İran, Yasaklara Uymayan Kadınları ‘Mobil Mahkemelerde’ Yargılamaya Hazırlanıyor

İran İslam Cumhuriyeti, yasaklara uymayan kadınları anında yargılayıp derhal cezaevine göndermek için, “kamusal alanlarda kuracağı mobil mahkemelerde” yargılama hazırlıkları yapıyor.

Okullarda da kadın öğrenciler, Eğitim Bakanlığı’nın yaptırımlarına maruz kalabilecek, sanal medyada tesettürsüz görsel içerikleri paylaşan “ünlüler” de 10 yıla kadar hapis cezasıyla yargılanabilecek.

İran İçişleri Bakanı Ahmet Vahidi, “İffet Yasası” Meclis gündemine gelmezden aylar önce kamusal alanda başlarını örtmeyen kadınları baskılayacak bir dizi yönetmeliğe de onay verdi. Bu yönetmelikler İran Devrim Muhafızları, istihbarat birimleri, polis ve askere yeni yetkiler tanıyor.

İran İslam Cumhuriyeti, tesettür emirlerine boyun eğmeyen kadınlar için seyyar düzmece mahkeme uygulamasına geçiyor. Buna göre, alışveriş merkezleri ve benzeri kamusal alanlarda başörtüsü takma kuralına aykırı davranan kadınları anında yargılayıp derhal cezaevine göndermek üzere “mobil mahkemeler” kurulabilecek.

Mezopotamya Ajansı’nın BBC Farsî’nin eriştiği  “gizli belgeler”den aktardığına göre, kadınların “kamusal alanlardaki mobil mahkemelerde” yargılanması hazırlıkları yapılıyor.

Nisan ve Mayıs 2023 tarihli belgelerde, İran yargısının kıyafet kurallarına uymayan kadınlar için alışveriş merkezleri gibi kamusal alanlarda “mobil mahkemeler” kurabileceğinden söz ediliyor.  Okullarda da kadın öğrenciler, Eğitim Bakanlığı’nın yaptırımlarına maruz kalabilecek, sanal medyada tesettürsüz görsel içerikleri paylaşan “ünlüler” de 10 yıla kadar hapis cezasıyla yargılanabilecek.

İran İslam Cumhuriyeti’nden konuyla ilgili bir yorum gelmezken, belgelerin bazılarını yayımlayan bir İran gazetesine karşı “çok gizli belgeleri açıklama” suçlamasıyla soruşturma açıldı. Gizli belgelerde sözü geçen düzenlemelerden bazıları “Tesettür ve İffet Yasası’na” dahil edilmek üzere. İran yasama organı İslamî Şûra Meclisi’nce Eylül’de onaylanan bu hükümler halen İran Anayasa Koruma Komitesi’nin onayını bekliyor. Komite yasayı kabul eder etmez yeni kurallar uygulamaya girecek.

Medyaya sızan belgelere göre İran İçişleri Bakanı Ahmet Vahidi, “İffet Yasası” Meclis gündemine gelmezden aylar önce kamusal alanda başlarını örtmeyen kadınları baskılayacak bir dizi yönetmeliğe de onay verdi. Bu yönetmelikler İran Devrim Muhafızları, istihbarat birimleri, polis ve askere yeni yetkiler tanıyor.

Buna göre: Polis, Eğitim Bakanlığı’nın gerekli yaptırımları uygulayabilmesi için başlarını açan kadın öğrencileri belgeleyecek.

Sanal medyada başlarını örtmeyen veya başörtüsü kullanmamaya teşvik eden ünlüler ve influencerlar “yozlaşmaya teşvikten” 10 yıla kadar hapis cezası alabilecek. Yetkililer bu kişilerin evlerine girerek, elektronik cihazlarına el koyabilecek.

Başörtüsü kurallarına uymayan işyerleri, yetkililer tarafından mühürlenebilecek veya kapatılabilecek. İşyerlerinin başörtüsü kurallarına uymayan kadın müşterilerine hizmet vermemesi, işyerini terk etmeye zorlaması veya kolluk kuvvetlerini çağırması bekleniyor.

Özellikle okullar ve üniversitelerin yakınlarında bulunan ve geçen yılki protestolarda oynadıkları roller yüzünden “günah yuvası” olarak görülen kafeler kapatılacak.

Başörtüsü takmamaya direnen kadınlara “yozlaşmaya teşvik” suçlaması yöneltilebilecek.

Saçı açık kadınları taşıyan motosikletlerin tespit edilebilmesi için ulusal bir motosiklet plaka veri merkezi kurulacak.

İşyerlerinde kadın çalışanların saçlarını açmasına izin veren şirketler tespit edilecek.

Bu belgelerde yer alan uygulamalardan kafelerin kapatılması ve saçı açık kadınları taşıyan araçların tespit edilmesi gibi önlemler çoktan uygulamaya geçti. Belgelere göre, emniyet müdürlüklerinden “başlarını örtmeyen kadınları tespit etme ve uyarma” görevi için yeterince insan kaynağı tahsis etmeleri istendi.

Paylaşın

Kadınların Yüzde 57’si Psikolojik Ve Fiziksel, Yüzde 21’i Cinsel Şiddete Uğruyor

Kadın Dayanışma Vakfı’nın raporuna göre; Kadınların, yüzde 57’si psikolojik ve fiziksel, yüzde 42’si ekonomik, yüzde 21’i 622 kadın cinsel, yüzde 7’si dijital şiddete, yüzde 4’ü ısrarlı takibe maruz kalıyor.

Raporda, yıllar içinde, şiddet türleri arasındaki bu sıralamanın sabit kaldığı, kadınların birden fazla şiddet türüne sistematik olarak maruz kaldıkları aktarıldı.

Kadın Dayanışma Vakfı “Erkek Şiddetine Karşı Kadın Dayanışması 2013-2022” arasındaki kadına yönelik şiddet raporunu yayınladı. Raporun tutulduğu on yıl boyunca kadınlar hemen her gün cinsel şiddet, fiziksel şiddet, ekonomik şiddet, psikolojik şiddete uğradı.

