Demirtaş: Erdoğan’ın İstekleri, Emirleri Kanun Yerine Geçiyor

Selahattin Demirtaş, “2016 yılından itibaren Erdoğan rejimi yargı kurumunu tümüyle kontrol altına aldı ve onları, muhalifleri baskılamak için kullandı. Erdoğan, miting meydanlarında bile yargıya talimat vermekten çekinmiyor, çok açık bir pervasızlıkla hareket ediyor.” dedi ve ekledi:

“Yargı kurumları da Erdoğan’ın açık talimatları doğrultusunda hareket ederken elbette ne iç hukuku ne de Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi gibi uluslararası sözleşmeleri dikkate alıyor. Erdoğan’ın istekleri, emirleri kanun yerine geçiyor adeta. Yargıçlar, Erdoğan rejiminin nimetlerinden faydalandıkları için muhalifleri büyük bir zevkle baskılıyor. Yani birçoğu gönüllü.”

“Türkiye Seçimleri: İfade Özgürlüğünü Gelecekte Ne Bekliyor?” adlı bir röportaj serisi hazırlayan PEN Norveç, Demokrat Parti (DP) Genel Sekreteri Doç Dr. Serhan Yücel’in ardından Edirne F Tipi Cezaevi’nde tutuklu bulunan eski HDP Eş Genel Başkanı Selahattin Demirtaş’la konuştu.

PEN Norveç Türkiye Danışmanı Caroline Stockford ile PEN Norveç Türkiye Hukuk Danışmanı Şerife Ceren Uysal’ın imzasının bulunduğu röportajda Demirtaş  Türkiye’yi antidemokratik olarak tanımladı.

Kürtçenin yasal güvenceden yoksun ve yasaklı olduğunu belirten Demirtaş TRT Kurdî’nin de sürekli Erdoğan propagandası yaptığını ifade etti.

“Kürt dili resmi bir statüye kavuşmadıkça da Kürtçe üzerindeki baskı, asimilasyon ve yok olma tehdidi ortadan kalkmayacaktır.” dedi. PEN Norveç’in Demirtaj röportajı şöyle:

Türkiye’de ifade ve basın özgürlüğünün mevcut durumuna ilişkin bizim gözlemlerimiz çok endişe verici ancak dışarı ile hiç iletişimini kesmeyen bir politikacı ve hukukçu olarak tabloyu sizin özetlemenizin önemli olduğunu düşünüyoruz. Türkiye’de bugün sizce ifade özgürlüğü hakkının varlığından söz edebilir miyiz?

Türkiye’de uzun yıllardır temel hakların tümü askıya alınmış durumda. Öyle ki yaşam hakkı bile güvence altında değil. Her gün ortalama iki kadın cinayeti işleniyor, polis tarafından öldürülen sivillerin katilleri cezasızlık nedeniyle cesaretlendiriliyor.

İfade özgürlüğü ise sadece iktidar yanlıları için sınırsız derecede kullanılırken, muhalifler bir tweet, bir yazı, bir basın açıklaması, bir konuşma nedeniyle medyada linç edilip hapse atılabiliyor. Yüz binlerce insan Cumhurbaşkanı’na hakaret iddiasıyla cezalandırılıyor. Eleştiri hakkını kullananlar yargı tarafından bile “terörist” muamelesine tabi tutuluyor. Türkiye bu açıdan tarihinin en kötü zamanlarını yaşıyor.

Ben bu röportaja, ifade özgürlüğümü kullandığım için 6,5 yıldır tutulduğum yüksek güvenlikli bir cezaevinden cevap veriyorum. Durum tam olarak budur işte.

“Erdoğan’ın istekleri kanun yerine geçiyor”

PEN Norveç olarak 2020 yılından bu yana Türkiye İddianame Projesi’ni yürütüyoruz ve bu çalışma kapsamında 2016 yılı sonrasında kaleme alınmış ve ifade özgürlüğü odaklı 25 iddianameyi ayrıntıları ile inceledik ve raporlaştırdık. Sonuç bizim açımızdan oldukça çarpıcıydı. Zira iddianamelerin tamamında iç hukuk kriterleri ve AİHS düzenlemelerinin göz ardı edildiğini gördük. Olağanüstü hal ile birlikte daha da derinleşen ve hala devam eden bu kısıtlayıcı eğilimi siz nasıl değerlendiriyorsunuz? Bu eğilimin arkasında size göre nasıl nedenler yatıyor? 

2016 yılından itibaren Erdoğan rejimi yargı kurumunu tümüyle kontrol altına aldı ve onları, muhalifleri baskılamak için kullandı.

Erdoğan, miting meydanlarında bile yargıya talimat vermekten çekinmiyor, çok açık bir pervasızlıkla hareket ediyor. Yargı kurumları da Erdoğan’ın açık talimatları doğrultusunda hareket ederken elbette ne iç hukuku ne de Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi gibi uluslararası sözleşmeleri dikkate alıyor.

Erdoğan’ın istekleri, emirleri kanun yerine geçiyor adeta. Yargıçlar, Erdoğan rejiminin nimetlerinden faydalandıkları için muhalifleri büyük bir zevkle baskılıyor. Yani birçoğu gönüllü.

Siz yıllardır tutuklu olmanıza rağmen sosyal medyayı çok düzenli olarak kullanıyorsunuz. Sosyal medyanın Türkiye’de nasıl bir işlevi var? 

Şu anda sosyal medya görece bir özgürlük alanı sunsa da oraya yönelik de engellemeler zaman zaman oluyor. Bununla birlikte, muhalefetin elindeki en önemli propaganda, örgütlenme ve bilgilendirme mecrası olarak halen sosyal medya başat roldedir diyebilirim. Çünkü sokak gösterileri, yürüyüş gibi hakların kullanılmasına asla izin verilmiyor. Televizyon kanallarının çoğu da iktidarın kontrolünde olduğu için geriye bir tek sosyal medya kalıyor.

Türk Ceza Kanunu’ndaki kimi düzenlemelerin sıklıkla kişilerin eleştirel ifadeleri nedeniyle yargılanmalarına yol açtığını görüyoruz. Sizce hakaret, eleştirel düşünce ve nefret ifadelerini birbirinden ayırmanın hukuki sınırı nasıl çizilebilir?

Hakaret ile eleştirel düşünce ayırımı, hukukun tartışmalı konuları arasında. Gerçi Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinin bu konuda çok sayıda yol gösterici kararı var ama en nihayetinde her eylemi, kendi özgün koşullarında değerlendirilerek bir karara varmak gerekir. Tartışmaların ana konusu ise özellikle devlet ve hükümet temsilcilerine yönelen eleştirilerin hakaret sınırında olup olmadığı. Burada da Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi, eleştiri sınırlarının olabildiğince geniş yorumlanması düşüncesindedir ki, ben de buna katılıyorum.

Toplumun veya tek tek bireylerin yaşamını, geleceğini etkileyen kararları alma yetkisine sahip kişilerin, eleştirilerin en sert ve kaba olanına bile katlanma yükümlülükleri vardır. Aldığı bir karar, yürüttüğü bir politika veya bir söylemi nedeniyle insanların en ağır şekilde eleştirisine maruz kalan bir politikacı, bir yönetici, buna herkesten daha fazla katlanmak zorundadır. Aslında o kişi politikaya atılmadan veya hükümette görev almadan önce bu tür ağır, kaba eleştirileri peşinen kabul ettiğini ilan eden zımni bir sözleşmeye imza atmış sayılır.

Eleştiri veya ağır eleştiri, hükümetlerin toplum tarafından denetlenmesi ya da baskı altına alınması yöntemlerinden biridir; yöneticilerin her koşulda denetlenmesi ise demokrasinin gereğidir. Dolayısıyla eleştiri demokratik toplumun unsurlarından biridir. Bunun engellendiği Türkiye gibi ülkeler ve yöneticileri ise tabii ki anti demokratiktir.

PEN Norveç’in temel çalışma alanlarından birisi de dil hakları ve dilsel çoğulculuk. Bu çerçevede Türkiye’de Kürtçe dilinde savunma hakkı üzerine 200’ün üzerinde soruşturulmuş yahut yargılanmış Kürt ile röportajları da içeren bir araştırma yaptık ve yakın zamanda Türkiye’de Kürtçe savunma hakkının mevcut durumuna ilişkin bu araştırmanın sonuçlarını da içeren bir rapor yayımlayacağız. Sizin de görüşünüzü almak isteriz. Türkiye’de bugün Kürtçe’nin durumu nedir? Türkiye’de anadilde ifade özgürlüğünden söz edilebilir mi? Kürtçe savunma hakkı kullanılabiliyor mu?

