Erdoğan’dan “Kavala, Demirtaş ve Kabaş” Sorusuna Dikkat Çeken Yanıt

ABD’nin PBS kanalına röportaj veren Cumhurbaşkanı Erdoğan, Sedef Kabaş, Osman Kavala ve Selahattin Demirtaş sorusuna, “Sizi bu niye bu kadar ilgilendiriyor? Türkiye bir hukuk devletidir. Hukuk devletinde bu tür kararları yargı verir. Eğer yargı bu yönde bir karar vermişse, o zaman yargının verdiği bu karara saygı duyalım. Ben yargı adına konuşacak durumda değilim. Bahsettiğiniz bu kişi protestoların finansörüydü” şeklinde cevap verdi.

“Osman Kavala’dan bahsediyorsunuz, değil mi?” sorusuna Erdoğan, “Evet, Osman Kavala’dan bahsediyorum” ifadelerini kullandı. “Peki ya Sedef Kabaş? Birileri size twit’leriyle hakaret ettiği için tutuklanmalı mı?” sorusuna ise Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Ben onlarla uğraşacak değilim” diyerek, kararların yargı tarafından verildiğini söyledi.

‘Selahattin Demirtaş’ın terörist olduğunu ve 200’den fazla kişinin ölümüne yol açtığını, bu nedenle yargının bir karar verdiğini’ savunan Erdoğan, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin (AİHM) bu değerlendirmeyle hemfikir olmadığı hatırlatılması üzerine Erdoğan, “Saygı duymanız lazım. Kesmeye hakkın yok. Kesmeyeceksin. Saygı duyacaksın, yargının verdiği karara saygı duyacaksın” sözleriyle tepki gösterdi.

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Birleşmiş Milletler (BM) Genel Kurulu’na katılmak üzere gittiği ABD’de PBS kanalından Amna Nawaz’ın sorularını yanıtladı. Amna Nawaz, röportajın başında Erdoğan’a Avrupa Birliği (AB) üyeliğinden vazgeçilebileceğine ilişkin açıklamasını sordu.

Gazete Duvar’ın aktardığına göre; Erdoğan, AB üyeliğinden vazgeçmeye hazır olup olmadığıyla ilgili soruya, “Biz bu konuda AB’nin kararlarına önem veriyoruz. AB olumlu bir karar verirse bunu memnuniyetle karşılarız. Türkiye son 50 yıldır AB’nin kapısında oyalandırılıyor. Biz her zaman kendi kendine yeten bir ülke olduk. Hiçbir zaman AB’nin katkılarına ya da desteğine muhtaç olmadık, buna ihtiyacımız yok” yanıtını verdi.

Erdoğan, Türkiye’nin AB üyeliğiyle İsveç’in NATO üyeliğinin bağlantılı oluğunu düşünüp düşünmediğine ilişkin soruya yanıtında ise ‘İsveç’in konumu ile Türkiye’nin AB üyelik müzakerelerindeki mevcut konumumu’nun birbirinden farklı olduğuna işaret etti. İsveç’in ‘terörle ilgili sözlerini tutması gerektiğini’ ifade eden Erdoğan, “Hâlâ Stockholm sokaklarında teröristlerin gezdiğini görüyoruz” ifadelerini kullandı.

Erdoğan, İsveç’in NATO’ya katılım teklifinin Türkiye Büyük Millet Meclisi (TBMM) tarafından değerlendirileceğini ve en sonunda onaylanacak yerin burası olduğunu belirterek, “Bu TBMM’nin gündeminin bir parçasıdır. Meclis kendi takvimi çerçevesinde durumu değerlendirecek. Bu öneri milletvekillerinin oylamasına sunulacak” dedi.

Erdoğan şöyle devam etti: “Bunun gerçekleşmesi için İsveç’in elbette verdiği sözleri tutması gerekiyor. Terör örgütlerinin Stockholm sokaklarındaki gösterilerini ve faaliyetlerini derhal durdurmaları gerekmektedir. Çünkü bunun gerçekten gerçekleştiğini görmek Türk halkı için çok önemli olacaktır. İsveç mevzuatta değişiklik yapmış gibi görünüyor ama bu yeterli değil.”

ABD’nin Türkiye’ye F-16 satışı ile İsveç’in NATO’ya üyeliğinin birbiriyle bağlantılı olduğunu düşünüp düşünmediğine ilişkin Erdoğan, “Bana göre bağlantı olmamalı. Başkan (Joe) Biden, bu konuda kararı Kongre’nin vereceğini söyledi. Biz de her zaman diyoruz ki bizim de Türkiye Büyük Millet Meclisimiz var. Yani bu konulara parlamento karar verir. Parlamento bu konuda olumlu bir karar vermezse o zaman bu hususta yapacak bir şey yok” dedi.

Cumhurbaşkanı Erdoğan, ABD Kongresi’nde Senatör Bob Menendez gibi isimlerin Yunanistan’ın güvenliği gibi bir dizi konuya işaret ederek Türkiye’ye F-16 satışına karşı olumsuz yaklaşım sergilemesiyle ilgili ise “Bob Menendez, Türkiye’yi tanımıyor. Öyle görünüyor ki Bob Menendez, Tayyip Erdoğan’ı da tanımıyor” diye konuştu.

“Saygı duyacaksın, yargının verdiği karara saygı duyacaksın”

Türkiye’de Sedef Kabaş, Osman Kavala ve Selahattin Demirtaş gibi üst düzey tutuklamalar bulunduğunu hatırlatan gazeteci Nawaz, Cumhurbaşkanı Erdoğan’a “Bu kişileri susturmaya mı çalışıyorsunuz? Söz konusu kişilerden tehdit algılıyor musunuz?” sorusunu yöneltti.

