İzmir: Tarih Ve Sanat Müzesi

Kültür, turizm, sanat, finans ve ticaret merkezlerinden biri olan İzmir, gezilecek yerleri ve tarihi yapılarıyla dikkat çekiyor. Tarih Ve Sanat Müzesi; İzmir’in Konak İlçesi, Mimar Sinan Mahllesi, Kültür Park Fuar Alanı içerisinde yer almaktadır. 

2004 yılında hizmete giren İzmir Tarih ve Sanat Müzesi; Taş Eserler Bölümü, Seramik Eserler Bölümü ve Kıymetli Eserler Bölümü olmak üzere üç bölümde ziyaretçilerine İzmir ve çevresinde yapılan kazılarda ortaya çıkarılan eşsiz güzellik ve değerdeki eserleri sunmaktadır.

Taş Eserler Bölümü;

Bölümün zemin katında Arkaik, Klasik, Helenistik, Roma ve Bizans dönemlerine ait heykeltıraşlık eserleri ile mimariye bağlı plastik eserler sergilenmektedir.Bölümün sol salonu Smyrna’ya ayrılmıştır.Özellikle Smyrna heykeltıraşlık okulunun etki ve özelliklerini adım adım izlemek mümkündür.

Mezar kültürü ile Helenistik ve Roma çağına ait, bölgenin özelliklerini taşıyan değişik tiplerde lahit ve mezar stelleri birbirine bağlantılı iki ayrı mekanda sergilenmektedir.Sözü edilen mezar buluntularından sonra Agora’ya ayrılan bölüm başlar. Agora’nın mimari eserlerinin yanı sıra heykeltıraşlık eserlerine de bu bölümde yer verilmiştir. İzmir tarihine ışık tutacak yazıtlar bu bölümden sonra gelmektedir.

Söz konusu zemin katta iki ayrı salon, gladyatörler ve Olimpiyat oyunlarına ayrılmıştır. İzmir’de çağlar boyu her iki oyunun da düzenlediği ve ilgi çektiği günümüze ulaşan yazıt ve kabartmalardan anlaşılmaktadır. Bölümün ikinci katı, İzmir çevresindeki Millet, Metropolis ve Afrodisias gibi antik kentlerin eserlerine ayrılmıştır. Ayrıca tanrı, tanrıça, imparator ve kahramanlara ait heykeltıraşlık eserleri sergilemektedir.

Seramik Eserler Bölümü

Bu bölümde Prehistorik dönemden Bizans dönemine kadar olan zengin seramik koleksiyonları sergilenmektedir. Bunlar başta İzmir olmak üzere çevredeki antik kentlerde yapılan yeni kazılar sonucu elde edilen eserlerden oluşmaktadır.

Ayrıca burada İzmir’in kara ve deniz ticaretinin geçmişini ve önemini vurgulamak için, limana yaklaşan bir yük gemisi ve getirilen malın satışını sağlayan sembolik dükkanlar yer almaktadır. Üst kat Bayraklı yerleşmesine ayrılmıştır. Söz konusu bölümde, İzmir kentinin yaklaşık 7000 yıllık geçmişine ait seramik eserlerinin özellik ve güzelliklerini adım adım izlemek ve bilgi edinmek mümkün olabilecektir.

Kıymetli Eserler Bölümü

Bu salonda üç ayrı bölümde muhtelif malzemeden yapılmış İzmir ve çevresinin en nadide eserleri sergilenmektedir. Salonun sağ bölümünde MÖ.6.yüzyıldan başlayarak Osmanlı Dönemi’nin sonlarına kadar altın, gümüş ve bronz sikkeler yer almaktadır.

Salonun ortasında kapalı bir mekan hazine dairesine ayrılmış olup, burada Erken Tunç Çağı’ndan Bizans Dönemi’ne kadar olan altın, gümüş ve kıymetli taşlardan oluşun takılar bulunmaktadır. Salonun sol bölümünde ise pişmiş toprak, cam ve madeni eserler ayrı ayrı vitrinlerde yer almaktadır.

İzmir

Türkiye’nin üçüncü büyük kenti olan İzmir; çağdaş ve gelişmiş bir kent olmasının yanı sıra önemli bir kültür, sanat, turizm ve ticaret merkezidir. Ege Denizi, lacivertten turkuaza mavinin tüm renklerine hakim koyları ve plajlarıyla bir dantel zarafetinde ilin batı kıyısı boyunca uzanır.

“Güzel İzmir” olarak da adlandırılan İzmir; 8500 yıllık tarihi ile Anadolu yarımadasının batısında uzun ve dar bir körfezin başlangıcında yer alır. Antik Dönem’in ünlü tarihçisi Herodot, tipik Akdeniz ikliminin yaşandığı kenti binlerce yıl öncesinde; “Onlar kentlerini bizim yeryüzünde bildiğimiz en güzel gökyüzü ve en güzel iklimlerinde kurdular…” ifadesiyle tanımlamıştır.

Şehrin güneyinde yer alan Efes ve kuzeyinde yer alan Bergama, Antik Çağ’ın en büyük ve en ünlü kentleri arasında yer almaktaydı. Tüm İyon kültürünün zenginliklerini bünyesinde barındıran bu kentler yoğun sanatsal, kültürel, ticari ve dini etkinliklerle de adını duyuruyordu. Günümüzde de dünyaca bilinen Efes ve Bergama Antik Kentleri tarih meraklıları için büyüleyici birer çekim merkezidir. Şairlerin ustası Homeros’un doğduğu yer olan İzmir, Anadolu’nun hızla değişen tarihi ile Ege’nin renkli tarihinin bir harmanıdır. Kent, modern Türkiye’nin batıya açılan çağdaş yüzü olarak kültür, sanat, turizm, ticaret ve sanayi alanlarındaki gelişimini hızla sürdürmektedir.

İzmir; Tepekule(Bayraklı), Symrna, Efes, Pergamon(Bergama), Teos (Sığacık), Lebedos (Ürkmez), Kyme (Aliağa), Allianoi (Yortanlı), Thyrea (Tire), Phokaia (Foça), Kolophon (Değirmendere), Erythrai (Çeşme), Klazomenai (Urla), Metropolis (Torbalı), Claros (Ahmetbeyli) ve Myrina (Aliağa) gibi tarihte hüküm sürmüş olan uygarlıkların yaşadığı topraklara ve hâlâ gün yüzüne çıkmamış pek çok uygarlık merkezinin miraslarına sahip binlerce yıllık yerleşim yeridir.

İzmir tarihin her döneminde insan sağlığına hizmet etmiş dünyaca bilinen Agamemnon, Asklepion, Allianoi, Karakoç ve Çeşme-Şifne, Ilıca vb. şifa merkezleri ile günümüzde de özellikle İskandinav ülkelerinden ve dünyanın her yerinden gelen ziyaretçilerine sağlıklı yaşam alternatiflerini sunan ve potansiyeli çok yüksek olan sağlık ve termal turizm merkezidir.

