OECD’den Dikkat Çeken Rapor: Küresel Yavaşlama En Çok Avrupa’yı Vuracak

Ekonomik İşbirliği ve Kalkınma Teşkilatı’nın (OECD) “Krizle Yüzleşmek” adıyla yayınladığı Kasım 2022, 3. çeyrek dilim, Ekonomik Görünüm Raporu’nda küresel ekonomik yavaşlamadan en çok Avrupa’nın etkileneceğini, enflasyonla mücadelenin bir numaralı öncelik olması gerektiğinin altını çizdi.

Raporda, Türkiye’nin 2022’deki büyüme hızı 5,4’ten 5,3’e çekilirken, yüzde 3 olarak belirlenen 2023 büyüme oranı korundu. Türkiye ekonomisinin, 2024 yılında yüzde 3,4 büyüyeceği öngörüldü.

OECD raporunda Türkiye’deki enflayonun bu yıl sonunda yüzde 73,2 olması tahmin ediliyor. OECD, 2023’te enflasyon oranı gerilese bile yüksek seyretmeye devam edeceğini de tespit ediyor. Buna göre OECD, enflasyonun 2023’te yüzde 44,6’ya; 2024 yılında da yüzde 42’ye gerileyeceğini öngörüyor.

Türkiye 2022 için yüzde 10,7 olan işsizlik oranı beklentisinin, 2023’te yüzde 10,3; 2024’te ise 10 olacağı tahmini yapıldı. Başka bir deyişle, işssizlik oranı önümüzdeki 3 yıl boyunca yüzde 10’un üzerinde seyretmeye devam ediyor.

OECD Raporunda, tüm dünya merkez bankaları, ekonomide resesyon riskini göze alarak faiz arTtırımına giderken, büyüme politikasını ön plana koyan Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası’na (TCMB), faizleri yükseltmesi tavsiyesinde de bulunuyor.

OECD’ye göre küresel ekonomik büyüme hızı, bu yılki büyüme hızı olan yüzde 3,1’den yüzde 2,2’ye gerileyecek. 2024’teyse küresel ekonomik büyüme hızının yüzde 2,7’ye çıkması bekleniyor.

OECD Genel Sekreteri Mathias Cormann, teşkilatın son Ekonomik Görünüm raporunu sunduğu basın toplantısında, “Bir resesyon öngörmüyoruz, ancak kesinlikle bir zayıflama dönemi olacağını tahmin ediyoruz” şeklinde konuştu.

OECD, küresel ekonomik yavaşlamanın ülke ekonomilerini eşit olarak etkilemediğini, ancak Rusya’nın Ukrayna’da yürüttüğü savaşın iş faaliyetlerine darbe indirmesi ve enerji maliyetlerini arttırması nedeniyle yavaşlamadan en çok Avrupa’nın etkilendiğini kaydetti.

19 ülkenin bulunduğu Euro Bölgesi’nde ekonominin bu yıl yüzde 3,3 büyüyüp, 2023’ye büyümenin binde 5’e gerileyeceğini tahmin eden OECD, 2024 yılındaysa Euro Bölgesi’ndeki büyümenin yüzde 1,4 olacağı öngörüsünde bulundu. OECD, Eylül ayındaki tahminlerindeyse bu yılki büyümenin yüzde 3,1, 2023’teki büyümeninse binde 3 olacağını açıklamıştı.

OECD, Avrupa ekonomisinin lokomotifi sayılan Almanya’nın önümüzdeki yıl binde 3 oranında küçüleceği tahmininde bulunuyor. Ekonomisi sanayi ağırlıklı olan Almanya, Rus enerjisine bağımlı bir ülke. OECD’nin Eylül ayı tahminindeyse Alman ekonomisindeki daralmanın 2023’te binde 7 oranında olacağı kaydedilmişti.

Rus doğalgaz ve petrolüne Almanya’ya kıyasla daha az bağımlı olan Fransa’nın ise 2023’te binde 6 oranında büyümesi bekleniyor. İtalya’nın önümüzdeki yılki büyüme tahmininin binde 2 olması, bazı çeyreklerde İtalyan ekonomisinde daralma yaşanabileceğine işaret ediyor.

