Beş Ayda 101 Kadın Öldürüldü: İntihar Süsü Verilerek Cinayetler Gizleniyor

Kadın Cinayetlerini Durduracağız Platformu Genel Sekreteri Fidan Ataselim, “Son yıllarda bizim verilerimize göre kadın cinayetleri belli bir seyirde devam ederken ve İstanbul Sözleşmesi’nden imzanın geri çekilmesinin ardından artarken şüpheli kadın ölümleri ise kadın cinayetlerinden çok daha fazla artıyor durumda” dedi ve ekledi:

“Burada gördüğümüz şey kadın cinayetlerinin büyük bir kısmı şüpheli kadın ölümü verilerinde gizli olabilir. Yüksekten düşüp ölü bulunan kadınların yanlarında mutlaka bir erkek oluyor. Bu tip ölümlere intihar süsü vererek kaza süsü vererek cinayet olduğu gerçeğini gizlemeye çalışıyorlar. Her bir şüphenin üzerine gidilmesi gerekir. Hiçbir kimsenin aklında soru işareti kalmayacak şekilde gerçekler açığa çıksın.”

2021 yılının ilk beş ayında 79 kadın şüpheli şekilde ölü bulunurken bu sayı 2023’te 101’e yükseldi.

Cumhuriyet’ten Rengin Temoçin’in haberine göre, Kadın Cinayetlerini Durduracağız Platformu Genel Sekreteri Fidan Ataselim “intihar süsü verilerek cinayet gizleniyor” dedi. Ataselim sözlerini şu şekilde sürdürdü:

“Son yıllarda bizim verilerimize göre kadın cinayetleri belli bir seyirde devam ederken ve İstanbul Sözleşmesi’nden imzanın geri çekilmesinin ardından artarken şüpheli kadın ölümleri ise kadın cinayetlerinden çok daha fazla artıyor durumda. Burada gördüğümüz şey kadın cinayetlerinin büyük bir kısmı şüpheli kadın ölümü verilerinde gizli olabilir.

Yüksekten düşüp ölü bulunan kadınların yanlarında mutlaka bir erkek oluyor. Bu tip ölümlere intihar süsü vererek kaza süsü vererek cinayet olduğu gerçeğini gizlemeye çalışıyorlar. Her bir şüphenin üzerine gidilmesi gerekir. Hiçbir kimsenin aklında soru işareti kalmayacak şekilde gerçekler açığa çıksın.”

Paylaşın

Dikkat Çeken Rapor: 15 Yaş Altı Doğum 1 Yılda Yüzde 25 Arttı

15 yaşın altında doğum yapanların sayısının 2022’de bir önceki yıla göre yüzde 25 artarak 147’ye çıktığı kaydedildi. Gebe 19 yaş altı sayısının ise son 22 yılda 2 milyon 88 bin 925’e çıktığı aktarıldı.

Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) İstanbul Milletvekili Gamze Akkuş İlgezdi, Türkiye’de doğum yapan çocuklara ilişkin “Çocuk Gebelikleri Raporu” hazırladı.

Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK) verilerinden 15 yaş altı doğumların paylaşıldığı raporda, “15 yaşından küçüklerin yaptığı doğum sayısı ise 22 yılda toplamda 21 bin 87 oldu. ‘Hokus-pokus’ formülünü devreye sokan TÜİK’in marifetiyle 17 yaş altındaki kız çocukları arasındaki doğum oranı son 22 yılda sözde yüzde 24,49 azalırken, yaş grubu belirsiz doğumlar 130 bini buldu. Ülkemizdeki Adölesan doğurganlık hızı (19 yaş altı doğum) hâlâ Avrupa’nın neredeyse iki katı” ifadeleri kullanıldı.

Cumhuriyet‘ten Sarp Sağkal‘ın haberine göre, raporda, 15 yaşın altında doğum yapan çocukların sayısının 2022’de bir önceki yıla göre yüzde 25 artarak 147’ye çıktığı kaydedildi. Gebe 19 yaş altı sayısının son 22 yılda 2 milyon 88 bin 925’e çıktığı aktarılan raporda şu tespitler yer aldı:

“TÜİK verilerinde bile 15 yaş altı doğumlar son bir yılda arttı. Açıklamayıp gizledikleri istatistikler ise çok daha vahim ve çarpıcı. Küçük yaşta doğum oranları, aile baskısıyla okutulmayan yahut okuldan alınan kız çocukları arasında artış gösteriyor. 2015-2021 arasında doğum yapan 15 yaşından küçük 1.546 çocuğun yüzde 50’si, yani 779’u yalnızca ilkokul mezunuydu. 422’sinin ise herhangi bir okul bitirmediği görülüyor. 5 çocuk ise okuma yazma dahi bilmiyordu. Yine aynı dönemde doğum yapan 15-19 yaş grubuna mensup 427 bin 709 çocuktan 2 bin 960’sının okuma yazması bulunmuyor.

Yargı erki, kız çocuklarını küçük yaşta evlilikten ve cinsel istismardan korumakla mükellef olmasına rağmen ‘toplumsal dinamik’ bahanesine sığınıyor. Adalet sistemi, çocuğa yönelik cinsel istismarla mücadele etmek yerine 18 yaşından küçük olduğu halde gebe kalan çocuklara evlilik izni verilmesini ‘mücbir’ yani zorlayıcı neden olarak görüyor. Bu durum, istismarı hukuken meşrulaştırmaktadır.

Toplum baskısı, sosyal-zihinsel yozlaşma ve erozyon, istismara uğrayan çocuğu korumak yerine evlilik izni yoluyla ‘ailenin namusunu kurtarmaya’ yönlendiriyor. Bu bakımdan 2012-2021 yılları arasında mahkemeler tarafından reşit olmadığı halde 129 bin 547 çocuk için ‘evlenebilir’ kararı verilmesi, aslında istismarın kanun aracılığıyla yasal hale getirilmesi anlamına gelmektedir.”

