Özel’den Erdoğan’a: Bir Adım Geri Atan Namerttir

Erdoğan’ın partisine yönelik eleştirilerine yanıt veren CHP Lideri Özgür Özel, “Yarın bugünden daha kararlı olacağız. Herkes hesabını, kitabını buna göre yapacak. Bir adım geri adım atan namerttir. Bir kelime eksik konuşan namerttir. Bir santim alçalan, bir santim eğilen namerttir” dedi ve ekledi:

“Biz bir kelime eksik konuşursak bu milleti susturacaksınız. Bir adım geri gidersek bu ülkeyi 100 yıl geri götüreceksiniz. Bir santim eğilirsek bu millete diz çöktüreceksiniz. Bu milletin karşısında millete saygı duyacaksınız. Kendiniz diz çökeceksiniz. 24 yıldır sizi seçtiler. Bir teşekkür etmediniz. Bir kere seçmediler burnundan getiriyorsunuz. Seçme haklarını ellerinden alıyorsunuz. Seçtikleri belediye başkanlarını alıyorsunuz. Geleceğin Cumhurbaşkanını hapse atıyorsunuz. Bu, tarihin önemli bir kırılma noktasıdır. Bundan sonraki süreçte de herkes ayağını denk alsın.”

Adana Büyükşehir Belediye Başkanı Zeydan Karalar, Antalya Büyükşehir Belediye Başkanı Muhittin Böcek ve Adıyaman Belediye Başkanı Abdurrahman Tutdere’nin bugün gözaltına alınmasının ardından Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) Merkez Yürütme Kurulu (MYK), Genel Başkan Özgür Özel’in başkanlığında toplandı. Özel, 3,5 saat süren toplantının ardından açıklamalarda bulundu. Özel’in açıklamaları şöyle:

“Artık milletin gözünden de gönlünden de düştüğüne hiç şüphe olmayan bir iktidarın yaptığı kötülüklerle, toplumsal desteğini ve meşruiyetini yeniden kazanma ümidi olmaksızın sadece koltuğuna tutunma ya da seçime kadarki dönemi bir şekilde geçirme ve en nihayetinde de sandıkta hesaplaşmak yerine milletten korkan, sandıktan kaçan, işçinin, emekçinin, emeklinin karşısına çıkacak yüzü kalmayan bir iktidarın baskı rejimine çevirmeye çalıştığı bir ülkedeyiz maalesef. Bugün sabah erken saatlerde artık duyanlara ‘Yok artık’ dedirtecek, duyup da kimsenin ‘Bunu da bekliyordum’ demeyeceği haberlerle uyandık.

Bu iktidarın içindeki bir avuç insan yanına üç savcı, üç hakim ve üç de gizli tanık alarak 19 Mart 2025 günü bu millete savaş açmıştı. ‘Bu savaş ilanı sadece bize değil, demokratik siyasete açılmıştır’ diye ilk günden bunu tanımlamıştık. Zaten siyasi yelpazede Cumhur ittifakının dışında kalan tüm partilerin; en sağdan, en sola kadar yelpazenin her yerindeki partilerin ortaya koydukları dayanışma ve ortaklaştıkları tespitler de bu yöndeydi. Artık bu ülkeyi milletin rızasıyla yönetmek istemedikleri çok açık.

Milletin elinde kalan tek şeyi; sandığı ortadan kaldırmak istiyorlar ve bunun provalarını yapıyorlar. Sandığın olmadığı, otoriter bir yönetimi millete dayatıyorlar. Biz bu kötülüğe karşı 108 gündür meydanlarda direniyoruz. 108 gündür hiçbir delil olmadan, 15,5 milyon insanın oy verdiği Cumhurbaşkanı adayımızı, İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanımızı, İstanbul’daki ve Adana’daki belediye başkanlarımızı, çok sayıda belediye meclis üyemizi ve bürokratlarımızı hapiste tutuyorlar. 108 günde toplam 150 milyar dolar harcadılar. Yani 6 trilyon liraya mal oldu bu yaptıkları. 108 gündür millet daha da fakirleşti.

