Erdoğan: Suriye’de Yeni Bir Gerçeklik Var

Suriye’deki gelişmelere ilişkin konuşan Erdoğan, “Suriye’de artık siyasi ve diplomatik olarak yeni bir gerçeklik vardır. Suriye tüm etnik, mezhebi ve dini unsurlarıyla Suriyelilerindir. Kendi ülkelerinin geleceğine karar verecek olan Suriye halkıdır” dedi ve ekledi:

“Ateşe benzin dökmenin faydası yok. Jeopolitik hesaplar içinde koşmanın Suriye halkına faydası olmaz. Bölücü terör örgütünün selden kütük kapma hevesinde olduğunun farkındayız. Hiçbir hamleye izin vermeyeceğiz. Tüm aktörlerin, kuruluşların Suriye’nin toprak bütünlüğünün korunmasına destek vermesi tüm bölgemiz için en hayırlısı olacaktır.”

AK Parti Genel Başkanı ve Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, AK Parti Gaziantep 8. Olağan İl Kongresi’nde konuştu. Erdoğan’ın konuşmasından öne çıkan satır başları şu şekilde:

“Evlatlarını istiklali ve vatanı için toprağa veren siz kardeşlerimle bir kez daha bir araya gelmenin bahtiyarlığı içindeyim. 6 Şubat depremlerinden sonra ‘Erdoğan bu enkazın altında kalır’ diyen kifayetsizleri hayalkırıklığına uğratmaya devam ediyoruz. Maddi anlamda Antep’in kayıplarını telafi edecek imkana sahibiz. Söz verdiğimiz gibi en son hak sahibi kardeşimiz yuvasına kavuşana kadar durmadan çalışacağız.

Buradan Türkiye’ye öncülük eden iş insanları çıkar. Buradan tam 13 yıldır Suriyeli muhacirlere kol kanat geren ensarlar çıkar. Antep’in engin yürekli insanlarını içtenlikle tebrik ediyorum. Her birinizi kutluyor, sizlerle gurur duyduğumu bilmenizi istiyorum.

Antep halkı özellikle insanlığımızın sınandığı Suriye krizinde sergilediği vicdanlı duruşu için tebrik ediyorum. 13 yıl boyunca mazlumlara vakarla sahip çıktınız. Kardeşlik hukukunu gözettiniz. Muhalefetin kışkırtmalarına kulak asmadınız. Bu milletin başını yere eğdirmediniz. Tarih Antep’in ve Antepli kardeşlerimin misafirperverliğini yazacaktır.

İnanıyorum ki sizler de bizim gibi sınırımızın hemen ötesinde yaşanan kritik gelişmeleri takip ediyorsunuz. İdlib’deki saldırıların son hadiseleri tetiklediği anlaşılıyor. Türkiye’nin gözlerini kapatması elbette mümkün değildir. Bizim hiçbir ülkenin çakıl taşında dahi gözümüz yoktur. Türkiye olarak bizim temennimiz Suriye’nin 13 yıldır hasretini çektiği huzura, istikrara ve barış ortamına kavuşmasıdır.

Yaklaşık 1 milyon Suriyeli rejimin ve terör örgütünün saldırıları sonucu hayatını kaybetti. 12 milyona yakın Suriyeli evini, yurdunu, topraklarını terk etmek zorunda kaldı. DEAŞ’ından PKK’sına kadar terörün kanlı yüzünü Suriye sahasında gördük.

Türkiye kendisi için istediğini komşuları için de isteyen bir ülkedir. Ekonomik kalkınması, iç barışı, güvenliğiyle nasıl bir Antep görmek istiyorsak Halep için de aynı temennilerde bulunuyoruz. Hatay’ın esenliğine nasıl önem veriyorsak; Hama’nın, Şam’ın, Humus’un aynı güven içinde olmasını istiyoruz. Aramızda sınırlar olabilir ama kaderimiz de kederimiz de ortaktır.

Suriye’de artık siyasi ve diplomatik olarak yeni bir gerçeklik vardır. Suriye tüm etnik, mezhebi ve dini unsurlarıyla Suriyelilerindir. Kendi ülkelerinin geleceğine karar verecek olan Suriye halkıdır. Ateşe benzin dökmenin faydası yok. Jeopolitik hesaplar içinde koşmanın Suriye halkına faydası olmaz. Bölücü terör örgütünün selden kütük kapma hevesinde olduğunun farkındayız. Hiçbir hamleye izin vermeyeceğiz. Tüm aktörlerin, kuruluşların Suriye’nin toprak bütünlüğünün korunmasına destek vermesi tüm bölgemiz için en hayırlısı olacaktır.

“Şam rejimi Türkiye’nin uzattığı elin kıymetini idrak edemedi”

Suriye toprakları kana ve gözyaşına doymuştur. Suriyeli kardeşlerimiz barışı herkesten fazla hak etmektedir. Türkiye’nin yegane amacı da tüm kesimleriyle Suriye halkının refahı ve esenliğidir. Biz ilk günden beri bunu savunduk. Katliam ve zulümden kaçan kardeşlerimize kapımızı açarken Suriye krizine çözüm bulmak için elimizi uzatırken gayemiz buydu. Ama Şam rejimi Türkiye’nin uzattığı elin kıymetini idrak edemedi.

Türkiye’nin Gazze, Lübnan, Ukrayna ve Suriye’de barışın sağlanması için gösterdiği çabaları tüm dünya çok iyi biliyor. Her uluslararası toplantıda ülkemizin ağırlığına bizzat tanıklık ediyoruz. Ama muhalefete bu gerçeği görmüyor. Ülkemizin güvenliğini ilgilendiren meselelerde dahi hemen istismar siyasetine sarıldıklarını görüyoruz. Sayın Özel’in hükümetimizin Suriye politikasıyla ilgili sarf ettiği sözlerin elle tutulur hiçbir yanı yoktur.”

Paylaşın

Özel’den Bahçeli’ye Dikkat Çeken Yanıt: Bir Hesabı Var…

Kilis’te halk buluşmasında konuşan CHP Lideri Özgür Özel, MHP Lideri Devlet Bahçeli’nin sözlerine verdiği yanıtta, “Bir hesabı var. Hemen ben o hakaretlere karşı cevap vereceğim. Onu söyleyeceğim, bunu söyleyeceğim. Bu arada zaman dolacak. Neyi söyleyemeyeceğim? Çeyrek altın hesabını söyleyemeyeceğim. Emekliyi konuşamayacağım. Yayın bitecek, asgari ücretliye bir şey diyemeyeceğim” ifadelerini kullandı.

Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) Genel Başkanı Özgür Özel, İl Başkanları Toplantısı nedeniyle bulunduğu Kilis’te halk buluşmasında konuştu. Sözlerine Kilis’in düşman işgalinden kurtuluşunu kutlayarak başlayan Özel, şunları söyledi:

“28 Ekim 1918’de 7’inci Ordu Komutanı olarak buraya geldiğinde Mustafa Kemal, ‘İlk ayak bastığım Türk şehrindeki bu uyanıklığa hayran kaldım. Bir daha iman ettim ki bu millet asla ölmeyecektir. Var olun aziz Kilisliler’ demiştir. Bugün 103’üncü yıl. Mondros Mütarekesi sonrası Kilis’i 1918’de İngilizler işgal etmişti. Ardından burayı Fransızlara bıraktılar, 1919’da Fransızlar işgal etti. Kuva-yi Milliye örgütlenmesiyle işgale karşı sürekli direndi. Ankara hükümetiyle Fransa arasındaki Ankara Anlaşması imzalanınca, Fransızlar 7 Aralık 1921’de Kilis’ten çekildiler ve onlara direnen Kuva-yi Milliyeciler büyük bir başarı kazandılar, Kurtuluş Savaşı mücadelesi için diğer cephelere koştular. Kilis’i bu tarihi günde ziyaret ettik.”

“Bugün sizlerle birlikte bir kez daha Kilis’teyim, 25 Mart tarihinden sonra. Bizim için de çok anlamlı bir gün. Çünkü biraz önce belediyeyi ziyaretimde de söyledim. Kilis Belediyesi’ni Cumhuriyet Halk Partili bir belediye başkanının kazanacağına Kilis’te önce iki kişi inandı, sonra bütün Kilis inandı. O iki kişiden biri il başkanımız, biri de belediye başkanımızdı. Geldiler ve dediler ki ‘Biz bu Kilis’i alırız.’ Onlara da tüm Türkiye’de önce iki kişi inandı. Biri Sayın Gökan Zeybek, Yerel Yönetimlerden Sorumlu Genel Başkan Yardımcımız. İkincisi kim? İkincisi de benim arkadaşlar. Tabii seçim sırasında dediler ki ‘Mutlaka Kilis’e gelmelisiniz.’ En etkili olabilecek bir anda, seçimlere bir hafta kala Kilis’e geldik ve meydanda, herhalde ömrümde en çok yağmur altında kaldığım günde, sırtımdaki paltoyu tek başıma çıkaramadım. İki arkadaş yardım etti, o kadar ağır hale gelmiş.

