Özel’den “Orman Yangınları” Tepkisi: Bu Devletsizlik Krizidir

Orman yangınlarına ilişkin açıklama yapan CHP Lideri Özgür Özel, “Milletini ve ormanlarını koruyamayan bu iktidarın yönettiği devlet, bir devletsizlik krizinin içindedir” dedi.

Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) Genel Başkanı Özgür Özel, sosyal medya hesabından yaptığı açıklamada, Türkiye’nin dört bir yanında çıkan orman yangınlarına ilişkin iktidarı hedef aldı. Özel, “Milletini ve ormanlarını koruyamayan bu iktidarın yönettiği devlet, bir devletsizlik krizinin içindedir” ifadelerini kullandı.

Yangınların sadece Türkiye’de değil, her ülkede yaşanabileceğini belirten Özel, önemli olanın önleyici tedbirler, etkili müdahale ve sonrası için iyileştirme çalışmaları olduğunu söyledi. Ancak mevcut yönetimin bu sorumlulukları yerine getiremediğini vurguladı.

Öte yandan Adalet Bakanı Yılmaz Tunç, 26 Haziran’dan bu yana Türkiye genelinde meydana gelen orman yangınlarıyla ilgili Cumhuriyet başsavcılıkları tarafından başlatılan adli soruşturmaların titizlikle sürdürüldüğünü bildirdi.

Bakan Tunç, “Şu ana kadar gözaltına alınan şüphelilerden 21’i tutuklandı, 47’si hakkında ise adli kontrol kararı verildi” dedi.

Paylaşın

Özgür Özel: Bu Devir Değişecek Hesaplar Sorulacak

Cumhurbaşkanlığı Aday Ofisi’nin açılışında konuşan CHP Lideri Özgür Özel, “Bu ülkede, bu iktidarın getirdiği sistemde, rejimde hiç kimse güvende değil ama Boğaz’a nazır villada oturan keyif düşkünü savcılar güvende, AK Parti’nin suç işleyip yargılanmayan siyasetçileri, Ankara’yı parsel parsel satanlar güvende. Bozuk tohumlar güvende. Milletin kanını emen kırk haramiler güvende. Kıbrıs’ta her pisliğe karışan bakan evlatları güvende. Ancak bu devir değişecek. Hesaplar sorulacak. İmamoğlu Cumhurbaşkanı olacak. Bakan evlatlarının devri bitecek, vatan evlatlarının dönemi başlayacak” dedi.

Silivri’deki Marmara Cezaevi’nde tutuklu bulunan Ekrem İmamoğlu’nun Ankara’daki Cumhurbaşkanlığı Aday Ofisi’nin açılışını yaptı. Burada otobüs üzerinden vatandaşlara seslenen Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) Genel Başkanı Özgür Özel, şunları söyledi:

“Bu bina, 1978’de Genel Başkanımız Bülent Ecevit tarafından açıldı. 6’ncı Genel Merkezimiz burası. Geçen hafta gözyaşları ile uğurladığımız Altan Öymen’in Genel Başkanlık yaptığı, biraz önce sevgiyle selamladığınız Hikmet Çetin’in Genel Başkanlık yaptığı, Türkiye’de, ‘sol bölündü’ umutsuzluğunu ortadan kaldıran SHP – CHP Genel Merkezlerinin bir araya geldiği, Sayın Murat Karayalçın ile Sayın Deniz Baykal’ın partilerimizi birleştirdiği birleşmenin Genel Merkezi burası. Önünde Bülent Ecevit’in, Karaoğlan’ın, Kıbrıs Fatihi’nin, partimizin yürütmede en yüksek noktaya gelmiş son siyasetçisinin heykelinin dimdik durduğu…

Bugün yeni bir başlangıçla, partimizin yeniden iktidara yürüyeceği ve bu ofisin açılmasıyla birlikte iktidar yürüyüşünde adımların sıklaşacağı, hızlanacağı, adımlara adımların katılacağı, omuzların omuzlara değeceği bir büyük yürüyüşü bu güzel mekandan başlatıyoruz. Bu yürüyüşe hepiniz hoş geldiniz, şeref verdiniz. Bir darbenin izlerini taşıyan, darbecilerin elimizden aldığı, kapattığı, Devlet Güvenlik Mahkemesi yaptığı, DGM olarak çok sayıda yoldaşımızın sorgulandığı bu binayı yıllar sonra büyük mücadelelerle aldık. Bir darbeye yenilmeyen, ezilmeyen, oradan dimdik çıkan bu bina, şimdi bir başka darbeye, 19 Mart darbesine yenilmeyenlerin, yenilemeyenlerin, o darbeye teslim olmayanların, direnenlerin mücadelesinin simge mekanı olacaktır. Buraya sahip çıkmaya hoş geldiniz. Şeref verdiniz.

23 Mart günü ülkemiz için yeni bir yolculuk başladı. 19 Mart’taki darbe girişimine karşı çağrımızla Saraçhane’ye koşan, orada 7 gün, 7 gece direnen, bir büyük mücadeleyi orada ateşleyenlerin bütün Türkiye’ye yaydığı o direniş ruhuyla, her akşam sokaklara taşanlar, 23 Mart günü 2 milyonu parti üyemiz, 15,5 milyon kişinin sandıklara koşmasıyla, iki elinde iki bastonuyla ninemin merdivenleri tırmanmasıyla, karnında 3 aylık yavrusuyla, o yavrunun geleceğini o dayanışma sandığında arayanlarla, 23 Mart günü yeni bir yürüyüş başladı. O güne kadar Cumhuriyet Halk Partisi’nin Belediye Başkanı olan, bir evladı olan, önümüzdeki seçimlerde Cumhurbaşkanlığı adaylığı için yaptığımız ön seçimde aday adayı olan, o gün o sandıklardan 15,5 milyon kişinin desteğiyle, Cumhurbaşkanı adayımız olarak çıkan Ekrem İmamoğlu artık bir partinin değil, milletin adayıdır, Türkiye’nin adayıdır. O yüzden Cumhurbaşkanlığı Aday Ofisimiz bir partiye ait değildir.

Elbette mekan Cumhuriyet Halk Partisi’nindir ama unutmayın ki mekanın adı da baba evidir. Herkes baba evine doğar, büyür ve sonra kimi daha ırağa gider, kimi yakında kalır, kimi içeride kalır. Kimi daha büyüğünü arar, kimi küçüğüyle yetinir. Ama herkes bilir ki ‘Başım sıkışırsa, dara düşersem baba evinde çay demlidir, çorba kaynamaktadır, baca tütmektedir.’ İşte gün o gündür. Türkiye’nin bütün demokratlarının, sosyal demokratların, muhafazakar demokratların, milliyetçi demokratların, liberal demokratların, Kürt demokratların, sosyalist demokratların hep birlikte birleştiği yerdir baba evi. Bu baba evi, bir partiye ait değildir. Evet, bizler baba evinin bacası tütsün diye odun çekenleriz ama baba evi Türkiye’nin tümüne aittir. Çünkü tapusunda ne Özgür Özel yazar, ne bir başkasının adı, ne önceki Genel Başkanların adı. Baba evinin tapusu bir kişiye kayıtlıdır, o da Gazi Mustafa Kemal Atatürk.

Anketlerde yüzde 95’lerde Atatürk sevgisi, ona hürmet, ona saygı, ona minnet varken, bina varsın Cumhuriyet Halk Partisi’nin olsun, ofisi Genel Merkezden ayırdık. Buranın kapısı ardına kadar herkese açık. Fikri olana açık. Derdi olana açık. Önerisi olana açık. Enerjisi olana açık. 100 yıl sonra Gazi’nin partisinin bir kez daha iktidara yürüyüşünün, iktidarı devralışının, bir kez daha mağdurların, mazlumların yüzünü güldürüşünün, açlığı bir daha yenmesinin, yoksulluğun sırtını yere getirmesinin, yeni istihdamların, fabrikalar, iş alanları kurmasının, işsizliği ortadan kaldırmasının, başı yere bakanların başını dik tutmasının, geleceğe umutla bakılmasının yolculuğu bugün burada, Cumhurbaşkanlığı Aday Ofisiyle birlikte başlıyor.

Bizim mitinglerin, eylemlerin bir özelliği var. Emeğe, emekçiye, emek verene sahip çıkmak. Covid’de kendi yaşamlarını hiçe sayıp bizi yaşatanlar, şimdi de koştular orada bir kötü olana sahip çıkıyorlar. Demişlerdi ki ‘Hakkınız ödenmez.’ Tayyip Bey hakikaten haklarını ödemedi. Ama biz hiç olmazsa kuvvetli alkışlarla sağlık emekçilerimize bir sahip çıkalım.

Biraz önce söylediğim gibi Cumhurbaşkanlığı adaylığı sadece bir kişinin iktidar yolculuğu değildir. Bir partinin iktidar hevesi değildir. Bir partinin kadrolarının kendilerine makam, mevki arayışı değildir. Aday ofisimiz, 86 milyonun geleceğini hep birlikte kurmanın, bunun umudunu taşımanın, bunun hayalinde ortaklaşmanın simgesel mekanıdır. İcra heyetimizin koordinasyonunda, partimizin tüm organlarının desteğiyle, emeğiyle, katkısıyla, sivil topluma açık olarak, diğer siyasi partilere açık olarak, her geçen gün kapsayıcılığı artacak, her geçen gün daha renkli, her geçen gün çok daha farklı kesimleri temsil eden ve ülkenin kalıcı sanılan ama çözülebilecek sorunlarına en somut önerileri oluşturacak, bunun üzerinden tüm ülkeye, 81 ile buradan dalga dalga umudu yayacak.

‘Evet, şartlar kötü ama nasıl çözeceksiniz’ sorusunun yanıtını üretecek, somutlaştıracak, sloganlaştıracak ve Anadolu’ya taşıyacak bir büyük mücadele merkezini hep birlikte açıyoruz. Hal böyleyken, büyük bir ekonomik çöküş içinde olduğumuzu, 7 yıldır bitmeyen bir krizle boğuştuğumuzu hepimiz biliyoruz. Artık birileri tıka basa karnını doyururken Türkiye’de doymayan karınlar, ağlayan çocuklar var. Artık birileri sürekli kemer sıkarken birilerinin bırakın kemeri gevşetmeyi yedi sülalesine 700 yıl yetecek servetine rağmen, doymayan gözleri, bitmeyen hırsları var.