Erdoğan, bu soruyu şöyle yanıtladı: “Sizi bu niye bu kadar ilgilendiriyor? Türkiye bir hukuk devletidir. Hukuk devletinde bu tür kararları yargı verir. Eğer yargı bu yönde bir karar vermişse, o zaman yargının verdiği bu karara saygı duyalım. Ben yargı adına konuşacak durumda değilim. Bahsettiğiniz bu kişi protestoların finansörüydü.”

“Osman Kavala’dan bahsediyorsunuz, değil mi?” sorusuna yanıt veren Erdoğan, “Evet, Osman Kavala’dan bahsediyorum” ifadelerini kullandı. Nawaz’ın “Peki ya Sedef Kabaş? Birileri size twit’leriyle hakaret ettiği için tutuklanmalı mı?” sorusuna Erdoğan, “Ben onlarla uğraşacak değilim” diyerek, kararların yargı tarafından verildiğini söyledi.

‘Selahattin Demirtaş’ın terörist olduğunu ve 200’den fazla kişinin ölümüne yol açtığını, bu nedenle yargının bir karar verdiğini’ savunan Erdoğan, Nawaz’ın Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin (AİHM) bu değerlendirmeyle hemfikir olmadığını ifade ederek araya girmesinin ardından, “Saygı duymanız lazım. Kesmeye hakkın yok. Kesmeyeceksin. Saygı duyacaksın, yargının verdiği karara saygı duyacaksın” sözleriyle tepki gösterdi.

Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Amerikan yargısı yargı da Türkiye’nin yargısı yargı değil mi? Türkiye’nin yargısına da saygı duymaya mecbursunuz” ifadelerini kullandı.

Türkiye’nin en çok gazetecinin tutuklu olduğu dördüncü ülke olduğuna işaret edilerek sorulan soruya da Erdoğan, “Eğer teröre destek verdiyseler, onlar terörü destekliyorlarsa, dünyanın neresinde özgürce yaşayabilir veya dolaşabilirler? Bu insanlar terörü destekliyor ve bu kişiler hakkında yargı kararını veriyor” şeklinde cevap verdi.

Paylaşın

Jet Hızıyla Yargılama; Sedef Kabaş Hakkında Tahliye Kararı

‘Cumhurbaşkanına hakaret’ ve iki bakana karşı da ‘kamu görevlisine görevinden dolayı alenen hakaret’ suçlamasıyla hakkında 12 yıl 10 ay hapis cezası istenen gazeteci Sedef Kabaş 49 günlük tutukluluğun ardından bugün ilk kez hakim karşısına çıktı.

Çağlayan’daki İstanbul 36. Asliye Ceza Mahkemesi’nde görülen duruşmada savcı Kabaş’ın cezalandırılması yönünde mütalaa verdi. Mahkeme ilk duruşmada kararını açıkladı. Sedef Kabaş’ın “kamu görevlisine hakaret” suçlamasından beraat ettirdi. “Cumhurbaşkanına hakaret” suçlamasındansa 2 yıl 4 ay hapis cezasına mahkum etti ve tahliyesine karar verdi.

Kısıtlı izleyici alındı

Salonun küçük olması ve pandemi tedbirlerini gerekçe gösteren mahkeme, duruşma salonuna sınırlı sayıda gazeteci ve gözlemci aldı. Sınır Tanımayan Gazeteciler (RSF) Türkiye Temsilcisi Erol Önderoğlu, Sanatçı Melike Demirağ, CHP Milletvekili Utku Çakırözer ile İstanbul Barosu Başkanı Mahmet Durakoğlu duruşmayı takip edenler arasında.

Sedef Kabaş’ın Bakırköy Cezaevi’nden getirildiği duruşmada avukatları Uğur Poyraz ve Kerem Altıparmak hazır bulundu. Ayrıca duruşmaya Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ve Süleyman Soylu’nun avukatları da katıldı.

Hakimden Kabaş’a: Kendini anlatma

Kimlik tespitinin ardından Kabaş iddianameye karşı savunma yaparak başladı. “Mevcut iktidarın bana ve bize yaşattıklarına rağmen gerçekleri söylemeye devam edeceğim. Yurt dışında aldığım eğitimlerden sonra kendi isteğiyle yurda dönmüş bir gazeteciyim” diyen Kabaş’ın sözlerini hakim “Kendini anlatma” diyerek kesti.

Ardından Kabaş şu savunmayı yaptı:

Gazeteci olmak dışında bir eğitmen olarak öğrenciler yetiştirdim, konferanslar vermiş, danışmanlık yapmış biriyim. Geçtiğimiz yıllarda başka bir konuşmam AKP’liler tarafından montajlanarak yayınlanmıştı.

Konuşmamın içeriği kasıtlı bir şekilde çarpıtılmış ve kamuoyuna izletildi. Goebbels yöntemlerini eleştirdiğim konuşmam, Goebbels yöntemleriyle hedef gösterildi. Bu kişiler şimdi de atasözünden hakaret çıkarıp cezalandırılmamı istiyorlar. Ben bugün IŞİD üyesi olup, emniyetin canlı bomba listesinde olsaydım serbest olacaktım, uyuşturucu ticareti yapsaydım rahat rahat dolaşacaktım.

Otele, devlet ihalelerine çöküp millete küfretseydim suçlu olmayacaktım. Merak ediyorum acaba hukuk karşısında hakkımı aramak bu husumetin sebebi midir?

Cumhurbaşkanına hakaret etmedim, etmem, edilmesini de onaylamam. İktidarı gerekirse en ağır şekilde eleştiririm ve takdir edersiniz ki bunlar ifade özgürlüğü kapsamındadır ve bir gazetecinin görevidir. Sözlerimde Erdoğan’ın ismini bile kullanmadım ama üzerine alındı. Bunların hepsi eleştiri, hakaret olarak kabul edilemez. Aksi halkın haber alma hakkını gasp etmek anlamına gelir.