Hakanımın da sırtına vura vura, ‘Hakan’a oy verin, göreceksiniz kazanacak. CHP kazanamaz diye korkup sakın istemediğiniz birine oy vermeyin’ dedik. Bütün Türkiye o görüntüleri gördü. O gün gök yarıldı, Kilis’e yağmur olarak yağdı. Bereket oldu ve bereket getirdi. Kilis’e Cumhuriyet Halk Partisi’nin genç, çalışkan ve adil bir belediye başkanını getirdi. 1973’ten itibaren üç farklı dönem belediye başkanlığı yapan, aynı zamanda 16’ncı dönem Gaziantep Milletvekilimiz, merhum Başkanımız Ekrem Çetin’i rahmetle ve minnetle anmak isterim. Ekrem Çetin ve Kilis Merkez İlçe Başkanımız olan oğlu Cahit Çetin’i 2005’te ardı karanlık bir silahlı saldırıda kaybettik. Acısı yüreğimizdedir. Hem Kilis’e, hem partimize hizmetleri büyüktür. Kilis’e hizmetleri, Kilis’e bıraktıkları unutulmaz. Onu rahmetle anıyoruz. Onun bıraktığı yerden bayrağı aldık, hep birlikte Kilis’te taşımaya devam ediyoruz.

2019 seçimlerinde ittifak ortağımızdaydı Kilis. Yüzde 17 oy alınmıştı. Bu sefer ittifak da yoktu. Öyle olunca Kilis’in alınmasına kimse ihtimal vermiyordu. Ama Hakan Bilecen’i, İl Başkanımız getirdi. Konuştuk ve ben onların gözlerinde o inancı gördüm. Çok etkili bir kampanyayla, maddi yönden çok güçlüklerimiz olmasına rağmen çok etkili bir kampanyayla seçimlerde yüzde 42’lik bir oy oranıyla Kilis’te belediye seçimlerini kazandık. Kilis’in bir başka önemini sizlerle paylaşmak isterim. O da 31 Mart gecesi… Tabii önce ikimiz inandık, bütün MYK’yı inandırdık, Parti Meclisi inandı. ‘Kilis’i alacağız, büyük sürpriz olacak’ diye bakıyoruz. Önümde bilgisayar ekranları, sonradan siz gördünüz başında gülerek o ekrana hep birlikte baktığımız fotoğraf.

Ertesi gün gazetelerin manşeti oldu. O ekrana bakıyoruz, bütün şehirlerden sonuçlar giriliyor. Daha tabii sandıklar kapanalı bir saati biraz geçmiş. Bir tek Kilis’te herhangi bir hareket yok. Gökan Başkanıma dedim ki, ‘Gökan Başkanım şu Kilis’i bir arar mısın? İl Başkanı sandıkları girsin. ‘Bekliyor Genel Başkan’ de.’ Önümüzde ekrandan takip edeceğiz, çok da iyi bir sistem kurmuşuz. Aradı, konuşurken gülmeye başladı. ‘Başkanım ne oldu?’ dedim. ‘Bunlar sonuç filan giremezler efendim’ dedi, ‘Niye?’ dedim. ‘Zurna çalıyorlar, seçimi almışlar’ dedi. ‘Davul zurna sesinden birbirimizi zor duyuyoruz’ dedi. Özelliği şu; 81 ilden ilk sonuç. İlk siftah Kilis’ten geldi. Allah bereketini verdi, 412 belediye kazandık. Tabii öyle olunca bir gözüm hep burada; ne yaptınız ve ne yapıyorsunuz diye.

Kilis’in nüfusu sığınmacılarla birlikte, çöp miktarından hesaplandığında, tüketilen su miktarından hesaplandığında 300 bine yakın. 285 bin diye hesaplamışlar, 300 bine yakın. Ama Kilis’e gelen İller Bankası payı 109 bin kişiye göre geliyor. Yani Kilis’te devlet, 100 bin kişilik para yolluyor, size de ‘200 bin Suriyeliye siz bakacaksınız’ diyor. O paranın içinden 200 bin Suriyeliye baktırtıyor neredeyse. Bunun için başkanımız, yönetimimiz tepki gösteriyoruz. ‘Hiç değilse paramızı 290 bin kişiye, 300 bin kişiye göre yollayın. Ona göre hizmet edelim’ diyoruz. Ama duymuyorlar. Bugüne kadar da mazeret üretmedi. Bizi arıyor… Ekrem Başkan’ı arıyor, Mansur Başkan’ı arıyor. Oralardan destek alıyor, belediyelerimizden destek alıyor. Bir yolunu buluyor. İzlediniz 10-12 dakika, neredeyse bize uçağı kaçırtacak, yaptıkları anlat anlat bitmiyor. Daha ikinci ayda kent lokantası açtılar. Türkiye’nin 22’nci kent lokantasıydı. Şu anda 71 tane var, 22’ncisi burada açıldı. Çok önemli bir işti. Anasınıfı çocuklarına süt dağıtıyorlar.

Çanta almış, UNICEF’ten çanta almış; bin 200 tane çanta almış. İçini kırtasiye ile doldurmuş, yoksul çocuklara dağıtıyorlar. 105 kilometre kanalizasyon, 37 kilometre içme suyu hattı yenilemişler. Eski boruları gördüm, elimi süremedim. Sürsen tetanos olursun. O borularla Kilis’e su içiriyorlardı. Kevgir gibi olmuş. Atık sularla bu sefer bazı kuyulara kötü su karışıyordu. Onlara engel oldular. 300 bin metrekare asfalt serimi yapıldı. Eksiğimiz çok. Anlaşmalar yapıldı. Birkaç hafta içinde iklim de el verdikçe büyük bir asfalt kampanyası olacak ve yaza doğru giderken bu asfalt işleminin tamamının bitmesi hedefleniyor. Mustafa Kemal Atatürk Kavşağı’nı gördüm. Atatürk, atı şaha kaldırmış, öyle duruyor. At şaha kalktı mı taarruz başlıyor demektir. At, Kilis’te şahlandı. Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün partisi iktidara doğru koşuyor arkadaşlar.

Üniversite için Kilis’e gelen gençlerin özel programla karşılanmasından, üreticiden alınan Kilis karası kuru üzümlerin dağıtılmasına bütün kente, şehrin sekiz noktasında ücretsiz çorba dağıtımından, Halk Ekmek kurarak satışa hazır hale getirilmesine, açık hava sinemalarına kadar hepsini çok beğendim. Ama en güzel iki tanesi, biri bitmiş gördüm, 1 Ocak‘ta öğrenci kabul edecek. Kreşi tamamlamışlar bu imkansızlıklarla. Bir tanesini de bugün hep birlikte açtık. Hatta önce çok kalabalıktık, dedim ki, ‘Sadece emekliler kalsın bir görelim.’ Bütün Türkiye görsün istedim. Televizyonlar verdi, emekli kafe, emekli kıraathanesi, kütüphanesi ile, güzel dekoruyla, nostaljik ortamıyla ve emekli olmayana 5 liraya çay satarak en ucuz kahvehanede 10 lira, kafelerde 40 lira çay parası var ama bugün müjdeledik. emekli olanlara o kafede bundan sonra çay bedava. Çaylar Genel Başkan’dan, çaylar Hakan Başkan’dan.

Bugün burada 21 il belediye başkanımızın toplantısını yaptık. Kilis’e dikkat çekmek için, Kilis‘in eksikliklerini hep beraber görelim, omuz verelim, sahip çıkalım diye. Şimdi bir mevzu var. Benim Kilis’e verilmiş bir sözüm var. Daha doğrusu eskiden Kilis’e verilmiş bir sözü sordular, ‘Yaparız’ dedim. Kilis’e güzel bir ilköğretim okulu yapmaya karar vermiştik. Bu arada ne oldu? Bu arada, bu kadar hizmet yapılıp, Mustafa Kemal Atatürk’ün partisi Kilis’te şahlanıp hızla koşmaya başlayınca dediler ki, ‘Bunlara bu hizmetleri yaptırmayalım.’ Ne yaptılar? Özel İdareden gelen parayı kesmeye kalktılar. Bütün Türkiye’de yapıyorlar.