Atatürk’ten emanet, Anayasada yazan ‘eşit yurttaşlığı’ sınıfsal bir ayrım yaratarak lekeleyenlerin, lekeletenlerin yönetimde olduğu bir dönemdeyiz. Türkiye’de zengin fakir, güçlü güçsüz, birileri tarafından kayrılan ya da şeytanlaştırılan toplum kademeleri oluştu. Maalesef bazı çocuklar, hayata kapatamayacakları kadar büyük bir farkla geriden başlıyor. Eğitimde böyle, sağlıkta böyle, maalesef beslenmede bile böyle. Hal böyle olunca artık kurdukları çarkın dişlileri hep zengine çalışıyor ama yoksulun etini kemiğini çiğniyor. Bu düzeni biz kurmadık ama biz bir başka bozuk düzenden sonra, bir başka büyük umutsuzluktan sonra, önce kurtuluşu, sonra kuruluşu gerçekleştirip bir hayali gerçekleştiren kadroların devamıyız. Kendimize, şahsımıza, eşimize ve dostumuza mevkinin, makamın peşinde değil bu ülkedeki mağdurların ve mazlumların yüzünü güldürmenin peşindeyiz. 100 yıl önce başardık. 100 yıl sonra yine başaracağız. Bu düzeni biz yıkacağız. Yerine adil bir düzeni, güçlü bir düzeni biz kuracağız.

Bugün asgari ücret 22 bin 104 lira. En düşük emekli maaşı 16 bin 881 lira. Diğer yandan açlık sınırı 26 bin lira, ortalama ev kirası 25 bin lira. Düzen, ‘evde oturursan aç kalırsın, karnını doyurursan sokakta kalırsın’ı dayatan bir düzen oldu. Geçmişte birkaç yıl çalışan bir çift memur kendisine önce araba ve sonra ev alabiliyorken şu anda düzen hiçbir maaşlının, eğer piyango isabet etmeyecekse bir yerlerden miras kalmayacaksa ev sahibi olmasını, araç sahibi olmasını olanaksız kılıyor. 13,5 milyon işsiz insanımızla, gençlerimizin yüzde 35’nin ne eğitimde, ne işte olmasıyla büyük bir umutsuzluk üzerimizde dolaşıyor. Avrupa yüzde 6’lık ‘ne işte, ne eğitimde’ dediği ev gençlerine tasalana dursun, yüzde 35’lik rakam kimsenin umurunda olmuyor.

Türkiye, Avrupa’nın maalesef en yoksul ülkesi. Gıda enflasyonunda birinci, maaşların aynı kaldığı ama fiyatların arttığı tek ülke. Dün Yenimahalle’de semt pazarındaydım. Daha önce pazaryerinde filesini doldurup, evine yüzü gülerek giden anneleri görürdük. Dün pazar yerinde filesi boş, gözleri dolu anneleri gördük. Pazarcı, ‘Buraya akşamüstü gelin. Bir armut için, bir çilek için, bir erik için ağlayan çocukları görürsünüz’ dedi. Bütün Türkiye’nin gözü önünde, bir babanın dört tane kayısı alıp ‘Çocuklar hiç olmazsa tadını bilmeden büyümesin’ dediğini anlattı.

Öyle bir süreçteyiz ki 20 yıldır pazara gitmeyen, halkın içine karışmayan bir iktidarın dayattığı eşitsizliğe artık sokakta, pazarda, meydanda, her yerde isyan var. Birileri atadıklarıyla doldurdukları serin salonlarda ahkam kese dursunlar, tenceresi kaynamayan millet artık seçimlerde kazan kaldıracak. Bunları gönderecek. Buna karar vermiş, bunu sokakta görüyorum. Bunu pazarda görüyorum. Bunu meydanlarda görüyorum. Bunun için Türkiye’nin dört bir yanından yaptığımız çağrıyı, bugün aday ofisimizin önünden Sayın Erdoğan’a, Ankara’dan tekrarlıyorum. Ofisimiz var. Her ne kadar içeri atsanız da adayımız var. Cesaretimiz var. Gençliğimiz var. Cesaretin varsa çık milletin karşısına, 2 Kasım’da seni sandığa davet ediyorum.

19 Mart darbesinin üzerinden tam 129 gün geçti. Tek bir iddialarını ispatlayamadılar. İstanbul’da lüks yatlarda gezen, lüks arabalara binen, lüks villalarda oturan, keyif düşkünü bir Başsavcı talimatlandırılmış ve Ekrem Başkan’ın adaylığına karşı kendisi en gözü dönmüş kararları alıyor. 31 yıllık diplomayı iptal ettirirken de… Ki hatırlayın yazıyı İstanbul Üniversitesi’ne yazdı ve dedi ki bir hafta sonra ‘Acele edin. Bu diploma resmi kurumlara -parantez içine- YSK dahil verilmektedir.’ YSK, üniversite diplomasını tek durumda; Cumhurbaşkanlığı adaylığında istemektedir. Yani Savcı kendine verilen talimatı utanmadan, sıkılmadan İstanbul Üniversitesi’ne yollarken ‘Bu diplomayı iptal et ki Cumhurbaşkanı adayı olamasın’ demektedir. O günden sonra, ertesi gün geliştiği bir ucu terör zırvası, bir ucu yolsuzluk iftirasıyla 129 gündür bizlerle uğraşmaktadır. O günden bugüne kadar atmadığı yalanlar kalmadı.

Delil var mı? (‘Yok’) İspat var mı? (‘Yok’) İddianame var mı? (‘Yok’) İnanan var mı? (‘Yok’) Millet şükürler olsun ki bu yalanlara inanmadı. Peki ne var? Şantaj var, tehdit var, iftira var. Tutuklulara ‘İftira at, suçu Ekrem Başkan’a at, hemen evine git. Bundan sonrası senin için rahat’ diyen savcılar var. Ama şunu bilsinler ki bu Başkent’ten ant içerek söylüyorum ki ‘Suçu Ekrem’e at, bundan sonrası senin için rahat’ deyip iftiracıları, daha önce AK Parti‘ye çalışanları ya da bir kuyruğundan yakaladıkları suçluları kullanarak güya ettikleri yemine, cübbelerine, üzerlerine bu millet, bu devlet tarafından verilen bu kutsal göreve rağmen sadece ve sadece bir kişinin korkularından, onun karşısındaki adayın adaylaşmasını engellemek için görev yapanlara söylüyorum.

56 milyonluk tadilat yaptırılmış villada oturana söylüyorum. 30 yıl görev yapan bir öğretmen 1 milyon TL emekli ikramiyesi alıyorken bir savcının oturacağı villaya 56 milyon TL, 56 emekli öğretmenin 30 yıllık emeğini kimse boşu boşuna vermez. Diğer savcılar normal katlarda, böyle mütevazi apartmanlarda, lojmanda oturuyorken; tadilatına 56 milyon TL verilen bir yerde duran kişi, 80 yıllık maaşıyla alamayacağı yatları geziyorsa, lüks araçlara biniyorsa, birileriyle tuhaf ilişkiler kuruyorsa andolsun ki buradan bütün savcıların, bütün hakimlerin; okuduğu derse, ettiği yemine sadık olan herkesin kulu kölesi olayım ama bunlardan hesap soracağım, hesap soracağım, hesap soracağım.

“Umutsuzluğa yer yoktur”

‘560 milyar yolsuzluk’ diye yayın yaptırdılar, İBB’nin altı yıllık bütün bütçesi 490 milyar TL çıktı. ‘Ekrem İmamoğlu‘nun lüks arabaları’ diye yayın yaptırdılar, MHP’li milletvekilinin çıktı. ‘Valizlerde para var’ dediler, kendi dönemlerinden kalan jammer’lar çıktı. ‘Kasa bulduk’ dediler, ‘Dolar çıkardık’ diye yalan görüntü sergilediler; belediyenin mührü çıktı. Mustafa Akın’ın, Ekrem Başkan’ın Korumasının yayla evinde ‘Kasalarca dolar bulduk’ dediler; görüntüler stok, yalan çıktı. Kasadan 48 tek mermi çıktı ruhsatlı silaha ait. Bu kadar yalan ve iftirayı atanları, her akşam televizyonlardan yayanları değil; meydan meydan koşan, meydanları dolduran sizinle birlikte gerçekleri anlatanları bu millet can kulağıyla dinliyorsa umutsuzluğa yer yoktur, umut vardır, umut Türk milletindedir, umut sizlerdedir.

Bir yandan beyaz Toros gösterip Tayyip Bey’e ayar verenler, bir yandan AK Toroslar’la geçmişin JİTEM’cileri gibi bize gözdağı vermeye kalkıyorlar. Yakalanınca önce ekranı değiştiriyorlar, biz meydan okuyunca hesaplarını kapatıp kaçıyorlar. Şu kadarını söyleyeyim. AK Toroslu Savcı, sen milleti 13 yaşındaki evladı ile tehdit ediyorsun ya, ‘Sen iftira at, çocuğuna kavuş’ deyip atmayanlara Afyonlara, Düzcelere, İzmirlere, 600 kilometre ileriye sürüyorsun ya, sen Mehmet Murat Çalık’ın anasının gözyaşlarını sel edip aktarıyorsun ya, and olsun ki o gözyaşlarında boğulacaksın.

Bu konunun en somut halidir. Hepiniz izlediniz, 19 Mart günü gittik Çağlayan Adliyesi’ne, Vatan Emniyet’e, Saraçhane’ye. Duruma baktık, haksızlık yapmasınlar diye takip ettik. Gördük ki tutukluların listesinde bir isim var: Serdar Haydarlı. Karşısına bütün arkadaşlarımızın isimleri var, ‘Evinden alındı.’ Biri, Serdar Haydarlı, ‘Şubeden serbest.’ Düştüm peşine. Kim bu adam? Bu adam 4,5G diye bir reklam firmasının sahibi. Kim bu adam? TeknoFestleri yapan reklamcı. Kim bu adam? Cumhurbaşkanlığı İletişim Başkanlığı’nın Türkiye Yüzyılı kampanyasında yetkilendirdiği tek şirket. Kim bu adam? Devletten 1 milyar TL ihale almış şirket. İBB tedarikçilerinde adını görünce sıradan iftirada bunu da yazmışlar araya. Bunu da almışlar.

