Tokat: Sebastopolis Antik Kenti

Sebastopolis Antik Kenti; Tokat’ın Sulusaray Merkez İlçesi yerleşim sınırları içerisinde yer almaktadır. Şehir içi ulaşım araçlarıyla ulaşım mümkündür.

Antik yerleşme, Roma Dönemi’nde Sebastopolis ya da Hereakleopolis adıyla bilinmektedir. Yunanca bir kelime olan Sebastopolis; Sebasto (büyük, ulu, azametli, muhteşem) ve polis (şehir) kelimelerinden türetilmiş olup; “büyük, ulu şehir” anlamına gelmektedir. Herakleopolis ise, Herakles şehri anlamına gelmektedir. Herakles, Yunan ve Roma mitolojisinde gücü kuvveti simgeleyen yarı tanrı bir varlıktır. Antik kent, bu adı ile de, Sebastopolis ile aynı manayı ifade eder.

Sebastopolis, ilk defa Plinius (VI,8) tarafından Colopene’nin küçük bir şehri olarak anılır. Ptoleme, burayı Galat Pontusu’ndaki Dioscurias-Sebastopolis’ten ayırt etmek için, “Sebastopolis-Herakleopolis” demiştir. Herakleopolis ismi, Septimius Severus zamanından önce görülmez. Bu adı, belki de Commodus’un şerefine almıştı.

Sulusaray’da bulunan bu antik kentin, Sebastopolis adını almadan önce Karana adını taşıdığını Strabon’dan öğrenmekteyiz. Karana, Ateporix adlı yerel bir Galat beyinin başkenti durumunda iken, Ateporix’in ölümünden sonra bu küçük eyalet, Roma İmparatorluğu’na dâhil olur ve Pontus Galaticus Eyaleti’ne bağlanır. Bu bağlamda, şehrin tarihi M.Ö. 3 Ekim’inden itibaren başlamaktadır.

Sebastopolis, M.Ö. 3-2 yıllarında yeni takvim kullanma ayrıcalığı ve kentlerine imparator Augustus adını verme hakkı tanınmış olan önemli bir merkezdir. Sebastopolis, Traianus zamanında sikke basmaya başlamıştır. Bu bağlamda, söz konusu kent, İmparatorluk devrinde Traianus’dan Gallienus’a kadar darp yapmıştır. Pontus Galaticus Eyaletini Kappadokia topraklarına katan Traianus, Anadolu’da Sebastopolis’i Romalılaştırma merkezi yapmak istemiştir.

Roma Dönemi’nde zengin ve mamur bir kent olarak karşımıza çıkan Sebastopolis, Roma imparatorları tarafından ziyaret edilmiş ve burada imparatorlar onuruna gymnasium, stoa gibi yapılar inşa edilmiştir.

İmparator Hadrianus iki büyük seyahat programıyla M.S. 121-133 yılları arasında Roma İmparatorluğu’nu baştanbaşa dolaşmıştır. İlk seyahati M.S. 121-125 yılları arasında beş yıl, ikinci seyahati ise, M.S. 128-133 yılları arasında altı yıl sürmüştür. Hadrianus’un ikinci büyük gezisinde Doğu Anadolu’yu kat ederek Karadeniz’e ulaştığı ve Pontus kentlerini ziyareti ettiği bilinmektedir.

Bu ziyaret kapsamında, imparatorun Sebastopolis’e de uğradığı burada ele geçen yazıtlardan anlaşılmaktadır. Yine bu yazıtlardan, Hadrianus’tan itibaren Sebastopolis’te imparatorlar için kültler ve oyunlar düzenlendiği bilinmektedir. Hatta Sebastopolis Senatosu ve halkı, Atina’ya iki elçi vasıtasıyla I. Olimpiyatlarda Olimpia yakınlarında bir yere dikilmek üzere Hadrianus heykeli göndermiştir. Heykel, Hadrianus’un M.S. 131’deki Sebastopolis’i ziyaretinden sonra M.S. 132’de kutlanan olimpiyatlar sırasında dikilmiş olmalıdır.

