Özel’den Maaş Zamlarına Tepki: Geçinmek Mümkün Değil

Partisinin Kars İl Başkanlığı binasının açılışında konuşan CHP Lideri Özgür Özel, ocak ayında yapılan maaş zamlarına tepki gösterdi. Özgür Özel, “Bu maaşlarla geçinmek mümkün değil” dedi.

Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) Genel Başkanı Özgür Özel, Kars’ta partisinin il başkanlığı binasının açılışında açıklamalarda bulundu.

BirGün’ün aktardığına göre; Asgari ücret, memur maaşı ve emekli aylığıa yapılan zam oranının yeterli olmadığını kaydeden Özel, azalan alım gücüne dikkat çekti. Özel, “Bu maaşlarla geçinmek mümkün değil” dedi.

Siyasilere sokağın sesini dinleme çağrısı yapan Özel, “Sokağa kulak verin. Sokaktaki ses değişimin sesidir” ifadelerini kullandı. Seçim çağrısı yapan Özel, “Bu maaşı verene yol veriyoruz” diye konuştu.

Er ya da geç sandığın geleceğini söyleyen Özel, “Halkın, emeklinin, emekçinin iktidarı kurulacak” dedi. CHP’nin kurumsal kimliğini “babaevi” olarak nitelendiren Özel, babaevinde doğanlara buranın kapısının açık olduğunu dile getirdi.

Babaevinin bacasının tüttüğünü, çayının kaynadığını ve herkese sıcak çorba olduğunu aktaran Özel, şöyle devam etti:

“Başı sıkışan, daralan, dara düşen, kendine sıcak yuva arayan için babaevinde her zaman bir yer vardır. O yer, başımızın gözümüzün üzeridir. Evimizin baş köşesidir. Gelene ‘Hoş geldin.’ deriz, baş köşeye alırız. Biliriz ki babaevinin tapusu kimsenin değildir; ne Özgür Özel’dedir, ne Kemal Kılıçdaroğlu’nda, ne Bülent Ecevit’te vardı, ne rahmetli İsmet Paşa’da.

Babaevinin tapusu bir kişiye kayıtlıdır, o da Gazi Mustafa Kemal Atatürk’tür. Öyle olunca Kars’ta Atatürk’ü, Cumhuriyeti’ni, vatanını milletini seven kim varsa, artık bu evin kapıları ona açıktır. Yeter ki Cumhuriyet’le, Misak-ı Milli’yle, bayrakla sorunu olmasın.”

Kars’ın kendileri için çok önemli yerde olduğundan bahseden Özel, buradaki seçimleri kazanmak için çalıştıklarını söyledi.

Öte yandan Özel, CHP iktidarında ‘çetin kış koşullarının’ etkili olduğu kentlerde doğalgazın konutlara yarı fiyatına verileceğini vaat etti. Özgür Özel, “Erdoğan garibanın halinden anlamaz. Bizim derdimiz vatan evlatları, onun derdi bakan evlatları” diye konuştu.

Paylaşın

Özel’den “İmralı” Açıklaması: CHP Çizgisini Yapısını Koruyacak

MHP Lideri Devlet Bahçeli’nin çağrısıyla başlayan sürece ilişkin konuşan CHP lideri Özgür Özel, “Biz diyoruz ki; Meclis zemininde olacak, şeffaf olacak, toplumsal mutabakata dayalı bir süreçte CHP her zaman olduğu gibi Atatürk’ün izinde yurtta barış der, dünyada barış der” dedi ve ekledi:

“Misak-ı Milli sınırlarını gözeten, ay yıldızlı al bayrağı benimseyen, CHP’nin kurucu değerlerine saygılı birlikte yaşama iradesini sonuna kadar savunuyoruz. Kürtler de bizim, Türkler de bizim. Alevi de bizim, Sünni de bizim. Hepimiz kardeşiz, kardeşçe ve barış içerisinde yaşayacağız. Bundan sonraki süreçte de CHP çizgisini, yapısını koruyacaktır.”

Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) Genel Başkanı Özgür Özel, Göle Belediye Başkan Gökhan Budak’ı ziyaret etti. Ziyaret öncesi belediye binası önünde toplanan vatandaşlara hitap eden Özel, şöyle konuştu:

“Göle, henüz Kars’a bağlıyken 1950 yılı seçimlerinde yani çok partili dönem başlayınca belediyesini Cumhuriyet Halk Partisi kazanmıştı. Cumhuriyet Halk Partisi olarak; 1973 seçimlerinde Göle’yi kazandık, 1984 seçimlerinde Göle’yi kazandık ve son dört yıldır kazanamadığımız Göle’yi bu seçimlerde büyük bir mücadelenin sonunda kazandık.

Belediye Başkanımız Gökhan Başkan, 60 yaşında. Göle’de doğmuş. Eğitiminin ilk, orta, lise kısmını Göle’de tamamlamış. Ankara Üniversitesi’nde Halkla İlişkiler tahsil etmiş. Ardından çok sayıda kamu kurumunda farklı görevlerde bulunmuş, tecrübeli, devleti tanıyan, işleyişi bilen, Ankara’ya aşina ve buraya hizmet getirmek için atılması gereken adımları bilen biri. Tabii diğer belediye başkanlarımız gibi çok zor şartlarda görev yapıyor. Kendisinin mesul olmadığı borçlarla, faizleriyle muhatap.

Bütün imkansızlıklara rağmen Göle’nin 10 yıllık içme suyu krizini öz kaynaklarla çözmenin, üstelik kısa sürede, daha ilk yaz bu sorunu çözmüş olmanın büyük bir memnuniyetini yaşıyoruz. Gökhan Başkanımızla gurur duyuyoruz. Göle Cumhuriyet Meydanı’nın yenilenmesi, hastane ve otogara ulaşım sorunlarının çözülmesi, yüzde 80’i hayvancılıkla geçinen Göle’de hayvan pazarının düzenlenmesi, beklentilere uygun çağdaş bir pazar yerinin yapılması, yine sokak hayvanları ile ilgili barınak sorunun çözülmesi, Ulusal Kültür ve Kaşar Festivali’ni tam 42 yıl sonra Göle’de yeniden hayata geçirmesi 9 ay gibi kısa bir sürede yaptığı önemli işler.

Onu kutluyorum, belediye meclis grubumuzu, belediye meclisini kutluyorum. Sağ olsunlar, var olsunlar. Bundan sonraki sürede de elbette 400 üzerinde belediyemizin her biri hizmet bekliyor. Ancak kardeş belediyecilik uygulamalarımızla, Türkiye Belediyeler Birliği Başkanı Ekrem İmamoğlu’nun katkılarıyla, yine sosyal demokrat belediyelerin; SODEM-Sen’in birlikteliğiyle Göle’mizin de ihtiyaçlarını zaman içinde hızla gidermek istiyoruz. Cumhuriyet Halk Partisi’nin Genel Başkanı olarak Göle’nin yanındayız, Gökhan Başkanın da arkasındayız.

Tabii Göle’de bu hizmetler; hayvan barınakları, hayvan satış yerleri, mezbahalar, kesimhaneler, meydanlar, yollar, belediyenin yapacağı işler. Yapılır, yapılmaya gayret gösterilir. Ama bazı işler var ki onları genel yönetimin yapması lazım. Özellikle şu anda Türkiye’de en büyük sorun; Göle gibi ilçelerin göç verme sorunu, gençleri burada tutamama sorunu. Burada Göle’ye, Ardahan’a, pozitif ayrımcılıkların yapılması lazım. Buradaki esnafın ayrı desteklenmesi lazım. Buraya yatırım yapacak sanayiciye başka yerlere yaptığı teşviklerden çok öte teşvikler vermek lazım.

Her şey bir yana şu anda eksi 17 derecede konuşuyoruz. Şimdi hava sıcaklığının 15 derece olduğu yer de kış, burası da kış. Ama burada doğalgaz saati fıldır fıldır dönüyor. Buraya da aynı doğal gazı satmak, bizim Manisa’ya, İzmir’e de aynı fiyattan doğalgaz satmak doğru değil. Böyle kış şartlarının çetin olduğu yerlerde herkesin küçük evladı var, hastası var. Kış şartlarının çetin olduğu yerlerde doğalgaz fiyatlarında buralara yüzde 50’nin üzerinde indirimler yapmak lazımdır. Bunları projelendirmek lazım.

Ayrıca Cumhuriyet Halk Partisi özellikle son bir yıldır emeklilerin, asgari ücretlerin, tarımla geçinenlerin, hayvancılıkla uğraşanların, esnafların sorunlarını sürekli gündemde tutmaya çalışıyor. Bir tarafta Recep Tayyip Erdoğan ve Sayın Bahçeli. Ülkeyi her gün yeni tartışmaların içine sokmak isterken ‘Önce anayasa değiştirelim’ sonra teğmenler tartışması, sonra efendime söyleyeyim ‘İsrail Türkiye’ye saldıracak’ sonra Suriye. Diyorlar ki ‘Göreli, evet açsın, yoksulsun, işsizsin, güvencesizsin, geleceğin karanlık, üzülüyorsun ama üzülme zafer büyük sevinmelisin.

Suriye’de zafer kazandık.’ Ne kazandın? 13 yıldır Türkiye’ye 4 buçuk milyon Suriyeli senin yüzünden geldi. 200 milyar dolar para. ‘Bugün emekliye zam yapamıyorum’ diyor, o parayla 100 yıl boyunca emekliye maaş ödeyebilir. O para Suriyelilere harcandı. 283 Mehmetçik Suriye’de şehit oldu. Dünya kadar şehitler oldu, Gaziantep’te, Kilis’te, Karkamış’ta. Ne oldu? 13 yıl sonra ‘Zafer kazandık, HTŞ liderine takım elbise giydirdik, kravat taktık, artık korkmayacağız.

O katliam yapmayacak, artık demokratik yönetecek.’ Beyefendi sonunda diyorlar ki ‘Dört sene seçim yok, ondan sonra bakacağız.’ O yüzden biz Suriye’nin hep toplam bütünlüğünü savunduk, Suriyelilerin memleketine dönmesini hep savunduk. ‘Orada iç karışıklık yapmayın’ dedik. Suriye’de hem Alevileri hem Sünniler’i hem Türkmenleri hem Arapları hem Dürzileri hem de Kürtleri kapsayacak demokratik bir yönetim olsun dedik. Bunu Esad’a anlatmak istedik, anlatamadık. Şimdi gene söylüyor, Suriye’de istikrar istiyoruz.

Bir yandan son günlerde Türkiye’de Sayın Bahçeli’nin, düne kadar bu kürsülerden ip atan Bahçeli’nin, düne kadar bizi Meclis’te bulunan meşru siyasi parti DEM’le görüşüyoruz diye ‘Demleniyorlar’ diyen Bahçeli’nin bir çağrısıyla başlayan bir süreç var. Cumhuriyet Halk Partisi, tarihinin hiçbir döneminde asla ve asla çatışmadan, kandan, gözyaşından taraf olmadı. Analar ağlamasın istedik, terör dursun, gözyaşı dinsin istedik. ‘Bu işleri Meclis’te yapın’ dedik, vaktiyle kaçırdılar. Şimdi ‘Evet, Meclis doğru zemin’ diyorlar.

Biz de diyoruz ki, ‘Meclis zemininde olacak, şeffaf olacak, toplumsal mutabakata dayalı bir süreçte Cumhuriyet Halk Partisi her zaman olduğu gibi Atatürk’ün izinde yurtta barış der, dünyada barış der. Misak-ı Milli sınırlarını gözeten, ay yıldızlı al bayrağı benimseyen, Cumhuriyet Halk Partisi’nin kurucu değerlerine saygılı birlikte yaşama iradesini sonuna kadar savunuyoruz. Kürtler de bizim, Türkler de bizim. Alevi de bizim, Sünni de bizim. Hepimiz kardeşiz, kardeşçe ve barış içerisinde yaşayacağız. Bundan sonraki süreçte de Cumhuriyet Halk Partisi çizgisini, yapısını koruyacaktır.

Kimse ama kimse endişe etmesin. Ne tıkayan oluruz, ne bozan oluruz. Ama kimse kusura bakmasın; hiçbir siyasi partinin de planının parçası olmayız. Bu işin çıkar siyasetine, parti siyasetine dökülmesine, bir kişinin yeniden seçilmesine endekslenmesine de Cumhuriyet Halk Partisi toplumsal mutabakat zemini içinde bakar ve böyle bir meselenin kişisel çıkar meselesi olarak, yeniden seçim meselesi olarak kullanılmasına asla ve asla izin vermez.

“Bu maaşla, bu asgari ücretle, bu emekli maaşıyla geçim olur mu?”

Bugün TÜİK; Tayyip Bey’i Üzmeyen İstatistik Kurumu enflasyonu bir açıklamış; ’1’. Niye? Çünkü gerçekte olduğu gibi enflasyonu yüzde 1 yerine 3 açıklasa, memur emeklisi 2 puan daha zam alacak. 11 almayacak da 13 alacak. İşçi emeklisi 14 almayacak, 16 alacak. O 2 puanın bile peşine düşmüşler. Zamlarda ocağı göstermişler, enflasyonu düşük göstermişler. Gerçek enflasyon yüzde 82, ENAG açıkladı.

TÜİK enflasyonu yüzde 44. Ama asgari ücretliye sadece yüzde 30 verdiler. Şimdi 12 bin 500 liralık en düşük emekli maaşını 14 bin – 14 bin 500 lira yapmanın hesabı içindeler. Bu geçim ücreti değildir, bu sefalet ücretidir, bu yoksulluktur. Bu doğalgazı yakamamak, bu çocuğun altına bezini, mamayı alamamak, bu okula giden çocuğa harçlık verememek, bu geçinememek demektir. Dün memleketim Manisa’da yılın ilk mitingini yaptım. Orada sordum Manisalılara ‘Bu maaşla, bu asgari ücretle, bu emekli maaşıyla geçim olur mu?’ diye.

