The Economist’ten ‘Türkiye Ekonomisi’ Hakkında Dikkat Çeken Analiz

Birleşik Krallık merkezli The Economist Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın açıkladığı ‘kur korumalı TL vadeli mevduat’ sistemine ilişkin dikkat çeken bir yazı yayımladı. Dergiye göre; Türkiye’de enflasyon yüzde 50’yi bulabilir.

Yeni kur korumalı mevduat hesabından bahseden yazıda Türkiye ekonomisinin düzlüğe çıkmaya yakın olmadığı belirtildi. Erdoğan’ın geçici çözümünün şimdilik yatırımcılara “Türkiye Cumhurbaşkanının lirayı kurtarma ihtiyacının farkında olduğuna dair güvence” verdiği aktarıldı.

Economist, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın yaptığı planın aslında dolara endeksli dolaylı bir faiz artırımı olduğunu iddia etti. Greenwest Consultancy Dubai’nin Genel Müdürü Emre Akçakmak Economist’e verdiği demeçte, “Mevcut mevduat oranını alıyorsunuz ve bunun üzerine diferansiyel alabiliyorsunuz, bu da döviz sahiplerini liraya çevirmeye teşvik ediyor. Bu olduğu sürece hazinenin üzerindeki yük daha da artacaktır.” dedi.

“Kamu maliyesi, şimdi çökme riskiyle karşı karşıya”

Yazıda şimdiye kadar döviz kurundaki vahşi dalgalanma riskini üstlenenlerin Türk mevduat sahipleri olduğu söylenirken bundan sonra bu riski Türk vergi mükelleflerinin yani halkın üstleneceği aktarıldı. Capital Economics’ten Jason Tuvey bu konuda “Son on yılda gücün temel direği olarak kabul edilen kamu maliyesi, şimdi çökme riskiyle karşı karşıya” diye konuştu.

Economist’e konuşan analistler, özellikle bu ayın başlarında açıklanan asgari ücrette yüzde 850’lik bir artışın yürürlüğe girmesinden sonra, enflasyonun 2022’nin ilk yarısında yüzde 50’ye ulaşmasını beklediklerini söyledi. Analistler, Türk Lirasının değerindeki herhangi bir önemli düşüşte, Merkez Bankası’nın lira mevduat sahiplerine paralarını vermek için para basmaktan başka seçeneği kalmayabileceğini vurguladı. Öte yandan, “Erdoğan kendisinin çıkardığı yangına battaniye atmış olabilir fakat battaniye de yakında alev alabilir” ifadelerine yer verildi.

Paylaşın

Erdoğan’ın Görevini Yapış Tarzına Destek Yüzde 38.6’a Düştü

Metropoll Araştırma’nın son yaptığı ankete göre, seçmenin yüzde 57,2’i Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın görevini yapış tarzını onaylamıyor. Anket 11-15 aralık tarihleri arasında 28 ilde 1514 kişi ile yapıldı.

Haber Merkezi / Metropoll Araştırma’nın Türkiye’nin Nabzı Aralık 2021 anketine göre, seçmenin yüzde 57,2’i Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın Cumhurbaşkanlığı görevini yapış tarzını onaylamıyor.

Metropoll Araştırma, “Türkiye’nin Nabzı Kasım 2021” anketine katılanlara, “”Genel olarak düşündüğünüzde Recep Tayyip Erdoğan’ın Cumhurbaşkanlığı görevini yapış tarzını onaylıyor musunuz?” diye soruldu.

Ankete katılanlardan yüzde 38,6 ‘sı “Evet, onaylıyorum” cevabını verirken, yüzde 57,2’i ise soruyu “Hayır, onaylamıyorum” şeklinde yanıtladı. Yüzde 4,3’lük kesim ise herhangi bir fikri ya da cevabı olmadığını ifade etti.

Metropoll araştırma şirketinın yayınladığı veriler, Türkiye genelinde 26 bölgeyi esas alan 28 ilde tabakalı örnekleme ve ağırlıklandırma yöntemi ile 11-15 Kasım tarihleri arasında toplam bin 514 kişi ile yapılan ankete dayanıyor.

Metropoll Araştırma’nın “Türkiye’nin Nabzı Kasım 2021” anketine de Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın Cumhurbaşkanlığı görevini yapış tarzını onaylayanların oranı yüzde 39,3, onaylamayanların oranı yüzde 54,5’ti. Yüzde 6,2’lik kesim ise herhangi bir fikri ya da cevabı olmadığını ifade etmişti.

Paylaşın

Kamu Bankaları, Erdoğan’ın Açıklaması Sonrası Yüklü Miktarda Dolar Sattı

Birleşik Krallık merkezli haber ajansı Reuters, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın Kur korumalı TL vadeli mevduat açıklaması sonrası kamu bankalarının, yüklü miktarlarda dolar satışı yaparak Türk Lirası’nın değer kazanmasına destek olduklarını bildiriyor.

Ajansın, dört farklı yetkiliye dayandırdığı haberine göre satışlar, Merkez Bankası’nın döviz rezervlerinde sadece Pazartesi ve Salı günü yaşanan 6 milyar dolarlık düşüşle eşzamanlı gerçekleşti.