Saray’dan bir telefonla şubeden salmışlar. O gün Yeni Şafak, Sabah bunu ‘Ekrem İmamoğlu’nun şöyle reklamcısı…’ derken, iki saat içinde bütün haberleri çektiler. Adamı şubeden eve yolladılar. Çıktık açıkladık. İfadesi şu; ‘Naylon fatura kesiyor İBB’ye.’ Dediler ki, ‘Yalan, burada. Avukat yolladık bulamadı.’ Bir baktık, tabii takip ediyoruz, telefonunu takip ediyoruz. Diyorlar ki ‘Emniyette.’ WhatsApp’tan online görünüyor. Birileriyle yazışıyor. Emniyet müdür yardımcısının odasında beklettiler. Bunu açıklayınca mecburen onu da sevk ettiler, tutukladılar. Dakika dakika takip ettik. Geçen ay şubeden serbest bırakılan, ‘Yanlışlık oldu’ denilen adama bu sefer Ekrem Başkan’a iftira attırarak etkin pişmanlıktan yararlandırıp salmışlar.

Geçen hafta İletişim Başkanlığı belge yayınladı, önceki İletişim Başkanı’nın Avukatı. Bütün iddialarımızı doğruladı. Gazetelere konu oldu. Şimdi buradan açıkça ilan ediyoruz ki Serdar Haydarlı; AK Parti’nin ve bütün bakanlıkların işini yapan, bizimle alakası olmayan, suçüstü yakalanan bu kişi dönüp de Ekrem Başkan’a iftira attırılıp tekrar serbest bırakılıyor. Ama esas mesele; bu kişinin ailenin bu ilişkilerini sürdürdüğü kişi olmasıdır. Yeterince konuşma olmadığı için İletişim Başkanı’yla ilişkileri açığa çıktığında onu değil, İletişim Başkanı’nı feda etmişlerdir. Kara kaplı deftere yazmışızdır, bunun hesabı er ya da geç sorulacaktır.

Ekrem Başkan’ın ve benim en çok üstünde durduğumuz iki konu… Bir, Gazze, Filistin meselesi. O konuda bu hükümetin ataleti. ikincisi de Türkiye’nin güvenliği için olacak işlerin bizim yüzümüzden aksamaması. Geçtiğimiz hafta bütün televizyonlarda ‘Eurofighter’lar şöyle, Eurofighter’lar böyle…’ Sordular, dedim ki ‘İşin aslı biline. Erdoğan’ın bize teşekkür etmesi lazım. Ben olsam yapardım.’ Lafı eveledi, geveledi Sözcü ama bir şey demedi. Dün Alman hükümetinin Sözcüsü açıkladı. Ekrem Başkan 23 Mart’ta tutuklanınca beş ülkenin ortak olduğu Eurofighter’da Almanlar ‘Böyle iş olmaz, Türkiye’ye Eurofighter vermiyoruz’ dediler. Ben SPD’nin Başkanı Lars dostuma, Lars Klingbeil ile Alman Milli Savunma Bakanı’na, yeni bakana bunları söyledim. Ekrem Başkan da kendisine gelen heyetle konuştu. Almanlara soruyorlar, yeni kurulan hükümetin sözcüsüne; ‘Almanya vermiyordu, ne değişti?’ diyor. ‘Açıkça söyleyeyim ki Ekrem İmamoğlu’nun, partisinin onayı oldu da ondan verdik’ diye açıklama yapıyorlar.

Ey Tayyip Erdoğan biz senin gibi işine gelince Cumhuriyetçi, demokrat olup işine gelince otokrat olanlardan değil; geçmişte Türkiye’yi kapı kapı dünyaya şikayet edip şimdi caka satanlardan değil; canı burnunda da olsa, evladı delikte de olsa, siniri tepesinde de olsa bu ülkenin çıkarını senden fazla düşünenleriz. Bu partinin son Başbakan’ı, son yürütmenin başındaki dedi ki, ‘Biz milliyetçiliği onlardan öğrenecek değiliz. Biz milliyetçiliği Kıbrıs’ın Beşparmak Dağları’na, Ege’nin afyon tarlalarına, Ege Denizi’ne kazımış bir partiyiz.’ O yüzden milletimizin içi rahat olsun. ‘Bizi yurtdışına şikayet ediyorlar.’ Darbeyi anlatırım, iki yüzlülüğü söylerim, her türlü eleştiriyi yaparım. Ama Türkiye’nin çıkarını Tayyip Erdoğan’dan 50 kat fazla savunurum. Bir yanda karşısındaki rakibinden korkup onu içeri atan biri. Karşısında hapishanede iken bile Türkiye’nin çıkarlarını düşünen biri. Yazıklar olsun Erdoğan’a, helal olsun Ekrem İmamoğlu’na.

“Pabucumun atanmışı”

Gazze’ye gelince 650 gündür 60 bin sivili çocuk, kadın demeden öldürdüler. Son üç günde 21 çocuk, söylemeye utanıyor insan, açlıktan öldü. Erdoğan ise Netanyahu ile kayıkçı kavgası yapıp, ‘Gazze’yi boşaltacağım’ diyen Trump‘a susmakla İsrail ile ticareti cayır cayır sürdürmekle meşgul. Son olarak Kolombiya‘da Lahey grubu ülkeleri Gazze için bir araya geldi, İsrail’i kınayan bir bildirinin ardından İsrail’e yaptırımlar uygulamaya karar verdi. Biz de oradaydı. Eylem planına göre İsrail ile ticaretin tamamen kesilmesi Filistin’de işlenen suçların diğer ülkelerde de yargılanabilmesi vardı. Bizim temsilci imzayı atmadan tabanları yağladı, oradan kaçtı. Biz de bunu eleştirdik. İki kez açıklama yaptılar. Meclis’te gündeme getirdik, Meclis’te savunamadılar.

Dün Hakan Fidan çıkmış açıklama yapıyor. Yok efendim orada bir sözleşmeye atıf varmış, UNCLOS sözleşmesine göre bizim çekincemiz varmış, o yüzden imza atmamış. Ufak at da civcivler yesin. Aynı sözleşmeye, Libya, Suriye şerh düşmüş altına. Şerh düşeydin, yok. O sözleşmeye göre Ege hariç Karadeniz’de bile uyuyorsun. Bu sözleşmeyi Ege dışında uyduğun için meşru kılıyorsun. Yok. ‘İsrail’le ticareti keselim’ deyince ‘Arızayı oradan çıkardık’ diyor, onu da bir hafta sonra aklına getiriyor. Buradan Hakan Fidan’ı uyarıyoruz. Netanyahu’ya tık yok. Trump’a tık yok. Millet, 12 ülke ne güzel eylem planı alıyor, tık yok. Ondan sonra orada, burada geziyor. İkide bir Tik Tok. Tik Tok’a video koyuyor, Kurtlar Vadisi koyuyor pabucumun kenarı. Kurtlar Vadisi’nden umut besleyen, Tik Tok’la gençleri kandıracak olan pabucumun atanmışı, Dışişleri Sözcüsü, Dışişleri bürokratı. Yazıklar olsun sana.

Dün akşam aklına gelmiş, efendim ‘Yoksa Yunan tezini mi destekliyorsun?’ Yunan tezini destekleyeni de işgal ordusuna halı sereni de onlara ‘Geldikleri gibi gidecekler’ diyeni de Yunan tezine karşı Kıbrıs’ı kurtaranı da bu millet biliyor. Sen kimsin Hakan Fidan? Sen kimsin? Bu yüzden bu Erdoğan’ın da Hakan Fidan’ın da tüm kadrolarının da Trump’ın karşısında suspus olduklarını, Filistin davasını sattıklarını cümle alem bilsin. Biz 74’te Erbakan ile nasıl Kıbrıs harekatında birlikte olduysak, o günlerde Yaser Arafat – Bülent Ecevit dostluğundan nasıl yıllardır bir adım geri atmadıysak bugünkü duruşumuz Ecevit’in duruşudur, Deniz Gezmiş ve arkadaşlarının duruşudur. Belli konularda çok farklı düşünebiliriz. Erbakan hocanın oğlunun partisiyle de Erbakan hocanın partisinden siz gömlekleri, ceketleri çıkarıp sıvıştığınızda Erbakan hocanın partisini bekleyenlerle de biz Filistin mücadelesinde aynı samimiyette yan yana duruyoruz. Trump’ı görünce karşımıza geçenleri, yanımızdan kaçanları, Filistin’i satanları bu millet affetmeyecek.

Maalesef bu ülkede bazıları güvende, bazıları değil. Bu iktidar birilerini güvende tutuyor, birilerini güvencesiz bırakıyor. Bu memlekette maalesef kadınlar güvende değil. Yılın ilk yarısında 250 kadın cinayete kurban gitti. Bu memlekette işçiler güvende değil, altı ayda üç Soma faciası yaşandı, 961 işçi hayatını kaybetti. Emekçiler güvende değil. Sıvasız evlerinden giden kınalı kuzular, Mehmetçikler güvende değil. 12’si metan gazından boğuldu, 2’si dün güneşin altında susuzluktan hayatını kaybetti. Mehmetçik güvende değil. Bu memlekette çocuğunu, torununu tatile götüren aileler güvende değil. Kartalkaya’da 36’sı çocuk, bebek, 78 vatandaşımız yanarak öldü.

Çocuklar sokakta güvende değil. Mattia Ahmet Minguzzi pazar yerine gitti, hunharca katledildi. Bu memlekette ormanlar güvende değil. Ormandaki börtü böcek, hayvanlar güvende değil. Yangını söndürmeye giden emekçiler, AKUT gönüllüleri güvende değil. Bu ülkede, bu iktidarın getirdiği sistemde, rejimde hiç kimse güvende değil ama Boğaz’a nazır villada oturan keyif düşkünü savcılar güvende, AK Parti’nin suç işleyip yargılanmayan siyasetçileri, Ankara’yı parsel parsel satanlar güvende. Bozuk tohumlar güvende. Milletin kanını emen kırk haramiler güvende. Kıbrıs’ta her pisliğe karışan bakan evlatları güvende. Ancak bu devir değişecek. Hesaplar sorulacak. İmamoğlu Cumhurbaşkanı olacak. Bakan evlatlarının devri bitecek, vatan evlatlarının dönemi başlayacak.