Size soruyorum, Ardahan‘dan soruyorum, bu kez Göle‘den soruyorum, 2 bin 500 kilometre doğudan soruyorum, sınırdan size soruyorum: Bu maaşla geçim olur mu? Peki geçim yoksa? ‘Geçim yoksa, seçim var’ diyor Göleliler, Ardahanlılılar. Ey Erdoğan, sıcak salonlarda oturup kendi atadıklarına kendini alkışlatmak kolay. Göle’ye gelebiliyor musun? Ardahan‘a gelebiliyor musun? Posof‘a gelebiliyor musun? Vatandaşın hatırını sorabiliyor musun? Hayvancılıkla, tarımla uğraşana, emekliye, asgari ücretliye ‘Geçinebiliyor musun?’ diye sorabiliyor musun? Erdoğan geçmişte sokaktan geldiğini söylüyordu. Şimdi sokaktan kaçıyor. Salon siyasetçisi olmuş.

Sıcak salonlarda kendini alkışlatan Erdoğan’a sesleniyoruz: Memleket zorda, vatandaş darda. Cüzdanda yangın var, mutfakta yangın var, pazarda yangın var. Vatandaşın geçimi yok. Onun sesini duymuyorsun ama o sana sesleniyor. ‘Geçim yoksa seçim var’ diyor. O sandığı bizden kaçıramazsın. Sandık gelecek, halkın iktidarı kurulacak. Bunun başka yolu yoktur. Cumhuriyet Halk Partisi’nin genel başkanı olarak, hepinizi bir kez daha sevgiyle, saygıyla selamlıyorum. Bu soğuk havada sıcak misafirperverliğiniz için teşekkür ediyorum. Göle’yi seviyoruz, sizleri seviyoruz, saygıyla selamlıyoruz. Sağ olun, var olun.”

(Kaynak: chp.org)

Paylaşın

Özgür Özel: Tuzu Kuruların Ensesi Kalınların İktidarı Bitiyor

Ardahan’da halka seslenen CHP Lideri Özgür Özel, “Sizin iktidarınızı, halkın iktidarını, emeklinin, emekçinin, çiftçinin, hayvancılıkla uğraşanın iktidarını kuracağız” dedi ve ekledi:

“Var mısınız halkın iktidarını kurmaya? Var mısınız? Göreceksiniz hep birlikte başaracağız, biz kazanacağız, biz kazanacağız. Biz kazanınca yoksullar kazanacak. Biz kazanınca garibanlar kazanacak. Tuzu kuruların, ensesi kalınların iktidarı bitiyor.”

Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) Genel Başkanı Özgür Özel, Ardahan’da halka seslendi. Erdoğan’ı eleştiren Özel, “Erdoğan diyor ki, ‘Emekliyi asgari ücretliyi enflasyona ezdirmedim’. Maalesef doğru söylemiyor. Tayyip bey gelmeden önce onun kötülediği 3’lü koalisyon döneminde. Ecevit’in son döneminde en düşük emekli maaşı 1 buçuk asgari ücretti. Bugün asgari ücret 22 bin lira 1 buçuk katı olsa emekli maaşı 33 bin lira olacak. Şimdi 14 bin lira yapmaya hazırlanıyorlar. 14 bin lira emekliyi aç bırakma maaşıdır” diye konuştu.

Özel, sözlerini şöyle sürdürdü: “Emekliyi sefalete mahkum etme maaşıdır. 14 bin lira ile emekli ev kirası ödese, Ardahan’da ortalama ev kirası 12 bin 200 lira. Yani bütün evlere ödenen kirayı ev sayısına böl, 12 bin 200 lira. 14 bin lira maaş, 12 bin lira ev kirası. Nasıl olacak bu geçim? Hadi ortalaması 12, en kötü eve razı oldun. 6 bin, 7 bin, 8 bin liradan aşağı ev yok. Maaşın yarısından çoğu kiraya geçiyor. Maaşı kiraya versen aç kalırsın, karnını doyursan sokakta kalırsın.

Diğer taraftan asgari ücrette 17 bin lirayı bir yıl boyunca zam yapmadılar. Neymiş efendim? Asgari ücrete zam yaparsak enflasyon artarmış. Hayatımda duyduğum en büyük yalan. Merkez Bankası hesaplamış, asgari ücret yüzde 1 artınca, enflasyon binde 0,7, 10 binde 7 artıyor. Enflasyonu eğer elektriğe zam yaparken düşünmezsen, doğalgaza zam yaparken düşünmezsen, sene başında MTV, ÖTV’ler arttı, şoför esnafı diyor ki ‘Arabalar eski, kaza yapacağız. Bırak araba değiştirmeyi lastik değiştiremiyorum.’ ÖTV, KDV’yi düşürmezsen enflasyon düşmez.

Geçen sene 17 bin 2 liralık asgari ücrete bir yıl boyunca 1 kuruş zam yapmadılar. Enflasyon işte çıktı yine yüzde 50. Bugün enflasyonu yüzde 1 olarak açıkladılar. Niye? Bugün açıklanan enflasyon toplam enflasyona etki edecek. Yüzde 2,5-3 çıksa, 2 puan fazla zam verecek. Emekliye yüzde 12 değil, 11 vermek için, 16 değil, 15 vermek için bugün enflasyonu geçen sene olduğu gibi bütün zamlar 1 Ocak’tan geçerli, enflasyon yüzde 1 dediler. Yine SSK emeklisinin, yine devlet memurluğundan emekli olanın, Bağ-Kur emeklisinin, tarım Bağ-Kur emeklisinin cebinden para çaldılar.

Yüzde 11 ile, yüzde 15 ile geçim olmaz. 22 bin lira asgari ücretle geçim olmaz. 14 bin lira emekli maaşıyla geçim olmaz. Geçim olmazsa ne olur? Geçim yoksa, seçim var. Erdoğan, dün Sayın Erdoğan Manisa’da benim hemşerilerim bağırıyordu, ‘Geçim yoksa seçim var’ diye. Bugün Ardahan’da Ardahanlı hemşerilerim bağırıyor. Eksi 17 derece sıcaklıkta, Türkiye’nin öbür ucunda, Manisa’dan 2 bin 400 kilometre ötede ses aynı. ‘Geçim yoksa, seçim var.’

Biz Cumhuriyet Halk Partisi olarak dün bismillah dedik, ilk çağrımızı Manisa’dan yaptık. Bugün Ardahan’dayız. Birazdan Ardahan’ımızın, Kars’ımızın güzel ilçelerine tek tek gideceğiz. Yarın Kars’tayız. Öbür gün Sarıkamış’tayız. Öbür gün Erzurum’dayız. Haftaya Konya’da, Mersin’de, Kahramanmaraş’tayız. Biz emeklinin sesini duyurmaya, emekçinin sesini duyurmaya, yetimin, yoksulun hakkını aramaya, çiftçimize sahip çıkmaya, arıcımıza sahip çıkmaya devam edeceğiz.

“Milletin ve halkın iktidarı geliyor”

Erdoğan zenginlerin dostudur. O emekliye bulamadığı parayı, beşli çeteye, 40 haramilere bulmaktadır. Onun 43 zengin müteahhidinin 37’si geçen sene 1 kuruş vergi vermedi ama buradaki Ardahanlıların vergi vermekten anası ağladı. Elektrik kullanırken vergi, suda vergi, mazota vergi, ekmeğe vergi, kıyafete vergi, kırtasiyeye vergi, bu vergilerin; dolaylı vergilerin toplamı yüzde 67. Yüzde 20 de maaşlarından kestin, yüzde 87. Şirketler ne verdi? ‘Yüzde 13’ dedin, yüzde 11 vergi toplandın.

Koca koca holdinglerden, koca koca zenginlerden, 40 haramilerden yüzde 11, garibandan, emekliden, emekçiden yüzde 87. Lanet olsun böyle düzene. Bu düzeni değiştireceğiz. Sizin iktidarınızı, halkın iktidarını, emeklinin, emekçinin, çiftçinin, hayvancılıkla uğraşanın iktidarını kuracağız. Var mısınız halkın iktidarını kurmaya? Var mısınız? Göreceksiniz hep birlikte başaracağız, biz kazanacağız, biz kazanacağız. Biz kazanınca yoksullar kazanacak. Biz kazanınca garibanlar kazanacak. Tuzu kuruların, ensesi kalınların iktidarı bitiyor. Ardahanlıların iktidarı geliyor, milletin ve halkın iktidarı geliyor.

(Kaynak: Independent Türkçe)

Paylaşın

Özel’den “Asgari Ücret” Tepkisi: Çalışanın Cebinden Para Alındı

CHP Lideri Özgür Özel, 2025 yılı asgari ücret rakamının 22 bin 104 lira olarak belirlenmesine tepki göstererek, “İlk kez bir yeni yılda çalışanın cebine para konulmadı, cebinden para alındı” dedi.

Emekli maaşlarına yapılacak zam için ise “en az 1 asgari ücret” çağrısı yapan Özel, bir kez daha erken seçim çağrısı yaparak “Geçim yoksa seçim var” dedi.

Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) Genel Başkanı Özgür Özel, Manisa’da Spil Çocuk Evi’nin açılış törenine katıldı.

Manisa Şehzadeler Belediyesi tarafından Çarşı Mahallesi’nde inşa edilen Spil Çocuk Evi’nin açılış törenine Özgür Özel’in yanı sıra Manisa Büyükşehir Belediye Başkanı Ferdi Zeyrek ve CHP Manisa Milletvekilleri de katıldı.

Gazete Duvar’ın aktardığına göre; Burada konuşma yapan Özel, iktidarın kreşleri kapatmayı hedefleyen genelgesini hatırlatarak hizmetlerini engellemeye yönelik uygulamalara tepki gösterdi.

31 Mart 2024 yerel seçimlerinde Manisa’da rekor kırdıklarını söyleyen Özel, kentte önümüzdeki dönem de halkın yaşamını kolaylaştıran hizmetlere imza atacaklarını vurguladı. Özel, CHP’li belediyelere ait 680’inci kreşi açtıklarını söyledi.

Özel, 2025 yılı asgari ücret rakamının 22 bin 104 lira olarak belirlenmesine tepki göstererek alım gücünün düştüğüne dikkat çekti. Özgür Özel, “İlk kez bir yeni yılda çalışanın cebine para konulmadı, cebinden para alındı. Asgari ücretlinin gerçek enflasyonu yüzde 80” diye konuştu.

Emekli maaşlarına yapılacak zam için ise “en az 1 asgari ücret” çağrısı yapan CHP Lideri Özgür Özel, bir kez daha erken seçim çağrısı yaparak “Geçim yoksa seçim var” dedi.

Paylaşın

CHP Lideri Özel: 2025, Mücadelenin Yılı Olacak

Yeni yıl dolayısıyla bir mesaj yayınlayan CHP Lideri Özgür Özel, “2024’te yükselen umut, yeni yıla ve yapılacak ilk seçimlere umutla bakmamızı sağlıyor” dedi ve ekledi:

“Yaşanan tüm güçlüklere, tüm ekonomik zorluklara rağmen asla yılmıyor, yurttaşlarımızın sıkıntılarının çözüleceği bir gelecek için inancımızı, azmimizi ve kararlılığımızı koruyoruz. 2025 yılı, çok daha büyük bir mücadelenin yılı olacaktır.”

Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) Genel Başkanı Özgür Özel, yeni yıl dolayısıyla bir mesaj yayınladı. Özgür Özel, mesajında şu ifadeleri kullandı:

“Hep birlikte bir yılı tamamlıyor, yeni bir yıla adım atıyoruz. 2024’e başlarken hayatın her alanı için iyi dileklerde bulunmuştuk. Ama ne yazık ki ekonomide kötü gidişin devam ettiği, küçük bir azınlık dışında milyonlarca yurttaşımızın bile isteye yoksullaştırıldığı, var olan hukuksuzlukların yenileri eklenerek sürdürüldüğü bir yılı yaşadık. İşçilerin, kadınların, çocukların ve hatta bebeklerin güvende tutulmadığı, 6 Şubat 2023 depremlerinin yaralarının hala sarılmadığı bir yılı geride bıraktık.

Yılın son döneminde, komşumuz Suriye’de yeni gelişmeler yaşandı. Bizim Suriye’de ısrarla dile getirdiğimiz dört önceliğimiz var: Suriye’nin toprak bütünlüğünün korunması; tüm Suriyelileri temsil edecek, insan haklarına saygılı bir rejimin oluşması; Suriye’de bulunan askerlerimizin güvenliğinin, Türkiye’deki yurttaşlarımızın huzuru ve refahının temin edilmesi; ülkemizdeki Suriyelilerin güvenle evlerine dönecekleri bir geri dönüş programının acilen hazırlanması ve uygulanması.

Bu kapsamda, 13 yıllık Suriye politikasıyla Türkiye’ye büyük acılar yaşatan, ağır sorunlar bırakan iktidarı uyarılarımızı dikkate alarak doğru adımları atmaya davet ediyorum.

Geride bıraktığımız yılda, yaşadığımız tüm olumsuzluklara rağmen ülkemizin geleceği için çok önemli bir eşiği, milletimizle birlikte aştık. Cumhuriyet’in ikinci yüzyılının ilk seçimlerinde, Türkiye’nin tüm demokratlarının desteğiyle partimizi 47 yıl sonra Türkiye’nin birinci partisi yaptık.

Milletimiz 31 Mart’ta nüfusun yüzde 65’ine, ekonominin yüzde 80’ine karşılık gelen belediyeleri CHP’li başkanlara emanet etti. O günden itibaren önümüze çıkarılan tüm engelleri milletimizle birlikte kararlılıkla aşıyor, hiçbir ayrım yapmadan toplumun tüm kesimlerine hizmet götürüyoruz. Çünkü biz, Türkiye’nin birinci partisi olmanın sorumluluğuyla çalışıyoruz. Kutuplaşmaya karşı beraberliği, kısır kavgalar yerine milletin barışını savunuyoruz.

“2025 yılı, çok daha büyük bir mücadelenin yılı olacaktır”

2024’te yükselen umut, yeni yıla ve yapılacak ilk seçimlere umutla bakmamızı sağlıyor. Yaşanan tüm güçlüklere, tüm ekonomik zorluklara rağmen asla yılmıyor, yurttaşlarımızın sıkıntılarının çözüleceği bir gelecek için inancımızı, azmimizi ve kararlılığımızı koruyoruz. 2025 yılı, çok daha büyük bir mücadelenin yılı olacaktır. Yeni yılda Türkiye’nin dört bir yanında halkımızla bir arada olacağız. Türkiye İttifakı’nı meydan meydan büyüteceğiz.