Dünyanın hiçbir hukuk devletinde yaşanmayacakları yaşattılar bana. Yatarı belki birkaç saat olan bir suçtan bile hapis yatırdılar. Nasıl bir suç işlemiş olabilirim ki 13 yıla yakın hapis yatmamı talep ediyorlar. Sözü ve kalemi dışında gücü olmayan bir kadına iktidarın gücünü kullanarak saldırdılar.

Bunca saldırının öfkenin karşısında yüce Türk adaletine sığınıyorum. İddia edilen suçları kesinlikle kabul etmiyorum, beraatımı ve tahliye edilmeyi talep ediyorum. Kabaş ayrıca hükmün açıklanmasının geri bırakılmasını (HAGB/ 5 yıl içinde başka bir suç işlememesi halinde cezanın ertelenmesi) kabul etmediğini beyan etti.

Erdoğan ve Soylu’nun avukatlarından katılma talebi

Kabaş’ın savunmasının ardından Süleyman Soylu ve Erdoğan’ın avukatları şikayetçi olduklarını ve davaya katılmak istediklerini söyledi. Duruşma savcısı da Soylu ve Erdoğan’ın ‘suçtan zarar görme’ ihtimaline karşın davaya katılması talebinin mahkemece kabulüne karar verilmesini istedi.

Ardından Kabaş’ın avukatı Uğur Poyraz söz aldı. Ancak hakim, Poyraz usul hukukuna ilişkin konuşurken sık sık araya girdi ve “Biz de biliyoruz” diyerek Poyraz’ın savunmasını böldü. Poyraz savunmasında “Bu ülkede Tayyip Erdoğan’ın talebine karşı duracak bir hakim var mıdır? Bu kararı verecek hakimin sürülmeyi göze alması gerekir. Bu dava burada bitmeyecek.” dedi.

Ardından söz alan Kerem Altıparmak da “Cumhurbaşkanının avukatı müvekkilinin buraya gelmeyeceğini söyleyerek açıkça ayrıcalık istiyor. Zarar gören kişilerin gelip mahkeme salonunda şikayetini anlatması gerekir. Eğer Anayasaya’yı ve Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’ni (AİHS) tanıyorsanız bu katılma taleplerini kabul edemezsiniz” dedi.

Savcı Kabaş’a ceza istedi

Hakim ise Soylu ve Erdoğan’ın katılma taleplerini kabul etti. Ardından da duruşma savcısı esas hakkındaki mütalaasını sundu. Kabaş’ın “cumhurbaşkanına hakaret” ve Süleyman Soylu hakkındaki sözleri için “kamu görevlisine hakaret” suçlamalarından cezalandırılmasını istedi. Cezaların üst sınırdan verilmesini talep etti.

Savcı, Ulaştırma ve Altyapı Bakanı Adil Karaismailoğlu açısından da hakaret suçu oluşmadığı gerekçesiyle Kabaş’ın bu suçlamadan beraatına karar verilmesini istedi. Ayrıca Savcı Kabaş’ın tutukluluğunun devamına karar verilmesini talep etti. Hakim mütalaasının ardından duruşmaya 15 dakika ara verdi.

Aranın ardından konuşan Kabaş’ın avukatlarından Bahar Ünlüer “Müvekkilin bakmakla yükümlü olduğu 12 yaşında bir oğlu var. 49 gündür tutuklu olması nedeniyle annesinin bakım ve şefkatinden uzak. Parkinson hastası büyük annesinin yanında kalıyor.” dedi.

Kerem Altıparmak’sa “Burada çok ciddi bir aile hayatına müdahale var. Tutukluluğun devam etmesi bunu etkileyecektir. Katılanların avukatı AİHM’e başvurmayı tehdit olarak dile getirdi. Vedat Şorli kararı kesindir, bakanlar kuruluna yollanmıştır ve siz de buna uymak zorundasınız” dedi.

İlk duruşmada karar

Mahkeme bu beyanların ardından duruşmaya bir yarım saat daha ara verdi. Aranın ardından kararını açıklayan mahkeme Sedef Kabaş’ın “kamu görevlisine hakaret” suçlamalarından beraat kararı verdi. Kabaş’ın “cumhurbaşkanına hakaret” suçunu işlediği sabit olduğu gerekçesiyle 2 yıl 4 ay hapis cezasına mahkum etti ve tahliyesine karar verdi.

(Kaynak: bianet)

Paylaşın

AYM, Sedef Kabaş’ın Başvurusunu Reddetti

Anayasa Mahkemesi (AYM), “Cumhurbaşkanına hakaret”  ve “kamu görevlisine görevinden dolayı hakaret” suçlamalarıyla 12 yıl 10 ay hapis cezası istenen tutuklu gazeteci Sedef Kabaş’ın avukatlarının, “tedbir yoluyla derhal tahliye edilmesi” talebini reddetti.

AA’nın haberine göre; Kabaş’ın avukatları, tahliye isteminin yerel mahkemece reddedilmesi üzerine Anayasa Mahkemesi’ne bireysel başvuru yapmış, başvurunun öncelikle görüşülmesini isteyerek, tedbir talebinde bulunmuştu.

Başvuruda, Sedef Kabaş’ın “tedbir yoluyla derhal tahliye edilmesi ve başvurunun öncelikli olarak pilot dava usulüne göre incelenmesi” talep edildi. Anayasa Mahkemesi İkinci Bölümü, “tedbiren tahliye talebi”ni reddetti.