Euro Bölgesi dışındaysa yükselen faiz oranları, hızla artan enflasyon ve zayıf güven nedeniyle İngiliz ekonomisinin önümüzdeki yıl binde 4 oranında daralacağı öngörülüyor. OECD, daha önceyse İngiliz ekonomisinde binde 2 oranında büyüme olacağını tahmin etmişti.

Amerikan ekonomisinin durumununsa nispeten daha iyi olacağı öngörüsü var. Büyümenin bu yılki oran olan yüzde 1,8’den 2023’te binde 5’e ineceği tahmin edilirken Amerikan ekonomisinin 2024’te yüzde 1 oranında büyüyeceği düşünülüyor. OECD, daha önceki tahmininde, dünyanın en büyük ekonomisi olan Amerikan ekonomisinin bu yıl sadece yüzde 1,5 oranında büyüyeceğini, 2023 tahmininin de aynı kalacağını bildirmişti.

OECD üyesi olmayan Çin ise 2023’te büyüme görecek ender ekonomilerden biri olarak değerlendiriliyor. Çin ekonomisindeki büyümenin bu yılki oran olan yüzde 3,3’ten 2023 yılında yüzde 4,6’ya çıkması, 2024’te de yüzde 4,1 olarak gerçekleşmesi bekleniyor.

Daha sıkı para politikalarının devreye girmesi ve enerji fiyatlarındaki baskıların azalmasıyla birlikte OECD ülkeleri genelinde enflasyonun bu yıl yüzde 9’dan 2024’te yüzde 5,1’e gerilemesi de bir başka beklenti.

OECD Genel Sekreteri Mathias Cormann, “Para politikaları konusunda en gelişmiş ülkelerde ve çok sayıda gelişmekte olan ekonomide enflasyon beklentilerini sabitlemek için daha fazla sıkılaşma gerekiyor” dedi.

(Kaynak: Reuters)

Paylaşın

Yeni Kömür Santrali Projelerinin Yüzde 74’ü Türkiye’de

Dünya genelinde enerji projelerini izleyen sivil toplum kuruluşu Global Energy Monitor’ın (GEM) yeni raporuna göre kömürden uzaklaşmaya devam eden Ekonomik İşbirliği ve Kalkınma Teşkilatı (OECD) ülkeleri arasında kömürle işleyen yeni bir termik santral projesi planlamayanların oranı yüzde 86. Bu ülkelerden sadece altısı yeni kömür projesi planlıyor. Bunlar Türkiye, ABD, Avustralya, Polonya, Meksika ve Japonya.

Ancak projelerin gerçekleşmesi gittikçe zorlaşıyor. Hükümetlerarası İklim Değişikliği Paneli (IPCC) ve Uluslararası Enerji Ajansı (IEA) gibi kurumların çalışmaları yeni kömürlü santrallere onay verilmemesi gerektiğini ve var olanların 2030 yılına kadar terk edilmesi gerektiğini söylüyor.

GEM, bu altı ülkeye ilişkin yeni projelerin kağıt üstünde varlığını sürdürmesine karşın gerçekleşmesinin zor olduğunu belirtiyor. Raporda Türkiye’nin OECD ülkelerinin tümünde planlanan yeni projelerin yüzde 74’üne ev sahipliği yaptığı belirtiliyor. Türkiye kömür santrali projeleriyle dünya çapında en fazla kapasite artışının planlandığı altıncı ülke konumunda.

Raporda “hükümetin kömür dostu politikalarına rağmen” kömür projelerinin kamuoyunda ciddi tepki alması, yasal mücadele ve finansmanında yaşanan sıkıntılar nedeniyle projelerin iptal edildiği not ediliyor.

Bunların sonucunda Türkiye’de 2021 yılında iptal edilen toplam kömürlü termik santrali kapasitesinin 10,6 gigawatt (GW) olduğu belirtiliyor. 2010’dan bu yana iptal edilen toplam kapasite 87 GW seviyesinde.

