IMF, 2023 Yılı Küresel Büyüme Tahminini Değiştirmedi

IMF Başkanı Georgieva, 2023 yılı için belirledikleri yüzde 2,7’lik küresel büyüme tahminini değiştirmedi. IMF Başkanı Georgieva, Çin’in küresel ekonomik büyümeye katkısına da dikkat çekti.

Uluslararası Para Fonu (IMF) Başkanı Kristalina Georgieva, 2023 yılı için belirledikleri yüzde 2,7’lik küresel büyüme tahminini değiştirmediklerini, korkulan petrol fiyat artışının gerçekleşmediğini ve işgücü piyasasının gücünü koruduğunu söyledi.

Georgieva, 2023 yılının küresel ekonomi için zor bir yıl olacağı görüşünü tekrarladı ancak beklenmedik gelişmeler olmadıkça geçen yılki gibi art arda not indirimlerinin yaşanacağı bir yıl daha beklemediklerini kaydetti.

Georgieva IMF’nin Washington’daki merkezinde gazetecilere yaptığı açıklamada, “Büyüme 2023’te yavaşlamaya devam ediyor. Resmin daha olumlu olan kısmı işgücü piyasalarının dayanıklılığı. İnsanlar istihdam edildiği sürece, fiyatlar yüksek olsa bile, insanlar harcama yapıyor ve bu da performansa yardımcı oluyor” diye konuştu.

Çin’in olumlu katkısı bekleniyor

IMF Başkanı açıklamalarında, Çin’in küresel ekonomik büyümeye katkısına da dikkat çekti.

Daha önce küresel büyümenin yaklaşık yüzde 35 ile yüzde 40’ına katkıda bulunan Çin’in, “sıfır COVID” politikasını değiştirmesiyle, bu yılın ortalarından itibaren küresel büyümeye yeniden olumlu katkısının olacağını tahmin ettiklerini dile getirdi.

“Artık şoklara daha açık bir dünyadayız”

Georgieva, dünyanın en büyük ekonomisi olan ABD’de 2023 yılında durgunluk beklediklerini ancak resesyonun önlenebileceğini ifade etti. Ancak Georgieva, olası bir iklim olayı, büyük bir siber saldırı veya Rusya’nın Ukrayna savaşında nükleer silahlar kullanması gibi risklerin bulunduğuna da dikkat çekti.

IMF Başkanı, “Artık şoklara daha açık bir dünyadayız ve düşünmediğimiz bir risk dönüşü olabileceği konusunda açık fikirli olmalıyız. Akla hayale gelmeyecek şeyler iki kez oldu” dedi.

Toplumsal huzursuzluk riski

Brezilya, Peru ve diğer ülkelerde artan toplumsal huzursuzluklarla ilgili endişelere ve sıkılaşan mali koşulların etkisinin belirsizliğine vurgu yapan Georgieva, enflasyonun “inatçı” olmaya devam ettiğini ve merkez bankalarının fiyat istikrarı için baskı yapmaya devam etmesi gerektiğini sözlerine ekledi.

Küresel ekonomik büyüme 2021’de yüzde 6 olmuş, bu oran 2022’de yüzde 3,2’e düşmüştü.

Paylaşın

IMF Duyurdu: Küresel Borç Seviyesi Hala Salgın Öncesinin Üzerinde

Küresel Borç Gözlemi (Global Debt Monitor) raporunu açıklayan Uluslararası Para Fonu (IMF), küresel kamu ve özel borçlarının yeni tip koronavirüs (Kovid 19) salgınının etkileri nedeniyle rekor seviyeye yükseldikten sonra 2021 yılında son 70 yıldaki en büyük düşüşünü kaydettiğini bildirdi.

Ancak IMF, bu borçların pandemi öncesi seviyenin hala üzerinde seyrettiğini vurguladı. IMF, toplam kamu ve özel borçlarının 2021’de 10 puan gerileyerek küresel gayrisafi yurtiçi hasılanın yüzde 247’si olarak kaydedildiğini, 2020 yılındaysa bu oranın yüzde 257 ile zirve noktaya ulaştığını belirtti.

2008 yılında küresel mali kriz patlak vermeden önce yapılan ölçüme göre 2007 yılında küresel borç toplamı, gayrisafi yurtiçi hasılanın yüzde 195’ine denk geliyordu. IMF’ye göre küresel borçlar daha düşük hızda da olsa yükselmeye devam etti ve geçen yıl 235 trilyon dolarla rekor kırdı.

Finansal olmayan şirketlerin ve hane halklarının borçlarını içeren özel borçlar, genel borç azalmasında başı çekti. 190 ülkenin verilerine bakan IMF, özel borçların 6 puan azalarak gayrisafi yurtiçi hasılanın yüzde 153’ünü oluşturdu.