Paylaşın

İzmir: Kızlarağası Hanı

Kızlarağası Hanı; İzmir’in Konak İlçesi, Kemeraltı Mevki, 871 – 906 Sokaklar arasında yer alır. Kızlarağası Hanı, kitabesinden öğrenildiğine göre, Darüssaade Ağası (*) Hacı Beşir Ağa tarafından h.1156 (1743) yılında yaptırılmıştır.

İzmir Liman Kalesi’nin hemen arkasında yer alan ve İzmir için önemli yapılardan biri olan yapının 1745 yılında tamamlandığı sanılmaktadır. Osmanlı mimarisinin günümüze gelen, İzmir’deki nadir eserlerinden olan han, kesme taş, kaba yontma taş ve tuğladan yapılmış olup, dikdörtgen planlı, avlulu ve iki katlıdır. Hanın alt ve üst kattaki odaların açıldığı koridorlar beşik tonozlu, üst katta aynalı tonozludur.

Hanın kuzey cephesi Bakır Bedesteni, güney cephesi de dükkânlarla kapatılmıştır. Hanın Hisar Camisi’ne bakan doğu cephesinde, üstte yedi altta da dokuz tane olmak üzere on altı penceresi bulunmaktadır. Bu pencereler dikdörtgen sövelidir ve demir parmaklıklarla örtülmüştür. Pencere açıklıkları dışında kalan cephe bir sıra düzgün kesme taş, iki sıra tuğla hatılla örülmüştür. Derzlerin bir bölümünün üzerine de geometrik süslemeler eklenmiştir.

Hanın asıl cephesi batısında olup, burası 861.Sokağa bakmaktadır. Orijinal olarak bu cephenin ortası ile kuzey ve güney uçlarında, ikinci katlarda taş konsollara oturan dışa çıkıntılı üç cumbanın olduğu sanılmaktadır. Ancak bunlardan yalnızca ortadaki cumba günümüze gelebilmiştir. Diğer cumbaların ise sadece çıkmaları görülmektedir. Ortadaki cumbanın kuzey ve güneyinde birer, batı cephesinde ise üstte iki, altta üç pencere bulunmaktadır.

Bunun dışında cephe boyunca dikdörtgen söveli, yuvarlak kemer aynalıklı on üç pencere daha peş peşe sıralanmıştır. Yapının batı cephesinin ortasında, cumbanın altına rastlayan yerde yuvarlak kemerli bir kapı ile avluya girilmektedir. Avlunun batı-doğu köşesinde iki katlı kare planlı bir yapı bulunmaktadır. Büyük olasılıkla bu yapının mescit olduğu sanılmaktadır. Batı cephesinin içerisindeki bir merdivenle ikinci kata çıkılmaktadır. Ayrıca hanın iki köşesinde de birer kapı daha bulunmaktadır. Bu kapıların yanında da üst kata çıkan merdivenler vardır.

Avlu batı, kuzey ve güney yönünden birbirlerine eş büyüklükte odalarla çepeçevre kuşatılmıştır. Bu odalardan doğu batı eksenindekiler simetrik düzen göstermektedir. Bunun yanı sıra avlunun her iki yanında birbirlerine eş büyüklükte sekizer oda daha bulunmaktadır. Doğu kanadında da dört oda vardır. Üst katta galeriye açılan odalarda yatmak isteyenler konaklar, zemin katta ise üst kattaki sade yaşamının tam tersi yükleriyle develer, tüccarlar ile hizmetkârların kalabileceği odalar, malların boşaltıldığı ve pazarlandığı dükkanlar ile pazarlık yapan insanlar bulunurdu.

Han, limana yakın olması, sebebiyle, her zaman canlı kalmıştır. Han belli dönemde bir tür borsa gibi de çalışmış, özellikle iç avluya dönük dükkânlarda bu işler yoğun olarak yapılmıştır. 18. ve 19. yüzyıllarda, teknolojinin ulaşım alanında çeşitli değişikliklere yol açması ve ekonomik hayatın zaman zaman yer değiştirmesiyle birlikte Kızlarağası Hanı da yavaş yavaş önemini kaybetmiştir. Han, gece konaklamaların sona ermesinden sonra, sadece malların indirildiği ve depolandığı bir yer durumuna gelmiştir. Han günümüze iyi bir durumda gelebilmiştir.1993 yılında restore edilerek günümüzde turistik bir çarşı olarak hizmete giren Kızlarağası Hanı’nda çok çeşitli el sanatları ürünlerini, halıları, deri kıyafetleri ve çarpıcı hediyelik eşyaları bulabilir ve hanın tam ortasındaki açık çay bahçesinde mistik havayı içinize çekerek yorgunluğunuzu atabilirsiniz.

Kızlar ağası, Harem ağası ya da Darüssaade ağası Osmanlı Devletinde haremden sorumlu olan yüksek düzeydeki görevliye verilen isimdi. Kızlar ağası padişah ve sadrazamdan sonra Osmanlı Devletinin 3. en yüksek görevlisiydi.

İzmir

Türkiye’nin üçüncü büyük kenti olan İzmir; çağdaş ve gelişmiş bir kent olmasının yanı sıra önemli bir kültür, sanat, turizm ve ticaret merkezidir. Ege Denizi, lacivertten turkuaza mavinin tüm renklerine hakim koyları ve plajlarıyla bir dantel zarafetinde ilin batı kıyısı boyunca uzanır.

“Güzel İzmir” olarak da adlandırılan İzmir; 8500 yıllık tarihi ile Anadolu yarımadasının batısında uzun ve dar bir körfezin başlangıcında yer alır. Antik Dönem’in ünlü tarihçisi Herodot, tipik Akdeniz ikliminin yaşandığı kenti binlerce yıl öncesinde; “Onlar kentlerini bizim yeryüzünde bildiğimiz en güzel gökyüzü ve en güzel iklimlerinde kurdular…” ifadesiyle tanımlamıştır.

Şehrin güneyinde yer alan Efes ve kuzeyinde yer alan Bergama, Antik Çağ’ın en büyük ve en ünlü kentleri arasında yer almaktaydı. Tüm İyon kültürünün zenginliklerini bünyesinde barındıran bu kentler yoğun sanatsal, kültürel, ticari ve dini etkinliklerle de adını duyuruyordu. Günümüzde de dünyaca bilinen Efes ve Bergama Antik Kentleri tarih meraklıları için büyüleyici birer çekim merkezidir. Şairlerin ustası Homeros’un doğduğu yer olan İzmir, Anadolu’nun hızla değişen tarihi ile Ege’nin renkli tarihinin bir harmanıdır. Kent, modern Türkiye’nin batıya açılan çağdaş yüzü olarak kültür, sanat, turizm, ticaret ve sanayi alanlarındaki gelişimini hızla sürdürmektedir.