‘Kız çocukları cinayete kurban ediliyor’

Rapora göre, erken evlilikler sonucunda ya da cinsel istismarla meydana gelen adölesan gebelik ve doğumlar, henüz ruhsal gelişimini tamamlayamamış kız çocuklarının eğitimlerinin yarım kalmasına, sosyal konumlarının toplum içinde ‘görünmez’ statüsüne gerilemesine ve ekonomik bakımdan kendisine cinsel, fiziksel ve psikolojik şiddet uygulayan erkeğe bağımlı kalmasına yol açıyor.

Raporda, “Türkiye’de genç ve çocuk nüfusun fazlalığı, sosyal, ekonomik, kültürel ve çevresel faktörlerin etkisiyle bu rapora konu olan sorun içinden çıkılmaz bir hal almaktadır. İktidar her ne kadar ‘Namus cinayetlerini biz bitirdik’ dese de küçük yaşta zorla evlilikler ve çocuk gebelikleriyle birlikte şiddet her gün yeniden üretilmekte ve özellikle kız çocukları ‘canlı canlı’ cinayete kurban edilmektedir” ifadeleri kullanıldı.

Paylaşın

Dünyada Cinsiyet Eşitsizliğini Gidermek 131 Yıl Alabilir

Dünya genelinde cinsiyet eşitsizliğinin giderilmesine yönelik ilerlemenin mevcut hızda devam etmesi durumunda bu farkın ancak 2154’te, yani 131 yıl içinde kapanabileceği tespit edildi.

Bu süre, ekonomik eşitsizliği kapatmak için 169 yıl, siyasi yetkilendirme alanındaki eşitsizliği kapatmak için ise 162 yıl alabilir. Cinsiyet eşitliğinde en yüksek oran İzlanda’da en düşük Afganistan’da. Türkiye, yüzde 63,8 ile cinsiyet eşitliğinde 129’uncu sırada yer aldı.

Dünya çapında kadınlar iş gücüne erkeklere göre daha yüksek oranda katılım sağlamasına karşın bu yıl küresel iş gücünün yüzde 41,9’unu kadınlar oluşturdu.

İsviçre’nin Cenevre kentinde yer alan Dünya Ekonomik Forumu, Küresel Cinsiyet Farkı 2023 Raporu’nu yayınladı.

146 ülkede “ekonomik katılım ve fırsat”, “eğitimsel kazanımlar”, “sağlık ve hayatta kalma” ve “siyasi yetkilendirme” olmak üzere 4 temel alanda cinsiyet eşitsizliğinin değişiminin ölçüldüğü rapora göre, dünyada cinsiyet eşitsizliğini gidermek için sağlanan ilerlemenin hızı yaşanan çeşitli krizler nedeniyle büyük ölçüde yavaşladı.

Cinsiyet eşitsizliği, geçen yıla göre sadece yüzde 0,3 kapandı. Bu yavaş ilerlemede, eğitimsel kazanımlarda cinsiyet eşitliğinin sağlanmasına ilişkin iyileşme ana faktör oldu.

WEF’in raporu yayımlamaya başladığı 2006’dan beri cinsiyet eşitliğinin sağlanmasında sadece yüzde 4,1 iyileşme kaydedildi. Dünyada cinsiyet eşitsizliğinin giderilmesine yönelik ilerlemenin mevcut hızda devam etmesi durumunda bu farkın ancak 2154’te, yani 131 yıl içinde kapanabileceği tespit edildi.

Bu süre, ekonomik eşitsizliği kapatmak için 169 yıl, siyasi yetkilendirme alanındaki eşitsizliği kapatmak için ise 162 yıl alabilir. Cinsiyet eşitliğinde en yüksek oran İzlanda’da en düşük Afganistan’da

Dünyada hiçbir ülkede cinsiyet eşitliği yüzde 100 sağlanamamış olsa da İzlanda yüzde 91,2 ile bu konuda ilk sırada yer aldı ve üst üste 14 yıldır en yüksek oranın görüldüğü ülke oldu.

Bu oran; Norveç’te yüzde 87,9, Finlandiya’da yüzde 86,3, Yeni Zelanda’da yüzde 85,6 ve İsveç’te yüzde 81,5 olarak belirlendi. Almanya’da ise cinsiyet eşitliği oranı yüzde 81,5, Nikaragua’da yüzde 81,1, Namibya’da yüzde 80,2, Litvanya’da yüzde 80 ve Belçika’da yüzde 79,6 oldu.

Belçika, ilk kez cinsiyet eşitliğinin en yüksek olduğu 10 ülke arasına girdi. Türkiye, yüzde 63,8 ile cinsiyet eşitliğinde 129’uncu sırada yer aldı. Afganistan yüzde 40 ile cinsiyet eşitliğinin en düşük ölçüldüğü ülke olurken, bunu yüzde 57 ile Çad, Cezayir, İran ve Pakistan izledi.

Bölgesel bazda Avrupa, yüzde 76,3 ile cinsiyet eşitliğinin en yüksek ölçüldüğü bölge olurken, Avrupa’yı, yüzde 75 ile Kuzey Amerika, yüzde 74,3 ile Latin Amerika ve Karayipler, yüzde 69 ile de Avrasya ve Orta Asya izledi. Sahra Altı Afrika’da bu oran yüzde 68,2, Güney Asya bölgesinde yüzde 63,4 ve Orta Doğu ve Kuzey Afrika’da yüzde 62,6 oldu.

İş gücünün yüzde 41,9’unu kadınlar oluşturuyor

Dünya çapında kadınlar iş gücüne erkeklere göre daha yüksek oranda katılım sağlamasına karşın bu yıl küresel iş gücünün yüzde 41,9’unu kadınlar oluşturdu.

Kadınların kıdemli liderlik pozisyonlarındaki oranı ise yüzde 32,2 ile erkeklere göre 10 puan daha düşük. Küresel işsizlik oranları açısından da kadınlarda işsizlik oranı yüzde 4,5 ile erkeklerdeki yüzde 4,3 işsizlik oranına göre daha yüksek ölçüldü.