AYM: Tehlike bulunmuyor

Anayasa Mahkemesi İçtüzüğü uyarınca, tedbir talebi, başvurucunun yaşamına ya da maddi veya manevi bütünlüğüne yönelik ciddi bir tehlike bulunduğunun anlaşılması üzerine verilebiliyor.

Yüksek Mahkeme’nin de “başvurucunun ceza infaz kurumunda tutulmasının yaşamına, maddi veya manevi bütünlüğüne yönelik bir tehlike oluşturduğuna dair derhal tedbir kararı verilmesini gerektirir bir durum bulunmadığı sonucuna vararak, bu aşamada başvurucunun tedbir talebinin reddine karar verilmesi gerektiği” yönünde karar verdiği öğrenildi.

Sedef Kabaş’ın, tutuklanmasıyla kişi hürriyeti ve güvenliği, ifade ve basın özgürlüğü haklarının ihlal edildiğinin tespit edilmesi de talep edilen bireysel başvuru, esas yönünden inceleme yapılmak üzere daha sonra görüşülecek.

Ne olmuştu?

TELE 1’de Uğur Dündar’ın sunduğu ‘Demokrasi Arenası’ programına Cumhurbaşkanı Erdoğan’ı eleştiren sözlerinin ardından Sedef Kabaş, 22 Ocak Cumartesi gece yarısı polis baskını ile İstanbul’daki evinden gözaltına alındı.

Tutuklanmasına sebep olan televizyon programında Kabaş bir Çerkes atasözünden alıntı yaparak “Büyükbaş hayvan saraya girdiği zaman kral olmaz, o saray ahır olur” ifadelerini kullanmış ve eklemişti:

“Çok meşhur bir söz vardır; taçlanan baş akıllanır diye, ama görüyoruz ki gerçek değil.”

Kabaş’ın sözlerinin yetkililer tarafından Cumhurbaşkanına hakaret olarak algılanmasının ardından hakkında soruşturma açıldı. Programın yayımlanmasının ardından pek çok siyasetçi ve hükümet yetkilisi Kabaş’ın ifadelerini kınadı.

Tepki gösterenler arasında yer alan Adalet Bakanı Abdülhamit Gül, Kabaş’ın ifade işlemleri sürerken, Kabaş’ın sözlerinin “haset ve nefretten doğan hadsiz ve hukuksuz ifadeler” olduğunu ve “adalet önünde hak ettiği karşılığı bulacağını” belirten bir açıklama yaptı. Gül’ün açıklamasının ardından aynı Kabaş “cumhurbaşkanına hakaret” suçlaması ile tutuklandı.

Kabaş’ın avukatı 26 Ocak’ta verdikleri tutukluluğa itiraz dilekçesinin mahkeme tarafından reddedildiğini açıkladı. Kabaş’ın avukatı ayrıca, Kabaş’ın sorgusu sırasında Gül’ün açıklamalarıyla yargıyı etkilemeye teşebbüs ettiğini öne sürerek Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin (AİHS) 6. maddesince garanti altına alınan “adil yargılanma hakkının” ihlal edildiğini söyledi.

Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin Ekim 2021’de açıklanan Vedat Şorli kararı, Türk Ceza Kanunu’nda yer alan cumhurbaşkanına hakaret suçunun ifade özgürlüğü ile uyumsuz olduğunu belirtti.

Yüksek mahkeme, ayrıca Facebook’ta Erdoğan hakkından eleştirel içerik paylaşan bir kişinin gözaltına alınmasının veya ona hapis ceza verilmesinin hukuki bir dayanağı olamayacağına kanaat getirdi.

Kabaş’ın tutuklanması öncesi, Radyo ve Televizyon Üst Kurulu (RTÜK) Başkanı Ebubekir Şahin Kabaş’ın sözleri nedeniyle TELE 1’e soruşturma başlatıldığını açıkladı. 24 Ocak’ta yapılan üst kurul toplantısında TELE 1’e yıllık reklam gelirinin yüzde 5’i oranında idari para cezası ve beş kez program durdurma cezası verildi. RTÜK’ü TELE 1’e yapılan soruşturma sebebiyle eleştiren gazeteci Uğur Dündar’ın eleştirileri sebebiyle de kanala yüzde 3 daha idari para cezası verildi.

Gazeteci Alican Uludağ ise, Kabaş’ın tutukluluk kararını veren hâkimin 2020’de Osman Kavala’nın tutukluluk kararını veren aynı hâkim olduğunu ortaya çıkararak haberleştirmesinin ardından Twitter’da ölüm tehditleri aldı.

Paylaşın

Sedef Kabaş’ın Tutukluluğuna Devam Kararı

Katıldığı bir televizyon programında Cumhurbaşkanına hakaret ettiği gerekçesiyle gözaltına alınan ve çıkarıldığı mahkemece tutuklanan gazeteci Sedef Kabaş’ın tutukluluğunun devamına karar verildiği ve duruşmanın 11 Mart’a ertelendiği bildirildi.

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’a hakaret ettiği iddiasıyla tutuklu yargılanan gazeteci Sedef Kabaş’ın avukatı Uğur Poyaz, İstanbul 36. Asliye Ceza Mahkemesi hakiminin, Sedef Kabaş’ın tutukluluğuna devam kararı verdiğini bildirdi. Uğur Poyraz’ın aktardığına göre, duruşma 11 Mart’a ertelendi.

İddianameden

Soruşturma sonunda hazırlanan iddianamede, “Tele 1” isimli televizyon kanalında yayınlanan “Demokrasi Arenası” isimli programda, Sedef Kabaş tarafından yapılan konuşma sırasında “Cumhurbaşkanına hakaret” suçunun unsurlarını oluşturacak nitelikte sarf ettiği savunulan söz ve beyanlarla ilgili olarak İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından resen soruşturma başlatıldığı hatırlatılıyor.