Raporda, Türkiye’de inşaat ve projelendirme konularında ilerleme kaydeden santrallerin uluslararası fonlamaya bağımlı olduğu ve projelerin gelecekte fon bulma sıkıntısının devam edebileceği paylaşılıyor.

Projelerin gerçekleşmesi gittikçe güçleşiyor

Çin, kömürlü termik santrallerin Türkiye dahil uluslararası finansmanında en aktif ülkelerden biriydi.

Çanakkale Lapseki’ye yapılması planlanan ve bölge halkının mücadelesiyle rafa kalkan Kirazlıdere Termik Santrali’nin mühendislik, satın alma ve inşaat işleri Çinli Energy China şirketine verilmişti.

Adana’da yapımı devam eden Hunutlu Termik Santralinin Çin’in finansmanıyla 2021 sonunda faaliyetlerine başlaması planlanıyordu.

Raporda kamuoyu baskısıyla iptal edilen projeler arasında Çayırhan B, Ayas Yumurtalık, Ağan ve HEMA Amasra termik santral projeleri sıralanıyor.

Enerji Bakanlığı’nın “kemiksiz yatırımın” ilk örneği olarak sunduğu Çayırhan B’nin yapımı ve ihalesi için tüm izinler alınmış olmasına rağmen iptalinin dikkate değer olduğu belirtiliyor.

Çin, Eylül ayında yurt dışındaki kömür projelerini fonlamayı durduracağını açıklamıştı.

Global Energy Monitor’ün kömür program yöneticisi Christine Shearer, Eylül ayı itibarıyla Çin’in 20 ülkede 44 yeni okyanus ötesi kömür santralini finanse etmeyi düşündüğünü belirtmişti.

Buna karşın Helsinki merkezli Enerji ve Temiz Hava Araştırmaları Merkezi (CREA) tarafından yayımlanan yeni bir rapora göre Eylül’den bu yana Çin’in fonladığı 15 adet (12,8 GW) kömür projesi iptal edildi.

Bakan Yardımcısı ve İklim Değişikliği Başmüzakerecisi Mehmet Emin Birpınar, kömürün yenilenebilir enerjiye göre birim maliyetinin gittikçe arttığını ve bu projelere yatırımcı bulunamadığını anlatmıştı.

Birpınar, Türkiye’de yeni kömür santrali yapılmasının planlanmadığını söylemiş ve 2 yıldır hiç yeni müracaatın yapılmadığını belirtmişti.

Dünya genelinde durum ne?

Rapora göre dünya çapında bugün 79 ülkede 2,400’den fazla faal kömürlü termik santral bulunuyor ve bunların toplam kapasitesi 2,100 gigawatt (GW) civarında. Yapım aşamasındaki 189 santralle bu kapasiteye 176 GW daha ekleniyor. Planlanan 296 yeni kömürlü termik santral projesi de 280 GW’lik kapasite artışı sağlıyor.

Bununla birlikte Kasım 2021’de düzenlenen COP26 iklim zirvesinin de etkisiyle geçen yıl kömürden çıkışta bir ivme sağlandı. Zirvede kömürden tamamen çıkış yerine kömürün aşamalı olarak azaltılması kararı tartışma yaratsa da rapora göre, kapanış tarihi belirlenen kömür santrallerinin sayısı geçtiğimiz yıl iki katına çıkarak 750’ye; kapasitesi de 550 GW’a yükseldi.

Bugün herhangi bir çıkış tarihi belirlenmemiş ya da ‘net sıfır’ taahhütleri kapsamına alınmamış faal santrallerin sayısı 170. Toplam 89 GW kapasitedeki bu santraller, tüm kurulu kömür gücünün yüzde 5’ini oluşturuyor.

Buna karşın 2021’de pandemi sonrası toparlanmanın etkisiyle faal kömür santrallerinde 18,2 GW’lık bir kapasite artışı yaşandı. Yeni lisans verilen 45 GW’ın yarısından fazlası (yüzde 56) Çin’den kaynaklandı.

Rapor, 2021 sonunda 20 ülkede yapım aşamasında olan 176 GW kömür kapasitesi olduğunu belirtiyor ve bunun yüzde 52’sinin Çin’de olduğunu söylüyor.