(Kaynak: Bianet)

Paylaşın

Taliban Yönetimindeki Afganistan: Kadınlar Arasında İntihar Düşüncesi Salgını

Birleşik Krallık’ın kamu yayımcısı BBC, Taliban’ın 2021 yılında yönetimi ele geçirdiği Afganistan’da kadınların her geçen gün daha fazla baskıya karşılaştığını ve intihar düşüncelerinin yaygınlaştığını yazdı. 

BBC’nin görüştüğü ve kimliğini paylaşmayan bir üniversite öğrencisi, “Sınıfımdaki kadınların çoğunun intihar düşünceleri var. Hepimiz depresyon ve anksiyeteden mustaribiz. Hiç umudumuz yok” dedi.

Soyadını paylaşmayan psikolog Emel ise “Afganistan’da bir intihar düşüncesi salgını var” ifadelerini kullandı.

Uluslararası medyada ülkedeki açlığın ve ekonomik krizin gündemde tutulduğuna fakat akıl sağlığı sorunlarının tartışılmadığına dikkat çeken Emel, “Sanki insanlar yavaş yavaş zehirleniyor. Gün geçtikçe umutlarını kaybediyorlar” dedi.

Psikolog, Taliban aralıkta üniversite eğitimini yasaklama kararını açıkladığında, iki gün içinde 170 kişiden acil destek talebi aldığını söyledi. Günde en az 10 kişinin destek için kendisini aradığını belirten Emel, taleplerin çoğunun kadınlardan ve kız çocuklarından geldiğini belirtti.

Afganistan ve Taliban

Taliban Afganistan’da yönetimi elinde bulunduran Diyubendi İslamcı hareket ve askeri organizasyondur. Kendilerine Afganistan İslam Emirliği demekte olup ülke içinde bir savaş (veya cihat) sürdürmüştür.

İslam şeriatını yayma amacıyla Molla Muhammed Ömer tarafından 1994 yılında kurulan Taliban’ın 2016’dan beri lideri Mevlevi Hibetullah Ahundzade’dir.

Taliban, 1996’dan 2001’e kadar, Afganistan’ın kabaca dörtte üçüne hükmetmiş ve kendilerine göre yorumladıkları şeriatı uygulamıştır. 1994 yılında Afgan İç Savaşı’nın önde gelen gruplarından biri olarak ortaya çıkmıştı ve büyük ölçüde Afganistan’ın doğu ve güneyindeki Peştun bölgelerindeki geleneksel İslami okullarda (medreselerde) eğitim görmüş ve Sovyet-Afgan Savaşı’nda savaşmış öğrencilerden (talebe) oluşmaktaydı.

Muhammed Ömer’in önderliğindeki hareket, Mücahid liderlerinden aldığı güçle Afganistan’ın çoğu bölgesine yayıldı. 1996’da totaliter Afganistan İslam Emirliği kuruldu ve Afganistan’ın başkenti Kandahar’a transfer edildi. 11 Eylül saldırılarının ardından Aralık 2001’de Amerikan liderliğindeki Afganistan işgaliyle devrilene kadar ülkenin çoğunu kontrol etti.

En etkin dönemlerinde, Taliban hükûmeti diplomatik olarak yalnızca Pakistan, Suudi Arabistan ve Birleşik Arap Emirlikleri tarafından tanındı. Grup daha sonra Afganistan Savaşı’nda Amerikan destekli Hamid Karzai yönetimine ve NATO liderliğindeki Uluslararası Güvenlik Destek Gücü’ne karşı bir direniş hareketi olarak yeniden bir araya geldi.

Taliban, birçok Afgan’a uygulanan sert muameleyle sonuçlanan şeriat yorumu nedeniyle uluslararası alanda kınandı. 1996’dan 2001’e kadar olan iktidarları sırasında, Taliban ve müttefikleri Afgan sivillere karşı katliamlar gerçekleştirdi, açlıktan ölmek üzere olan 160.000 sivile Birleşmiş Milletler’in gıda tedarikini engelledi ve yakıp yıkma taktiği uyarınca geniş ve verimli toprakları yakarak on binlerce evi yok etti.

Taliban, Afganistan’ı kontrol ederken, insanları veya diğer canlıları tasvir eden resimler ve filmler ile def haricinde bir enstrümanın kullanıldığı müziği yasakladı, kadınların okula gitmesini engelledi, kadınların sağlık hizmetleri dışındaki işlerde çalışmasını yasakladı (erkek doktorların kadınları görmesi de yasaklandığı için) ve kadınların dışarıda bir erkek akraba ile dolaşmalarını ve burka giymelerini zorunlu kıldı.

Belirli kuralları çiğneyen kadınlar alenen kırbaçlandı veya idam edildi. Dini ve etnik azınlıklar, Taliban yönetimi altında ağır bir şekilde ayrımcılığa uğradı. Birleşmiş Milletler’e göre, 2010’da Afgan sivil ölümlerinin %76’sından, 2011 ve 2012’de ise %80’inden Taliban ve müttefikleri sorumluydu. Kültürel soykırıma da girişen Taliban, Bamyan’ın 1500 yıllık Buda heykelleri de dahil olmak üzere çok sayıda anıtı yok etmiştir.

Taliban’ın ideolojisi; Diyubendi köktendinciliği ve militan İslamcılığın, Peştunvali olarak bilinen Peştun sosyal ve kültürel normlarıyla birleştirilmesine dayanan “yeni” bir şeriat hukuku biçimi olarak tanımlanmıştır.

Uluslararası topluluklar ve Afgan hükûmeti; sıklıkla Pakistan’ın Servislerarası İstihbarat’ını ve ordusunu; kuruluşunda, iktidarda oldukları süre boyunca ve direniş süreci boyunca Taliban’a destek sağlamakla suçlamıştır. Pakistan ise 11 Eylül saldırılarından sonra gruba yönelik tüm desteğini kestiğini belirtmiştir. 2001 yılında, El Kaide lideri Usame bin Ladin komutasındaki 2.500 Arap’ın Taliban için savaştığı bildirilmiştir.