Kadınların, erkekler tarafından en çok psikolojik şiddete maruz kaldığı belirtilen raporda, kadınların yüzde 57’si yani 2525’ne psikolojik şiddet uygulandı.

Raporda kadınların yüzde 57’si yani 1653 kadın fiziksel şiddete, yüzde 42’si 1230 kadın ekonomik şiddete, yüzde 21’i 622 kadın cinsel şiddete, yüzde 7’si 200 kadın dijital şiddete, yüzde 4’ü 109 kadın ısrarlı takibe maruz kaldığı belirtildi. Yıllar içinde, şiddet türleri arasındaki bu sıralamanın sabit kaldığı, kadınların birden fazla şiddet türüne sistematik olarak maruz kaldıkları aktarıldı

Raporda kadınların yüzde 51’i 1516 kadın evli olduğu erkek, yüzde 12’si  351 kadın kendi ailesi/akrabası, yüzde 9’u 268 kadın tanıdık/arkadaş, yüzde 8’i 232 kadın eski eşleri tarafından şiddete maruz bırakıldığı ifade edildi. Kadınlara on yıl boyunca şiddet uygulayan erkeklerin ağırlıklı olarak, eşler olduğu belirtildi.

Kadınların, Kadın Dayanışma Vakfına başvurmadan önce yüzde 35’nin 1038 kadının adli birimlere, yüzde 30’unun 877 kadının ise kolluk birimlerine başvuru yaptıkları, kadınlar, bu başvurularında maruz kaldıkları şiddetten korunmak için kalıcı çözümlere ulaşamadıkları ifade edildi.

Şiddetle mücadele mekanizmaları giderek işlevsizleştiği belirtilen raporda, aile odaklı kamu politikalarının şiddeti teşvik ettiği ve kadınları korumadığı vurgulandı.

Raporun tamamı için TIKLAYIN

Paylaşın

Son 10 Yılda Bin 379 Kadın İş Kazalarında Hayatını Kaybetti

2013’ten bugüne en az bin 379 kadın işçi çalışırken iş cinayetlerinde hayatını kaybetti. 2013’te en az 103, 2014’te 131, 2015’te 121, 2016’da 110, 2017’de 117, 2018’de 120, 2019’da 115, 2020’de 148, 2021’de 165, 2022’de 109 ve 2023’ün ilk 10 ayında 140 kadın.

Haber Merkezi / İşçi Sağlığı ve İş Güvenliği Meclisi (İSİG Meclisi), 25 Kasım Kadına Yönelik Şiddete Karşı Uluslararası Mücadele Günü’nde kadın iş cinayetleri raporu yayımladı. Rapora göre 2013’ten bugüne en az 1379 kadın işçi çalışırken iş cinayetlerinde hayatını kaybetti.

2013’te en az 103, 2014’te 131, 2015’te 121, 2016’da 110, 2017’de 117, 2018’de 120, 2019’da 115, 2020’de 148, 2021’de 165, 2022’de 109 ve 2023’ün ilk 10 ayında 140 kadın işçi yaşamını yitirdi.

2013’ten beri gerçekleşen kadın iş cinayetlerinin yüzde 42’si tarım-orman işkolunda yaşandı. Buradaki ölümleri sağlık işkolu izledi. Covid-19 pandemisi döneminde yükselen sağlıkçı ölümleriyle sağlık işkolu, kadın iş cinayetlerinin yüzde 15’ini oluşturdu.

Ticaret-büro-eğitim-sinema ile birlikte belediye-genel işler, tekstil, turizm-konaklama kadın iş cinayetleri bakımından öne çıkan işkolları oldu.

İSİG bu noktada “Kadın iş cinayetlerinin yaşandığı işkolları, Türkiye’de kadın istihdamının da kayıt dışı ve güvencesiz kadın işçi gerçeğini göstermesi bakımından da çarpıcı bir tablo” yorumunu yaptı.

İSİG Meclisi raporda 2013’ten beri yaşamını yitiren kadın işçilerin yalnızca 33’ünün sendikalı olduğunu belirtti. Bir başka ifadeyle iş cinayetlerinde hayatını kaybeden kadın işçilerin yüzde 97’sinin örgütsüz.

Ölenlerin 50’si, 14 yaş ve altı yaşlardaki çocuk işçilerdi. Yine 51’i 15-17 yaşları arasındaki çocuk/genç işçilerdi. 69’u ise 65 yaş ve üstündeydi. İSİG Meclisi 96 kadın işçinin yaşını ise belirleyemedi. Öte yandan ölen kadın işçilerin 79’u göçmen/mülteci işçi.

İSİG Meclisi raporda, bir ekonomik şiddet olarak kadın işsizliğine, kadınların istihdamdan dışlanmasına, kadına yönelik şiddetin bir alanı olarak çalışma yaşamındaki koşullara, bir işçi sağlığı ve güvenliği sorunu olarak işyerinde kadına yönelik cinsel taciz, şiddet ve ayrımcılığa vurgu yaptı.

“İşyerinde kadına yönelik cinsel taciz ve şiddet de bir işçi sağlığı ve güvenliği sorunudur” diyen İSİG Meclisi kadına yönelik şiddetin, kadınları yalnızca hane içinde ve sosyal yaşamda değil, çalışma yaşamında da kuşattığını belirtti.

Çalışma yaşamının erilliğinin kadınlar aleyhine işletildiğini anlattı. Kadınların çalışma yaşamında fiziksel, cinsel, ekonomik, psikolojik ve dijital şiddete maruz kaldığından bahsetti.