AK Parti, MHP; ‘Öldür Allah SGK yatırma, vergi yatırma, faizler katlansın. Bir seferde CHP’li belediyelerden kes.’ Niye yapıyorsun? Yapılandırma olacak gelecek ay Meclis’te göreceğiz, faizleri silinecek. O olmadan oluyor. Maksat Kilis’e kötülük yapmak, maksat belediyelerimizin elinden faiziyle parayı kaynağında kesmek. Sonra yapılandırma yapacak, şirketlerden faiz almayacak, 36 ay taksit yapacak. ‘Bizi de kat. O parayla Kilis’e hizmet edeceğiz, Türkiye’ye hizmet edeceğiz.’ Dinlemiyorlar. Geleceğim, temeli atalım diye düşündük. Sağ olsunlar İstanbul Büyükşehir Belediyesi Ekrem Başkan da bu konuda gerekli görevlendirmeleri yaptı, fizibilite çalışmaları yapılıyor. ‘Kilis’e bir şey yapalım’ derken Hakan şunu dedi, ‘Efendim ben Kilis’e bir şeyler yapacağım, parayı kesiyorlar. Biz okulu yapacağız, Milli Eğitim‘e vereceğiz. Okul yapmak Milli Eğitim’in işi, Tayyip Bey’in görevi. O zaman madem bunlar bizden parayı kesiyor, o okulun parasıyla başka bir yatırım yapılsa buraya kardeş belediyecilik uygulamasıyla’ dedi. ‘Ne olabilir?’ dedik. Bugün STK‘lar, meslek odaları da çok heyecanlandılar. Buradan bütün Türkiye’ye söylüyorum.

Dün gece Kilis‘teki STK‘lar, devlet memurları, Kilis’i yönetenler kalktılar, Gaziantep’e gittiler. Ne yapmaya gittiler biliyor musunuz? Gaziantep’te Kilis‘in kurtuluşunu kutlamaya gittiler. Neden? Uygun bir salon, uygun bir tesis olmadığı için. Şimdi Kilis’e projesini hep birlikte çizeceğimiz, göreceğimiz, çok hoşunuza gidecek, içinde düğün salonunun da olduğu, altında belediyeye ait ticarethanelerin olup kiraya verilip gelir getirebildiği, üst katının Kilis’in ihtiyacını karşılayacak büyük bir kongre merkezini Gazi Mustafa Kemal Atatürk Kongre Merkezini, eski halin olduğu yere yapıyoruz. İnşallah, umut ediyorum, seneye 6 Aralık akşamı kurtuluş törenlerini başlatmak, baloyu yapmak ve Kilis‘in kurtuluş kutlamasını yapmak için Kilisliler Gaziantep’e gitmeyecekler. Ümit ediyorum o zamana yetiştireceğiz. Kongre merkezinde kurtuluş gününün kutlamalarını yapacaklar, ben de orada olacağım, Ekrem Başkan da orada olacak.

Bu arada demiştim ‘Hakan Başkan’ın sağ kolunda Mansur Başkan, sol kolunda Ekrem Başkan, ben de arkasında duracağım’ diye. Gelirken Mansur Başkan benim Kilis’te olduğumu görmüş, aramış, geri döndük. İlk söz dedi ki, ‘Hakan’a selam, il başkanına selam, bütün Kilis‘e selam. Kilis’in ihtiyaçlarını biliyoruz, elimizden geldiğince yardımları yapıyoruz. Bundan sonra da yapacağız. Kilis‘in yanında duracağız.’ Bir diğer yandan biraz önce Emekli Kafede oturduk. Bir Kilisliye iki tane mülteci yükü verilmiş. 100 binlik nüfusu 300 bine çıkarılmış bir kent. Ali Yerlikaya geçen gün yaptığı açıklamada, Suriyeli sayısında ciddi bir azalma olduğunu, 114 bin Suriyelinin ülkesine döndüğünü söylüyor. 150 bin Suriyelinin ise adreslerinde bulunamadıklarını ifade etmiş. ‘Kanaatimiz’ diyor ‘Avrupa’ya gitmiş olabilirler’ diyor.

“Suriyelilerin kaydını bile tutmayan…”

Suriyelilerin kaydını bile tutmayan, devlet ciddiyetine de uymayan bir işin içinde oldukları belli. Ama Emekli Kafede televizyonlar, gazeteler var, canlı yayın var. Emekliler diyor ki, ‘Biz Kilis’ten giden hiç Suriyeli görmüyoruz. Gelen var, giden yok. Evinde aranıp da bulunamayan yok. Ama şöyle bir şey görüyoruz: Bizimkiler işsizken, işte onlar çalışıyor. Bizim sıkıntımız büyükken, sosyal yardımları onlar alıyor.’ Hatta bir emeklimize söz verdim. 34 yıl vergi dairesinde para toplamış devlet için. Emekli olmuş, 19 bin lira maaş bağlanmış. Gözüne iğne oluyormuş çok pahalı bir iğne, yoksa gözü kör olacak. İğnenin 2 bin lirasını maaşından kesiyorlar her ay. Aynı ilaç Suriyeli’ye kullanılınca bedava. 32 yıl, 34 yıl emek vermişe, 2 bin lira ilaç parası kesiyorlar, Suriye’den gelene bedava veriyorlar. Bizim çocuklara çocuk bezi parayla, onların çocuklara bedava. İlaç bize yüzde 10, yüzde 20 kesinti ile, onlara yüzde 0 kesinti ile.

Öyle olunca da artık biz bir kez daha buradan seslenmek istiyoruz. Karşımda Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün resmi var, karşımızda Gazi’nin resmi var. O diyor ki, ‘Bir, komşunun iç işlerine karışmayın. İki, komşunun toprak bütünlüğüne saygılı olun. Üç, komşudaki devlet dışı unsurları değil, komşuyu yöneten hükümeti muhatap al.’ Bu iktidar 2010’un başlarında ‘Efendim Emevi Camii’ne gidip namaz kılarız.’ O ne demek? ‘Suriye’yi işgal ederiz, ele geçiririz’ demek. Ya da ‘Şunun doğusunda bununla gezeceğim, bunun batısında bununla gezeceğim.’ Suriye’nin toprak bütünlüğüne saygı duymayan, iç savaşı kışkırtan, devlet dışı unsurları hiç utanmadan sıkılmadan Kuva-yi Milliye’ye, Kilis’i Fransız‘dan kurtaran Kuva-yi Milliye’ye, İzmir’de Yunan‘ı denize döken Kuva-yi Milliye’ye benzetip oradaki Özgür Suriye Ordusu’nu… Orada bir iç savaşı körükleyip buraya milyonlarca Suriyelinin gelmesine bu anlayış sebep oldu.

Şimdi de kendileri ağızlarında bir şeyler yuvarlıyorlar ama sosyal medyadan trolleri, yazanları, çizenleri yok ‘fetih hareketi’ yok ‘Türkiye toprak kazanıyor, bilmem ne yapıyor.’ Türkiye, komşusuyla iyi geçinmesi gereken Atatürk’ün vasiyetidir: Komşusunun toprak bütünlüğüne saygılı olması gereken ve Türkiye bir karış toprağını vermeyen kimsenin de toprağında gözü olmayan bir ülkedir. Böyle gördük, böyle savunmaya devam edeceğiz. Mehmetçik yıllardır orada çeşitli harekatlarda görev yapıyor, şehitlerimiz oluyor, içimiz yanıyor. Mehmetçiğin sonuna kadar arkasındayız. Ne ihtiyacı varsa görülsün. Zaman zaman çok zor durumlarda kalıyorlar. Lojistik sıkıntılar oluyor.

Sonuna kadar arkasındayız. Ama savaşı değil barışı, bir ülkenin parçalanmasını, taksim edilmesini değil o ülkenin toprak bütünlüğünü savunmak hepimizin menfaatinedir. Bir an önce Esad’la gerekli temaslar sağlanmalı, Esad’ın ilan ettiği aftan Türkiye’dekiler genel aftan zaten yararlanıyor, onlar bilgi sahibi yapılmalı, çatışma ortamı durdurulmalı. Bu konuda gerekli uluslararası temaslar sağlanmalı, ailelerin öncüleri gidip kendi şehirlerinin artık dönebilecekleri halde olduğunu görmeli ve hızla abad edilip orada iş, orada aş olup bu insanlar da memleketlerine dönmelidir. Biz hem Türkiye’de hem dünyada barışı savunuyoruz. Çünkü Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün oturduğu koltuğa, onun emanetine sahip çıkıyoruz. ‘Yurtta barış, cihanda barış’ diyoruz.