2020’nin Şubat ayında Trump yönetimi, 1 Mayıs 2021 itibarıyla tüm Amerikan güçlerinin Afganistan’dan çekileceğine dair Taliban ile anlaşma imzaladı. Karşılığında Taliban, El Kaide gibi terörist gruplarıyla bağlantısını kesecek, şiddeti azaltacak ve Amerika destekli Afgan hükûmetiyle müzakere edecekti. Her iki taraf da bu anlaşmanın şartlarını tam olarak yerine getirmese de, çekilme başladı.

15 Ağustos 2021’de Kabil’in düşmesiyle Taliban, Afganistan yönetimine tekrar sahip oldu.

Paylaşın

Mayıs Ayında 40 Kadın Katledildi

Mayıs ayında 40 kadın öldürülürken, 22 kadın da şüpheli bir şekilde ölü bulundu. 40 kadının 12’si evli olduğu erkek, 8’i tanıdığı biri, 7’si birlikte olduğu erkek, 3’ü eskiden evli olduğu erkek, 3’ü eskiden birlikte olduğu erkek, 3’ü oğlu, 2’si kardeşi, 2’si akrabası tarafından öldürüldü.

Haber Merkezi / Kadınların 30’u evinde, 7’si sokakta, 1’i arabada, 1’i ıssız bir yerde öldürüldü. 1 kadının öldürüldüğü yer tespit edilemedi. Öldürülen kadınların 20’si ateşli silahlarla, 14’ü kesici aletlerle, 4’ü darp edilerek, 1’i boğularak, 1’i yakılarak öldürüldü.

Kadın Cinayetlerini Durduracağız Platformu (KDCP) 2023 Mayıs Raporu’nu yayınladı. Raporda şu ifadelere yer verildi:

“Bu ay 40 kadın cinayeti işlenmiş, 22 kadın şüpheli bir şekilde ölü bulunmuştur. Öldürülen 40 kadından 7’si boşanmak istemek, barışmayı reddetmek, evlenmeyi reddetmek, ilişkiyi reddetmek gibi kendi hayatına dair karar almak istemesi bahanesi ile, 1’i ekonomik bahane ile, 2’si boşanmaya sebep olduğu bahanesi ile, 1’i tokat attığı bahanesi ile, 1’i gürültü bahanesiyle öldürüldü. 28’inin ise hangi bahaneyle öldürüldüğü tespit edilemedi.

28 kadının hangi bahaneyle öldürüldüğünün tespit edilememesi, kadına yönelik şiddetin ve kadın cinayetlerinin görünmez kılınmasının bir sonucudur. Kadınların kim tarafından, neden öldürüldüğü tespit edilmedikçe; adil yargılama yapılmayıp şüpheli, sanık ve katiller caydırıcı cezalar almadıkça, önleyici tedbirler uygulanmadıkça şiddet boyut değiştirerek sürmeye devam ediyor.

Kadınlar kimler tarafından öldürüldü?

Mayıs ayında öldürülen 40 kadının 12’si evli olduğu erkek, 8’i tanıdığı biri, 7’si birlikte olduğu erkek, 3’ü eskiden evli olduğu erkek, 3’ü eskiden birlikte olduğu erkek, 3’ü oğlu, 2’si kardeşi, 2’si akrabası tarafından öldürülmüştür. Bu ay kadınların yüzde 30’u evli olduğu erkek tarafından öldürüldü.

Kadınlar en çok evlerinde öldürüldü

Kadınların 30’u evinde, 7’si sokakta, 1’i  arabada, 1’i ıssız bir yerde öldürülmüştür. 1 kadının öldürüldüğü yer tespit edilememiştir. Bu ay öldürülen kadınların yüzde 75’i evlerinde öldürüldü.

Kadınlar en çok ateşli silah  ile öldürüldü

Bu ay öldürülen kadınların 20’si ateşli silahlarla, 14’ü kesici aletlerle, 4’ü darp edilerek, 1’i boğularak, 1’i yakılarak öldürüldü. Bu ay öldürülen kadınların yüzde 50’si ateşli silah ile öldürüldü.

Şüpheli kadın ölümleri derhal aydınlatılmalıdır

Bir süredir raporlarımızda da açıkladığımız gibi intihar veya doğal ölüm gibi sunulan şüpheli kadın ölümleri ve şüpheli bir şekilde ölü bulunan kadın sayısında pandemi süreciyle birlikte çok ciddi bir artış yaşanmaktadır. Şüpheli kadın ölümleri, maalesef kadın cinayetlerinden daha da zorlu olabilmektedir.

Kadınların öldürülüp öldürülmediği, gerçekten kaza ile mi öldükleri, kadınların toplumsal cinsiyet temelli öldürülüp öldürülmediği (kadın cinayeti olup olmadığı), intihar edip etmedikleri veya intihara sürüklenip sürüklenmediklerinin açığa çıkarılması gerekmektedir.”

Paylaşın

Türkiye’de Annelerin Yaş Ortalaması Yükseldi

2001 yılında doğumlarını gerçekleştiren annelerin ortalama yaşı 26,7’yken, 2022 yılında 29,2 oldu. İlk doğumunu 2022 yılında gerçekleştiren annelerin ortalama yaşı ise 26,8 oldu.

Haber Merkezi / Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK), Doğum İstatistikleri 2022 verilerini açıkladı.

Buna göre, canlı doğan bebek sayısı 2022 yılında 1 milyon 35 bin 795 oldu. Canlı doğan bebeklerin yüzde 51,4’ü erkek, yüzde 48,6’sı kız oldu.

Toplam doğurganlık hızı, bir kadının doğurgan olduğu dönem olan 15-49 yaş grubunda doğurabileceği ortalama çocuk sayısını ifade etmektedir.

Toplam doğurganlık hızı, 2001 yılında 2,38 çocuk iken 2022 yılında 1,62 çocuk olarak gerçekleşti. Yani, bir kadının doğurgan olduğu dönem boyunca doğurabileceği ortalama çocuk sayısı 2022 yılında 1,62 oldu. Bu durum, doğurganlığın nüfusun yenilenme düzeyi olan 2,10’un altında kaldığını gösterdi.