“Kadın işsizliği ekonomik şiddet”

Kadın işsizliğine de değinen İSİG Meclisi bunun ekonomik şiddet olduğunu ifade etti. “Kadın işsizliği oranı ekonomik kriz etkilerinin en fazla hissedildiği 2009’u aşmış durumda ve işsizlikte kadın ve erkek oranı arasındaki fark giderek açılıyor” dedi ve şunları aktardı:

Türkiye’de, kadınlar istihdamın dışına itilerek ekonomik şiddet gördüğü gibi, istihdam edildiklerinde de bu ekonomik şiddet devam ediyor. Kadın emekçiler, aynı işi yaptıkları erkek işçilerle eşit şartlarda çalışamadığı ve kadın olduğu için ayrımcılığa uğradığı gibi, erkek işçilerle eşit ücret de alamıyor.

Kadınlar; aynı düzeyde eğitim aldıkları erkeklerin ortalama ücretinin ancak yüzde 77,8’ini alabiliyor. Çalışma yaşamında kendilerine yer açabilmek içinse herkesten fazla çalışmak ve yük almak zorunda kalıyor.

İSİG Meclisi ayrıca aile ve nüfus politikalarını da içeren, muhafazakar baskıyı derinleştiren ve kadın emeğini değersizleştiren istihdam politikalarının, kadın emeğinin ikincil konumunu daha da pekiştirdiğine vurgu yaptı:

Kadın emeği politikaları bir yandan, kadınları giderek daha çok geçici, güvencesiz ve kayıt dışı işlere hapsedip, özel sektörün ardından kamu sektöründe devlet politikalarıyla biçimlenen kadın istihdam alanlarında, kadınlar giderek daha çok ev işlerinin ve bakım emeğinin uzantısı işlerde çalışmaya mahkum ediyor. Bir yandan da, işyerlerinde kadınların 60 yılllık kazanımları bir bir eritiliyor ve kreş hakkı, emzirme odası gibi mücadeleyle kazanılan haklar, kamu işyerlerinde dahi kağıt üzerinde kalan haklara dönüşüyor.

Özellikle pandeminin başından bu yana despotik emek rejiminin derinleşmesi ve bu rejimin kalıcılaşmasına dönük hamleler bir yandan sınıfsal sömürüyü derinleştirirken öte yandan kadın işçilere yönelik şiddeti de derinleştirdiği için kadın işçileri daha çok etkiliyor.

İşçi sağlığı ve güvenliğini yalnızca mesai saatleri içerisine indirgeyen bakış açısı, emeği yalnızca iş süresi ile sınırlandırıp emekçilere dayatılan yaşam koşullarını göz ardı ederken, bu bakış açısı en çok da kadının yeniden üretim için harcadığı, karşılığı ödenmeyen ‘ücretsiz ev içi emeği’ni yok sayıyor.

Paylaşın

İstanbul Sözleşmesi, AB Ülkeleri İçin Yürürlüğe Girdi

Avrupa Konseyi Sözleşmesi olarak da bilinen İstanbul Sözleşmesi, Avrupa Birliği (AB) ülkeleri için yürürlüğe girdi. Bu durum, AB’nin İstanbul Sözleşmesi’ne bağlılığını ve kadına yönelik şiddetle mücadeleyi önemini bir kez daha vurguluyor.

Avrupa Komisyonu, resmi sosyal medya hesaplarından konuya ilişkin yapılan açıklamada, “Kadına şiddetle mücadelede atılan bu adımın, Avrupa’da kadınların daha güvende hissetmelerine ve haklarının daha fazla korunmasına katkı sağlaması bekleniyor” ifadelerine yer verildi.

Avrupa Birliği (AB) üyesi 27 ülkenin yer aldığı Avrupa Birliği, kadına yönelik şiddetin önlenmesi ve mücadelesine yönelik önemli bir adım attı.

1 Ekim’de Avrupa Konseyi Sözleşmesi olarak da bilinen İstanbul Sözleşmesi, AB ülkeleri için yürürlüğe girdi. Bu durum, AB’nin İstanbul Sözleşmesi’ne bağlılığını ve kadına yönelik şiddetle mücadeleyi önemini bir kez daha vurguluyor.

Avrupa Komisyonu, İstanbul Sözleşmesi’nin temel amacının kadına yönelik şiddeti ve aile içi şiddeti önlemek, kovuşturmak ve ortadan kaldırmak olduğunu hatırlattı. AB, bu sözleşmeyle birlikte kadına yönelik şiddeti durdurmak için kapsamlı ve koordineli politikaları hayata geçirmeyi taahhüt ediyor.

Bianet’in aktardığına göre; Avrupa Komisyonu, resmi sosyal medya hesaplarından İstanbul Sözleşmesi’nin yürürlüğe girmesiyle ilgili bir açıklama yayınladı. Açıklamada, şöyle denildi:

“Bugün #İstanbulSözleşmesi Birliğimiz için yürürlüğe giriyor. Sözleşme, kadınları şiddetten korumayı, şiddeti önlemeyi, kovuşturmayı ve ortadan kaldırmayı amaçlamaktadır. Ancak kadınlar ve kız çocuklar artık şiddet korkusuyla yaşamadıkları zaman gerçekten adil ve eşit bir Birlik içinde yaşayacağız.

Bu adım, Avrupa Birliği’nin kadına yönelik şiddetle mücadelede kararlılığını gösteriyor ve İstanbul Sözleşmesi’nin hükümlerinin uygulanmasını teşvik ediyor.

Kadına şiddetle mücadelede atılan bu adımın, Avrupa’da kadınların daha güvende hissetmelerine ve haklarının daha fazla korunmasına katkı sağlaması bekleniyor.”

Paylaşın

“Toplumsal Cinsiyet Eşitliği” İçin Yılda Ek 360 Milyar Dolara İhtiyaç Var

‘Toplumsal Cinsiyet Eşitliği 2023 Durum Raporu’nda 2030 yılına kadar toplumsal cinsiyet eşitliği ve kadınların güçlenmesini sağlamak için acil bir şekilde somut adımlar atılması gerektiği vurgulandı. Raporda, bunu başarmak için yıllık ek 360 milyar dolara ihtiyaç duyulduğu belirtildi.