Rapor, kömür kapasitesindeki artışın 2021’deki azalışı geride bıraktığını ve toplam kömürlü santral kapasitesinin yaklaşık yüzde 1 oranında arttığını belirtiyor.

Reuters’a konuşan GEM araştırma analisti Flora Champenois, bunun küçük bir oran olduğunu ancak dünyanın kömür kullanımında yükselişe değil ciddi bir azalışa ihtiyacı olduğunu söylüyor.

(Kaynak: BBC Türkçe)

Paylaşın

Türkiye, OECD Ülkeleri Arasında Çocuk Yoksulluğunda İlk Sırada

Türkiye, Ekonomik İşbirliği ve Kalkınma Teşkilatı (OECD) ülkeleri arasında çocuk yoksulluğunda ilk sırada. Okula aç giden çocuk sayısı artarken, acil ücretsiz okul beslenme programı çağrısı yapılıyor.

Son dönemde çok hızlı artan yoksullaşma Türkiye’de önce en hassas durumdaki çocukları vuruyor. Türkiye bugün yüzde 22.7’lik oranla çocukların en yoksul olduğu Ekonomik İşbirliği ve Kalkınma Teşkilatı (OECD) üyesi ülke.

Dünya Bankası tahminlerine göre gıda enflasyonundaki her 1 puanlık artış, dünya genelinde derin yoksul sayısını 10 milyon kişi artırıyor. Türk-İş verilerine göre mart itibarıyla son bir yılda Türkiye’de gıda fiyatlarının yüzde 76.4 arttığı dikkate alındığında durumun vehameti ortaya çıkıyor.

Sözcü gazetesinin haberine göre; Türkiye’de bugün her 5 çocuktan biri derin yoksulluk sorunları ile yüzleşiyor, yeterli ve besleyici gıdaya ulaşamıyor. Bu noktada yapılacak en acil eylemin, bir an önce okullarda kamunun öğle yemeği hizmeti sunması olduğu belirtiliyor.

“Okul yemeği uygulaması başlatılmalı”

CHP Yoksulluk Dayanışma Ofisi Koordinatörü Hacer Foggo, “2019 yılından beri Milli Eğitim Bakanlığı başlattık başlatıyoruz diyor ama bir gelişme yok. Sağlık Bakanlığı okullarda ücretsiz beslenme programını 2020 için planlıyordu ancak bir türlü hayata geçiremedi.

Fakirliğin yoğunlaştığı bölgelerden başlanarak bir an önce okul yemeği uygulaması başlatılmalı, gıdaya erişemeyen milyonlarca çocuk bu sayede en azından günde bir kez yeterli bir besin alabilmeli. Dayanışmanın da bittiği bir döneme girdik çünkü komşu da aç” ifadesini kullandı.

Son dönemde özellikle yoksulluğun arttığı bölgelerde çocuklar okula aç gidiyor. Evinde yeterli beslenemeyen çocuğun hiç değilse okulda sağlıklı beslenmeye ulaşması gerektiğini vurgulayan Hacer Foggo, “Yetersiz beslenme beyin hücrelerinin gelişimini, büyümeyi durdurur. Açlık çeken çocuklar okula odaklanamazlar. Bu nedenle bir an önce okullarda ücretsiz beslenme programları hayata geçirilmeli” dedi.

Paylaşın

Türkiye, OECD Ve AB’de Sağlığa En Az Pay Ayıran Ülke

Türkiye milli gelirden sağlığa en az pay ayıran ülkelerin başında geliyor. Türkiye, Ekonomik İşbirliği ve Kalkınma Teşkilatı (OECD) ile Avrupa Birliği (AB) üyeleri arasında Gayrisafi Yurt İçi Hasıladan (GSYH) sağlık harcamalarına en az pay ayıran ülke.

Pandemi döneminde dünyanın birçok ülkesinde salgın kadar, sağlık çalışanları ve sağlık sektörünün içinde bulunduğu sorunlar da konuşulmaya başlandı. Dünyanın gelişmiş ülkelerinde bile sağlık sektöründeki ciddi eksiklikler pandemi ile gün yüzüne çıkmış oldu ancak genel olarak sağlığa daha fazla bütçe ayırabilen ülkeler sektördeki sorunlarla daha kolay baş edebiliyor.

