Antiandrojenler Nelerdir Ve Nerelerde Kullanılırlar?

Antiandrojenler, endojen androjenlerin hedefi olan testisler, kıl folikülleri, hipotalamus, hipofiz, yumurtalık ve prostat bezi gibi organlarda androjen etkilerini önlemek için kullanılan bir ilaç grubudur.

Haber Merkezi / Akne , hirsutizm ve prostat kanseri gibi hiperandrojenizm ile karakterize edilen çeşitli klinik durumları tedavi etmek için de kullanılırlar.

Kimyasal sınıflandırma

Antiandrojenler şu şekilde gruplandırılır:

  • Steroidal; Siproteron asetat, mifepriston veya RU-486 gibi progesteron analogları ve megestrol asetat ve bir mineralokortikoid analoğu olan spironolakton
  • Steroid olmaya; Flutamid, nilutamid, bikalutamid

Androjen Sentezinin İnhibitörleri

Spesifik olmayan inhibitörler

Glukokortikoidler, aminoglutetimid ve ketokonazol gibi diğer bileşikler androjen sentezini de bastırırken, bunlar etki mekanizmaları androjen reseptörleri içermediğinden, daha çok çeşitli sentez yollarını içerdiğinden antiandrojenler olarak kabul edilmez.

Prednizon gibi glukokortikoidler, steroid üretiminin merkezi stimülasyonu üzerinde negatif bir geri besleme mekanizması uygulayarak adrenal androjen üretimini önler. Aminoglutetimid, adrenal steroid sentezi için gerekli olan sitokrom P450 enzimlerini bloke eder. 

Ketokonazol, bu enzimleri spesifik olmayan bir şekilde inhibe eden bir imidazoldür. Bu ilaçlar, diğer ilaçları metabolize eden geniş bir enzim yelpazesini inhibe etmeleri nedeniyle, önemli ilaç-ilaç etkileşimlerinin yanı sıra yorgunluk, hepatotoksisite ve sinir toksisitesi gibi önemli toksisitelere sahiptir.

CYP17A inhibitörleri

CYP17A enzim ailesi, zayıf androjenler dehidroepiandrosteron (DHEA) ve androstenedion ile sonuçlanan, testislerde ve adrenallerde androjenlerin biyosentezinde yer alır ve periferik dokularda (ve prostat kanseri hücrelerinde) metabolizmaya uğrayarak güçlü androjenler oluşturur. Bu ailede umut verici bir ilaç, androjenlere karşı iyi aktivite gösteren ve özellikle testosteron seviyelerini düşüren abirateron asetattır, ancak hastalığın ilerlemesi etkilenmemiştir.

α redüktaz inhibitörleri

En güçlü androjen olan DHT, periferik dokulardaki testosterondan 5a redüktaz tarafından sentezlendiğinden, bu enzimi inhibe eden herhangi bir tedavi, potansiyel olarak bir antiandrojen olarak faydalı olacaktır. Buna, iyi huylu prostat hiperplazisi ve hirsutizm tedavisinde kullanılan finasterid ve prostat kanseri için klinik test altında olan daha yeni bir molekül olan dutasterid dahildir.

Nerelerde kullanılır

Hirsutizm tedavisinde siproteron asetat, spironolakton, flutamid ve finasterid kullanılmıştır.

Prostat kanseri: Çoğu klinik uygulamada, prostat kanseri için flutamid kullanılmıştır ve bu nedenle en iyi belgelenmiş klinik bir geçmişe sahiptir. Prostat kanserli hastalarda remisyon sağlama, akne ve hirsutizmli hastalarda semptomları hafifletme yeteneğine sahiptir.

Nilutamid ayrıca birçok çalışmada incelenmiştir ve orşiektomiden hemen sonra kullanılmaya başlanarak metastatik prostat kanseri tedavisinde hadım etmeye yardımcı olarak kullanılması tavsiye edilmektedir. Bicalutamide bu kategorinin en yenisidir ve aynı şekilde kullanılmaktadır. Flutamidden farklı olarak, bunlar aşırı androjen düzeylerinin neden olduğu malign olmayan durumları tedavi etmek için büyük ölçüde kullanılmamıştır.