Bir bankanın baş danışmanının Reuters’a aktardığına göre kamu bankalarının sadece Pazartesi ve Salı günü yaptığı müdahale 3 milyar doları buldu.

Reuters’ın ulaştığı Ziraat Bank, Vakif Bank ve Halk Bank, konuyla ilgili henüz yorum yapmadı. Merkez Bankası tarafından da bir açıklama paylaşılmadı.

Resmi verilere göre Merkez Bankası’nın bir önceki hafta 21 milyar dolar olan net döviz rezervleri geçen hafta 12 milyar dolara düştü.

Erdoğan’ın Pazartesi akşamı kabine toplantısı sonrası yaptığı açıklamada, TL mevduat hesaplarının getirisinin döviz getirisi altında kalması durumunda aradaki farkın vatandaşlara ödeneceğini duyurmuştu.

Bu açıklamadan sonra TL hafta boyunca yaklaşık yüzde 50 değer kazandı.

Ajansın hükümet yetkililerine dayandırdığı bir başka haberde, ekonomi yönetiminin dolar hedefini 9’lar civarında belirlediği ancak “birkaç ay daha” 12 – 14 seviyesinde olmasının beklendiği kaydedildi.

Paylaşın

Erdoğan’ın Faizi İndirerek Enflasyonu Düşürme Politikası Neden İşe Yaramıyor?

İngiltere merkezli uluslararası ekonomi gazetesi Financial Times, bugünkü sayısında, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın düşük faiz politikası ile ilgili bir haber ve yorum yer alıyor.

Chris Giles imzalı haberde, “Daha bu hafta sonu, Türkiye Cumhurbaşkanı, daha düşük faiz oranlarının ‘yeni bir ekonomik model’ oluşturacağı teorisini yineledi. Recep Tayyip Erdoğan, faizleri indirmenin enflasyonu düşüreceğini ve yatırım, istihdam ve ihracatı artırarak Türkiye’nin bağımsızlığını artıracağını söyledi” sözleriyle başlıyor ve şöyle devam ediyor:

“Ne var ki enflasyon karşısında faiz oranlarını düşürme deneyi, çöken bir para birimi, yükselen fiyatlar ve girdi maliyetleri, özellikle de en yoksullar için ağır sonuçlu bir kriz yarattı.

“Bu, Erdoğan’ın yaklaşımının, bir para biriminin değerini korumak için sermaye çıkışlarını caydıracak, iç tüketimi düşürecek daha yüksek faiz oranlarına ve ve enflasyonist sarmalı önleme kararlılığı gösterilmesine ihtiyaç olduğunu öngören yerleşik standart ekonomi teorisinin de işaret ettiği gibi, derinden kusurlu olduğunu gösteriyor.

“Erdoğan’ın ‘daha fazla değer kaybı olursa, bankalarda Türk lirası mevduatı olanların zararlarını tazmin edecek önlemler’ açıklamasından sonra, pazartesi günü geç saatlerde TL yeniden değerlendi. Ancak Türk lirasının ABD doları karşısında bu sonbaharda değerinin yarısından fazlasını yitirmesiyle birlikte enflasyon yüzde 30’lara çıkmış durumda.”

Financial Times yazarına göre Türkiye, ithalatı düzenli olarak ihracatından büyük olduğu için sürekli cari açık veren bir ülke ve bir türlü düşürülemeyen yüksek enflasyon sorunu var.

“Son beş yılın hemen tamamında yıllık enflasyon oranı yüzde 10’un üzerinde oldu. Bu da, sorunun altında sistemsel bir fiyat artışı probleminin yattığına ve izlenen politikaların bunu ortadan kaldırmakta pek etkili olmadığına işaret ediyor.”

“Yıllarca sıcak para akışı teşvik edildi”

FT’nin yazısında görüşlerine yer verilen ABD’deki Harvard Kennedy Fakültesi’nden Profesör Dani Rodrik, aslında Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın yıllarca ekonomiyi biraz yüksek bir faiz oranı sayesinde Türkiye’ye sıcak para girişiyle yürüttüğünü söylüyor.

“Finansal küreselleşmeyle ilgili efsanelerden biri, bunun makro ekonomik disiplini güçlendirdiğidir” diyen Rodrik, böylece ülkelerin yabancı parayı çekmek için sürdürülebilir ve makul politikalar izleyeceğinin varsayıldığını söylüyor ve şöyle devam ediyor:

“Türkiye’de bu tam tersi oldu. Türkiye’nin ekonomik deneyi, daha esnek finans kaynakları sayesinde olması gerekenden çok daha uzun sürdü. Bunun sonucu olarak ekonomiye maliyeti daha büyük olacak.”

FT’ye göre Rodrik ve IMF, yüksek faiz limitlerinin sıcak para çekmeye katkısı olsa da harcamaları artırdığını ve iç piyasada enflasyonu yükselttiğini savunuyor ve Türkiye’nin son haftalarda yaşadığı güven krizine girmesini önleyecek doğru politikanın, daha yavaş bir büyüme karşılığında uzun vadeli istikrarı sağlayacak daha kontrollü bir çizgi izlenmesi olduğunu söylüyor.

