20 Yılda 1668 Gazeteci Öldürüldü: Türkiye, Avrupa’da En Tehlikeli Üçüncü Ülke

2003-2022 yılları arasında dünya genelinde bin 668 gazeteci görevi nedeniyle öldürüldü. Rusya, son 20 yılda öldürülen 25 gazeteciyle Avrupa’nın gazeteciler için en tehlikeli ülkesi oldu. Rusya’yı 20 ölümle Ukrayna izledi. Türkiye, 9 ölümle Avrupa’da gazeteciler açısından en tehlikeli üçüncü ülke olarak sıralandı. 

Dünya çapında gazeteci cinayetlerinin neredeyse yarısı Amerika kıtasında işlendi. Son 20 yılda Meksika’da 125, Brezilya’da 42, Kolombiya’da 31 ve Honduras’ta 26 gazeteci görevi nedeniyle öldürüldü.

Sınır Tanımayan Gazeteciler Örgütü (RSF), son 20 yılda dünya çapında bin 668 gazetecinin görevi nedeniyle öldürüldüğünü bildirdi. RSF’nin 2003-2022 yıllarını kapsayan verilerine göre dünyada gazeteciler açısından en tehlikeli ülkeler Irak ve Suriye oldu. Bu iki ülkede son 20 yılda toplam 578 gazeteci öldürüldü. Irak ve Suriye’yi 125 cinayetle Meksika, 107 cinayetle Filipinler izledi. Pakistan’da 93, Afganistan’da 81 ve Somali’de 78 gazeteci öldürüldü.

RSF Genel Sekreteri Christophe Deloire, 2003-2022 döneminin haber alma özgürlüğü açısından en ölümcül dönemlerden biri olduğunu belirterek “Rakamların arkasında yüzler, kişilikler, yetenekler var. Haber alma, gerçeği arama ve gazetecilik aşkı uğruna canlarını verenlerin kararlılığı var” diye konuştu.

“En karanlık yıllar 2012 ve 2013”

RSF raporunda gazeteciler açısından “en karanlık dönemin”, büyük ölçüde Suriye savaşına bağlı olarak 2012 ve 2013 yılları olduğu belirtildi. 2012’de 144 ve 2013 yılında 142 gazetecinin öldürüldüğü, ardından gelen dönemde cinayetlerde düşüş yaşandığı ve 2019’da en düşük seviyesine gerilediği belirtildi.

Ancak Rusya’nın 24 Şubat 2022’de Ukrayna’ya saldırmasıyla başlayan savaş, öldürülen gazeteci sayısında yeniden artışa yol açtı. RSF, 2021’de 51, 2022’de ise şimdiye kadar 58 gazetecinin görev başında öldürüldüğünü bildirdi. Ukrayna’da son 19 yılda toplam 12 medya mensubu öldürülürken bu yıl savaşın başlangıcından sonra 8 gazeteci ölümü kaydedildiği belirtildi.

Türkiye Rusya ve Ukrayna’nın ardından üçüncü

Rusya, son 20 yılda öldürülen 25 gazeteciyle Avrupa’nın gazeteciler için en tehlikeli ülkesi oldu. Rusya’yı 20 ölümle Ukrayna izledi. Türkiye, 9 ölümle Avrupa’da gazeteciler açısından en tehlikeli üçüncü ülke olarak sıralandı. Türkiye’nin ardından Fransa, 2015 yılındaki Charlie Hebdo saldırısı nedeniyle dördüncü sırada yer aldı.

Raporda savaş ve silahlı çatışmaların yaşandığı bölgelerin en riskli bölgeler olduğu, ancak bunun diğer bölgelerin daha güvenli durumda olduğu anlamına gelmediği vurgulandı. RSF, “Son 20 yılda gerçekte ‘barış’ bölgelerinde, ‘savaş’ bölgelerinden daha fazla gazeteci öldürüldü. Vakaların çoğu, organize suç ve yolsuzlukların araştırılmasıyla bağlantılıydı” vurgusu yaptı.

Bu bağlamda Amerika’nın medya mensupları için en tehlikeli kıta olduğunu belirten RSF, dünya çapında gazeteci cinayetlerinin neredeyse yarısının Amerika kıtasında işlendiğine işaret etti. Rapora göre son 20 yılda Meksika’da 125, Brezilya’da 42, Kolombiya’da 31 ve Honduras’ta 26 gazeteci görevi nedeniyle öldürüldü.

Paylaşın

Mahsa Amini Protestoları: 100 Kişi İdam Cezasıyla Karşı Karşıya

Norveç merkezli Iran Human Rights (IHRNGO), ‘tesettüre uygun olmayan’ giyimi gerekçesiyle gözaltına alındıktan sonra hayatını kaybeden Mahsa Amini’nin ölümü sonrası başlayan protestolara destek veren çok sayıda kişinin idam tehdidi altında olduğunu bildirdi.

Haber Merkezi / IHRNGO, konuya ilişkin yaptığı yazılı açıklamasında, protestolarda bu güne kadar 476 kişinin hayatını kaybettiğini, hayatını kaybedenlerden 64’ünün çocuk, 34’ünün kadın olduğu belirtti.

Açıklamada, “Ayrıca, en az 100 protestocu şu anda infaz, ölüm cezası veya hapis cezası alma riskiyle karşı karşıya” dendi. Açıklamada, çoğu ailenin sessiz kalması için baskı altına alındığı, gerçek sayının çok daha yüksek olduğuna inanıldığı ifade edildi.

Verilere göre Sistan ve Belucistan eyaletinde 130, Batı Azerbaycan eyaletinde 53, Kürdistan eyaletinde 53, Tahran’da 52, Mazandaran eyaletinde 38, Gilan eyaletinde 26, Kirmanşah’ta 25, Alborz’da 23, İsfahan’da 14, Fars’ta 11, Zencan, Lorestan, Markazi, Kazvin, Hamevdan’da toplam 15 kişi hayatını kaybetti.

Öte yandan İran İnsan Hakları Eylemcileri Haber Ajansı’na (HRANA) göre protestolar sırasında 69’u çocuk olmak üzere en az 500 kişi öldürüldü. Ayrıca, iki gösterici idam edilirken 26 kişi daha idam edilmeyi bekliyor. Gözaltına alınan çok sayıda kişinin de farklı işkencelere maruz kaldığı aktarılıyor.