Kabaş’ın bu programdaki sözleriyle “Cumhurbaşkanına hakaret” suçunu işlediği ve daha sonra kendi Twitter adresinden yaptığı paylaşımla bu suçunu tekrar ettiği savunulan iddianamede, Kabaş’ın aynı programda ayrıca İçişleri Bakanı Süleyman Soylu ile Ulaştırma ve Altyapı Bakanı Adil Karaismailoğlu’na yönelik sözleri nedeniyle de iki kez “kamu görevlisine görevinden dolayı alenen hakaret” suçlarını işlediği ifadelerine yer veriliyor.

İddianamede Sedef Kabaş’ın zincirleme şekilde “Cumhurbaşkanına alenen hakaret” suçundan 1 yıl 5 ay 15 günden 8 yıl 2 aya, bakanlara yönelik “görüntülü iletiyle kamu görevlisine görevinden dolayı hakaret” suçundan ise 2 yıl 4 aydan 4 yıl 8 aya olmak üzere toplam 3 yıl 9,5 aydan 12 yıl 10 aya kadar hapisle cezalandırılması talep ediliyor.

Paylaşın

Sedef Kabaş, Hakkında Hazırlanan İddianame Kabul Edildi

Katıldığı bir televizyon programında Cumhurbaşkanına hakaret ettiği gerekçesiyle gözaltına alınan ve çıkarıldığı mahkemece tutuklanan gazeteci Sedef Kabaş hakkında hazırlanan iddianame kabul edildi. İddianamade Kabaş için toplam 12 yıl 10 aya kadar hapis cezası isteniyor.

İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı Basın Suçları Bürosu tarafından, Kabaş’ın 14 Ocak’taki televizyon programında yaptığı konuşmalarla ilgili “Cumhurbaşkanına hakaret” ve “kamu görevlisine görevinden dolayı hakaret” suçlarından hazırlanan iddianame, İstanbul 36 . Asliye Ceza Mahkemesine gönderildi.

İiddianamede, Kabaş’ın aynı televizyon programında, İçişleri Bakanı Süleyman Soylu ve Ulaştırma Bakanı Adil Karaismailoğlu’na da hakaret ettiği öne sürüldü.

İddianamede, Sedef Kabaş “şüpheli”, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan “müşteki”, İçişleri Bakanı Süleyman Soylu ve Ulaştırma ve Altyapı Bakanı Adil Karaismailoğlu “mağdur” sıfatıyla yer alıyor.

İddianamede, Sedef Kabaş hakkında zincirleme şekilde “Cumhurbaşkanına hakaret” suçundan 1 yıl 5 aydan 8 yıl 2 aya kadar hapis talep edilirken, 14 Ocak tarihli programda İçişleri Bakanı Süleyman Soylu ve Ulaştırma ve Altyapı Bakanı Adil Karaismailoğlu’na yönelik sözleri nedeniyle de “Kamu görevlisine görevinden dolayı hakaret” suçundan toplam 2 yıl 4 aydan 4 yıl 8 aya kadar hapsi isteniyor.

22 Ocak’ta tutuklanan Kabaş’ın önümüzdeki günlerde hakim karşısına çıkması bekleniyor.

Paylaşın

Sedef Kabaş Hakkında İstenen Ceza Belli Oldu

Tutuklu gazeteci Sedef Kabaş hakkında iddianame hazırlandı. Buna göre Kabaş hakkında “Zincirleme şekilde Cumhurbaşkanına hakaret ettiği” gerekçesiyle 7 yıla kadar hapis talep edildi.

7 yıla kadar hapis talebine ek olarak Sedef Kabaş hakkında bakanlar İçişleri Bakanı Süleyman Soylu ve Ulaştırma ve Altyapı Bakanı Adil Karaismailoğlu’na yönelik sözleri nedeniyle “Kamu görevlisine görevinden dolayı hakaret” suçlamasıyla toplam 4 yıl 8 aya kadar hapsi istendi.

İddianamede, Sedef Kabaş hakkında savcılıkça re’sen soruşturma başlatıldığı kaydedildi. Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın avukatları tarafından da şikayet dilekçesi verildiği belirtilen iddianamede, CİMER aracılığıyla ve savcılığa dilekçe sunularak da “pek çok şikayette bulunulduğu, bu şikayetlerin aynı mahiyette olması nedeniyle birleştirildiği” anlatıldı.

Sedef Kabaş’ın “televizyondaki Cumhurbaşkanı Erdoğan’a yönelik tahkir içeren ifadelerini, Twitter hesabı üzerinden de yinelediği” belirtilip, “şüphelinin alenen müştekinin kişilik haklarına saldırmayı alışkanlık haline getirdiği, müştekinin şeref, onur ve haysiyetine yönelik ağır ifadeleri tekrar tekrar kullanarak suç işleme yönündeki iradesini yinelediği” belirtilerek, “yapılan suç duyurusuna karşılık açılan soruşturmanın da suçun aynı olması nedeniyle” birleştirildiği belirtildi.

Sedef Kabaş’ın programda yaptığı konuşmasının dökümüne yer verilen iddianamede, polis ifadesinde “hakaret kastının olmadığını, canlı yayında sarf etmiş olduğu bir atasözü olduğunu, bir durumu anlatmak için kullandığını, anlamı güçlendirmek için kullandığı bir metafor olduğunu, Cumhurbaşkanı dahil kimseyi kastetmediğini” diyerek suçlamayı reddettiği vurgulandı.