Toplam doğurganlık hızının en yüksek olduğu il 2022 yılında 3,59 çocuk ile Şanlıurfa oldu. Bu ili 2,94 çocuk ile Şırnak, 2,62 çocuk ile Mardin izledi.

Toplam doğurganlık hızının en düşük olduğu il ise 1,18 çocuk ile Kütahya ve Zonguldak oldu. Bu illeri 1,21 çocuk ile Karabük, 1,26 çocuk ile Bartın izledi.

Avrupa Birliği üyesi 27 ülkenin toplam doğurganlık hızları incelendiğinde, 2021 yılında en yüksek toplam doğurganlık hızına sahip olan ülkenin 1,84 çocuk ile Fransa olduğu, en düşük toplam doğurganlık hızına sahip olan ülkenin ise 1,13 çocuk ile Malta olduğu görüldü. Toplam doğurganlık hızı 2021 yılında binde 1,71 olan Türkiye, Avrupa Birliği üyesi ülkeler arasında 6. sırada yer aldı.

Kaba doğum hızı, bin nüfus başına düşen canlı doğum sayısını ifade etmektedir. Kaba doğum hızı, 2001 yılında binde 20,3 iken 2022 yılında binde 12,2 oldu. Diğer bir ifade ile 2001 yılında bin nüfus başına 20,3 doğum düşerken, 2022 yılında 12,2 doğum düştü.

Kaba doğum hızı illere göre incelendiğinde, 2022 yılında kaba doğum hızının en yüksek olduğu il binde 27,3 ile Şanlıurfa oldu. Bu ili binde 23,7 ile Şırnak, binde 21,2 ile Mardin izledi.

Kaba doğum hızının en düşük olduğu il ise binde 7,4 ile Zonguldak oldu. Bu ili binde 8,2 ile Bartın ve Çanakkale, binde 8,3 ile Giresun izledi.

Türkiye’nin kaba doğum hızının Avrupa Birliği üyesi 27 ülkenin kaba doğum hızlarından daha yüksek olduğu görüldü. Avrupa Birliği üyesi 27 ülkenin kaba doğum hızları incelendiğinde, 2021 yılında en yüksek kaba doğum hızına sahip olan ülkenin binde 12,0 ile İrlanda olduğu, en düşük kaba doğum hızına sahip olan ülkenin ise binde 6,8 ile İtalya olduğu görüldü.

Yaşa özel doğurganlık hızı, belli bir yaş grubunda bin kadın başına düşen ortalama canlı doğan çocuk sayısını ifade etmektedir.

Yaş grubuna göre doğurganlık hızı incelendiğinde, 2001 yılında en yüksek yaşa özel doğurganlık hızı binde 144 ile 20-24 yaş grubunda iken 2022 yılında binde 107 ile 25-29 yaş grubunda görüldü. Bu durum, doğurganlığın kadının daha ileri yaşlarında gerçekleştiğini gösterdi.

Adölesan doğurganlık hızı, 15-19 yaş grubunda bin kadın başına düşen ortalama canlı doğan çocuk sayısını ifade etmektedir.

Adölesan doğurganlık hızı, 2001 yılında binde 49 iken 2022 yılında binde 12’ye düştü. Diğer bir ifadeyle, 2022 yılında 15-19 yaş grubundaki her bin kadın başına 12 doğum düştü.

Avrupa Birliği üyesi 27 ülkenin adölesan doğurganlık hızları incelendiğinde, 2021 yılında en yüksek adölesan doğurganlık hızının olduğu ülke binde 37 ile Bulgaristan, en düşük adölesan doğurganlık hızının olduğu ülke ise binde 1 ile Danimarka oldu. Adölesan doğurganlık hızı 2021 yılında binde 13 olan Türkiye, Avrupa Birliği üyesi 7 ülke ile beraber Avrupa Birliği ortalamasının üzerinde yer aldı.

Doğumlarını 2001 yılında gerçekleştiren annelerin ortalama yaşı 26,7 iken 2022 yılında 29,2 oldu. İlk doğumunu 2022 yılında gerçekleştiren annelerin ortalama yaşı ise 26,8 oldu.

İlk doğumdaki ortalama anne yaşı illere göre incelendiğinde, 2022 yılında ilk doğumda ortalama anne yaşının en yüksek olduğu il 28,4 ile İstanbul oldu. Bu ili 28,3 yaş ile Trabzon, 28,2 yaş ile Tunceli ve Rize izledi.

İlk doğumdaki ortalama anne yaşının en düşük olduğu il ise 23,8 ile Ağrı oldu. Bu ili 24,2 yaş ile Muş ve Şanlıurfa, 24,6 yaş ile Kilis izledi.

Doğumların 2022 yılında yüzde 3,2’si çoğul doğum olarak gerçekleşirken, bu doğumların yüzde 96,4’ü ikiz, yüzde 3,5’i üçüz ve yüzde 0,1’ü dördüz ve daha fazla bebek olarak gerçekleşti.

Doğum sırasına göre doğumlar incelendiğinde, 2022 yılında doğumların yüzde 38,2’sinin ilk, yüzde 30,7’sinin ikinci, yüzde 17,5’inin üçüncü, yüzde 12,7’sinin ise dördüncü ve üzeri doğum olarak gerçekleştiği görüldü.

Paylaşın

Nisan Ayında En Az 24 Kadın Öldürüldü

Erkekler, nisan ayında en az 24 kadını öldürdü; geçen yıl aynı ay bu sayı 29 idi. Erkekler, en az altı kadını koruma kararına rağmen öldürdü. Erkekler, kadınların yanındaki üç erkeği de öldürdü.

Erkekler beş kadını “ayrılmak istediği”, bir kadını “gürültü yaptığı” için öldürdü. Erkekler, üç kadını “miras” için öldürürken, erkeklerin en az 15 kadını öldürme “bahanesi” basına yansımadı.