İzmir; Tepekule(Bayraklı), Symrna, Efes, Pergamon(Bergama), Teos (Sığacık), Lebedos (Ürkmez), Kyme (Aliağa), Allianoi (Yortanlı), Thyrea (Tire), Phokaia (Foça), Kolophon (Değirmendere), Erythrai (Çeşme), Klazomenai (Urla), Metropolis (Torbalı), Claros (Ahmetbeyli) ve Myrina (Aliağa) gibi tarihte hüküm sürmüş olan uygarlıkların yaşadığı topraklara ve hâlâ gün yüzüne çıkmamış pek çok uygarlık merkezinin miraslarına sahip binlerce yıllık yerleşim yeridir.

İzmir tarihin her döneminde insan sağlığına hizmet etmiş dünyaca bilinen Agamemnon, Asklepion, Allianoi, Karakoç ve Çeşme-Şifne, Ilıca vb. şifa merkezleri ile günümüzde de özellikle İskandinav ülkelerinden ve dünyanın her yerinden gelen ziyaretçilerine sağlıklı yaşam alternatiflerini sunan ve potansiyeli çok yüksek olan sağlık ve termal turizm merkezidir.

Paylaşın

İzmir: Çakaloğlu Hanı

Çakaloğlu Hanı; İzmir’in Konak İlçesi, Kasap Hızır Mahallesi, 895 ve 861. sokaklar arasında yer alır. Tarihi Çakaloğlu Hanının kuzey cephesindeki girişin doğu ve batı yanlarında yer alan çeşme ve sebil üzerinde 1805–1806 tarihlerinin bulunması yapının bu tarihlerde, III. Selim’ in padişahlığı döneminde inşa edilmiş olduğunu göstermektedir.

Konak Kemeraltı’ nda, Kızlarağası Hanı’ nın hemen yanında yer alan 18. yüzyıl Osmanlı eseri, kesme taş, moloz taş ve tuğladan yapılmış olan han dikdörtgen planlı olup, ortada bir koridor ve bunun iki yanında her kenarda dokuzardan on sekiz odadan meydana gelmiştir. Kuzey-güney doğrultusunda uzanan dikdörtgen planlı bir yapıdır.. Hana giriş Kuzey ve Güney cephelerden açılan iki büyük kapıdan sağlanmaktadır.

Hana girişin sağ kısmında cepheye bitişik olarak yer alan sebil, beş kenarlı bağımsız bir yapı gibi görünse de tarihi ve yapılışı han ile birliktedir. Cephelerden ikisi süslemeli, ikisi sıvalı birisi ise han duvarına bitişik nizamdadır. Sebilin hanın girişine bakan mermer cephesinde altta üç dilimli kemerle örtülü giriş kapısı yer almaktadır. Kemer köşelikleri ise içlerinden çiçekler çıkan birer vazo ve bitkisel motiflerle doldurulmuş. Bu cephenin üst kısmında ise 1220/1805-6 tarihli bir kitabe yer almakta.

Kitabenin açıklaması ise şu şekilde; “Ne güzel, büyük hayırlar, yeni görünümlü güzel su. Bu temiz ve seçkin yer Gaffarzade kulun yaptırdığı yerdir. Saf altından basılmış para bu yere harcamak için gönül hazinesinden verildi. Yüce camiler içinde bu hayırlar ilk oldu. Bu yerde susuzluğu gidermek için su hiç yoktu. Mısır şehrine benzeyen cana sanki Nil nehrini akıttı. “min nebiyyu’llah” sözü ile sebep olup, cihanın rızkını veren tanrı lütfu ile karşılık versin. Ey hafız, tarihini açıkla aşka söyle vaktidir: “Besmeleyle suyunu içip Hacı Ahmed’ e övgüde bulun. 1220.”

Koridor ve içerisindeki odalar beşik tonozlarla örtülmüştür. Koridorun iki yanında yer alan odalar koridor tonozunun başlangıcına kadar yükseltilmiş ve bu yükseklik farkından meydana gelen duvarlara da pencereler açılarak içerisinin aydınlanması sağlanmıştır. Bunun yanı sıra her dükkânın bir veya iki penceresi de bulunmaktadır. Hücrelerde asma katlara yer verilmiş bunların bazılarında çarkıfelek motifleri tuğlalardan yapılmıştır. Ayrıca hanın güney cephesinin batı ucunda saçak aralına rastlayan kısımda bir de güneş motifi yapılmıştır.

Bugün bakımsız olmakla birlikte oldukça sağlam olan çarşı dükkânları depo olarak kullanılmakta ve mülkiyeti şahıslara ait bulunmaktadır. Büyük demir kapıyı aralayıp, handan içeri adımınızı attığınız anda, hanın mimari yapısından ve mistik dokusundan etkilenmemeniz mümkün değil. Mimarisinden kaynaklanan ışık oyunlarıyla sizi karşılayan tarihi han, yüksekteki pencerelerden içeri vuran ışıkla birlikte, mekânın mistik dokusunu daha da ön plana çıkarıyor. Şu ana kadar atıl durumda bulunan Tarihi Çakaloğlu Han’ın, Halı ve El Sanatları Çarşısına dönüştürülmesi planlanmaktadır.

İzmir

Türkiye’nin üçüncü büyük kenti olan İzmir; çağdaş ve gelişmiş bir kent olmasının yanı sıra önemli bir kültür, sanat, turizm ve ticaret merkezidir. Ege Denizi, lacivertten turkuaza mavinin tüm renklerine hakim koyları ve plajlarıyla bir dantel zarafetinde ilin batı kıyısı boyunca uzanır.

“Güzel İzmir” olarak da adlandırılan İzmir; 8500 yıllık tarihi ile Anadolu yarımadasının batısında uzun ve dar bir körfezin başlangıcında yer alır. Antik Dönem’in ünlü tarihçisi Herodot, tipik Akdeniz ikliminin yaşandığı kenti binlerce yıl öncesinde; “Onlar kentlerini bizim yeryüzünde bildiğimiz en güzel gökyüzü ve en güzel iklimlerinde kurdular…” ifadesiyle tanımlamıştır.