Biraz önce emeklilerin yanındaydım. Emekliler kendileri örnekler veriyorlardı. Bizim altın hesabı var ya, Fitnat Teyze’nin altın hesabı. Hiç şaşmaz. 2002’de bu iktidar geldiğinde bir emekli, 8 çeyrek altın alıyordu en düşük emekli maaşıyla. Ama bugün 2,5 çeyrek altın alıyor. 5,5 çeyrek altın her emeklinin kaybı var. İnanılmaz bir rakam. Bugün Emekli Kafede televizyonların önünde… Arkadaşlar çektiler, onları da yayınlarlar mutlaka haberlerde. Bir emekli kalktı, dedi ki ‘2007 yılında şu maaşı alıyordum. 702 bin lira alıyordum’ dedi. ‘Bakın arkadaş’ dedim, ‘O zaman çeyrek altın kaç paraymış?’ Tak açtılar; 49 lira, 50 diyelim. Kaç çeyrek altın alıyormuş? 14.

‘Bugün ne kadar emekli maaşı alıyorsun?’ ‘15 bin 500.’ Kaç çeyrek altın yapıyor? 3. O emeklinin kaydı var, kuydu var. Bu iktidarın yönettiği Türkiye’de 2007 yılında ilk emekli maaşı 14 çeyrek altın alıyor, bu emekli maaşı 3 çeyrek altın alıyor. Akıl alır gibi değil. Oradan bir başkası kalktı. Dedi ki ‘Ben tam dediğiniz gibi 2002 yılında emekli oldum’ dedi. Aldığı maaşı söyledi, çeyrek altın hesabını yaptık. O emekli 2002 yılında 20 çeyrek altın alıyorken, bugünkü maaşıyla 4,5 çeyrek altın. Çok net. O yüzden bu iktidar her kesime çok zarar verdi. En çok da emeklilere zarar verdi. Asgari ücretliler, 17 bin 2 lira alıyor. Bir kere her emeklinin bir asgari ücret alması lazım. Ama asgari ücretin de 30 bin lira olması lazım. Asgari ücretliler bu iktidar geldiğinde bir asgari ücret 7 çeyrek altın alıyordu. Bugünkü hesapla 35-36 bin lira. Ama bugün asgari ücret sadece 3 çeyrek altın alıyor. Her asgari ücretlinin 4 çeyrek altını kayıp.

Yahu bir düşünün bir emekli ya da bir asgari ücretli Kilis’te kuyumcuya gitse, bir tane altın alsa, cebine katsa, eve doğru gelse. Evde baksa ki düşmüş. Deli çıkmaz mı? ‘Ne oldu benim altınım?’ Kalkar gider, fellik fellik o altını arar. Nerede? Düşürdüğü yerde bulmak umuduyla. Şimdi bir emeklinin değil, her emeklinin; bir ay değil, her ay; bir çeyrek değil, 5,5 çeyrek altın kaybı var. Bir asgari ücretli değil, tüm asgari ücretliler; bir ay, değil her ay; bir çeyrek değil, 4 çeyrek altın kayıpları var. O zaman ne yapılacak? Gidip aranacak. Peki nerede kaybetmişiz? 3 Kasım 2002’de kurulan sandıkta kaybetmişiz. Bir şey kaybedildiği yerde bulunur. Küçücük bir kız küpesini kaybetse düşürdüğü yere gider, bakar. Hep beraber kurulacak ilk seçim sandığına gideceğiz ve neyi kaybettiysek orada bulacağız.

Bunun için de bugün Kilis’te kimi görsem, ben geçen hafta salıdan sonra dün İstanbul’daydım, ondan önceki gün Bilecik’teydim. Bilecik’te de İstanbul’da da Kilis’te de herkes diyor ki, ‘Ne güzel yaptın. Yırttın attın’ diyor. Yırttık attık ya. Neyi attık biliyor musunuz? Cumhur ittifakının suni gündemini attık. Devlet Bey’in bana ettiği onlarca hakaret, partimize ettiği hakaret, Atatürk’ün partisine ettiği hakaret. Neler neler söylüyor. Kendisi gitmiş, ‘Abdullah Öcalan’ı Meclis’e getirelim’ diyor. Sonra Cumhuriyet Halk Partisi’ne ‘Bölücülerle işbirliği yapıyor’ diyor. Biz çok netiz. Bu ülkede savaş bitecekse, çatışmalar bitecekse, şehitler gelmeyecekse, annelerin gözünün yaşı dinecekse Meclis’te oturulur, konuşulur. Bütün partiler bir arada oturur. Ama bir şartımız olur.

İlk gün ve son gün şehit aileleri ve gaziler gelecek, gözlerinin içine bakacağız, rızalıklarını alacağız. Öyle oturduğun yerden senin söylediğin, senin dediğin gibi olsun dediğinde toplumsal mutabakat olmaz. Ama kendi yaptığına bakmaz, bize dünya kadar hakaret etmiş. Bir hesabı var. Hemen ben o hakaretlere karşı cevap vereceğim. Onu söyleyeceğim, bunu söyleyeceğim. Bu arada zaman dolacak. Neyi söyleyemeyeceğim? Çeyrek altın hesabını söyleyemeyeceğim. Emekliyi konuşamayacağım. Yayın bitecek, asgari ücretliye bir şey diyemeyeceğim. Fıstık üreticisinin Antep’te çektiklerine miting yapmışım. Onları dile getiremeyeceğim. Buradaki zeytin üreticisinin sorununu, üzüm üreticisinin sorununu söylemeyeceğim. Sığınmacı sorununu söylemeyeceğim. Esnafın yaşadıklarını söylemeyeceğim. Zenginlere yüzde 8 ile KGF ile kredi verdiler. Adam yat aldı, kotra aldı, uçak aldı, yüzde 8 ile ödüyor. Esnafa esnaf kefaletten yüzde 9 ile kredi verdiler. Öderken, ‘Faizler yükseldi, 25 oldu’ diyorlar. Bunları söylemeyeceğim. Devlet Bey bana ‘Vıvıvı’ demiş, onlara cevap vereceğim. Vallahi avuçlarını yalarlar. Bu sorunları konuşacağız, bu sorunları.

Burada 21 tane birbirinden kıymetli belediye başkanım var. Hepsiyle gurur duyuyorum. Arı gibi çalışıyorlar. İsraf etmiyorlar, tasarruf ediyorlar. Vallahi ne çalıyorlar, ne çaldırıyorlar. Gayet de düzgün yönetiyorlar. Hizmet etmek için hırsızlara, hizmet etmek için ‘Çalıyor ama çalışıyor’ dediklerine muhtaç olmadığımızı, çalışmak için sadece dürüstlüğün, gayretin yeterli olduğunu gösteriyorlar. Bundan sonra onların yaptığı bu güzel işler milletimizi gönlünde büyük teveccüh bulmuş. Bütün anketlerde yukarı gidiyoruz. Bütün Türkiye’deki bütün belediye başkanlarımız çok iyi işlere imza atıyorlar. İstedikleri kadar belediye başkanlarımla uğraşsınlar.

Ellerini, kollarını bağlamaya çalışsınlar. Milletimize şikayet ederiz ama bahane üretmeyiz. Bir yolunu buluruz. Biz hizmet ederiz. Çünkü her derdin var bir çaresi, onun da adı Cumhuriyet Halk Partisi. Kilis’e milletvekili olarak geldim. Kilis’e Grup Başkanvekili olarak geldim. Kilis’e Genel Başkan olarak geldim. Kilise Kilis Belediyesi’ni kazanmış bir Genel Başkan olarak geldim. Daha çok geliriz ama çok zaman geçmeden Kilis’e bir daha geleceğim ve o günün iktidar partisinin Genel Başkanı olarak geleceğim. O güne kadar Hakanım örgütüme, Hakanım Kilisime emanet. Kilis Hakan Bilecen’e emanet, hepiniz Allah’a emanet. Hepinizi çok seviyorum, hepinizi saygıyla selamlıyorum. Kurtuluş gününüz kutlu olsun.”

(Kaynak: chp.org.tr)

Paylaşın

Suriye’de Çöküşün Temelleri

Suriye’de Halep, Hama, Dera, Suveyda ve Kuneytra’da kontrolü ele geçiren silahlı gruplar, başkent Şam ve Humus’a doğru ilerliyor. Foreign Policy ise konuya ilişkin dikkat çeken bir analiz yayınladı.

Suriye’de çöküşün nedenlerine değinilen analizde, “Şam yönetimi ekonomik kriz, organize suçların yayılması, uluslararası ilginin azalması ve muhalefetin yeniden canlanmasıyla birleşen çok yönlü bir baskıyla karşı karşıya. Hükümetin şu anki durumda bu zorlukların üstesinden gelebilmesi neredeyse imkânsız görünüyor. Bu koşullar altında, Suriye’nin geleceği her zamankinden daha belirsiz” ifadelerine yer verildi.