Kürtçe savunma hakkıyla ilgili resmi bir engel olmamakla beraber, yeteri kadar Kürtçe tercümanın işe alınmaması, tercüman bulundurulmaması gibi fiili sorunlar yaşanıyor.

Aslında Kürtçe üzerindeki temel yasak halen eğitim, öğretim ve kamusal dil olarak tanınmamasıdır. Türkiye vatandaşı 20 milyondan fazla Kürdün ana dili halen yasal güvenceden yoksundur veya yasaklı dildir. Erdoğan yönetimine bağlı TRT Kurdî kanalının herhangi bir yasal dayanağı yok, zaten o kanalda sürekli Erdoğan propagandası yapılıyor.

Kürt dili resmi bir statüye kavuşmadıkça da Kürtçe üzerindeki baskı, asimilasyon ve yok olma tehdidi ortadan kalkmayacaktır.

(Kaynak: Bianet)

Paylaşın

Mithat Sancar: Bu İktidarı Hep Birlikte, Birleşerek Göndereceğiz

Hatay’ın Samandağ’ı İlçesi’nde açıklamalarda bulunan Sancar, “Meydanlarda pişkin pişkin geziyorlar, sorumluların hepsi sanki hiçbir şey olmamış, kendi suçları yokmuş gibi meydanlarda vaatlerde bulunuyorlar, çürük temeller atıyorlar. İşte bu i̇ktidarın belki de en göze çarpan özellikleri, yüzsüzlük, pişkinlik. Bütün bunları bu ülkenin halkları hak etmiyor. Bu iktidarı hep birlikte göndereceğiz” dedi ve ekledi:

Haber Merkezi / “Türkiye’deki bütün demokrasi güçleri birleşerek göndereceğiz ama bu iktidarı göndermekle iş bitmiyor. Bizim belirlediğimiz bir hedefimiz daha var. Bu düzeni de değiştirmeliyiz. Biz hem iktidarı göndermeye hem bu düzeni değiştirmeye geliyoruz. Bu sömürü düzenini, rant, savaş düzenini değiştirmeye geliyoruz. Yeşil Sol Parti tam da değişimin adresi ve aktörüdür.”

Halkların Demokratik Partisi (HDP) Eş Genel Başkanı Mithat Sancar, Eş Genel Başkan Yardımcısı Tülay Hatimoğulları ve Yeşil Sol Parti milletvekili adaylarıyla birlikte Ramazan Bayramı için Hatay’daydı. Samandağ Meydan’da düzenlenen halk buluşmasında konuşan Sancar, şunları söyledi:

“Sevgili Meydan halkı, sevgili Samandağlılar, Bugün bayram. Bayramlaşmak için gelmek isterdik ama bayramlar neşe, sevinç günleriyken bizler burada kederi ve acıyı yaşıyoruz. Acımız taze, kederimiz derin. Büyük deprem yaşadık ama bu depremi felakete dönüştüren iktidardır.

Bu iktidar depremin sonuçlarından sorumludur. Kurdukları rant ekonomisi ile sömürü düzeni ile şehirlerimizi birer enkaz yığınına çevirdiler. Depremden sonra ulaşmayan yardımlar, kurtarma ve müdahale ekipleri, can kayıplarımızı kat be kat artırdı.

Bu bir tabii afet değildir. Bu deprem bir siyaset felakettir, sorumlusu bu iktidardır. Depremde hayatını kaybeden bütün canlarımıza Allah’tan rahmet diliyorum. Hepsinin devri daim olsun. Bütün yakınlarına başsağlığı ve sabır diliyorum. Butün haklarımıza geçmiş olsun dileklerimizi iletiyorum.

Burada acı ve keder var ama bu acı aynı zamanda umuda dönüşmüş. İşte Samandağ halkının ve Antakya halkının özelliği de budur. Antakya şehrinin kültürünün, medeniyetinin buradaki halkların yarattığı ruhun tam da örneğini yaşıyoruz. Acıyı umutla bölüştürmek, kederi değişim iradesi haline getirmek.

Yasımız var, yasımızı tutacağız ama aynı zamanda yasımızı umuda dönüştüreceğiz, umudun kaynağı yapacağız acılarımızı. Acılarımızdan umut yaratalım ki bir daha bu acılar asla yaşanmasın. İşte sizde gördüğüm budur. Kaybettiğimiz canların hesabını sormak, yıkılan kentlerimizin hesabını sormak için, hala bir mezar taşı bile olmayan kayıplarımızın hesabını sormak için hep birlikte geliyoruz.

Bu iktidarı göndermek en başta bu depremi felakete çeviren bu iktidardan hesap sormak içindir. Bizler diyoruz ki bu iktidardan hesap sormak için önümüzde tarihi bir fırsat var. Bu hesap sormak ölülerimize karşı görevimiz, burada acı çeken milyonlara karşı sorumluluğumuzdur.

Onun için bu iktidarı mutlaka, hep birlikte göndereceğiz, gönderdikten sonra da mutlaka bütün bu yolsuzlukluk düzenini, rant ekonomisini, savaş politikalarının, yıkım zihniyetinin hesap vermesini sağlayacağız. Bundan hesap sormak bizim hepinize, ölülerimize, hayatta kalanlarımıza karşı sorumluluğumuzdur.

Bu iktidarı hep birlikte, birleşerek göndereceğiz

Meydanlarda pişkin pişkin geziyorlar, sorumluların hepsi sanki hiçbir şey olmamış, kendi suçları yokmuş gibi meydanlarda vaatlerde bulunuyorlar, çürük temeller atıyorlar. İşte bu i̇ktidarın belki de en göze çarpan özellikleri, yüzsüzlük, pişkinlik. Bütün bunları bu ülkenin halkları hak etmiyor. Bu iktidarı hep birlikte göndereceğiz,

Türkiye’deki bütün demokrasi güçleri birleşerek göndereceğiz ama bu iktidarı göndermekle iş bitmiyor. Bizim belirlediğimiz bir hedefimiz daha var. Bu düzeni de değiştirmeliyiz. Biz hem iktidarı göndermeye hem bu düzeni değiştirmeye geliyoruz. Bu sömürü düzenini, rant, savaş düzenini değiştirmeye geliyoruz. Yeşil Sol Parti tam da değişimin adresi ve aktörüdür.

Biraz önce diğer yoldaşlarım da söyledi. On yılların birikimi ile oluşturduğumuz mücadele mirası ve değişim gücünü Yeşil Sol Parti çatısı altında buluşturduk. HDP olarak, bizden önceki tüm devrimci ve demokrat mücadelenin geleneği buradadır.

Devrimci ve demokrat mücadelesinin en özel şehirlerinden biri Samandağ ve Antakya Yeşil Sol Parti sana emanettir. Kerem kardeşim size emanettir. Bizler Meclis’e en güçlü şekilde girmeliyiz. Bunu en baştan en önemli hedefimiz olarak koyduk. Cumhurbaşkanlığı seçiminde bu iktidara kaybettirmeye kararlıyız ama düzeni değiştirme gücü ve iradesi sadece bizde var.

Bizler, yüzyıllık kısır döngünün sömürü, inkar ve savaş, düşmanlaştırma ve nefret politikalarının bitmesi için bu düzeni değiştireceğiz. Artık o kısır döngülere geri gitmek olmasın diye değiştireceğiz. Bazen nefes olduğumuz, küçücük demokrasi reformları, umutlar yeşeriyor ama bir süre sonra düzen kendini yeniden üretiyor hem de en pervasız şekilde.

Bu düzen sadece savaş ve sömürü değildir, aynı zamanda çete ve mafya düzenidir. Susurluk’ta suç imparatorluğu çıktık demiştik ama şimdiki tablo kaç suç imparatorluğu eder? Yeniden suç imparatorluklarına dönmemek için bu düzeni değiştirmeye geliyoruz.