‘Bedeli ağır oldu’

Financial Times “Erdoğan özel olarak seçtiği Merkez Bankası Başkanı ile birlikte bunun tam tersini yaptı. Eylül ayında yüzde 19 olan kısa vadeli politika faizini, para arzını genişletici bir dizi hareketle 16 Aralık itibariyle yüzde 14’e kadar düşürdü” diyerek sözü yine son aylarda yaşanan ekonomik gelişmelere getiriyor.

“Amaç liranın değerini yavaş yavaş düşürerek ihracatı teşvik etmek ve küçük imalatçıları rekabette güçlendirmek, aynı zamanda ithal hizmet ve mallar yerine yerli üretim ve hizmetlere yapılan harcamaları artırmaktı. Cari açık Ağustos’tan bu yana artıya geçse de bunun, Ankara’nın ekonomi politikalarının itibarı ve Türkiye halkının geçim koşulları bakımından bedeli çok ağır oldu.

“Resmi enflasyon oranı, fiyatların sadece o ay içinde yüzde 3,5 arttığı Kasım’da yüzde 20’yi buldu. Birçok gözlemci bunun gerçek rakamın altında olduğunu düşünüyor. Ama öyle bile olsa ithal ürünlerin fiyatlarında meydana gelen artışların etkisinin görüleceği Aralık ayında yine sıçraması bekleniyor.”

“Daha kötüsü; liranın değerindeki düşüş, dövizle borçlarını artıran özel şirketler ve devletin borçlarının kabarmasına sebep oldu. Türkiye’nin, finans dışı özel sektör borçları pandemi döneminin başından bu yana gayri safi yurt içi hasılanın yüzde 20’si düzeyinde arttı. Bu OECD’nin tahminlerine göre gelişmekte olan ekonomiler içinde en yüksek oran.

“Faiz indirimleri artık şirketleri mali olarak rahatlatmaya yaramıyor çünkü piyasalar risk için artık daha büyük bir bedel talep ediyor. Yatırımcılar liraya güveni kaybettikçe ve güçlü paraların güvenine sığınmaya başladıkça devlet tahvillerinin getirisi yükseliyor.”

İthal ürünlerinin fiyatlarının arttığı, iç talepte bir çöküş tehdidi olduğu belirtilen makalede, Yatırım danışmanlık şirketi BlueBay Asset Management’tan Tim Ash’in görüşlerine de yer veriyor. Buna göre, asgari ücrete yapılan yüzde 50’lik zam, “liranın ucuzlamasının yarattığı avantajları silip süpürecek.”

Financial Times’ın görüşünü aktardığı Ash, “Eğer (Erdoğan) Türk lirasını dolar karşısında 10 lira düzeyinde tutabilseydi bir şansları olabilirdi. Ama şimdi enflasyon bir kere çantadan çıktı ve rekabette kazanılan avantaj da camdan uçup gitti. Şimdi bir devalüasyon – enflasyon sarmalındayız” diyor.

(Kaynak: BBC Türkçe)

Paylaşın

Reuters: Erdoğan, AK Parti Seçmeninin Desteğini Kaybediyor

Reuters yayınladığı analiz-haberde, “uzun yıllar boyu AK Parti’ye oy vermiş seçmenlerin bile artık Erdoğan’ı desteklemeyebileceğini” yazdı. Haberde, “Erdoğan’ın cazibesi uzun süredir laik seçkinler tarafından görmezden gelindiklerini hisseden milyonlarca muhafazakar dindarın bir ekonomik büyüme ile büyülenmesine ve muhafazakar değerler temelinde hareket eden birinin onlara zafer yaşatmasına dayanıyordu.” deniliyor.

‘AK Parti’nin kalesi’ olarak bilinen Konya’da Erdoğan, 2018 cumhurbaşkanlığı seçiminde oylarının yüzde 75’ini almıştı. Analizde, şimdi ‘bu hakimiyetin benzeri görülmemiş bir dizi sıkıntı nedeniyle kaybedilmek üzere olduğu’ aktarılıyor.

Sanayi işçileri, çiftçiler ve öğrenciler de dahil olmak üzere Reuters’a konuşan diğer Konyalıların, artan fiyatlar ve işsizlik nedeniyle “feryat ettiği” belirtiliyor. Birçoğunun seçimlerde Erdoğan’a bağlı kalacaklarını söylese de ulusal anketlerle yaşanan hayal kırıklığının artık gözle görülür bir düzeyde olduğuna dikkat çekiliyor.

Reuters’a konuşan İstanbul merkezli Ekonomi ve Dış Politika Araştırmaları Merkezi Direktörü Sinan Ülgen, “Geçmişte AK Parti’ye hiç bu kadar düşük destek görmemiştik. 2023’te siyasi değişim olacağına dair artan bir algı var” diyor.

Değişim nasıl oldu?

Haberde, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın, “2003’ten beri Türkiye’yi önce başbakan, sonra cumhurbaşkanı olarak yönettiği, üç yıl önce de merkezi bir sistemi güçlendirecek adımlar attığı ve yeni bir yürütme sistemi altında daha geniş yetkiler üstlendiği ” ifade ediliyor.