Artık Türkiye’de, Avrupa Birliği’ne (AB) tam üyelik hedefini yakalayacak, güçlü bir sosyal devleti inşa edecek ve bu ülkenin gencine yaşlısına umut olacak bir iktidarın ayak sesleri duyulmaktadır. Yoksulluğu bitireceğimiz, gelir adaletsizliği ortadan kaldıracağımız, gençlerimize dünyanın başka ülkelerinde değil güzel ülkemizde hayal kurduracağımız, Cumhuriyet’i yeniden kimsesizlerin kimsesi yapacağımız günler yakındır.

Bu vesileyle hangi siyasi görüşten olursa olsun, 86 milyon vatandaşımızın yeni yılını kutluyorum. Geride bıraktığımız yılda, başarılarıyla göğsümüzü kabartan tüm branşlardan sporcularımıza, daha büyük başarılara imza atacakları bir yıl diliyorum.

Siyasetin kavga, polemik, gerginlik üretmek yerine halkımızın sorunlarına çözüm üreten bir zeminde tartışılacağı; kavga değil, çare üreten siyasetçilerin vatandaşın sorunlarını çözmekte yarışacağı bir yıl temenni ediyorum. Karda-kışta, zor koşullarda görev yapan Mehmetçiğimize en içten selamlarımı gönderiyor, bu vatan için canlarını feda eden tüm şehitlerimize bir kez daha Allah’tan rahmet diliyorum.”

Paylaşın

Özel’den “İmralı Ziyareti” Yorumu: Çözüm Zemini Meclis’te Olmalı

DEM Parti heyetinin Abdullah Öcalan ile yaptığı görüşmeyi ve görüşmenin ardından yapılan açıklamayı değerlendiren CHP Lideri Özgür Özel, “Bizim sürece ilişkin yaklaşımımız net. Başından beri çözüm zemininin TBMM olması gerektiğini savunuyoruz. Sürecin şeffaf yürütülmesinden yanayız” dedi ve ekledi:

“En önemli kriterlerimizden birisi de şehit ailelerinin ve gazilerimizin hassasiyetlerinin gözetilmesidir. Bu çerçevede gelişmeleri takip ediyoruz, henüz elimizdeki bilgiler derinlemesine bir yorum yapmaya yeterli değil. Detaylara hakim olunca, yetkili kurullarımızda değerlendirmeleri yapıp, kamuoyu ile paylaşacağız.”

Cumhuriyet Halk Partisi CHP Genel Başkanı Özgür Özel, DEM Parti heyetinin dün İmralı’da PKK lideri Abdullah Öcalan ile yaptığı görüşmeyi ve görüşmenin ardından DEM Parti’den yapılan açıklamayı ANKA’ya değerlendirdi. Özel, şunları kaydetti:

“Sayın Pervin Buldan ve Sayın Sırrı Süreyya Önder’in İmralı’da yaptıkları görüşmeden sonra duyurdukları açıklamayı okudum. Kendileri bizden de tıpkı diğer partiler gibi randevu isteyeceklerini belirttiler. Prensip olarak bütün partiler ile diyalog zeminindeyiz ve tüm iletişim kanallarımızı açık tutuyoruz. Bizim sürece ilişkin yaklaşımımız net. Başından beri çözüm zemininin TBMM olması gerektiğini savunuyoruz. Sürecin şeffaf yürütülmesinden yanayız.

En önemli kriterlerimizden birisi de şehit ailelerinin ve gazilerimizin hassasiyetlerinin gözetilmesidir. Bu çerçevede gelişmeleri takip ediyoruz, henüz elimizdeki bilgiler derinlemesine bir yorum yapmaya yeterli değil. Detaylara hakim olunca, yetkili kurullarımızda değerlendirmeleri yapıp, kamuoyu ile paylaşacağız.”

Ne olmuştu?

MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli, 22 Ekim’de partisinin TBMM Grup Toplantısı’nda yaptığı açıklamada, “Teröristbaşının tecridi kaldırılırsa, gelsin TBMM DEM Parti Grup Toplantısı’nda konuşsun, terörün tamamen bittiğini ve örgütün lağvedildiğini haykırsın. Bu dirayet ve kararlılığı gösterirse, ‘umut hakkı’nın kullanımıyla ilgili yasal düzenlemenin yapılması ve bundan yararlanmasının önü de ardına kadar açılsın” ifadelerine yer vermişti.

Bahçeli, bu açıklamasından kısa bir süre sonra ise DEM Parti heyetine İmralı’ya gitmesi için izin verilmesi çağrısı yapmıştı. Çağrının ardından gözler Adalet Bakanlığı’na çevrilmişti.

Adalet Bakanı Yılmaz  Tunç, geçen günlerde DEM Parti’den İstanbul Milletvekili Sırrı Süreyya Önder ve Van Milletvekili Pervin Buldan’ın, İmralı F Tipi Yüksek Güvenlikli Kapalı Ceza İnfaz Kurumunu ziyaret etmelerine izin verildiğini belirtti.

28 Aralık’ta gerçekleşen görüşmenin ardından yapılan DEM Parti’nin açıklamasına göre Öcalan şunları söyledi: “Sayın Bahçeli’nin ve Sayın Erdoğan’ın güç verdiği yeni paradigmaya, ben de pozitif anlamda gerekli katkıyı sunacak ehil ve kararlılığa sahibim. Heyet bu yaklaşımımı gerek devletle gerekse siyasi çevrelerle paylaşacaktır. Bunlar ışığında gereken pozitif adımı atmaya ve çağrıyı yapmaya hazırım.”

Paylaşın

Özel, “Erken Seçim” Çağrısını Yineledi: Biz Kazanacağız

“Yurttaş Sesleniyor, Haklarımızı Alacağız” mitinginde konuşan CHP Lideri Özgür Özel, erken seçim çağrısını yineleyerek, “100 liralık milli gelirin her 4 lirasının 3 lirasını milli gelirin zenginlere veren, patronlara veren, yandaş müteahhitlerine veren, yarattığı yeni zenginlere veren ama hepimizi açlığa terk eden bu mesele, dünyadaki eşitsizliklere benzer ama dünyada hiçbir gelişmiş ülkede ya da Türkiye’ye emsal hiçbir ülkede olmayan bir eşitsizlik bu topraklarda vardır” dedi ve ekledi:

“Buna itirazı en üst perdeden yapmak, bugünkü iktidarı koruduğunda kolladığı kesimlerin zenginler olduğunu görmek, bu iktidar değişmeden bu değişim – paylaşım hikayesinin değişmeyeceğini bilmek, onların patronların tarafında, bizlerin ise hep beraber halkın tarafında olduğunu bilmek mücadelenin en büyüğüdür, en onurlusudur. Tarafımız burasıdır. Sayın Erdoğan biz bu meydandayız, sen saraydasın. Biz sokaktayız, sen sırça köşklerdesin. Biz yoksulun, garibanın yanında kol kola onunla mücadelenin içindeyiz, sen bu sömürü düzenini sürdürmenin peşindesin. Ama sana and olsun ki biz kazanacağız, biz kazanacağız.”

Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) Genel Başkanı Özgür Özel, “Yurttaş Birliği” tarafından başta asgari ücret olmak üzere toplumsal sorunlara karşı Ankara’da gerçekleştirilen “Yurttaş Sesleniyor, Haklarımızı Alacağız Mitingi”ne katıldı. Özgür Özel, burada yaptığı konuşmada şu ifadeleri kullandı:

“Bugün ülkeyi yöneten iktidar sizlerin yaşadığı zorlukları yarattı ama sizlerle ilgilenmiyor, sesinizi duymuyor. Sıkıntıları biliyor, bilmezden geliyor. Dertlerinize ne çare arıyor, ne çare üretiyor. Bunun için hiç şüphe yok ki bir ses yükseltmek lazımdı. Bunun için hepimiz sesimizi yükseltmeye, mücadeleyi yükseltmeye hazırdık. İşte böyle bir atmosferde, Yurttaş Birlikteliği ile hep beraber, önce 66’ydı ve sonra 69 ama asgari ücret ilanından sonra yağmur gibi tüm Türkiye’den katılımlarla bir sel oldular ve bu meydanı doldurdular.

Yurttaş Birlikteliği’ne, bu alana katkı sağlayan konfederasyonlara, sendikalara, derneklere, vakıflara, bugün burada kim varsa onların temsilcilerine ve onlara güç vermeye, bu meydandan güç almaya gelen her birinize yürekten teşekkür ediyorum. Cumhuriyet Halk Partisi’nin Genel Başkanı olarak, Türkiye Büyük Millet Meclisi’ni 1920’de kurmuş partinin genel başkanı olarak, hiç şüphe yok ki Meclis’i çok önemsiyorum.

Tüm milletvekillerimiz, tüm partimiz çok önemsiyor. Biz Meclis zemininde sizin, emeklilerin, emekçilerin, esnafların, çiftçilerin, emeklilikte yaşa takılanların, vergide adalet diye isyan edenlerin sesini duyurmak isteyen herkesin sesini o Meclis’e taşıyoruz. Konuşuyoruz, anlatıyoruz. Ama gördük ki o Meclis’te söylenenlere rağmen birileri bildiğini okumaya devam ediyor. O Meclis ki gücünü halktan alır, o Meclis ki gücünü milletten alır. O zaman yetkinin gerçek sahibine gitmenin, millete gitmenin zamanıdır. Biz TBMM’de asgari ücret ilanından sonraki oturuma katılmadık.

Dedik ki, ‘Madem beklentide yanıt yok. O zaman biz de burada yokuz.’ Ama bir başka meclise geldik, bugün burası gerçek bir meclistir. Güçlü demokrasilerde, millet vekaletini siyasetçilere verip beş yıl boyunca bir kenara çekilmez. Kendisiyle ilgili her konuda söz sahibi olmak ister. Siyasileri takip eder, tenkit eder, uyarır, gerekirse yetkiyi geri alır. Eğer iktidar, milyonlarca insanın sesini duymamakta inat ediyorsa; oy alırken yılda dört kere ayarlama yaparız dediği asgari ücretliyi bir yıl boyunca bir kuruş vermeden yoksulluğa mahkum ediyorsa; dünyanın en fedakar insanları olan bu millet için, bu devlet için, göz nuru akıtmış, dirsek çürütmüş emeklilerini sefalete mahkum ediyorsa; esnafı duymuyor, çiftçinin sorunlarını görmüyorsa o zaman gerçek Meclis burasıdır, meydanlardır, sizlerle birlikte olmaktır.

Tayyip Bey birazdan bir salonda kürsüye çıkacak. Kendi atadıklarına, il başkanına, ilçe başkanlarına, kendi mahalle delegelerine, kendi üyelerine kendini alkışlatacak. Buradan bir kez daha sesleniyorum: Sayın Erdoğan, salon siyasetçisi olma. Meydanlardan korkma. Çık dışarı. Gel buraya… Erdoğan, salonda kendini alkışlatan Erdoğan, ‘Gördünüz mü zafer kazandım Suriye’de?’ diye ‘Suriye’ye sevinin.

Açlığı, yoksulluğu, işsizliği, güvencesizliği görmeyin, hissetmeyin’ diyen Erdoğan, bu meydan yoksullarla, bu meydan hakkını yediklerinle dolu ve sana sesleniyorlar. Çık oradan gel buraya, hesap ver, hesap ver, hesap ver… Bak Bursa’da, Balıkesir’de il kongrelerinde sana ‘Şam’ın Fatih’i’ diye bağırıyorlarmış. Şam’ı fethetmek, başka ülkenin toprağına göz dikmek, şehrine plaka koymak, başka işler… Sen fethedeceksen, bu emeklinin, emekçinin gönlünü fethet. Ama yapamazsın, çünkü onların gönlünden de düştün, gözünden de düştün. Sana orada ‘Fetih, fetih’ diye bağıranlara bakma. Bak bu meydanda yüz binler sana ‘İstifa, istifa’ diye sesleniyor.

Eğer bir ülkede, başkentte, başkentin en önemli meydanına yüz binler sel olup akmışsa, hakkını arıyorsa, ülkeyi yönetene ‘İstifa’ diye sesleniyorsa, sandıktan kaçamazsın, seçimden kaçamazsın. Milyonlara söz verdin ama geçinemiyorlar. Geçim yoksa, seçim var. Erdoğan Ankara’da, başkentte milyonlar sana boş tencere gösteriyorlar. Milyonlar senden seçim istiyor, sandık istiyorlar. Bu iktidar döneminde bütün kurumlar ve kurallar yerle yeksan oldu. Her şey bir kişinin iki dudağının arasına sıkıştı. Milyonlarca emekçinin hayatını etkileyecek Asgari Ücret Tespit Komisyonu bile mevcut antidemokratik yapısıyla bile dışlandı, emrivakilere zorlandı. Son komisyon toplantısı işçilerden kaçırıldı.

Hükümet işverenle bir araya gelip, bir akşam vakti apar topar asgari ücreti AK Parti’nin grup toplantısına yetiştirdiler. 9 milyon asgari ücretli, maaşı asgari ücrete bağlı olan milyonlar büyük bir hayal kırıklığı ve öfke içindeler. Çünkü 22 bin 104 liralık ücret, asgari ücret değildir; bir sefalet ücretidir. Biz bu ücreti reddediyoruz. Bu antidemokratik uygulamadan sonra 50 yıldır komisyon masasında oturan işçiler, o masadan bir daha oturmamak üzere kalktılar. Türk-İş masadan tamamen çekildi. DİSK ve Hak-İş de aynı görüşte. Bu komisyon, bu iktidar döneminde tamamen meşruiyetini yitirdi. Bu adaletsizliğe, bu haksızlığa karşı ortak bir söylemde bulunan, karşı çıkan, isyan eden üç konfederasyonu da bugün buraya verdikleri katkı için ve bundan sonraki onurlu mücadeleleri için tebrik ediyorum. Yürekten mücadelelerinde destek veriyorum.

Açıklanan asgari ücret, 2024 başında eleştirdiğimiz 17 bin 2 liralık ücretin de çok gerisindedir. 11 ayda 17 bin lira bütün alım gücünü yitirmiş, 7 bin liranın üzerinde erimiş, 10 bin liranın 1 Ocak’taki satın alma gücünün gerisine düşmüştür. Bu iktidar, 7 bin lira zayıflayan asgari ücrete 5 bin lira zam yaparak, asgari ücretli zam beklerken tarihte ilk kez cebinden 2 bin lirasını çekip almıştır. Asgari ücret, dünyanın dört bir yanında emekçilerin ilk başta bir yıllık kıdem boyunca aldıkları, sonra hızla uzaklaştıkları bir ücrettir. Ama maalesef bu ülkede asgari ücret artık temel ücret olmuştur. Yıllar önce; çalışanların yüzde 28-30’u asgari ücret alırken, bunu eleştiriyor, geriletilmesini vaat ediyorlardı.