Şehrin güneyinde yer alan Efes ve kuzeyinde yer alan Bergama, Antik Çağ’ın en büyük ve en ünlü kentleri arasında yer almaktaydı. Tüm İyon kültürünün zenginliklerini bünyesinde barındıran bu kentler yoğun sanatsal, kültürel, ticari ve dini etkinliklerle de adını duyuruyordu. Günümüzde de dünyaca bilinen Efes ve Bergama Antik Kentleri tarih meraklıları için büyüleyici birer çekim merkezidir. Şairlerin ustası Homeros’un doğduğu yer olan İzmir, Anadolu’nun hızla değişen tarihi ile Ege’nin renkli tarihinin bir harmanıdır. Kent, modern Türkiye’nin batıya açılan çağdaş yüzü olarak kültür, sanat, turizm, ticaret ve sanayi alanlarındaki gelişimini hızla sürdürmektedir.

İzmir; Tepekule(Bayraklı), Symrna, Efes, Pergamon(Bergama), Teos (Sığacık), Lebedos (Ürkmez), Kyme (Aliağa), Allianoi (Yortanlı), Thyrea (Tire), Phokaia (Foça), Kolophon (Değirmendere), Erythrai (Çeşme), Klazomenai (Urla), Metropolis (Torbalı), Claros (Ahmetbeyli) ve Myrina (Aliağa) gibi tarihte hüküm sürmüş olan uygarlıkların yaşadığı topraklara ve hâlâ gün yüzüne çıkmamış pek çok uygarlık merkezinin miraslarına sahip binlerce yıllık yerleşim yeridir.

İzmir tarihin her döneminde insan sağlığına hizmet etmiş dünyaca bilinen Agamemnon, Asklepion, Allianoi, Karakoç ve Çeşme-Şifne, Ilıca vb. şifa merkezleri ile günümüzde de özellikle İskandinav ülkelerinden ve dünyanın her yerinden gelen ziyaretçilerine sağlıklı yaşam alternatiflerini sunan ve potansiyeli çok yüksek olan sağlık ve termal turizm merkezidir.

Paylaşın

İzmir: Saint John Dom Katedrali

Kültür, turizm, sanat, finans ve ticaret merkezlerinden biri olan İzmir, gezilecek yerleri ve tarihi yapılarıyla dikkat çekiyor. Saint John Dom Katedrali; İzmir’in Konak İlçesi, Şehit Nevres Bulvarı üzerinde yer almaktadır.

1922 yılından önce Hristiyan ahali tarafından kullanılan beş kilise ve bunlar tarafından işletilen okullar mevcuttu. Günümüzde halen kilise olarak mevcut olan ve kullanılan Katolik kilisesidir. DOM kilisesinin eski durumu bilinmemekle beraber genel yapısını koruduğu izlenimini vermektedir.

İzmir

Türkiye’nin üçüncü büyük kenti olan İzmir; çağdaş ve gelişmiş bir kent olmasının yanı sıra önemli bir kültür, sanat, turizm ve ticaret merkezidir. Ege Denizi, lacivertten turkuaza mavinin tüm renklerine hakim koyları ve plajlarıyla bir dantel zarafetinde ilin batı kıyısı boyunca uzanır.

“Güzel İzmir” olarak da adlandırılan İzmir; 8500 yıllık tarihi ile Anadolu yarımadasının batısında uzun ve dar bir körfezin başlangıcında yer alır. Antik Dönem’in ünlü tarihçisi Herodot, tipik Akdeniz ikliminin yaşandığı kenti binlerce yıl öncesinde; “Onlar kentlerini bizim yeryüzünde bildiğimiz en güzel gökyüzü ve en güzel iklimlerinde kurdular…” ifadesiyle tanımlamıştır.

Şehrin güneyinde yer alan Efes ve kuzeyinde yer alan Bergama, Antik Çağ’ın en büyük ve en ünlü kentleri arasında yer almaktaydı. Tüm İyon kültürünün zenginliklerini bünyesinde barındıran bu kentler yoğun sanatsal, kültürel, ticari ve dini etkinliklerle de adını duyuruyordu. Günümüzde de dünyaca bilinen Efes ve Bergama Antik Kentleri tarih meraklıları için büyüleyici birer çekim merkezidir. Şairlerin ustası Homeros’un doğduğu yer olan İzmir, Anadolu’nun hızla değişen tarihi ile Ege’nin renkli tarihinin bir harmanıdır. Kent, modern Türkiye’nin batıya açılan çağdaş yüzü olarak kültür, sanat, turizm, ticaret ve sanayi alanlarındaki gelişimini hızla sürdürmektedir.

İzmir; Tepekule(Bayraklı), Symrna, Efes, Pergamon(Bergama), Teos (Sığacık), Lebedos (Ürkmez), Kyme (Aliağa), Allianoi (Yortanlı), Thyrea (Tire), Phokaia (Foça), Kolophon (Değirmendere), Erythrai (Çeşme), Klazomenai (Urla), Metropolis (Torbalı), Claros (Ahmetbeyli) ve Myrina (Aliağa) gibi tarihte hüküm sürmüş olan uygarlıkların yaşadığı topraklara ve hâlâ gün yüzüne çıkmamış pek çok uygarlık merkezinin miraslarına sahip binlerce yıllık yerleşim yeridir.

İzmir tarihin her döneminde insan sağlığına hizmet etmiş dünyaca bilinen Agamemnon, Asklepion, Allianoi, Karakoç ve Çeşme-Şifne, Ilıca vb. şifa merkezleri ile günümüzde de özellikle İskandinav ülkelerinden ve dünyanın her yerinden gelen ziyaretçilerine sağlıklı yaşam alternatiflerini sunan ve potansiyeli çok yüksek olan sağlık ve termal turizm merkezidir.

Paylaşın

İzmir: Karagöl Tabiat Parkı

İzmir, gezilecek yerleri ve tarihi yapılarıyla dikkat çekiyor. Karagöl Tabiat Parkı; İzmir’in Menemen İlçesi sınırları içerisinde yer alan Yamanlar Dağının zirvesinin hemen altında kalan düzlükte yer almaktadır.

Karagöl Tabiat Parkı deniz seviyesinden 850 metre yükseklikte olup,18.92 ha’lık alana sahiptir.  Göl jeolojik hareketler sonucu oluşmuş heyelan set gölüdür. Orman ve göl kaynak değerine sahiptir. Tabiat Parkı içerisinde ve çevresinde doğa yürüyüşü, foto safari, bisiklet gezintisi faaliyetleri yapılabilir. Sahada kır gazinosu (restaurant), büfe, piknik üniteleri, çadırlı kamp ve karavan alanı mevcuttur.

İzmir

Türkiye’nin üçüncü büyük kenti olan İzmir; çağdaş ve gelişmiş bir kent olmasının yanı sıra önemli bir kültür, sanat, turizm ve ticaret merkezidir. Ege Denizi, lacivertten turkuaza mavinin tüm renklerine hakim koyları ve plajlarıyla bir dantel zarafetinde ilin batı kıyısı boyunca uzanır.