Daha yeni antiandrojenler

Yeni ajanlar daha hacimli olacak şekilde tasarlanmaktadır, çünkü bunun androjen reseptörlere bağlanmasına sterik engelleme ile karşı koyması önerilmiştir. Bu tür bileşikler, transkripsiyonel yolların güçlü aşağı regülasyonu yeteneğine sahip daha büyük androjen reseptör afinitesine sahip olacak şekilde yapılmıştır.

Androjen reseptörler agonistlerinin FK-506’yı bağlayan başka bir moleküle bağlanmasıyla da sterik engel ortaya konmuştur, bunlar tüm hücrelerde bulunan bağlayıcı proteinlerdir. Üçüncü bir yol, molekül içi iletişimi bozarak androjen reseptör bağlanmasını takiben nükleer transkripsiyonu engelleyen bileşiklerin kullanılmasıdır. Şu anda aktif olarak test edilmekte olan iki yeni antiandrojen BMS-641988 ve MDV310’dur.

Dikkat: Sayfa içeriği sadece bilgilendirme amaçlıdır.

Paylaşın

Sorbik Asit Nedir Ve Nerelerde Kullanılır?

Dünyada en yaygın olarak kullanılan gıda koruyucusu olan ve yiyecekleri bozabilecek ve ölümcül hastalıkları yayabilecek küf oluşumunu önlemede oldukça etkili olan sorbik asit, genelde sentetik olarak besin endüstrisinde kullanılmak üzere elde edilen ve bazı meyvelerde de bulunan bir organik asittir.

Sorbik asit, gıdalarda, hayvan yemlerinde, farmasötik ilaçlarda ve kozmetikte bulunur. İnsanların tükettiği gıdalar söz konusu olduğunda, sorbik asit en çok şu alanlarda kullanılır;

  • Şaraplar
  • Peynirler
  • Pişmiş ürünler
  • Taze ürünler
  • Soğutulmuş et ve kabuklu deniz ürünleri

Mantar önleyici özelliklerinden dolayı sorbik asit ayrıca turşu, kuru erik, kiraz likörü, incir ve hazırlanmış salatalar gibi konserve ürünlerde de kullanılır.

Güvenli mi?

ABD Gıda ve İlaç Dairesi, sorbik asidin kanser veya diğer büyük sağlık sorunlarıyla bağlantılı olmadığı için düzenli kullanım için güvenli olduğunu düşünüyor. Bazı insanlar sorbik aside alerjik olabilir, ancak reaksiyonlar tipik olarak hafiftir ve hafif cilt kaşıntısı içerir.

Nadir olsa da, alerjik kontakt dermatit oluşabilir. Egzamalı kişiler, olası tahriş nedeniyle kozmetikte sorbik asitten kaçınmalıdır, ancak gıdalarda bundan kaçınmak gereksizdir.

Son derece nadir olmakla birlikte, saf, seyreltilmemiş formunda kullanıldığında sorbik aside toksik reaksiyonlar meydana gelebilir. Bu durumlarda, cildinizi ve giysilerinizi yıkamanız önerilir. Solunması halinde kişinin temiz havaya çıkarılması önerilir.

Çok nadir olmakla birlikte, anafilaksi yaşarsanız hastaneye yatmanız gerekebilir. Bu, şoka girmenize, soluklaşmanıza, kızarıklık çekmenize, bulantı ve kusmanıza neden olabilecek ciddi bir alerjik reaksiyondur.

Sorbik asidin, yiyecekleri saklama ve uzun mesafelere taşıma açısından hayati önem taşıdığı kanıtlanmıştır. Alerjiler nadirdir ve genellikle çok hafiftir, ancak seyreltilmemiş sorbik aside maruz kalma bazı riskler taşıyabilir.