Paylaşın

Erdoğan’dan Sedef Kabaş’a 250 Bin TL’lik Tazminat Davası

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, televizyon programında kendisine hakaret ettiği iddiasıyla tutuklanan gazeteci Sedef Kabaş’a ve televizyon kanalının bağlı olduğu şirket adına Yönetim Kurulu Başkanı Fırat Sakar hakkında 250 bin liralık manevi tazminat davası açtı.

Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın  avukatı Ahmet Özel tarafından İstanbul 20. Asliye Hukuk Mahkemesi’ne sunulan dava dilekçesinde, Sedef Kabaş’ın canlı yayında Cumhurbaşkanı’na yönelik hakaret ve iftira içeren ifadeleri olduğu belirtildi.

Dilekçede, “Davalının müvekkili hedef alan ağır, tahammül edilmesi imkânsız, hakaret ve ithamları içerir birtakım ifadeler ile ‘müvekkili kamuoyu önünde toplumun yapısını bozan ayrıştırıcı, zarar veren bir kişi’ konumunda tutup bunu çıkmış olduğu televizyon programında geniş kitlelere duyuracak şekilde yapmak suretiyle müvekkilin aşağılanmasına, toplum önünde küçük düşürülmesine ve yıpratılmasına sebep olmuştur. Fırat Sakar da Basın Kanunu’nun 13’üncü maddesi gereğince hukuki olarak sorumludur” denildi.

“Her ne kadar demokratik toplumun bir gereksinimi olan ifade özgürlüğü kanunlarla teminat altına alınmış olsa da müvekkilimin kişilik hakkını zedeleyen bahse konu televizyon programındaki ifadeler özgürlüğünün sınırları aşmaktadır” denilen dilekçede, 250 bin TL’lik manevi tazminatın programın yayınlandığı tarih olan 14 Ocak’tan itibaren yasal faiziyle ödenmesine hükmedilmesi istendi. Mahkeme, davalı tarafa cevap dilekçesi hazırlamaları için iki hafta süre verilmesi ile davalıların sosyo ekonomik durumunun tespiti için kolluk birimlerine yazı yazılmasına karar verdi.

Ne olmuştu?

Sedef Kabaş 14 Ocak’taTELE 1’de yayımlanan televizyon programında Erdoğan’a yönelik sözleri nedeniyle 22 Ocak’ta gece yarısı polis baskınıyla evinde gözaltına alınmıştı. Kabaş’ın hakkında “cumhurbaşkanına hakaret” iddiasıyla başlatılan soruşturma kapsamında tutuklu yargılanmasına karar verilmişti. Suçlamaları geri çeviren Kabaş savcılıktaki ifadesinde “Sözün orjinali bir atasözüdür, hatta sözün orjinalini de değiştirerek sarf ettim, bundan da anlaşılacağı üzere hakaret etme gibi bir kastım yoktur” demişti.

Paylaşın

Uluslararası STK’lardan Türkiye’ye ‘Sedef Kabaş’ Çağrısı: Serbest Bırakın

Uluslararası 27 Sivil Toplum Kuruluşu (STK), Türkiye’yi Sedef Kabaş’ı serbest bırakmaya, Alican Uludağ’ı tehdit edenler için kapsamlı soruşturma yürütmeye ve Radyo ve Televizyon Üst Kurulu’nun (RTÜK) TELE 1’e verdiği cezayı geri çekmeye çağırdı.

TELE 1’de katıldığı bir program sonrasında ‘Cumhurbaşkanına hakaret’ suçlamasıyla tutuklanan ve Bakırköy Cezaevine gönderilen Sedef Kabaş için 27 insan hakları ve gazetecilik örgütünden ortak açıklama geldi. 22 Ocak’ta tutuklanan Kabaş’ın derhal serbest bırakılması ve bağımsız medyaya yargı tacizine son verilmesi isteyen hak örgütleri Türkiye’ye çağrı yaptı.

İnsan hakları ve gazetecilik örgütleri şu üç talebi sıraladı:

  • Sedef Kabaş’ın ve tüm tutuklu gazetecilerin serbest bırakılmasını,
  • Alican Uludağ’ın aldığı ölüm tehditleri hakkında tam kapsamlı bir soruşturma yürütülmesini ve gazetecinin güvenliğinin ve korunmasının yetkililerce sağlanmasını,
  • RTÜK’ün TELE 1’e verdiği yayın yasağı ve para cezalarının geri çekilmesini ve kurumun bağımsız yayın kuruluşlarına yönelik taraflı ve ayrımcı tutumuna bir son vermesini talep ediyoruz.

İmzacı kuruluşlarsa şöyle:

Uluslararası Basın Enstitüsü (International Press Institute/IPI), Avrupa Gazeteciler Derneği (Association of European Journalists / AEJ), Articolo 21, Uluslararası Karikatürcüler Hakları Ağı (Cartoonists Rights Network International / CRNI), Gazetecileri Koruma Komitesi (Committee to Protect Journalists / CPJ), Danish PEN, English PEN, Avrupa Basın ve Medya Özgürlüğü Merkezi (European Centre for Press and Media Freedom / ECPMF), Avrupa Gazeteciler Federasyonu (European Federation of Journalists / EFJ),

Freedom House, German PEN, Sansür Endeksi (Index on Censorship), Uluslararası Gazeteciler Federasyonu (International Federation of Journalists / IFJ), Osservatorio Balcani e Caucaso Transeuropa (OBCT), PEN America, PEN Centre of Bosnia-Herzegovina, PEN International, PEN Iraq, PEN Melbourne, PEN Norway, PEN Turkey, PEN Québec, Sınır Tanımayan Gazeteciler (Reporters Without Borders / RSF), San Miguel PEN, Güney Doğu Avrupa Medya Örgütü (South East Europe Media Organisation / SEEMO), Swedish PEN, Dünya Gazeteler Birliği (WAN-IFRA)

Ne olmuştu?