ABD’nin önde gelen dış politika organlarından Foreign Policy’de yer alan analizde, Heyet Tahrir el-Şam (HTŞ) olmak üzere hükümet karşıtı silahlı grupların son bir haftadır Suriye’de kaydettikleri hızlı ilerlemenin nedenleri hem ülke içi dengeler hem de İran ve Rusya gibi yabancı müttefiklerin pozisyonları açısından değerlendirildi.

Cumhuriyet’in aktardığına göre analizde öne çıkan bölümler şöyle: “Başta HTŞ olmak üzere Suriye’deki silahlı muhalif gruplardan oluşan bir koalisyon, Suriye’nin kuzeyinden kapsamlı bir harekat başlatarak Humus şehrine ulaştı ve yaklaşık 250 şehir, kasaba ve köyü kontrol altına aldı. Silahlı gruplar, yaklaşık 1 hafta içerisinde kontrol ettikleri toprakları iki katına çıkardı. Bu saldırılar sonucunda, Suriye’nin ikinci büyük kenti Halep yalnızca 24 saat içinde düştü.

Bugün, Esad’ın pozisyonu her zamankinden daha kırılgan bir noktada. Müttefikleri Rusya ve İran, hükümet güçlerinin dağılmasını önlemek için ellerinden geleni yapmaya çalışsa da sahadaki gerçekler karşısında etkisiz kaldılar. Cihatçı Heyet Tahrir el-Şam’ın (HTŞ) ekim ortasında duyurulan saldırı planları ve buna karşılık Türkiye’nin müdahalesi ve Rusya’nın hava saldırıları göz önünde bulundurulursa, bu saldırının bir sürpriz olmadığı anlaşılıyor.

Rusya’nın, son sekiz yılda Suriye ordusunu yeniden inşa etme çabalarının işe yaramadığı açıkça görüldü. Rusya’nın özel birlikler (örneğin, 25. Özel Görev Tümeni) oluşturma çabalarına rağmen, Suriye ordusu genel olarak disiplinsiz, koordinasyonsuz ve zayıf durumda. Hükümet güçlerinin askeri yapısı hem içten hem de dışarıdan parçalanmış vaziyette. Milis gruparın komutanları, rejim ordusundan daha etkili bir askeri gücü temsil eder halde. Rusya’nın orduya sağladığı tek ciddi yenilik, intihar dronları olsa da, bu teknoloji HTŞ’nin “Kataib Shaheen” (Şahin Tugayı) dron birimi tarafından etkisiz hale getirildi.

HTŞ, 2020’den bu yana askeri kapasitesini önemli ölçüde artırdı. Özellikle Asaib el-Hamra (Kızıl Birlikler) gibi özel kuvvetler benzeri birimler ve gece operasyonlarında etkili olan Saraya el-Harari (Termal Tugay) dikkat çekti. HTŞ tarafından kullanılan seyir füzeleri ve patlayıcılar, Suriye rejiminin ağır silahlarını etkisiz hale getirdi. Silahlı gruplar, keşif dronları ile rejimin savunmasını alt etti.

HTŞ taarruzu, hükümet güçlerinin Hama merkezindeki iki ayrı cepheden hızla geri çekilmesine yol açtı. Ülke genelinde, Şam yönetimine yönelik direniş yeniden başlarken, güneyde Dera, merkezde Humus ve doğuda Deyrizor gibi yerlerde hükümet güçleri büyük zorluklarla karşı karşıya. Esad’ın daha önce 2015’te yaşadığı benzer bir durum, Rusya’nın askeri müdahalesiyle çözülmüştü. Ancak bu kez, Esad’ı kurtaracak bir dış destek mevcut değil.

Çöküşün temelleri

Uluslararası toplum, yıllarca Suriye krizinin “donmuş” bir durumda olduğunu varsayarak Esad’ın zaferini kaçınılmaz görmüştü. Bu nedenle, Suriye’ye olan ilgi azaldı, diplomasi sona erdi ve kaynaklar başka küresel meselelere yönlendirildi. Arap ülkeleri, 2023’te Esad ile normalleşmeye başladı ve bazı Avrupa ülkeleri, Suriye’ye yönelik politikalarını yeniden gözden geçirdi.

Ancak Suriye’nin ekonomisi yıllardır çökmüş durumda. 2020’deki ateşkesten bu yana Suriye lirası hızla değer kaybetti; 2020’de 1 ABD doları 1,150 Suriye lirası iken, bugün 17,500 seviyelerine çıktı. İnsanlar yoksulluk sınırının altına düştü, devlet yardımları kesildi ve organize suç gelirleri halka fayda sağlamadı.

Ayrıca Suriye şu anda, dünyanın en büyük uyuşturucu üretim merkezlerinden biri olarak kabul ediliyor. Bu ticaret, ülkenin güvenlik yapısını derinden etkilerken, suç ağları ve savaş lordları, meşru hükümet içindeki son birliktelik unsurlarını da yok etti.

Rusya’nın Ukrayna savaşı ve İsrail’in Ekim 2023’te İran ve vekil gruplarına yönelik saldırıları, hem Rusya’nın hem de İran’ın dikkatini Suriye’den uzaklaştırdı. 27 Kasım’da başlayan muhalefet saldırısı sırasında, Rusya, İran ve Hizbullah sahada varlık gösterse de ağır kayıplar verdi.

Şam yönetimi ekonomik kriz, organize suçların yayılması, uluslararası ilginin azalması ve muhalefetin yeniden canlanmasıyla birleşen çok yönlü bir baskıyla karşı karşıya. Hükümetin şu anki durumda bu zorlukların üstesinden gelebilmesi neredeyse imkânsız görünüyor. Bu koşullar altında, Suriye’nin geleceği her zamankinden daha belirsiz.

Paylaşın

Süper Lig: Beşiktaş, Fenerbahçe’yi Tek Golle Geçti

Süper Lig’in 15. hafta maçında Beşiktaş ile Fenerbahçe, İnönü Stadyumu’nda karşı karşıya geldi. Hakem Mehmet Türkmen’in yönettiği karşılaşmadan Beşiktaş, 1-0 galip ayrıldı.

Haber Merkezi / Beşiktaş’a galibiyeti getiren golü 73. dakikada Ciro Immobile kaydetti.

Beşiktaş, bu galibiyet ile puanını 25’e çıkardı. Fenerbahçe ise 32 puanda kaldı.

Ligin bir sonraki maç haftasında Beşiktaş deplasmanda Adana Demirspor’a konuk olurken, Fenerbahçe evinde Başakşehir’i ağırlayacak.

Karşılaşmadan dakikalar: 

6. dakikada sol kanatta topla birlikte ceza yayına ilerleyen Saint-Maximin’in pasında altıpasın önünde topla buluşan Dzeko’nun sola çekip yaptığı vuruşta meşin yuvarlak üstten auta gitti.

10. dakikada savunmanın arkasına atılan pasla buluşan Dzeko, ceza sahası içi sol çaprazdan yaptığı vuruşta kaleci Mert Günok’u da geçen topu Emirhan Topçu çizgiden çıkardı.

28. dakikada solda topla buluşan Saint-Maximin, meşin yuvarlağı ceza yayına kadar taşıyarak şutunu çekti. Top üstten auta çıktı.

29. dakikada Al Musrati’nin ara pasında topu taşıyarak ceza alanına giren Rafa Silva, kaleci Livakovic ile karşı karşıya kaldı. Rafa Silva’nın şutunda, Livakovic gole izin vermedi. Sol çapraza doğru açılan topa bu kez Immobile vurdu. Meşin yuvarlak az farkla yandan dışarı gitti.

35. dakikada ceza yayı sol tarafında kazanılan serbest vuruşta Tadic’in yaptığı vuruşta meşin yuvarlak üst direğe çarparak dışarı gitti.

45+2. dakikada Fenerbahçe bir kez daha gole yaklaştı. Kostic’in soldan kullandığı serbest atışta ceza alanında Djiku’nun kafayla vurduğu top az farkla dışarı gitti.

49. dakikada Saint-Maximin’in savunmanın arkasına attığı uzun pasta Dzeko, penaltı noktası gerisinde Emirhan Topçu’yu geçip yaptığı vuruşta meşin yuvarlak yandan auta gitti.

73. dakikada sol kanatta topla buluşan Chamberlain’in yerden içeri çevirdiği top direkt kaleye yöneldi ve uzak köşeden ağlara gitti. 1-0

89. dakikada İrfan Can Kahveci’nin sağ çaprazdan ortasında Cenk Tosun, ceza sahası içinde topu Tadic’in önüne indirdi. Bu oyuncunun yerden şutunda kaleci Mert, topu iki hamlede kontrol etti.