İran’da 2017, 2018 ve 2019’da da uzun soluklu protestolar düzenlenmesine rağmen son eylemlerin toplumun bütün kesimlerinden insanları içermesi ve protestolara kadınların öncülük etmesiyle ayrıştığı belirtiliyor.

İran’da kadınlara nasıl muamele yapılıyor?

İran, Afganistan’daki Taliban rejimi dışında kamusal alanda başörtüsü takmayı zorlayan tek ülke.

İranlı kadınların eğitime tam erişimi var, ev dışında çalışıyor ve kamu görevlerinde bulunuyorlar. Ancak, başörtüsü takmanın yanı sıra uzun, bol elbiseler de dahil olmak üzere halka açık yerlerde “mütevazı” giyinmeleri gerekiyor. Evli olmayan erkek ve kadınların birbirine yakın durması ve teması yasak.

1979 İslam Devrimi’nden sonraki günlere dayanan kurallar, “devletin her kademesinde yolsuzluk ve rüşvet gibi durumların aleniyet kazandığı ülkede” ahlak polisi tarafından uygulanıyor.

Resmi olarak Rehberlik Devriyesi olarak bilinen bu birimler, halka açık alanlarda geziyor ve hem erkeklerden hem de kadınlardan oluşuyor.

Uygulama, bir noktada ahlak polisini aşırı saldırgan olmakla suçlayan ve nispeten ılımlı olan eski Cumhurbaşkanı Hassan Ruhani döneminde yumuşatıldı. 2017 yılında kadınların kıyafet kurallarını ihlal ettikleri için tutuklanmayacağı sadece uyarılacağı açıklandı.

Ancak geçen yıl seçilen sert görüşlü Reisi yönetiminde, ahlak polisinin ajanları farklı bir uygulamaya geçti.

BM insan hakları ofisi, son aylarda genç kadınların yüzlerine tokat atıldığını, coplarla dövüldüklerini ve polis araçlarına alındıklarını söylüyor.

Ne olmuştu?

İran’ın Sakız kentinden başkent Tahran’a akrabalarını ziyarete gelen Mahsa Amini erkek kardeşinin kullandığı aracı durduran ahlak polisince gözaltına alınmıştı. Kardeşine, nasihat edilip serbest bırakılacağı söylenerek götürülen genç kadının, gözaltına alındıktan iki saat sonra komaya girdiği ve kaldırıldığı hastanede öldüğü ortaya çıktı.

Devlet televizyonu Amini’nin dövüldüğü iddialarını yalanlayarak, polisin genç kadını “nasihat etmek ve eğitmek” üzere karakola götürdüğünü ve orada kalp krizi geçirdiğini söyledi. Akrabaları, kadının herhangi bir kalp rahatsızlığı olduğunu yalanladı.

Devlet televizyonu bir polis karakolunda Amini olduğu söylenen bir kadının oturduğu koltuktan bir yetkiliyle konuşmak üzere kalktıktan sonra yere düştüğünü gösteren güvenlik kamerası kayıtları yayınladı. Ancak görüntülerden kadının Amini olduğu doğrulanamadı.

Amini’nin dövülerek öldürüldüğü yolunda sosyal medyada yayılan iddialarını reddeden Tahran emniyeti açıklamasında, “Ayrıntılı araştırmalara göre, Amini’nin araca alınması sonrasında ve tutulduğu karakolda fiziksel bir temas olduğunu” reddetti.

Ancak, İran’ın yarı resmi Fars haber ajansı, Mahsa Amini’nin ahlak polisince dövülmesi nedeniyle komaya girdiğini duyurdu.

Şu ana kadar Tahran, Senendec, Kerec, Tebriz, Meşhed, Kiş, Kirman, Yezd, Reşt, Bender Abbas, Abadan, Kirmanşah, Erdebil, İsfahan, Urumiye, Kazvin, Zencan, İlam, Mazenderan, Hemedan başta olmak üzere birçok şehirde gösteriler düzenlendi. Birçok noktada eylemciler ile güvenlik güçleri arasında şiddetli arbede yaşandı.

Paylaşın

Rusya’dan Ukrayna’ya Yoğun Hava Saldırısı

16 Aralık’tan bu yana Ukrayna’ya yönelik en ağır saldırıyı gerçekleştiren Rusya, 120’den fazla füze ile ülkenin farklı bölgelerini hedef aldı. Rusya’nın yoğun hava saldırısı, Moskova’nın dün Kiev’in barış planını kabul etmeyeceği açıklamasının ardından geldi.

Haber Merkezi / Ukrayna Devlet Başkanlığı Danışmanı Oleksiy Arestovych, Rusya’nın perşembe sabahı ülkesine yönelik büyük bir hava saldırısı başlattığını ve belirli aralıklarla 100‘den fazla füze attığını duyurdu.

Facebook hesabından açıklama yapan Arestovych, “Rusya tarafından Uknayna topraklarına bu sabah büyük bir hava saldırı başlatıldı. Belirli aralıklarla 100’den fazla füze atıldı.” dedi.

Ukrayna Devlet Başkanı Volodimir Zelenskiy’nin danışmanı Mihaylo Podolyak Twitter üzerinden yaptığı paylaşımda, “düşmanın kritik alt yapıya zarar vermeyi ve sivilleri toplu halde öldürmeyi hedeflediğini” belirtti.

Ukrayna Hava Kuvvetleri tarafından yapılan açıklamada da, Rusya’nın “kamikaze” olarak adlandırılan insansız hava araçları (İHA) ile gece boyunca düzenlediği saldırıların ardından ülkenin farklı bölgelerine havadan ve denizden fırlatılan seyir füzeleri ile taarruzu sürdürdüğü belirtildi.

Başkent Kiev’in yanı sıra ülkenin kuzeydoğusundaki Harkiv, batısındaki Lviv ve Karadeniz kıyısındaki Odessa’da patlamaların olduğu, ülke genelinde sirenlerin çaldığı bildirildi.