“Güzel İzmir” olarak da adlandırılan İzmir; 8500 yıllık tarihi ile Anadolu yarımadasının batısında uzun ve dar bir körfezin başlangıcında yer alır. Antik Dönem’in ünlü tarihçisi Herodot, tipik Akdeniz ikliminin yaşandığı kenti binlerce yıl öncesinde; “Onlar kentlerini bizim yeryüzünde bildiğimiz en güzel gökyüzü ve en güzel iklimlerinde kurdular…” ifadesiyle tanımlamıştır.

Şehrin güneyinde yer alan Efes ve kuzeyinde yer alan Bergama, Antik Çağ’ın en büyük ve en ünlü kentleri arasında yer almaktaydı. Tüm İyon kültürünün zenginliklerini bünyesinde barındıran bu kentler yoğun sanatsal, kültürel, ticari ve dini etkinliklerle de adını duyuruyordu. Günümüzde de dünyaca bilinen Efes ve Bergama Antik Kentleri tarih meraklıları için büyüleyici birer çekim merkezidir. Şairlerin ustası Homeros’un doğduğu yer olan İzmir, Anadolu’nun hızla değişen tarihi ile Ege’nin renkli tarihinin bir harmanıdır. Kent, modern Türkiye’nin batıya açılan çağdaş yüzü olarak kültür, sanat, turizm, ticaret ve sanayi alanlarındaki gelişimini hızla sürdürmektedir.

İzmir; Tepekule(Bayraklı), Symrna, Efes, Pergamon(Bergama), Teos (Sığacık), Lebedos (Ürkmez), Kyme (Aliağa), Allianoi (Yortanlı), Thyrea (Tire), Phokaia (Foça), Kolophon (Değirmendere), Erythrai (Çeşme), Klazomenai (Urla), Metropolis (Torbalı), Claros (Ahmetbeyli) ve Myrina (Aliağa) gibi tarihte hüküm sürmüş olan uygarlıkların yaşadığı topraklara ve hâlâ gün yüzüne çıkmamış pek çok uygarlık merkezinin miraslarına sahip binlerce yıllık yerleşim yeridir.

İzmir tarihin her döneminde insan sağlığına hizmet etmiş dünyaca bilinen Agamemnon, Asklepion, Allianoi, Karakoç ve Çeşme-Şifne, Ilıca vb. şifa merkezleri ile günümüzde de özellikle İskandinav ülkelerinden ve dünyanın her yerinden gelen ziyaretçilerine sağlıklı yaşam alternatiflerini sunan ve potansiyeli çok yüksek olan sağlık ve termal turizm merkezidir.

Paylaşın

İzmir: Meryemana Tabiat Parkı

İzmir, gezilecek yerleri ve tarihi yapılarıyla dikkat çekiyor. İki vadiden oluşan ve enfes bir florası bulunan Meryemana Tabiat Parkı; İzmir’in Selçuk İlçesi sınırları içerisinde yer almaktadır.

İzmir’e 82 kilometre, Selçuk’a 6 kilometre uzaklıktadır. Özel araçlarla ve tur otobüsleri ile ulaşılan parkın sınırları içinde Ortaburun, Kapılıdağ, Dede tepeleri bulunuyor.

İki vadiden oluşan alanın enfes bir florası bulunuyor. Kızılçam, sandal, kermes meşesi, yabani zeytin, funda, orman sarmaşığı, keçi boynuzu, sığır kuyruğu alanın florasını oluşturuyor. Kurt, çakal, şahin, karatavuk, baykuş alanda bulunan fauna türleri olarak biliniyor.

Koruma altındaki Meryem Ana Tabiat Parkı, arkeolojik, tarihi, kültürel, jeolojik, jeomorfolojik, biyolojik açıdan sonderece değerli bir alandır. Meryem Ana Evi’nin ve çevresinin taşıdığı doğal ve kültürel kaynak değerleri ile foto safari, trekking, dağcılığın yanı sıra bilimsel araştırmalar da yapılan bir bölgedir.

İzmir

Türkiye’nin üçüncü büyük kenti olan İzmir; çağdaş ve gelişmiş bir kent olmasının yanı sıra önemli bir kültür, sanat, turizm ve ticaret merkezidir. Ege Denizi, lacivertten turkuaza mavinin tüm renklerine hakim koyları ve plajlarıyla bir dantel zarafetinde ilin batı kıyısı boyunca uzanır.

“Güzel İzmir” olarak da adlandırılan İzmir; 8500 yıllık tarihi ile Anadolu yarımadasının batısında uzun ve dar bir körfezin başlangıcında yer alır. Antik Dönem’in ünlü tarihçisi Herodot, tipik Akdeniz ikliminin yaşandığı kenti binlerce yıl öncesinde; “Onlar kentlerini bizim yeryüzünde bildiğimiz en güzel gökyüzü ve en güzel iklimlerinde kurdular…” ifadesiyle tanımlamıştır.

Şehrin güneyinde yer alan Efes ve kuzeyinde yer alan Bergama, Antik Çağ’ın en büyük ve en ünlü kentleri arasında yer almaktaydı. Tüm İyon kültürünün zenginliklerini bünyesinde barındıran bu kentler yoğun sanatsal, kültürel, ticari ve dini etkinliklerle de adını duyuruyordu. Günümüzde de dünyaca bilinen Efes ve Bergama Antik Kentleri tarih meraklıları için büyüleyici birer çekim merkezidir. Şairlerin ustası Homeros’un doğduğu yer olan İzmir, Anadolu’nun hızla değişen tarihi ile Ege’nin renkli tarihinin bir harmanıdır. Kent, modern Türkiye’nin batıya açılan çağdaş yüzü olarak kültür, sanat, turizm, ticaret ve sanayi alanlarındaki gelişimini hızla sürdürmektedir.

İzmir; Tepekule(Bayraklı), Symrna, Efes, Pergamon(Bergama), Teos (Sığacık), Lebedos (Ürkmez), Kyme (Aliağa), Allianoi (Yortanlı), Thyrea (Tire), Phokaia (Foça), Kolophon (Değirmendere), Erythrai (Çeşme), Klazomenai (Urla), Metropolis (Torbalı), Claros (Ahmetbeyli) ve Myrina (Aliağa) gibi tarihte hüküm sürmüş olan uygarlıkların yaşadığı topraklara ve hâlâ gün yüzüne çıkmamış pek çok uygarlık merkezinin miraslarına sahip binlerce yıllık yerleşim yeridir.

İzmir tarihin her döneminde insan sağlığına hizmet etmiş dünyaca bilinen Agamemnon, Asklepion, Allianoi, Karakoç ve Çeşme-Şifne, Ilıca vb. şifa merkezleri ile günümüzde de özellikle İskandinav ülkelerinden ve dünyanın her yerinden gelen ziyaretçilerine sağlıklı yaşam alternatiflerini sunan ve potansiyeli çok yüksek olan sağlık ve termal turizm merkezidir.