Rapor, 2030 Sürdürülebilir Kalkınma Gündemi’nin vaatlerinin yerine getirilmesi ve hiçbir kadının ve kız çocuğunun geride bırakılmadığından emin olmak için bir çağrıda bulundu.

“Sürdürülebilir Kalkınma Amaçlarında (SKA) İlerleme: Toplumsal Cinsiyet Eşitliği 2023 Durum Raporu” toplumsal cinsiyet eşitliğini gerçekleştirmek için acil ve kararlı bir eylemin gerekliliğini gösteriyor.

Sürdürülebilir Kalkınma Amacındaki ilerlemeyi kapsayan rapor, UN Women (Birleşmiş Milletler Kadın Birimi) ve Birleşmiş Milletler Ekonomik ve Sosyal İşler Departmanı (UN DESA) tarafından 7 Eylül’de yayınlandı.

Rapora göre, mevcut hızda ilerlediğimiz takdirde, 2030 yılına gelindiğinde dünya nüfusunun yüzde 8’ini oluşturan 340 milyondan fazla kadın ve kız çocuğunun aşırı yoksulluk içinde yaşayacağı öngörülüyor.

Rapor, liderlik pozisyonlardaki kadınların oranının ise değişmediğini gösteriyor: Parlamentolarda yüzde 26,7, yerel yönetimlerde yüzde 35,5, iş dünyasında üst düzey pozisyonlarda yüzde 28,2 oranında kadın bulunuyor.

Bu yıl ilk kez, iklim değişikliğinin kadınlar ve kız çocukları üzerindeki etkilerine de yer veren rapor, iklim krizinin 158 milyon kadın ve kız çocuğunu yoksulluğa itebileceğini tahmin ediyor. Yaşlılığa da değinen rapor, yaşlı kadınların yaşlı erkeklere göre daha yüksek oranda yoksulluk ve şiddete maruz bırakıldığını gösteriyor.

2030 yılına kadar toplumsal cinsiyet eşitliği ve kadınların güçlenmesini sağlamak için acil bir şekilde somut adımlar atılması gerektiğini vurgulayan “Toplumsal Cinsiyet Eşitliği 2023 Durum Raporu”, bunu başarmak için yıllık ek 360 milyar dolara ihtiyaç duyulduğunu belirtiyor.

“Bilinçli bir şekilde hareket etmeliyiz”

UN Women İcra Direktör Yardımcısı Sarah Hendriks, “Sürdürülebilir Kalkınma Amaçları için bu yılki rapor bir çağrı niteliğinde. Her kadın ve kız çocuğunun eşit haklara, fırsatlara ve temsiliyete sahip olduğu bir dünya için şimdi kolektif ve bilinçli bir şekilde hareket etmeliyiz. Bunu başarmak için kararlılık, yenilikçi çözümler, tüm sektörler ve paydaşlar arasında işbirliği gerekiyor” dedi.

UN DESA Politika Koordinasyonu ve Kurumlararası İşler Genel Sekreter Yardımcısı Maria-Francesca Spatolisano ise şunları söyledi: “Toplumsal cinsiyet eşitliği, 2030 Gündemi içinde sadece bir amaç değil, aynı zamanda diğer tüm amaçların üzerine inşa etmemiz gereken bir hedef. Kadınların ve kız çocuklarının toplumun her alanına tam katılımını sağlamak için engelleri kaldırabilir ve tüm insanlar için ilerlemeyi sağlayabiliriz.”

Bianet‘in aktardığına göre; Raporda vurgulanan diğer veriler şöyle:

İklim değişikliği nedeniyle ortaya çıkacak gıda güvensizliği, 236 milyon kadın ve kız çocuğunu ve 131 milyon fazla erkek ve oğlan çocuğunu etkileyebilir.

Dünyadaki hiçbir ülke, yakın partner şiddetini tamamen ortadan kaldıramamıştır.

Toplumsal cinsiyet eşitliğini ve kadınların güçlenmesini sağlamak için kapsamlı sistemlere sahip olan ve bu alanlarda bütçe ayırabilen ülke sayısı sadece 27’dir.

Çatışmalardan etkilenen kadın ve kız çocuklarının sayısı önemli ölçüde artmıştır. 2022’de bu rakam 614 milyona yükselmiştir. Bu, 2017’deki rakamdan yüzde 50 daha fazladır.

Mevcut hızla ilerlediğimiz takdirde, 2030 yılında tahmini 110 milyon kız çocuğu ve genç kız eğitimden mahrum bırakılmış olacaktır.

Kadınlar ve erkekler arasındaki iş gücü ve gelir uçurumu hala yüksek seviyededir. Dünya genelinde erkeklerin kazandığı her 1 dolara karşılık olarak kadınlar 51 sent kazanmaktadır. İş yaşamının en verimli dönemindeki erkeklerin yüzde 90’u iş gücüne katılırken, bu oran kadınlarda 61,4’tür.

Mevcut ilerleme hızında, bir sonraki neslin kadınları ortalama olarak erkeklere göre günde 2,3 saat daha fazla ücretsiz bakım ve ev işi yapacaktır.

“Toplumsal Cinsiyet Eşitliği 2023 Durum Raporu”, toplumsal cinsiyet eşitliği hedefine ulaşmanın giderek daha zor olacağını vurguluyor. 2030’a kadar ilerlemeyi hızlandırmak için iş birliklerinin, ortaklıkların, yatırımların ve bu alanda küresel ve ulusal finansmanın artırılmasının son derece önemli olduğunu gösteriyor.

Rapor, 2030 Sürdürülebilir Kalkınma Gündemi’nin vaatlerinin yerine getirilmesi ve hiçbir kadının ve kız çocuğunun geride bırakılmadığından emin olmak için bir çağrıda bulunuyor.