IMF, kamu borçlarının 4 puan gerileyerek gayrisafi yurtiçi hasılanın yüzde 96’sına denk gelmesinin onlarca yıl sonra kaydedilen en ciddi düşüş olduğunu bildirdi. Borç oranlarındaki olağandışı dalgalanmalar, IMF’ye göre ekonominin COVID-19’un etkilerinden kurtulmaya çalışması ve enflasyondaki hızlı artıştan kaynaklanıyor.

Geri ödeme kaygıları

Borç dinamikleri, ülke grupları içinde geniş farklılıklar gösteriyor. En fazla azalma, gelişmiş ekonomilerin borçlarında kaydedildi. Gelişmiş ülkelerin hem kamu hem de özel borçları geçen yıl gayrisafi yurtiçi hasılanın yüzde 5’i oranında düştü. Benzer sonuçlar, Çin hariç gelişmekte olan piyasalarda da gözlendi.

Ancak özel borçların daha yüksek olduğu düşük gelirli ülkelerin toplam borç oranları, 2021 yılında yükselmeye devam etti. Bu ülkelerde toplam borçlar gayrisafi yurtiçi hasılanın yüzde 88’ine yükseldi.

Düşük ve orta gelir düzeyindeki ülkelerin borçlarını ödeme kapasitelerine ilişkin kaygılarsa giderek artıyor. Gelişmekte olan ülkelerin yüzde 25’inin, düşük gelirli ülkelerinde yüzde 60’ından fazlasının borç krizi içinde ya da yakınında olduğu tahmin ediliyor.

IMF Mali İşler Şefi Vitor Gaspar ve iki kıdemli IMF ekonomisti, bugün yayınlanan blog yazısında, ekonomik görünümün kötüleşmeye, borçlanma maliyetlerinin daha da yükselmeye devam etmesi durumunda yüksek borç seviyelerini idare etmenin giderek zorlaşacağı uyarısı yaptı.

Yüksek enflasyon, 2022 yılında borç oranlarının azalmasına katkıda bulundu. Ancak enflasyonun direnç kazanması durumunda harcamalar artacak. Bu durum, primlerin yükselmesine neden olacak.

IMF yetkilileri, hükümetlerin şu anda enflasyon baskılarını, uzun vadede de borç zafiyetlerini azaltmaya yarayacak mali politikaları izlemesi, aynı esnada da en savunmasız olanları desteklemeyi sürdürmesi gerektiğini kaydetti. Yetkililer, “Çalkantı ve karmaşa dönemlerinde uzun vadeli istikrar değerli bir özelliktir” ifadesini kullandı.

Paylaşın

IMF’den Türkiye’ye Enflasyonla Mücadele İçin ‘Faiz Artışı’ Tavsiyesi

Türkiye’ye enflasyonla mücadele için ‘faiz artışı’ tavsiyesinde bulunan IMF, politika faizindeki artışla birlikte Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası’nın (TCMB) bağımsızlığını güçlendirecek adımların da atılmasını şiddetle tavsiye ettiklerini bildirdi.

Uluslararası Para Fonu (IMF), bu hamlelerin enflasyonu daha güçlü bir biçimde aşağı çekmeye ve rezervlerin zaman içerisinde yeniden oluşturulmasına destek vereceğini belirtti.

Uluslararası Para Fonu (IMF) heyeti 2022 yılı 4. madde değerlendirmesini tamamladı. Kuruluşun değerlendirmesinde enflasyonla mücadele için ‘faiz artışı’ tavsiyesi öne çıktı. Değerlendirmede Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası’nın (TCMB) bağımsızlığına da vurgu yapıldı.

IMF heyeti 2022 yılı 4. madde değerlendirmesini tamamlarken, kuruluşun değerlendirmesinde para politikasına ilişkin tavsiyeler öne çıktı.

Bloomberg HT‘nin haberine göre; kuruluş değerlendirmesinde politika faizindeki artışla Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası’nın (TCMB) bağımsızlığını güçlendirecek adımların birlikte atılmasını şiddetle tavsiye ettiklerini bildirdi. IMF değerlendirmesinde bu hamlelerin enflasyonu daha güçlü bir biçimde aşağı çekmeye ve rezervlerin zaman içerisinde yeniden oluşturulmasına destek vereceğini belirtti.

Değerlendirmede yüksek enflasyon ve yükselen mali riskler dikkate alındığında sıkı maliye politikasının da yardımcı olacağı ifade edildi. IMF, bu politikaların tutunması durumunda kur korumalı mevduat da dahil olmak üzere makro ihtiyati ve düzenleyici tedbirlerin aşama aşama uygulamadan kaldırılması gerektiğini, böylelikle devletin finansal piyasalar ve kredi dağılımında daha sınırlı bir rol oynayabileceğini belirtti.