90+6. dakikada Oğuz Aydın’ın soldan ortasında En-Nesyri’nin ceza sahası içinden yaptığı kafa vuruşunda top direkten döndü. Aynı dakikada ani gelişen Beşiktaş atağında topu uzun süre sürdükten sonra ceza sahasına giren Muçi’nin çıkardığı şutta kaleci Livakovic gole izin vermedi.

90+6. dakikada Szymanski, topla birlikte çıkarken Gedson Fernandes’in müdahalesiyle yerde kaldı. Mücadelenin hakemi Mehmet Türkmen, ikinci sarı karttan Gedson Fernandes’i oyun dışına gönderdi.

Stat: İnönü

Hakemler: Mehmet Türkmen, Deniz Caner Özaral, Candaş Elbil

Beşiktaş: Mert Günok, Svensson, Tayyip Talha Sanuç (Dk. 70 Zaynutdinov), Emirhan Topçu, Masuaku, Al Musrati, Salih Uçan (Dk. 70 Oxlade-Chamberlain), Rashica (Dk. 78 Ndour), Gedson Fernandes, Rafa Silva (Dk. 90+2 Muçi), Immobile (Dk. 78 Semih Kılıçsoy)

Fenerbahçe: Livakovic, Mert Müldür (Dk. 82 Osayi-Samuel), Samet Akaydın, Djiku, Kostic (Dk. 82 İrfan Can Kahveci), Amrabat, Fred (Dk. 82 Cenk Tosun), Oğuz Aydın, Tadic, Saint-Maximin (Dk. 67 Szymanski), Dzeko (Dk. 67 En-Nesyri)

Gol: Dk. 73 Oxlade-Chamberlain (Beşiktaş)

Paylaşın

“Beşar Esad, Suriye’yi Terk Etti” İddialarına Yalanlama

Silahlı grupların başkent Şam’a yaklaşması üzerine Suriye Devlet Başkanı Beşar Esad’ın ülkeyi terk ettiğine dair iddialar yalanlandı. Esad’ın Şam’da “işlerini, ulusal ve anayasal görevlerini” sürdürdüğü bildirildi.

Haber Merkezi / Suriye Arap Cumhuriyeti Cumhurbaşkanlığı, Cumhurbaşkanı Beşar Esad’ın çalışmalarını, ulusal ve anayasal görevlerini başkent Şam’da sürdürdüğünü vurguladı. Cumhurbaşkanlığından yaptığı açıklamada şu ifadelere yer verildi: ‘’Bazı yabancı medya organları, Cumhurbaşkanı Beşar Esad’ın Şam’dan ayrıldığı ya da şu ya da bu ülkeye yıldırım ziyaretleri yaptığı yönünde söylentiler ve yalan haberler yayınlıyor.’’

Cumhurbaşkanlığı açıklamasında ayrıca, “Aslında bu araçlar daha önce de savaşın son yıllarında Suriye devletini ve toplumunu yanıltmaya ve etkilemeye yönelik girişimler modelini izlemişti’’ ifadelerini kullandı.

Cumhurbaşkanlığı açıklamasının devamına, ‘’Suriye Arap Cumhuriyeti Cumhurbaşkanlığı da Sayın Cumhurbaşkanımızın çalışmalarını, ulusal ve anayasal görevlerini başkent Şam’dan sürdürdüğünü teyit ediyor ve Cumhurbaşkanı Esad’a ilişkin tüm haber, faaliyet ve pozisyonların Cumhurbaşkanlığı platformlarından ve Suriye ulusal medyasından verildiğini vurgular’’ ifadelerini ekledi.

Suriye ordusu Humus, Dera ve Deyrizor’da kontrolü kaybetti

Öte yandan silahlı grupların Humus kentine girdiğini bildirdi. Ülkenin üçüncü büyük şehri Humus ile başkent Şam arası yaklaşık 160 kilometre. Humus’un düşmesi, Esad’a desteğin güçlü olduğu ülkenin doğu kıyısı ile Şam arasındaki bağlantının kesilmesi anlamına geliyor.

Humus, Suriye’de iç savaşın başladığı 2011 yılında Beşar Esad karşıtı büyük gösterilerin düzenlendiği kentlerden biriydi. Silahlı gruplar bu kenti “devrimin başkenti” olarak tanımlıyordu.

Silahlı grupların ayrıca, ülkenin en güneyindeki Dera bölgesinin büyük kısmında da kontrolü ele geçirdiği bildirildi. Şam’ın çeperindeki bazı mahallelerde silahlı grupların kontrolü ele aldığı haberleri geliyor. Beşar Esad’ın doğduğu Dera, 2011’de isyanın başladığı bölge olarak sembolik önem taşıyor.

Suriye ordusunun Dera’dan kısa süre önce Suriye’nin doğusundaki Deyrizor kentinde de kontrolü kaybettiği ve kentin ABD destekli Suriye Demokratik Güçleri’nin (SDG) kontrolüne geçtiği bildirildi.

Birleşmiş Milletler (BM) Suriye Özel Temsilcisi Geir Pedersen de Suriye’deki durumun “her dakika değiştiğini” söyledi. BM’nin “kritik görevlerde olmayan” personelinin Suriye’den tahliye edildiği bildirildi.

Suriye İçişleri Bakanı Muhammed El Rahmoun devlet televizyonuna açıklama yaparak, Şam çevresinde güvenlik güçlerinin “çok güçlü bir askeri hat” inşa ettiğini ve kimsenin bu hattı geçemeyeceğini söyledi.

Birleşmiş Milletler (BM), yeniden başlayan iç savaşta yaklaşık 300 bin kişinin evlerini terk ettiğini duyurdu.

Paylaşın

Fenerbahçe Başkanı Ali Koç: Bu Sezon Şampiyon Olacağız

Beşiktaş derbisinin ardından basın mensuplarının “Taraftara bir mesajınız var mı?” sorusuna yanıt veren Fenerbahçe Başkanı Ali Koç “Bu sezon şampiyon olacağız” dedi.

Fenerbahçe Başkanı Ali Koç, Beşiktaş derbisinin ardından basın mensuplarının sorularına kısa bir yanıt verdi. Basın mensupları, derbinin ardından Ali Koç’a “Taraftara bir mesajınız var mı?” sorusunu yöneltti. Ali Koç “Bu sezon şampiyon olacağız. Taraftarlara en büyük mesajımız bu” diyerek aracına bindi ve stattan ayrıldı.

“Hakemin performansı hoşuma gitti”

Fenerbahçe Teknik Direktörü Jose Mourinho, Beşiktaş derbisinin ardından açıklamalarda bulundu. Mourinho, özetle şunları ifade etti: “Bizler için belirleyici oldu. Çok güzel bir maç oldu. Oyunun her anında harika kalite yoktu ama güzel maçtı. İyi bir hakem yönetimi var. Maçın kontrolünü arka arkaya sarı kartlar vermeden sağladı. Hakemin performansı hoşuma gitti. Takımım mükemmel değildi ama daha iyi taraftı.

Onların girdiği 1 iyi pozisyon vardı, yarım pozisyondan golü buldular. 1 tane Dzeko’nun pozisyonu vardı, çizgiden çıkardıkları vardı, direkten dönenler var. Golü önce bulsaydık farklı olurdu. Maç bizim elimizdeydi. En azından beraberliği hak etmiştik. Kontratakta harika oyuncuları vardı. Tehlikeler yarattılar. Oyuncularımı eleştiremem. Maçı kazanabilmek için elimizden geleni yapmaya çalıştık. Beşiktaş’ı ve hakemi tebrik ediyorum.

Sonuçta bu maç 3 puan. Her 3 puan çok önemlidir. Rakibin 3 puan gerisindeyiz, 4-5-6 olabilir, en kötü senaryoyla 6 olabilir. Şampiyonluk yarışının içindeyiz. Ofansif bir kadroyla geldik. 0-0 için kazanmak için her şeyi yapıyorduk. Skoru korumaya çalışmıyorduk. Tüm dürüstlüğümle hakemi ve Beşiktaş’ı tebrik ediyorum. Kazanmak için daha fazlasını yapan ve daha iyi olan taraf kaybetti.”

Süper Lig’in 15. hafta maçında Beşiktaş ile Fenerbahçe, İnönü Stadyumu’nda karşı karşıya geldi. Hakem Mehmet Türkmen’in yönettiği karşılaşmadan Beşiktaş, 1-0 galip ayrıldı. Beşiktaş’a galibiyeti getiren golü 73. dakikada Ciro Immobile kaydetti. Beşiktaş, bu galibiyet ile puanını 25’e çıkardı. Fenerbahçe ise 32 puanda kaldı.