22 yıllık AKP iktidarında asgari ücret bir canavar gibi her geçen gün daha fazla emekçiyi yutmuştur. Bugün ücretlilerin yüzde 57’sinin aldığı bir temel ücrete dönüşmüştür. Buradan, Tandoğan’dan bir kez daha kayda geçirmek isterim ki Avrupa Birliği’nde ücretlilerin sadece yüzde 9’u, örneğin Almanya’da ücretlilerin sadece yüzde 6’sı asgari ücret almakta, geri kalanı bunun üzerinde ve çok üzerinde maaşlar almaktadır. Hal böyle olunca asgari ücretlinin milli gelirden aldığı pay, OECD ülkelerinde yüzde 55 ve Avrupa Birliği ülkelerinde yüzde 60-70 arasındayken, bu meydanın; ücretlilerin milli gelirden aldıkları pay sadece yüzde 25’tir.

Almanya’da sosyal demokratlar yüzde 70’e itiraz edip, ‘Bütün varlığın yüzde 70’ini hepimiz, yüzde 30’unu nasıl zenginler alır?’ derken, Türkiye’de yüzde 25’ini bütün ahali, yüzde 75’ini zengin mahallenin çocukları tüketmektedir. Bu haksızlığa isyan ediyorum. 100 liralık milli gelirin her 4 lirasının 3 lirasını milli gelirin zenginlere veren, patronlara veren, yandaş müteahhitlerine veren, yarattığı yeni zenginlere veren ama hepimizi açlığa terk eden bu mesele, dünyadaki eşitsizliklere benzer ama dünyada hiçbir gelişmiş ülkede ya da Türkiye’ye emsal hiçbir ülkede olmayan bir eşitsizlik bu topraklarda vardır.

Buna itirazı en üst perdeden yapmak, bugünkü iktidarı koruduğunda kolladığı kesimlerin zenginler olduğunu görmek, bu iktidar değişmeden bu değişim – paylaşım hikayesinin değişmeyeceğini bilmek, onların patronların tarafında, bizlerin ise hep beraber halkın tarafında olduğunu bilmek mücadelenin en büyüğüdür, en onurlusudur. Tarafımız burasıdır. Sayın Erdoğan biz bu meydandayız, sen saraydasın. Biz sokaktayız, sen sırça köşklerdesin. Biz yoksulun, garibanın yanında kol kola onunla mücadelenin içindeyiz, sen bu sömürü düzenini sürdürmenin peşindesin. Ama sana and olsun ki biz kazanacağız, biz kazanacağız.

Bu sene asgari ücret tartışmaları başladığında net tavrımızı koyduk. Dediler ki ‘TÜİK yüzde 50 çıkarıyor enflasyonu.’ TÜİK, Tayyip’i üzmeyen istatistik kurumunun baş harflerinden oluşan bir kurum. Onun verdiği rakam, senin cebinden para çalan bir rakamdır. Çünkü TÜİK enflasyon hesabını Tayyip Erdoğan’ı üzmemek üzerine kurar. Bu sene hesapladı, kitapladı, yüzde 47 enflasyon buldu. Biz baktık, asgari ücretlinin enflasyonu nedir diye.

Asgari ücretli maaşını alınca ne yapar? Kira verir. Ne yapar? Elektrik, su, telefon faturalarını öder. Ne yapar? Mutfak masraflarını görür. Eğer imkan kalsa belki çocuğuna bir çorap, bir önlük, bir kapşonlu alır. Asgari ücretli kendi kararını kendi verebilen, parasını özgürce harcayabilen değil, paranın nereye gideceği maaş gelmeden belli olan insandır. Biz bu asgari ücretlinin enflasyonuna baktık, bir yılda tam yüzde 80. Fazlası mümkün, aşağısı mümkün değil. Öyle ya, kira belli, beyaz peynir belli, zeytin belli, ayçiçek yağı belli, telefona gelen zam belli, elektrik faturası belli. TÜİK nasıl yapıyorsa bu hesabı yüzde 47’ye getiriyor. Döndük baktık, bunu eleştirirken de şöyle söyledim. Yıllardır biliriz ki TÜİK’in sepeti, asgari ücretlinin sepeti değildir.

Dedim ki geçenlerde ‘Ey TÜİK bu asgari ücretliye yüzde 50 hesaplamışsın, ne yapacak, pinpon topu mu yiyecek?’ Bu TÜİK yememiş içmemiş, size yedirmiyor içirmiyor, kendi de yememiş içmemiş, açıklama yapmış. Diyor ki, ‘Hesap sepetimizde pinpon topu yok.’ Sordum arkadaşlara ‘Birkaç sene öncesine kadar vardı, çıkardılar’ dediler. Dedim ‘Aferin.’ Ne varmış? Pinpon topu yok diye övünüyor ya futbol topu varmış, davlumbaz varmış, otel ücretleri varmış. TÜİK bak, buradaki emekliler parayı ne lüks otellere, ne senin hesapladığın şans oyunlarına, ne davlumbaza, ne futbol topuna, buradaki emekliler, buradaki emekçiler aldıkları maaşı ancak borçlara, kredi kartı borçlarına, eşe dosta yapılan borçlara ödüyorlar.

“Erdoğan’ın tarafı zenginlerin sofrasıdır”

Bak karşıdan boş tencere çalıyorlar, boş tencere çalıyorlar. TÜİK’in yüzde 50’si yeterince cebinizden para çalmıyormuş gibi bir de tuttular dediler ki ‘Biz gerçekleşen enflasyona göre zam vermeyelim, hedeflediğimiz enflasyona göre verelim.’ Yani diyor ki ‘Ben ekonomiyi yönetemedim, enflasyonu düşüremedim, hayat pahalılığını gideremedim ama beceriksizliğimin faturasını ben ödemeyeyim, Tandoğan Meydanı ödesin.

Emekliler ödesin, emekçiler ödesin.’ Bunu duyduğumuz gün, hesabı kitabı yaptık yüzde 78 asgari ücretlinin enflasyonunu hesaba kattık ve dedik ki, ‘Asgari ücret olmalıdır 30, bunun altında yokuz’ dedik. Ama maalesef bizim bütün uyarılarımıza rağmen, zammı asgari ücretlinin enflasyonuna göre değil, TÜİK‘in enflasyonuna göre bile değil, kendi hesapladıkları ve beceremedikleri hedef enflasyona göre verdiler. Öyle olunca da asgari ücretliyi 22 bin 104 liralık bir sefalet ücretine mahkum ettiler. Şimdi bütün emekliler aynı endişede. Biliyorsunuz, geçen sene ocak ayında 10 bin lira verdi, enflasyon yüzde 65’lerdeydi. Temmuzda sadece yüzde 25 zam verdi.

Ve 12 bin 500 liralık yapmış olduğu zamla hem emekliyi hem de 17 bin liralık asgari ücretle asgari ücretliyi bir yıl boyunca inim inim inlettiler. Canlarına okudular, canlarını çıkardılar. O gün ‘Emekliye bir asgari ücret ver’ diyorduk, 10 bin lirayı 12 bin 500 lira yaptın, ‘30 milyarı zor buldum, 66 milyar param yok’ diyordu. Bir gördük ki, geçen sene tam 660 milyar lira emekliye asgari ücret vermek için lazım olan paranın on katını, zengin müteahhitlerin, ödemeleri gereken kurumlar vergisini affederek vazgeçmişler. Yani emekli Memduh Amca’nın, emekli Sakine Teyze’nin, emekli Ayşe Ablamın, Hanife Yengemin, Mehmet Kardeşimin maaşını asgari ücret yapmak için lazım olan paranın 10 katını emekli Mehmet’e vermeyen Mehmet Cengiz’e vermiş, Kadir Abime vermeyen Kalyon İnşaat’a vermiş.

Artık kaçacak yerleri yoktur. Artık her şey gün gibi ortadadır. Siyaset tarafını belli etme ve siyaset taraf olma sanatıdır. İşte Cumhuriyet Halk Partisi’nin tarafı Tandoğan Meydanı’dır. Recep Tayyip Erdoğan’ın tarafı zenginlerin sofrasıdır. Ayrıca bu sene bütçe yaparken 701 milyar lira vazgeçilecek, bir daha söylüyorum vazgeçilecek kurumlar vergisi tutarı 701 milyar lira. Bunu buldular, bütçeye koydular. Ama emekliye vermek için parayı bütçeye koymadılar, emekçilerin hakkını vermek için lazım olanı bütçeye koymadılar. Ürünü tarlada kalan çiftçiye vermeleri gereken desteklemeyi bütçeye koymadılar.

Ama Kur Korumalı Mevduat’a ödenecek trilyonları, zenginlere çekilecek peşkeşleri baştan bulup bütçeye koydular. O zaman Tandoğan sizi görmeyen, sizi düşünmeyen, sizin için kaynak bulmayan, bütçeye koymayan bu iktidara hep birlikte sesleniyoruz. Buradan sonra bu bütçeyle geçim olmaz. Geçim yoksa, seçim var. Geçim yoksa, seçim var. Geçim yoksa, seçim var. Buradan kaçmaları mümkün değildir. Ve seçim olduğunda hiç öyle kaynak derdiniz yok. Erdoğan parayı kime verdiyse, para oradadır, o kaynak oradadır. Aynı paradır, para vardır, sadece verileceği yer değişecektir. Kalyon İnşaat’a değil, emekli Kadir Abi’ye gidecektir, Mehmet Cengiz’e değil asgari ücretli Mehmet Kardeşime gidecektir.

Buradan içimizdeki asgari ücretli kardeşlerime, asgari ücretli emekçi kardeşlerime el sallıyorum. Buradan sendikalı olmayan herkese sesleniyorum. En kötü sendika, sendikasızlıktan iyidir. En kötü örgütlenme, örgütsüzlükten iyidir. En cılız kalabalık, yalnızlıktan iyidir. Örgütlenin, örgütlenin, örgütlenin… Hepinizi sendikalı olmaya, sendikal mücadele ile hak aramaya davet ediyorum. Türkiye tarihinde, sendikalar tarihinde ömür vermiş, can vermiş tüm büyüklerimizi saygıyla, minnetle anıyor, bütün emekçi kardeşlerimi sendikalaşmaya davet ediyorum. İstifaya davet ettiğiniz hükümet, asgari ücreti sendikalarla konuşuyor. Oysa sendikalı işçide asgari ücret söz konusu olmaz. Toplu İş Sözleşmesi, asgari ücretin üzerinde bağıtlanır, üzerinde imzalanır.

Ama 1970’lerde işçilerin yüzde 75’i, dört işçiden üçü sendikalıyken bugün maalesef bu rakam fiilen yüzde 14,75 durumundadır. Bu, resmi ve gerçek rakamdır. Ancak yarısı kamuda çalışan işçilere ait. Yani özel sektör sendikalı işçilerin yüzde 7’sidir. Türkiye’de işçilerin yüzde 14,5’i sendikalıyken, grevli ve toplu sözleşme hakkından yararlanan sadece yüzde 9’dur. Bunun da yarısı özel sektördür. Yani Türkiye’de 100 işçiden sadece 4,5 tanesi grevli ve toplu sözleşmeli sendika hakkına sahipken, grevli toplu sözleşme yapabiliyorken, yüzde 95’i bu haktan mahrumdur. İşte bizim esas sorunumuz, bu iktidarın esas hoşuna giden de budur. Buradan bir kez daha işçilere sendikalara üye olmaları çağrısında bulunurken, sendikalara da üretimden gelen güçlerini kullanma bu iktidara bu yılı dar etmeye davet ediyorum.

Sözün sonuna gelirken, dün bir kez daha Sayın Erdoğan çıkmış şöyle söylüyor: ‘Biz asgari ücretliyi enflasyona ezdirmedik.’ Erdoğan, hangi enflasyona ezdirmediniz? TÜİK’in enflasyonu dahi yüzde 50, verdiğiniz zam yüzde 30. Diyorlar ki, ‘Asgari ücrete zam yaparsak enflasyon artar.’ Bu koca bir yalan. Koca 2024 yılı boyunca asgari ücrete bir kuruş zam yapmadın, yine yüzde 50 enflasyon yaptın. O da senin kendi hesabına göre… Bakın 2002 yılında bu iktidar geldiğinde, bir asgari ücret yedi çeyrek altın alıyordu. Hesap ortada: Asgari ücret 184 liraydı, çeyrek altın 27 liraydı ve yedi çeyrek altın alıyordu.

Geçen sene ocak ayında verdiği 17 bin 2 lira asgari ücret beş çeyrek altın alıyordu ve o verdiği asgari ücret, bu ay aralık ayında ancak üç çeyrek altın alabiliyor. Yani AKP iktidarı boyunca yedi çeyrek altından üç çeyrek altına gerilemiş durumdayız. İlan edilen asgari ücret; 22 bin lira, ocak ayının sonunda alınacak. O zaman kim bilir altın kaç lira olacak? Ama hiç değişmese bugün verdiği maaş, bugünkü altın fiyatıyla 4,5 çeyrek altın. Geçen seneki beğenmediğimiz 17 bin lira, beş çeyrek altın alıyorken bugün verdiği asgari ücret, şimdiki altın fiyatıyla bile 4,5’ta. Şimdiden, bir ay öncesinden yarım çeyrek altın cebinizden çekip alınmış. Yani 2 bin 500 lira. Aynen demin söylediğim gibi… 7 bin lira alımda kayıp, 5 bin lira zam, 2 bin lira ilk günden kayıp var. Bir yıl boyunca da bunu sürdürmeye çalışacaklar.

Erdoğan, çeyrek altın hesabına kızıyor, ‘Altınla mı hesaplanıyor? Altın mı yiyorlar?’ diyor. Yiyemiyorlar ama bir dönüp bakmak lazım… Ocak 2024’te verilen 17 bin 2 lira, kilosu 300 lira olan dana kıymadan 57 kilo alıyordu. Bugün verdiği para, 37 kilo dana kıyma alabiliyor. Dana kıymanın kilosu 590 lira. Bunu söylediğimde itiraz eden de oluyor. 650 lira diyen var, 700 lira diyen var. Geçen sene 57 kilo dana kıyma, bugün 37 kilo dana kıyma. Yani ‘Altın mı yiyorlar?’ diyene, ‘Niye altın hesabı yapıyorsun?’ diyene çok daha kötü dana kıyma hesabı ortada. Ayrıca Ocak 2024’te 17 bin lira, bin 700 tane simit alırken bugün verdiği asgari ücret, bin 470 tane simit alıyor. Biz asgari ücrete yüzde 76-77 zamla 30 bin lira önerirken bile utandık, yüzümüz kızardı.