Kiev Belediye Başkanı Vitali Kliçko, Kiev’de saldırılar sonrasında kentteki tüketicilerin yüzde 40’ının elektriklerinin kesildiğini bildirdi. Kliçko, füze saldırıları nedeniyle aralarında 14 yaşında bir kızın da bulunduğu üç kişinin yaralandığını belirtti.

Kiev’deki askeri yetkililer ise iki binanın isabet aldığını, kentin güneybatısında da bir sanayi tesisi ile çocuk parkının hasar gördüğünü aktardı.

Harkiv Belediye Başkanı Ihor Tereçov, saldırıların ardından nerelerin vurulduğunu ve ölen ya da yaralanan olup olmadığını incelediklerini açıkladı.

Aralık ayının ortasından bu yana en ağır saldırı

Lviv Belediye Başkanı Andriy Sadovyi Telegram hesabından kentin yüzde 90’ına elektrik verilemediğini duyurdu.

Rusya’nın bugün fırlattığı füzeler, 16 Aralık’tan bu yana Ukrayna’ya yönelik en ağır saldırı oldu. Ukrayna, Aralık ayı ortasında da Karadeniz’deki savaş gemilerinden ve havadan yoğun bombardımana hedef olmuştu.

Bugünkü saldırı Ekim ayından bu yana Rusya’nın düzenlediği 10’uncu yoğun saldırı oldu. Ukrayna Devlet Başkanı Zelenskiy, günlerdir yeni saldırılar olabileceği konusunda uyarıda bulunuyordu.

Rus ordusu, geçen haftalarda Ukrayna’nın enerji tesislerini hedef alan saldırılar düzenlemişti. Ukrayna hava savunmasına rağmen, saldırılar enerji alt yapısına ağır hasar verdi. Batı, Rusya’yı kış ve soğuğu silah olarak kullanmakla suçluyor.

Rusya, barış planını Ukrayna’nın, Moskova’nın 4 bölgeyi ilhakını kabul etmemesi halinde tartışmayacağı tehdidinde bulunmuştu.

Rusya, gerçekleştirdiği hava saldırılarının sivil hedeflere yönelik olmadığını iddia ederken, Ukrayna bu saldırıların kentlerini ve alt yapısını imha ettiğini dile getiriyor.

Ukrayna’nın son dönemde geri aldığı Herson kenti, Rusya’nın sürekli ağır bombardımanına hedef olan kentler arasında yer alıyor.

Zelenskiy: 1800’den fazla yerleşim yerinde kontrolü sağladık

Ukrayna Devlet Başkanı Vladimir Zelenskiy, dün parlamentoya hitaben yaptığı konuşmasında, Rus güçlerince ele geçirilen 1800’den fazla yerleşim yerinde tekrar kontrolü sağladıklarını duyurdu.

Rusya’nın, Ukrayna’da savaş başlatmakla sadece ülkesini değil, Batı ülkelerini de tehdit ettiği yorumunda bulunan Zelenskiy, “Artık Batı’da hiç kimse Rusya’dan korkmuyor ve korkmayacak.” diye konuştu.

Avrupa Birliği ülkelerinin Rusya’ya karşı bugün Ukrayna’ya silah desteği yaptığını belirten Zelenskiy, “Tarihte ilk kez, Avrupa Birliği bu tür büyük ölçekli saldırılara karşı savunma yardımı yapıyor.” şeklinde konuştu.

Zelenskiy, AB’nin ülkesine bu yıl “aday ülke” statüsünü verdiğini hatırlatarak, “Ukrayna bu statüyü çoktan hak etti.” dedi.

Ülkesinin bir AB üyesi olması gerektiğini vurgulayan Zelenskiy, “Ukrayna’nın AB üyeliği konusunda müzakerelere başlamanın zamanı geldi.” ifadesini kullandı.

Savaşın başladığı 24 Şubat’tan bugüne kadar Rus tarafıyla yapılan esir takası sonucu 1456 Ukraynalı askerin serbest kaldığını ifade eden Zelenskiy, “Toprak bütünlüğünü yeniden tesis etmemiz gerektiği gibi, toplumsal bütünlüğü de yeniden sağlamalıyız.” dedi.

Paylaşın

Rusya’dan Ukrayna’ya Gözdağı: Taleplerimiz Yerine Gelmezse Ordu Gerekeni Yapar

Rusya Dışişleri Bakanı Sergey Lavrov, “Rejim tarafından kontrol edilen bölgelerin askerden ve nazilerden arındırılması ve yeni topraklarımız da dahil olmak üzere Rusya’nın güvenliğine yönelik tehditlerin ortadan kaldırılmasına dair önerilerimiz düşman tarafından çok iyi biliniyor” dedi ve ekledi:

“Mesele basit: Kendi iyiliğiniz için bunları yerine getirin. Aksi takdirde Rus ordusu gerekeni yapacaktır.”

Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin’in Ukrayna konusunda müzakerelere açık olduklarını söylemişti. Kiev ve Batılı müttefikleri Putin’in teklifini reddederken, Rus güçleri Ukrayna’yı vurmayı sürdürüyor.

Ayrıca Moskova, Kiev’den, ele geçirdiği Ukrayna topraklarının Rusya’nın parçası olduğunu tanımasını istiyor. Kiev ise Rusya ilhak ettiği (ülkenin beşte birlik kısmı) topraklardan geri çekilene kadar savaşacağını belirtiyor.

Devlet destekli Tass haber ajansına konuşan ve Ukrayna hükümetini “rejim” olarak tanımlayan Rusya Dışişleri Bakanı Sergey Lavrov, “Rejim tarafından kontrol edilen bölgelerin askerden ve nazilerden arındırılması ve yeni topraklarımız da dahil olmak üzere Rusya’nın güvenliğine yönelik tehditlerin ortadan kaldırılmasına dair önerilerimiz düşman tarafından çok iyi biliniyor. Mesele basit: Kendi iyiliğiniz için bunları yerine getirin. Aksi takdirde Rus ordusu gerekeni yapacaktır.” sözleriyle Ukrayna’ya ültimatom verdi.

Putin Ukrayna işgalini 24 Şubat’ta başlattı ve bu durumu, Rusya için tehdit olduğunu öne sürdüğü Ukrayna’yı silahsızlandırmak ve nazilerden arındırmak amacıyla “özel operasyon” olarak nitelendirdi.