Analize göre “bu sistem ile güç, kurumlardan ve bakanlıklardan alınıp Ankara’da devamlı genişleyen cumhurbaşkanlığı sarayına çekildi.”

Erdoğan, 2019’dan bu yana üç merkez bankası başkanını görevden aldı. Merkez bankası faiz oranlarını enflasyonun çok altında düşürme çağrısına “boyun eğmeye” zorlandı. Bu durum 2021’de Türk Lirası’nda yüzde 56’lık bir düşüşü tetikledi ve yaşam maliyetlerini arttırdı.

Reuters’a göre “Erdoğan’ın savunmuş ve hayata geçirmiş olduğu başkanlık modeli nedeniyle şimdi işi daha zor çünkü sandıkta oyların salt çoğunluğunu gerekiyor.” Ülgen, “Bu, siyasi popülaritesinin azaldığı bir zamanda riski artıran bir ‘kazanan her şeyi alır’ sistemi” diye ekliyor.

Hali hazırda ittifak kurulmak zorunda olunan mevcut ve olası küçük ölçekli partilerin isteklerine olumlu yaklaşmak mecburiyeti de artarak devam edebilir. Haber-analizin devamı şu şekilde:

“Sonbaharı yaşayan bir Sultan”

“Erdoğan ilk kez bir seçimde AK Parti kurucu üyeleri tarafından kurulan iki ayrılıkçı partiyle de karşı karşıya gelecek. Biri eski başbakan Ahmet Davutoğlu’nun liderliğini yaptığı Gelecek Partisi, diğeri ise Erdoğan’ın eski müttefiki Ali Babacan tarafından yönetilen DEVA Partisi. Her ikisi de büyüsü bozulmuş AK Parti seçmenlerine, muhafazakar değerlerinden vazgeçmeden Erdoğan’ı reddetme şansı sunuyor. Yeni partilere verilen ulusal destek hala tek haneli seviyelerde oldukça düşük düzeyde gözükse de bu ufak kopuşlar bile Erdoğan’a her şeyi kaybettirecek kadar zarar verebilir. 67 yaşındaki Erdoğan’ın sağlığına ilişkin belirtiler ve söylentiler de benzer şekilde durumu onun içi zorlaştırıyor. Ateşli bir hatip olarak bilinen Erdoğan, geçtiğimiz yıl içinde bazen yorgun ve solgun göründü bazen kamera karşısında yürüme şekli veya uyuklaması ile tabanında endişe yarattı. Ancak yetkililer bu tür olumsuz sağlık iddialarını tamamen reddediyor.”

Gelecek Partisi Konya yerel başkanı Hasan Ekici, “Seçmenler bir seçim yapmak zorunda kalırlarsa ve sağ eğilimlilerse kendilerine daha yakın başka bir sağ parti bulurlar” diyor.

The Washington Institute for Near Türkiye Araştırma Programı Direktörü Soner Çağaptay, “Türkiye’nin Erdoğan yönetiminde ilk ekonomik krizini yaşadığı 2018’den bu yana yaşanan gelişmelerin tamamı onun artık sonbaharını yaşayan bir Sultan olduğunu gösteriyor.” ifadesini kullanıyor.

“Genç nesiller ondan başka lider bilmedi”

“Nüfusun yarısının 31 yaşında veya daha genç olduğu bir ülkede, pek çoğu hayatlarında başka bir lider tanımadı. Erdoğan, gençlerin kendi yönetimi sırasında ülkenin kaydettiği ilerlemeyi takdir etmesi gerektiğini söylüyor ancak gençlerin çoğunu ikna edebilmiş değil. Bununla birlikte, Erdoğan’ın partisi hala diğerlerinden daha fazla desteğe sahip ve ağırlıklı olarak destekçilerinin sahip ve bunda kendi yandaşlarının sahip olduğu medyanın ciddi bir rolü ve etkisi var. Erdoğan yönetimi altında ülke bir inşaat patlamasına ve iyileştirilmiş sağlık hizmetlerine tanıklık etti. Dindarlar, başörtüsü kısıtlamalarından kurtuldu. Muhaliflerinin gevşek ittifakı ise hala üzerinde anlaşmaya varılmış bir ortak politika platformundan yoksun ve üstelik hala ortaya bir başkan adayı çıkarılmış değil. Ancak Erdoğan’ın geleceğine ilişkin artan belirsizliğin sonuçları; Erdoğan’ın Türkiye’nin bazı müttefikleri ve rakipleriyle gergin ilişkilerini onarmak için geçici çabalar göstermesiyle daha geniş bir çevrede yakı buluyor.”

Emekli bir büyükelçi olan Ünal Çevikoz ise Mısır ve İsrail gibi Erdoğan’la uzun süredir araları bozuk olan ülkelerin onunla barışmak için acele etmediklerini belirtiyor ve “İnsanlar artık değişim rüzgarının estiğini hissediyor ve içerde dışarda herkes hükümette yaşanacak değişikliği bekliyor” diyor.