IMF’den yapılan açıklamada IMF heyetinin Ankara ve İstanbul’da 16-22 Ekim tarihleri arasında kamu ve özel sektörden farklı kesimlerle temaslarda bulunduğu açıklandı. Önümüzdeki haftalarda değerlendirme raporunun hazırlanacağı ve Ocak 2023’te İcra Direktörleri Kurulu tarafından raporun değerlendirilmesinin planlandığı belirtildi.

IMF, üye ülkelerde yılda bir kez konsültasyon çalışması yapıyor. Bu çalışma sırasında IMF yetkilileri ekonomik verileri toplarken ilgili ülkenin yetkilileriyle de görüşüyor.

IMF heyeti Türkiye’de konsültasyon amacıyla bulunduğu sırada farklı kesimlerle de bir araya gelerek ülke ekonomisi hakkında bir değerlendirme hazırlıyor. Bu değerlendirmenin gerekçe ve biçimleri IMF’nin ana sözleşmesinin 4. maddesinde yer aldığı için bu rapora 4. Madde Değerlendirme Raporu adı veriliyor. Bu rapor İcra Direktörleri Kurulu’nda görüşülüp onaylandıktan sonra ilgili ülkeye veriliyor.

Paylaşın

IMF Başkanı Georgieva: Merkez Bankaları Faiz Yükseltmeye Devam Etmeli

Merkez bankalarının enflasyonla mücadele etmek için “nötr” seviyeye erişene kadar faiz oranlarını arttırmaya devam etmeleri gerektiğini söyleyen Uluslararası Para Fonu (IMF) Başkanı Kristalina Georgieva, çoğu merkez bankasının henüz bu seviyeye erişmediğini kaydetti.

Avrupa Merkez Bankası’nın faiz oranlarını 75 baz puan arttırması beklentisinden bir gün önce Berlin’de Reuters haber ajansına konuşan IMF Başkanı Georgieva, merkez bankalarının faiz arttırmasının olumlu etkilerinin küresel çapta hissedilmesi için 2024 yılı başına kadar süre olduğunu belirtti.

Avrupa Merkez Bankası, aylardır, atacağı ilk adımın faizleri nötr seviyeye çıkarmak olduğunu bildiriyordu. Nötr seviye, faiz oranının ekonomik büyümeyi ne tetiklediği ne de kısıtladığı seviye olarak tanımlanıyor. Ancak kimileri daha agresif adımlar atılması çağrısı yaparak, Avrupa Merkez Bankası’nın enflasyon baskılarını kontrol altına almak için daha ileri gitmesi gerektiğini savunuyor.

Georgieva, “Şu aşamada nötr seviyeye ulaşma arayışındayız. Birçok yerde henüz bu seviyede değiliz” dedi. IMF Başkanı, merkez bankalarının faiz oranlarını arttırma gerekliliğini, “enflasyon yüksek seyrettiğinde bu büyümeye sekte vurur, nüfusun en yoksul kesimlerine en ağır darbeyi indirir” şeklinde konuştu.

Avrupa Merkez Bankası’nın son faiz artışı adımları, ekonomik görünümün kötüleştiği, Eylül ayında Euro bölgesinde enflasyonun yüzde 9,9 seviyesine çıktığı dönemde atıldı. Rusya’nın Ukrayna’yı işgali sonrasında gıda ve enerji fiyatlarının hızla artması, enflasyonu tetikledi.

Merkez bankalarının faiz oranlarını ne kadar süre arttırmasını beklediği sorusuna Georgieva, IMF’nin “2024 yılına kadar merkez bankalarının attıkları adımların etkilerini görmeye başlayacağını tahmin ettiğini” kaydetti. Georgieva, faiz artışlarının etkileri hakkında, “Faydaları görülebilir ama bu hemen olmaz, toplumun sabırlı olması gerekir” dedi.

Paylaşın

Dolar Karşısında En Büyük Değer Kaybeden Para Birimi ‘Türk Lirası’

Brezilya, Meksika ve Peru hariç bütün ülkelerin para birimleri dolar karşısında değer kaybederken, yılbaşından bu yana en büyük değer kaybı ise Türk Lirası’nda gerçekleşti. TL, dolar karşısında yüzde 30’dan fazla değer kaybetti.

Uluslararası Para Fonu (IMF) “Ülkeler güçlü dolara karşı ne yapmalı?” başlıklı bir makale yayımladı. Makalede IMF, doların 2000 yılından sonra en güçlü durumda olduğu seviyeye çıkarak yen karşısında yüzde 22, euro karşısında ise yüzde 13 değerlendiğini hatırlatırken, doların güçlü ivmesinin, enflasyonu düşürmeye çalışan birçok ülkenin işini zorlaştırdığı ifade edildi.

Yapılan hesaplamalara göre, ABD Dolar’ında yüzde 10’luk değerlenmenin diğer ülkelerin enflasyonunda yüzde 1’lik artışa neden olduğu tahmin ediliyor.