Kiev ve Batı, Putin’in işgalinin sadece emperyalist bir toprak gaspı olduğunu söylüyor.

ABD ve müttefikleri, işgal nedeniyle Rusya’ya kapsamlı yaptırım uygularken Ukrayna hükümetine milyarlarca dolarlık yardım göndermeye devam ediyor.

Son olarak geçen hafta, Ukrayna Devlet Başkanı Vladimir Zelenskiy’nin Washington ziyareti sırasında ABD, Moskova’nın tepki gösterdiği Patriot Hava Savunma Sistemi dahil Ukrayna’ya 1,85 milyar dolarlık bir askeri yardım paketi daha açıkladı.

Lavrov, Tass’a verdiği mülakatta, “ABD ve NATO müttefiklerinin stratejik hedefinin, ülkemizi zayıflatmak ve hatta yok etmek için bir mekanizma olarak Rusya’yı savaş alanında yenmek olduğu sır değil.” ifadelerini kullandı.

Rusya ve ABD’nin normal ilişkilerini sürdüremediğini tekrarlayan Lavrov, bundan dolayı Joe Biden yönetimini suçladı.

Bu arada Moskova’nın, Ukrayna’yı kısa sürede ele geçirme öngörüsüyle başlattığı ancak son dönemde cephe hattında ağır kayıplar verdiği savaş 11’inci ayına girdi.

Ukrayna: Rusya her gün 10’dan fazla siber saldırı düzenliyor

Ukrayna’nın Donbas bölgesinde Rus ve Ukrayna güçleri arasındaki çatışmalar cephe hattında yoğun bir şekilde devam ederken Kiev, Moskova’yı 2022’de Ukrayna’ya karşı binlerce defa siber saldırı düzenlemekle suçladı.

Ukrayna Güvenlik Servisi (SSU) siber güvenlik departmanı direktörü Ilya Vitiuk, My-Ukraine kanalına verdiği mülakatta “Saldırgan ülke günde ortalama ondan fazla siber saldırı düzenliyor. Neyse ki Ukrayna halkı bunun çoğunu hissetmiyor bile.” diye konuştu.

Yetkili, Ukrayna siber güvenlik servislerinin yılbaşından bu yana ülkeye yönelik 4 bin 500’den fazla Rus siber saldırısını etkisiz hale getirdiğini belirterek şunları kaybetti:

“Arkamızda sekiz yıllık hibrit savaş deneyimi ile 2022’ye girdik. İşgalde en kötü senaryolara dahi hazırlıklıydık. 2020’de yaklaşık 800, 2021’de bin 400’den fazla siber saldırı kaydedildi ve bu sayı 2022’de üç katına çıktı.”

“Ocak ve şubatta büyük siber saldırılar püskürtüldü. Rus işgali öncesi bizim için ilave bir eğitim oldu.” diyen Ilya Vitiuk, Moskova’nın özellikle enerji sektörü, lojistik, askeri tesisler, hükümet veri tabanları ve bilgi kaynakları gibi alanları hedef aldığını dile getirdi.

Vitiuk, “Riskleri ve tehditleri gerçek zamanlı olarak, 7 gün 24 saat izliyoruz. Bize karşı çalışan Rus özel servis hackerlarının çoğunu ismen biliyoruz. Ukrayna zaferinden sonra, uluslararası bir askeri mahkemeye çıkmak zorunda kalacaklar.” diye konuştu.

Paylaşın

Rusya’da Askeri Üsse SİHA Saldırısı: 3 Asker Hayatını Kaybetti

Kremlin, Rusya-Ukrayna sınırına yaklaşık 500 kilometre mesafede bulunan Engels Hava Üssü’ne Ukrayna’nın silahlı insansız hava aracıyla düzenlediği saldırıda üç askerin öldüğünü açıkladı. Ukrayna saldırıyla ilgili açıklama yapmadı. Rusya 5 Aralık’ta Ukrayna’yı yine Engels Hava Üssü’ne benzer bir saldırı düzenlemekle suçlamıştı.

Rusya Savunma Bakanlığı, ülkenin güneyinde Engels Askeri Hava Üssü’ne silahlı insansız hava aracı (SİHA) ile düzenlenen saldırıda üç askerin hayatını kaybettiğini açıkladı. Açıklamada, 26 Aralık’ta Moskova saatine göre 01:35’te alçak irtifada uçan Ukrayna’ya ait SİHA’nın Saratov bölgesindeki Engels Askeri Hava Üssü’ne yaklaştığı sırada Rus uçaksavarı tarafından vurulduğu belirtildi.

Vurulan SİHA’nın parçalarının düşmesi sonucu üç askerin de hayatını kaybettiği ifade edildi. Açıklamada, uçak teknik donanımının zarar görmediği kaydedildi. Rus medyası ise olayda dört kişinin de yaralandığını duyurdu. Ukrayna tarafından ise henüz bir açıklama yapılmadı.

İlk saldırı Aralık başında düzenlenmişti

Ukrayna sınırına yaklaşık 500 kilometre mesafedeki Engels Askeri Hava Üssü’nde Ukrayna’nın enerji alt yapısını vurmak için de kullanılan uzun menzilli stratejik bombardıman uçakları konuşlandırılıyor.

Engels Askeri Hava Üssü ile ülkenin batısındaki Ryazan kentinde bulunan Dyagilevo Askeri Üssü’ne 5 Aralık’ta İHA ile düzenlenen saldırılarda üç asker yaşamını yitirmişti. Rusya tarafından verilen bilgilere göre iki uçak ise hasar görmüştü. Rusya, saldırılardan Ukrayna’yı sorumlu tutmuş, ancak Ukrayna konuyla ilgili açıklama yapmamıştı.

Rus Hava Kuvvetleri’ne hipersonik füze

Öte yandan Interfax haber ajansı, Rusya’nın uzun menzilli hava kuvvetlerinin kanattan taşınan yeni hipersonik füzelerle donatılacağını açıkladı. Interfax, Hava Kuvvetleri Komutanı Sergey Kobilaş’ın Rus Savunma Bakanlığı’nın gazetesinde yer alan röportajına yer verdi.