Paylaşın

İzmir: Arkeoloji Müzesi

Arkeoloji Müzesi; İzmir’in Konak İlçesi, Halil Rifat Paşa Caddesi üzerinde yer almaktadır. Çarpıcı eserlere sahip İzmir Arkeoloji Müzesi ile ziyaretçilerini Ege tarihi ve sanatına dair zevkli ve büyüleyici bir yolculuğa çıkartmaktadır.

İzmir Arkeoloji Müzesi ilk olarak 1924 yılında Basmane semtindeki terkedilmiş Ayavukla kilisesinde kurulmuş ve üç senelik eser toplama ve derleme çalışmalarından sonra 1927’de halka açılmıştır.

1951 yılında İzmir Arkeoloji Müzesi Kültürpark’ta bulunan ve müze haline dönüştürülen Milli Eğitim Pavyonuna taşınmıştır. Ancak İzmir ve Çevresindeki antik kentlerden çok sayıda eşsiz eserin gelmesinden dolayı yeni bir müzeye ihtiyaç duyulmuş, bunun üzerine Konak’ta Bahribaba Parkı içinde bulunan 5000m2’lik yeni müze binası 1984 yılında hizmete girmiştir.

Bayraklı (Smyrna), Efes, Bergama, Milet, Klazomenai, Teos ve İasos gibi Ege Bölgesi çeşitli belgelerinde kazılarda ortaya çıkarılan ve Batı Anadolu tarihine ışık tutan buluntular müzede ve müze bahçesinde sergilenmektedir. Üç katlı olan binasında, zemin katta, tüm eserlerin aynı kategorilerde korunup saklandığı eser depoları, restorasyon laboratuvarı, kütüphane; birinci katta idari bölümler, ikinci ve üçüncü katlarda ise sergileme salonları yer almaktadır.

Müzenin giriş salonunun ortasında yer alan korkuluklu kısımdan kuşbakışı olarak zemin kattaki mozaik döşeme görülür. Hayvan ve bitki motifleri ile bezenmiş mozaik Kadifekale’den getirilmiş olup, deretaşı ve cam parçacıkları ile yapılmıştır. Taş Eserler Salonu’nun tam girişinde tarih boyunca Anadolu toprakları üzerinde varolmuş uygarlıkları göstererek ziyaretçilere Anadolu’nun tarihsel gelişimini gözler önüne seren ve sergilenen eserlerin daha iyi algılanmasına olanak sağlayan bilgilendirici bir harita bulunmaktadır.

Müzedeki göz alıcı taş eserler, Helenistik (M.Ö. 330-30) ve Roma (M.Ö. 30 – M.S. 395) dönemlerine aittir. Salonlarda bulunan 4 adet vitrin içerisinde, yine mermerden yapılmış küçük boyutlardaki eserler, kendi aralarında guruplandırılarak teşhir edilmektedir.

Ekrem Akurgal Seramik Eserler Salonu

İzmir Arkeoloji Müzesi’nde kronolojik bir sıra ile düzenlenmiş olan ve Türkiye’nin en ünlü arkeologlarından olan Ord. Prof. Dr. Ekrem Akurgal’a (1911 – 2002) ithaf edilmiş seramik eserler salonunda çeşitli kazılardan elde edilmiş olan Prehistorik çağlardan Bizans dönemine kadar çok sayıda eser, ziyaretçileri tarihte kısa ancak çekici bir yolculuğa götürür. Her dönemin sanatı ve gelenekleri hakkında bilgiler, fotoğraflı panolarla anlaşılabilir bir düzende sunulmaktadır.

İzmir

Türkiye’nin üçüncü büyük kenti olan İzmir; çağdaş ve gelişmiş bir kent olmasının yanı sıra önemli bir kültür, sanat, turizm ve ticaret merkezidir. Ege Denizi, lacivertten turkuaza mavinin tüm renklerine hakim koyları ve plajlarıyla bir dantel zarafetinde ilin batı kıyısı boyunca uzanır.

“Güzel İzmir” olarak da adlandırılan İzmir; 8500 yıllık tarihi ile Anadolu yarımadasının batısında uzun ve dar bir körfezin başlangıcında yer alır. Antik Dönem’in ünlü tarihçisi Herodot, tipik Akdeniz ikliminin yaşandığı kenti binlerce yıl öncesinde; “Onlar kentlerini bizim yeryüzünde bildiğimiz en güzel gökyüzü ve en güzel iklimlerinde kurdular…” ifadesiyle tanımlamıştır.

Şehrin güneyinde yer alan Efes ve kuzeyinde yer alan Bergama, Antik Çağ’ın en büyük ve en ünlü kentleri arasında yer almaktaydı. Tüm İyon kültürünün zenginliklerini bünyesinde barındıran bu kentler yoğun sanatsal, kültürel, ticari ve dini etkinliklerle de adını duyuruyordu. Günümüzde de dünyaca bilinen Efes ve Bergama Antik Kentleri tarih meraklıları için büyüleyici birer çekim merkezidir. Şairlerin ustası Homeros’un doğduğu yer olan İzmir, Anadolu’nun hızla değişen tarihi ile Ege’nin renkli tarihinin bir harmanıdır. Kent, modern Türkiye’nin batıya açılan çağdaş yüzü olarak kültür, sanat, turizm, ticaret ve sanayi alanlarındaki gelişimini hızla sürdürmektedir.

İzmir; Tepekule(Bayraklı), Symrna, Efes, Pergamon(Bergama), Teos (Sığacık), Lebedos (Ürkmez), Kyme (Aliağa), Allianoi (Yortanlı), Thyrea (Tire), Phokaia (Foça), Kolophon (Değirmendere), Erythrai (Çeşme), Klazomenai (Urla), Metropolis (Torbalı), Claros (Ahmetbeyli) ve Myrina (Aliağa) gibi tarihte hüküm sürmüş olan uygarlıkların yaşadığı topraklara ve hâlâ gün yüzüne çıkmamış pek çok uygarlık merkezinin miraslarına sahip binlerce yıllık yerleşim yeridir.

İzmir tarihin her döneminde insan sağlığına hizmet etmiş dünyaca bilinen Agamemnon, Asklepion, Allianoi, Karakoç ve Çeşme-Şifne, Ilıca vb. şifa merkezleri ile günümüzde de özellikle İskandinav ülkelerinden ve dünyanın her yerinden gelen ziyaretçilerine sağlıklı yaşam alternatiflerini sunan ve potansiyeli çok yüksek olan sağlık ve termal turizm merkezidir.