Makalede, dış ticaret hadlerinin ABD lehine değiştiği bildirildi. Merkez Bankaları’nın rezerv satarak para birimindeki değer kaybının önüne geçmesinin ise geçici bir çözüm olabileceği belirtildi.

En büyük değer kaybı TL’nin

IMF’nin paylaştığı grafiğe göre, Brezilya, Meksika ve Peru hariç bütün ülkelerin para birimleri dolar karşısında değer kaybederken, yılbaşından bu yana en büyük değer kaybı ise Türk Lirası’nda gerçekleşti. TL, dolar karşısında yüzde 30’dan fazla değer kaybetti.

IMF nedir?

Uluslararası Para Fonu, (International Monetary Fund, IMF) küresel finansal düzeni takip etmek, borsa, döviz kurları, ödeme planları gibi konularda denetim ve organizasyon yapmak, aynı zamanda teknik ve finansal destek sağlamak gibi görevleri bulunan uluslararası bir organizasyondur.

1944 yılında ABD’nin New Hampshire eyaletindeki Bretton Woods’ta kurulan ve 1947’de fiilen çalışmaya başlayan milletlerarası ekonomik meselelerle uğraşan bir teşkilattır. IMF “küresel para iş birliği, finansal istikrarı sağlamak, uluslararası ticareti kolaylaştırmak, yüksek istihdam ve sürdürülebilir ekonomik büyümeyi teşvik, ve dünya çapında yoksulluğu azaltmayı teşvik etmek için çalışan, 189 ülkenin üye olduğu organizasyondur.

Kuruluşun belirtilen hedeflerinde, ödemeler dengesi ihtiyaçlarını karşılamak için üye ülkelerin mali kaynaklarını kullanılabilir hale getirmek de dahil olmak üzere uluslararası ekonomik iş birliği, uluslararası ticaret, istihdam ve döviz kuru istikrarını teşvik edilmesi olarak tanımlanmaktadır. IMF’nin merkezi ABD’de, Washington’dadır.

Paylaşın

IMF’den Uyarı: Henüz En Kötüsü Yaşanmadı

Rusya’nın Ukrayna’da sürdürdüğü savaşın ve Kovid 19 salgınının ekonomik görünüm üzerinde ağır bir baskı oluşturduğu kaydeden IMF, küresel ekonomideki zorluklarda “henüz en kötüsünün yaşanmadığını” ve birçok kişi için “2023 yılının durgunluk gibi hissedileceğini” söyledi.

IMF, bu yıla ilişkin küresel ekonomik büyüme beklentisini yüzde 3,2 olarak korurken, gelecek yıla dair tahmini yüzde 2,9’dan yüzde 2,7’ye düşürürken, Türkiye için bu yıla ilişkin büyüme beklentisi yüzde 5, gelecek yıl ise yüzde 3 olarak öngördü.

Uluslararası Para Fonu (IMF), Dünya Ekonomik Görünüm Raporu’nun ekim sayısını “Geçim Kriziyle Mücadele” başlığıyla yayımladı.

Küresel ekonominin bir dizi çalkantılı zorluk yaşadığının vurgulandığı raporda, yüksek enflasyonun, çoğu bölgede sıkılaşan mali koşulların, Rusya’nın Ukrayna’da sürdürdüğü savaşın ve Kovid 19 salgınının ekonomik görünüm üzerinde ağır bir baskı oluşturduğu kaydedildi.

IMF, bu yıla ilişkin küresel ekonomik büyüme beklentisini yüzde 3,2 olarak korurken, gelecek yıla dair tahmini yüzde 2,9’dan yüzde 2,7’ye düşürdü. Raporda Türkiye ekonomisinin bu yıla ilişkin büyüme beklentisi yüzde 5, gelecek yıl ise yüzde 3 olarak öngörüldü.

Raporda, Türkiye için 2022 yıllık enflasyon beklentisi yüzde 73,1 olurken, enflasyonun 2023’te yüzde 51,2’ye gerileyeceği tahmin edildi.​​​​​​​

Küresel enflasyonun ise 2021’de 4,7’den 2022 yılında yüzde 8,8’ye yükselmesi öngörülüyor.

2023 yılında 6,5’e düşmesi beklenen enflasyonun 2024 yılına kadar yüzde 4,1’e ineceği tahmin ediliyor.

IMF, küresel ekonomideki zorluklarda “henüz en kötüsünün yaşanmadığını” ve birçok kişi için “2023 yılının durgunluk gibi hissedileceğini” söyledi.

IMF’nin raporunda, “Küresel ekonominin gelecekteki sağlığı, kritik olarak para politikasının başarılı bir şekilde ayarlanmasına, Ukrayna’daki savaşın seyrine ve Çin’deki gibi salgınla ilgili arz yönlü daha fazla aksama olasılığına bağlı” denildi.