Kobilaş, “Yeni hipersonik seyir füzeleri dahil olmak üzere tüm havacılık silahlarının geliştirilmesi ve tedariki yapılıyor” diye konuştu. Rusya’nın uzun menzilli bombardıman uçakları filosu; hava, kara ve deniz güçlerinden oluşan nükleer üçlüsünün bir parçası.

Ülkenin, 60-70 arası stratejik bombardıman uçağı mevcut; bunlar Tu-95MS Bear ve Tu-160 Blackjack. Her ikisi de nükleer bomba, nükleer silahlı kruz füzesi ve konvansiyonel mühimmat taşıma kapasitesine sahip. Moskova, hava kuvvetlerini kruz füzeleri için daha önce de birçok kez kullandı. Kiev bu saldırıların savaş suçu teşkil ettiğini söylüyor.

Ukrayna savaşı 11’inci ayına girerken Rusya Cumhurbaşkanı Vladimir Putin, Pazar günü yaptığı açıklamada müzakerelere açık olduğunu söylemiş, Ukrayna’yı ve batılı müttefiklerini görüşmelere başlayamama konusunda eleştirmişti.

Putin, Rossiya 1 devlet televizyonuna yaptığı açıklamada, “Kabul edilebilir çözümler konusunda müdahil tüm taraflarla müzakereye oturmaya hazırız, ancak bu onlara kalmış; müzakere etmeyi reddeden biz değil, onlar” dedi.

Ukrayna Cumhurbaşkanlığı danışmanı Mikhail Podolyak ise Putin’in açıklaması karşısında Twitter’dan yaptığı açıklamada, “Rusya tek başına Ukrayna’ya saldırdı ve Ukraynalılar’ı öldürüyor. Rusya müzakere istemiyor, ancak sorumluluktan kaçmaya çalışıyor” dedi.

Rusya’nın saldırıları sürüyor

Ancak Rus güçleri Ukrayna’ya saldırılarını sürdürüyor. Ukrayna ordusu bugün Luhansk, Donetsk, Harkiv, Herson ve Zaporijya bölgelerinde bir dizi kasabanın bombalandığını bildirdi.

Ukrayna ordusu Herson yakınında Dinyeper nehri kıyısında nüfusun yoğun olduğu yerlerde Rusya’nın topçu atışını sürdürdüğünü bildirdi. Açıklamada Ukrayna güçlerinin ise Rusya’ya ait yaklaşık 20 noktayı hedef aldığını kaydetti.

Ukrayna’nın enerji ağı işletmecisi elektriklerin bugün de büyük ölçüde olmadığını, acil durum kısıtlamalarının Ukrayna’nın beş bölgesinde ve başkent Kiev’de yürürlükte olduğunu kaydetti.

Rusya Savunma Bakanlığı Pazar günü yaptığı açıklamada, Rus kuvvetlerinin önceki gün Kupiansk-Lyman temas hattı boyunca yaklaşık 60 Ukraynalı askeri öldürdüğünü ve çok sayıda Ukrayna askeri teçhizatını imha ettiğini öne sürdü. Kremlin, bölgedeki tüm hedeflerine ulaşana kadar, Kiev ise Rus askerlerinin tümü ülkeden kovulana kadar savaşacağını söylüyor.

Paylaşın

Mahsa Amini Protestolarının 100. Günü: 69’u Çocuk En Az 500 Ölü

İran’da ‘tesettüre uygun olmayan’ giyimi gerekçesiyle gözaltına alındıktan sonra hayatını kaybeden Mahsa Amini’nin ölümü sonrası başlayan protestolar 100. gününe girdi. İran İnsan Hakları Eylemcileri Haber Ajansı’na (HRANA) göre protestolar sırasında 69’u çocuk olmak üzere en az 500 kişi öldürüldü.

Haber Merkezi / Ayrıca, iki gösterici idam edilirken 26 kişi daha idam edilmeyi bekliyor. Gözaltına alınan çok sayıda kişinin de farklı işkencelere maruz kaldığı aktarılıyor.

İran’da 2017, 2018 ve 2019’da da uzun soluklu protestolar düzenlenmesine rağmen son eylemlerin toplumun bütün kesimlerinden insanları içermesi ve protestolara kadınların öncülük etmesiyle ayrıştığı belirtiliyor.

İran’da kadınlara nasıl muamele yapılıyor?

İran, Afganistan’daki Taliban rejimi dışında kamusal alanda başörtüsü takmayı zorlayan tek ülke.

İranlı kadınların eğitime tam erişimi var, ev dışında çalışıyor ve kamu görevlerinde bulunuyorlar. Ancak, başörtüsü takmanın yanı sıra uzun, bol elbiseler de dahil olmak üzere halka açık yerlerde “mütevazı” giyinmeleri gerekiyor. Evli olmayan erkek ve kadınların birbirine yakın durması ve teması yasak.

1979 İslam Devrimi’nden sonraki günlere dayanan kurallar, “devletin her kademesinde yolsuzluk ve rüşvet gibi durumların aleniyet kazandığı ülkede” ahlak polisi tarafından uygulanıyor.

Resmi olarak Rehberlik Devriyesi olarak bilinen bu birimler, halka açık alanlarda geziyor ve hem erkeklerden hem de kadınlardan oluşuyor.

Uygulama, bir noktada ahlak polisini aşırı saldırgan olmakla suçlayan ve nispeten ılımlı olan eski Cumhurbaşkanı Hassan Ruhani döneminde yumuşatıldı. 2017 yılında kadınların kıyafet kurallarını ihlal ettikleri için tutuklanmayacağı sadece uyarılacağı açıklandı.

Ancak geçen yıl seçilen sert görüşlü Reisi yönetiminde, ahlak polisinin ajanları farklı bir uygulamaya geçti.

BM insan hakları ofisi, son aylarda genç kadınların yüzlerine tokat atıldığını, coplarla dövüldüklerini ve polis araçlarına alındıklarını söylüyor.

Ne olmuştu?

İran’ın Sakız kentinden başkent Tahran’a akrabalarını ziyarete gelen Mahsa Amini erkek kardeşinin kullandığı aracı durduran ahlak polisince gözaltına alınmıştı. Kardeşine, nasihat edilip serbest bırakılacağı söylenerek götürülen genç kadının, gözaltına alındıktan iki saat sonra komaya girdiği ve kaldırıldığı hastanede öldüğü ortaya çıktı.