12 kadını kocası, eski kocası, sevgilisi erkekler, dört kadını oğlu, üç kadını komşusu, bir kadını meslektaşı, bir kadını arkadaşı, bir kadını çalışanın oğlu, bir kadını akrabası öldürdü. Bir kadını öldüren erkeğin yakınlık derecesi basına yansımadı.

Erkekler, altı kadını sokak, park, iş yeri gibi ev dışı alanlarda, 17 kadını ev içinde öldürdü. Erkeklerin bir kadını nerede öldürdüğü bilgisi basına yansımadı.

Erkekler, üç kadını kesici aletlerle, 19 kadını ateşli silahla öldürdü. Erkekler bir kadını boğarak bir kadını da darp ederek öldürdü.

Çocuk Cinayeti

Erkekler Nisan’da en az üç çocuğu öldürdü. Geçen yıl aynı ay sayı bir idi. Bir çocuğu iki komşusu, iki çocuğu da babası öldürdü. Öldürülen çocuklardan biri Suriyeliydi.

Erkekler bir çocuğu iple boğarak, iki çocuğu ateşli silahlarla öldürdü. Erkekler iki çocuğu ev içinde öldürdü, bir çocuğu nerede öldürdüğü bilgisi basına yansımadı.

Nisan 2023’te erkekler en az beş kadını taciz etti. Bu sayı geçen yıl aynı ay da 14 idi. Erkekler, dört kadınları sözlü ve fiziki yollarla taciz etti. Bir kadının da görüntüsünü çekti. Erkekler, beş kadını da sokak, durak ve toplu taşıma araçlarında taciz etti.

Çocuk İstismarı

Erkekler, Nisan’da en az dört kız ve oğlan çocuğunu istismar etti. Geçen yıl aynı ay bu sayı 18 idi. Çocuklardan biri Suriyeliydi.

Erkekler, dört çocuğu da sokak, okul etrafı gibi ev dışı alanlarda istismar etti. Üç çocuğu istismar eden erkeğin yakınlık derecesi basına yansımadı, bir çocuğu da market sahibi istismar etti.

Cinsel Saldırı/ Tecavüz

Nisan’da erkekler basına yansıyan bilgilere göre bir kadına tecavüz etti. Geçen yıl aynı ay bu sayı iki idi. Kadına cinsel saldırıda bulunan erkeğin yakınlık derecesi basına yansımadı.

Erkekler, Nisan’da 56 kadına şiddet uyguladı. Geçen yıl, aynı ay bu sayı, 52 idi. Erkeklerin şiddet uyguladığı en az aldı kadın “ağır” hasta olarak hastaneye kaldırıldı. Erkekler en az yedi kadına “koruma kararını” ihlal ederek şiddet uyguladı.

En az 47 kadını kocası, sevgilisi erkekler yaraladı. Bir kadını oğlu, bir kadını hasta yakını iki erkek, bir kadını akrabası, iki kadını arkadaşı, bir kadını da oğlu yaraladı. Bir kadını da bir erkek sürücü yaraladı. Üç kadını yaralayan erkeklerin yakınlık derecesi basına yansımadı.

Erkekler, 14 kadını “ayrılmak istediği” barışmak istemediği için altı kadını da kıskandığı için yaraladı. Erkeklerin 36 kadını yaralama bahanesi basına yansımadı.

Erkekler, 43 kadını darp ederek, bir kadını Molotof atarak, sekiz kadını ateşli silahlarla, dört kadını kesici aletle yaraladı.

Erkekler, 39 kadını ev içinde, sekiz kadını ormanlık alan, gazino ve sokak gibi ev dışı alanlarda yaraladı. Erkeklerin dokuz kadını nerede yaraladığı bilgisi basına yansımadı.

Nisan’da basına yansıyan erkeklerin kadınları seks işçiliğine zorlama vakası yansımadı.

(Kaynak: Bianet / Evrim Kepenek)

Paylaşın

Çocuk Evliliklerinin Ortadan Kalkması İçin 300 Yıl Daha Gerekiyor

Birleşmiş Milletler (BM) Çocuklara Yardım Fonu (UNICEF), çocuk evliliklerini yeryüzünde tamamen ortadan kaldırmak için 300 yıl daha beklemek gerektiğine işaret etti.

UNICEF verilerine göre, dünyada 18 yaş altı evlenen kız ve kadınların sayısı 640 milyon. Hindistan ise çocuk evliliklerinin en fazla yaşandığı ülkeler arasında açık farkla ilk sırada geliyor.

Dünyada çocuk evliliklerini en yaygın yaşandığı bölge olarak Güney Asya gösterilirken, bugünün verilerine göre çocuk yaşta evlenen 640 milyon kadının yüzde 45’inin bu bölgede yaşadığı tahmin ediliyor.

Birleşmiş Milletler Çocuklara Yardım Fonu (UNICEF), dünyada çocuk evliliklerin sayısının azaldığını ancak bu düşüşün istenilen düzeyde olmadığı uyarısında bulundu.

UNICEF, çocuk evliliklerini yeryüzünde tamamen ortadan kaldırmak için 300 yıl daha beklemek gerektiğine işaret etti.

UNICEF’in konuyla ilgili raporunu kaleme alan Claudia Cappa AFP’ye yaptığı açıklamada, “Özellikle son 10 yılda çocuk yaşta evlilik uygulamasına son verilmesi konusunda kesinlikle ilerleme kaydettik. Maalesef bu ilerleme hala yeterli değil.” diyerek konuyla ilgili endişesini dile getirdi.

UNICEF verilerine göre, dünyada 18 yaş altı evlenen kız ve kadınların sayısı 640 milyon.

Buna göre her yıl 18 yaş altı 12 milyon genç kız gelin oluyor. Bununla birlikte yeni veriler son 25 yılda çocuk evliliklerin sayısının düştüğünü ortaya koyuyor.

1997’de 20-24 yaş arası genç kadınların yüzde 25’nin 18 yaşından önce evlendiğini ortaya koyan rapora göre, 2012’de bu oran yüzde 23’e, 2022’de ise yüzde 19’a düştü.