IMF, İngiltere Maliye Bakanı’nın mini bütçesini eleştirdi

IMF, İngiltere Maliye Bakanı Kwasi Kwarteng’in yüksek gelirliler için teklif ettiği vergi kesintisinin kısa vadede ekonomiyi destekleyeceğini ancak bunun uzun vadede geçim kriziyle mücadeleyi “daha karışık bir hale getireceğini” söyledi.

Bugün yayımlanan raporda İngiltere’de enflasyonun diğer büyük ekonomilere kıyasla daha uzun bir süre devam edeceğini öngördü.

İngiltere’de enflasyonun bu yılın sonunda yüzde 11,3’e ulaşarak zirve yapması bekleniyor. 2023 ve 2024 yıllarında ise enflasyonun yüzde 9 seviyesinde seyredeceği tahmin ediliyor. Bu, İngiltere Merkez Bankası’nın yüzde 2 hedefinden çok yüksek.

(Kaynak: BBC Türkçe)

Paylaşın

Dünya Bankası Ve IMF’den ‘Küresel Resesyon’ Uyarısı

Dünya Bankası Başkanı David Malpass, bazı sanayileşmiş ülkelerde ekonomik büyümenin yavaşladığına dikkat çekerken, IMF Başkanı Kristalina Georgieva da, “Dünyanın en önemli üç ekonomisinde bir yavaşlama görüyoruz” dedi. 

Uluslararası Para Fonu (IMF) ve Dünya Bankası, dünya çapında bir resesyon yaşanabileceği uyarısında bulundu.

IMF ve Dünya Bankası, Pazartesi günü ABD’nin başkenti Washington’da yıllık toplantılarını gerçekleştirmek üzere bir araya geldi. Bu vesileyle Pazartesi günü açıklamalarda bulunan Dünya Bankası Başkanı David Malpass, bazı sanayileşmiş ülkelerde ekonomik büyümenin yavaşladığına dikkat çekti. Para devalüasyonunun düşük gelirli ülkeler için bir sorun olduğunu ve bu ülkelerde borçlanmanın artış eğiliminde olduğunu ifade eden Malpass, “Faiz oranlarının artması, bu ülkelerin omzunda ekstra yük oluşturuyor. Enflasyon da önceden olduğu gibi başta yoksullar olmak üzere herkes için büyük bir sorun” diye konuştu.

IMF Başkanı Kristalina Georgieva da Malpass’a paralel olarak, “Dünyanın en önemli üç ekonomisinde bir yavaşlama görüyoruz” dedi. Euro Bölgesi’nde özellikle de yükselişte olan enerji fiyatlarının sorun teşkil ettiğini belirten Georgieva, Çin’de ise koronavirüs pandemisinin hâlâ tedarik zincirleri üzerinde olumsuz etkide bulunduğunu ve bunun da ekonomik büyümeyi frenlediğini ifade etti. ABD’de her şeye rağmen güçlü bir iş pazarının olduğunu ifade eden IMF Başkanı, ABD Merkez Bankası Fed’in sert faiz politikası nedeniyle iş pazarının da ivme kaybettiğine dikkat çekti.

IMF, gelecek Salı günü, küresel konjonktürün gidişatına ilişkin öngörülerini kamuoyuyla paylaşacak. Büyüme tahminlerinin yeniden düşeceğini açıklayan Georgieva, “Son üç yılda önemli sonuçları beraberinde getiren, tahayyül edilemez olaylara tanıklık ettik. Coronavirüs hâlâ bizimle, Rusya’nın Ukrayna’yı işgali her yerde çok önemli sonuçlara yol açtı” dedi.

IMF-Dünya Bankası yıllık görüşmeleri, 2019 yılından beri ilk kez yüz yüze düzenleniyor. Söz konusu toplantıda, maliye bakanları, finans dünyasından temsilciler, merkez bankası temsilcileri ve kalkınma işbirliği alanında çalışan temsilciler bir araya geliyor.

Paylaşın

IMF’den ‘Resesyon’ Uyarısı: Riskler Artıyor

IMF – Dünya Bankası Yıllık Toplantıları öncesi konuşan IMF Başkanı Kristalina Georgieva, küresel ekonomik büyüme tahmininin gelecek yıl için düşürüleceğini belirterek, resesyon risklerinin arttığını ifade etti.

Georgieva, bu yıl için yüzde 3.2’ye ve 2023 için yüzde 2,9’a olmak üzere ekonomik büyüme tahminlerinde halihazırda üç kez düşüşe gittiklerini anımsatarak, “Gelecek hafta güncellenen Dünya Ekonomik Görünümü Raporu’nda da göreceğiniz gibi gelecek yıl için büyüme tahminlerini düşüreceğiz” dedi.

Uluslararası Para Fonu (IMF) Başkanı Kristalina Georgieva, IMF-Dünya Bankası Yıllık Toplantıları öncesi Georgetown Üniversitesi’nde yaptığı konuşmada, küresel ekonomik görünüm ve politika önceliklerine ilişkin değerlendirmelerde bulundu.