Sebastopolis, Hadrianus Dönemi’nde yapılan bir gymnasium, tapınak, etrafında dükkân ve atölyelerin olduğu bir stoa, bir giriş kapısı, gladyatör ve hayvan dövüşlerinin yapıldığı bir stadyum gibi yeni yapılar ile gelişimini devam ettirmekle beraber, asıl önemini Flaviuslar zamanında yapılan yol şebekesi inşasıyla kazanmıştır. Önemli yollar kavşağında yer alan Sebastopolis, Galataia’yı Kappadokia’ya oradan da Pontus ve Ermenia’ya bağlayan yollar üzerindedir.

Bu önemli yol kavşağında M.S. 3. yy. sonu ile M.S. 4. yy. başlarına tarihlenen mil taşları ele geçmiştir. Bu mil taşları, Septimius Severus Dönemi’nden I. Constantinus Dönemi sonuna kadar uzanmaktadır (M.S. 193–337). Bizans Dönemi’nde bir piskoposun ikametgâhı durumunda olan Sebastopolis’te, Erken Hıristiyanlık Dönemi’ne ait Asya’nın en büyük kiliselerinden birisi inşa edilmiştir.

Bizans Dönemi’nde yoğun bir iskânın olduğu kent, Sasani ve Arap saldırılarına uğramıştır. Bölge İstanbul’un fethine girişen Arapların saldırısına da maruz kalmıştır. Malazgirt Zaferi’nden sonra Türk egemenliğine geçen kent, zamanla eski önemini yitirmiş ve küçük bir Türk köyü olarak anılmıştır. Sırasıyla Danişment, Selçuklu ve Osmanlı hâkimiyeti altına giren kent, yakınındaki sıcak su kaynaklarından dolayı Sulusaray adını almış, 19. yüzyılda Çerkez muhacirlerin yerleştiği bir köy haline gelmiş ve 20 Mayıs 1990 tarihinde ise ilçe olmuştur.

Sebastopolis Antik Kkenti’nde kazı çalışmaları, 1987–1990 yılları arasında “Kurtarma Kazı Çalışmaları” olarak Tokat Müze Müdiresi Birsel Özcan başkanlığındaki bir ekip tarafından başlatılmıştır. 2010 yılında ise, yine Tokat Müzesi başkanlığında Markus Kohl, Mesude Matoğlu ve Ali Alkan’dan oluşan bir ekip tarafından kazı, temizlik ve çevre düzenleme çalışması gerçekleştirilmiştir.

2013 yılında Kültür ve Turizm Bakanlığı Kültür Varlıkları ve Müzeler Genel Müdürlüğü’nün izinleriyle, Tokat Müze Müdürlüğü’nün başkanlığında ve Gaziosmanpaşa Üniversitesi öğretim üyesi Yrd. Doç. Dr. Şengül Dilek FUL’un bilimsel danışmanlığındaki bir ekip tarafından başlatılan Sebastopolis antik kenti kazı çalışmalarına 2015 yılında da devam edilmiştir.

Söz konusu yıllarda gerçekleştirilen kazı çalışmaları, daha önceden kamulaştırılan ve telle çevrilerek koruma altına alınan Roma Hamamı ve Bizans Kilisesi kalıntılarının bulunduğu 2 sektörde yürütülmüştür. Bu çalışmalar sonucunda söz konusu yapıların planlarına ait önemli bulgulara ulaşılmakla birlikte, kesin olarak planların açıklanabilmesi için kazı çalışmaların sistematik bir biçimde devam ettirilmesi gerekmektedir.

Paylaşın

Denizli: Sebastopolis Antik Kenti

Sebastopolis Antik Kenti; Denizli’nin Tavas İlçesine bağlı Kızılca Kasabası Sınırları içerisinde yer almaktadır. Kasaba merkezine 2 km. mesafededir. Şehir içi ulaşım araçlarıyla ulaşım mümkündür.

Sebastopolis kentinin geniş yerleşim izlerine rağmen yüzeyde yapı dokularını tesbit etmek mümkün değildir. Yapıların ancak bazı bölümlerini yüzeyde izlemekte ve görmekteyiz. Şehirin büyük bölülümü erozyon nedeniyle toprak altında kalmıştır.