Devlet televizyonu Amini’nin dövüldüğü iddialarını yalanlayarak, polisin genç kadını “nasihat etmek ve eğitmek” üzere karakola götürdüğünü ve orada kalp krizi geçirdiğini söyledi. Akrabaları, kadının herhangi bir kalp rahatsızlığı olduğunu yalanladı.

Devlet televizyonu bir polis karakolunda Amini olduğu söylenen bir kadının oturduğu koltuktan bir yetkiliyle konuşmak üzere kalktıktan sonra yere düştüğünü gösteren güvenlik kamerası kayıtları yayınladı. Ancak görüntülerden kadının Amini olduğu doğrulanamadı.

Amini’nin dövülerek öldürüldüğü yolunda sosyal medyada yayılan iddialarını reddeden Tahran emniyeti açıklamasında, “Ayrıntılı araştırmalara göre, Amini’nin araca alınması sonrasında ve tutulduğu karakolda fiziksel bir temas olduğunu” reddetti.

Ancak, İran’ın yarı resmi Fars haber ajansı, Mahsa Amini’nin ahlak polisince dövülmesi nedeniyle komaya girdiğini duyurdu.

Şu ana kadar Tahran, Senendec, Kerec, Tebriz, Meşhed, Kiş, Kirman, Yezd, Reşt, Bender Abbas, Abadan, Kirmanşah, Erdebil, İsfahan, Urumiye, Kazvin, Zencan, İlam, Mazenderan, Hemedan başta olmak üzere birçok şehirde gösteriler düzenlendi. Birçok noktada eylemciler ile güvenlik güçleri arasında şiddetli arbede yaşandı.

 

Paylaşın

Taliban’dan Pakistan’ın Başkenti İslamabad’da Bombalı Saldırı

Pakistan Talibanı’nın (TTP), başkent İslamabad’da düzenlediği bombalı saldırıda 1 kişi yaşamını yitirirken, 6 kişi de yaralandı. TTP, İslamabad yönetimi ile başlatılan ateşkesin sona erdiğini ve militanlarına ülke genelinde güvenlik güçlerine saldırı emri verdiğini açıklamıştı. 

Pakistan’ın başkenti İslamabad’da bomba yüklü araçla düzenlenen intihar saldırısında 1 polis hayatını kaybetti, iki sivil ile dört polis de yaralandı.

Euronews Türkçe’den Mustafa Bag’in aktardığına göre, İslamabad’ın Emniyet Müdürü Sühyl Zafer, yaptığı açıklamada, polis ekibinin kontrol noktası şüpheli bir aracı durdurmak istediğini ancak araçtaki bir kadın ile bir erkek iki kişinin polisin “dur” ihtarına uymadığını belirtti.

Zafer, bunun üzerine polis ekibinin şüpheli aracı takibe aldığı, emniyet birimleriyle yaşanan kovalamacanın ardından tam şüpheli araca yaklaşıldığı sırada bu araçta bulunan bombanın infilak ettirildiğini söyledi.

Zafer, ‘intihar eylemi’ olarak tanımladığı saldırıda 1 polisin hayatını kaybettiğini, olayda iki sivil ile dört polisin de yaralandığını aktardı. Ayrıca eylemi gerçekleştiren kişilerin de öldüğü bildirildi.

Saldırı sonrası olayın gerçekleştiği bölgeye çok sayıda ambulans ve itfaiye ekibi sevk edildi.

İçişleri Bakanlığı’ndan yapılan açıklamada da, aracın patlayıcılarla dolu olduğu ve başkentte önemli bir hedefe doğru gittiği belirtildi, ancak olası hedefle ilgili detay verilmedi.

İçişleri Bakanı Rana Sanaullah, Geo News TV’ye yaptığı açıklamada “Araç hedefine ulaşmış olsaydı ağır kayıplara neden olurdu” ifadesini kullandı.

Ayrıca bakan, başkentin böylesi bir saldırı tehdidi nedeniyle zaten yüksek alarm durumunda olduğunu söyledi.

Başbakan Şahbaz Şerif de, “Kolluk kuvvetlerinin zamanında müdahalesi bir katliamı önledi.” dedi.

Saldırı, parlamento ve hükümet binalarının bulunduğu noktaya giden bir ana yol üzerindeki polis merkezinin yakınında gerçekleşti.

Saldırının sorumluluğunu Pakistan Talibanı (TTP) üstlendi ve bunun liderlerinden birinin öldürülmesinin intikamı gerekçesiyle yapıldığını bildirdi.

Örgütün açıklamasında, “İslam düşmanlarına karşı düzenlenen intihar saldırısının sorumluluğunu üstleniyoruz” denildi.

Pakistan Talibanı (TTP), 28 Kasım’da yaptığı bir açıklama ile, 10 Mayıs’ta İslamabad yönetimi ile başlatılan ateşkesin sona erdiğini ve militanlarına ülke genelinde güvenlik güçlerine saldırı emri verdiğini açıklamıştı.

Örgüt, o tarihten itibaren güvenlik güçlerine saldırılarını yoğunlaştırmış durumda.

Son saldırı, Pakistan ordusunun ülkenin kuzeyindeki bir terörle mücadele merkezinde örgütle rehine kurtarma operasyonuna girdiği çatışmada 25 TTP militanını öldürmesinden iki gün sonra gerçekleşti.

TTP, on yılı aşkın bir süredir hükümeti devirmek ve ülkeyi sert bir İslam hukuku çerçevesinde yönetmek için bombalı saldırılar ve intihar eylemleri düzenliyor.

Afganistan’da yönetimi ele geçiren Taliban ile Pakistan Talibanı olarak bilinen Tahrik-i Tuleba-yı Pakistan (Pakistan Taliban Hareketi, TTP) arasında farklılıklar bulunuyor.

Paylaşın

Ahmet Kaya Kürt Kültür Merkezi’ne Silahlı Saldırı: 3 Ölü

Fransa’nın başkenti Paris’teki Ahmet Kaya Kürt Kültür Merkezi’nde gerçekleştirilen silahlı saldırıda üç kişi hayatını kaybederken, üç kişi de yaralandı. Savcılık, saldırının ardından 69 yaşındaki bir şüphelinin gözaltına alındığını açıkladı.