‘Evet, makuliyeti kaçırmayalım ama 30 bin lira ile geçim mi olur?’ dedik ama Erdoğan 22 bin lirayı sizlere layık gördü. Cumhuriyet Halk Partisi olarak sadece asgari ücrete zammı değil, küçük esnafı bu artıştan koruyacak 8 bin lira işçi başına desteği, KOBİ’leri bu artıştan koruyacak 5 bin lira işçi başına desteği de birlikte önermiştik. Ama iktidar at gözlüğü takmış, öyle bakıyor. Sadece zengine bakıyor, sadece parası olana bakıyor. Garibana, işsize, çalışana, emekliye, öğrenciye hayatı dar ediyor. Bu nedenle de halkın karşısına çıkamıyor. Buradan Tandoğan Meydanı’na soruyorum: Erdoğan çarşıya çıkabiliyor mu? Pazara gidebiliyor mu? Sokakta yürüyebiliyor mu? Orada asgari ücreti savunabiliyor mu? Emekliye gelip de ‘Geçinebiliyor musun?’ diye sorabiliyor mu? Ama ne diyor, ‘Şam’ı fethettim’ diyor. Erdoğan, Şam’ı fethetmeyi bırak, yurda dön. Emeklinin ve emekçinin fethedebiliyorsan gönlünü fethet.

Ama sen o gönülden çoktan düştün, vatandaşın gözünden çoktan düştün. Erdoğan kendi Türkiye sınırlarında ama aklı maalesef Suriye’de. Artık Türkiye’nin gerçeklerine dönmesi lazım ama ‘Dön’ diyemiyorum. Bu sorunlara çözüm bulması lazım. Asla ona ‘Bunları çöz’ demiyorum. Çünkü o, bu meydandan taraf olmadığını gösterdi. Ona ‘Kendine gel’ demiyorum. Çünkü kendisi o tarafta olduğunu gösterdi. Ona sadece ‘Yoldan çekil, önümüzden çekil. Bu emeklinin, bu asgari ücretlinin hayatını karartıyorsun, artık gölge etme ve çekil. Artık buraya gel, sandığa gel, karşımıza gel, bu millete hesap ver’ diyorum.

“Hep beraber başaracağız, söz veriyorum, başaracağız”

Erdoğan’a ‘Sorunu çöz’ demiyoruz. Çözmüyor, çözemiyor, çözemeyecek. Ama çözüm burada, çözüm meydanda, çözüm hak aramakta. Çözüm hakkımızı hep beraber almakta. Millet burada, işçi burada, emekli burada, esnaf burada, memur burada. Ve bu meydandan Türkiye’ye sesleniyoruz, böyle olursa, Tandoğan‘lar dolarsa, şehirlerde miting meydanları dolarsa, 10 binler 100 binlere, 100 binler milyonlara çıkarsa, sizin hakkınızı yiyenler orada oturamayacaklar. Bundan sonra meydan meydan dolmaya, hep birlikte taşmaya, hakkımızı almaya var mıyız? Var mısınız?

Tayyip Bey ‘Muhalefetin sırtında küfe yok’ diyor. Doğru. Millet maalesef o onurlu küfeyi taşıma yükünü sana verdi. Ama yapamadın, yapmadın, milleti yük gördün. Onların sorununu çözmedin. Oy alırken onlara gittin, seçimden sonra sırtını döndün. Öyle olunca artık bu milletin senden bir umudu kalmamıştır. Ama biz hem Cumhuriyet Halk Partisi olarak, tek başımıza değil bütün muhalefeti hep birlikte kucaklayarak, biz bu küfeyi sırtlanmaya ve bu sorunu çözmeye, işte bu yüzleri güldürmeye varız. Erdoğan’ı göndermeye, halkın iktidarını kurmaya var mısınız? Var mısınız? Hep beraber başaracağız, söz veriyorum, başaracağız.

Sizler buradaki 10 binleri görüyor musunuz? Bir kuvvetli alkış yapalım, meydanlara sığmayanlara. Hep beraber hakkımızı almaya, hak yiyenleri yollamaya, hakkımızın vereceklere omuz vermeye var mısınız? Hep birlikte başaracağız. Meydan Tandoğan, bu tarafta meydanlara sığmayanları görüyor musunuz? Onlara da yürekten bir alkış yapalım. Yürekten bir alkış. Değerli tertip komitesi, ‘Yurttaş sesleniyor, hakkımızı alacağız’ dediniz, sesinizi duyanları, 100 binler olanları, bu meydanları dolduranları görüyor musunuz? Bu komite 2025 yılının büyük mücadelesinin ilk fişeğini ateşleyen komitedir. Hepsine yürekten teşekkür ediyoruz.

Bundan sonra asla yalnız yürümeyeceğiz, her zaman evden çıkarken bir komşuyu, işçi servisinde bir emekçiyi, sendikada bir yoldaşı, kahvede bir arkadaşı, tarlada bir komşuyu ikna edeceğiz. Gelirken onlarla birlikte geleceğiz. Sel olup akacağız, bu haksız rejimi değiştireceğiz, mutlaka sandığı getireceğiz, mutlaka bu iktidarı göndereceğiz. Kendisine açıkça söylemiştim. ‘Eğer bu sesi duyarsan geçim olur’ demiştim. Duymadı, geçim olmadı. 2025 yılı geçim yılı olmayacağı şimdiden belli. 2025’te bu emekli maaşıyla, bu asgari ücretle, yüzde 12-16 zam yapacakları emekli, memur emeklisinin, işçi emeklisinin maaşlarıyla 12 bin 500 lirayı yapmayı düşündükleri 14 bin lirayla 2025’te geçim olur mu, geçim olur mu?

‘Geçinemem’ diyenler, hükümetin bu bütçesine ‘hayır’ oyu verenler elini kaldırsın. Erdoğan sen bütçeyi Bahçeli ile geçirdin, ama bak 100 binler bu bütçeye ‘hayır’ diyor, ‘hayır’ diyor, ‘hayır’ diyor. İşte bu güzel evler halkın iktidarına kalkacak. Bu güzel eller halkın iktidarını kuracak. Bu güzel eller hakkını söke söke alacak. Hepinizi saygıyla selamlıyorum, kendinizi coşkuyla alkışlayın. Türkiye’nin kurtuluşu bu alkıştadır. Duyun bu sesi. Bu alkış, bir iktidarı gönderen, halkın iktidarını kuran alkıştır. Daha yüksek, daha, daha, daha. Hep birlikte iktidara, iktidara, iktidara. Hepinizi saygıyla selamlıyorum. Sağ olun, var olun.”

Paylaşın

Özgür Özel: Milli Gelirin Dörtte Üçünü Bir Mahalle Yiyor

CHP Parti Meclisi toplantısının açılışında konuşan Özgür Özel, “Avrupa Birliği’nde OECD ülkelerinde milli gelirin yüzde 55’i maaş olarak ödeniyor, ücretlilere ödeniyor. Çalışanlar milli gelirden yüzde 55 pay alıyor. Avrupa Birliği’nde yüzde 60 ila 70 arasında alıyor. Türkiye’de yüzde 25 alıyor. Böyle bir oran dünyanın hiçbir yerinde yok. Olan ülkeler Türkiye’den beter ülkeler” dedi ve ekledi:

“Bütün dünya ‘Ya bu kadar milli gelirimiz var, bir avuç insan yüzde 30’unu alıyor’ diye konuşup tartışırken biz bu haldeyiz, milli gelirin yüzde 75’ini bir avuç insan alıyor, buna susuyoruz. Yüzde 70 çalışanlar alıyor, Almanya’da sosyal demokratlar buna itiraz ediyor, çok daha yukarı çıkması lazım diye. Ama Türkiye’de dörtte birini ahaliye veriyorlar, dörtte üçünü bir mahalle adam yiyor. O yüzden bu düzeni kökünden değiştireceğiz. Ama bunu yapabilmek için mutlaka sokaklara çıkmak, hakkı beraber aramak lazım.”

Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) Genel Başkanı Özgür Özel, partisinin Parti Meclisi (PM) toplantısının açılışında konuştu. Özel, konuşmasında şunları söyledi:

“Suriye çok önemli bir gündem. 13 yıl önce Cumhuriyet Halk Partisi’nin yapmış olduğu tüm uyarılara ve 13 yıl boyunca her gün haklı çıkmasına rağmen birileri 13 yılın sonunda ortaya çıkan tablodan kendilerinin haklı, Cumhuriyet Halk Partisi’nin haksız çıktığını iddia ediyor. Tablo şu; Türkiye’de 4,5 milyon sığınmacı yaşıyor, 900 bin Suriyeli bebek doğdu, 283 şehit verdik ve bugüne kadar bize maliyeti 200 milyar dolar. O 200 milyar dolar, bütün emeklilere hak ettikleri maaşı 100 yıl verecek kadar para, bir yıl verecek kadar paranın 100 katı ve maliyetin büyüğü şimdi geliyor. Bundan sonra daha büyük maliyetlerle karşılaşacağız.

Biz Suriye’nin toprak bütünlüğünü savunan, Suriye’de demokratik bir rejim inşasını savunan, bu demokrasinin Suriye’de Kürtleri de Türkmenleri de Arapları da Alevileri de Sünnileri de kucaklamasını savunan, Türk Silahlı Kuvvetleri’nin artık bir askerinin daha burnunun kanamaması gerektiğini hatırlatan ve Türkiye’deki sığınmacıları bir an önce ülkelerine göndermenin takviminin planlanmasını savunan bir çizgideyiz. Bu takvim içinde çok paraya ihtiyaç olacak. Cumhuriyet Halk Partisi olarak, mensubu olduğumuz uluslararası kuruluşlar ve sözümüzün geçtiği her yerde bu konuya katkı sağlamaya hazırız. Çünkü hem Avrupa hem dünya, bu sığınmacı meselesi için elini taşın altına koymaya değil ama elini cebine atmaya hazır.

Maalesef 2024’ün en kötü fotoğrafı; Von der Leyen’in Erdoğan’la Türkiye’de çektirdiği fotoğraftır. Geçmiş karşımıza ‘1 milyar euro daha verelim de sığınmacılar burada kalmaya devam etsinler’ diyorlar. Kendileri, ‘Kapıları kapadık, artık başvuru almayacağız. Türkiye’ye gelen gelsin, kalan kalsın’ diyorlar. Maalesef bizimki de çıkmış, o lafı söyledikten sonra ona orada dönüp de bir şey söyleyeceğine… Resmen ‘6 milyar vermiştik. Bu kadar sığınmacıyı başınıza dert etmiştik’ yerine 1 milyarı daha atıyor böyle oradan, önüne atıyor Erdoğan’ın. Bundan ben utanıyorum, biz utanıyoruz, Erdoğan utanmıyor.

Bundan sonrasıyla ilgili bir daha söylüyorum. Elini taşın altına sokmayan dünya, elini cebine sokmaya hazır ve burada 1 milyara fit olmak gibi işler değil Suriye’nin hızla askeri istikrarını, siyasi istikrarını sağlayıp, ekonomik istikrarı için orada ne yapılması gerekiyorsa dünya ile başta Avrupa Birliği ile birlikte yapmak lazım. Biz işin bu kısmına katkı vermeye, umulanın çok ötesinde katkı vermeye hazırız. Cumhuriyet Halk Partisi iktidarda olsa ekonomiyi nasıl yöneteceğini de biliyor, Suriye göç sorununu nasıl yöneteceğini de biliyor.

Dünyadaki bütün temaslarımızda da aslında bizim önerimizin dört başı mamur tekliflerimizin karşılık bulduğu ama Türkiye’den böyle taleplerin değil de bildiğiniz koyun pazarlıklarının geldiği görülüyor. Çünkü Erdoğan diyor ki, ‘Bunlar geldiler. Biz ensar, muhacir ilişkisindeyiz.’ Maalesef öyle bir şey diyor ki bu dini bir şeydir; ‘Peygamber Efendimize sahip çıkan Medineliler gibiyiz biz’ diyor. Oysa ki Bulgaristan’dan Bulgaristan Türkleri gelirken, soydaşlarımız gelirken, canımız ciğerimiz, akrabamız gelirken, Özal’a diyordu ki ‘Asgari ücretle millet geçinemiyor. İnsanlar karısını, kızını satıyor.’ Bu lafı sokakta adam söylese ağzına vururlar.

Bu lafı edebilmişti ya. ‘Sen bunlara neyinle bakacaksın’ diyordu. Bulgaristan’dan gelen akrabalarımıza bunu söyleyen, Suriye’den gelenler için ‘Giden gider, kalanların başımızın üstünde yeri var’ diyor. Erdoğan’ın başının üstünde oturanlar, Türkiye’deki insanların aşının ve işinin üstünde oturuyorlar. Bunu bir kez daha hatırlatıyoruz. Suriye meselesine dair söyleyeceğim son söz de şudur ki; orada o ceket giydirdiğiniz, kravat taktırdığınız kişi, bir kişi. Ama Suriye’de dünyanın dört bir yanından gitmiş cihatçılar var, 100’den fazla ülkeden gitmiş gözü dönmüşler var. Kafa kesiyor adamlar.

O adamlar İdlib’de duruyordu, TSK da onları orada hem koruyordu hem tutuyordu. Şimdi onlar bütün Suriye’ye dağıldılar. Olmadık görüntüler, olmadık saldırılar oluyor. İç savaşı tetikleyecek işler oluyor. Lazkiye’de bir saldırı, soykırım endişesi var. Burada silahlı kuvvetlerimiz eğer Suriye’de bir varlık gösteriyorsa bu varlığı en çok da Lazkiye’deki Arap Alevilerine karşı o selefi grupların yapabileceği saldırılar noktasında sadece o bir kravatlıya bir şey söyleyerek değil, gerçekten gerekli tedbirleri alarak yapmaları lazım. Hatay’da başta olmak üzere orada yaşayan insanların dünya kadar akrabası var. Her gün telefonda ağlayan akrabalar ile konuşuyoruz biz hepimiz. Bu konuya da bir kez daha dikkat çekmek istiyorum.