Raporda, bu eğilimin sürmesi halinde 2023 yılına gelindiğinde çocuk gelin sayısının 9 milyona düşeceği saptamasında bulunuldu.

Cappa, AFP’ye açıklamasında, bu evliliklerin çoğunun 12 ila 17 yaşlarındaki kızları içerdiğini belirterek, “Mevcut hızda, çocuk evliliklerini ortadan kaldırmak için 300 yıl beklememiz gerekebilir.” ifadesini kullandı.

Çocuk evliliklerinin ortadan kaldırılması konusunda göreceli ilerleme sağlandığını kaydeden UNICEF, bununla birlikte, Covid-19 salgınının, küresel çatışmaların ve iklim değişikliğinin artan etkilerinin bu alanda zor elde edilen kazanımları tersine çevirebileceği endişesini dile getirdi.

Rapora göre, sadece Codvid-19 salgının 2020 ila 2030 arasında ilave 10 milyona yakın çocuk evliliğine yol açması bekleniyor.

Dünyada çocuk evliliklerini en yaygın yaşandığı bölge olarak Güney Asya gösterilirken, bugünün verilerine göre çocuk yaşta evlenen 640 milyon kadının yüzde 45’inin bu bölgede yaşadığı tahmin ediliyor.

Hindistan ise çocuk evliliklerinin en fazla yaşandığı ülkeler arasında açık farkla ilk sırada geliyor.

(Kaynak: Euronews Türkçe)

Paylaşın

Türkiye’de Kadınlar Erkeklerden Daha Uzun Yaşıyor!

TÜİK verilerine göre, Türkiye’de 2018-2020 döneminde erkeklerde 75,6 yıl olan doğuşta beklenen yaşam süresi, 2019-2021 döneminde 75 yıl, kadınlarda ise 81,1 yıl iken 80,5 yıl oldu.

Haber Merkezi / Genel olarak kadınlar erkeklerden daha uzun süre yaşadığı görülürken, erkekler ve kadınlar arasındaki doğuşta beklenen yaşam süresi farkı 5,5 yıl olarak kaydedildi.

Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK), 2018-2020 ve 2019-2021 Hayat Tabloları verilerini yayımladı.

Açıklanan verilere göre, yeni doğmuş bir bireyin mevcut ölümlülük risklerine maruz kalması durumunda yaşaması beklenen ortalama yıl sayısı olarak tanımlanan “doğuşta beklenen yaşam süresi” Türkiye’de 2018-2020 döneminde 78,3 yıl iken, 2019-2021 döneminde 77,7 oldu.

Türkiye’de 2018-2020 döneminde erkeklerde 75,6 yıl olan doğuşta beklenen yaşam süresi, 2019-2021 döneminde 75 yıl, kadınlarda ise 81,1 yıl iken 80,5 yıl oldu. Genel olarak kadınlar erkeklerden daha uzun süre yaşadığı görülürken, erkekler ve kadınlar arasındaki doğuşta beklenen yaşam süresi farkı 5,5 yıl olarak kaydedildi.

Çalışma çağının başlangıcı olan 15 yaşındaki kişilerin ortalama kalan yaşam süresi 63,6 yıl oldu. Erkekler için bu süre 61 yıl iken kadınlarda 66,4 yıl olarak istatistiklere girdi.

Ülkemizde, 30 yaşında olan bir kişinin kalan yaşam süresi ortalama 49,7 yıl oldu. Erkekler için bu süre 47,2 yıl iken kadınlarda 52,3 yıl oldu. Bu yaş için kadın ve erkek arasındaki beklenen yaşam süresi farkı 5,1 yıldır.

Türkiye genelinde, 50 yaşında olan bir kişinin kalan yaşam süresi ortalama 30,5 yıl oldu. Erkekler için bu süre 28,2 yıl iken kadınlarda 32,9 yıl oldu.

Türkiye’de 2018-2020 dönemi hayat tabloları verilerine göre, 65 yaşında olan bir kişinin kalan yaşam süresi ortalama 17,8 yıl olarak hesaplandı. Erkekler için bu süre 15,9 yıl iken kadınlarda 19,4 yıl oldu. Diğer bir ifade ile 65 yaşındaki kadınların erkeklerden ortalama 3,5 yıl daha uzun yaşaması beklenmektedir.

Ankara’da yaşam daha uzun

Doğuşta beklenen yaşam süresinin en yüksek olduğu il 80,8 yıl ile Gümüşhane oldu. Gümüşhane’yi, 80,7 yıl ile Muğla, 80,3 yıl ile Tunceli ve Trabzon takip etti. Beklenen yaşam süresinin en düşük olduğu il ise 76,1 yıl ile Kilis oldu. Kilis’i 76,4 yıl ile Gaziantep ve 76,8 yıl ile Ağrı izledi.

Erkeklerde doğuşta beklenen yaşam süresinin en yüksek olduğu il 78,1 yıl ile Gümüşhane oldu. Gümüşhane’yi 77,7 yıl ile Muğla ve 77,3 yıl ile Antalya izledi. Erkeklerde beklenen yaşam süresinin en düşük olduğu il ise 73,5 yıl ile Kilis oldu. Kilis’i 73,8 yıl ile Gaziantep ve 74,1 yıl ile Ağrı takip etti.

Kadınlarda doğuşta beklenen yaşam süresinin en yüksek olduğu il 84,1 yıl ile Tunceli oldu. Tunceli’yi 84 yıl ile Muğla ve 83,8 yıl ile Trabzon izledi. Kadınlarda beklenen yaşam süresinin en düşük olduğu il ise 78,8 yıl ile Kilis oldu. Kilis’i 79 yıl ile Gaziantep ve 79,3 yıl ile Van takip etti.

En fazla nüfusun bulunduğu İstanbul, doğuşta beklenen yaşam süresinde 79,1 yıl ile Türkiye ortalamasının üstünde yer aldı. Bu değer, erkeklerde 76,2 yıl iken, kadınlarda 82 yıl oldu. Doğuşta beklenen yaşam süresinde Ankara da 79,3 yıl ile Türkiye ortalamasının üstünde yer aldı. Bu değer, erkeklerde 76,5 yıl iken kadınlarda 82 yıl oldu.