Raporun tamamı için TIKLAYIN

Paylaşın

“Kadın Cinayetleri” Meclis Gündemine Taşındı

Yeşiller ve Sol Gelecek Partisi Van Milletvekili Gülderen Varlı, kadın cinayetlerini Türkiye Büyük Millet Meclisi (TBMM) gündemine taşıdı. Kadın Cinayetlerini Durduracağız Platformu’na (KDCP) göre; Ağustos ayında 29 kadın cinayeti işlenmiş, 21 kadın ise şüpheli bir şekilde yaşamını yitirdi.

Haber Merkezi / Gülderen Varlı, Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanı Mahinur Özdemir Göktaş tarafından yanıtlanması istemiyle TBMM Başkanlığı’na sunduğu soru önergesinde, kadın cinayetlerinin özellikle son zamanlarda şüpheli ölüm diye kayda geçmesinin, suçlu ya da suçluların cezasız kalmasının, yaşamını yitiren kişi sayısında artışı beraberinde getirdiğini vurguladı ve ekledi:

“Her gün onlarca kadın, erkek şiddetinin mağduru olarak sokak ortasında yaşamını yitirirken yapılan iyi hal ceza indirimi, haksız tahrik, iktidarın cezasızlık politikaları da suçluları hukuken aklamaktadır. Etkin ve bütünlüklü uygulanmayan politikalar, şüpheli kadın ölümlerinin soruşturmalarının dikkatli bir şekilde incelenmemesi ve hızlıca sonuçlandırılmaması, her gün sayısız kadını yaşamından etmektedir.”

Bakan Göktaş’a “Kadın cinayetlerinin ve kadına yönelik şiddetin önlenmesine dönük bir eylem planınız var mıdır?” sorusunu yönelten Varlı, soru önergesinde şu ifadelere yer verdi:

“Kadın cinayetlerinin özellikle son zamanlarda şüpheli ölüm diye kayda geçmesi, suçlu ya da suçluların cezasız kalması, yaşamını yitiren kişi sayısında artışı beraberinde getirmektedir. Her gün onlarca kadın, erkek şiddetinin mağduru olarak sokak ortasında yaşamını yitirirken yapılan iyi hal ceza indirimi, haksız tahrik, iktidarın cezasızlık politikaları da suçluları hukuken aklamaktadır. Etkin ve bütünlüklü uygulanmayan politikalar, şüpheli kadın ölümlerinin soruşturmalarının dikkatli bir şekilde incelenmemesi ve hızlıca sonuçlandırılmaması, her gün sayısız kadını yaşamından etmektedir.

Bianet’in yayınladığı rapora göre; Ağustos’ta en az 31, 2023’ün ilk sekiz ayında ise en az 205 kadın yaşamını yitirmiş, 45 kadın tacize uğramış, 88 çocuk istismar edilmiş, 512 kadın şiddete maruz kalmıştır. Erkekler tarafından en az 188 kadın seks işçiliğine zorlanırken, 170 kadının ölümü basına “şüpheli” olarak yansımıştır. Kadın Cinayetlerini Durduracağız Platformunun raporuna göre; Ağustos 2023’te 29 kadın cinayeti işlenmiş, 21 kadın ise şüpheli bir şekilde yaşamını yitirmiştir.

Ayrıca Van, Hakkâri, Şırnak, Siirt, Muş, Diyarbakır ve Mardin illerinde 2023’ün ilk 8 ayında en az 28 kadın erkek şiddetine maruz kalarak yaşamını yitirmiştir. Van, Hakkâri, Şırnak, Siirt, Muş, Diyarbakır ve Mardin illerinde en çok kadınların etkilendiği; işsizlik, yoksulluk, ekonomik kriz gibi sosyoekonomik sorunlar başta gelmektedir. Bu sorunlar ve erkek şiddetinin sonucunda özellikle Hakkâri ilinde 2023 yılının ilk 6 ayında yaşanan 11 ölüm, intihar olarak basına yansımıştır.

Yaşanan bu ölümler kadın ve gençlerden oluşmaktadır. Kentte yaşanan Şüpheli ölümlere dair en son basına yansıyan; 5 Eylül 2023’te Şemdinli ilçesine bağlı Karşıyaka Mahallesi’nde 23 yaşındaki Keje S. isimli kadının evinde şüpheli bir şekilde yaşamını yitirdiği, 16 Haziran 2023’te Hakkâri’nin Bulak Mahallesi’nde, şüpheli bir şekilde yaşamını yitiren 23 yaşındaki A.K.Y. isimli bir kadının intihar ettiği yönünde haberler olmuştur.

Yaşanan bu sorunlarla beraber kadın haklarını savunan uygulamaların hukuken güvence altına alınmamasından kaynaklı, kadıların erkekler tarafından gördüğü; psikolojik, cinsel ve öldürmeye varan fiziksel şiddet cezasız kalmakta ve yaşamlarını yitirmelerine neden olmaktadır.”

Gülderen Varlı, soru önergesinin devamında, Bakan Mahinur Özdemir Göktaş’ın yanıtlaması istemiyle şu soruları yöneltti:

“1. Son beş yılda, Türkiye de yaşanan kadın cinayetlerinin sayısı kaçtır?
2. Son beş yılda, öldürülen kaç kadın devletten koruma talebi olmasına rağmen yaşamını yitirmiştir? Koruma kararı olmasına rağmen güvenlik önlemlerinin alınmamasının gerekçesi nedir?
3. Kadına yönelik şiddet ile kadın cinayetlerine dair bir veri tabanınız var mıdır? Var ise kamuoyu ile ne zaman paylaşacaksınız?
4. Kadın cinayetlerinin ve kadına yönelik şiddetin önlenmesine dönük bir eylem planınız var mıdır?

5. Van kentinde kadına yönelik şiddete ilişkin herhangi bir araştırmanız var mıdır? Var ise kamuoyu ile ne zaman paylaşacaksınız?
6. Van ilinde son 10 yılda erkek şiddetinden dolayı yaşamını yitiren kadın sayısı kaçtır?
7. Hakkâri ilinde son bir yılda artan intihar vakalarına yönelik bir çalışmanız var mıdır? Herhangi bir çalışma başlatılmamışsa bunun gerekçesi nedir?”