Bunu başarabilmek için Yeşil Sol Parti hem siyasette hem toplumsal mücadelede, hem de parlamentoda anahtar güç olmalıdır. Bunu sağlamalıyız. Bu ülkeye kalıcı barışı, güçlü demokrasi ile birlikte getireceğiz. Savaşı, bitireceğiz. Güçlü demokrasi kuracağız.

Yerel demokrasi ile birlikte katılımcılığı, halkın iradesinin esas alınmasını sağlayacağız. Hep birlikte büyük barışı kalıcı hale getireceğiz. Bu bayramı, bu umut ve coşkunuzu ortaya koyarak, acı ve kederden uzaklaştırdığımız için sizlerin önünde boynumu eğiyorum, helal olsun size. Buraya elbette acıyı paylaşmaya, yaraları sarmaya, dayanışmayı daha da büyütmeye gelmiştik ama görüyorum ki zaten Samandağ ve Antakya halkı bunu çoktan başarmış.

Dayanışma büyüyecek, acıları birlikte saracağız, yaraları birlikte iyileştireceğiz, özgür demokratik, barış içinde bir geleceği hep birlikte kuracağız. Bundan hiçbirinizin endişesi olmasın. İnanıyoruz buna. Hepimiz inanıyoruz, bütün Türkiye’yi de inandıracağız.

Oylarımız Yeşil Sol’a, değişimin adresine, demokratik dönüşümün güvencesine, barışın kurucu aktörüne gelsin. Yeşil Sol hem barışın kurucusu hem demokratik dönüşümün güvencesi olacaktır. Hep birlikte yeni yaşamı inşa edeceğiz. Kentlerimizi kültürümüzle birlikte yeniden kuracağız ama asıl hedefimiz yeni yaşamı inşa etmek.

Bu çöküşleri, bu yıkımı bu kan talan ve yalan düzenini bir daha yaşamamak için hep birlikte Yeşil Sol’un ağacı altında birleşiyoruz. Ağacımızın kökleri her yerdedir, bu ülkenin her köşesindedir, en büyük can kaynaklarından biri de bu ağacı besleyen kaynaklardan biri olan Antakya’dır, Samandağ’dır.

Hepinize şükranlarımı, sevgilerimi sunuyorum. En çok da minnet duygularımı sunuyorum. Hem duygulandırdınız, hem büyük moral verdiniz, hem umudu büyüttünüz. Birlikte güçlüyüz, mutlaka kazanacağız. Yolumuz açık olsun.”

Paylaşın

6,5 Yıldır Tutuklu Olan Demirtaş Hiçbir Mahkumla Görüştürülmemiş

Edirne F Tipi Cezaevi’nde 6,5 yıldır tutuklu olan eski Halkların Demokratik Partisi (HDP) Eş Genel Başkanı Selahattin Demirtaş’ın cezaevinde bulunduğu süre boyunca hiçbir mahkûmla görüştürülmediği yazıldı.

Karar Gazetesi’nden Avukat Figen Çalıkuşu, Selahattin Demirtaş’a yaptığı ziyareti köşesine taşıdı.

Figen Çalıkuşu, Edirne F Tipi Cezaevi’nin diğer F Tipi hapishanelerine benzemediğini belirterek “Bambaşka kuralları var. Örneğin hapishanedekilere kitap ancak tekli ayların 2. haftasında veriliyor” dedi.

“Demirtaş ile görüşmeye girerken kalemimi bile alıkoydular. Ödünç kalem verdiler” diyen Çalıkuşu şunları kaydetti:

“7 yıldır bu hapishanede yatan Demirtaş onca zamandır hiçbir mahkumla karşılaşmamış. ‘Olağanüstü tedbirler mi, başkalarının olmadığı bir hapishane mi’ cevabı verilemeyen bir soru olarak kalmış.”

Sadece Mızraklı ve Zeydan’la görüşebildi

Demirtaş, cezaevinde geçirdiği 20. ayında yaşadıklarını, “Ben ve Abdullah Zeydan’ın cezaevinde hiçbir mahkumla göz temasımız bile olmadı. Haftada bir saat kapalı salonda basketbol, bir saat de halı sahada futbol oynuyoruz. Bazen havalandırmada şut çekiyor ya da voleybol oynuyoruz. Hep iki kişiyiz. Maç falan yapamıyoruz haliyle.” diye anlatmıştı.

Abdullah Zeydan Ocak 2022’de cezaevinden tahliye edildi. Şubat 2022’de ise Diyarbakır Büyükşehir Belediye Başkanı Selçuk Mızrak’nın Diyarbakır’dan Edirne’ye sevk edildi. Şu an için Demirtaş sadece Selçuk Mızraklı ile görüştürülüyor.

Yazının tamamı için TIKLAYIN

Paylaşın

Demirtaş’tan “Kılıçdaroğlu” Paylaşımı: Canıgönülden Destekliyorum

Millet İttifakı’nın cumhurbaşkanı adayı Kılıçdaroğlu’nun “Alevi” videosunu kendi sosyal medya hesabından paylaşan Demirtaş, “Sayın Kılıçdaroğlu’nu kutluyor, bu güzel mesajlarını canıgönülden destekliyorum” ifadelerini kullandı.

Haber Merkezi / Selahattin Demirtaş, ayrıca, “Herkes gönül gözüyle izlemeli, kalbiyle hissederek dinlemeli. Bu topraklarda ayrımcılık olmadan, eşitçe, kardeşçe, huzur içinde yaşamak mümkün” dedi.

Edirne F Tipi Cezaevi’nde tutuklu bulunan eski Halkların Demokratik Partisi (HDP) Eş Genel Başkanı Selahattin Demirtaş, Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) Genel Başkanı ve Millet İttifakı’nın cumhurbaşkanı adayı Kemal Kılıçdaroğlu’nun “Alevi” notuyla paylaştığı videoyu paylaştı.

Selahattin Demirtaş, paylaşımında, “Herkes gönül gözüyle izlemeli, kalbiyle hissederek dinlemeli. Bu topraklarda ayrımcılık olmadan, eşitçe, kardeşçe, huzur içinde yaşamak mümkün. Sayın Kılıçdaroğlu’nu kutluyor, bu güzel mesajlarını canıgönülden destekliyorum” ifadelerini kullandı.

Kılıçdaroğlu’ndan “Alevi” paylaşımı

Kılıçdaroğlu, sosyal medya hesabından “Alevi” notuyla videolu paylaşımı yapmıştı. Gençlere seslenen Kılıçdaroğlu, videoda şu ifadeleri kullanmıştı:

“Bu gece sizinle çok hassas bir konuyu konuşmanın vakti geldi. Görüyor musunuz gençler, duyuyor musunuz Türkiye’de başlamak üzere olan yeni hayatın sesleri bunlar. Dünyanın hemen kıyısında duruyoruz. Ya bu eşiği aşarak hak ettiğimiz yere kavuşacağız ya da özlemle baktığımız dünyayı sadece izlemekle yetineceğiz.

İlk oyunu verecek olan sevgili evlatlarım. Ben Aleviyim; Hak, Muhammet, Ali inancıyla yetişmiş samimi bir Müslümanım. Allah’ın verdiği bir canım var; kul hakkı yemem, harama beytülmale el uzatmam. Atatürk’ün bize armağan ettiği bu güzel ülkede her şeyden uzak ve yoksul bir evde doğdum.

Cumhuriyetin bize verdiği fırsatlar sayesinde okudum. Mesleğim oldu, ailemi kurdum. Kimliklerimiz bizi biz eden varlığımızdır ve elbette onurla sahip çıkmamız gerekir. Onları seçemez, onlarla doğar, yaşar ve ölürüz. Ancak hayatta seçebileceğimiz çok önemli şeyler var. İyi bir insan olmayı, dürüst, ahlaklı , vicdanlı, erdemli olmayı ve adil olmayı seçebiliriz. Ve bu seçimler hem bizi hem de içinde bulunduğumuz toplumu hızla değiştirebilir.

Sevgili genç arkadaşlarım önümüzde ülke olarak bir eşik var ve bu eşiği hep birlikte aşabilmek için sana ihtiyacımız var. Unutma tek bir oyunla sen bu can yakan mezhep, bataklığına dönüştürülen Orta Doğu’dan çekip çıkaracaksın.