Paylaşın

Taliban, Kadınların Ramazan Kutlamalarına Katılmasını Yasakladı

2021 yılında Afganistan’da yönetimi ele geçiren Taliban, ülkenin iki (Baghlan ve Thakkar) ilinde kadınların gruplar halinde dışarı çıkması ve Ramazan kutlamalarına katılmasını yasakladı.

Haber Merkezi / Yetkililer, yasağın, kadın ve erkek etkileşiminden kaçınmanın ve başörtüsüyle ilgili kuralları sıkılaştırmanın bir parçası olduğunu söylüyor.

Taliban, bu ayın başlarında, kadınların, aileleri ile otellerde ve açık alanlarda yemek yemeleri yasaklamıştı.

Afganistan ve Taliban

Taliban Afganistan’da yönetimi elinde bulunduran Diyubendi İslamcı hareket ve askeri organizasyondur. Kendilerine Afganistan İslam Emirliği demekte olup ülke içinde bir savaş (veya cihat) sürdürmüştür.

İslam şeriatını yayma amacıyla Molla Muhammed Ömer tarafından 1994 yılında kurulan Taliban’ın 2016’dan beri lideri Mevlevi Hibetullah Ahundzade’dir.

Taliban, 1996’dan 2001’e kadar, Afganistan’ın kabaca dörtte üçüne hükmetmiş ve kendilerine göre yorumladıkları şeriatı uygulamıştır. 1994 yılında Afgan İç Savaşı’nın önde gelen gruplarından biri olarak ortaya çıkmıştı ve büyük ölçüde Afganistan’ın doğu ve güneyindeki Peştun bölgelerindeki geleneksel İslami okullarda (medreselerde) eğitim görmüş ve Sovyet-Afgan Savaşı’nda savaşmış öğrencilerden (talebe) oluşmaktaydı.

Muhammed Ömer’in önderliğindeki hareket, Mücahid liderlerinden aldığı güçle Afganistan’ın çoğu bölgesine yayıldı. 1996’da totaliter Afganistan İslam Emirliği kuruldu ve Afganistan’ın başkenti Kandahar’a transfer edildi. 11 Eylül saldırılarının ardından Aralık 2001’de Amerikan liderliğindeki Afganistan işgaliyle devrilene kadar ülkenin çoğunu kontrol etti.

En etkin dönemlerinde, Taliban hükûmeti diplomatik olarak yalnızca Pakistan, Suudi Arabistan ve Birleşik Arap Emirlikleri tarafından tanındı. Grup daha sonra Afganistan Savaşı’nda Amerikan destekli Hamid Karzai yönetimine ve NATO liderliğindeki Uluslararası Güvenlik Destek Gücü’ne karşı bir direniş hareketi olarak yeniden bir araya geldi.

Taliban, birçok Afgan’a uygulanan sert muameleyle sonuçlanan şeriat yorumu nedeniyle uluslararası alanda kınandı. 1996’dan 2001’e kadar olan iktidarları sırasında, Taliban ve müttefikleri Afgan sivillere karşı katliamlar gerçekleştirdi, açlıktan ölmek üzere olan 160.000 sivile Birleşmiş Milletler’in gıda tedarikini engelledi ve yakıp yıkma taktiği uyarınca geniş ve verimli toprakları yakarak on binlerce evi yok etti.

Taliban, Afganistan’ı kontrol ederken, insanları veya diğer canlıları tasvir eden resimler ve filmler ile def haricinde bir enstrümanın kullanıldığı müziği yasakladı, kadınların okula gitmesini engelledi, kadınların sağlık hizmetleri dışındaki işlerde çalışmasını yasakladı (erkek doktorların kadınları görmesi de yasaklandığı için) ve kadınların dışarıda bir erkek akraba ile dolaşmalarını ve burka giymelerini zorunlu kıldı.

Belirli kuralları çiğneyen kadınlar alenen kırbaçlandı veya idam edildi. Dini ve etnik azınlıklar, Taliban yönetimi altında ağır bir şekilde ayrımcılığa uğradı. Birleşmiş Milletler’e göre, 2010’da Afgan sivil ölümlerinin %76’sından, 2011 ve 2012’de ise %80’inden Taliban ve müttefikleri sorumluydu. Kültürel soykırıma da girişen Taliban, Bamyan’ın 1500 yıllık Buda heykelleri de dahil olmak üzere çok sayıda anıtı yok etmiştir.

Taliban’ın ideolojisi; Diyubendi köktendinciliği ve militan İslamcılığın, Peştunvali olarak bilinen Peştun sosyal ve kültürel normlarıyla birleştirilmesine dayanan “yeni” bir şeriat hukuku biçimi olarak tanımlanmıştır.

Uluslararası topluluklar ve Afgan hükûmeti; sıklıkla Pakistan’ın Servislerarası İstihbarat’ını ve ordusunu; kuruluşunda, iktidarda oldukları süre boyunca ve direniş süreci boyunca Taliban’a destek sağlamakla suçlamıştır. Pakistan ise 11 Eylül saldırılarından sonra gruba yönelik tüm desteğini kestiğini belirtmiştir. 2001 yılında, El Kaide lideri Usame bin Ladin komutasındaki 2.500 Arap’ın Taliban için savaştığı bildirilmiştir.

2020’nin Şubat ayında Trump yönetimi, 1 Mayıs 2021 itibarıyla tüm Amerikan güçlerinin Afganistan’dan çekileceğine dair Taliban ile anlaşma imzaladı. Karşılığında Taliban, El Kaide gibi terörist gruplarıyla bağlantısını kesecek, şiddeti azaltacak ve Amerika destekli Afgan hükûmetiyle müzakere edecekti. Her iki taraf da bu anlaşmanın şartlarını tam olarak yerine getirmese de, çekilme başladı.

15 Ağustos 2021’de Kabil’in düşmesiyle Taliban, Afganistan yönetimine tekrar sahip oldu.

Paylaşın