(Kaynak: euronews)

Paylaşın

Washington Post: Türkiye’de Sultan Çıplak Ama Danışmanları Ona Söylemeyecek

The Washington Post gazetesinde, “Eleştirmenler ‘Türkiye’de sultan çıplak’ diyor, ama danışmanları ona söylemeyecek” başlığıyla çıkan bir makalede, kötüye giden ekonomiyle ilgili Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın danışmanlarının kendisine doğruları söyleyemediği yorumu yapıldı.

Anthony Failo tarafından kaleme alınan makalede Türk lirasının değer kaybı ve giderek artan yüksek enflasyon oranına dikkat çekilerek, uzmanların görüşlerinin tersine “Erdoğan’ın kur krizinde faizleri düşürerek, adeta ateşin üzerine benzin attığı” değerlendirmesinde bulunuldu.

Erdoğan’ın kendisini ekonomist olarak tanımladığı ve bu konuları iyi bildiği yolundaki görüşlerine de yer verilen yazıda, Erdoğan’ın vatandaşların “sabırlı” olmasını istediğini ve düşük faizin ihracatı ve istihdamı artırıp enflasyonu düşüreceği görüşünde ısrar ettiği aktarıldı.

“Danışmanlar doğruları söyleyemiyor”

Erdoğan’ın iktidarı boyunca hükümet içinde kendisini eleştirenleri görevden aldığı kaydedilen yazıda, eleştirmenlere göre Erdoğan’ın etrafındaki kişilerin kendisine doğruları söylemekte zorlandığı yorumu yapıldı. Yine eleştirmenlere göre, Erdoğan’ın etrafını “evet efendimciler” sardı.

Erdoğan’ın kendisini dinlemeyen üç Merkez Bankası başkanını görevden aldığı hatırlatılan yazıda, etrafında “Sultanın üzerinde elbise yok diyecek kimse kalmadığı” yorumu yapıldı. Makalede, Erdoğan’ın önemli ölçüde oy kaybı yaşadığı ve rakiplerinin oylarını artırdığı belirtilerek, dünyada ekonomik krizle birlikte iktidarını kaybeden otokratik liderlerden örnekler verildi.

(Kaynak: euronews)

Paylaşın

Erdoğan, Asgari Ücreti Açıkladı: 4 Bin 250 TL

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan 2022 yılında uygulanacak asgari ücretin 4 bin 250 TL olacağını açıkladı. Asgari ücretten gelir ve damga vergisinin kaldırıldığını, bu şekilde işverenlere 450 TL’lik fayda sağlanacağını duyurdu.

Haber Merkezi / Erdoğan, Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Vedat Bilgin, Türk-İş ve Türkiye İşveren Sendikaları Konfederasyonu temsilcileri ile birlikte düzenlediği basın toplantısında konuştu. Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın konuşmasında öne çıkan satırlar şöyle:

“Bilindiği gibi bir sonraki yılın asgari ücreti her yılın aralık ayında çalışan ve işveren kesiminin iştirakiyle belirlenmekte. Taraflar süreci özveriyle işlettiler. Bugün gerçekleştirilen 4. toplantıyla nihai karar aşamasına gelinmiştir. Komisyon asgari ücretin 4000 bin liranın üstünde olması gerektiğini bakanlığa görüş bildirdi. Gerek işçi ve gerek işveren kesimini temsilen taraflar özveriyle bu süreci işlettiler.

“Şu anda bazı sıkıntılar var, bu sıkıntıları da en kısa zamanda aşacağız”

Yeni asgari ücret 4 bin 250 TL. Asgari Ücret artışı son 50 yılın en yüksek rakamını ifade eden yüzde 50 seviyesinde gerçekleşmiştir. Yeni asgari ücretin çalışan ve işverenlere ülkemize hayırlı olsun. Bu artışla çalışanlarımızı fiyat artışları karşısında ezdirmeme kararlılığımızı ortaya koyduğumuza inanıyorum. Şu anda bazı sıkıntılar var, bu sıkıntıları da en kısa zamanda aşacağız. Son dönemde döviz kurundaki dalgalanma ve buna bağlı fahiş fiyat belirsizliğine en kısa sürede son vermekte kararlıyız.

Asgari ücretten gelir ve damga vergisini kaldırıyoruz. Böylece işveren kesimini 450 TL ilave yükten kurtarmış oluyoruz. Asgari ücrette tarihi artış yaparken işveren üzerindeki maliyetini 450 lira aşağı çekmiş oluyoruz. Hükümet olarak asgari ücreti fevkalade yüksek bir oranda artırarak çalışanlarımızın asgari ücretten alınan vergiyi kaldırarak işverenlerimizin yanında olduğunu gösterdik.

İstihdamda asgari ücretin yol açtığı maddi külfetten kaynaklanabilecek muhtemel azalışlarında önüne geçtiğimize inanıyoruz. Bizim paramız Türk Lirası’dır. Türk Lirası’nı yedirmeyeceğiz.”

Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın açıklamalarından önce Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Vedat Bilgin söz aldı. Bilgin basın toplantısında şunları söyledi: ”Asgari ücretle ilgili çalışmaları tamamladık ve komisyon kararı verdi. Asgari ücret ülkemiz açısından çok önemli. Sadece onlarla sınırlı değil. Temel ücret durumuna geldi. Ekonomik kalkınmanın meydana getirdiği sarsıntı ve sorunların sosyal politikalarla inşa etmek ve dayanışmayı güçlendirmek çok önemli.”

Asgari ücrette ilk toplantı 1 Aralık’ta yapıldı

Asgari Ücret Tespit Komisyonu’nun dördüncü toplantısı bugün saat 11.00’da Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı’nda toplandı. Toplantı sonrası, Türk-İş Genel Eğitim Sekreteri Nazmi Irgat, TİSK Genel Sekreteri Akansel Koç açıklamalarda bulundu. Türk İş Genel Sekreteri Nazmi Irgat, “Kamuoyunun beklentisi yakalandı sayılır” ifadelerini kullandı.

TİSK Genel Sekreteri Akansel Koç, “Asgari Ücret Tespit Komisyonu’nun 4’üncü toplantısını gerçekleştirdik. 2022 yılı asgari ücretiyle ilgili kararımızı aldık, Nazmi başkanım ve Nurcan hanım başkanlığında ve bakanımıza takdim ettik. Gerekli açıklamayı sayın bakanımız yapacaktır. Taraflar görüşlerini aktardı. Zaten bazı konularda mutabakatımız vardı. Umarım 2022 yılında tüm çalışanlarımız ve işletmelerimiz için güzel bir yıl olur” dedi.

2022 için belirlenecek asgari ücret için, Asgari Ücret Tespit Komisyonu’nun ilk toplantısı 1 Aralık’ta başlamış, ikinci toplantı ise Türk-İş’in ev sahipliğinde 7 Aralık’ta gerçekleştirilmişti. Taraflar 9 Aralık’ta da işveren kesimini temsil eden TİSK’in ev sahipliğinde bir araya geldi.

İşverenleri Türkiye İşveren Sendikaları Konfederasyonu’nun (TİSK), işçileri ise Türk İş’in temsil ettiği toplantılara Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı ev sahipliği yapıyor.

Asgari ücret görüşmelerinin üçüncü turunun yapıldığı gün, işçi ve işveren tarafları ilk rakamları telaffuz etmişti. TÜİK, her yıl komisyona sunduğu bekar bir işçinin asgari geçim maliyetine ilişkin hesaplamayı bu yıl açıklamamıştı.

Çalışma Genel Müdürü Nurcan Önder ise, TİSK’in asgari geçim tutarını 3 bin 100, Türk-İş’in 3 bin 900 olarak gördüğünü aktarmıştı.

Şimdiye kadar 2022 asgari ücretinin ne olması gerektiğine dair bir rakam telaffuz etmeyen Türk-İş, bu toplantıdan sonra ‘en az 4 bin TL’ istediği belirtmişti. Bu rakamın altında kalacak bir teklifin kabul edilmeyeceği vurgulanmıştı.

Sozcu.com.tr’nin edindiği bilgilere göre, tarafların bir araya geldiği dünkü üçüncü toplantıda Türk-İş 3 bin 903 TL istemedi. Türk-İş Başkanı Atalay, 4 bin TL’nin üstünü zorlamıştı. DİSK ise, net 5 bin 200 TL talebinde bulunmuştu.

Paylaşın

Asgari Ücret Toplantısı Erdoğan-Kavcıoğlu Görüşmesine Takıldı

Türk Lirası’nda dün yaşanan tarihi değer kaybının ardından Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın Merkez Bankası Başkanı Şahap Kavcıoğlu ve kamu bankaları genel müdürleriyle yaptığı toplantı asgari ücret görüşmelerine yansıdı.

Cumhuriyet’ten Mustafa Çakır’ın haberine göre ‘bu hafta başında’ yapılacağı konuşulan asgari ücret görüşmeleri için Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı taraflara henüz davet götürmedi.

Çakır haberinde konuyla ilgili “…Tarafların bir araya gelecekleri ardından da Saray’a gidecekleri, kararın burada açıklanacağı beklentisi de vardı. Dolardaki hızlı yükseliş toplantı planlarını da bozdu. Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın dün Hazine ve Maliye Bakanı Nureddin Nebati ve Merkez Bankası Başkanı Şahap Kavcıoğlu’nun katılımıyla kamu bankalarının genel müdürleriyle İstanbul’da toplanması nedeniyle Asgari Ücret Tespit Komisyonu da beklemeye geçti” diye yazdı.

Asgari ücret şu an ne kadar ve nasıl belirleniyor?

Asgari ücreti, yasa gereği 5’er işçi, işveren ve hükümet temsilcisi olmak üzere 15 kişiden oluşan Asgari Ücret Tespit Komisyonu belirliyor. Komisyon, yeni asgari ücreti belirleme çalışmaları kapsamında dört kez toplanıyor.

Bakanlığın belirlediği üyelerden birinin başkanlık ettiği komisyon, en az 10 üyenin katılımıyla toplanıp, oy çokluğuyla karar veriyor. Oyların eşitliği halinde başkanın bulunduğu tarafın çoğunluğu sağladığı kabul ediliyor.