Ancak tarım arazisi olarak kullanılan özel mülkiyetlede arazinin sürümü sırasında bazı izlere rastlayabiliyoruz. Antik kentin ilk kuruluşu bilinmemekle beraber yüzeydeki kalıntılar Roma ve Bizans dönemlerine aittir. Kalıntıları, Höyük Tepesi, stadyum ve nekropoldür.

Höyük Tepesi: Yaklaşık 150 m. Çapında ve 7 m. Yüksekliğinde bir höyüktür.Kentin akropol bölümünü oluşturmaktadır.Höyük üzerinde bir anıtsal yapının izleri yeralmaktadır. Temel izlerinden ve çevredeki frizler ve mimari parçalardan burada şehrin tapınağının yeraldığı düşünülmektedir.

Stadion: Yaklaşık 60x150m. Ölçülerinde olup,tarımsal ekim dikimler sırasında tahrip olmuştur.Sadece bazı basamaklar kalmıştır. Erozyon nedeniyle taban kısmı dolmuş;güney kısmı kapalı,kuzey kısmı ise açıktır.

Nekropolis: Kentin doğu bölümündedir. Akropolisin 1.5 km doğusunda, yolun sağında ve solundadır. Lahit mezarlar bugün toprağın yüzeyindedir. Yüzeydeki lahitler Roma Döneminin tarihini vermektedir.

Paylaşın

Tarihi Günümüze Taşıyan Antik Kentler

Tarihi M.Ö. 4000 yılına kadar uzanan Denizli, yıl boyunca yerli ve yabancı birçok turistin uğrak noktalarından biridir. Denizli’nin tarihi yapıları da turistler içinde gezilip görülmesi gereken yerler arasındadır.

Bu yerlerden bazıları  Trapezapolis Antik Kenti, Attuda Antik Kenti, Apollonia Salbace Antik Kenti, Dionysopolis Antik Kentleri,  Sebastopolis Antik Kenti, Eumania Antik Kenti’dir.

Trapezapolis Antik Kenti

Denizli ili, Babadağ ilçesi, Bekirler köyü, Boludüzü mevkiinde bulunmaktadır. Antik kentin kuzeyden güneye doğru uzanan düzlük üzerine, arazinin coğrafi yapısına göre kurulduğu anlaşılmaktadır. Yüzeyde bazı yapı kalıntıları izlenebilmektedir. Yüzeydeki kalıntılar Roma ve Bizans dönemi özellikleri göstermektedir.

Attuda Antik Kenti

Attuda (Hisarköy) Denizli ili, Sarayköy ilçesi sınırları içerisinde ve ilçenin yaklaşık 17 km. güneybatısında yer almaktadır. Antik dönemde, Caria ve Frigya arasında bir sınır kentidir. Çürüksu vadisinde bulunan Tripolis ve Laodikeia’yı Aphrodisias’a bağlayan en kısa yol Attuda’dan geçmektedir.

Kentin ilk kuruluşu hakkında kesin bir bilgi bulunmamasına rağmen Lykos vadisinde kurulan kentlerle çağdaş olduğu ve Hellenistik dönemde kurulmuş olduğu tahmin edilmektedir. Lykos vadisindeki kentler ile Aphrodisias arasındaki ticari, ekonomik ve sanatsal iletişimleri kurmada önemli bir rol oynamıştır.

Antik kaynaklarda Attuda’dan Men kültü olduğu, bu tanrıya ait bir tapınak yapılarak tapınıldığı, tapınak içinde at üzerinde tanrı Men ‘e ait heykel bulunduğu yazılmaktadır. Ayrıca, Zeus, Apollon, Dionysos ve Asklepios heykelleri ile Artemis Anaitis kültünün de Attuda’da bulunduğunu antik kaynaklar yazar. Antik kentte imparatorluk öncesi ve sonrasında sikke basılmıştır.

Günümüzde antik kentin bulunduğu alanda Hisarköy yer aldığından yüzeyde herhangi bir kalıntı görmek mümkün değildir. Hellenistik, Roma ve Bizans dönemlerine ait bazı eserler kurulan müze deposunda teşhir edilmektedir.

