ifadelerini kullandı.

Everest Dağı’na giden Guterres, bu dağın eteklerinden, iklim krizinin Himalayalar üzerindeki “korkunç etkisine bizzat şahit olduğunu” belirtti. Guterres, Nepal Başbakanı ile düzenlediği ortak basın toplantısında, Nepal ve iklim problemlerinden mustarip olan diğer ülkelere yapılan desteklerin artırılması gerektiğini vurguladı.

Katmandu merkezli Uluslararası Entegre Dağ Geliştirme Merkezinin (ICIMOD) yayımladığı rapora göre, Himalaya Dağları’nın buzulları “benzeri görülmemiş oranlarda” eriyor. Sera gazı emisyonlarının hızlı şekilde azaltılmaması halinde 21. yüzyılda Himalaya buzulları, hacimlerini yüzde 80 oranında kaybedebilir.

Himalayalar’da gelecek yıllarda artması öngörülen ani sel, çığ ve buzul taşkınları ile buz kaybının hızlanması bekleniyor. Bu durumun ise dağların çevresinde yaşayan 240 milyon kişinin yanı sıra Hindistan, Pakistan, Çin ve diğer çevre ülkelerdeki 1 milyar 650 milyon insanı olumsuz etkileyeceği tahmin ediliyor. Buzullar, yaklaşık 2 milyar insanın tatlı su kaynağı olan nehirleri besliyor.

Paylaşın

2023 Kayıtlardaki En Sıcak Yıl Olabilir Mi?

Bilim insanları, eylül ayında üst üste dördüncü aylık küresel sıcaklık rekorunun kırıldığı 2023 yılının kayıtlardaki en sıcak yıl olacağını tahmin ediyor. 2023 yılının haziran, temmuz ve ağustos aylarında da önceki yılların aynı aylarına göre sıcaklık rekorları kırıldı.

Haber Merkezi / Copernicus İklim Değişikliği Servisi, Eylül 2023 için küresel ortalama yüzey hava sıcaklığının 16,38 derece olduğunu bildirdi. Bu, Eylül ayına ait 1991-2020 ortalamasının 0,93 derece, bir önceki en sıcak Eylül 2020 sıcaklığının 0,5 derece ve sanayi öncesi seviyelerin 1,75 derece üzerinde.

İklim değişikliği, gezegenin arka plan sıcaklığının daha sıcak olması anlamına geliyor; bu da sıcak hava dönemlerinin muhtemelen daha sık ve daha yoğun olacağı anlamına geliyor; bu da benzersiz sıcaklıkların kaydedilmesine yol açıyor.

2023 tarihteki en sıcak yıl olabilir mi?

Dünya, insanlık tarihinde görülmemiş bir hızla ısınıyor. Dünya yüzeyindeki ortalama sıcaklık sanayi öncesi dönemden bu yana 1,2 derece arttı ve kaydedilen en sıcak 20 yılın 19’u 2000 yılından sonra kaydedildi.

Bu Paris Anlaşması açısından ne anlama geliyor?

Her ilave 0,1 derece ısınma, iklim değişikliğini daha da kötüleştiriyor. Tehlikeli seviyelerdeki sıcaklık artışını engellemek amacıyla Paris Anlaşması imzalandı. Anlaşma ile, küresel ortalama sıcaklık artışını sanayi öncesi seviyelere göre 2 derecenin oldukça altında tutma ve 1,5 dereceyi hedefleme hedefi belirledi.

Copernicus İklim Değişikliği Servisi’ne göre 2023 yılının Temmuz, Ağustos ve Eylül ayları, referans döneme göre sanayi öncesi dönemden 1,5 dereceden daha sıcaktı. 2023 yılında küresel sıcaklık aşırılıklarını ölçülüyor ancak bu Paris Anlaşması’nın ihlal edildiği şeklinde yanlış yorumlanmamalı.

1,5 – 2 derece küresel ısınma eşiğinin aşılması, tek tek ayları değil, uzun vadeli yıllık ortalama küresel yüzey sıcaklıklarını ifade eder.

Önümüzdeki yıllarda sera gazı emisyonlarında ciddi bir azalmanın uygulanmadığı varsayıldığında, gezegenin 2030’ların ortasında, yani yaklaşık 12 yıl sonra, 1,5 derecelik küresel ısınmayı aşması bekleniyor.

İklim bilimcileri ve Birleşmiş Milletler Hükümetlerarası İklim Değişikliği Paneli, 1,5 derece eşiğinin aşılmasının çok daha şiddetli iklim ve aşırı hava koşulları ve büyük ölçekli zarar verici etkiler anlamına geleceğini öngörüyor.

Paylaşın

BM’nin Yeşil İklim Fonu Hedefini Tutturamadı

Fonları yenilemek için Almanya’nın Bonn kentinde toplanan Birleşmiş Milletler (BM) Yeşil İklim Fonu, 10 milyar dolarlık hedefinin gerisinde kaldı. BM’den konuya ilişkin uyarı geldi.