Şu an için brüt asgari ücret 3 bin 577 TL. Ancak işçinin bekar ve çocuksuz bir işçinin eline net 2 bin 825 TL geçiyor.

Yıllar bazında net asgari ücret rakamları ise şöyle:

  • 2019: 2020 TL
  • 2018: 1603 TL
  • 2017: 1404 TL
  • 2016: 1300 TL
  • 2015: 1 Ocak-949TL, 1 Temmuz: 1000 TL
  • 2014: 1 Ocak-846 TL, 1 Temmuz: 891 TL
  • 2013: 1 Ocak-773 TL, 1 Temmuz: 803 TL

Türkiye’nin asgari ücret gerçekleri

  • 2018’den bu yana devam eden ekonomik kriz, Covid-19’un yaratmış olduğu iş ve gelir kayıpları, son aylarda giderek tırmanan fiyat artışları geniş emekçi kesimlerin alım gücünü düşürdü ve pahalılığı en önemli toplumsal sorunlardan biri haline getirdi.
  • Türkiye OECD ülkeleri içerisinde en fazla haftalık çalışma saatine sahip ülkelerden bir tanesi. Ancak buna rağmen işçiler ekonomik büyümeden ve artan üretimden payını alamıyor.
  • Asgari ücret düzeyi şu an açlık sınırının altında. 10 bin TL’yi aşan yoksulluk sınırı ile asgari ücret arasında ise büyük bir uçurum var.
  • TL’nin hızla değer kaybetmesi nedeniyle asgari ücret dolar cinsinden son 15 yılın en düşük düzeyine geriledi.
  • Asgari ücret Türkiye’de ücretlerin alt sınırı olmaktan çıktı ve son yıllarda giderek ortalama ücret haline geldi.
  • Avrupa ülkeleri içinde asgari ücret civarında ücretle çalışanların oranının en yüksek olduğu ülke Türkiye.
  • Geniş kesimleri kapsayan asgari ücret üzerinde oldukça ağır bir vergi ve kesinti yükü söz konusu. 2021’de brüt asgari ücretten 750 TL’den fazla vergi ve kesinti yapıldı. Emekçiler tarafından ödenen dolaylı vergilerle asgari ücretin net harcanabilir kısmı daha da azalıyor.
Paylaşın

Demirtaş’tan Erdoğan’a Miting Yanıtı: Hodri Meydan

Edirne F Tipi Cezaevi’nde tutuklu bulunan HDP Eş Genel Başkanı Selahattin Demirtaş, kendisine ”Senin tabanının şu anda miting yapacak mecali kaldı mı?” diyen Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’a yanıt verdi. 

Haber Merkezi / Selahattin Demirtaş, sosyal medya hesabı üzerinden verdiği yanıtta, “Erdoğan, miting yapmıyorum diye merak etmiş. HDP zaten meydanlarda. Yine de çok istiyorsan haydi! İki saat için çıkayım, tek bir megafonla Yenikapı’ya gideyim. Ertesi gün de sen, devletin tüm imkanlarıyla aynı meydana çık. Bir kişi eksik toplayan siyaseti bıraksın. Var mısın?” ifadelerini kullandı.

Cumhurbaşkanı Erdoğan ne demişti?

Erdoğan, Katar ziyareti dönüşünde Demirtaş’ın muhalefete yedi bölgede yedi ortak miting yapma çağrısıyla ilgili şöyle demişti:

“Diğer taraftan Edirne’de cezaevindeki zat bunlara diyor ki ‘Bir araya gelin, birlikte mitingler yapın.’ Bunu söyleyeceğine sen bir tane miting yap bakalım orada. Sen önce kendi tabanına bir sinyal ver bakalım. Senin tabanının şu anda miting yapacak mecali kaldı mı? Biz tabi bunlarla muhatap olacak durumda değiliz. Eğer hala bunlar oradan idare ediliyorsa, benim milletimin özellikle bu konudaki tavrı çok açık, net ortaya çıkacaktır ve ortadadır. Milletim teröristlere veya terörizme asla taviz vermeyecektir”

Paylaşın

AK Parti ‘Alevi Açılımı’ Mı Planlıyor?

AK Parti, erken seçimin gündeme geldiği bir süreçte Alevilere yönelik yeni bir açılımı değerlendiriyor. Kamuoyu yoklamaları, 2002’de iktidara gelen AK Parti’ye yönelik desteğin azaldığını ortaya koyarken, partinin genel başkanı ve Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, kısa süre önce Alevi toplumunun sorunlarını dinlemek üzere ülke genelinde bin 585 cemevine temsilciler göndermişti.

Reuters, Alevilerle ilgili analizinde, ‘Erdoğan’ın, Türkiye’nin 84 milyonluk nüfusunun yüzde 15 ile 20’sini oluşturan Alevi azınlığı kazanmak için zorlu bir mücadeleyle karşı karşıya’ olduğu değerlendirmesinde bulundu. Daha önceki ‘Alevi açılımının’ başarısızlıkla sonuçlandığı belirtilirken Alevilerin çoğunluğunun İslami kökenli AK Parti’ye şüpheyle yaklaşan kesim olduğu aktarıldı.