Artık kimlikleri değil, başarıları konuşacağız. Artık ayrışmaları ve farklılıkları konuşmayacağız. Ortaklıklarımızı ve ortak hayallerimizi konuşacağız. Bu değişim seferimize katılacak mısın? Bu değişimde benimle birlikte duracak mısın? Alevi olmaz diyen bu sisteme, doğru olan, dürüst olan, ahlaklı olan olur, diyecek misin?

Son bir el verecek misin? Bu ayrıştırıcı sistemi kökünden yıkmaya hazır mısın? Gelin gençler, gelin bu eşiği hep birlikte aşalım. Böylesine hayati bir eşikte tek bir oyu bile ziyan.”

Paylaşın

HDP’li Sancar’dan “Stratejik Oy Kullanma” Çağrısı

Son zamanlarda üzerinde çokça konuşulan Emek ve Özgürlük İttifakı’nın seçimlerdeki tutumu konusunda değerlendirmede bulunan HDP’li Sancar, “Halkımıza, bütün demokrasi güçlerine stratejik oy kullanma çağrısı yapıyoruz.” dedi.

Sancar TİP’in seçimlere kendi listesiyle gireceği yerlerde “vekil sayısını arttırmak mümkünken arttırmama ve belli kazanımları kaybetme riski[nin] de [bulunduğunu]” hatırlattı ve “Bu riski gözetmenin önemli olduğuna inanıyoruz.” ifadelerini kullandı.

HDP Eş Genel Başkanı Sancar, “TİP’in aday çıkardığı yerlerde bizler yarışacağız ama dostça yarışacağız. Bu işin doğasında var” dedi.

Şanlıurfa Yeşil Sol Parti listesi birinci sıra milletvekili adayı, Halkların Demokratik Partisi (HDP) Eş Genel Başkanı Mithat Sancar, Çarşamba gecesi Ortadoğu Teknik Üniversitesi (ODTÜ) Mezunlar Derneği’nin (MD) Vişnelik tesislerindeki “Seçim Söyleşileri” programının konuğuydu.

Sancar, mezunların yanısıra salonu dolduran ODTÜ öğrencilerine seslendi: “Bu seçimde ya sistematik otoriterleşme ve talanın pervasızca yaygınlaşması süreci yerleşecek ya da AKP-MHP ortaklığı gidecek” dedi. “Eğer bu süreç ilerlerse daha da kötüye gidecek. Artık sadece AKP-MHP blokunun değil Cumhur İttifakının karanlık blokuyla mücadele söz konusu olacak.” Sancar, “demokrasi, özgürlük, barış mücadelesi [nin] her şartta devam edece [ğini] vurguladı, “ama Cumhur ittifakı kaybetmediği takdirde ülke halklarının faturasını daha ağır ödeyeceği bir dönem olur” dedi.

Programı Yeşil Sol Parti Ankara milletvekili Adayı Emirali Türkmen, ODTÜ MD üyeleri, Yeşiller ve Sol Gelecek Partisi (Yeşil Sol Parti) , HDP Ankara İl örgütü, Seçim Güvenliği Platformu (SGP) üyeleri, İnsan Hakları Derneği (İHD) Ankara Şube ve ODTÜ’lü öğrenciler izledi.

Sancar 14 Mayıs seçimlerinde Emek ve Özgürlük ittifakına yol gösteren HDP’nin  Eylül 2021 tutum belgesini hatırlattı.

“İktidar bloku ve AKP medyası HDP’nin sürekli Millet İttifakı ile birlikte olduğuna dair propaganda yapıyordu. Tutum belgemizde bunun böyle olmadığını gösterdik,” dedi. “Tutum belgesinde Cumhurbaşkanlığı ve parlamento seçimlerini birbirinden ayırarak çalışmalar planladık [larını]” hatırlattı.

“İkisinin farklı dinamikleri var. O nedenle iki seçimi birbirinden ayırarak […] Parlamento seçimlerine en geniş demokrasi ittifakıyla katılma talebimizi de yeniledik ve buna yönelik çalışmaları sürdürdük. Bunun somut ürünü olarak da Emek ve Özgürlük ittifakı oluştu,” dedi.

“Biz bu ittifakı mücadele ortaklığı temelinde kurduk. Diğer ittifak çalışmalarımız ise Kürt illerinde sürüyordu. Kürt Özgürlük ve Demokrasi ittifakı ile bu süreç de somutlaştı ve bunları birleştiren bir mücadele cephesi oluşturmayı planlıyoruz,” diyerek stratejik yönelimlerini açıkladı.

“Bu kadar hayati önem taşıyan bir seçimde parlamentoya en yüksek üye ile girmeyi önemsedik ve yaptığımız çalışmalarda da bu amaca en uygun yöntemi seçtik.”

“İttifakımızı önemsiyoruz”

Sancar “İttifakı gelecekte kurucu bir merkez olma iddiasıyla kurduk” dedi. “Bu yüzden tek liste kararımızda ısrarı esnettik. İttifakın bozulmasına yol açacak esnekliği de gösterdik. Tek parti altında seçime girmek ideallerimize en uygun yöntemdir ama ittifakı korumak da çok önemlidir. Biz bunu koruyacak formülü de bulduğumuzu düşünüyoruz. Formülleri hala arıyoruz” diye konuştu.

Sancar, son zamanlarda üzerinde çokça konuşulan Emek ve Özgürlük İttifakı’nın seçimlerdeki tutumu konusunda da gençleri aydınlattı: “Halkımıza, bütün demokrasi güçlerine stratejik oy kullanma çağrısı yapıyoruz.” dedi.

Sancar TİP’in seçimlere kendi listesiyle gireceği yerlerde “vekil sayısını arttırmak mümkünken arttırmama ve belli kazanımları kaybetme riski [nin] de [bulunduğunu]” hatırlattı ve “Bu riski gözetmenin önemli olduğuna inanıyoruz.” dedi.

HDP Eş Genel Başkanı “TİP’in aday çıkardığı yerlerde bizler yarışacağız ama dostça yarışacağız. Bu işin doğasında var.” dedi.

“Bu bir seçim. Yarış olacaktır ama başka partilerle yürüttüğümüz rekabet zeminine oturmayacaktır. Bu yarıştan en yüksek verimi ve olumlu seçimi çıkarmak için de kararımız var.” diye vurguladı: “[…] Vekil kaybı Türkiye için de ciddi bir sorun oluşturur. O nedenle ortak liste ile giremeyeceğimiz yerde bütün insanlarımızı stratejik oy kullanmaya çağırıyoruz.

Sancar, Parlamento seçimlerinde hedeflerinin yüzde 15 olduğunu açıkladı. Ancak yüzde 15 ile yetinmeyeceklerini vurguladı: “En yüksek oy oranına ulaşmak için her türlü çabayı harcayacağız. Yüzde 15’in altı bir başarı sayılmaz. O nedenle bütün enerjimizle yüzde 15’in üstünü bulacak bir çalışma yapmalıyız” dedi.

HDP Genel Başkanı karşılarına “Parlamentoda anahtar güç olma” hedefini koyduklarını ve yeni dönemde parlamentonun önüne “yeni anayasa yapma meselesi”nin de geleceğini öngördüklerini söyledi: “Burada da kurucu özne sorumluluğu ve gücü ile hareket etmeli en az 100 vekille meclise girmeliyiz. Güçlerimizi birleştirdikçe bu hedeflere ulaşmamız daha kolay olacaktır.”

İki stratejik hedef

Sancar HDP’nin 14 Mayıs seçimlerinde “iki stratejik hedefi [olduğunu]” anlattı: “Biri bu iktidarı göndermektir. Bu konuda politikalarımız son derece şeffaf. Bu hedefle bağlantılı diğer stratejik hedefimiz düzeni değiştirmektir.”

Mithat Sancar, muhalefet büyük bir hata yapmadıkça iktidarın devralınmasının kaçınılmaz olduğunu gördüklerini ancak herhangi bir Bakanlık pazarlığına girmeyeceklerini yeniden vurguladı: “Gücümüzü Türkiye’nin bütün ezilenleri için bir demokratik dönüşüm manevrası olarak görüyoruz.” dedi.

Cumhurbaşkanı seçimindeki tutumlarını henüz resmen deklare etmediklerini hatırlatan Sancar, “Açıklayacağımız resmi görüş Emek ve Özgürlük İttifakının tutumu olacak ve bir çağrıyı da içerecektir. Demokratik dönüşümü yaratacak desteği de halkımızdan bekliyoruz” dedi.