Haber Merkezi / Saldırının nedeninin henüz bilinmediği, olayla ilgili cinayet soruşturması açıldığı açıklandı.

“Bir kişi yoğun bakımda, iki kişiyse ciddi şekilde yaralandı” diyen Paris savcısı Laure Beccuau, gözaltına alınan şüphelinin de yaralı olduğunu belirtti. Beccuau, şüphelinin Fransız makamlarınca bilinen bir isim olduğunu ifade ederek olayın arkasındaki olası ırkçı unsurların araştırılacağını söyledi.

Savcı Beccuau, şüphelinin daha önce çadır kamplardaki sığınmacılara yönelik bir saldırı da gerçekleştirdiğini belirtti. Le Parisien gazetesi, şüphelinin geçen yılki saldırıyı kılıçla gerçekleştirdiğini ve olayda yaralananlar olduğunu bildirdi. Gazete, söz konusu kişinin cezaevinden bu ayın ortasında adli kontrol şartıyla çıktığını belirtti.

Saldırı için “dramatik” diyen İçişleri Bakanı Gérald Darmanin de saldırının yaşandığı sokağa gitti. Fransa hükümetinin Kürtlerin bulunduğu bölgelerin korunması için güvenlik tedbirlerinin artırılmasını istediğini açıklayan Darmanin, saldırganın yalnız hareket ettiğinin düşünüldüğünü belirtti ve saldırının nedeniyle ilgili henüz bilgi sahibi olmadıklarını söyledi.

Reuters’ın haberine göre, 10’uncu Bölge Belediye Başkanı Alexandra Cordebard gazetecilere yaptığı açıklamada, saldırının, Enghien Caddesi’ndeki bir Kürt kültür merkezinin yanı sıra Kürt merkezinin karşısındaki bir restoran ve bir kuaförü hedef aldığını kaydetti.

Saldırının ardından sosyal medya hesabından paylaşımda bulunan Paris Belediye Başkanı Anne Hidalgo, “Kürt toplumu ve onun üzerinden tüm Parisliler, aşırı sağcı bir militan tarafından gerçekleştirilen bu saldırının hedefi oldu. Kürtler nerede yaşarlarsa yaşasınlar, barış ve güvenlik içinde yaşayabilmeliler. Paris bu karanlık saatlerde her zamankinden daha çok onların yanında” ifadelerini kullandı.

Saldırganın demir yollarından emekli Fransız vatandaşı bir kondüktör olduğu aktarılırken BFM TV, saldırganın bir yıl önce bir göçmen kampına da saldırı düzenlediği bilgisini paylaştı. 10’uncu bölgenin belediye başkanı Alexandra Cordebard da “Saldırı Kürt Toplum Merkezi’nde ve merkezinin karşısındaki bir restoran ile bir kuaförde meydana geldi” ifadelerini kullandı.

Fransız haber ajansı AFP’ye konuşan bölgedeki görgü tanığı bir dükkan sahibi, “Büyük bir panik yaşandı, kendimizi içeri kitledik” dedi. Görgü tanığı, yedi ya da sekiz el silah sesi duyduğunu ve sokakta kaos yaşandığını söyledi.

Bir başka görgü tanığı da “Yaşlı, beyaz bir adamın Kürt Kültür Merkezine girip ateş açtığını gördük, daha sonra da bitişikteki kuaföre girdi” dedi.

Kürt sanatçı hayatını kaybetti

Hayatını kaybeden üç kişiden birinin Kürt şarkıcı Mîr Perwer olduğu belirlendi. 2020’de dönemin HDP Milletvekili Mehmet Ali Aslan’la birlikte Hasankeyf’te bir program yapan Mîr Perwer şunları söylemişti: “Çocukluktan beri müzikle ilgileniyorum. Üç yıldır profesyonel olarak müzik çalışmaları yapıyorum. Artık Kürtçe radyo kalmadı. Bu nedenle canlı yayın yapıyoruz. Böylece Kürt müziğini ve kültürümü tanıtmak istiyorum.”

Paylaşın

Taliban’dan Kadınlara Eğitim Yasağı Tepkilerine Yanıt: İç İşlerimize Karışmayın

Afganistan Yüksek Öğretim Bakanı Nida Muhammed Nedim, kadın öğrencilerin bakanlık tarafından koyulan kıyafet kurallarına riayet etmediğini belirterek, “Maalesef geçen 14 ayda, İslam Emirliğinin Yüksek Öğretim Bakanlığının kadınların eğitimine ilişkin talimatlarına uyulmadı” dedi.

Nedim, “Kızlara kurallara uygun şekilde hicap giymelerini söyledik ama yapmadılar. Düğüne gider gibi giyiniyorlardı” diye ekledi. Ayrıca bazı konu ve derslerin kadınlara uygun olmadığını iddia eden Nedim, “Tarım, mühendislik gibi bazı alanlar kadınların haysiyet ve şerefine de Afgan kültürüne de uygun değil” dedi.

Afgan bakan, bu sorunlar giderildikten sonra kadınlara yönelik üniversite yasağının ileride gözden geçirilebileceğini sözlerine ekledi.

Kadınların üniversite eğitimi almasını yasaklayan Taliban, bu kararı eleştiren ülkeleri Afganistan’ın iç işlerine karışmamaları konusunda uyardı.

Uygulanan yasakla ilgili olarak ilk kez kamuoyuna açıklamada bulunan Yüksek Öğretim Bakanı Nida Muhammed Nedim, alınan kararı savundu. Afgan devlet televizyonuna konuşan Nedim, kadın ve erkek öğrencilerin birbiriyle temasının önüne geçilmesi için böyle bir yasak getirmeleri gerektiğini ileri sürdü.

“Düğüne gider gibi giyiniyorlardı”

Kadın öğrencilerin bakanlık tarafından koyulan kıyafet kurallarına riayet etmediğini söyleyen Nedim, “Maalesef geçen 14 ayda, İslam Emirliğinin Yüksek Öğretim Bakanlığının kadınların eğitimine lişkin talimatlarına uyulmadı” dedi. Nedim, “Kızlara kurallara uygun şekilde hicap giymelerini söyledik ama yapmadılar. Düğüne gider gibi giyiniyorlardı” diye ekledi.