TELE 1’de Uğur Dündar’ın sunduğu ‘Demokrasi Arenası’ programına Cumhurbaşkanı Erdoğan’ı eleştiren sözlerinin ardından Sedef Kabaş, 22 Ocak Cumartesi gece yarısı polis baskını ile İstanbul’daki evinden gözaltına alındı.

Tutuklanmasına sebep olan televizyon programında Kabaş bir Çerkes atasözünden alıntı yaparak “Büyükbaş hayvan saraya girdiği zaman kral olmaz, o saray ahır olur” ifadelerini kullanmış ve eklemişti:

“Çok meşhur bir söz vardır; taçlanan baş akıllanır diye, ama görüyoruz ki gerçek değil.”

Kabaş’ın sözlerinin yetkililer tarafından Cumhurbaşkanına hakaret olarak algılanmasının ardından hakkında soruşturma açıldı. Programın yayımlanmasının ardından pek çok siyasetçi ve hükümet yetkilisi Kabaş’ın ifadelerini kınadı.

Tepki gösterenler arasında yer alan Adalet Bakanı Abdülhamit Gül, Kabaş’ın ifade işlemleri sürerken, Kabaş’ın sözlerinin “haset ve nefretten doğan hadsiz ve hukuksuz ifadeler” olduğunu ve “adalet önünde hak ettiği karşılığı bulacağını” belirten bir açıklama yaptı. Gül’ün açıklamasının ardından aynı Kabaş “cumhurbaşkanına hakaret” suçlaması ile tutuklandı.

Kabaş’ın avukatı 26 Ocak’ta verdikleri tutukluluğa itiraz dilekçesinin mahkeme tarafından reddedildiğini açıkladı. Kabaş’ın avukatı ayrıca, Kabaş’ın sorgusu sırasında Gül’ün açıklamalarıyla yargıyı etkilemeye teşebbüs ettiğini öne sürerek Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin (AİHS) 6. maddesince garanti altına alınan “adil yargılanma hakkının” ihlal edildiğini söyledi.

Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin Ekim 2021’de açıklanan Vedat Şorli kararı, Türk Ceza Kanunu’nda yer alan cumhurbaşkanına hakaret suçunun ifade özgürlüğü ile uyumsuz olduğunu belirtti.

Yüksek mahkeme, ayrıca Facebook’ta Erdoğan hakkından eleştirel içerik paylaşan bir kişinin gözaltına alınmasının veya ona hapis ceza verilmesinin hukuki bir dayanağı olamayacağına kanaat getirdi.

Kabaş’ın tutuklanması öncesi, Radyo ve Televizyon Üst Kurulu (RTÜK) Başkanı Ebubekir Şahin Kabaş’ın sözleri nedeniyle TELE 1’e soruşturma başlatıldığını açıkladı. 24 Ocak’ta yapılan üst kurul toplantısında TELE 1’e yıllık reklam gelirinin yüzde 5’i oranında idari para cezası ve beş kez program durdurma cezası verildi. RTÜK’ü TELE 1’e yapılan soruşturma sebebiyle eleştiren gazeteci Uğur Dündar’ın eleştirileri sebebiyle de kanala yüzde 3 daha idari para cezası verildi.

Gazeteci Alican Uludağ ise, Kabaş’ın tutukluluk kararını veren hâkimin 2020’de Osman Kavala’nın tutukluluk kararını veren aynı hâkim olduğunu ortaya çıkararak haberleştirmesinin ardından Twitter’da ölüm tehditleri aldı.

(Kaynak: bianet)

Paylaşın

Sedef Kabaş’ın Tutukluluğuna Yapılan İtiraz Mahkemece Reddedildi

Cumhurbaşkanı’na hakaret suçundan tutuklanan gazeteci Sedef Kabaş’ın tutukluluğuna yapılan itiraz Asliye Ceza Mahkemesi tarafından reddedildi. Kararı Sedef Kabaş’ın avukatı Uğur Poyraz sosyal medya hesabından duyurdu.

Haber Merkezi / Uğur Poyraz, konuya ilişkin açıklamasında “Yargı üzerindeki ağır baskıya karşı hukuk yoluyla mücadele edeceğiz ve Sedef Kabaş’ı ‘ı özgürlüğüne kavuşturacağız” ifadelerini kullandı.

Gazeteci Sedef Kabaş Tele 1’de katıldığı canlı yayında, “‘Taçlanan baş akıllanır’ diye bir söz vardır ama görüyoruz ki gerçek değil. Ya da tam tersi bir söz vardır, onu söylemeyeyim, ‘büyükbaş hayvan’ diyeyim. Büyükbaş hayvan bir saraya girdiği zaman o kral olmaz, o saray ahır olur” demişti.

Bu sözler sonrası Sedef Kabaş hakkında soruşturma da başlatılmış, Anadolu Cumhuriyet Başsavcılığı’nca başlatılan soruşturmada Güvenlik Şube Müdürlüğü’ne talimat yazılarak söz konusu televizyon programının ilgili yayının incelenerek tutanak hazırlanması istenmişti. Ayrıca Kabaş’ın kimlik ve adres bilgilerinin tespiti ile savunmasının alınması talep edilmişti.

Gözaltına alınan gazeteci Sedef Kabaş, bugün Çağlayan’daki İstanbul Adliyesi’ne götürülmüş. “Cumhurbaşkanına hakaret” suçundan tutuklanma talebiyle nöbetçi İstanbul Sulh Ceza Hakimliğine sevk edilen gazeteci Sedef Kabaş tutuklanmıştı.