Paylaşın

İzmir: Saint John Baptist Kilisesi

Saint John Baptist Kilisesi; İzmir’in Buca İlçesi, Adatepe Mahallesi, 81. Sokak üzerinde yer alır. Protestan Kilisesidir. Kilise Binası 1834 yılında Protestan Anglikan Kilisesi olarak hizmete açılmıştır.

Kilise binası şapel “chapel” şeklinde küçük köy kilisesi olarak yapılmıştır 1865’te Osmanlı Padişahı Abdülaziz Han’ın fermanıyla kilise binası yenilenmiştir.

Ufak ölçekteki bu yapının karakteristik bir konstrüksiyonu vardır. Haçvari planın bir ucunda koro ve kilise mihrabı karşı ucunda giriş ve vestiyer, diğer uçlarda org yeri ve rahip odası, bu odanın altında merkezi ısıtma tesisatı bulunmakta, merkez holünün iç kubbesi ilginç geometriye dayalı bir ahşap konstrüksiyon sergilemektedir.

Kilisenin neo-gotik pencerelerindeki sanatsal değer taşıyan renkli cam vitrayları 1961 yılında Alsancak’taki Protestan St. John Evangelist şapeline nakledilmiştir. 1961 yılında Türk Protestan cemaatinin ibadet ihtiyacını karşılamıştır. Bu tarihten sonra kilise müştemilatını belediyeye devretmiştir. Buca Belediyesi kilise binasını 2001 yılına kadar kültür merkezi olarak kullanmıştır.

Türk Protestan cemaati ibadet ihtiyacı için resmi makamlardan aldığı izinle 2001 yılında Buca Belediyesi ile yaptığı protokolde bina asli görevine geri dönmüştür. Org üzerindeki yazı : ‘T.B OWEN Rees ESQ.R Mrs.Rees As a Thanks’ ‘Ailemizi I. Dünya Savaşında koruduğundan ve aile fertlerimizden hiçbiri ölmediğinden dolayı organizasyonu tanrıya armağan ediyor.’

İzmir

Türkiye’nin üçüncü büyük kenti olan İzmir; çağdaş ve gelişmiş bir kent olmasının yanı sıra önemli bir kültür, sanat, turizm ve ticaret merkezidir. Ege Denizi, lacivertten turkuaza mavinin tüm renklerine hakim koyları ve plajlarıyla bir dantel zarafetinde ilin batı kıyısı boyunca uzanır.

“Güzel İzmir” olarak da adlandırılan İzmir; 8500 yıllık tarihi ile Anadolu yarımadasının batısında uzun ve dar bir körfezin başlangıcında yer alır. Antik Dönem’in ünlü tarihçisi Herodot, tipik Akdeniz ikliminin yaşandığı kenti binlerce yıl öncesinde; “Onlar kentlerini bizim yeryüzünde bildiğimiz en güzel gökyüzü ve en güzel iklimlerinde kurdular…” ifadesiyle tanımlamıştır.

Şehrin güneyinde yer alan Efes ve kuzeyinde yer alan Bergama, Antik Çağ’ın en büyük ve en ünlü kentleri arasında yer almaktaydı. Tüm İyon kültürünün zenginliklerini bünyesinde barındıran bu kentler yoğun sanatsal, kültürel, ticari ve dini etkinliklerle de adını duyuruyordu. Günümüzde de dünyaca bilinen Efes ve Bergama Antik Kentleri tarih meraklıları için büyüleyici birer çekim merkezidir. Şairlerin ustası Homeros’un doğduğu yer olan İzmir, Anadolu’nun hızla değişen tarihi ile Ege’nin renkli tarihinin bir harmanıdır. Kent, modern Türkiye’nin batıya açılan çağdaş yüzü olarak kültür, sanat, turizm, ticaret ve sanayi alanlarındaki gelişimini hızla sürdürmektedir.

İzmir; Tepekule(Bayraklı), Symrna, Efes, Pergamon(Bergama), Teos (Sığacık), Lebedos (Ürkmez), Kyme (Aliağa), Allianoi (Yortanlı), Thyrea (Tire), Phokaia (Foça), Kolophon (Değirmendere), Erythrai (Çeşme), Klazomenai (Urla), Metropolis (Torbalı), Claros (Ahmetbeyli) ve Myrina (Aliağa) gibi tarihte hüküm sürmüş olan uygarlıkların yaşadığı topraklara ve hâlâ gün yüzüne çıkmamış pek çok uygarlık merkezinin miraslarına sahip binlerce yıllık yerleşim yeridir.

İzmir tarihin her döneminde insan sağlığına hizmet etmiş dünyaca bilinen Agamemnon, Asklepion, Allianoi, Karakoç ve Çeşme-Şifne, Ilıca vb. şifa merkezleri ile günümüzde de özellikle İskandinav ülkelerinden ve dünyanın her yerinden gelen ziyaretçilerine sağlıklı yaşam alternatiflerini sunan ve potansiyeli çok yüksek olan sağlık ve termal turizm merkezidir.

Paylaşın

İzmir: Saint Jean Katedrali

Saint Jean Katedrali; İzmir’in Konak İlçesi Alsancak Semti, Şehit Nevres Bulvarı üzerinde yer alır. Katolik Katedralidir. Yapımına 1862 yılında başlanan kilise 1874 yılında açılmıştır.

1863’te Padişah Sultan Abdülaziz’in Katolik Kilisesi’nin inşaatında kullanılmak üzere büyük miktarda altın verdiği bilinmektedir. Halen hem Protestan hem Katolik hem de Amerikan cemaatler tarafından kullanılmaktadır. Türk Amerikan Derneği’nin yakınındadır.

İzmir

Türkiye’nin üçüncü büyük kenti olan İzmir; çağdaş ve gelişmiş bir kent olmasının yanı sıra önemli bir kültür, sanat, turizm ve ticaret merkezidir. Ege Denizi, lacivertten turkuaza mavinin tüm renklerine hakim koyları ve plajlarıyla bir dantel zarafetinde ilin batı kıyısı boyunca uzanır.

“Güzel İzmir” olarak da adlandırılan İzmir; 8500 yıllık tarihi ile Anadolu yarımadasının batısında uzun ve dar bir körfezin başlangıcında yer alır. Antik Dönem’in ünlü tarihçisi Herodot, tipik Akdeniz ikliminin yaşandığı kenti binlerce yıl öncesinde; “Onlar kentlerini bizim yeryüzünde bildiğimiz en güzel gökyüzü ve en güzel iklimlerinde kurdular…” ifadesiyle tanımlamıştır.