Ayrıca bazı konu ve derslerin kadınlara uygun olmadığını iddia eden Nedim, “Tarım, mühendislik gibi bazı alanlar kadınların haysiyet ve şerefine de Afgan kültürüne de uygun değil” dedi. Afgan bakan, bu sorunlar giderildikten sonra kadınlara yönelik üniversite yasağının ileride gözden geçirilebileceğini sözlerine ekledi.

“İç işlerimize karışmayın”

Associated Press’in haberine göre Nedim, yasaklama kararına Türkiye, Suudi Arabistan ve Katar dâhil birçok ülke tarafından gösterilen tepkiye de yanıt verdi. Nedim, yabancıların Afganistan’ın iç işlerine karışmayı bırakması gerektiğini söyledi.

Eski bir ordu komutanı, emniyet müdürü ve vali olan Nedim, geçen Ekim ayında Yüksek Öğretim Bakanı olarak atanmıştı. Nedim, hem İslami değerlere hem de Afgan kültürüne aykırı olduğu gerekçesiyle kadınların okumasına karşı çıkıyor.

Afganistan’da Ağustos 2021’den beri iktidarda olan Taliban, önceki gün aldığı kararla kadınların üniversite eğitimi almasını bir sonraki emre kadar yasaklamıştı.

Çavuşoğlu: Ciddi endişe kaynağı

Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu, bugün Ankara’da Yemenli mevkidaşıyla düzenlediği ortak basın toplantısında Taliban rejimini eleştirerek “Kız öğrencilerine yönelik eğitim yasağı gerçekten bizleri derinden üzdü. Ciddi bir endişe kaynağıdır” demişti.

Taliban yönetimine kapsayıcı olmaları yönünde tavsiyede bulunduklarını belirten Çavuşoğlu, “Bu yasak İslami de değil insani de. Biz bu kararı reddediyoruz. Kadınların eğitiminin Afganistan’a ne zararı ve bu yasağın ne faydası var? Mantıklı bir açıklaması olsun. Dinimiz İslam, eğitime karşı değil, tam tersine eğitimi destekliyor. Taliban’ın bu kararından vazgeçmesini bekliyoruz” diye konuşmuştu.

Paylaşın

Afganistan’da Kadınlar Eğitim Hakları İçin Protesto Düzenledi

Afganistan’ın Başkenti Kabil’de onlarca kadın, Taliban yönetiminin kadınlara üniversite eğitimini yasaklamasını protesto etti. Protestoya katılan bazı kadınlar güvenlik güçleri tarafından gözaltına alındı.

Kadınlar, “haklar ya herkes içindir ya da hiç kimse” sloganı eşliğinde eğitim haklarını savunmak için sokaktaydı.

Başlangıçta ülkenin en büyük ve prestijli üniversitelerinden Kabil Üniversitesi kampüsü önünde yapılması planlanan protesto gösterisi, bölgeye çok sayıda silahlı güvenlik gücünün konuşlandırılması nedeniyle başka bir noktaya taşınmak zorunda kaldı.

Protestoculardan biri, birden fazla kadın protestocunun kadın polisler tarafından götürüldüğünü, ikisinin daha sonra serbest bırakıldığını, diğer birçok kadınınsa hala gözaltında tutulduğunu söyledi.

Bu yılın başlarında önde gelen kadın aktivistlerin tutuklanmasından bu yana, kadınlar tarafından düzenlenen protesto gösterisi sayısı azaldı. Katılımcılar gözaltı, şiddet ve fişlenme riskiyle karşı karşıya.

Herat Üniversitesi’nden bir gazetecilik öğrencisi, “Afgan kızlar, ölü bir topluluk haline geldi. Kan ağlıyorlar. Bize karşı tüm güçlerini kullanıyorlar. Yakında kadınların nefes almasının yasaklandığını duyurmalarından korkuyorum.” şeklinde konuştu.

Uluslararası kamuoyu, Afgan kadınların eğitim haklarının ellerinden alınmasını kınadı. “Let her learn” (Öğrenmelerine izin verin) etiketi sosyal medyada gündem oldu.

Taliban hükümetinin Yüksek Öğretim Bakanı Neda Muhammed Nadim salı günü yayımlanan bir talimatla, kadınların “ikinci bir emre kadar” üniversite öğrenimlerini sürdürmelerini yasaklamıştı.

Örgütün iktidarının başlangıcında kadın hakları için verdiği sözler yerini yasaklara bıraktı. Kadınların yanlarında bir erkek akrabaları olmadan seyahat etmelerine izin verilmiyor ve evlerinden çıkarken burka ya da başörtüsü takmaları gerekiyor.

Kasım ayında, kadınların parklara, bahçelere, spor salonlarına ve hamamlara girişleri de yasaklamıştı.

ABD’nin geçen yıl ağustosta ülkeden çekilmesiyle Taliban önce başkent Kabil’i daha sonra da ülkenin tamamını ele geçirmişti.

Örgüt katı uygulamalarla kadınların halka açık parklara girmesini ve neredeyse sağlık sektörü dışında çalışmalarını yasaklamıştı.

Öte yandan Taliban’ın kız çocuklarının ilkokul eğitimi almasını yasakladığı bildirildi. ABD’nin önde gelen gazetelerinden Wall Street Journal’ın aktardığın göre Taliban yetkilileri, başkent Kabil’de özel okul müdürleri, din adamları ve topluluk temsilcileriyle çarşamba günü bir araya geldi.

Buna göre yetkililer, kadın öğretmenlerin ve personelin okullarda çalışmasının da yasaklandığını duyurdu. Taliban’dan yasağa dair resmi açıklama yapılmazken, düzenlenen görüşmede uygulamanın geçici olacağının söylendiği aktarıldı.

İlkokul çağındaki kızının karardan ötürü çok üzgün olduğunu söyleyen Afgan yurttaş Gulam Server Haydari, “Haberleri duyunca kendisini odaya kilitledi. Sürekli ağlıyor. Tüm umutları suya düştü. Bu durumdan çok yorulduk” dedi.

Buna ek olarak kadınların camilere girmesine ve dini seminerlere katılmasına izin verilmeyeceği de belirtildi.

Paylaşın