Bloomberg HT‘nin aktardığına göre küresel ekonomide temel bir değişim yaşandığına dikkati çeken Georgieva, uluslararası ekonomik iş birliğinin, düşük faiz oranlarının, düşük enflasyonun ve göreceli olarak öngörülebilirliğin olduğu bir dünyadan, daha fazla belirsizliğin, daha yüksek ekonomik oynaklığın, jeopolitik çatışmaların ve daha sık ve yıkıcı iklim felaketlerinin olduğu daha kırılgan bir dünyaya geçildiğini söyledi.

Georgieva, yüksek enerji ve gıda fiyatları, daha sıkı finansal koşullar ve devam eden arz sıkıntılarının büyümeyi frenlediğini belirterek, dünyanın en büyük ekonomilerinin yavaşladığını kaydetti.

Georgieva, bu yıl için yüzde 3,2’ye ve 2023 için yüzde 2,9’a olmak üzere ekonomik büyüme tahminlerinde halihazırda üç kez düşüşe gittiklerini anımsatarak, “Gelecek hafta güncellenen Dünya Ekonomik Görünümü Raporu’nda da göreceğiniz gibi gelecek yıl için büyüme tahminlerini düşüreceğiz.” dedi.

IMF Başkanı Georgieva, “Resesyon riskleri artıyor. Dünya ekonomisinin yaklaşık üçte birini oluşturan ülkelerin bu veya gelecek yıl en az iki çeyrek art arda daralma yaşayacağını tahmin ediyoruz.” diye konuştu.

Georgieva, genel olarak 2026’ya kadar yaklaşık 4 trilyon dolarlık bir küresel ekonomik kayıp beklediklerini, bunun Alman ekonomisinin boyutunda olduğunu ve dünya ekonomisi için büyük bir gerileme olduğunu vurguladı.

Politika yapıcıların ekonomiyi nasıl istikrara kavuşturabileceğine de değinen Georgieva, öncelikle enflasyonu düşürme yolunda kalınması gerektiğini ifade etti.

Georgieva, yeterince sıkılaşmamanın enflasyonun kalıcı hale gelmesine neden olacağını belirterek, bunun gelecekte faiz oranlarının çok daha yüksek ve daha uzun süreli olmasını gerektireceğini, büyümeye ve insanlara büyük zarar vereceğini aktardı.

İkinci acil önceliğin sorumlu maliye politikaları uygulamaya koymak olduğunu vurgulayan Georgieva, para politikası frene basarken, gaza basan bir maliye politikası olmaması gerektiğini dile getirdi.

Georgieva, üçüncü önceliğin ise yükselen piyasaları ve gelişmekte olan ekonomileri desteklemek için ortak çaba göstermek olduğunu kaydetti.

Paylaşın

IMF’den ‘Küresel Gıda Krizi’ Uyarısı

Uluslararası Para Fonu (IMF), küresel gıda krizi sebebiyle finansal maliyetlerin arttığını belirterek gübre ve gıda fiyatlarındaki artış nedeniyle 2022 ve 2023’te gıda güvensizliğine yüksek oranda maruz kalan ülkelerin ithalat maliyetlerinin 9 milyar dolar artabileceğini bildirdi.

İleri Haber’in aktardığına göre, IMF’nin “Küresel Gıda Kriziyle Mücadele: Etki, Politika Yanıtı ve IMF’nin Rolü” başlıklı raporunda, büyük fiyat şoklarının gıda güvensizliğini şiddetlendirmesi nedeniyle dünyanın bir gıda kriziyle karşı karşıya olduğuna işaret edildi.

Gıda güvensizliğine çatışma, iklim şokları ve Covid-19 salgınının etkisi dahil olmak üzere 2018’den bu yana artan çok sayıda faktörün katkıda bulunduğu belirtilen raporda, Rusya’nın Ukrayna’da başlattığı savaşın temel gıda maddeleri ile gübrelerin uluslararası fiyatları üzerindeki baskıları şiddetlendirmesiyle 2022’de durumun keskin bir şekilde daha da kötüye gittiği aktarıldı.

Raporda, uluslararası fiyatların son dönemde gevşemesine rağmen 2020-2021 ortalamalarının önemli ölçüde üzerinde kalmaya devam ettiği vurgulandı.

‘2008 krizine eşit oranda bir kriz var’

Gübre ve enerji için yüksek fiyatların yanı sıra önemli aşağı yönlü risklerin de görünümü olumsuz etkilediğinin altı çizilen raporda, “Dünya şu anda, pek çok ülkeyi ciddi gıda kıtlığıyla baş başa bırakan ve büyük acılar ile çok sayıda ölüme neden olan 2007-2008 krizine eşit oranda bir gıda kriziyle karşı karşıya” değerlendirmesinde bulunuldu.