Öte yandan AK Partili üst düzey yetkililer, cemevleri konusundaki statü sorununun aşılabileceğini dile getirdi.

Alevi gruplar cemevlerinin resmi olarak tanınmasını, konuyla ilgili mahkeme kararlarının uygulanmasını, ‘asimilasyon’ olarak tanımladıkları zorunlu din eğitimini ve kamusal yaşamda ayrımcılığa son verilmesini talep etti.

“AK Parti, kendi Alevilerini yaratmaya çalışıyor”

İstanbul’daki bir cemevinde düzenlenecek tören öncesi konuşan Ali Erdem, “AK Parti hükümeti kendi Alevilerini yaratmaya çalışıyor.” dedi.

Alevilere yönelik bazı tarihsel sorunları anlatan Erdem, “Yüzyıllarca baskı altında kaldık ama kimseye boyun eğmedik.” diye konuştu.

Sufi ve Anadolu halk geleneklerini devam ettiren Aleviler, Türkiye’deki Sünni Müslüman çoğunluktan bazı noktalarda ayrılıyor ve Sünnilerle çelişebilecek ritüeller uyguluyor.

Erdoğan, 10 yıl önce ‘Alevi açılımı’ başlatmıştı.

Ancak 2013’teki Gezi Parkı eylemlerinin patlak vermesi sonrası söz konusu girişim olumsuz sonuçlanmıştı.

Reuters’a göre AK Parti’nin popülaritesinin azaldığına dair işaretlerin ortaya çıkmasının ardından konu, yakın tarihli bir kabine toplantısında yeniden güdeme getirildi.

Erdoğan tüm halkın “kolay nefes alması” için daha fazla çalışma sözü verdi.

Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Hangi kökene, hangi inanca, hangi meşrebe sahip olursa olsun Türkiye’nin, 84 milyon vatandaşının her birinin problemi bizim problemimizdir. Bu anlayışla ulusal birlik ve beraberliğimizi güçlendirecek her adımı geçmişte attık, bugün de atmayı sürdüreceğiz.” ifadelerini kullandı.

“Aleviler arasında bir bölünme yaratabilir miyiz diye düşünüyorlar”

AK Partili temsilcilerin İstanbul’daki prefabrik cemevlerine geldiğini belirten bir başka Alevi derneği temsilcisi Ali Yürümez, binayı ziyaret eden yetkililerin kendilerine burayı yeniden inşa etmeyi teklif ettiğini söyledi.

Ancak Yürümez, bu tür maddi yardım tekliflerinin hükümetin yasal değişiklikler yapmaya istekli olmadığını gösterdiğini söyleyerek AK Parti’nin teklifini reddettiğini dile getirdi.

Sivas Katliamı’nda hayatını kaybeden kurbanların fotoğraflarının altında oturan Ali Yürümez, “Önümüzde bir seçim varken Aleviler arasında bir bölünme yaratabilir miyiz diye düşünüyorlardı. Ama Alevilerin bu oyuna geleceğini sanmıyorum.” diye konuştu.

Hayrettin Karaman’ın “Eğer bilerek Aleviliğini koruyorsa, Alevilere ait olup İslam ile bağdaşması mümkün olmayan inançları ve uygulamaları muhafaza ediyorsa o genç ile Sünni bir kız evlenemez.” sözlerini anımsatan Ali Yürümez, Alevilerin yakın zamanda nefret ifadeleriyle hedef alındığını söyledi.

AK Parti: Cemevlerine ibadethane statüsü verilebilir

Hükümet yetkilileri ise, Alevilere yönelik son süreçte gerçek bir değişim iradesi olduğunu söylüyor.

Adı açıklanmayan üst düzey bir AKP yetkilisi Reuters’a verdiği demeçte, “Cumhurbaşkanı bu sorunun çözülmesini istiyor. Uzun zamandır talep edilen ibadethane statüsü bu kez verilebilir.” diye konuştu.

Yetkili, azınlıkların haklarına yönelik bu tür girişimlerin seçimlerde potansiyel olarak olumlu yansıması olduğunu kabul etmekle birlikte hükümetin Alevilerle ilgili açılımının amacının bu olmadığını iddia ediyor.

“Oylar üzerinde etkisi olabilir ama bu çalışma yıllar önce başlatıldı ve Gezi Parkı protestoları nedeniyle kesintiye uğradı” diyen yetkili, “Bunu bir seçim hazırlığı olarak görmek haksızlık.” şeklinde konuştu.

Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi, 2016 yılında Alevilerin din özgürlüğü haklarının reddedildiğine ve ayrımcılığa maruz kaldığına karar vermişti.

Keza Yargıtay da Kasım 2018’de verdiği kararda, cemevlerinin ibadet yeri olarak resmen tanınması gerektiği yönünde duruş sergilemişti.

Ancak hükümet bu kararlara uymadı ve cemevlerinin statüsü konusunda farklı görüşler olduğu ortaya çıktı.

(Kaynak: euronews)

Paylaşın