Bu ülke işgal gördü, umudunu kaybetmedi. Darbeler gördü, umudunu kaybetmedi. Dünya savaşları gördü, umudunu kaybetmedi. Dünyadan boykot, ambargo yedi umudunu kaybetmedi. Krizler oldu, depremler oldu umudunu kaybetmedi. Bugünkü duruma hiçbir zaman düşmedi. Bugün de yeniden umudu yükseltmenin zamanıdır. Biraz önce adını andığınız Cumhurbaşkanı adayımız, hani diyorlar ya ‘Bu ülkede hiçbir şey değişmez.’ Hiçbir şeyi değiştiremesek bu umutsuzluğu değiştireceğiz. Son yerel seçimlerde yerleşen o algı, ‘yenilmeyecekler, gitmeyecekler algısı, Mansur Başkanımla, Ekrem Başkanımla, Zeydan Başkanımla, bütün Ege’yi kazanan başkanlarımızla, Vahap Başkanla, Kastamonu’yla, Kilis’le, Kırıkkale’yle, bütün Trakya’yla yerle bir oldu. ‘Yüzde 25’lik cam tavanı yıkıp atacağız, parçalayacağız’ dedim. 31 Mart akşamı gerçek oldu. Atatürk’ün partisi, kurulduğu günkü gibi.

Cumhuriyet Halk Partisi, Türkiye’nin birinci partisi oldu. O yüzden bu ülke değişecek. Bu ülke değişecek. Adaletle, demokrasiyle değişecek. Bizim Cumhurbaşkanımız bu ülkede yoksulluğu bitirecek, adaleti getirecek. Mahkemedeki adaleti de sosyal adaleti de getirecek. Köylüyü yeniden milletin efendisi yapacak. En düşük emekli maaşını asgari ücret yapacak. Asgari ücreti onurluca yaşanılacak iyi bir ücret yapacak. Atanmayan öğretmenleri atayacak. Polislere yapılan zulmü bitirecek. Astsubayın, uzman çavuşun, erbaşın sesini duyacak. Staj ve çıraklık mağdurlarının sorunlarını çözecek. Kimsenin hak ettiği emekliliğinin önünde engel bırakmayacak. Memuru ay sonunu düşünmeyecek. Kimse evladını pazara götürmekten çekinmeyecek. İşte bunların hepsini birden partinin yazılan, hazırlanan programıyla, Cumhurbaşkanı adayımızın hazırlanan iktidar programıyla, Cumhuriyet Halk Partisi’nin güçlü örgütleriyle, milletvekilleri, Parti Meclisi üyeleriyle birlikte yapacağız.

Meclis kapandı, programlar ortaya çıktı. İlk kez açıklıyorum siyasette kaç vites birden yükselteceğimizi. Bütün milletvekilleri, Parti Meclisi üyeleri, YDK üyelerinden oluşan dev bir ekip, iki ay boyunca, kendi illerinde yapacakları çalışmaları saymıyorum. Elbette yapacaklar. Ancak sadece ilk bir ay, ilk hafta, 22 ilde, 108 kişilik heyet, üç gün boyunca sahada, ikinci hafta 18 ilde 118 kişilik heyet dört gün boyunca sahada, bu ayın üçüncü haftası 22 ilde 130 kişilik heyet sahada. Dördüncü haftası 19 ilde, 103 kişilik heyet. Milletvekili, Parti Meclisi üyeleri sahada. Bu ay 81 ile 459 ayrı görevlendirme. İş günü olarak 1397 günlük çalışma. Bir ayda normal ortalamanın 36 katı fazla çalışma geliyor.

Milletvekili grubumuzu buradan Anadolu’ya uğurlarken Parti Meclisimizi, YDK’mızı uğurlarken önce onlara kuvvetli bir destek ve moral alkışı. Ama yetmez. Onlar çalışırlar ama yetmez. Örgütün çalışması lazım. Gönüllülerin çalışması lazım. Vatanseverlerin çalışması lazım. Bu meydanları dolduranların, İmamoğlu’nu sevenlerin, Cumhuriyet’i sevenlerin, ‘Bu zulüm bitsin’ diyenlerin çalışması lazım. Hazır mıyız? Var mıyız? Hep birlikte umudu ve emeği çoğaltmaya, hep birlikte koşmaya, çalışmaya başlıyoruz. Adalet ve demokrasi gelince ancak bu ülkeye huzur gelecek. Yatırım gelecek, para gelecek. Dertler bitecek. Sofralarımıza bolluk ve bereketi getireceğiz. Gençlerimize andolsun; Türkiye’yi en hızlı şekilde… Zaten 79 ülkeden 87 parti imza altına aldı, Türkiye’yi ışık hızıyla Avrupa Birliği’ne üye yapacağız.

Umutsuz gençlere, onlara üzülen ailelerimize söylüyorum. CHP iktidara geliyor, İmamoğlu Cumhurbaşkanı oluyor. Yasaksız Türkiye, vizesiz Avrupa geliyor. Biz gücümüzü milletimizden alıyoruz. Desteği millete vereceğiz. Bu yolu milletimizle birlikte yürüyeceğiz. Elbette Cumhuriyet Halk Partililer büyük güvencemiz. Ancak siyasetin neresinde durursa dursun, isterse AK Parti’nin üyesi olsun… Bilmeden üye olanlar, iyi olacak diye üye olanlar, yardım için üye olanlar, komşu hatırına ya da torununun sınavı kaygısına üye olanlar hiç korkmayın.

Cumhuriyet Halk Partisi hesaplaşmaya değil, kucaklaşmaya, ötekileşmeye değil ötekiyle sarılmaya, kutuplaşmaya değil kucaklaşma geliyor. Bizden sadece Ak Toroslu savcılar, yolsuzluk yapan bozuk tohumlar korksun. Milletimiz korkmasın. Ankara’nın güzel insanları, bu güzel şehrin Cumhuriyetinin kalesinin güzel insanları, iktidara, yüzyıl sonra bir kez daha iktidara yürümeye var mısınız? Birlikte yürüyecek miyiz? Yine menzile varacak mıyız? Bu ülkeyi kurtaracak mıyız? Cumhuriyeti, demokrasiyi yeniden kuracak mıyız? O zaman gelin yürüyelim arkadaşlar.”

Paylaşın

Özel: Bu Ülke Cumhuriyet Sistemiyle Yönetilecek

ABD Büyükelçisi Tom Barrack’ın son zamanlarda sarf ettiği sözlere tepki gösteren CHP Lideri Özgür Özel, “Bu ülke Cumhuriyet sistemiyle yönetilecek. Bu ülkenin çatısı Cumhuriyettir. Eşit vatandaşlığa dayalı Cumhuriyettir” dedi.

Demokrat Parti (DP) Genel Başkanı Gültekin Uysal, Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) Genel Başkanı CHP Genel Merkezi’nde ziyaret etti. İki lider görüşmenin ardından basın mensuplarının karşısına geçti.

Demokrat Parti Genel Başkanı Uysal, konuşmasında, bu ziyaretin geç bir ziyaret olduğunu ve CHP’li belediyelere yönelik yapılan operasyonlara dikkat çekti. Uysal, siyasetin mahkeme koridorlarında geçmesine tepki gösterdi.

CHP lideri Özgür Özel ise konuşmasına Lozan Antlaşması’nın yıldönümüne ilişkin mesajlar ile başladı. Özel, ABD Büyükelçisi Tom Barrack’ın son zamanlarda sarf ettiği sözlere ilişkin tepki gösterdi.

Özel, “Son günlerde Türkiye siyasetinde hem de bilhassa yabancı ülkelerin Türkiye’deki büyükelçisinin ağzından dahi olur olmaz ileri geri, ağızdan çıkanı kulağın duymadığı ve duyanları her birimizi fevkalade rahatsız eden açıklamalar duyuyoruz. Doğrusunu eğrisini bilmeden, o sistemi de doğru analiz etmeyen, efendim, Türkiye’nin Osmanlı’nın millet sistemiyle yönetilmesinin uygun olacağı gibi ifadeler ya da İsrail için ulus devletlerin tehdit olduğu gibi ipe sapa gelmez değerlendirmeleri duyuyoruz. Sayın Erdoğan’dan müjde vereceğim dediği bir konuşmasında müjde değil ama adeta ağzına sakız eder gibi 11 kez üst üste Türk, Kürt, Arap dediğini duyuyoruz.

Onun üzerinden de iktidara müzahir kalemlerin ve iktidara müzahir konuşmacıların televizyonlarda ya da gazete köşelerinde Türkiye’nin gerçekliğiyle, bölgenin gerçekliğiyle, üniter yapıyla bağdaşmayacak bazı hayaller, bazı tahayyüller üzerinden ifadeler kullandığını görüyoruz. Tam da Lozan’ın 102. yılında şunu söylemek gerekiyor. Cumhuriyet Halk Partisi olarak Lozan’a imzayı atan parti olarak Türkiye Cumhuriyeti’nin demokrasisindeki iki önemli akımın da temsilcileri olarak burada karşınızda bulunduğumuz bu noktada Türkiye’yi mezhebe dayalı, dine dayalı, onların konfederatif şekilde bir arada olduğu falan gibi tamamen ve tamamen Türkiye’yi istikrarsızlığa ve bugünkü siyasi iklimi de enfekte etmek üzerine kurgulanmış bu sorumsuz sözlerin tamamını reddediyoruz” ifadelerini kullandı.

“Bu ülke Cumhuriyet sistemiyle yönetilecek”

“Bu ülke 100 yıl önce kararını verdi” diyen Özel, “Bu ülke Cumhuriyet sistemiyle yönetilecek. Bu ülkenin çatısı Cumhuriyettir. Eşit vatandaşlığa dayalı Cumhuriyettir. Sandıkla gelenin sandıkla gitmesidir ve sandıkta eşit rekabettir. “Bu kazanımların her birisine şahitlik yapmış bu ülkenin geçmiş siyasetinin en önemli iki siyasi partisinin genel başkanları olarak bugün Lozan’ın yıldönümünde bu üniter yapıya olan bağlılığımızı da konuştuk. Bu konuda ortaya çıkarılmaya çalışılan tartışmaların da hiç iyi niyetli olmadığını bir kez daha şahsım adına değerlendirmek isterim” şeklinde konuştu.