Muhalefet tabanında kimi kesimlerde gözlenen korku ve kaygılara işaret eden Sancar “Bu duyguların yayılmasını isteyen[in] AKP-MHP iktidarı ve Cumhur İttifakı [olduğunun]” altını çizdi.

“Bu kaygılarla çok sık karşılaşıyorum. İktidar bu korkuyu yaymak istiyor ve bu korku herkesin ruhunda zedelenme oluşturur. Gücümüze güvenelim ve yükseltelim” diyen HDP Eş Genel Başkanı “Muhalefetin tamamı bu noktada bir irade ortaklığı ortaya çıkarabilirse her türlü oyun[u] boşa çıkaraca[ğını]” dile getirdi.

“2019 yerel seçimlerinde de aynı oyunlar oynandı. Mücadelede kararlılı[ğın] bütün oyunları bozduğunu gördük” dedi.

Sancar diğer muhalefet partilerine  “[…] 2 yıl önce rapor halinde seçim güvenliği ortak çalışma raporunu sunduk[larını, ‘şimdiden ortak çalışmalara başlayalım’ dedik [lerini]” aktardı.”Ama maalesef orada da iktidarın kurduğu oyun sahasının dışına çıkmayı bir türlü başaramayan bir muhalefet blokuyla karşı karşıya kaldık [larını]” söyledi. Muhalefetin “Şimdi o sınırların dışına çıkmaya başladı [ğına]” işaret eden Sancar “Güçlerimizi birleştirirsek Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde açık fark yaratma şansı çok güçlüdür. Hiçbir hile o farkı kapatamaz.” dedi.

Sancar’ın konuşmasının sonlandırması sonrasında verilen arada HDP Eş Genel Başkanı öğrencilerin getirdikleri kitaplarını imzaladı. Toplantının ikinci bölümünde öğrencilerin sorularını yanıtladı.

(Kaynaak: Bianet)

Paylaşın

Demirtaş’tan Kılıçdaroğlu’na “Gönülden Destek” Çağrısı

Millet İttifakı adayı Kılıçdaroğlu’na açıktan destek verip vermeyeceğinin önümüzdeki günlerde netleşeceğini söyleyen Selahattin Demirtaş, “Tabii ki gönülden, isteyerek bir destek olması bizim arzumuzdur” dedi.

Kapatma davasında Anayasa Mahkemesi’nin 14 Mayıs’taki seçimler öncesinde karar alıp almayacağına ilişkin yaptığı değerlendirme ise Demirtaş, seçimden önce karar beklemediğini söyledi.

Mahkemenin, seçim gününden önce karar almasının siyasi müdahale olacağını belirten Demirtaş, “Anayasa Mahkemesi, HDP kapatma davasında seçimden önce karar alırsa açıkça siyasi bir müdahale yapmış olur. Bu kadar kısa sürede karar almakla da imkânsız olana, mucizeye imza atmış olur. Bir karar çıkmasını beklemiyorum” dedi.

HÜDA-PAR’ın fiilen Cumhur İttifakı’na katılması ve AKP listelerinden TBMM’ye taşınacak olmasını da değerlendiren Demirtaş, “Erdoğan’ın yapacağı hiçbir ittifakın ona hayrı olmaz, Hizbullah ile ittifak ise kendisine oy kaybettirir ancak. Hizbullah’ın Kürt seçmen nezdinde de ne karşılığı ne itibarı ne de gücü var. Erdoğan denize düşünce yılana sarıldı neticede” ifadelerini kullandı.

Yedi yıla yakın bir süredir Edirne Cezaevi’nde tutuklu bulunan eski Halkların Demokratik Partisi (HDP) Eş Genel Başkanı Selahattin Demirtaş, avukatları aracılığıyla VOA Türkçe’den Yıldız Yazıcıoğlu ve Mahmut Bozarslan’ın sorularını yanıtladı.

Halkların Demokratik Partisi (HDP) Eski Eş Genel Başkanı Selahattin Demirtaş, HDP’nin Millet İttifakı Cumhurbaşkanı Adayı ve CHP Lideri Kemal Kılıçdaroğlu’na açıktan destek verip vermeyeceğinin önümüzdeki günlerde netleşeceğini söyledi.

2019’daki yerel seçimlerde İstanbul adayı Ekrem İmamoğlu’na destek verilmesi için “gerekirse bağrımıza taş basacağız” açıklaması yapan Demirtaş bu kez, “Tabii ki gönülden, isteyerek bir destek olması bizim arzumuzdur” dedi.

Demirtaş’a yöneltilen ilk soru HDP’nin Anayasa Mahkemesinde süren kapatma davasına ilişkin oldu.

Anayasa Mahkemesi’nin 14 Mayıs’taki Cumhurbaşkanı Seçimi ve 28. Dönem TBMM Genel Seçimi öncesinde karar alıp almayacağına ilişkin soru üzerine Demirtaş, seçimden önce karar beklemediğini söyledi.

Mahkemenin, seçim gününden önce karar almasının siyasi müdahale olacağını belirten Demirtaş, “Anayasa Mahkemesi, HDP kapatma davasında seçimden önce karar alırsa açıkça siyasi bir müdahale yapmış olur. Bu kadar kısa sürede karar almakla da imkânsız olana, mucizeye imza atmış olur. Bir karar çıkmasını beklemiyorum” dedi.

Yüksek Mahkeme’nin HDP’nin Hazine yardımıyla ilgili banka hesapları üzerindeki blokeyi kaldırmasına ilişkin soruya Demirtaş, kararın hukuka uygun ancak siyasi saikle alındığını söyledi.

Demirtaş, yargının durumunun içler acısı olduğunu savunarak, “Bu karar hukuka uygun olarak alınmıştır ama basına yansıyan haberlere göre Erdoğan, Anayasa Mahkemesi üyelerini arayarak bu kararı aldıkları için azarlamış. Anayasa Mahkemesi, üyeleri ise Erdoğan’a “Efendim, bu kararı siyaseten size yarar diye aldık” demişler. Yani Anayasa Mahkemesi, hukuka uygun bir kararı bile siyasi saikle verdiğini itiraf etmiştir. Türkiye’de yargının durumu gerçekten çok hazin ve içler acısı” diye konuştu.

“(TİP’in kararı) Bence doğru bir karar olmadı”

Demirtaş’a yöneltilen sorulardan biri de “Türkiye İşçi Partisi’nin (TİP) en az 47 bölgede ayrı listeyle adaylar çıkarmasını siz nasıl değerlendiriyorsunuz?” oldu.

TİP’in ortak listeyle seçime katılmama yönündeki kararını doğru bulmadığını vurgulayan Demirtaş, “Bence doğru bir karar olmadı. Ortak listeyle çok sayıda milletvekili çıkarma imkânı riske atılmış oldu. Düşük bir olasılık ama mesela Yeşil Sol Parti yüzde 7 barajının altında kalırsa ne olacak? Biz yine de TİP’li arkadaşlarımızın kararına saygı duyuyoruz ama tüm seçmenlerimizi de doğal olarak Yeşil Sol Parti’ye oy vermeye çağırıyoruz” yanıtını verdi.

Kılıçdaroğlu’na ‘Gönülden destek” çağrısı

HDP Cumhurbaşkanlığı adaylarını belirlenmesi sürecinde önce kendi adayını çıkaracağını duyurdu. Ancak Millet İttifakı’nın CHP Lideri Kemal Kılıçdaroğlu’nu aday göstereceğini açıklamasından sonra HDP aday çıkarmaktan vazgeçti.

Buna rağmen Kılıçdaroğlu’na açıktan bir destek sözü verilmedi.

Demirtaş ise 2019’daki yerel seçimlerde HDP seçmenine CHP’nin İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı adayı Ekrem İmamoğlu’nu destek vermeleri çağrısı yapmıştı. Demirtaş’ın, “gerekirse bağrınıza taş basın, ama mutlaka sandığa gidip ‘Faşizme hayır’ anlamına gelecek oyunuzu kullanın” şeklinde çağrısı uzun süre tartışıldı.

Demirtaş bu kez de Kılıçdaroğlu’na destek istedi. Ancak Demirtaş, desteğin gönülden olmasını arzu ettiğini ifade ederek, “HDP’nin açıktan destek verip vermeyeceğini önümüzdeki günlerde göreceğiz. Tabii ki gönülden, isteyerek bir destek olması bizim arzumuzdur. Yakında sonucu hep birlikte duyarız” dedi.