“CHP 47 yıl sonra birinci parti oldu”

Bir yandan da şunu hatırlatmak istiyorum: Erdoğan, Türkiye’deki yoksullara sürekli şunu söylüyor; ‘Evet açsın, yoksulsun, işsizsin, güvencesizsin ama tehlike büyük birazcık daha sabretmelisin.’ Sürekli sabır telkin ediyor. ‘Ve benim arkama geçmelisin. Yoksa…’ İşte o tehlike dediği; ‘Cumhuriyet Halk Partisi gelecek su faturalarını Ankara’da DHKP-C dağıtacak. İstanbul’da İSPARK’ı PKK’ya verecekler.’ Şimdi millet, Ankara ve İstanbul’dan hareketle, önce bunun koca bir yalan olduğunu, sonra ‘Vatanı böldürecekler’ dedikleri CHP’nin bu ülkenin Türkiye ittifakıyla birliğinin, beraberliğinin sembolü olduğunu, bir zamanlar Özal’ın birleştirdiği dört eğilim, bir zamanlar Tayyip Erdoğan’ın ‘Partimde herkes var’ diyen, hatta ‘Sosyalist Enternasyonal’e CHP’yi değil bizi alın, solcular da var’ diyecek noktadaki Tayyip Erdoğan’ın o hayallerini CHP’nin sandıkta gerçekleştirdiğini gördüler.

CHP, sosyal demokratla muhafazakar demokratları, milliyetçi demokratları, Kürt demokratları hep birlikte kucaklayan, sahiplenen, hepsinden birden oy alabilen, onlarla birlikte yerelde iktidar olabilen bir yapı olduğunu 31 Mart’ta gösterdi. 47 yıl sonra birinci parti oldu. 22 yıllık AK Parti iktidarına ilk yenilgisini yaşattı. Türkiye’nin yüzde 65’ini, ekonomisinin yüzde 80’ini de CHP yönetiyor. Şimdi gelinen bu noktada artık o ‘Ülkeyi böler’ denenlerin Türkiye’yi kucakladığını, birleştirdiğini, birlikte bir iktidar kurabildiklerini gördükleri gibi yedi aydır da çok iyi yönettiklerini, belediyelerden memnuniyetin böyle tırmandığını Türkiye gördü, Erdoğan da gördü.

Belediyelerimizi silkeleme, para vermeme, hizmetlerini durdurma çabası bundan. Ama tabii ki gidip metronun vagonunun durduramadığından, tabii ki gidip de belediyenin çöp arabasının önüne yatamadığından, imkanı olsa onu yapacak… Millet, gün geldi onun için tankın önüne yattı. O, tankın önüne yatan aziz milletin aldığı hizmetlerin önüne yatmaya çalışıyor sırf siyasi ikbal uğruna. Nakit paraya çullanıyor. Nakit para niye var? Sosyal yardım yapmak için var. O hesaplarda o paralar sosyal yardım için var. Aş için var, aşevi için var, yoksula et vermek için var. Yoksulun çocuğunun beslenme çantasını doldurmak için var. Kırtasiye yardımı için var. Ama o paralara çöküyor.

Engel olamayacak. Çıldırmasının sebebi, anketteki memnuniyet oranımız yüzde 58. Seçildiğinden geride olan, 250’ye yakın belediyede geride olan bir elin parmaklarından az küçük küçük belediyeler var. 244 belediye seçildiğinden ileride sonuç almış. Ortalama memnuniyet; yüzde 58, buna çıldırıyor. ‘Tehlike büyük, onlar gelirler’ demiyor. Millet, ‘Keşke gelseler’ diyor çünkü. ‘Vatanı böldürecekler’ diyemiyor, ‘Ee Türkiye ittfakı bunlar’ diyorlar. ‘Ay yıldızlı al bayraktan almış rengini. Türkiye ittifakı’ diyorlar. ‘Hepimizi kucakladılar. Seçtik, insan ayırmıyorlar’ diyor. ‘Oy vermedim ama kapımı çalıyor. Hizmet veriyor, destek veriyor’ diyor. ‘Oğluma okulda suyu bedava veriyor hiç değilse, seninkiler 15 liraya sattırıyor’ diyor.

Bunu da diyemeyince; ‘Efendim açsın, yoksulsun, işsizsin ama zafer büyük buna sevinmelisin’. Nasıl yani? ‘Zafer büyük.’ Nerede? ‘Suriye’de.’ Ne oldu? ‘13 yıl berbat şeyler oldu ama en sonunda benim düşmanım Esad gitti.’ Ne kurulacak? ‘O da belli değil.’ Belki de çok kötü şeyler olacak. ‘Ama zafer büyük, benimle buna sevinmelisin.’ Bir de dürtüyor yanındakileri, ‘Haydi haydi iyi anket gösterin.’ Maddi ve manevi mobbing uyguladığı birkaç firmanın yayınladığı anketleri dolaşıma sokmak için milyonlar harcıyor. Ama millet bakıyor, zafer – mafer gördüğü yok. Milletin gördüğü bir şey var. Oraya fetihe gidenler, zafere gidenler, ‘Zafer yaşattık diye sevinin’ diyenler, asgari ücretliye hezimeti yaşattılar. Asgari ücretli oranı, Türkiye’de yüzde 56. Yani biraz üstü alanlara baktığınızda yüzde 80’i etkileyen, herkesin maaşı asgari ücrete endeksli. Asgari ücrete 30 verince, bütün maaşlar asgari ücretin biraz üstünde alana da 30 veriyor. Hatta daha bile az veriyorlar. Öyle olunca sıkıntı büyük.

Çünkü daha az vermesi nereden belli? Yüzde 30-35-40 olan asgari ücretli oranı çıkmış, yüzde 57’ye. Asgari ücret canavarı git gide büyüyor. Belki bu asgari ücretle, asgari ücretli sayısı gelecek yıl yüzde 65’e çıkacak. Ücretlilerin yüzde 65’ine çıkacak. Büyük bir sıkıntı ve büyük bir perişanlık yarattılar. Biz bunu duyduktan sonra… Aslında üç aydır bu niyetlerini biliyorduk. Yani ‘Yüzde 50 enflasyon çıkacak, biz yüzde 25-30 zam verelim, hedef enflasyonu verelim.’ Niye? ‘Efendim asgari ücret enflasyonu yükseltir’ deyip, milleti kandırırız. Bu yalana kimse inanmadı. Merkez Bankası zaten çalışmış; bir puan asgari ücrete zam yaptığında, binde 0,7 etkisi oluyor. 10 binde 7 etkisi oluyor. Yani çok, çok düşük bir etkisi var. Kimse buna inanmadı. Ama bunlar asgari ücreti 22 bin 104 lira yapmak suretiyle milleti bir yıl daha büyük bir yoksulluğa, açlığa, perişanlığa mahkum ettiler.

Bunu duyduktan sonra öncelikle o gece TÜRK-İŞ o masaya gitmedi. 50 yıldır en çok üyesi olan sendikaya açık olan o masaya. Çünkü işverenle devlet anlaşmış, dediği asgari ücreti dayatıyor. Ertesi gün de bu görüşmelerden bundan sonra tamamen çekilme kararı aldı. Hiç katılmayacağını açıkladı. Bunu çok olumlu bulduğumuzu ifade etmek isterim. Hemen MYK’mızı topladık, hemen Meclis Grubumuzu bu salonda Meclis’e gitmeyip ‘Madem asgari ücret 30, altında yokuz’ diyoruz, ‘Bugün Meclis’te yokuz, bu işi konuşuyoruz’ dedik ve buraya geldik. Sonra benim de dahil olduğum milletvekili grubumuz Ankara’da onlarca merkeze dağıldık ve binlerce kişiyle o gün ilk teması kurduk. Ardından da TÜRK-İŞ’i, HAK-İŞ’i ve zoom toplantısıyla da DİSK’i ziyaret ederek, kurmaylarımızla birlikte bu meseleyi konuştuk.

Yarın yapılacak olan bir miting vardı. O mitinge biz partimiz adına katılım gösterecektik ama kitlesel katılım göstermeye karar verdik. Sendikalar da üyelerinin haklarının savunulacağı böyle bir mitinge destek vereceklerini ifade ettiler. Biz yarın saat 13.00’te Tandoğan Meydanı’nda olacağız, bu asgari ücreti protesto etmek için, 100 kişiden 56’sına sefalet ücreti veren, sefalet ücretinin üzerindeki tüm ücretleri de asgari ücrete mahkum etmeye niyetlenmiş olan bu sefalet ücretini protesto etmek için. Ama pazarda bir şey gördük. Asgari ücret, sadece asgari ücretliyi kahretmedi. Teyzeyi gördüm ‘12 bin 500 lira en düşük emekli maaşı alıyorum, asgari ücretliye ‘Bunu yapan bize ne yapacak, anladım’ dedi. ‘Bize ne yapmaz’ dedi, ‘Perişan edecek bizi’ dedi. ‘Ayda bir kez et alıyorum, onu da sizin belediye veriyor’ dedi. O teyze, emekliler, son derece öfkeli ve son derece endişeli.

Memur emeklisi, işçi emeklisi, ‘Yüzde 12, yüzde 16 zam geliyor, bir düzenleme yapılmayacağı, bir artırım yapılmayacağı belli, bizi de perişan edecekler’ diyor. Tepkili. Pazar esnafı tepkili, sokak esnafı tepkili. Ben Ankara’daki herkese şunu söylüyorum: ‘Ne kadar tepkili olursanız olun, tepkiniz içinizde, evinizde, arkadaşınızla konuşurken oluyorsa bunlar başınıza gelmeye devam edecek. Onun için yarın o tepkileri göstermeye tüm Ankaralıları ve Ankara’ya ulaşabilme durumu olan herkesi saat 13.00’te Tandoğan Meydanı’nda bu sefalet ücretine ve krizin yükünü yoksulların, emeklilerin, emekçilerin sırtına bırakan bu politikalara itiraz etmeye, ses yükseltmeye davet ediyorum.

Asgari ücret Türkiye’de yüzde 56’larda-57’lerde çalışanların. Avrupa’da bu rakam yüzde 9, Almanya’da yüzde 6. Bu ücretten de hemen kopup uzaklaşıyorlar bir yıl kıdem aldıktan sonra. Ama Türkiye’de gitgide artıyor bu. Bir sanayi ticaret odası başkanının da ‘Sayın Erdoğan’ın verdiği rakama hepimiz uyalım’ dediğini duyduk. Kendinin adını not ettik. Çünkü diyor ki, ‘Erdoğan emekçileri ezmek için işaret fişeğini attı, hepimiz ona uyalım’ diyor. Buradan onun seslendiği herkese sesleniyorum, kendisiyle bir işim yok. Buna uyanlar, karşısında bizi bulur. Emekçinin hakkını vereni, sonuna kadar savunacağız.

Ama emekçiyi sefalet ücretine mahkum edeni, hele hele beyaz yakalıyı, gri yakalıyı, mavi yakalıyı, asgari ücretin üstünde maaş alanları, asgari ücrete mahkum etmeye kalkanlara, Erdoğan’ın yaptığı zammı yapıp yüksek zam yapmamak için organize olanlara şunu söyleyeceğim: ‘Bunu yapmayanlar bu meseleden olumlu ayrışacaklar. Bunu yapanlar karşısında tüketimden gelen gücünü kullanan Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlarını görecekler. İlan edeceğiz teker teker. Nasıl yemeğin içine at eti karıştıranlar ilan ediliyorsa, Erdoğan’ın yaptığını fırsat bilip emekçiyi ezeni, çalışanları ezeni ifşa edeceğiz ve tüketimden gelen gücümüzü kullanacağız. Bu konuda 1 Ocak olduğunda ilan edeceğiniz zamları yaparken Cumhuriyet Halk Partisi’nin ve Türkiye Cumhuriyeti’nin onurlu vatandaşlarının bunu izlediğini ve buna göre tavır ve tutum içinde olacaklarını hatırlatmak istiyorum.

Avrupa Birliği’nde OECD ülkelerinde milli gelirin yüzde 55’i maaş olarak ödeniyor, ücretlilere ödeniyor. Çalışanlar milli gelirden yüzde 55 pay alıyor. Avrupa Birliği’nde yüzde 60 ila 70 arasında alıyor. Türkiye’de yüzde 25 alıyor. Böyle bir oran dünyanın hiçbir yerinde yok. Olan ülkeler Türkiye’den beter ülkeler. Bütün dünya ‘Ya bu kadar milli gelirimiz var, bir avuç insan yüzde 30’unu alıyor’ diye konuşup tartışırken biz bu haldeyiz, milli gelirin yüzde 75’ini bir avuç insan alıyor, buna susuyoruz. Yüzde 70 çalışanlar alıyor, Almanya’da sosyal demokratlar buna itiraz ediyor, çok daha yukarı çıkması lazım diye. Ama Türkiye’de dörtte birini ahaliye veriyorlar, dörtte üçünü bir mahalle adam yiyor. O yüzden bu düzeni kökünden değiştireceğiz. Ama bunu yapabilmek için mutlaka sokaklara çıkmak, hakkı beraber aramak lazım.

Verdiği asgari ücret, kendi gelmeden önce 7 çeyrek altın alırken geçen sene verdiği 17 bin 2 liralık asgari ücret, ilk ay 5 çeyrek altın alırken şu anda 3.5 çeyrek altına düşmüşken verdiği asgari ücret, altın fiyatı 1 Ocak’ta aynı kalırsa sadece 4.5 çeyrek altın alacak. Yani yarım çeyrek altın. 2 bin 500 lira geçen seneye göre bile emekçinin cebinden çalan bir fiyat ilan ettiler. 17 bin lira bugün 10 bin liranın alım gücüne düşmüş, verildiği güne göre. 5 bin lira zam yaparak 22 bin lira yapıp fiilen 2 bin lira emekçiden para alıyor. İlk kez Türkiye’de asgari ücret ilan edilirken çalışanlar devlete para veriyorlar. Yılbaşında zam alacağına cebinden devlete para veriyor.