Apollonia Salbace Antik Kenti

Apollonia antik kenti ve Medet Höyüğü, Denizli ili, Tavas ilçesinin 7 km batısında düz bir ova üzerinde kurulan Medet köyü yerleşim alanı içinde yer almaktadır.

Tavas ovasının en verimli arazileri üzerinde kurulan Apollonia, batıda Tabae yolu ile Caria bölgesine, güneyde Sebastopolis yolu ile Likya bölgesine, doğuda Tavas yolu ile Likya bölgesiyle Frigya bölgesine ulaşımı bulunan antik kentlerden birisidir.

Apollonia kentinin kuruluşu ile kesin belgeler bulunamamıştır. Ancak höyük buluntuları incelendiğinde ilk yerleşimin Tunç çağlarına kadar uzandığı ve kesintisiz olarak devam ettiği görülmektedir. Kentin Apollonia adını, Hellenistik dönemde aldığı ve en görkemli dönemini de Roma çağında yaşadığı anlaşılmaktadır.

Hadrianus dönemine ait Apollon tapınağının temelleri ve yazıtlar günümüze kadar ulaşmıştır. Kentin MÖ. I. YY. ve MS. I. YY.’ lar arasında kendi adına sikke bastırdığı ve sikkeler üzerinde tanrısal motiflerin olduğu görülmektedir.

Dionysopolis Antik Kentleri

Denizli’nin Çal ilçesinin yaklaşık 8 km kuzeybatısında bulunan Ortaköy kasabası yakınındaki Dionysopolis kenti, Suriye Krallığı “Seleukoslar” döneminde kurulmuş olup, daha sonra Bergama Krallığı egemenliğine girmiştir.

Sebastopolis Antik Kenti

Sebastopolis, Denizli ili Tavas ilçesinin 19 km. güneyinde bulunan Kızılca Kasabası’nın 2 km. doğusunda yer almaktadır. Sebastopolis kentinin geniş yerleşim izlerine rağmen yüzeyde yapı dokularını tesbit etmek mümkün değildir.Yapıların ancak bazı bölümlerini yüzeyde izlemekte ve görmekteyiz.

Şehirin büyük bölümü erozyon nedeniyle toprak altında kalmıştır. Ancak tarım arazisi olarak kullanılan özel mülkiyete arazinin sürümü sırasında bazı izlere rastlayabiliyoruz. Antik kentin ilk kuruluşu bilinmemekle beraber yüzeydeki kalıntılar Roma ve Bizans dönemlerine aittir. Kalıntıları, Höyük Tepesi, stadyum ve nekropoldür.

Höyük Tepesi

Yaklaşık 150 m. Çapında ve 7 m. Yüksekliğinde bir höyüktür. Kentin akropol bölümünü oluşturmaktadır. Höyük üzerinde bir anıtsal yapının izleri yeralmaktadır. Temel izlerinden ve çevredeki frizler ve mimari parçalardan burada şehrin tapınağının yeraldığı düşünülmektedir.

Stadion

Yaklaşık 60x150m. Ölçülerinde olup, tarımsal ekim dikimler sırasında tahrip olmuştur. Sadece bazı basamaklar kalmıştır. Erozyon nedeniyle taban kısmı dolmuş; güney kısmı kapalı, kuzey kısmı ise açıktır.

Nekropolis

Kentin doğu bölümündedir.Akropolisin 1.5 km doğusunda, yolun sağında ve solundadır. Lahit mezarlar bugün toprağın yüzeyindedir. Yüzeydeki lahitler Roma Döneminin tarihini vermektedir.

Eumania Antik Kenti

Antik kent, Çivril-Dinar karayolu üzerindeki Işıklı kasabasının bulunduğu alandadır. Kent Bergama Kralı II. Eumenes adına  kurulmuştur.

Işıklı kasabasının güneydoğusunda bulunan su kaynağı yakınlarında antik döneme ait izler görülmektedir. Bugün “Sarıbaba Tepesi” olarak adlandırılan dağlık bölgenin üzerindeki düzlük, özellikle Bizans döneminde kale olarak kullanılmıştır. Bu tepenin yamaçları ise Eumenia’nın nekrapolüdür.

Paylaşın