“Hizbullah ile ittifak oy kaybettirir”

Son günlerin en yoğun tartışmalarından biri de HÜDA-PAR’ın fiilen Cumhur İttifakı’na katılması ve AKP listelerinden TBMM’ye taşınacak olmaları oldu.

Demirtaş, “Sizce bu bölgedeki dini ve etnik hassasiyeti olan Kürtler’in oy tercihini değiştirir mi? Bunun AKP’ye bir getirisi olur mu?” sorusuna ise şu yanıtı verdi:

“Erdoğan’ın yapacağı hiçbir ittifakın ona hayrı olmaz, Hizbullah ile ittifak ise kendisine oy kaybettirir ancak. Hizbullah’ın Kürt seçmen nezdinde de ne karşılığı ne itibarı ne de gücü var. Erdoğan denize düşünce yılana sarıldı neticede.”

“(PKK’ya) ben çağrı yaparsam zaten dikkate almaz”

Geçen hafta seçimden sonra cumhurbaşkanı ve hükümetin değişmesi halinde PKK’nın Türkiye’de silah bırakması için elinden geleni yapacağını açıklayan Demirtaş, bu sözlerine de açıklık getirdi.

Örgütün silahları bırakması sürecinin “zor veya imkânsız olmadığı” yorumunu yapan Demirtaş, örgütün sadece kendi çağrısını dikkate almayacağına vurgu yaptı.

Demirtaş, çözüm adresi olarak Meclis’i göstererek şunları söyledi: “Mesele örgütün beni dinleyip dinlememesi değil. Ben çağrı yaparsam zaten dikkate almaz, dinlemezler, bu bilinmeyen bir şey değil. Ama Meclis’te açık, şeffaf ve hukuk çerçevesinde bir çözüm imkânı, adımları atılırsa elbette muhatapları da bunu mecburen dikkate alacaktır. Benim kastettiğim; çözümün siyasi, hukuki, toplumsal zeminini yaratmak için çalışmaktı ve bunu elbette yapacağız, ‘uygun ortamı yaratıp silahların son bulduğu süreci oluşturacağız’ diyorum. Bunun zor veya imkânsız olmadığını vurgulamak istiyorum.”

Demirtaş, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın, Diyarbakır’daki açılış ve temel atma töreninde söylediği, “Derdi Kürtler olanın yapacağı silah bırakmaktır” sözlerine ise “Erdoğan ne söylediğinin farkında değil. Önce bize hakaret ediyor, tehdit ediyor, sonra da içi boş çağrılar yapıyor. Ciddiye alınacak bir söylem olarak görmüyorum” yorumunu yaptı.

Serbest kalırsa siyasete kapıyı kapatmadı

Selahattin Demirtaş, 14 Mayıs sonrasında serbest kalması halinde ne yapacağıyla ilgili soruya ise “Bunları çıktıktan sonra konuşalım. Şimdilik cezaevinden devam ediyorum, siyasi mücadeleye” yanıtını verdi.

Partisinin Şubat 2018’deki 3’üncü kongresinden önce bir mektup gönderen Demirtaş, aday olmayacağını söylemişti. Mektubunda, hukuken parti üyeliğinin bile mümkün olamayabileceğine dikkat çeken Demirtaş, bu yeni açıklamasıyla, eğer hapsedilme durumu sona erirse yeniden siyasette etkin olabileceği mesajını verdi.

Paylaşın

HDP Eş Genel Başkanı Sancar: Yüzde 15’in Altını Başarısızlık Olarak Görüyoruz

HDP Eş Genel Başkanı Sancar, “Yüzde 15’in altını başarısızlık olarak görüyoruz. Vekil hedefimizi de yine daha önce açıkladığımız gibi 100 vekil olarak belirledik. Karşımızda iki ittifak var. Biri Cumhur İttifakı, onlara zaten kaybettirme hedefimiz var” dedi ve ekledi:

“Millet İttifakı’nın da bizim programlarımızda ve bildirgemizde öngördüğümüz derinlikte, çapta yeni başlangıç tasarlamadığını düşünüyoruz. Bu nedenle bizim çok güçlü bir parlamento temsiliyeti elde etmemiz lazım. Değişimin ve dönüşümün hem motor gücü hem güvencesi olmayı hedefliyoruz.”

Halkların Demokratik Partisi (HDP) Eş Genel Başkanı Mithat Sancar, Tele1’de katıldığı programda seçime dair değerlendirmelerde bulundu.

Mithat Sancar, “Yüzde 15’in altını başarısızlık olarak görüyoruz. Vekil hedefimizi de yine daha önce açıkladığımız gibi 100 vekil olarak belirledik. Karşımızda iki ittifak var. Biri Cumhur İttifakı, onlara zaten kaybettirme hedefimiz var. Millet İttifakı’nın da bizim programlarımızda ve bildirgemizde öngördüğümüz derinlikte, çapta yeni başlangıç tasarlamadığını düşünüyoruz. Bu nedenle bizim çok güçlü bir parlamento temsiliyeti elde etmemiz lazım. Değişimin ve dönüşümün hem motor gücü hem güvencesi olmayı hedefliyoruz” dedi.

Zafer Partisi Genel Başkanı Ümit Özdağ’ın HDP seçmenlerine “katil” demesine dair de konuşan Sancar, şöyle devam etti: “Söylenecek çok şey var ama kendimi tutarak cevap vereyim. Bu düşmanlık politikası ve ülkeyi parçalama zihniyetinin çok açık bir yansımasıdır. 10 milyon insana katil diyen bir zihniyetin Türkiye’ye nasıl bir gelecek vadettiğini halkın takdirine bırakıyorum. Bu kadar ağır aşağılayan ve itham eden bir anlayış sadece bir kelime ifade edilebilir: Ağır ırkçı faşist zihniyet. Bu hakaretleri kaale almıyoruz ve demokratik siyasette ısrarımızı sürdürüyoruz. Halkımıza çağrım bu zihniyete lütfen prim vermeyin, uyanık olun. Bunların dili iktidarın dilinden daha zehirli. İktidar partisine çalışıyor bunlar.”

“Türkiye’nin dört bir yanındayız”

Millet İttifakı Cumhurbaşkanı Adayı ve Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’nun dün akşam yayınladığı “Kürtler” başlıklı videodaki “Her gün milyonlarca Kürt’e ‘terörist’ muamelesi yapılıyor” açıklamasını değerlendiren Sancar, “Kılıçdaroğlu’nun bu çıkışını gayet olumlu değerlendiriyoruz. Gelecekte daha demokratik daha barış içinde bir yaşam için bir irade beyanı olarak kabul ediyoruz. Doğru bir adımdır. Bizler bunun daha da yaygınlaşması ve sonuca ulaşması için çalışıyoruz zaten. Bakın istedikleri kadar uğraşsınlar bu ‘terörist’ ithamı artık tutmuyor. Çünkü bu ülkede kendi dışında ‘terörist’ ilan etmedikleri kimse kalmadı. Kılıçdaroğlu’nun buna bu kadar açık tavrı almasını değerli buluyoruz. Her yolu denediler ama toplumu ‘terörist’ ithamında ikna edemiyorlar. Biz büyüyoruz, güçleniyoruz. Sadece belli bir bölgeye sıkışmış değiliz, Türkiye’nin dört bir yanındayız” ifadelerini kullandı.

Paylaşın

Demirtaş, Seçim Sonucu Tahminini Açıkladı

14 Mayıs’ta yapılacak cumhurbaşkanlığı ve milletvekili seçimlerinin sonucuna ilişkin tahminde bulunan Demirtaş, “Cumhurbaşkanlığı seçimini ilk turda muhalefet kazanır, parlamentoda da çoğunluğu alır” dedi ve ekledi:

“Yargıyı siyasetin baskısı, kontrolü, etkisinden çıkarmak bile ilk etapta rahatlatmaya yol açar. Sonrasında, uzun vadeli bir demokratik dönüşüm programına ihtiyaç var. Bunca yıkımın enkazı, öyle üç beş günde temizlenemez. Önce Erdoğan rejimi sandığa gömülecek sonrasında yapacak çok iş var.”