Geçen sene 57 kilo dana kıyma alan asgari ücret, 17 bin 2 lira. Dana kıyma Ocak ayında zamlanmasa bile 37 kilo alabilecek. 20 kilo dana kıyma parası eksik veriyor. Bin 700 simit alabilirken, bin 470 simit alabilecek. 230 tane simidin parasını eksik veriyor. Ve biz bunları söylerken çalışan memurların, emekli memurların, emekli işçilerin alacakları zammın belirlenmesinde temel kurum olan TÜİK, istatistik kurumu doğru veri verse millet doğru zam alacak. Ama bu sene onun da altında, onun verisininin de altına indiler. İşi gücü bırakmış bana laf yetiştirmekle uğraşıyor, iki sayfa. Neden biliyor musunuz? Geçen gün dedim ki ‘Ya TÜİK’inki 50, verilen 30, gerçek enflasyon yüzde 78. Çünkü bu asgari ücret. Asgari ücretli ne harcar? Kira harcar, boğazına harcar, elektrik, su harcar.

“‘Pinpon topu yok, yalandır’ diyen adamın sepetinde futbol topu var”

Başka ne harcayacak? Alabilirse çocuğuna giyim alır, ona para harcar. Başka şeye para mı var? Asgari ücretli pinpon topu mu yiyor’ dedim. Açıklama yapmış, ‘Sepetimizde pinpon topu yok.’ Ben dedim ‘Vardı ya.’ Arkadaşlar dediler ki ‘Bu değişiyor birkaç yıl önce değişti.’ ‘Sepetimizde pinpon topu yok, bu durum yalandır’ diye açıklama yapıyor. Ben meramımı anlatmış mıyım? Anlatmışım. Sepette ne varmış pinpon topu çıkmış? Futbol topu varmış. Anneannem olsa ‘Hasbinallah’ diyecek. Ya böyle bir şey olabilir mi, böyle bir şey olabilir mi? ‘Pinpon topu yok, yalandır’ diyen adamın sepetinde futbol topu var.

Davlumbaz var, otel ücreti var, şans oyunları var. Bunları mı yiyor asgari ücretli? Otel ücretinden hesap yapıyorsun, asgari ücretliye verilecek zamma etki edeceksin. Emekliye verilecek zamma etki ediyorsun, çalışan memura verilecek zamma etki ediyorsun. Futbol topunu koymuş. Ben özür diliyorum Türkiye İstatistik Kurumu’ndan, pinpon topu yemiyorlar, çok doğru yapmışsınız futbol topu yiyorlar çünkü! Ben bu kadar saçma, bu kadar lüzumsuz… Ha şu olsa vallahi mahcup olurdum. Listeyi yayınlıyorlar ya, açsak baksak o listede asgari ücretlinin temel harcamaları olsaydı vallahi derdim ki ‘Ben hakkını yemişim TÜİK’in. Davlumbaz var ya, davlumbaz. İnsan okuyunca neydi bu davlumbaz diyor.

Biz bir kez daha önerimizi revize ederek ifade ediyoruz. ‘Asgari ücret 30 bin lira olsun’ dedik, ‘6 bin lira da 30 bin lira asgari ücret olunca 1 milyar lira fazladan prim tahsilatı yapacaksın, bunun dörtte birini, üçte birini ver, asgari ücretli başına 6 bin lira teşvik ver, SGK prim desteği ver’ dedik. O prim desteği 700’dü, bin lira yapmış onu. Şimdi bir daha söylüyorum, zaten tahsil ettiğin pirim 1 milyar artacak. 8 bin lira ver prim desteğini, asgari ücreti 22 binden 30’a çıkar, elbette alan açısından 30, veren açısından 22 net asgari ücret üzerinden olsun. Asgari ücretin de maliyeti ‘Efendim işte şimdi olunca 30 oluyormuş, öyle olunca 40 oluyormuş.’ Hiç olmazsa 7 bin lira daha indirim sağlamış olursun, bu asgari ücreti ödeyecek olan küçük esnafa, KOBİ‘ye. Cebinden de bir şey çıkmış olmaz.

Ama bunun açıklamasını fırsata çeviren zenginlerin cebine parası kalsın diye bu tip bir yaklaşımdan uzak duruyor. Asgari ücretli başına bir ila 10 işçi çalışanlarda 8 bin lira, 10-50 işçi arasında çalışanlarda 5 bin lira, 50-100 arasında çalışanlarda 4 bin lira gibi bir kademelendirme ile tahsil edeceği primin yarısını vererek bile bunu sağlayabiliyorlar. Bunu hızla hayata geçirmeleri konusunda kendilerini uyarıyorum. Son bir kez şu çağrıyı yaparak bitirmek isterim. Biz yarın Tandoğan Meydanı’nda saat 13’te sivil toplum örgütlerinin yapmış olduğu, 66 örgüt olarak başlayıp, 167 örgütün katılımına son üç günde hızla çıkmış olan sivil inisiyatife destek vererek o miting meydanına gideceğiz.

Düzenleyiciler bize de konuşma imkanı verdiler. Mitingte konuşma yapacağım. O mitingde sözümüze değer veren herkesi, sadece Cumhuriyet Halk Partilileri değil, ‘Asgari ücretle geçinilemiyor, bu maaşlarla emekliler geçinemiyor’ diyen herkesi, asgari ücretlileri, emeklileri ve itiraz eden herkesi, bütün esnafları, bütün çiftçileri davet ediyoruz. Yarın o meydandan sesi yükseltip mücadelenin ateşini yakacağız. 2025 yılını, hakkı yenenlerin hakkını yiyenlerden hesap soracağı, mücadele edeceği; martta asgari ücrete zam alabilmek için mücadele edeceği, temmuz zammı için mücadele edeceği, üretimden gelen güçlerini kullanan işçiler sendikaları ile birlikte bunu ortaya koyduklarında Türkiye’de bütün akışın değişeceği bir 2025’i umut ediyoruz.

Biz Cumhuriyet Halk Partisi olarak, ‘Geçim olmazsa seçim olur’ demiştik. Geçim olmayacağı açık. Seçim olur mu? Bütün gücümüzle bastıracağız, bütün gücümüzle erken seçime zorlamak için mücadele edeceğiz. Bu mücadelenin sonunda seçim olursa kurtuluş hemen olacak. Yok direnirlerse; seçimin olduğu gün olacak. Ama ben bütün emeklilerin, bütün emekçilerin, bütün yoksulların bu iktidarın ezdiği herkesin isterse 2025 yılında asla ve asla sandıktan kaçamayacaklarına, sonra da artık gelirin dörtte birinin herkese, dörtte üçünün zenginlere kaldığı bu düzeni değiştireceğimize yürekten inanıyorum.

Bunun için mücadele etmek için Cumhuriyet Halk Partisi’nin 1,5 milyonun üzerindeki her üyesi mücadeleye hazırdır. 83 milyon vatandaşımızı; sağcısıyla solcusuyla, Kürdüyle Türküyle, Alevisiyle Sünnisiyle bu toplumun tüm kesimlerini kendisini hangi siyasi görüşe ait hissediyor olursa olsun esas aidiyetinin onurlu bir yaşam talep etmek olan, çocuklarının geleceğini talep etmek olan, kendi hakkının, kendi rızkının başkalarına yediriliyor olmasına itirazı olan herkesi bu iktidarı değiştirmek için mücadeleye davet ediyorum. Hep birlikte çalışacağız, hep birlikte kazanacağız. Halk kazanacak, millet kazanacak, Türkiye kazanacak. Hep beraber başaracağız. Hepinizi saygıyla selamlıyorum. Sağ olun, var olun.”

Paylaşın

CHP Lideri Özel: Asgari Ücrete Zam Değil İndirim Yaptılar

CHP Lideri Özgür Özel, asgari ücrete yapılan zammı eleştirerek, “11 ay önce verilen 17 bin 2 liralık asgari ücretin alım gücü, bugün 7 bin lira eriyerek 10 bin liranın altına indi. Yani o günkü paranın 10 bin lirası noktasına geldi” dedi ve ekledi:

“Geçtiğimiz akşam, iki gece önce asgari ücrete 5 bin lira zam verdiler. Yani 7 bin lira kaybedilmiş asgari ücrete 5 bin lira zam verirken belki de Cumhuriyet tarihinde ilk kez asgari ücrete zam değil, indirim yaptılar, fiili şekilde.”

Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) Genel Başkanı Özgür Özel, bugün Doğan Taşdelen Çağdaş Sanatlar Merkezi’nde düzenlenen Türkiye Ormancılar Derneği’nin 100’üncü Yıl Sempozyumu’na katıldı. Burada konuşma yapan Özel, asgari ücrete yapılan zammı eleştirerek şunları kaydetti:

“Bu ülkede alın teri ile emeğiyle çalışan kim varsa zorda. Hükümet 2025 yılının asgari ücretini bir oldu bittiye getirerek geçtiğimiz günlerde açıkladı. Asgari ücret meselesi aslında Türkiye’de bir temel ücret meselesi. Asgari ücret bütün Avrupa’da şöyledir. Aldığınız, işe girdiğiniz yıl aldığınız, bir yıllık kıdemle birlikte hızla uzaklaştınız bir ücrettir. Avrupa ortalaması emekçilerin yüzde 9’unun asgari ücret aldığını gösteriyor. Almanya’da 100 işçiden altısı asgari ücret alıyor 94’ü daha üzerinde ücretler alıyor.

Ama Türkiye’de bu rakam yüzde 57 noktasında. 100 kişiden 57’si asgari ücret alıyor ve ücretlerin yüzde 87’si asgari ücretten doğrudan etkileniyor çünkü asgari ücret hemen üstünde ya da biraz üstünde maaşlar yüzde 87’ye denk geliyor ve asgari ücrete yapılan zam, o maaşlara da yapılacak zam oranını belirliyor. 11 ay önce verilen 17 bin 2 liralık asgari ücretin alım gücü, bugün 7 bin lira eriyerek 10 bin liranın altına indi. Yani o günkü paranın 10 bin lirası noktasına geldi. Geçtiğimiz akşam, iki gece önce asgari ücrete 5 bin lira zam verdiler.

Yani 7 bin lira kaybedilmiş asgari ücrete 5 bin lira zam verirken belki de Cumhuriyet tarihinde ilk kez asgari ücrete zam değil, indirim yaptılar, fiili şekilde. Asgari ücretin yüzde 30 zam aldığı nokta aslında şöyle bir çirkin bir bakış açısından kaynaklanıyor. Diyorlar ki, ‘Asgari ücrete zam yaparsak enflasyon artar.’ Bunu Merkez Bankası çalışmış, asgari ücrete yüzde 1 zam yapınca enflasyon binde 0.7 artıyor. Yani enflasyonu artıran etmenler arasında asgari ücret zammı neredeyse yok denilecek noktada.

Zaten Türkiye gibi gelir dağılımının kötü olduğu ülkelerde anti enflasyonist politikalar beklenen sonuçları vermiyor. Neden? Çünkü sen istediğin kadar az maaş ver, alım gücünü düşür, asgari ücretli harcamasına kendi karar vermiyor ki. Kira ödüyor, elektrik ödüyor, su ödüyor, evladının doyurabilirse karnını doyuruyor, alabilirse üstüne giyecek bir şey alıyor, kırtasiyesini belediyeden bekliyor. Maalesef okula çocuk aç gidiyor, aç dönüyor. Eğer belediyelerin yaptığı Cumhuriyet Halk Partili belediyelerin yaptığı beslenme çantasına erişebiliyorsa ne ala, beslenme çantası var. Okula götürmeye çalıştığımız üç kap sıcak yemeğe de AK Parti ‘CHP bunları yapınca milletin gönlüne giriyor. Seçimleri bu sayede de kazanıyor’ diyerek silkeleme mantığı içinde mani olunuyor.

Şimdi bu mantıkla diyorlar ki, ‘Asgari ücrete enflasyon oranında zam yapmayalım.’ Bugüne kadar Recep Tayyip Erdoğan ‘Enflasyona ezdirmedik’ diyordu. Bu sene çıkacak ve şöyle diyecek diye düşündük: ‘Ya bu enflasyon TÜİK’e göre yüzde 50, ama bana akıl verdiler hedef enflasyona göre zam yap. İlk kez bu sene yüzde 50 olmasına rağmen 30 verdim. İlk kez asgari ücretlimi ezdirdim, özür dilerim.’ Geçmişte de TÜİK oyunlarıyla enflasyon yüzde 120 iken 60 deyip enflasyona ezdiriyordu ama ‘TÜİK’e göre enflasyon oranında zam verdim’ deyip bu algıyı yönetebiliyordu.

Zaten yanlış olduğu nereden belli? Asgari ücret Tayyip Bey gelmeden önce 7 çeyrek altın alıyordu, bugün 3 çeyrek altın alıyor, 4 çeyrek altın kayıp. Enflasyona ezdirdiğinin, altına ezdirdiğinin, simite ezdirdiğinin, somun ekmek fiyatına ezdirdiğinin bütün örneklerini, bütün açıklığıyla ifade ediyoruz. Ama bu sefer TÜİK‘in, Tayyip Erdoğan’ı üzmeyen istatistik kurumunun rakamlarına göre dahi enflasyon, 48. Yüzde 30 verdiler ama çıktı maalesef ama yine ‘Ben enflasyona yine ezdirmedim’ dedi. Bu da bir çıplak gözle gördüğümüz, kulaklarımızla duyduğumuz en büyük aldatmaca.

Ayrıca bu salonu da, hepimizi çok ilgilendiren kritik bir rakamı paylaşmak istiyorum. OECD ülkelerinde ücretlilerin milli gelirden aldığı pay yüzde 50 ile 55 arasında. Biz de o OECD ülkeleri arasındayız, Meksika’dan sonra en kötü durumda olan biziz. Avrupa Birliği ülkelerinde yüzde 60 ile 70 arasında. Ücretlilerin aldığı pay. Türkiye’de bu oran sadece yüzde 25. Böyle bir ülke dünya üzerinde yok. Bir milli gelir var, ücretliler dörtte birini alıyor. Dörtte üçünü o ücretlileri çalıştıranlar, mülk sahipleri, servet sahipleri alıyor.

Avrupa Birliği raporlarında bu yüzde 70’i az buluyor. ‘Nasıl olur da hepimiz yüzde 70’ini alırız, birazı yüzde 30’unu alır’ diyor. Türkiye’de hepimiz yüzde 25’ini alıyoruz, o bir avuç yüzde 75’ini alıyor. Bunu görmek ve bunun üzerinde ciddi şekilde düşünmek gerekiyor. Son 15 yılda dolar milyoneri sayısının yükseldiği ülkeler listesinde Türkiye birinci sırada. Bütün göstergeler gerisin geriye giderken bir şeyde birinciyiz, dolar milyonerlerinin artış hızında Türkiye dünya birincisi olmuş durumda.