Paylaşın

DEVA Lideri Babacan’dan “Suriye” İçin Dörtlü Masa Önerisi

Suriye’deki gelişmelere ilişkin konuşan DEVA Partisi Lideri Ali Babacan, “Türkiye, İran, Amerika, Rusya’nın bir masada oturup beraberce çalışması gerekiyor ama aynı zamanda Suriye içerisindeki farklı grupların, farklı yapıların da bu sürecin içerisine şöyle ya da böyle katılması gerekiyor” dedi.

Demokrasi ve Atılım (DEVA) Partisi Genel Başkanı Ali Babacan, haberler.com’a konuştu. Ali Babacan’ın açıklamalarından öne çıkan bölümler şöyle:

“ABD’nin mevcut ya da gelecek yönetiminin PYD, YPG gibi derdi olduğunu düşünmüyorum. Onların derdi Ruslar buradalar, Suriye’yi Ruslara bırakmayalım, dengeli varlığımız olsun. İkincisi, İran üzerinden Suriye ve Lübnan’a uzanan Şii hilali etki altındakileri silahlı unsurlarla durduralım, engelleyelim, zorlaştıralım. Üç: Bu işten İsrail’in çıkarı gereği şunu, bunu yapalım. ABD derdi bu. Kendi askerlerinin canını tehlikeye atmadan başka silahlı unsurları kullanarak iş yapıyor Suriye’de. İşine ne geliyorsa onu yapıyor, işine kim geliyorsa onu kullanıyor.

Son bir haftadır olan gelişmeler Suriye rejimini nihayetinde masaya çekebilir. Burada amaç rejimi yıkmak mı, yoksa sıkıştırıp masaya oturtmak mı? Şu anda aslında Türkiye Cumhuriyeti hükümetinin de vermesi gereken çok önemli bir karar bu. Yani yıkalım bu rejimi, sonrasına bakarız mı? Yoksa rejimi sıkıştırıp, masaya oturtup, nihai bir siyasi çözüm olmasını sağlamak mı? İki tane büyük tercih var. Umarım ki bu iki tercih arasında bizim hükümet yanlış yollara sapmaz.

“Türkiye, İran, Amerika, Rusya’nın bir masada oturup…”

 Türkiye’nin ve İran’ın içinde olduğu ama aynı zamanda maalesef uzaktan ya da yakından gelip Suriye’ye müdahil olan Amerika ve Rusya’yla da mutlaka konuşuyor olmak gerekiyor. Türkiye, İran, Amerika, Rusya’nın bir masada oturup beraberce çalışması gerekiyor ama aynı zamanda Suriye içerisindeki farklı grupların, farklı yapıların da bu sürecin içerisine şöyle ya da böyle katılması gerekiyor.

Bizim görmek istediğimiz Suriye toprak bütünlüğü olan, Suriye’de yaşayan tüm insanların temel hak ve özgürlüklerin yaşandığı, çoğulcu demokrasi ile Suriye halkının yönetime arzularının, iradelerinin yansıdığı bir Suriye. Biliyorsunuz Suriye’de etnik çeşitlilik, farklı dinler, mezhepler var. Bütün çeşitliliğin yansıtıldığı yönetim sistemi olmadı.

Suriye’de azınlığın çoğunluğa tahkim edildiği rejim var. Onların da haklarını gözetecek bir Suriye’yi hedeflemek gerekiyor. Böyle baktığımızda o hedefe ulaşmak için öncelikle iç diyalog sürecine ihtiyaç var. Önce insan dememiz gerekiyor. Yeni bir göç dalgasının, insanlık trajedisinin olmaması gerekiyor. Suriye’nin nihai çözümünde mutlaka doğal kaynakların adil paylaşıldığı bir hedefi de ortaya koymak gerekiyor.”

Paylaşın

Afganistan’da 23 Milyon Kişi İnsani Yardıma Muhtaç

Birleşmiş Milletler Çocuklara Yardım Fonu (UNICEF), 2025 yılında Afganistan’da 12,4 milyonu çocuk olmak üzere 22,9 milyon kişinin insani yardıma ihtiyaç duyacağını bildirdi.

Haber Merkezi / UNICEF kamuoyuna açıkladığı raporda, Afganistan’daki insani durumun iç karartıcı bir görünüm sergilediğini belirtti. Raporda, UNICEF’in Afganistan genelinde varlığını sürdürmesinin ve hizmet sunmasının hayati önem taşıdığını vurguladı.

UNICEF’in raporunda, Taliban’ın kadınları ve kız çocuklarını etkileyen kısıtlayıcı politikalarının Afganistan’ın geleceğini derinden etkilediğini belirterek, bu kısıtlamaların sosyal ve ekonomik izolasyona, ruh sağlığı sorunlarına ve olumsuz sonuçlara yol açtığını belirtti.

BM kuruluşu raporunda, artan krize yanıt vermek için Afganistan genelinde 10,3 milyonu çocuk olmak üzere 19 milyon kişiye insani yardım ve temel destek sağlamak için acilen 1,2 milyar dolara ihtiyaç olduğunu vurguladı.

Birleşmiş Milletler (BM) Dünya Gıda Programı (WFP), Afganistan nüfusunun üçte birini temsil eden yaklaşık 15 milyon insanın kışı atlatmak için gıda yardımına ihtiyaç duyacağını bildirmişti. BM kuruluşu, bu dönemde krizi ele almak ve açlığı önlemek için 787 milyon dolar talep etmişti.

Taliban ve Afganistan

Taliban Afganistan’da yönetimi elinde bulunduran Diyubendi İslamcı hareket ve askeri organizasyondur. Kendilerine Afganistan İslam Emirliği demekte olup ülke içinde bir savaş (veya cihat) sürdürmüştür.

İslam şeriatını yayma amacıyla Molla Muhammed Ömer tarafından 1994 yılında kurulan Taliban’ın 2016’dan beri lideri Mevlevi Hibetullah Ahundzade’dir.

Taliban, 1996’dan 2001’e kadar, Afganistan’ın kabaca dörtte üçüne hükmetmiş ve kendilerine göre yorumladıkları şeriatı uygulamıştır. 1994 yılında Afgan İç Savaşı’nın önde gelen gruplarından biri olarak ortaya çıkmıştı ve büyük ölçüde Afganistan’ın doğu ve güneyindeki Peştun bölgelerindeki geleneksel İslami okullarda (medreselerde) eğitim görmüş ve Sovyet-Afgan Savaşı’nda savaşmış öğrencilerden (talebe) oluşmaktaydı.

Muhammed Ömer’in önderliğindeki hareket, Mücahid liderlerinden aldığı güçle Afganistan’ın çoğu bölgesine yayıldı. 1996’da totaliter Afganistan İslam Emirliği kuruldu ve Afganistan’ın başkenti Kandahar’a transfer edildi. 11 Eylül saldırılarının ardından Aralık 2001’de Amerikan liderliğindeki Afganistan işgaliyle devrilene kadar ülkenin çoğunu kontrol etti.

En etkin dönemlerinde, Taliban hükûmeti diplomatik olarak yalnızca Pakistan, Suudi Arabistan ve Birleşik Arap Emirlikleri tarafından tanındı. Grup daha sonra Afganistan Savaşı’nda Amerikan destekli Hamid Karzai yönetimine ve NATO liderliğindeki Uluslararası Güvenlik Destek Gücü’ne karşı bir direniş hareketi olarak yeniden bir araya geldi.

Taliban, birçok Afgan’a uygulanan sert muameleyle sonuçlanan şeriat yorumu nedeniyle uluslararası alanda kınandı. 1996’dan 2001’e kadar olan iktidarları sırasında, Taliban ve müttefikleri Afgan sivillere karşı katliamlar gerçekleştirdi, açlıktan ölmek üzere olan 160.000 sivile Birleşmiş Milletler’in gıda tedarikini engelledi ve yakıp yıkma taktiği uyarınca geniş ve verimli toprakları yakarak on binlerce evi yok etti.

Taliban, Afganistan’ı kontrol ederken, insanları veya diğer canlıları tasvir eden resimler ve filmler ile def haricinde bir enstrümanın kullanıldığı müziği yasakladı, kadınların okula gitmesini engelledi, kadınların sağlık hizmetleri dışındaki işlerde çalışmasını yasakladı (erkek doktorların kadınları görmesi de yasaklandığı için) ve kadınların dışarıda bir erkek akraba ile dolaşmalarını ve burka giymelerini zorunlu kıldı.