Ülkemizin dünyadaki itibarı daha da zedelendi. İç barışımız, birliğimiz, beraberliğimiz umulanın, beklenenin, söylenenin aksine gitgide zayıfladı ve geriledi. Bu toprakların barış umuduna da birlikte yaşama umuduna da müreffeh bir Türkiye umuduna da Avrupa Birliği’ne tam üye olma umuduna da kökten zarar veren, bu ülkeyi içe kapatan, bu ülkeyi içeride de baskıyla yönetilen bir ülke durumuna getirmeye çalışanlarla birlikteyiz, onlarla yüz yüzeyiz. İçeride tuttukları arkadaşlarımız hakkında en ufak bir delil, en ufak bir kanıt, bir somut gösterge ortaya koyamadılar.

Dün tüm bunlardan bağımsız olarak Manavgat’ta gerçekleştirilen bir operasyona ilişkin suçüstü iddiaları ve görüntüleri karşısındaki tavrımızı hep birlikte takip ettiniz. Biri hukukçu, ikisi de yerel yönetimler deneyimi olan muhakkik heyetimiz ışık hızıyla Antalya’ya ve Manavgat’a doğru ilerledi. Orada gerekli çalışmaları, tetkikleri, araştırmaları, hem kamu makamlarıyla, yargı makamlarıyla, idari makamlarla ve siyasi makamlarla, partimizle gerekli görüşmeleri yapıyorlar ve verecekleri rapora göre Cumhuriyet Halk Partisi de ifade ettiğimiz gibi icap eden en hassas, en titiz, en tavizsiz tutumu takınacak.

Kimsenin bundan şüphesi olmasın. Ancak ağaç isimleri verdikleri gizli tanıklarla, aylarca içeride tutup çoluğuyla-çocuğuyla tehdit edip iftiraya zorladığı insanların gözyaşları içinde imzaladıkları iftiranamelerle mesafe alamayanların ne durumda olduklarını millet de biliyor, aslında AK Partili siyasetçiler de ya da ittifak ortakları da biliyor.

Tam bu atmosferde bu sabah yine bir karanlığa bir şafak operasyonuyla uyandık. Tepeden tırnağa suça bulaşmış bir suç örgütü lideri bildiklerini değil, bildiklerine benzettiklerini ya da bildiklerinin bir kısmını ya da bildiklerinin bir kısmını bir partiye ifade ederek dünyaya mal olmuş, yaptıkları görevlerle ülkelerin de takdir toplamış ve bütün dünyada da takdir edilen, ödüller alan belediye başkanlarımıza saldırmaktan çekinmediler. Abdurrahman Tutdere, bütün dünyanın deprem sırasında bir toplum önderi olarak tanıdığı ve devamında da bizim tarafımızdan değil; ağıt yakan Kürdüyle-Türküyle, AK Partilisiyle-CHP’lisiyle analar tarafından adaylaştırılan, yanımıza her geldiğinde veya herhangi bir yere gittiğinde Adıyaman için bir şey isteyen, hatta bir başka şehir için bir şey yapıldığında bile ‘Onlarda var, Adıyaman’ın daha çok ihtiyacı var.

Aman Adıyaman’a’ deyip bazı mevkiidaşlarının artık yanında bir şey konuşmaya korktukları Adıyaman’la yatan, Adıyaman’la kalkan bir arkadaşımıza gözaltına aldılar. İddiaları tamamen safsata, tamamen duyum, tamamen iftira. Adana’da Zeydan Karalar… 2014’te Seyhan Belediye Başkanı. 2019’da, 2024’te Adana Büyükşehir Belediye Başkanı. Cumhuriyet Halk Partisi’nin oy potansiyelinin çok üzerinde bir destekle, bütün Adana’nın desteğiyle seçilen, Adanalıların ‘Adana gibi Başkan’ dediği, Sayın Ekrem İmamoğlu’na yapılan darbe girişiminden sonra Türkiye Belediyeler Birliği Başkan Vekilliğini de üstlenmiş olan ve bu sabah Adana’da kapısına dayanılmış olan bir başkan. Kapıyı emekli öğretmen eşi açıyor. Durumu görünce ‘Zeydan Karalar nerede? Gözaltına almaya geldik’ diyorlar.