Demirtaş, Memleket Partisi lideri Muharrem İnce’nin HDP’yle ilgili “PKK’lılarla anlaşma yapmam” sözleri için, “Siyaset ilkeler üzerinden yapılmayınca bu tür savrulmalar normaldir. Kendisine bu sözleri yakıştıramıyorum. Muharrem Hoca çok ayıp ediyor, bu yakışıksız sözler seçimden sonra da üstüne yapışıp kalacak. Üç beş oy uğruna milyonlarca HDP’liyi aşağılamaya, incitmeye kimsenin hakkı yok” dedi.

Demirtaş, Erdoğan’ın “Bunlar, engerekler ve çıyanlardır”, “Bunlar katil, bunlar terörist” sözleri hatırlatılınca da, “Beni zerrece üzmüyor, gülüp geçiyorum. Sandıkta halk, herkesin notunu verince ne olduğunu göreceğiz. O sözler Kürtlerde daha fazla kenetlenmeye yol açar, başka da bir etki yaratmaz” diye konuştu.

Edirne F Tipi Kapalı Cezaevi’nde tutuklu bulunan eski Halkların Demokratik Partisi (HDP) Eş Genel Başkanı Selahattin Demirtaş, Gerçek Gündem‘e açıklamalarda bulundu. Demirtaş’ın açıklamaları şöyle:

“Erdoğan’ın ‘asıl hüküm giymesi gerekenden daha hüküm giymedi’ sözlerinin ardından ‘Kobani davasında’ mütalaa sunuldu. Davada gözlerden kaçırılan neler yaşanıyor? Kobani davası Erdoğan’a seçim kazandırır mı?

Erdoğan algı operasyonlarıyla bizi suçlu ilan edip halktaki saygınlığımızı, etkimizi kırmaya ve bunun üzerinden de tüm muhalefeti suçlayarak tabanını bir arada tutmaya etmeye çalışıyor. Aynı çirkin yöntemi 2019 yerel seçimlerinde de bolca kullandı ama ters tepti. Şimdi de farklı olmayacağına inanıyorum.

Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Diyarbakır’a ve Kürt kardeşlerime en çok eziyet etmiş tek parti faşizminin temsilcisi CHP’nin kurduğu masaya yancı yazıldılar” sözleriyle HDP’ye tepki gösterdi. Nasıl değerlendiriyorsunuz?

Gerçeklik duygusunu, her türlü etik değerini yitirmiş, panikle konuşan bir siyasetçi görüntüsü çiziyor Erdoğan. Ben 6,5 yıldır hapisteyim ama Türkiye genelinde, hatta uluslararası arenada saygınlığım da inandırıcılığım da Erdoğan’dan fazladır demem yanlış olmaz.

HDP, Erdoğan’ın akıl almaz saldırıları karşısında dimdik ayakta kalmayı başarmış bir mucizedir. İşte bu gerçekler Erdoğan’ı öfkelendiriyor ve bize saldırmak dışında elinden hiçbir şey gelmiyor. Oysa tüm bu saldırılar bize eritmiyor, tersine büyütüyor.

Bir hukukçu olarak, 15 Mayıs sonrası, kaybeden bir AKP’nin ardından adalet sisteminde nasıl bir ‘restorasyon beklentiniz’ var. Size göre, tartışmalı kararlar ve yargılama süreçleri ile dolu bu ‘miras’ nasıl temizlenebilir?

Yargıyı siyasetin baskısı, kontrolü, etkisinden çıkarmak bile ilk etapta rahatlatmaya yol açar. Sonrasında, uzun vadeli bir demokratik dönüşüm programına ihtiyaç var. Bunca yıkımın enkazı, öyle üç beş günde temizlenemez. Önce Erdoğan rejimi sandığa gömülecek sonrasında yapacak çok iş var.

Size göre bir gün bu ülkede…………………..

Hırsızlardan, katillerden, talancılardan hesap sorulacak.”

Paylaşın

Selahattin Demirtaş, PKK’ya Silah Bıraktırabilir Mi?

Edirne F Tipi Cezaevi’nde tutuklu bulunan eski Halkların Demokratik Partisi (HDP) Eş Genel Başkanı Selahattin Demirtaş, sosyal medya hesabından, PKK’nın silah bırakmasıyla ilgili tartışmaları bir kez daha gündeme taşımıştı:

“Halkımıza sözümüz olsun, çatışmadan beslenen Erdoğan rejimi sonrasında PKK’nın Türkiye’de tümüyle silah bırakması için elimizden geleni yapacağız ve mutlaka başaracağız.”

Selahattin Demirtaş’a, PKK tarafından olumlu ya da olumsuz bir tepki gelmedi. Peki Demirtaş’ın bu açıklaması ne kadar gerçekçi? Demirtaş örgüte silah bıraktırabilir mi?

VOA Türkçe’den Mahmut Bozarslan’a değerlendirmede bulunan Siyaset Bilimci Akademisyen Vedat Koçal, Kürt sorununun çözümünün sadece Kürtlerin sırtına yüklenemeyeceğini söyledi.

2023 seçimlerine giderken, iktidar kanadının, terörle mücadeleyle birlikte, silah teknolojisini ve üretimini, savunma hizmetleriyle ilgili bir kamu politikasından çok, siyasal partinin seçim propagandasının unsuru olarak kullandığına vurgu yapan Koçal, “Bu ‘Kürt sorunu’ da onun içerisinde çatışmanın da asıl işlevini apaçık ortaya koyan güncel bir örnek” dedi.

Koçal, ‘Kürdofobi’ye dikkat çekerek Demirtaş’ın girişiminin hayata geçmesinin, Türkiye toplumunun önemli bir kısmını belirleyen ‘Kürdofobi’den kurtulmasına bağlı olduğunu savundu. Bir sorunun, aynı zamanda neden olamayacağına, bu bakımdan Kürt sorununun, onu ortaya çıkaran nedenlere ulaşılmadan ve müdahale edilmeden çözülemeyeceğine dikkat çeken Koçal, çatışmanın Türkiye siyasal sistemindeki işlevine ve Türk toplumunun siyasal bilincindeki temellerine odaklanılmadığı sürece, örgüt silah bıraksa bile bunun sorunun tespitine ve çözümüne kayda değer bir katkı sağlamayacağını ifade etti.

Demirtaş’ın olası girişimlerinin örgütün silah bırakması konusunda etkili sonuçlar üretmesine dair umutlu olmadığını söyleyen Koçal, şunları ekledi:

“Sonuçta, düşman üretiminin ve ‘vatan tehlikede’ söyleminin kadim devlet geleneğinden güncel toplumsal bilinçaltına uzanan tarihsel ve geleneksel sürekliliği ışığında, ‘Kürt sorunu’nun adı ‘Kürdofobi’ye, muhatabı da Kürtler’den Türk toplumsal bilinçaltına ve hafızasına yönlendirilmediği sürece, iyi niyetli ve samimi olsa bile, her söz ve eylem, öldüremediğini güçlendirmekten, yani çözümsüzlüğün sürdürülebilirliğini sağlamaya katkı olmaktan başka hiçbir işe yaramayacaktır.

Demirtaş’ın, PKK’nın silah bırakmasına dair irade bildirimi ve vaadi de maalesef bu genellemeye dahildir. Sorunu ve dolayısıyla çözüm imkanını, istemini, gerçek sahibine iade ederek işe başlanmadığı için, gerçeğin etrafında dolaşma alışkanlığının bir tekrarından öteye geçmesi mümkün olmayan, bu bakımdan herhangi bir somut yarar üretme potansiyeli bulunmayan sayısız denemelerden biri olarak heba olup gitmeye adaydır”

“Demirtaş’ın ya da HDP’nin bunu tek başına gerçekleştirecek gücü yok”

Kürt Çalışmaları Merkezi Koordinatörü Reha Ruhavioğlu, yaptığı değerlendirmede, çağrının kendisi kadar söylenebilmiş olmasının da önemli olduğuna vurgu yaptı.