Bu arada Türkiye’de son dönemde ülkeden ayrılan ve ayrılmak isteyen doktorların sayısındaki hızlı artış dikkat çekiyor.

Türkiye milli gelirden sağlığa en az pay ayıran ülkelerin başında geliyor. Ekonomik İşbirliği ve Kalkınma Teşkilatı (OECD) ile Avrupa Birliği (AB) üyeleri arasında Gayrisafi Yurt İçi Hasıladan (GSYH) sağlık harcamalarına en az pay ayıran ülke. Türkiye’de 2020 yılında sağlık harcamalarının GSYH’ye oranı yüzde 4,7 iken OECD ortalama yüzde 8,8 oldu. Peki, sağlık harcamalarına en fazla pay ayıran ülkeler hangisi, Türkiye ve diğer ülkelerde durum ne?

Dünya Sağlık Örgütü (DSÖ) Covid-19 salgını döneminde adını en sık duyduğumuz kurumların başında. DSÖ’nün kuruluşu olan 7 Nisan dünyada Dünya Sağlık Günü olarak kutlanıyor. Her sene 7 Nisan’da sağlık çalışanlarının ve sağlık harcamalarının durumu bir kez daha gündeme geliyor. Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK) ve OECD verilerine göre Türkiye’nin bu alandaki karnesi hiç parlak değil. TÜİK verilerine göre 2020 yılında Türkiye’de sağlık harcamasının gayrisafi yurt içi hasılaya oranı yüzde 4,7 oldu. OECD ile AB üyeleri arasında son sırada yer alıyor.

2020 veya 2019 yılı verilerine göre sağlık harcamalarına GSYH’den en fazla pay ayıran ülke yüzde 16,8 ile ABD. Bu ülkeyi İngiltere (yüzde 12,8), Almanya (yüzde 12,5), Fransa (yüzde 12,4) ve Kanada (yüzde 11,6) takip ediyor.

OECD’de sağlık harcamalarının GSYH’ye oranı ise yüzde 8,8. Türkiye 38 ülke içinde 38. sırada. Türkiye’nin hemen üstünde ise sırayla Lüksemburg (yüzde 5,4), Meksika (yüzde 6,2) ve Macaristan (yüzde 6,3) geliyor.

Bu oran diğer bazı ülkelerde ise şöyle: Hollanda yüzde 11,2; Belçika yüzde 10,7; Şili yüzde 9,4; Güney Kore yüzde 8,4, Kolombiya yüzde 7,7 ve İsrail yüzde 7,5. TÜİK 2020 yılı verilerine göre Türkiye’de kişi başı sağlık harcaması 2 bin 997 TL oldu.

Sağlık harcamalarının ne kadarı devletten ne kadarı özel sektörden?

TÜİK 2020 yılı verilerine göre Türkiye’de yapılan 100 liralık genel sağlık harcamasının 78 lirası devletten; 22 lirası ise özel sektörden geldi. Özel sektör demek büyük oranda halk demek.

Harcamaların detayına bakıldığında ise yüzde 51,7 ile Sosyal Güvenlik Kurumu ilk sırada. Merkezi devlet harcamalarının payı ise yüzde 25,6. Mahalli idarelerin payı ise yüzde 0,7 ile oldukça sınırlı. 100 liralık sağlık harcamasının 16,7 lirası ise hanehalklarından geliyor. Sigorta şirketlerinin toplam içindeki payı sadece yüzde 2,9.

Öte yandan, Türkiye genel sağlık harcamalarının GSYH’ye oranı 2020’de yüzde 5 idi. Cari sağlık harcamasının GSYH’ye oranı yüzde 4,7’de kaldı. Yatırımların toplam sağlık harcamasından çıkarılmasıyla cari sağlık harcaması bulunuyor. OECD verileri yatırımları içermiyor; sadece cari sağlık harcamasını kapsıyor.

(Kaynak: Euronews)

Paylaşın