Özel, sözlerine şöyle devam etti: “Bugün öğle saatlerinde AKUT’un Ankara Operasyon Merkezi’ni ziyaret ettim ve 5 AKUT gönüllüsü dün hayatını kaybetti. Eskişehir’deki orman yangınında ve 5 orman işçimiz hayatını kaybetti. Birazdan Ankara’daki cenazelere katılacağız ama artık her sene hem orman hem içindeki canlılar ve böyle kabul edilemez bir şekilde canlarımızın kaybedildiği süreçte bir kez daha ifade etmek istiyoruz.

Her sene aynı şeyler konuşuluyor, kışın unutuluyor. İtibardan tasarruf etmeyenler, uçak filolarından tasarruf etmeyenler Türkiye’nin orman yangınlarıyla etkin mücadele edeceği ekipmanlardan, uçaklardan tasarruf ediyorlar. Bunun tutar kabul edilir tarafı yok. Bir yas gününde olmasak, bir matem gününde olmasak, henüz cenazeler toprağa kavuşmamış olmasa çok ağır şeyler söyleyeceğim artık bu konuda. Ama bir kez daha hayatını kaybedenlere Allah’tan rahmet diliyoruz. Acılı ailelerinin yasını, acılarını paylaşıyoruz. Tüm milletimizin başı sağ olsun.”

Merkez Bankası’nın faiz indirimi kararını değerlendiren Özel, şunları kaydetti: “Şu anda yüzde 43 yaptık dedikleri faiz 19 Mart darbesi olmasaydı ya yüzde 32,5 olacaktı ya yüzde 35 olacaktı belki de 30 olacaktı. Türkiye’nin faizi, dünyada Venezuela’dan sonra en yüksek ikinci faizdir. Venezuela’da yüzde 59, Türkiye’de yüzde 43. Bizden iyisi Zimbabve arkadaşlar. Arkamızda Venezuela, önümüzde Zimbabve var. Merkez Bankası eğer 19 Mart darbesi olmasaydı istikrarlı şekilde 2 buçuk puan, 2 buçuk puan her ay faiz indiriyordu ve bu sürecekti.

Bunu bütün hepimiz biliyorduk ve da bu noktalara da şöyle gelmiştik. Seçimden önce kendileri işte nasıl orada duruyorken nasıl yapalım deyip sırf tüketici güven endeksini yukarıya çekebilmek için piyasaya fazla para basarak enflasyonu kontrol etmeyerek görece bir satın alma imkanı ve bir çılgınlık dönemi yaşattılar Türkiye’ye sırf seçimi kazanabilmek için. O dönemde doların fırlamasını engel olmak için kur korunun mevduattan hepimizin sırtına tarihin en ağır yükünü bindirdiler ve dünya siyasi tarihinde alınmış en kötü kararla en haksız, hakkaniyetsiz kararla yoksulun sırtından aldılar ve zengine verdiler.”

Paylaşın

Yeterli Protein Alınıp Alınmadığı Nasıl Anlaşılır?

Protein, kasları ve diğer vücut yapılarını oluşturmaya ve korumaya yardımcı olan temel bir makro besindir. Alınan günlük kalorinin en az yüzde 20’si ila yüzde 35’inin protein olması önerilir.

Haber Merkezi / Protein denilince akla ilk et gelebilir. Ancak protein, tam tahıllar, fasulye ve mercimek, kuruyemişler, tohumlar ve hatta bazı sebzeler gibi birçok bitki bazlı gıdada da bulunur.

İşte yeterli oranda protein alınıp alınmadığını anlamak için birkaç ipucu:

Fiziksel ve sağlıkla ilgili işaretler:

Yetersiz protein alımı bazı fiziksel ve sağlıkla ilgili belirtilerle kendini gösterebilir:

Kas kaybı veya zayıflığı: Protein, kas dokusunun yapı taşıdır. Yetersiz protein alımı kas kütlesinde azalmaya ve güçsüzlüğe neden olabilir.

Yorgunluk ve enerji düşüklüğü: Protein, enerji metabolizmasında rol oynar. Sürekli yorgunluk, protein eksikliğinin bir işareti olabilir.

Saç, cilt ve tırnak problemleri: Protein eksikliği saç dökülmesi, kırılgan tırnaklar ve kuru, pullanan bir cilt gibi sorunlara yol açabilir.

Bağışıklık sisteminde zayıflık: Sık hastalanma veya enfeksiyonlara karşı dirençte azalma, protein eksikliğinin göstergesi olabilir.

Ödem: Vücutta sıvı birikmesi (özellikle bacaklarda veya ellerde şişme), ciddi protein eksikliğinde (örneğin, albümin düşüklüğünde) görülebilir.

Yavaş yara iyileşmesi: Protein, doku onarımı için gereklidir. Yetersiz protein alımı, yaraların yavaş iyileşmesine neden olabilir.

Günlük protein ihtiyacını hesaplama:

Yeterli protein alınıp alınmadığını anlamak için günlük protein ihtiyacı hesaplanabilir:

Genel kural: Yetişkinler için önerilen günlük protein alımı, vücut ağırlığının her kilogramı için 0.8-1.2 gram arasındadır. Aktif bireyler, sporcular veya yaşlılar için bu miktar 1.2-2.0 gram/kg arasında olabilir.

Örnek: 70 kg bir kişi için günlük protein ihtiyacı yaklaşık 56 – 84 gram (genel popülasyon için) veya 84 – 140 gram (aktif bireyler için).

Hamilelik, emzirme, ağır egzersiz, hastalık veya iyileşme süreçlerinde protein ihtiyacı artabilir.

Beslenme takibi: Günlük tüketilen yiyecekler kaydedilerek protein alımı takip edilebilir.

Laboratuvar testleri:

Serum albümin ve total protein seviyeleri: Kan testleriyle vücuttaki protein durumu ölçülebilir.

Prealbümin veya transferrin testleri: Daha kısa vadeli protein eksikliğini tespit etmek için kullanılabilir.

Tam kan sayımı (CBC): Genel sağlık durumunu ve beslenme eksikliklerini değerlendirmek için yardımcı olabilir.

Performans ve hedeflere göre değerlendirme:

Spor performansı: Eğer spor yapıyorsanız ve kas gelişimi durmuşsa veya performansınız düşüyorsa, protein alımınız yetersiz olabilir.

Kilo kontrolü: Protein, tokluk hissi sağlar. Sürekli açlık hissi, protein eksikliğinden kaynaklanabilir.

Paylaşın

Özgür Özel: Cadı Avıyla Karşı Karşıyayız

Buca Cezaevi’nde tutuklu bulunan eski İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı Tunç Soyer’i ziyaretinin ardından açıklamalarda bulunan CHP Lideri Özgür Özel, “Arkadaşlarımızın bir cadı avıyla hak etmedikleri suçlamalarla karşılaşmayacakları bir süreci hep beraber tamamlamayı umut ediyoruz” dedi.

Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) Genel Başkanı Özgür Özel, İzmir Buca Ceza İnfaz Kurumu’nda partisinin İzmir İl Başkanı Şenol Aslanoğlu ve İzmir Büyükşehir Belediyesi’nin eski Başkanı Tunç Soyer’i ziyaret etti.

Ziyaretin ardından basın mensuplarına açıklamalarda bulunan Özgür Özel, şu ifadeleri kullandı: “Bugün, pazartesi günü için biliyorsunuz, İzmir’de tutuklu arkadaşlarımızı ziyaret etmeyi planlamıştık. Ancak önceki dönem Genel Başkanımız Sayın Altan Öymen’in vefatı ve bugün Türkiye Büyük Millet Meclisi ve partimizde yapılacak törenlerden sonra uçuş saatimiz çok öne geldi. Onun için bu sabah 05.30 itibariyle İzmir’e geldik ve bakanlığın da oluruyla, savcımızın da oluruyla erken saatlerde ziyaretlerimizi gerçekleştirdik. İzmir Büyükşehir Belediyesi Önceki Başkanımız Sayın Tunç Soyer’i ve İzmir İl Başkanımız Sayın Şenol Aslanoğlu’nu ve arkadaşlarımıza ziyaretlerde bulunduk.

Öncelikle şunu söyleyeyim. İzmir’in gösterdiği dayanışmadan, partinin kendilerine sahip çıkmasından ve ilk andan itibaren hepimizin tereddütsüz bu konuda kendilerine sahip çıkmamızdan duydukları memnuniyeti ifade ettiler. Hem tüm partimizin seçilmişlerine, üyelerine, seçmenlerine, bütün İzmirlilere saygılarını sunuyorlar. Biz İzmir’de özel bir görevlendirme yaptık. O görevlendirme hakkında kendilerine de bilgi verdim. Önceki dönem Genel Sekreterimiz Sayın Bihlun Tamaylıgil, İzmir’de bu süreçte Cumhuriyet Halk Partisi Genel Başkanı olarak benim özel temsilcim ve tam yetkili olarak konunun tüm tarafları ile ilgileniyor.

İki milletvekilimiz; Aydın Milletvekilimiz Evrim Karakoz ve Ankara milletvekilimiz Özgür Erdem İncesu kendisinin yardımcıları. Ayrıca Genel Sekreter Yardımcımız Tarık Balyalı da Bihlun Hanım’la birlikte İzmir’deki ekipte görev yapacak. Buradaki temel amacımız; hem yargı süreci ile ilgili örgütümüz, arkadaşlarımız, İzmir Büyükşehir Belediyesi arasındaki koordinasyonu, eşgüdümü, partinin birlik ve beraberliğini sağlamak elbette. Ama esas olarak burada yaratılan bir algı var. O algı da şu; İzmir’de sanki birileri, birilerini dolandırmak için bir teşekkül oluşturmuş gibi. Oysaki İzmir’de kentsel dönüşüme devlet, hükümet sırtını dönmüştü.

Başka şehirlerde bu konuya önem verdiklerini söyleyenler, İzmir’de yurt dışından bulunan büyük kaynaklara dahi yıllarca imza atmayarak kentsel dönüşüme engel oluyorlardı. Ve sosyal demokrat bir partinin yapması gereken mesele… Bu konuda bir kooperatifçilik deneyimi var. Özellikle bu konudaki Ankara’daki başarılı örneklerin ilk başlatıcısı, sonlandırıcısı ve tüm Türkiye’ye yayılmasını sağlayan, bu örneklerin Sayın Murat Karayalçın döneminden başlayarak Türkiye, Cumhuriyet Halk Partisi ile biliyor. Bu yüzden bir kooperatif modeline geçildi.