Ve tüm bunlarla birlikte sırf şu meseleyi hatırlatmak isterim çünkü basın çok yakından bu gündemi takip ediyor, bunun için buradalar. Sağ olsun Atamızın kurduğu yüzyıllık dernek gibi Atamızın kurduğu Anadolu Ajansı da inşallah konuşmanın bu kısmını değerlendirecek. Atatürk çünkü bu Ajansı cepheden haber versin diye kurdu, sağ olsun, o dönemde eksik olmasınlar rahmetle minnetle anıyoruz o görevi en layıkıyla hayata geçirdi Anadolu Ajansı. Şimdi de inşallah bu geçim cephesinden saray cephesine bu haberleri en hızlı geçmek üzere buraya da gelmişler, büyük minnettarlık duyuyorum kendilerine. Ocak 2024’te 17 bin lira asgari ücret verildi. O asgari ücret o gün 5 çeyrek altın alıyordu.

Bugün 22 bin liralık para 4.5 çeyrek altın alıyor, Anadolu Ajansı. Yani Tayyip Bey’e derseniz ‘Asgari ücrete zam yapıyorsunuz, ama yarım çeyrek altın kayıp, bugün çeyrek altın 5 bin liranın üzerinde yani 2 bin 500 lira her çalışanın cebinden, geçen sene Ocak ayına göre bile alıyorsunuz. Geçen sene Ocak ayında 17 bin lira asgari ücret, geçinilemeyecek bir ücretti. Açlık sınırının bin 600 lira hatta altındaydı. İtiraz ediyorduk. Ama bugün o asgari ücretten yarım çeyrek altın daha düşük asgari ücret teklif ediyorsunuz. Tayyip Bey’e şunu söyleyin, geçim cephesinden saray cephesine: Asgari ücret geçen sene 57 kilo dana kıyma alıyordu 1 Ocak günü.

Bugün teklif ettikleri asgari ücret 37 kilo dana kıyma alıyor. Dana kıyma açısından 20 kilo dana kıyma her emekçiden alınmış durumda. Tayyip Bey kıyma hesabını, altın hesabını sevmiyor, simit hesabı seviyor. Simit hesabında geçen sene 17 bin 2 lira, 1 Ocak tarihinde 10 liralık simitlerden bin 702 tane satın alıyordu. Bin 700 simit alıyordu. Bugün verdiği 22 bin lira bugün Ankara’da 15 liralık simitlerden bin 470 tane alıyor. 230 tane simit geçen seneki beğenilmeyen asgari ücrete göre, bugün daha kötü bir asgari ücret teklif ediyorsunuz.

Peki, biz ne teklif ediyoruz? Biz dedik ki, ‘Asgari ücret talebimiz 30, bunun altında yokuz’ dedik. Dün parlamentoda yoktuk. Oturduk, tartıştık, konuştuk. Sonra 100 milletvekili ile Ankara’ya dağıldık. Cumartesiden itibaren bütün Türkiye’ye dağılacağız. Ama oraya dağılmadan önce Cumartesi günü bir yerde varız. Önce 67-66 sivil toplum örgütünün çağrısı vardı. Daha sonra rakam artıyordu, iki gündür yaşananlarla 168 sivil toplum örgütüne çıktı, çağırıcı ve sözcü Sayın Şenal Sarıhan ben bir televizyon yayınındayken müjdeledi. ‘Yağmur gibi talep yağıyor, herkes bu mitingin çağırıcıları arasında girmek istiyor’ dedi.

Şu ana kadar 168 sivil toplum örgütü bir sivil inisiyatif diyor ki ‘Biz bu Cumartesi günü Tandoğan Meydanı’nda saat 13.00’da toplanacağız ve başta asgari ücret, düşük emekli maaşları, düşük memur maaşları, emekli memurların, emekli işçilerin maaşlarına yüzde 12 ve yüzde 16 yapılacak olan zamlar başta olmak üzere, bunu protesto edeceğiz’ diyorlar. Dün HAK-İŞ’e, TÜRK-İŞ’e, DİSK’e gittim. DİSK ile uzaktan bağlantıyla görüştük, onlar İstanbul’da olduğu için genel merkezleri. Sendikalar isyan ediyorlar, onlar da seslerini yükselteceklerini, bu sefalet ücretine bu dayatmaya teslim olmayacaklarını ifade ediyorlar.

“Erdoğan, 43 tane büyük müteahhidi düşünüyor”

Bu şartlar altında ben de sözümüze değer veren herkesi, şikâyet eden herkesi, statüsü, konumu ne olursa olsun ki bu iş memuru da emeklisini de işçiyi de emeklisini de, asgari ücretliyi de biraz üzerinde maaş alanı da veya beyaz yakalıyı da mavi yakalıyı da gri yakalıyı da ilgilendiren işsizleri, yoksulları zaten en yakından ilgilendiren bir mücadele alanındayız… Şikâyet etmeyi bırakalım, çünkü şikâyet etmek düzeltebilecek birisine yapılır. Bunların tercihi ortada. Siyaset öncelik belirleme işi. Sayın Erdoğan öncelik olarak Beşli Çete diye söylenen toplam 43 tane büyük müteahhidi düşünüyor.

Bunların 37 tanesi geçen sene sıfır lira vergi vermiş. Niye? ‘Dışarıdan kaynak buldum, faizini ödüyorum. Yeni proje aldım onun için hazırlık yapıyorum, masrafım çok.’ Sıfır lira, sıfır matrah ödemişler. Büyük otoyolları yapan, köprüleri yapan, yeraltı geçitlerini yapan, şehir hastanelerini yapan ve ‘Size bir lira maliyeti olmayacak’ dedikleri halde bu yılın bütçesinden 260 milyar lira para ayırdığımız bu 40 haramiler, 37 tanesi bir lira vergi vermemiş.

Oysaki vergide adalet meselesini biliyorsunuz, daha ikinci aya gelince ücretliler ilk vergi diliminden, ikinciye geçiyorlar. Dördüncü ayda üçüncüye geçiyorlar. 12 ayda örneğin 30 bin lira maaş alan bir çalışan, 12 ayda üç maaşını vergi diye veriyor. 66 bin lira maaş alan bir çalışan 12 ayın sonunda dört maaşını vergi diye veriyor. Eskiden nasıl maaş deyince, maaşı çok iyi olmayan beyaz yakalılar şöyle derdi. ‘Çok değil. 66 bin lira alıyorum ama dört tane de ikramiyesi var.’ Şimdi 66 bin lira alıyor ama dört tanesini Tayyip Bey’e geri veriyor. 30 bin lira alıyor ama üç tane geriye ikramiye değil de Erdoğan vergisi var.

Bu şartlar altında hiç şikâyet etmeye gerek kalmadı. Sesi yükseltmeye, bu iktidara karşı hep birlikte sesi yükseltmeye ve mücadeleye ihtiyaç var. Biz Cumhuriyet Halk Partisi olarak bu toplantıya bir ay önce davet edildik, zaten gidecektik. Ama şimdi kitlesel olarak gideceğiz. İşçileri, memurları, esnafları, çiftçileri, yoksulları ve tüm yapıların emeklilerini oradaki dayanışmaya davet ediyoruz. Eğer bu iktidarın yaptığı yanına kar kalacaksa Cumartesi evde kalsın herkes.”

(Kaynak: chp.org)

Paylaşın

Özel’den TÜRK-İŞ Ve HAK-İŞ’e Ziyaret: Geçim Yoksa Seçim Var

TÜRK-İŞ Genel Başkanı Ergün Atalay’ı ziyaret eden CHP Lideri Özgür Özel, burada yaptığı açıklamada, “Bu asgari ücretle geçim olmaz, geçim olmazsa seçim olur. Türkiye’de emekten yana, emekçiden yana bir iktidarın kurulması için mücadele edeceğiz” dedi.

Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) Genel Başkanı Özgür Özel, Türkiye İşçi Sendikaları Konfederasyonu (TÜRK-İŞ) Genel Başkanı Ergün Atalay’ı ziyaret etti. Özel, burada yaptığı konuşmada özetle şu ifadeleri kullandı:

“Bir ziyaret tatsız bir nedenle yapılıyor. 2025 yılı için asgari ücretin ne kadar olacağı tartışma konusu. Hiç şüphe yok ki hatırlamamız gereken husus 2023 yılında 14 ve 28 Mayıs tarihleri arasında yapılan Cumhurbaşkanlığı seçiminin 2 turunda da sayın Erdoğan, yüksek enflasyonlu dönemde olduklarını, enflasyonun tek haneli olduğu yıllarda asgari ücreti gerekirse 3 ayda bir güncellemek gerektiğini söylemişti.

Türkiye’de ücretlilerin yüzde 56’sı asgari ücret alıyor. Süreci yakından takip ettik. TÜRK-İŞ’in bu dönem işçilerle beraber ilan ettiği talep de yeterli değil, ancak bizim talebimize yakın olması önemlidir. Dün emrivakiyle ilan edilen asgari ücret açıklamasına katılmamalarına da önemli buluyorum. Asgari ücrete yapılan yüzde 30’luk zammın bir dayatma olduğunu belirtiyoruz. Bu asgari ücret 7 bin lira geri geldi. Beyler 5 bin lira zam yaptılar.

Bizim bu meseleye tahammüllü yaklaşmamız mümkün değil. Cumartesi günü Tandoğan’da yapılacak mitingde varız… Biz MYK toplantısında aldığımız karar gereğince bundan sonra sahadayız. Bu asgari ücretle geçim olmaz, geçim olmazsa seçim olur. Türkiye’de emekten yana, emekçiden yana bir iktidarın kurulması için mücadele edeceğiz.”

“Var gücümüzle sahada olacağız”

Özgür Özel, daha sonra Hak İşçi Sendikaları Konfederasyonu’nu (HAK-İŞ) ziyaret etti ve genel başkan Mahmut Arslan’la görüştü. Basın toplantısında konuşan Özel şunları söyledi:

Öncelikle şunu ifade etmek isterim, daha önce söyledim tekrarda da çok fayda görüyorum, sendikasız olunmadığı takdirde bir başına, savunmasız ve gelecekten umutsuzsunuz. Sendikanın adı ne olursa olsun örgütlenme, örgütsüz olmaktan çok çok daha iyidir. Tüm işçilere, sendikalı olma noktasında uzatılan el, yanlarına gelen emekçi kardeşlerine söz vermelerini ve mutlaka sendikalı olmalarını öneriyorum.

HAK-İŞ de çok köklü bir konfederasyon. Çok farklı iş kollarında toplu sözleşmeleri olan ve kendinde örgütlü emekçilerin haklarını savunan bir konfederasyon. Türkiye’de enteresan bir durum var. Aslında asgari ücret sendikaların konusu değil çünkü sendika varsa asgari ücret olmaz, onun üstünde sözleşmeler bağıtlanır.

Maalesef Türkiye’de asgari ücret olmuş temel ücret. Asgari ücret, Türkiye’de yapılan en büyük toplu iş sözleşmesi. Bu noktada örgütsüz toplumun gözü, kulağı, umudu sendikaların hangi tutumu alacağına bakıyor. Asgari ücret tartışmalarında HAK-İŞ’in ortaya koyduğu tutuma, açıklamalarına teşekkür ediyorum.

Bu asgari ücret tartışmaları hem tüm konfederasyonlar açısından hem de toplumsal muhalefet açısından beklentinin doğru yönetildiği, meselenin doğru anlatılmaya çalışıldığı bir zeminde ve ortak müşterekler içinde bulunduğumuz bir zeminde tartışıldı.

Çok daha iyi bir asgari ücret beklenirken, dün alelacele 22 bin liranın biraz üzerinde bir ücret umutları kırdı. Asgari ücret bir yıl kıdemden sonra hızla uzaklaşılması gereken bir ücretken, Türkiye’de herkesi yutan, herkesi kendi içine alan bir canavara dönüşmüş durumda. Dün ilan edilen rakamın bugün bu kadar büyük bir infial oluşturması boşuna değil.

Devletin belirlediği enflasyon oranı yüzde 48. Onu verdiğinde geçen sene 1 Ocak’a dönüyorsun, yıpranmaya devam ediyor. Asgari ücretlinin enflasyonu yüzde 78. Onu vermediğinde asgari ücretlinin alımı gücü düşmüş oluyor. Herkes bu hükümet bizleri gözden çıkardı diyor. 17 bin 2 lira asgari ücret, bugün verildiği güne göre 10 bin liranın altında satın alma gücüne sahip. Bunu herkes hesaplayabiliyor. 5 bin lira zam yapmak o günün parasıyla 2 bin lira daha eksiltmek. Zam beklerken geriye düşen bir süreç var.

Cumartesi günü 64 sivil toplum örgütü asgari ücreti, düşük emekli maaşlarını, geçim sıkıntısını protesto etmek için bir çağrı yaptı, tüm emekçileri ve CHP’lileri Tandoğan’daki mitinge davet ediyorum. Madem bu asgari ücretle geçim olmaz seçim olması lazım. Bunun için de biz 46 vilayetimize 199 ziyarette bulunmuş, 119 kez miting yapmış birisi olarak bu yılı bir mücadele ve seçim yılı olarak değerlendiriyoruz. Var gücümüzle sahada olacağız.

Hem durum hakkında ne düşündüklerini, hem de bundan sonraki süreçle ilgili düşüncelerini almak üzere ziyaret ettik. Çok da verimli bir görüşme oldu Sayın Başkan’la. Bundan sonraki süreçte de doğrularda birleşeceğiz. Sonuçta biraz önce yukarı çıkarken merdivende muhteşem bir fotoğraf vardı.

İki pencereden pencereye, sanıyorum Filistin’de çekilmiş bir fotoğraf, iki kadın bir ekmeği paylaşıyorlar. Bizim mücadelemiz ekmek mücadelesi. Biz bu işin siyaset tarafındayız, Sayın Başkan sendika tarafında. Annelerin gözyaşıyla, işçilerin alın terinin rengi olmaz. Bunun değerini çok iyi bilmek lazım. Bunun için de hep birlikte doğrularda birleşmeye devam edeceğiz.

Paylaşın