Paylaşın

Ağustos Ayında 29 Kadın Öldürüldü, 21 Kadın Şüpheli Şekilde Ölü Bulundu

Ağustos ayında 29 kadın öldürüldü. Öldürülen 29 kadının 17’si evli olduğu erkek, 4’ü birlikte olduğu erkek, 3’ü eskiden evli olduğu erkek, 3’ü tanıdığı biri, 1’i eskiden birlikte olduğu erkek tarafından öldürüldü. 1 kadının öldüren kişiyle yakınlığı tespit edilemedi. Bu ay kadınların yüzde 59’u evli olduğu erkek tarafından öldürüldü.

Haber Merkezi / Kadınların 20’si evinde, 4’ü sokakta,  2’si iş yerinde, 1’i arabada, 1’i inşaat alanında öldürüldü. 1 kadının öldürüldüğü yer tespit edilemedi. Bu ay öldürülen kadınların yüzde 69’u evlerinde öldürüldü.

Öldürülen 29 kadından 8’i boşanmak istemek, barışmayı reddetmek, evlenmeyi reddetmek, ilişkiyi reddetmek gibi kendi hayatına dair karar almak istemesi bahanesi ile, 1’i bakımının zor olması, 1’i kumanda sebebiyle kavga edilmesi, 1’i nefret bahanesiyle öldürüldü. 18’inin ise hangi bahaneyle öldürüldüğü tespit edilemedi.

Kadın Cinayetlerini Durduracağız Platformu (KCDP), ağustos raporunu açıkladı.

Rapora göre ağustos ayında 29 kadın öldürüldü, 21 kadın şüpheli olarak ölü bulundu. Öldürülen kadınların 8’i boşanmak istemek, barışmayı reddetmek, evlenmeyi reddetmek, ilişkiyi reddetmek gibi bahanelerle, 1’i bakımının zor olması, 1’i kumanda sebebiyle kavga edilmesi, 1’i ise nefret bahanesi ile öldürüldü.

Ağustos ayında katledilen kadınların yüzde 59’u (17 kişi) evli olduğu erkek tarafından öldürülürken, yüzde 69’u evlerinde ölü bulundu, yüzde 48’i ateşli silahla öldürüldü. Bunun yanı sıra 29 kadından 4’ü birlikte olduğu erkek, 3’ü eskiden evli olduğu erkek, 3’ü tanıdığı biri, 1’inin de eskiden birlikte olduğu erkek tarafından öldürüldüğü belirtildi. Katledilen bir kadını öldüren kişi ile yakınlığı tespit edilemedi.

Raporda, 18 kadının hangi bahaneyle öldürüldüğünün tespit edilememesi, kadına yönelik şiddetin ve kadın cinayetlerinin görünmez kılınmasının bir sonucu olarak değerlendirildi. Raporda, “Kadınların kim tarafından, neden öldürüldüğü tespit edilmedikçe; adil yargılama yapılmayıp şüpheli, sanık ve katiller caydırıcı cezalar almadıkça, önleyici tedbirler uygulanmadıkça şiddet boyut değiştirerek sürmeye devam ediyor”  denilerek, kadın cinayetlerinde adil yargılanmanın önemine vurgu yapıldı.

Paylaşın

Kardiyak Sorunlar: Kadınlar Daha Fazla Etkileniyor

50’den fazla ülkede yürütülen ve 2,3 milyondan fazla insanı kapsayan yeni bir araştırma, kalp kaynaklı sorunlarda, kadınların erkeklere göre daha kötü sonuçlarla karşılaştıklarını ortaya koydu.

Haber Merkezi / Kalp hastalıkları (kardiyak sorunlar) üzerine yapılan 15 çalışmanın yeni bir analizi, kadınların kalp sorunları konusunda erkeklere göre daha geç teşhis ve tedavi edildiğini ve bu durumun daha kötü sonuçlara yol açtığını ortaya koydu.

ABD’deki Massachusetts Lowell Üniversitesi’ndeki araştırmacılar tarafından yürütülen analiz çalışmasında, 50’den fazla ülkede yürütülen ve 2,3 milyondan fazla insanı kapsayan çalışmalar gözden geçirildi.

Kalp hastalıkları nelerdir?

Kalp hastalığı, kalpte meydana gelen ve kalbi etkileyen herhangi bir bozukluğu kapsayan bir terimdir. Kalp hastalığı başlığı altında koroner arter hastalığı gibi kan damar hastalıkları, kalp ritmi problemleri (aritmiler) ve bu hastalıkların yanında doğuştan gelen kalp kusurları yer alır.

Kalp hastalıkları terimi çoğunlukla kardiyovasküler hastalık terimi ile dönüşümlü olarak kullanılır. Kalp hastalıklarını genel manada şu şekilde sıralayabiliriz:

Doğuştan gelen kalp hastalığı,
Koroner arter hastalığı,
Kalp ritminin bozukluğu ile ortaya çıkan kalp hastalıkları,
Dilate kardiyomiyopati (Kalp karıncıklarının genişlemesi),
Miyokard enfarktüsü (Kalbin kas tabakasının oksijensiz kalması olarak tanımlanabilir),
Kalp yetmezliği.

Kalp hastalıklarının belirtileri nelerdir?

Kalp hastalığının belirtileri hangi kalp hastalığıyla ilgili olduğuna bağlı olarak değişir.

Kalp hastalığı doğuştan gelebilir.
Kalp ritminin bozukluğu ile ilgili hastalıklar gelişebilir.
Koroner arter hastalığı,
Dilate (kalp karıncıklarında genişleme) kardiyomiyopati,
Kalbin kas tabakasının oksijensiz kalması demek olan miyokard enfarktüsü
Kalp yetmezliği adı sık duyulan kalp hastalıkları arasında yer alır.