Öyle talihsiz bir dönem yaşandı ki inşaat maliyetlerinin 10 kat arttığı bir dönemde. Bu kooperatifler başarılı olsalardı Türkiye’de çok iyi örnek olacaktı. Şimdi sonuçlandırılmaları ile birlikte bu iyi örnek devam edebilir. Ancak artan maliyetlerden dolayı kimi kooperatif istediği kadar ilerlemedi, kimisi henüz başlayamamıştı. Ve bu mesele iktidar tarafından ‘Cumhuriyet Halk Partili yöneticiler, vatandaşı dolandırmaya çalıştı’ gibi bir haksız, iğrenç iftiraya dönüşmüş durumda. Oysa İstanbul Esenyurt’a baktığınızda 30 bin konut mağduru var. Apartman var, olmayan katlardaki daireler satılmış. ‘Önce siz satın. Emsali artırırız, katı artırırız’ demişler.

Sonra onu başaramayınca ya da bir gözü dönmüşlüğe dönünce bu iş, 30 bin konut mağduru var Esenyurt’ta. Her gün Meclis’teler ve onların yüzüne dönüp bakan bir AK Partili yok, bundan utanan bir AK Partili yok. ‘Deprem bölgesinde 650 bin konutu bir yılda yapacağız’ dediler, üç yılda verdikleri sözün yüzde 35’ini tutabildiler. Bu inşaat maliyetleri ile yapamayınca orada şimdi dönüp de vatandaşı siyaseten dolandırmadı mı AK Parti? ‘Bir yılda vereceğim bu konutları size’ dedi ve vatandaşa, ‘bir yılda vereceğim’ dediği konutu, 2,5 yıl geçmiş 10 vatandaştan altısı, yedisi hala konteynerde. Aynı şeyin İzmir’deki ölçeğinde vatandaşların mağduriyetini, sanki bir dolandırıcılığa teşebbüs gibi ifade ediliyor. Bu konuda biz arkadaşlarımızın iyi niyeti ile ilgili bir şüphemiz yok.

Ama bu mağduriyete de AK Parti’nin Esenyurt’a sırtını dönmesi gibi sırt dönemeyiz. Ya da bir Murat Kurum pişkinliği ile ‘Bir yılda bütün konutları yapacağız’ deyip, 2,5 yılda yüzde 35’ini yapıp da ‘Çok başarılıyız’ diyemeyiz. Özeleştiri yapmak durumundayız. Bu kooperatiflerin mutlaka ilerlemesi ve tamamlanması gerekiyor. Bihlun Tamaylıgil, boşuna seçilmiş bir isim değildir. Hem bütün örgütümüzü çok iyi tanır, hem yıllarca finans piyasalarında çok önemli görevler yaptı ve bu tip bir projenin nasıl kaynak bulacağını, nasıl finanse edileceğini, haklının-haksızın veya verilen paranın ne kadarının karşılanacağını yapılan işleri, hesaplayacak en iyi en iyi ekipleri kurabilecek noktada.

Burada temel, amaç kimseyi üzmeden, kırmadan, kimsenin hakkını yemeden arkadaşlarımızı da bu haksız suçlamalar karşısında yalnız bırakmadan topyekün ve doğru bir mücadele vermek için, bu çalışmayı koordine etmek için kendisi burada görev yapıyor. Bu hafta içinde cezaevindeki arkadaşlarımızı da ziyaret edecek. Bir yandan da Şakran Cezaevinde bürokratlarımız, suçsuz çalışanlarımız var. Hem onların milletvekillerimiz, hem de bu yapı tarafından ziyaret edilmesi, ailelerle iletişim kurulması da bir bütünleşik faaliyet olarak önümüzde duruyor.

Biz İzmir’i seviyoruz, İzmir bizi seviyor. İzmir fırsatçıları, riyakârları biliyor. Ama biz de İzmir’in bizden ne beklediğini biliyoruz. O beklentiye en iyi şekilde cevap vermek boynumuzun borcudur. Zaman zaman basın üzerinden çeşitli yazışmalar, atışmalar, konuşmalar… İzmir yerel basının da böyle bir geleneği var, karşılıklı açıklamaları heyecanla takip ediyor. Bundan sonra Cumhuriyet Halk Partililer’den bu karşılıklı açıklamalar yerine ortaklaşmış bir tek ses ve ortak mücadele duyulacak. Bu konuda aksine davrananlar noktasında tavizsiziz.

“Çizgimizi bundan sonra da sürdüreceğiz”

Sayın basın mensuplarından da bu konuda eski alışkanlıkların terk edilmesi sürecine olumlu katkı vermelerini bekliyoruz. Ayrıca bunun dışında her türlü manipülasyona, her türlü Cumhuriyet Halk Partisi’nin kurumsal kimliğine zarar verebilecek çabaya karşı da tavizsiz olacağımızı ve her türlü kanuni haklarımızı da arayacağımızı, bu konuda net olacağımızı da herkesin bilmesini isterim. İzmir’e İzmir’i duymayan değil, geçtiğimiz dönemde İzmir bizden ne talep ettiyse biz onu yaptık. İzmir’in istediği gibi İzmir’i dinleyen, İzmir’i duyan, ona cevap veren çizgimizi bundan sonra da sürdüreceğiz.

En büyük hedefimiz; ortaya çıkan ya da çıkması olası mağduriyetlerin, daha günü gelmemiş ve teslim edilmemiş evler de var, bir miktar beklenenin gerisinde seyreden yerler de var. Olası mağduriyetlerin de, ortaya çıkan mağduriyetlerin de giderileceği, ama arkadaşlarımızın da bir cadı avıyla hak etmedikleri suçlamalarla karşılaşmayacakları bir süreci hep beraber tamamlamayı umuyoruz. Yanımda çok değerli hukukçu arkadaşlarım da var, tutuklama istisnadır ve son çaredir. Burada ilk başvuru, ilk iş olarak yapılıyor.

Şöyle şeyler anlatılıyor, çok değerli hocalar diyorlar ki, ‘Biz bu öğrencilerimize, kürsüde bu tutuklamaları yapan arkadaşlara şunu anlattık: Bir masum boşu boşuna içeride tutuklu olacağına bırak, 99 suçlu dışarıda gezsin.’ Duyunca insan inanamıyor buna. Diyorsun ki ‘Ya hu olur mu?’ Diyor ki işte ‘Bir masumu boşu boşuna içeride tutmak bu kadar büyük vebaldir. O yüzden kılı 40 yararak düşünmek lazım’ diye. Ama maalesef şunu da görüyorsunuz. Geçen gün Sayın Erdoğan bir değerlendirme yapıyor, ‘Bundan sonra şu süreç başarılı olursa, kayyımlar istisna olacak, tutuklamalar istisna olacak’ diyor. Kardeşim bu zaten istisna. Bunu kaide haline getiren sizsiniz. Gözü dönmüş siyasi mücadelenize alet ettiğiniz yargı aparatlarınız.

O yüzden bu konuda genel sorunuza elbette size hak vererek, soruya hak vererek cevap veriyorum. İzmir’de de çok sayıda tutuklama yapılması yanlış. Ama bir doğruya da doğru demek lazım. Türkiye’de çeşitli şehirlerde insanlar 7-8 ay iddianame beklerken İzmir’de birkaç hafta içinde iddianamenin yazılmış olması çok kıymetlidir. Hızla tensip tutanağının düzenlenip duruşma gününün verilmesini, arkadaşlarımızın da iddianamenin kabulü ile birlikte tutuksuz yargılanmaya başlayacakları bir süreci umut ediyoruz. Bu yönüyle İzmir Cumhuriyet Başsavcılığı’nın iddianameyi bu kadar hızlı yazılması noktasında gösterdiği yaklaşımı da birçok noktada nasıl eleştiri hakkımızı kullanıyorsak, takdir ettiğimizi, bundan memnuniyet duyduğumuzda ifade etmem lazım.”

Paylaşın

Özgür Özel Hakkında Yeni Soruşturma

CHP Lideri Özgür Özel hakkında, “kamu görevlisine görevinden dolayı alenen hakaret” ve “tehdit” nedeniyle soruşturma başlatıldı. Özel’in Silivri’de yaptığı konuşma soruşturma gerekçesi olarak gösterildi.

İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı, CHP Genel Başkanı Özgür Özel hakkında, Silivri’de yaptığı konuşma nedeniyle soruşturma başlatıldığını duyurdu.

Savcılıktan yapılan açıklamada şu ifadeler kullandı: “CHP Genel başkanı Özgür Özel hakkında 16/07/2025 tarihinde ilimiz Silivri içerisinde yapmış olduğu basın açıklamasında Cumhuriyet Başsavcılığımız Örgütlü Suçlar Soruşturma bürosunda görevli Cumhuriyet Savcısı Cahit Cihad Sarı’ya yönelik sözlerine nedeniyle kamu görevlisine görevinden dolayı alenen hakaret ve tehdit suçlarından re’sen soruşturma başlatılmıştır. Ayrıca adı geçen şahsın bu söylemlerinden sonra Cumhuriyet Savcımızı hedef alan sosyal medya hesaplarındaki paylaşımlara yönelik ayrıca soruşturma başlatılmıştır.”

Özgür Özel ne demişti?

CHP Genel Başkanı Özgür Özel, İstanbul Cumhuriyet Başsavcısı Akın Gürlek’i tehdit ettiği iddiasıyla yargılanan CHP’nin cumhurbaşkanı adayı Ekrem İmamoğlu’na verilen cezayı değerlendirirken,  İBB operasyonlarında görevli bir savcıyla ilgili önemli iddialarda bulundu. Silivri’deki Marmara Cezaevi’nde açıklamayan yapan Özel, Erdoğan’ın ‘beyaz Toros’ olaylarına değinmesine atıfta bulunarak, bir savcının İBB operasyonlarında tutuklanan kişiler üzerinde baskı uyguladığını söyledi.

Özel, ismini vermeyip “saçını toplayıp aklını başına toplamayan biri” diye bahsettiği bir savcıya sert ifadelerle yüklendi. Özel, açıklamalarından İBB operasyonlarında görevli olduğu anlaşılan savcıya ilişkin olarak,  “Beyaz Toros’u koymuş oraya, sen kimi tehdit ediyorsun! Onun malına çök, bunun malına çök! Ne diye yetiştirdiler sizi? 1 masum yanlışlıkla içeride duracağına 99 suçlu dışarıda geçsin. Tutukluluk tedbirini buna göre verin diye öğrettiler. Ne yapıyorsun sen? Ne diye herkesin anasının, babasının emeğiyle kurulmuş 60 yıllık şirketlere pat diye çöküyorsun. Kul hakkı yemiyor musun, nasıl vereceksin hesabını?” dedi.