Haber Merkezi / İngiltere gibi bazı ülkeler fona yapacağı bağış taahhütlerini önceden açıklarken Avustralya, İtalya, İsveç, İsviçre ve ABD’nin de aralarında bulunduğu beş ülke taahhütlerini yenilemedi.

Dünyanın en büyük çok taraflı iklim fonu olan Yeşil İklim Fonu, 2010 yılında kuruldu. Kuruluş, gelişmekte olan ülkelerin emisyonlarını azaltmalarına ve iklim değişikliğine hazırlanmalarına yardımcı oluyor.

2014 yılında ilk adımlarının atıldığı fon, toplam 10,3 milyar dolarlık taahhütte bulunan 45 ülkeyi içeriyordu.

Yeşil İklim Fonu, ilk konferansını 2019 yılında gerçekleştirdi ve 32 ülkeden 10 milyar dolar topladı. Bu yılki konferansta ise 46 ülke yalnızca 9,3 milyar dolar bağışta bulundu.

BM’nin tahminlerine göre, gelişmekte olan ülkelerin iklim değişikliğine uyum sağlaması için 2030’a kadar her yıl ihtiyaç duyulan miktar yaklaşık 200 milyar dolar, bu miktar göz önüne alındığında, toplanan para devede kulak.

Birleşmiş Milletler (BM), gelişmekte olan ülkelere iklim finansmanına yönelik artan ihtiyaçlar konusunda uyardı.

ABD ve Çin, dünyayı en çok kirletenler arasında yer alıyor ancak ABD, Yeşil İklim Fonu’na verdiği taahhüdü bu konferansta yenilemedi, Çin ise fona hiçbir zaman katkıda bulunmadı.

Birleşik Krallık, Almanya, Fransa ve Japonya, Yeşil İklim Fonu’nun en büyük destekçileri olup, yenilenen fonlara toplu olarak 7,1 milyar dolar katkıda bulundu.

Paylaşın

2023 Kayıtlara Geçen “En Sıcak Yıl” Olabilir

2023 ocak – eylül döneminde ortalama sıcaklık, daha önce en sıcak yıl olarak belirlenen 2016 yılının 0,05 derece üstüne çıktı. Böylece 2023, kayıtlara geçen en sıcak yıl olabilir. 

Eylül’de ortalamanın 0,93 derece üzerine çıkan hava sıcaklığı 16,38 derece oldu. Bu, 2020 yılında ölçülen en sıcak eylülün 0,5 derece fazlasına tekabül etti. Böylece Eylül 2023, en sıcak eylül ayı olarak kayıtlara geçti.

Avrupa Birliği’nin (AB) finanse ettiği Copernicus İklim Değişikliği Servisi, 2023’ün kayıtlardaki en sıcak yıl olabileceğini, Eylül 2023’ün de en sıcak eylül ayı olarak kayıtlara geçtiğini açıkladı.

Copernicus İklim Değişikliği Servisi’nin verilerine göre, yılın 9 ayındaki ölçümlerle 2023, daha önce en sıcak yıl olarak belirlenen 2016’yı geride bıraktı.

Ocak-eylül döneminde ortalama sıcaklık, 2016’nın 0,05 derece üstüne çıktı. Böylece 2023’ün, kayıtlara geçen en sıcak yıl olabileceği belirtildi.

Geçen ay ise ortalamanın 0,93 derece üzerine çıkan hava sıcaklığı 16,38 derece oldu. Bu, 2020’de ölçülen en sıcak eylülün 0,5 derece fazlasına tekabül etti. Böylece Eylül 2023, en sıcak eylül ayı olarak kayıtlara geçti.

Ortalamanın üzerinde yağış

Avrupa için de geçen ay, 2020’ye kıyasla 1,1 derecelik artışla en sıcak eylül ayı yaşandı. Ayrıca İber Yarımadası, İrlanda, İngiltere’nin kuzeyi, İskandinavya ve Daniel Fırtınası’nın etkilediği Yunanistan’da eylül ortalamasının üstünde yağış kaydedildi.

(Kaynak: Bianet)

Paylaşın

İklim Krizi: Türkiye’de En Çok Etkilenecek Bölgeler Belli Oldu

Küresel ısınma, Akdeniz Havzası’nda yer alan Türkiye, Fas, Libya, İspanya, Portekiz, İsrail, Tunus ve Suriye’de kuraklık ve ardından aşırı yağışlar ya da orman yangınları gibi pek çok doğal afete neden oldu. Bu doğal afetler, milyarlarca dolar maddi kayba ve binlerce can kaybına neden oldu.

Bilim insanları, Akdeniz’de yaşanan doğal afetlerin en önemli nedeninin küresel ısınma olduğunu doğrularken, küresel ısınmadan kaynaklı iklim krizinden en fazla etkilenecek “sıcak noktaları” belirleyen yeni bir çalışmaya göre, Türkiye’de en olumsuz değişimler Akdeniz, Doğu Anadolu ve Güneydoğu Anadolu bölgelerinde yaşanacak.