Şehrin güneyinde yer alan Efes ve kuzeyinde yer alan Bergama, Antik Çağ’ın en büyük ve en ünlü kentleri arasında yer almaktaydı. Tüm İyon kültürünün zenginliklerini bünyesinde barındıran bu kentler yoğun sanatsal, kültürel, ticari ve dini etkinliklerle de adını duyuruyordu. Günümüzde de dünyaca bilinen Efes ve Bergama Antik Kentleri tarih meraklıları için büyüleyici birer çekim merkezidir. Şairlerin ustası Homeros’un doğduğu yer olan İzmir, Anadolu’nun hızla değişen tarihi ile Ege’nin renkli tarihinin bir harmanıdır. Kent, modern Türkiye’nin batıya açılan çağdaş yüzü olarak kültür, sanat, turizm, ticaret ve sanayi alanlarındaki gelişimini hızla sürdürmektedir.

İzmir; Tepekule(Bayraklı), Symrna, Efes, Pergamon(Bergama), Teos (Sığacık), Lebedos (Ürkmez), Kyme (Aliağa), Allianoi (Yortanlı), Thyrea (Tire), Phokaia (Foça), Kolophon (Değirmendere), Erythrai (Çeşme), Klazomenai (Urla), Metropolis (Torbalı), Claros (Ahmetbeyli) ve Myrina (Aliağa) gibi tarihte hüküm sürmüş olan uygarlıkların yaşadığı topraklara ve hâlâ gün yüzüne çıkmamış pek çok uygarlık merkezinin miraslarına sahip binlerce yıllık yerleşim yeridir.

İzmir tarihin her döneminde insan sağlığına hizmet etmiş dünyaca bilinen Agamemnon, Asklepion, Allianoi, Karakoç ve Çeşme-Şifne, Ilıca vb. şifa merkezleri ile günümüzde de özellikle İskandinav ülkelerinden ve dünyanın her yerinden gelen ziyaretçilerine sağlıklı yaşam alternatiflerini sunan ve potansiyeli çok yüksek olan sağlık ve termal turizm merkezidir.

Paylaşın

İzmir: Büyük Karaosmanoğlu Hanı

Büyük Karaosmanoğlu Hanı; İzmir’in Konak İlçesi, Fevzi Paşa Bulvarı üzerinde yer alır. Mirkelam oğlu Hanı’na bitişik olan bu hanın kitabesi günümüze gelemediğinden yapım tarihi kesinlik kazanamamıştır.

Kaynaklarda da yapımı ile ilgili yeterli bilgi bulunmamaktadır. Bununla beraber hanın 1850 tarihinde yapılmış bir planı olduğundan XVIII. yüzyılın sonlarında veya XIX. yüzyılın başlarında yapıldığı sanılmaktadır.

Kesme taş, moloz taş ve tuğladan yapılmış olan bu han, dikdörtgene yakın bir plan düzeni göstermektedir. Kuzey bölümü Fevzi Paşa Bulvarı’nın açılması sırasında yıkılmıştır. Avlulu, iki katlı olan bu hanın günümüze gelebilen bölümlerinden alt katta avlunun doğusunda üç dükkân, güney kanadında beşik tonozlu üç ayrı mekân, batı kanadında dört dükkân ile güneybatı köşesinde de bir dükkân olduğu anlaşılmaktadır. Günümüzde bu yapının doğu kanadının kuzey ucuna yeni bir yapı eklenmiştir. Batı kanadının kuzey ucundaki kalıntılardan da burada bir giriş kapısı olduğu ve avluya bir koridorla açıldığı anlaşılmaktadır.

Hanın ikinci katının batı kanadında beş, güney kanadında dört ve doğu kanadında da iki olmak üzere on bir mekânın bulunduğu görülmektedir. Bunların hepsi manastır tonozlu olup, önündeki revaklara birer kapı ve pencere ile açılmışlardır.

Handa süslemeye yer verilmemiş veya bunlardan çok az kalıntı günümüze gelebilmiştir. Nitekim batı kanadındaki revak kemerlerinde profilli silmeler, revakın güney ucunda da üzeri kireçle kapatılmış mimari bir resim dikkati çekmektedir.

İzmir

Türkiye’nin üçüncü büyük kenti olan İzmir; çağdaş ve gelişmiş bir kent olmasının yanı sıra önemli bir kültür, sanat, turizm ve ticaret merkezidir. Ege Denizi, lacivertten turkuaza mavinin tüm renklerine hakim koyları ve plajlarıyla bir dantel zarafetinde ilin batı kıyısı boyunca uzanır.

“Güzel İzmir” olarak da adlandırılan İzmir; 8500 yıllık tarihi ile Anadolu yarımadasının batısında uzun ve dar bir körfezin başlangıcında yer alır. Antik Dönem’in ünlü tarihçisi Herodot, tipik Akdeniz ikliminin yaşandığı kenti binlerce yıl öncesinde; “Onlar kentlerini bizim yeryüzünde bildiğimiz en güzel gökyüzü ve en güzel iklimlerinde kurdular…” ifadesiyle tanımlamıştır.

Şehrin güneyinde yer alan Efes ve kuzeyinde yer alan Bergama, Antik Çağ’ın en büyük ve en ünlü kentleri arasında yer almaktaydı. Tüm İyon kültürünün zenginliklerini bünyesinde barındıran bu kentler yoğun sanatsal, kültürel, ticari ve dini etkinliklerle de adını duyuruyordu. Günümüzde de dünyaca bilinen Efes ve Bergama Antik Kentleri tarih meraklıları için büyüleyici birer çekim merkezidir. Şairlerin ustası Homeros’un doğduğu yer olan İzmir, Anadolu’nun hızla değişen tarihi ile Ege’nin renkli tarihinin bir harmanıdır. Kent, modern Türkiye’nin batıya açılan çağdaş yüzü olarak kültür, sanat, turizm, ticaret ve sanayi alanlarındaki gelişimini hızla sürdürmektedir.

İzmir; Tepekule(Bayraklı), Symrna, Efes, Pergamon(Bergama), Teos (Sığacık), Lebedos (Ürkmez), Kyme (Aliağa), Allianoi (Yortanlı), Thyrea (Tire), Phokaia (Foça), Kolophon (Değirmendere), Erythrai (Çeşme), Klazomenai (Urla), Metropolis (Torbalı), Claros (Ahmetbeyli) ve Myrina (Aliağa) gibi tarihte hüküm sürmüş olan uygarlıkların yaşadığı topraklara ve hâlâ gün yüzüne çıkmamış pek çok uygarlık merkezinin miraslarına sahip binlerce yıllık yerleşim yeridir.

İzmir tarihin her döneminde insan sağlığına hizmet etmiş dünyaca bilinen Agamemnon, Asklepion, Allianoi, Karakoç ve Çeşme-Şifne, Ilıca vb. şifa merkezleri ile günümüzde de özellikle İskandinav ülkelerinden ve dünyanın her yerinden gelen ziyaretçilerine sağlıklı yaşam alternatiflerini sunan ve potansiyeli çok yüksek olan sağlık ve termal turizm merkezidir.

Paylaşın