Paylaşın

Tülay Hatimoğulları: Siyasi Operasyonları Kabul Etmiyoruz

Belediyelere yönelik operasyonlara tepki gösteren DEM Parti Eş Genel Başkanı Tülay Hatimoğulları, “Bu operasyonları kayyım anlayışının bir devamı olarak görüyoruz. Sanıyoruz ki Türkiye’de bunu en iyi anlayabilecek siyasi parti biziz” dedi ve ekledi:

“Üç dönemdir belediyelerine kayyım atanmış bir partiyiz. Kayyım zihniyetinin başka versiyonlarının devam ettiğini görüyoruz. Bu operasyonların siyasi operasyon olduğunun altını özellikle çizmek istiyorum. Şayet bir yolsuzluk iddiası varsa, şayet bu konuda ellerinde deliller varsa elbette bazı soruşturmalar başlatılabilir.”

Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) Genel Başkanı Özgür Özel, partisinin genel merkezinde Halkların Eşitlik ve Demokrasi Partisi (DEM Parti) Eş Genel Başkanı Tülay Hatimoğulları ve beraberindeki heyeti ağırladı.

Görüşmenin ardından yapılan ortak basın toplantısında önce söz alan Hatimoğulları, son günlerde bazı belediyelere yönelik gözaltı ve tutuklamalara tepki gösterdi. Hatimoğulları, sözlerine gözaltındaki belediye yöneticilerini hatırlatarak başladı. Operasyonların “halkın iradesine darbe” anlamına geldiğini söyleyen Hatimoğulları, şöyle konuştu:

“Bu operasyonları kayyım anlayışının bir devamı olarak görüyoruz. Sanıyoruz ki Türkiye’de bunu en iyi anlayabilecek siyasi parti biziz. Üç dönemdir belediyelerine kayyım atanmış bir partiyiz. Kayyım zihniyetinin başka versiyonlarının devam ettiğini görüyoruz. Bu operasyonların siyasi operasyon olduğunun altını özellikle çizmek istiyorum. Şayet bir yolsuzluk iddiası varsa, şayet bu konuda ellerinde deliller varsa elbette bazı soruşturmalar başlatılabilir.”

Hatimoğulları, hükümete ve kamuoyuna bir teklif sunarak, belediyelere yönelik operasyonların kapsamlı şekilde soruşturulması çağrısında bulundu: “Bağımsız bir komisyon oluşturulsun, sadece muhalefet partilerinin belediyeleri değil, iktidar partisinin de belediyeleri araştırılsın. Ayrıca, geçmişte kayyım atanan belediyelerin de denetlenmesini öneriyoruz. Sayıştay raporlarında bu kayyımların yaptığı yolsuzlukların açıkça görüldüğünü hep birlikte biliyoruz.”

Hatimoğulları, yaşananların barış ortamını zedelediğini ifade ederek, demokratik bir çözüm sürecinden uzaklaşıldığını şu sözlerle dile getirdi: “Bugün barışı, silahsızlanmayı konuşmamız gereken bir dönemdeyiz. Ancak bu süreçte yaşanan operasyonlar Türkiye toplumuna iyi gelmiyor. ‘Barış böyle mi sağlanır, demokrasi böyle mi kurulur?’ soruları her yerden yükseliyor. Üç büyükşehir belediyesine yönelik son operasyonla bu sorular daha da güçlü biçimde dile getiriliyor.”

“Suçları, Erdoğan’ı yenmek”

Toplantının ikinci konuşmacısı olan CHP Genel Başkanı Özgür Özel, son dönemde artan gözaltıların siyasi nitelik taşıdığını vurguladı. Özellikle Adana ve Adıyaman’daki belediyelere yönelik operasyonlara değinen Özel, şöyle konuştu:

“Bu operasyonların siyasi olduğuna inanmayan kalmadı. Meseleyi vicdan gözüyle dinleyen kimse bunların yolsuzluk operasyonu olduğuna inanmıyor. Suçları, Tayyip Bey’in adayını yenmek, partimizi birinci parti yapmak. Ekrem İmamoğlu’nun suçu, 15,5 milyon kişinin oylarıyla Cumhurbaşkanı adayı olmuş olmasıdır.”

Özel, geçmişte HDP’li belediyelere atanan kayyumlara da atıfta bulunarak Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın “kayyum uygulaması istisna olacak” açıklamasının, önceki uygulamaların siyasi olduğunu itiraf ettiğini savundu: “Demek ki önceki tüm kayyum atamaları siyasiymiş, bunu artık Tayyip Bey bile kabul ediyor.”

Özel, Adana Büyükşehir Belediye Başkanı Zeydan Karalar hakkında başlatılan soruşturmanın dayanağının zayıf olduğunu savunarak, şunları söyledi: “O dosya defalarca incelenmiş, Sayıştay tarafından uygun görülmüş. Ama Zeydan Karalar’a suç isnat edebilmek için Aziz İhsan Aktaş’ın 8 yıl önceki bir işlemini gerekçe gösteriyorlar. Bu, tamamen uydurma bir gerekçedir.”

CHP lideri, gazeteci Timur Soykan’ın tutuklama istemiyle mahkemeye sevk edilmesini de değerlendirdi. Soykan’ın bir sosyal medya paylaşımı nedeniyle “yanıltıcı bilgi yayma” suçlamasıyla yargılanmasını eleştiren Özel, şöyle konuştu:

“Timur Soykan sadece şunu yazdı: ‘Seçimde AKP’yi yenmek suç olarak yasalara girsin, hâlen yargı varmış gibi davranma külfetinden kurtulun.’ Bundan dolayı tutuklamaya sevk edildi. Bu yasa çıkarken bize ‘Deprem haberi yayılırsa insanlar paniğe kapılır’ diyorlardı. Şimdi görüyoruz ki hedef gazeteciler.”

Özel, konuşmasının sonunda AK Parti ve MHP seçmenlerine seslendi. Hz. Ali ve Muaviye arasında geçen meşhur “erkek deve” hikâyesini anlatarak, vicdanlara hitap etti: “Tayyip Bey erkek deveye dişi dese, siz de mi dişi diyeceksiniz? Sırf Tayyip Bey diyor diye birinin malını, mülkünü, namusunu bir başkasının siyasi geleceğine heder eder misiniz? Ben bu kötülükten AK Parti ve MHP’nin, Anadolu’nun pırıl pırıl insanları olan seçmenlerinin vicdanına sığınıyorum.”

Paylaşın

Özgür Özel Neden İktidarın Hedefinde?

CHP Genel Başkanı Özgür Özel’in iktidarın hedefinde olmasının temel nedenlerini, Özel’in sert muhalefet tarzı, iktidarı rahatsız eden açıklamaları ve CHP’nin son dönemde artan siyasi etkisiyle açıklayabiliriz.

Haber Merkezi / Özgür Özel, 2023’te CHP genel başkanı olduktan sonra, özellikle 2024 yerel seçimlerinde partisinin elde ettiği başarıyla (AK Parti’yi geride bırakarak birinci parti olması) muhalefet tonunu sertleştirdi.

Örneğin, İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı ve CHP’nin cumhurbaşkanı adayı Ekrem İmamoğlu’nun 2025’te gözaltına alınması ve tutuklanması sürecinde, Özel bu durumu “sivil darbe” olarak nitelendirerek Erdoğan’a “cunta başkanı” dedi ve ekonomik boykot çağrısı yaptı.

İktidara meydan okuması

Özel, bir çok açıklamasında, geleneksel salon siyasetinden çıkarak sokaklara ve meydanlara yönelinmesi gerektiğini vurguladı. İmamoğlu’nun gözaltına alınması sonrası Saraçhane’de düzenlenen protestolarda “Bundan sonra kimse CHP’den salonlarda siyaset beklemesin, sokaklardayız” diyerek iktidara meydan okudu. Bu, iktidarın Özel’i “toplumsal huzursuzluk yaratmaya çalışmakla” suçlamasına yol açtı.

CHP’li belediye başkanlarına yönelik soruşturmalar ve kayyum atamalarını (örneğin, Esenyurt Belediye Başkanı Ahmet Özer’in tutuklanması) sert bir dille eleştiren Özgür Özel, İstanbul Cumhuriyet Başsavcısı Akın Gürlek’e yönelik “Akın, sert kayaya çarptın!” gibi ifadeleri, hakkında soruşturma başlatılmasına neden oldu.

CHP Lideri Özel, 2024 yerel seçimleri sonrası iktidarla “yumuşama” ya da “normalleşme” politikası izlemeye çalışsa da, CHP’li belediye başkanlarına yönelik soruşturmalar ve İmamoğlu’nun tutuklanmasıyla bu politikasından vazgeçti. Erdoğan, bir çok açıklamasında, Özel’in tekrar “yumuşama” ya da “normalleşme” dönemine dönmesi çağrısında bulundu.

Özel’in halkı mobilize etme gücü

Özgür Özel’in, iktidara yakın şirketlere ve markalara yönelik ekonomik boykot çağrıları, iktidar çevrelerinde büyük rahatsızlık yarattı. Bu çağrılar, Özel’in halkı mobilize etme gücünü göstermesi açısından iktidar için tam bir tehdit olarak algılandı.

Yüksek enflasyon, işsizlik gibi ekonomik sorunlar ve iktidarın tartışmalı politikaları (kayyum atamaları, yargı süreçleri), Özgür Özel liderliğindeki CHP’nin “halkçı” söylemlerini güçlendirirken, Özel’de, iktidar açısından bir tehdit olarak algılanıyor.

Öte yandan Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) ile ilgili seçim anketleri, özellikle 2025 Haziran ayı verilerine dayanarak, partinin oy oranlarında dikkat çekici bir yükseliş gösterdiğini ortaya koyuyor. CHP’nin güçlü bir muhalefet momentumu yakaladığını ve iktidarın yıpranmasından faydalandığını işaret ediyor.

Paylaşın

CHP’de “Mutlak Butlan” Tartışmaları: Kim Ne Dedi?