Kalp hastalıkları kadınlarda ve erkeklerde farklı belirtiler gösterebilir. Ancak genel olarak ortak olan birçok belirti vardır. Çoğunlukla belirtiler süreklilik arz eder ve kendiliğinden bir iyileşme söz konusu değildir. En yaygın belirtiler arasında:

Göğüs ağrısı, göğüs sıkışması, göğüs basıncı ve göğüs rahatsızlığı,
Kısa aktiviteler sonrasında veya hiçbir sebep yokken ortaya çıkan nefes darlığı,
Kalpteki kan damarlarının sertleşmesi veya daralması sonucunda bacaklarda ve kollarda ağrı, uyuşukluk veya halsizlik,
Boyunda, çenede, boğazda, üst karın veya sırtta ağrı,
Baş dönmesi hatta bayılma,
Kalbin yerinden çıkacakmış gibi atması veya tam tersine hissedilemeyecek kadar yavaş atması,
Soluk gri veya mavi ten rengi,
Bacaklarda, karında veya göz çevresindeki bölgelerde şişkinlik,
Ateş, kuru ve kalıcı öksürük,
Deri döküntüleri veya ciltte meydana gelen dökülmeler yer alır.

Kadınlarda Kalp Hastalıkları Belirtileri Nelerdir?

Kalp hastalıkları, özellikle de kadınları daha fazla etkilemektedir. Kadınlarda daha sık görülen yüksek tansiyon ve romatizmal hastalıklar kontrol altına alınmadığı takdirde, kalbe zarar vererek kalp hastalıklarına davetiye çıkarır.

Erkeklerde göğüs ağrısı, kadınlara nazaran daha belirgindir. Bununla birlikte, kadınlarda göğüs ağrısı daha çok nefes darlığı ya da yorgunluk olarak hissedilir. Bunların yanı sıra, kalp hastalıkları söz konusu olduğunda kadınları daha çok etkileyen diğer belirtileri ise şu şekilde sıralayabiliriz:

Aşırı derecede halsizlik,
Boyun, çene ya da kolu etkileyen ağrı,
Mide bulantısı.

Kalp hastalıklarının nedenleri nelerdir?

Kalp hastalıkları ve korunma yolları konusunda çok daha dikkatli hareket edebilmek için, kalp hastalıklarına yol açan nedenleri bilmek ve buna göre yaşam tarzınızı düzene sokmak gerekir. Kalp hastalıklarına yol açan pek çok sebep vardır. Kalp hastalıklarına zemin hazırlayan bu sebepleri ise şu şekilde sıralayabiliriz:

Sigara kullanmak,
Beslenme düzeninde paketlenmiş hazır gıdalara yer vermek,
Yaşın da ilerlemesiyle birlikte hareketsiz kalmak,
Aşırı kilo ve obezite,

Yüksek tansiyon ve kolesterol kontrol altına alınmadığı takdirde, kalp zaman içinde zarar görür ve bu da kalp hastalıklarına zemin hazırlar.

Bunların haricinde, gebelik dönemindeki kadınların kan basıncında ani artışlara yol açan preeklampsi hastalığı da kalp hastalıklarına sebep olabilir.

Paylaşın

Taliban Yönetimindeki Afganistan’da Kadınların Ulusal Parka Girişi Yasakladı

Taliban, kadınların Band-e-Amir ulusal parkına girişini yasakladı. UNESCO, parkı “doğal olarak oluşmuş özel jeolojik yapıya sahip, doğal ve eşsiz güzellikte göllerin yer aldığı bir bölge” olarak tanımlıyor.

İnsan Hakları İzleme Örgütü’nden Fereshta Abbasi, yasak kararının Kadın Eşitlik Günü’nde alındığını hatırlattı ve durum için “Afgan kadınlarına yönelik tam bir saygısızlık” ifadelerini kullandı.

Afganistan’ın Fazilet Yayma ve Ahlaksızlığı Önleme Bakanı Muhammed Halid Hanefi, kadınların park içindeki örtünme kurallarına uymadığını söyledi. Hanefi, dini görevlilerden ve güvenlik birimlerinden, bir çözüm bulunana dek kadınların parka girişini yasaklamalarını istedi.

2009’da Afganistan’ın ilk milli parkı olan Band-e-Amir, ülkenin önemli turizm merkezlerinden birisi. Park, ayrıca aileler arasında da oldukça popüler. Birleşmiş Milletler Eğitim, Bilim ve Kültür Örgütü (UNESCO) parkı “doğal olarak oluşmuş özel jeolojik yapıya sahip, doğal ve eşsiz güzellikte göllerin yer aldığı bir bölge” olarak tanımlıyor.

Afgan ajansı Tolo News’un aktardığına göre Hanafi, parkı görmek için parka gitmenin “zorunlu olmadığını” söyledi. Bamiyan’daki dini önderler, parkı ziyaret eden ve kurallara uymayan kadınların bölgeye gelen ziyaretçiler olduğunu belirtti.

Tolo News’e konuşan Bamiyan Şii Ulema Konseyi Başkanı Sayid Nasrullah Waezi, “Örtünme eksikliği veya kötü örtünülen türbanla ilgili şikayetler var ama bunlar Bamiyan sakinleri için değil. Başka yerlerden buraya geliyorlar” dedi. Eski bir Afgan milletvekili olan Meryem Solaimankhil, yasağı eleştiren bir şiirini sosyal medya hesabından paylaştı ve “Geri döneceğiz, bundan eminim” dedi.

İnsan Hakları İzleme Örgütü’nden Fereshta Abbasi ise yasak kararının Kadın Eşitlik Günü’nde alındığını hatırlattı ve durum için “Afgan kadınlarına yönelik tam bir saygısızlık” ifadelerini kullandı.

Taliban’dan BM’ye tepki

Öte yandan Afganistan’da yönetimi elinde bulunduran Diyubendi İslamcı hareketi ve askeri organizasyonu Taliban, Birleşmiş Milletler (BM) tarafından, Afganistan’daki IŞİD (Irak Şam İslam Devleti) tehdidi ile ilgili rapora itiraz etti.