Raporda, gıda krizinin küresel bir olgu olmasına rağmen en çok düşük gelirli ülkeleri etkilediğine işaret edilerek gıda krizinin insani acılar yaratmasının yanı sıra büyük ekonomik maliyetleri olduğu da kaydedildi.

Söz konusu krizin çoğu düşük gelirli ülkeler olmak üzere Ukrayna ve Rusya’dan yapılan ithalata oldukça bağımlı 48 ülkede en kötü durumda olduğu belirtilen raporda, gıda güvensizliğine yüksek oranda maruz kalan ülkelerin gıda ve gübre fiyatlarındaki artış nedeniyle 2022 ve 2023’te ithalat maliyetlerinin 9 milyar dolar artabileceği aktarıldı.

Raporda, 2022’de akut gıda güvensizliğini ortadan kaldırmak için yaklaşık 50 milyar dolara ihtiyaç olduğu, uzun vadede bu rakamın artabileceği kaydedildi.

Sudan, Kırgızistan, Belarus, Tacikistan ve Ermenistan’ın gayrisafi yurtiçi hasılalarının (GSYH) yüzdesi olarak Ukrayna ve Rusya’dan gıda ithalatına en bağımlı ülkeler olduğu belirtilen raporda, Ukrayna ve Rusya’nın gübrelerine en çok bağımlı olan ülkelerin ise Moldova, Letonya, Estonya, Paraguay ve Kırgızistan olduğu bildirildi.

Hızla harekete geçme çağrısı

Ayrıca IMF Başkanı Kristalina Georgieva ile IMF yetkilileri Björn Rother ile Sebastian Sosa konuya ilişkin ortak bir blog yazısı kaleme aldı.

Söz konusu yazıda, benzeri görülmemiş insani zorluğun, yeterli yiyeceği olmayanların acılarını hafifletmek ve ihtiyacı olan ülkelere finansman sağlamak için hızlı bir şekilde harekete geçmeyi gerektirdiği vurgulandı.

Birçok ülkede politika yapıcıların insanları mevcut gıda krizinden korumak için mali önlemler aldığına işaret edilen yazıda, yalnızca bu yıl için gıda krizine yüksek düzeyde maruz kalan ülkelerin en yoksul ailelerin bununla başa çıkmasına yardımcı olmak için 7 milyar dolara ihtiyaç duyduğunun tahmin edildiği kaydedildi.

Yazıda, insanların hızlı ve yeterli bir şekilde desteklenmesi, açık ticaretinin sürdürülmesi, gıda üretiminin artırılması, dağıtımının iyileştirmesi ve iklime dayanıklı tarıma yatırım yapılması gerektiği ifade edildi.

‘Gıda şoku penceresi’

Öte yandan IMF Başkanı Georgieva, bugün yaptığı bir diğer açıklamada, ülkelerin gıda güvensizliğini ele almasına yardımcı olacak yeni bir “Gıda Şoku Penceresi”nin oluşturulduğunu duyurdu.

Georgieva, yeni finansman penceresinin acil ödemeler dengesi ihtiyacı olan ve akut gıda güvensizliği, keskin gıda ithalatı şoku veya tahıl ihracatı şoku yaşayan ülkelere acil durum finansmanına ek erişim sağlayacağını aktardı.

Yeni finansman penceresinin bir yıl süreyle açık olacağını belirten Georgieva, yeni finansman penceresiyle IMF’nin kırılgan ülkelerdeki insanlara yardım etmek için ek yardım sağlayacağını ifade etti.

Paylaşın

Uluslararası Para Fonu, Küresel Büyüme Tahminlerini Düşürdü

Uluslararası Para Fonu (IMF) 2022 Temmuz Dünya Ekonomik Görünüm Raporunda küresel büyüme öngörüsünü aşağı çekti ve yüksek enflasyon ve Ukrayna savaşının yol açtığı risklerin kontrol altına alınamamasının dünya ekonomisini resesyonun eşiğine getirebileceği uyarısında bulundu.

Raporda küresel ölçekte reel gayri safi yurt içi hasıla (GSYİH) büyümesine ilişkin tahminini yüzde 3,6’dan yüzde 3,2’ye düşürdü. IMF’nin 2023’e yönelik büyüme beklentisi ise yüzde 3,6’dan yüzde 2,9’a çekildi.

Raporun yönetici özetinde ortaya konulan tabloya göre 2021’deki geçici toparlanmayı, risklerin gerçekleşmeye başladığı 2022’de giderek daha kasvetli gelişmeler izledi. Küresel üretim, Çin ve Rusya’daki gerilemeler nedeniyle bu yılın ikinci çeyreğinde daralırken, ABD tüketici harcamaları beklentilerin altında kaldı.