Demirtaş’ın Kürt siyasetindeki ağırlığının arttığını ifade eden Ruhavioğlu, “Açıklama bize bunu söylüyor. Dolayısıyla önemli bir şey ama elbette ki Demirtaş’ın ya da HDP’nin, bunu tek başına gerçekleştirecek gücü yok. Fakat bu beraberinde şunu gösteriyor; HDP yeni dönemde, mecliste Kürt meselesinin önemli bir muhatabı olacak ve meclisteki diğer muhatap, yani seçim CHP ve muhalefet tarafından kazanılırsa -ki CHP ve Kemal Kılıçdaroğlu’nun bu meseleyi meclis çatısı altında çözmek istediğini biliyoruz- dolayısıyla Kemal Kılıçdaroğlu’nun işini kolaylaştırmak üzere önemli bir aktör olacak. İki tarafın, sorunu meclis çatısı altında çözme iradesi, bu konuda hem HDP’yi güçlendiriyor hem de silah bıraktırma konusunda HDP’nin işini kolaylaştırıyor” dedi.

Demirtaş’ın açıklamasının Kürt hareketinin sivilleşmesi açısından önemli bir anlam taşıdığını ifade eden Ruhavioğlu, örgütün Demirtaş’a olumsuz karşılık vermemesinin de dikkat çekici olduğunu söyledi.

Seçime kadar eylem yapmama kararının da örgütün arayış içinde olduğuna işaret ettiğini dile getiren Ruhavioğlu, “Bunun Demirtaş’ın sözüne katıldıkları anlamına gelir dersek de çok iyimser bir yorum yapmış oluruz. Fakat Demirtaş’ın bu sözüne çok karşı çıkmamış olmaları da olumlu bir gelişme” diye konuştu.

Ruhavioğlu, PKK’nın Türkiye’de silahlı mücadele yürütme şartlarının kalmadığına dikkat çekerek sözlerini şöyle tamamladı:

“PKK’nın Türkiye’ye karşı silah bırakmasının önemli şartlarından birisi de Rojava’da (Suriye) Türkiye ve Kürtler arasında iki tarafın da memnun olmasalar bile tahammül edeceği bir sınırda karşılıklı uzlaşmak. Bu iki tarafın karşılıklı uzlaşmasıyla olmaz ama uluslararası aktörlerin uzlaştırmasıyla mümkün olabilir. Yine de Türkiye’de PKK’nın silah bırakmasının zor olduğunu düşünmüyorum, şartlar bunun için elverişli”

PKK’nın son yıllardaki “eylemsizlik” kararları

PKK, AKP hükümetinin Kürt sorununa çözüm bulmaya çalıştığı 2009 yılında, eylemsizlik kararı aldı. 13 Nisan 2009’daki eylemsizlik kararını 31 Mayıs 2009’da tek taraflı uzattığını duyurdu.

Çözüm süreci devam ederken Abdullah Öcalan’ın İmralı Cezaevi’nden gönderdiği mektup, 21 Mart 2013’te nevruz kutlamalarında okundu. Mektup, PKK’nın silahlı güçlerini Türkiye topraklarından çekmesinin ve ateşkesin başlangıcı oldu.

Bu mektuptan sonra, 8 Mayıs’ta PKK üyeleri Türkiye topraklarını terk etmeye başladı. 11 Ekim 2014’te örgüt yöneticilerinden Cemil Bayık, Kobani ve Türkiye’de yaşananlardan hükümeti sorumlu tuttu ve Meclis’ten geçen tezkerenin bir savaş ilanı olduğunu, bu nedenle de çektikleri bütün militanlarını Türkiye’ye geri gönderdiklerini söyledi.

21 Mart 2015’te Öcalan, Diyarbakır Nevruz’unda okunan mektubunda, PKK’ya silahsızlanma kongresi çağrısı yaptı. Demirtaş, 12 Haziran 2015’te de Öcalan’ın çağrısıyla, PKK’nın silah bırakabileceğini açıkladı. Ancak örgüt yönetimi, kararın sadece kendilerine ait olduğu yanıtını verdi.

Paylaşın

Demirtaş: Erdoğan Tarihi Bir Yenilgiyle Siyaset Sahnesinden Silinecek

14 Mayıs seçimlerine ilişkin değerlendirmede bulunan Demirtaş, “Bu seçim ekonomi ile demokrasi ekseninde yürüyor. Sonucu da Erdoğan’ın çökerttiği ekonomi ve yoksulluğa mahkum ettiği milyonlar ile adaletsizlik ve baskıyla ezmeye çalıştığı mağdurlar belirleyecek. Tabii ki kazanan, ezilenler olacak, Erdoğan tarihi bir yenilgiyle siyaset sahnesinden silinecek, benim öngörüm bu.” dedi.

Millet İttifakı adayı Kemal Kılıçdaroğlu’na destek verilmesine ilişkinde değerlendirmede bulunan Demirtaş, “Partimizin aday çıkarmaması Erdoğan’ın en büyük kabusuydu, bu gerçekleştiği için şimdi bizim üzerimizden Sayın Kılıçdaroğlu’nu yıpratmaya çalışıyor. Aynı taktiği yerel seçimlerde de uyguladı ve ters tepti. Çünkü halk yalan ve karalamalara kanmıyor artık” ifadelerini kullandı.

Erdoğan’ın emek ve özgürlük ittifakına yönelik söylemleriyle ilgili de, “Erdoğan, HDP’nin ve Kürtlerin oyunu alabileceğinden emin olsa HDP Genel Merkezi’nin önüne çadır kurar, orada yatar kalkardı” dedi.

Demirtaş, bugünkü seçim matematiğinde Memleket Partisi Genel Başkanı Muharrem İnce’ye oy vermekle, Erdoğan’a oy vermek arasında bir fark olmadığını belirterek, “Bu durumda İnce seçmenlerine şunu rahatlıkla söyleyebilirim: Erdoğan ile bir beş yıla daha hazırlarsa seçimi ikinci tura bırakabilirler” ifadelerini kullandı.

Edirne F Tipi Cezaevi’nde tutuklu bulunan eski Halkların Demokratik Partisi (HDP) Eş Genel Başkanı Selahattin Demirtaş, BBC Türkçe’den Ayşe Sayın’ın sorularını yanıtladı.

Demirtaş’ın cevaplarından öne çıkanlar şöyle:

“Bu seçim ekonomi ile demokrasi ekseninde yürüyor. Sonucu da Erdoğan’ın çökerttiği ekonomi ve yoksulluğa mahkum ettiği milyonlar ile adaletsizlik ve baskıyla ezmeye çalıştığı mağdurlar belirleyecek. Tabii ki kazanan, ezilenler olacak, Erdoğan tarihi bir yenilgiyle siyaset sahnesinden silinecek, benim öngörüm bu.

Partimizin aday çıkarmaması Erdoğan’ın en büyük kabusuydu, bu gerçekleştiği için şimdi bizim üzerimizden Sayın Kılıçdaroğlu’nu yıpratmaya çalışıyor. Aynı taktiği yerel seçimlerde de uyguladı ve ters tepti. Çünkü halk yalan ve karalamalara kanmıyor artık. Erdoğan, HDP’nin ve Kürtlerin oyunu alabileceğinden emin olsa HDP Genel Merkezi’nin önüne çadır kurar, orada yatar kalkardı. Şimdi, kedi ulaşamadığı ciğere mundar diyor.

İnce’nin adaylığının seçimi ikinci tura bırakma olasılığı

Seçmenlerin, sandık başına gittiklerinde akılcı bir tercihle seçimi ilk turda bitireceğini düşünüyorum. Ama bu şekilde ince hesaplar yaparak seçimi ikinci tura bırakmayı düşünen seçmenler varsa onlara naçizane tavsiyem, doğrudan Erdoğan’a oy vermeleri. Çünkü bugünkü seçim matematiğinde İnce’ye oy vermekle Erdoğan’a oy vermek arasında fark yok. Zaten seçim ola ki ikinci tura kalırsa Erdoğan’ın kazanamayacağının garantisi yok.

Bu durumda İnce seçmenlerine şunu rahatlıkla söyleyebilirim: Erdoğan ile bir beş yıla daha hazırlarsa seçimi ikinci tura bırakabilirler. Bizim için bir sakıncası yok!

Umarım seçim gecesi büyük bir pişmanlık oluşmaz. TİP’in kendi kararıdır, biz ancak saygı duyup başarılar dileyebiliriz. Ama halen, yanlış bir karar olduğunu düşünüyorum. Yeşil Sol Parti seçmeninin partisi bellidir, oyu da Yeşil Sol Partiyedir tabii ki. Başka türlü nasıl olabilir ki?”

Röportajın tamamı için TIKLAYIN

Paylaşın