CHP’de (Cumhuriyet Halk Partisi) “mutlak butlan” tartışmaları, 4 – 5 Kasım 2023 tarihli 38. Olağan Kurultay ve 6 Nisan 2025 tarihli 21. Olağanüstü Kurultay’ın iptali için açılan davalar etrafında yoğunlaşmış durumda.

Kurtuluş Aladağ / Bu davalar, kurultaylarda “usulsüzlük” ve “şaibe” iddialarıyla gündeme gelmiş, mahkeme tutanağına “mutlak butlan” ifadesinin girmesi ile birlikte tartışmalarda alevlenmiştir.

Mutlak butlan, bir hukuki işlemin baştan itibaren kanuna, kamu düzenine veya ahlaka aykırı olması nedeniyle geçersiz sayılması anlamına gelir ve bu durumda kurultaylar hukuken hiç yapılmamış kabul edilebilir.

CHP yönetimi, mutlak butlan kararının partiyi zayıflatmak için siyasi bir hamle olduğunu savunurken, Kemal Kılıçdaroğlu’nun “kayyuma bırakmam” çıkışı, İmamoğlu, Yavaş ve Özel cephesinde sert tepkilere yol açarken, parti içinde de bölünme endişesi artmış durumda.

Kılıçdaroğlu: CHP kayyuma teslim edilemez

CHP’nin 7. Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, mahkemeden mutlak butlan kararı çıkması durumunda partinin başına döneceğini belirtmiş ve bu kararı tanımamanın hukuki bir karşılığı olmadığını vurguladı. Kılıçdaroğlu, partinin kayyuma teslim edilmesi riskine karşı, “CHP kayyuma teslim edilemez. CHP’nin DNA’sı ile oynanıyor, buna izin veremem” dedi.

Kılıçdaroğlu, kendisini ziyaret eden CHP’lilere, “Ne atamaları yapabilirler, ne faturaları ödeyebilirler, genel merkezde kim varsa bunları o yapar” diyerek görevi kabul edeceğini ifade etti. Kılıçdaroğlu ayrıca, “Umarım böyle bir karar çıkmaz, ama çıkarsa partiyi kayyuma bırakmam” diyerek kararlı bir duruş sergiledi.

Özel: CHP’yi kurultayda seçilmemiş kimse yönetemez

CHP Genel Başkanı Özgür Özel, Kılıçdaroğlu’nun olası mutlak butlan kararını kabul etmesinin “tarihsel bir hata” olacağını savunmuş ve “CHP’yi kurultayda seçilmemiş kimse yönetemez” dedi. Özel, Siyasi Partiler Kanunu’nda kayyım değil, çağrı heyeti olduğunu ve 40 gün içinde yeni bir seçim yapılabileceğini belirtti.

Özel ayrıca, “Kayyıma da butlana da partiyi bırakmayız” diyerek mevcut yönetimin partiyi koruma kararlılığını vurguladı.

İmamoğlu’nda Kılıçdaroğlu ve destekçilerine uyarı

Tutuklu bulunduğu Silivri Cezaevi’nde Kılıçdaroğlu’nun mutlak butlan kararını kabul etme tavrına sert tepki gösteren Ekrem İmamoğlu, “Büyük bir ihanete uğrama duygusuyla karşı karşıyayım. Çok içimi yaktı” diyerek hayal kırıklığını dile getirdi.

Ekrem İmamoğlu ayrıca, “Mutlak butlan hevesinde olanlar utançla hatırlanır, lanetlenirsiniz. Ailenize ve çocuklarınıza temiz bir isim bırakmak istiyorsanız bu yoldan geri dönün” diyerek Kılıçdaroğlu ve destekçilerine uyarıda bulundu.

Yavaş’tan Kılıçdaroğlu’na uzlaşma çağrısı

Ankara Büyükşehir Belediye (ABB) Başkanı Mansur Yavaş, Kemal Kılıçdaroğlu’nu ziyaret eden heyet arasında yer aldı ve onun “Partiyi kayyuma teslim etmem” sözlerine tepki gösterdi. Yavaş’ın “Bu yaptığınız CHP’yi böler. Bunu yaparsanız siyasetten çekilirim” diyerek rest çektiği iddia edildi. Mansur Yavaş, partinin bölünmemesi ve bütünleşmesi gerektiğini savunarak Kılıçdaroğlu’na uzlaşma çağrısı da yaptı.

Hukukçular ne dedi?

Eski Adalet Bakanı Hikmet Sami Türk,  siyasi partilere kayyım atanmasına yönelik yasal bir hüküm olmadığını, sadece çağrı heyeti atanabileceğini belirtti. Türk, çağrı heyetinin görevinin partiyi kurultaya götürmek olduğunu vurguladı.

Eski Cumhuriyet Savcısı Bülent Yücetürk, mutlak butlan kararının kaosa yol açabileceğini, kararın hemen uygulanmayacağını ve istinaf/temyiz süreçleriyle uzayabileceğini söyledi. Yücetürk, Kılıçdaroğlu’nun görevi reddetmesi durumunda 45 gün içinde yeni bir kurultay toplanabileceğini belirtti.

Eski Yargıtay Hâkimi Ömer Faruk Eminağaoğlu, mutlak butlan kararının kesinleşmesi için istinaf ve temyiz süreçlerinin tamamlanması gerektiğini, Kılıçdaroğlu’nun davacı olmadığı için otomatik olarak genel başkanlığa dönemeyeceğini ifade etti.

Hukukçu Ersan Şen, Yüksek Seçim Kurulu’nun (YSK) kurultayı onayladığını, bu nedenle mutlak butlan kararı çıkmasının zor olduğunu savundu. Hukukçu Cem Kaya, mutlak butlan kararı çıksa bile Çankaya İlçe Seçim Kurulu’nun son sözü söyleyeceğini, mevcut delegelerle yeni bir kurultay yapılabileceği için Kılıçdaroğlu’nun doğrudan geri dönemeyebileceğini belirtti.

Dava ne zaman görülecek?

30 Haziran 2025’te Ankara 42. Asliye Hukuk Mahkemesi’nde görülecek davada, kurultayların “şaibe” iddialarıyla iptali ve mutlak butlanla geçersiz sayılması talep edilmektedir. Mahkeme, 4-5 Kasım 2023 kurultayının yok hükmünde olduğunun tespiti, Özgür Özel ve mevcut MYK/PM üyelerinin görevden alınması ve Kılıçdaroğlu ile önceki PM üyelerinin iadesi taleplerini değerlendirmektedir.

Mutlak butlan kararı çıkarsa, kurultaylar hukuken geçersiz sayılabilir, Özgür Özel’in genel başkanlığı düşebilir ve Kılıçdaroğlu’nun geri dönmesi gündeme gelebilir. Ancak CHP yönetimi, bu durumda Kılıçdaroğlu’nu genel merkeze sokmamak ve yeni bir kurultay düzenlemek için planlar yapmaktadır. Parti, YSK’nın kurultayı onaylamış olmasını hukuki bir dayanak olarak görüyor.

Paylaşın

CHP’nin Eski Genel Başkanlarından Partililere Özgür Özel’in Yanında Durma Çağrısı

CHP’nin eski genel başkanları Altan Öymen, Hikmet Çetin ve Murat Karayalçın, yayımladıkları ortak bildiride, “Özgür Özel’in yanında dimdik duran bir tutum almalıyız” ifadelerine yer verdi.

Haber Merkezi / Yaklaşan CHP Kurultayı’na dikkat çekilen bildiride, kamuoyunun gözünün bu süreçte partinin üzerinde olduğu belirtilerek, “Yapay tartışmaların sürmesi, kurultayın gölgelenmesine neden olur” denildi. Bildiride, Genel Başkan Özgür Özel’in yeniden seçilmesi gerektiği belirtildi.

Cumhuriyet Halk Partisi’nin (CHP) eski genel başkanları Altan Öymen, Hikmet Çetin ve Murat Karayalçın, kurultay davası ekseninde başlayan tartışmalar sonrasında ortak bir bildiri yayınladı. Bildiride şu ifadelere yer verildi:

“Partimizin 31 Mart 2024 tarihli belediye seçimleri ile başlayan iktidara yürüyüş sürecinin önü çeşitli adli ve idari kurgularla kesilmeye çalışılmaktadır. Partimiz yapılan son seçimlerde birinci parti olmuştur.

Partimizin çok partili rejimde almış olduğu en yüksek oy oranına erişebileceği yapılan son kamuoyu araştırmalarında da gözükmektedir. Partimizin büyük bir toplumsal desteği yakaladığı böyle bir dönemde parti içinde büyük bir sorun varmış gibi bir izlenime neden olmamız partimize yapılabilecek çok büyük bir kötülük olacaktır. Daha önceki yıllarda partimizin bölünme tehlikesinin Türkiye’de nelere mal olduğunu hatırlayarak, bu engelleri mutlaka aşmalıyız.

Özgür Özel’in yanında ‘dik’ durma çağrısı

Yakın tarihimizin bize verdiği dersler, bunun tek başına bir parti görevi değil, aynı zamanda bir yurtseverlik görevi olduğunu da göstermiştir. CHP Kurultayı milyonların gözü önünde olmuştur. Yapay tartışmaların sürmesi üzerine aynı delege Ankara’ya bir kez daha gelerek yapılan olağanüstü kurultayda Genel Başkanımız Özgür Özel ve yönetimine daha güçlü bir şekilde destek vermiştir.

Buna rağmen süren yapay tartışmalara karşı siyasi olarak, idari olarak alınabilecek çok sayıda önlem önerilebilir. Ancak bize göre temel çözüm, önceki dönem Genel Başkanımızın, yöneticilerimizin, konumu, kıdemi ve parti içi yönetim tercihleri ne olursa olsun yargı tasarımı ile partimizi düzenleme sonucu doğuracak tüm olasılıkları reddeden ve Genel Başkanımız Özgür Özel’in yanında dimdik duran bir tutum almalarıdır. İnanıyoruz ki bu, Parti tarihimizin çok güzel fotoğraflarından biri olacaktır.

Söz konusu olan şey halkımızın mutluluğu ve bunu sağlayacak olan CHP iktidarıdır, geri kalan yapay tartışmalar teferruattır. Yaşasın Cumhuriyet , Yaşasın Cumhuriyet Halk Partisi!”

Paylaşın