Taliban Hükümet Sözcüsü Sabihullah Mücahid,  Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi (BMGJK) raporunun, “asılsız suçlamalar” içerdiğini belirterek, iktidarı ele geçirdiğinden bu yana Taliban’ın IŞİD’e karşı “yüzlerce operasyon” düzenlediğini ve bu örgütün kapasitesini, “sıfır faaliyet” gösterdiği bir seviyeye düşürdüğünü ifade etti.

Taliban, ideolojik yakınlığına rağmen IŞİD ile, bu örgütün Afganistan’da organize olmaya başladığı 2015 yılından bu yana sert bir mücadele içinde. 2021’in Ağustos ayında Taliban’ın Kabil’e girerek ülkeyi yönetmeye başlamasının ardından da IŞİD pek çok ölümcül saldırı düzenlemişti.

BM Terörle Mücadele Ofisi Başkanı Vladimir Voronkov, kısa süre önce yaptığı açıklamada, Afganistan’daki durumun giderek karmaşık bir hal aldığını ve ülkede 20’den fazla terör örgütünün aktif olduğunu belirtmişti. Taliban’ın bu iddiaya verdiği yanıtta, Voronkov’un dile getirdiği iddiaların ya eksik bilgilendirmeden kaynaklandığı, ya da IŞİD’e moral vermek ve bölgeyi istikrarsızlaştırmak için dile getirildiği ifade edildi.

Siyasi gözlemciler, IŞİD’in Afganistan’da Taliban’ı bölmeye ve Taliban’ın dış kaynaklarını kesmeye çalıştığını öne sürüyor.

(Kaynak: DW Türkçe, BBC Türkçe)

Paylaşın

OECD Ülkeleri: Türkiye, Kadın Vekil Oranında Sondan Üçüncü

1 Ocak 2023 verilerine göre OECD (Ekonomik İşbirliği ve Kalkınma Örgütü ) ülkelerinde milletvekillerinin yüzde 34’ü kadın. Türkiye’de bu oran yüzde 17. Türkiye 42 ülke içinde sondan üçüncü sırada. Türkiye’den daha kötü durumda olan ülkeler ise yüzde 10 ile Japonya ve yüzde 13 ile Macaristan.

Zirvede ise Yeni Zelanda ve Meksika var. Bu ülkelerde milletvekillerinin yarısı kadın. Diğer bazı ülkelerdeki kadın milletvekili oranı ise şöyle: Norveç ve Finlandiya yüzde 46, Fransa yüzde 38, Almanya ve İngiltere yüzde 35, ABD yüzde 29, Bulgaristan yüzde 24 ve Yunanistan yüzde 21.

42 ülke arasında en fazla kadın bakan oranı Finlandiya ve İspanya’da. Türkiye, OECD üyelerinin de arasında bulunduğu 42 ülke içinde kadın bakan oranında son sırada bulunuyor. 1 Ocak 2023 verilerine göre meclisteki kadın milletvekili oranı Türkiye’de yüzde 17. Türkiye bu alanda sondan üçüncü durumda. Türkiye’de cumhurbaşkanlığı kabinesinde 18 isim bulunuyor. Bunlardan sadece birisi kadın.

OECD’nin paylaştığı Parlamentolar Arası Birlik (IPU) verileri siyasette kadın konusunda ülkelerin durumunu ortaya koyuyor. OECD’nin “Bir Bakışta Hükümet-2023” raporuna göre 38 OECD üyesi ve ilave 4 ülke içinde en fazla kadın bakan oranı yüzde 64 ile Finlandiya ve İspanya’da. OECD ortalaması ise yüzde 36. Yüzde 6 ile son sıradaki Türkiye’nin hemen üstünde yüzde 7 ile Çekya ve yüzde 8 ile Japonya yer alıyor.

Listedeki 30 Avrupa ülkesinden yarısı OECD ortalamasının üstünde yer alıyor. Almanya, Hollanda, Norveç ve Kolombiya’da bakanların yarısı kadın. Kadın bakan oranı Fransa’da yüzde 35, ABD ve İngiltere’de yüzde 33. Türkiye’nin komşularından Bulgaristan’da kadın oranı yüzde 16; Yunanistan’da ise yüzde 11.

1 Ocak 2023 verilerine göre OECD ülkelerinde milletvekillerinin yüzde 34’ü kadın. Türkiye’de ise bu oran yüzde 17. Türkiye 42 ülke içinde sondan üçüncü sırada. Öte yandan 14 Mayıs 2023 seçimlerinde bu oran yüzde 20’ye yükseldi.

Türkiye’den daha kötü durumda olan ülkeler ise yüzde 10 ile Japonya ve yüzde 13 ile Macaristan. Zirvede ise Yeni Zelanda ve Meksika var. Bu ülkelerde milletvekillerinin yarısı kadın. Diğer bazı ülkelerdeki kadın milletvekili oranı ise şöyle: Norveç ve Finlandiya yüzde 46, Fransa yüzde 38, Almanya ve İngiltere yüzde 35, ABD yüzde 29, Bulgaristan yüzde 24 ve Yunanistan yüzde 21.

Türkiye’de kadın bakanlar aile ve sosyal hizmetlerden sorumlu

28 Mayıs seçimleri sonrasında kurulan kabinede 17 bakan ve 1 cumhurbaşkanı yardımcısı bulunuyor. Kabinenin tek kadın üyesi Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanı Mahinur Özdemir Göktaş.

Öte yandan AK Parti iktidarında aileden sorumlu bakanlarının hepsinin kadın olması dikkat çekiyor. 1990’dan bu yana ise sadece iki kez erkek bakan bu makamda bulundu. 14 Mayıs seçimleri milletvekili listelerinde kadın aday oranında seçilebilir yerlerde CHP AK Parti’nin gerisinde kalmıştı.

(Kaynak: Euronews Türkçe)

Paylaşın