Yakın ve uzak gelecekte, Türkiye’de iklim krizinden etkilenebilecek sıcak noktaları belirlemek üzere yapılan yeni bir çalışmaya göre, en olumsuz değişimlerin Akdeniz, Doğu Anadolu ve Güneydoğu Anadolu bölgelerinde yaşanacağı öngörülüyor.

Yakın (2024-2049), orta (2049-2074) ve uzak (2074-2099) geleceği ele alan bahse konu çalışmada, iklim değişikliğine sebep olan sera gazı salımlarının azaltılmadığı kötümser senaryo (RCP 8.5) esas alınıyor. Araştırmaya göre, Türkiye’nin ‘sıcak noktaları’, Akdeniz, Doğu Anadolu ve Güneydoğu Anadolu bölgeleri olacak.

İlk ortaya çıktığında ‘küresel ısıtmaya duyarlı bölgeler’ olarak tanımlanan ‘sıcak noktalar’, bugün, hem daha etkilenebilir olan hem de insan güvenliğinin risk altında olduğu veya olabileceği bölgeler olarak tanımlanıyor.

Sonuçlar, yakın, orta ve uzak gelecekte, Güneydoğu Anadolu ve Doğu Anadolu bölgelerinde sıcaklık artışlarının dikkat çekici olacağını gösteriyor. Yağışların en çok Akdeniz ve Ege bölgelerinde azalacağı öngörülüyor. Aşırı sıcak yılların ise en çok Marmara, Ege, Batı Anadolu ve Akdeniz’de artması bekleniyor. Marmara Bölgesi’nin, yüksek nüfus yoğunluğu nedeniyle, iklim değişikliğinin sosyo ekonomik etkilerinden daha fazla etkileneceği tahmin ediliyor.

Çatışma ve göç uyarısı

Küresel ölçekte bakıldığında ise, Türkiye’nin de içinde yer aldığı Akdeniz Havzası’ndaki sıcaklık artışının, küresel sıcaklık artışından daha yüksek olması bekleniyor. Havza’ya dair öngörüler, yüzyıl sonunda yağışlarda önemli düşüşlere işaret ediyor. Çalışma, ortaya çıkacak su stresinin, çatışmalara ve göçlere yol açabileceği uyarısında bulunuyor.

Küresel olarak dünyadaki her bölgenin, iklim krizinden farklı risk seviyelerinde etkilenmesi bekleniyor. Ortalama sıcaklıklarda artış, yağışlarda değişkenlik, seller, kuraklık ve orman yangınları gibi aşırı iklim olayları ile kendilerini gösteren bu değişimlerin, önümüzdeki yüzyıl boyunca daha da yıkıcı hale gelmesi bekleniyor.

Türkiye’nin de içinde bulunduğu Akdeniz Havzası, Kuzey Afrika’nın kurak iklimi ile Orta Avrupa’nın ılıman ve yağışlı iklimi arasında geçiş bölgesinde yer alıyor. Bu nedenle iklim rejimi, ufak değişikliklerden bile etkilenmeye oldukça açık.

Bilimsel çalışmalar, Akdeniz Havzası’ndaki sıcaklık artışının, küresel sıcaklık artışından daha yüksek olacağını ortaya koyuyor. Bölgede son yüzyılda gözlenen kuraklık eğilimi de oldukça dikkat çekici. Havza’nın gelecekte daha da sıcak ve kuru iklim koşullarına sahip olacağı öngörülüyor.

Yüzyıl sonuna doğru yağışlarda beklenen önemli düşüşün ise su stresini artırabileceği, bunun sonucunda tetiklenen sosyal gerilimlerin artarak çatışmalara ve göçlere yol açabileceği ifade ediliyor.

Türkiye’nin yanı sıra, Akdeniz Havzası’nda bulunan İspanya, Portekiz, Güney Fransa, İtalya ve Batı Yunanistan’ın da kuraklıktan önemli ölçüde etkilenebileceği düşünülüyor.

Uzak gelecekte (2074-2099), yağışların tüm Türkiye’de azalması ve ortalama sıcaklıkların da dikkat çekici şekilde artması bekleniyor. Ancak yağışlardaki genel azalım eğiliminin yanı sıra, mevsimsel olarak, başta Doğu Karadeniz ve Güneybatı Marmara olmak üzere farklı bölgelerde, aşırı yağış olaylarının şiddet, sıklık ve etki alanlarında artış yaşanacağı öngörülüyor.

İç Anadolu, Doğu Anadolu ve Güneydoğu Anadolu bölgelerinde çölleşme eğilimi yüksek karasal topraklar bulunuyor. Bu nedenle tarım sektörüne bağlılığı yüksek olan Güneydoğu Anadolu Bölgesi’nin, tarımsal üretim ve su kaynakları açısından, iklimsel değişimlerden daha fazla etkilenmesi bekleniyor.

(Kaynak: Bianet)

Paylaşın