Paylaşın

Anestezi Nedir, Nerelerde Kullanılır?

Ameliyat öncesi ve sonrası da dahil olmak üzere hastanın işlem esnasında ağrı duymaması ve cerrahın da rahat çalışabilmesi için yapılan bir dizi tıbbi uygulamanın adıdır.

Ameliyatlar yaklaşık 150 yıldır anestezi ile yapılmaktadır ve ameliyat tekniklerinin gelişmesi anesteziyolojideki gelişmeler ile birlikte olmuştur.

Anestezinin üç türü var; genel, bölgesel ve lokal anestezi. Genel anestezide tüm vücut uyuşturulur ve hastanın bilinci kapanır. Vücudun belden aşağısını, kol ya da bacak gibi belli bir bölgesini uyuşturma işlemine ise bölgesel anestezi denilir.

Bu yöntemde ise hastanın bilinci açık iken girişim yapılır. Uygulama, genellikle ilacın sinir bölgesine yakın bir yere enjekte edilmesi ile gerçekleştirilir. Lokal anestezi de daha küçük bir bölgenin uyuşturulmasıyla yapılır.

Paylaşın

Analjezik (Ağrı Kesici) Nedir?

Analjezikler ağrıyı tolere etmek için kullanılan ilaçlardır. Ağrıyı bütünüyle ortadan kaldırmanın ana yolu ağrıyı meydana getiren ana etkeni ortadan kaldırmaktır. Analjezik ilaçlar, periferik ve merkezi sinir sistemine etkisini göstererek görevlerini yapmaktadırlar.

Akut ve kronik ağrı sendromlarında ağrının semptomatik tedavisini sağlayan Analjezik İlaçlar merkezi sinir sistemine etki ederek ağrıyı önler.

Analjezik ilaçları seçerken ağrının şiddetine dayanarak basamak ilkesine göre karar verilmelidir. Dünya Sağlık Örgütü’nün üç basamak prensibine göre hafif ağrılarda nonsteriodal antiinflamatuar ilaçlar, orta şiddetteki ağrılarda NSAİİ’lere ek olarak zayıf opioidler, şiddetli ağrılarda ise ek olarak güçlü opioidler verilir.

Analjezik ilaçlar kullanılırken öncelikle tercih edilen kullanım şekli ağız yoludur. Her hastaya göre doz farklılıklar gösterebileceği için analjezik ilacın dozu kişiye göre belirlenmelidir. Analjezik ilaçlar için en uygun doz , en az yan tesir ile en iyi etkiyi sağlayan en düşük dozdur.

Hastaya uygulanacak ağrı kesici yöntemlerin amaçları nelerdir?

Hastaların ağrısız uyku süresinin uzatılması, istirahat ve hareket halinde iken ağrının önlenmesidir.

Ağrı kesici kullanımında hangi ilkeler göz önünde bulundurulmalıdır?

Veriliş yolu, doz ve düzeni her hasta için ayrı değerlendirilmeli,
Ağrı başladığında değil, düzenli aralıklarla verilmeli,
Kuvvetli opioidlerin etkileri ve yan etkileri bilinmeli,
Bebek ve çocuklara uygun doz ayarlanmalı,
İlaca başlarken ve değiştirirken dikkatli izlemeli,
İlaç ya da veriliş yolu değiştirilirken eşit doz tablosu kullanılmalı,

Ağrıyı değerlendirirken tesirsiz veya sahte ilaç uygulamasından kaçınılmalı,
Direnç gelişimi gözlenmeli,
Fiziksel bağımlılık ve yoksunluk gibi klinik durumlar izlenmeli,
Fiziksel ve ruhsal bağımlılık ayırt edilmeli,
Hastanın ruhsal durumu izlenmeli,
Yardımcı ağrı kesicilerden yararlanılmalı.

Paylaşın