Tutuklama kararında Sedef Kabaş’ın tutuklanma gerekçesi de yer almıştı. Karara göre, Kabaş’ın Cumhurbaşkanı Erdoğan’ı hedef aldığını söylemesine rağmen hakimlikte aksi yönde kanaat oluştuğu belirtilmişti.

Kararda, “Müsnet eylemin televizyon programında gerçekleştirilmiş olması sebebi ve suçun nitelikli hali kapsamına girdiği ve cezada aktarım öngörüldüğü hususları birlikte değerlendirildiğinde şüphelinin üzerine atılı suçu işlemiş olduğu hususunda kuvvetli suç şüphesinin bulunduğu” ifadeleri yer almıştı.

Kararda Kabaş’ın “kanunda öngörülen cezasının alt ve üst sınırı nedeniyle kaçma ve saklanma ihtimalinin yüksek” olduğu bu nedenle adli kontrol hükümlerinin uygulanmasının yetersiz kalacağı ve bu durumda tutuklamanın “ölçülü olduğu” kanaatine varıldığı belirtilmişti.

Paylaşın

IPI’dan Sedef Kabaş Çağrısı: Serbest Bırakın

Viyana merkezli Uluslararası Basın Enstitüsü (IPI) ve IPI Türkiye Ulusal Komitesi, “cumhurbaşkanına hakaret” suçlaması ile tutuklanan gazeteci, yazar Sedef Kabaş’ın derhal serbest bırakılması için çağrı yaptı.

Bianet’te yer alan habere göre; Sedef Kabaş’ın bakanlar ve AKP’li siyasilerce hedef gösterilmesine ilişkin IPI Türkiye Ulusal Komitesi Başkanı Emre Kızılkaya “Suya sabuna dokunmayan haberler veya rahatsız edici olmayan yorumlar her ülkede yapılabilir. Gelişmiş demokrasilerin ayırt edici özelliği şudur: Bu ülkelerde basın ve ifade özgürlüğü, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin deyişiyle ‘şoke edici ve huzur kaçırıcı’ haber ve yorumları kapsar. Bu demokrasilerde özellikle kamu yöneticilerinin eleştiriye tahammül sınırlarının daha da geniş olması beklenir” dedi.

“Susturarak demokrasi olmaz” diyen Kızılkaya, “IPI 72 yıldır Türkiye’de siyasetçilerin gazetecileri susturmaya çalıştığı sayısız basın özgürlüğü ihlali kaydetti. Gazeteciler ise susmadı, yılmadı. Kendi koltuğu için demokrasiyi ateşe atmaya kalkan siyasetçilerin hepsi bir gün gitti, yeni yetişen kuşaklarla gazetecilik aşkı bâki kaldı. Önemli olan gazetecilerin dayanışması ve okurlarla izleyicilerin ucuz siyasetin tuzağına düşmeyip nitelikli gazeteciliğin kıymetini bilmesi” ifadelerini kullandı.

“Cumhurbaşkanına hakaret suçu kaldırılmalı”

IPI Direktör Yardımcısı Scott Griffen da Kabaş’ın tutuklanmasını kınadı. Griffen, “Gazeteciler ve de tüm vatandaşlar eleştirinin içeriği rahatsız veya şoke edici olsa dahi, seçilmiş siyasileri eleştirme hakkına sahiptir. Demokrasinin çalışma şekli budur” dedi.

Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi imzacısı olarak Türkiye’nin bu gibi yerleşik prensiplere saygı duymakla yükümlü olduğunu hatırlatan Griffen, “Sedef Kabaş’ın derhal serbest bırakılmasını ve kendisine yönelik tüm suçlamaların düşürülmesini talep ediyoruz. Ayrıca, Türkiye’yi uluslararası insan haklarına standartlarına uygun biçimde cumhurbaşkanına hakaret suçunu kaldırmaya çağırıyoruz” diye konuştu.

Griffen şu ifadeleri de ekledi:

“RTÜK’ün TELE1’i cezalandırmak için verdiği karardan da son derece rahatsızız. Bu karar, RTÜK’ün Türkiye’deki bağımsız, eleştirel yayıncılara yönelik orantısız cezalandırma tutumunun da davem ettiğinin bir göstergesidir. RTÜK de ifade özgürlüğü gibi temel haklara saygı göstermeli ve TELE1’e verilen cezaları gecikmeden kaldırmalıdır.”

Hak örgütleri bu konu üzerine temaslarda bulunmuştu

Dünyanın önde gelen gazetecilik örgütleri geçen yıl Ekim ayında IPI liderliğinde bir ortak basın özgürlüğü misyonu düzenlemiş, 6-8 Ekim’de İstanbul ve Ankara’da temaslarda bulunmuştu.

Heyette IPI, ARTICLE 19, Gazetecileri Koruma Komitesi (CPJ), Avrupa Basın ve Medya Özgürlüğü Merkezi (ECPMF), İnsan Hakları İzleme Örgütü (HRW), Osservatorio Balcani e Caucaso Transeuropa (OBCT), PEN International, Sınır Tanımayan Gazeteciler (RSF) ve Güney Doğu Avrupa Medya Örgütü’nden (SEEMO) temsilciler yer almıştı.

Heyet, tutuklu gazetecilerin yanı sıra, Radyo ve Televizyon Üst Kurulunun (RTÜK) ve Basın İlan Kurumu’nun (BİK) eleştirel gazeteciliği cezalandıran uygulamalarına, dijital sansüre, merkez medya üstündeki siyasi tahakküme ve yayıncılık sektöründe yaygın otosansüre de dikkat çekmişti.

Ancak girişimlerden bir sonuç çıkmadı. Gazeteciler gözaltına alınmaya, tutuklanmaya, yargılanmaya devam ediyor. RTÜK ve Basın İlan Kurumu da kamu eliyle sansür uyguluyor.

Paylaşın