Pandemi nedeniyle zaten zayıflamış olan bir dünya ekonomisini çeşitli şoklar vurdu: Dünya çapında beklenenden daha yüksek enflasyon – özellikle Amerika Birleşik Devletleri ve büyük Avrupa ekonomilerinde – daha sıkı finansal koşulları tetikledi; Çin’de COVID-19 salgınlarını ve kilitlenmelerini yansıtan beklenenden daha kötü bir yavaşlama; ve Ukrayna’daki savaştan kaynaklanan olumsuz yayılmalar.

Büyüme aşağıya

Temel tahmin, büyümenin geçen yılki yüzde 6,1’den 2022’de yüzde 3,2’ye düşmesi ve Nisan 2022 Dünya Ekonomik Görünümü’nden 0,4 puan daha gerilemesi yönünde. Bu yılın başlarında büyümenin düşmesi, hanehalkı satın alma gücünün azalması ve daha sıkı para politikası, ABD’de yüzde 1,4 puanlık aşağı yönlü bir revizyona neden oldu. Çin’de, daha fazla kilitlenme ve derinleşen emlak krizi, büyük küresel yayılmalarla birlikte büyümenin yüzde 1,1 puan aşağı yönlü revizyonunu gerektirdi. Ve Avrupa’da, önemli not düşüşleri, Ukrayna’daki savaştan ve daha sıkı para politikasından kaynaklanan yayılmaları yansıtıyor.

Enflasyon yukarıya

Küresel enflasyon, gıda ve enerji fiyatlarının yanı sıra devam eden arz-talep dengesizlikleri nedeniyle yukarı yönlü revize edildi ve bu yıl enflasyon gelişmiş ekonomilerde yüzde 6,6’ya, yükselen piyasa ve gelişmekte olan ekonomilerde yüzde 9,5’e ulaşması bekleniyor – sırasıyla yüzde 0,9 ve 0,8 puanlık yukarı yönlü revizyonlar. 2023 yılında, dezenflasyonist para politikasının ısırması ve küresel üretimin sadece yüzde 2,9 oranında büyümesi bekleniyor.

Riskler büyüyor

Görünüme yönelik riskler ezici bir çoğunlukla aşağı yönlü hareket ediyor. Ukrayna’daki savaş, Avrupa’nın Rusya’dan gaz ithalatının aniden durmasına yol açabilir; enflasyonun düşmesi beklenenden daha zor olabilir ya işgücü piyasaları beklenenden daha sıkıysa ya da enflasyon beklentileri demir atmazsa; daha sıkı küresel finansal koşullar, gelişmekte olan piyasalarda ve gelişmekte olan ekonomilerde borç sıkıntısına neden olabilir. Yenilenen COVID-19 salgınları ve kilitlenmelerin yanı sıra emlak sektörü krizinin daha da tırmanması Çin’in büyümesini baskılayabilir; jeopolitik parçalanma küresel ticareti ve işbirliğini engelleyebilir. Risklerin gerçekleştiği, enflasyonun daha da yükseldiği ve küresel büyümenin 2022 ve 2023’te sırasıyla yaklaşık yüzde 2,6 ve yüzde 2,0’a düştüğü makul bir alternatif senaryo, büyümenin 1970’ten bu yana en kötü yüzde 10’da yer almasına yol açacaktır.

Yaşam standartları geriliyor, çok taraflı eylem ihtiyacı var

Artan fiyatlar dünya çapında yaşam standartlarını sıkıştırmaya devam ederken, enflasyonu evcilleştirmek politika yapıcılar için ilk öncelik olmalıdır. Daha sıkı para politikasının kaçınılmaz olarak gerçek ekonomik maliyetleri olacaktır, ancak gecikme daha da kötü sonuçlara yol açacaktır.

Hedeflenen mali destek, en savunmasız olanlar üzerindeki etkinin hafifletilmesine yardımcı olabilir, ancak pandemi nedeniyle gerilen hükümet bütçeleri ve dezenflasyonist bir genel makroekonomik politika duruşuna duyulan ihtiyacın bu tür politikaların artan vergiler veya daha düşük hükümet harcamaları ile dengelenmesini gerektirecektir.

Daha sıkı parasal koşullar da finansal istikrarı etkileyecek, makro ihtiyati araçların akıllıca kullanılmasını gerektirecek ve borç çözümleme çerçevelerinde reformları daha da gerekli hale getirecektir.

Enerji ve gıda fiyatları üzerindeki belirli etkileri ele almaya yönelik politikalar, fiyatları bozmadan en çok etkilenenlere odaklanmalıdır. Pandemi devam ettikçe, gelecekteki varyantlara karşı korunmak için aşılama oranlarının artması gerekiyor. Son olarak, iklim değişikliğini azaltmak, emisyonları sınırlamak ve yeşil geçişi hızlandırmak için yatırımları artırmak için acil çok taraflı eyleme olan ihtiyacı sürdürüyor.

(Kaynak: Bianet)

Paylaşın