Diyor ki ‘Gebze’ye gitti.’ Gebze‘deki açık adresini söylüyor ve bu kez Gebze’ye ekipler gidip gördüğünüz görüntülerle Zeydan Karalar’ı gözaltına alıyorlar. Diğer taraftan Antalya Büyükşehir Belediye Başkanımız Muhittin Böcek, Yörüklerin gururu, 26 yıldır aralıksız belediye başkanı. Beldede, Konyaaltı’nda Büyükşehir’de. Tarihte Antalya il, sonraki adıyla Büyükşehir Belediyesini iki kez üst üste herhangi bir partiden kazanan ilk başkan. Antalya’ya 25 milyon kişiye göre hizmet bekleyip, 2 milyon kişiye göre ödenek yollandığı için hiçbir başkan dönemin sonunda yeniden seçilmeye güvenoyu alamamışken, muhalefet partisinden bu imkansızı başaran belediye başkanımız Muhittin Başkan’ın da kapısında bu sabah polisler vardı.

Bu Aziz İhsan Aktaş bir itirafçı değil, bir iftiracıdır. Cumhuriyet Halk Partili belediyelerde söylediği rüşveti verdiğine dair bir kanıt var mı? ‘Para verdik’ diyorlar. O paranın konulduğu bir yer var mı? Bir kör kuruş bulundu mu? Yerde, gökte, yaylada, tarlada, kuyuda kasa arıyorlar. İki kasa buldular, birinden belediye mührü çıktı, birinden 48 tek beylik tabanca kurşunu. Utanmaz arlanmaz TRT, o görüntüler yerine stok görüntülerden dolar çıkarıyordu kasalardan. Böyle iftira, böyle kişilerin namusuna, haysiyetine dil uzatma, el uzatma olmaz. Bakın çok net. Bunu Isparta’da bilmeyen yok. İnkar eden de yok. Bu Isparta Belediye Başkanı’nın AK Partili, A8 Long makam arabası. Audi A8 Long. Plakası Isparta, Adalet ve Kalkınma Partisi’nin ‘AK’ı ya da Ali İhsan Aktaş’ın ‘AK’ı, 111.

Bu arabayı Aziz İhsan Aktaş ihale alma karşılığı belediye başkanına vermiş. Bunu kendi de söylüyor. Hatta söylediğinde Akın Gürlek ‘Geç onu, biliniyor o’ diyor. Kendi de söylüyor, inkar etmiyor. Isparta Belediye Başkanı da inkar etmiyor. Isparta Belediye Meclisi de adı gibi biliyor. Bu araba verilmiş, Isparta Belediye Başkanı AK Partili olduğu için dışarıda. Örneğin Avcılar Belediye Başkanı’nın seçimi sırasında, kendisine de değil, kampanya sırasında şehirde sesli araç gezmiş, kiralık, 30 gün. Aziz ihsan Aktaş diyormuş ki ‘Avcılar’a o arabayı ben gezdirdim.’ Belediye Başkanının ne kendi, ne yakınını, ne kimsenin ilgisi yok. Bizim belediye başkanı içeride. Adam ‘Verdim’ dediği, ‘Aldım’ dediği Audi A8 Long ile fink atıyor Isparta’da. Tık yok.

Buradan Recep Tayyip Erdoğan’a soruyorum: Şu kadar şerefin, namusun, ahlakın varsa cevap ver. Bir daha soruyorum. Recep Tayyip Erdoğan, aynı adam bu arabayı senin belediye başkanına almış. Şu kadar namus, şu kadar şeref, şu kadar ahlak varsa cevap ver. Bununla bugün gözaltına alınan arkadaşların arasında dağlar kadar fark var. Burada kanıt belli, ispat belli, itiraf belli. Biz ispatlanamayan bir Peugeot Partner’den, elimizin değmediği seçim arabasından, 32 yaşında gencecik belediye başkanı içeride yatıyor. Senin bu belediye başkanı AK Parti’nin ‘AK’ı plakası ile geziyor. Bu mu sizin aklığınız, bu mu sizin akınız. Bu mu eşitlik? Bu belediye başkanına bu arabayı Ispartalı belediye meclis üyeleri, ‘Ne var ihaleyi aldı. Paramızla alacağımıza bedavadan makam arabası aldık’ diyor.