Belirli kuralları çiğneyen kadınlar alenen kırbaçlandı veya idam edildi. Dini ve etnik azınlıklar, Taliban yönetimi altında ağır bir şekilde ayrımcılığa uğradı. Birleşmiş Milletler’e göre, 2010’da Afgan sivil ölümlerinin %76’sından, 2011 ve 2012’de ise %80’inden Taliban ve müttefikleri sorumluydu. Kültürel soykırıma da girişen Taliban, Bamyan’ın 1500 yıllık Buda heykelleri de dahil olmak üzere çok sayıda anıtı yok etmiştir.

Taliban’ın ideolojisi; Diyubendi köktendinciliği ve militan İslamcılığın, Peştunvali olarak bilinen Peştun sosyal ve kültürel normlarıyla birleştirilmesine dayanan “yeni” bir şeriat hukuku biçimi olarak tanımlanmıştır.

Uluslararası topluluklar ve Afgan hükûmeti; sıklıkla Pakistan’ın Servislerarası İstihbarat’ını ve ordusunu; kuruluşunda, iktidarda oldukları süre boyunca ve direniş süreci boyunca Taliban’a destek sağlamakla suçlamıştır. Pakistan ise 11 Eylül saldırılarından sonra gruba yönelik tüm desteğini kestiğini belirtmiştir. 2001 yılında, El Kaide lideri Usame bin Ladin komutasındaki 2.500 Arap’ın Taliban için savaştığı bildirilmiştir.

2020’nin Şubat ayında Trump yönetimi, 1 Mayıs 2021 itibarıyla tüm Amerikan güçlerinin Afganistan’dan çekileceğine dair Taliban ile anlaşma imzaladı. Karşılığında Taliban, El Kaide gibi terörist gruplarıyla bağlantısını kesecek, şiddeti azaltacak ve Amerika destekli Afgan hükûmetiyle müzakere edecekti. Her iki taraf da bu anlaşmanın şartlarını tam olarak yerine getirmese de, çekilme başladı.

15 Ağustos 2021’de Kabil’in düşmesiyle Taliban, Afganistan yönetimine tekrar sahip oldu.

Paylaşın

Süper Lig: Trabzonspor Bir Puana Razı Oldu

Süper Lig’in 15. hafta maçında Trabzonspor ile Kasımpaşa, Trabzon Stadyumu’nda karşı karşıya geldi. Hakem Zorbay Küçük’ün yönettiği karşılaşma 2 – 2 eşitlikle sona erdi.

Haber Merkezi / Trabzonspor’un gollerini 79. dakikada penaltıdan Simon Banza ve 82. dakikada Anthony Nwakaeme, Kasımpaşa’nın gollerini 38. dakikada penaltıdan Cafu ve 90+1 dakikada Nuno da Costa kaydetti.

Bu sonuçla birlikte Trabzonspor da Kasımpaşa da puanını 16’ya yükseltti. Süper Lig’de bir sonraki hafta Trabzonspor, Galatasaray’a konuk olacak. Kasımpaşa ise gelecek haftayı BAY geçecek.

37. dakikada Uğurcan Çakır’ın Nuno da Costa’yı düşürmesi sonucu hakem Zorbay Küçük penaltı noktasını gösterdi. 38. dakikada beyaz noktanın başına geçen Cafu meşin yuvarlağı ağlarla buluşturdu: 0-1

74. dakikada Rodrigues, Enis Destan’a topsuz alanda yaptığı faul sonrası hakem Zorbay Küçük penaltı noktasını gösterdi. 79. dakikada beyaz noktanın başına geçen Simon Banza meşin yuvarlağı ağlarla buluşturdu: 1-1

82. dakikada Cham, köşe vuruşunu paslaşarak kullandı. Malheiro, bekletmeden arka direğe ortaladı. Yakın mesafeden Nwakaeme’nin yaptığı kafa vuruşunda top ağlarla buluştu: 2-1

90+1. dakikada Barak, sağ kanattan ceza sahasına ortaladı. Arka direkte topla buluşan Brekalo, ceza sahasına çevirdi. Nuno da Costa boş kaleye vuruşunu yaparak topu ağlarla buluşturdu: 2-2

Paylaşın

ABD’nin Desteklediği SDG Deyr Ez Zor’u Ele Geçirdi

İç savaşın başladığı 2011 yılından bu yana birkaç kez el değiştiren Deyr-ez Zor, ABD’nin desteklediği ve omurgasını YPG’nin oluşturduğu Suriye Demokratik Güçleri’nin (SDG) kontrolüne geçti.

SDG’nin başında bulunan Mazlum Abdi, kendisine bağlı güçlerin, özellikle Halep’te yaşayan Kürtler’i korumak için, Heyet Tahrir el Şam ile “iletişim kanallarına” sahip olduğunu söyledi.

Amerika Birleşik Devletleri’nin (ABD) desteklediği ve omurgasını YPG’nin oluşturduğu Suriye Demokratik Güçleri’nin Suriye’nin doğusunda Deyr ez Zor’u ve Irak’la ana sınır kapısının kontrolünü ele geçirdiği bildirildi. SDF bu iki hamleyle Suriye’nin doğusundaki geniş çöllük alanda kontrolü almış oldu.

Suriye’nin doğusundaki iki güvenlik kaynağı Cuma günü öğleden sonra itibariyle, Suriye Demokratik Güçleri’nin Deyr-ez Zor kentinin kontrolünü tamamen ele geçirdiğini söyledi. Deyr ez Zor, bir hafta içinde Suriye Cumhurbaşkanı Beşar Esat’ın kontrolünden çıkan üçüncü kent oldu.

Kentte irtibatı bulunan Deyr Ez Zor d24 adlı medya platformundan aktivist Ömer Ebu Leyla Reuters’a Suriye hükümeti güçlerinin ve İran’ın desteklediği savaşçıların, Deyr Ez Zor’dan çekildiğini ve Suriye Demokratik Güçleri’nin girdiğini söyledi.

Bu gelişmeden kısa bir süre sonra da, Suriye ordusundan iki kaynak Reuters’a yaptığı açıklamada, Suriye Demokratik Güçleri’nin Suriye ile Irak arasındaki sınır kapısı Ebu Kemal kapısını ele geçirdiğini belirtti.

Deyr ez Zor kenti Suriye’de Beşar Esat karşıtı gösterilerin ardından iç savaşın başladığı 2011 yılından bu yana birkaç kez el değiştirdi. Kent IŞİD tarafından 2014’te ele geçirilmeden önce ilk olarak isyancıların eline geçmişti. Tahran yanlısı Iraklı grupların desteklediği Suriye ordusu 2017 yılında kenti yeniden ele geçirmişti.

Suriye Demokratik Güçleri’nin ilerleyişi, daha önce El Kaide ile bağlantılı olan Heyet Tahrir el-Şam’ın liderliğindeki isyancı grupların Cuma günü Humus kenti kapılarına dayandığı bir zamana rastladı. İsyancı gruplar geçen hafta Halep ve Hama kentlerini ele geçirmiş ve son yıllarda Beşar Esat’a yönelik en ağır darbeyi vurmuştu.

Mazlum Abdi: Kendimizi savunuruz

Suriye Demokratik Güçleri’nin başında bulunan Mazlum Abdi Cuma günü Haseke kentinde düzenlediği basın toplantısında kendisine bağlı güçlerin, özellikle Halep’te yaşayan Kürtler’i korumak için, Heyet Tahrir el Şam ile “iletişim kanallarına” sahip olduğunu söyledi.

Suriye Demokratik Güçleri’nin HTŞ ile çatışmadığını ancak saldırı hedefi olması halinde kendisini savunacağını belirten Mazlum Abdi, kendi kontrolleri altında bulunan bölgelerin korunması için ABD ve Rusya ile temasta olduklarını belirtti.

Suriye Demokratik Güçleri’nin ana omurgasını Halk Savunma Birlikleri (YPG) oluşturuyor. Bu grup içinde yerel bazı Arap unsurlar da bulunuyor. Türkiye YPG’yi ABD’nin de terör örgütü listesinde bulunan PKK’nın Suriye kolu olarak görüyor. Washington ise Suriye Demokratik Güçleri’nin IŞİD’le mücadelede önemli bir ortak olduğunu belirtiyor.

Suriye Demokratik Güçleri daha önce Suriye hükümeti güçleri ve ona yakın Tahran destekli Iraklı savaşçılarla çatışmıştı. Mazlum Abdi, hükümet güçlerinin isyancıların saldırısı karşısında bu kadar hızlı bir şekilde çökmesine şaşırdığını söyledi.

Mazlum Abdi Şubat ayında Reuters’a, İran yanlısı grupların sorumlu tutulduğu ve SDG’den altı savaşçının öldüğü insansız hava araçlı saldırının ardından, Suriye’nin kuzeydoğusuna takviye hava savunmalarının yerleştirilmesi gerektiğini söylemişti.

Paylaşın