Türkiye bir yol ayrımında artık arkadaşlar. Tüm muhalefet, AK Parti ve MHP’nin siyaseti dahil tehdit altında. Bir avuç insan bu ülkeyi vesayetle yönetmeyi kafaya takmış. Ve devletin bin yıllık geleneği tehdit altında. Artık bu mücadele ya demokrasi ya otokrasi mücadelesi. Sandığa sahip çıkma mücadelesi. Herkes tarihteki yerini alacak.

‘CHP’ diyor, ‘Anketlerde önde olduğunu iddia ediyor.’ Erdoğan cevap veriyor, neresi yaralı oradan cevap veriyor. ‘Onlar kadar biz de anket yaptırıyoruz. AK Parti birinci partidir.’ Sorun yok o zaman. Hodri meydan, 2 Kasım Pazar. Madem birinci partisin, gel. Aday da olabiliyorsun. Vereceğiz oyu. Meclis’te erken seçim kararını aldıracağız. Madem birinci partisin, gel. Allah’ın korkağı. Allah’ın korkağı, sen birinci parti olsan parende atarak sandığa gidersin.”

Cumhuriyet Halk Partisi’nde yolsuzluk yapan varsa, hırsızlık yapan varsa, suça bulaşan varsa Allah da belasını versin, biz de vereceğiz belasını. Ama bu kadar tertemiz insanlara, 108 gündür iftira, iftira iftira. Şimdi çıkmış, Adıyaman’a saldır, Antalya’ya saldır, Adana’ya saldır. Neden? Günlerdir yalvarıyor bana. ‘Gel Ankara’da otur.’ Güya mitinglerden rahatsız değilmiş. ‘Ankara’da otur, İstanbul’da miting yapma.’ Açık açık söylüyor. ‘Ekrem’i bırak.’ Orada bir tane de kılıç koymuş tepeme. Yok 30 Haziran, yoksa 8 Eylül. ‘Gel partinin başına geç.’ Senin icazetinle partinin başında oturacağıma namusumla Silivri’de Ekrem Başkan’ın yanında yatarım seçime kadar. Yok öyle şey. Ha ‘Ankara’da otur. Ankara siyaseti yap.’ Bu akşam Amasya siyaseti yapıyorum 20.30’da. Aynı anda canlı yayında meydanda Adıyaman’da da verecekler. Adana’da da verecekler: Antalya’da da verecekler. Çarşamba akşamı İstanbul’da. Ya Sancaktepe ya Kartal. Yine bağıracaklar ‘Diplomasız Erdoğan’ diye. Çatla.

Yine bağıracaklar, ‘Erdoğan istifa’ diye. Patla. Bu kadar vicdansızlık, insafsızlık, yüzsüzlük. Bunun sonunda halen daha rüşvet teklif ediyor. Siyasi rüşvet teklif ediyorlar. Özgür Özel gelirmiş, arkadaşlarını savunmayı bırakırmış, partisini bırakırmış, otururmuş. Orada oturacağıma ilk seçimlerde siz sepetlenene kadar hapiste yatmayı göze almışım ben. Bir yolu var susturmanın. Onu da anam, babam, evladım üzülmesin diye ben söylemiyorum. Yiyorsa sustur. O zaman da bu millet sana ne yapacağını bilir. Ha meydandan korkma korkmama meselesi… Kork kardeşim. Bak o meydanlarda şu anda prova yapıyoruz. 81 ilde sen fragman izliyorsun, fragman. Korku filmini izleteceğim sana. Sen kötüleş, senden beter kötüleşmeyen ne olsun… Korku filmini size izletmeyen ne olsun. Fragman izliyorsunuz 2 milyon kişiyle.

Gün gelecek bak, sandığı ortadan kaldırmaya kalma. Efendi gibi sandıkla gideceksin. 2 Kasım ortada. 2 Kasım’a sen sandık koymazsan, kasıma ben bir sandık koyarım. Koyar mıyım, koymaz mıyım beraber bakarız. Yok, sen sandığı elden almaya kalkarsan, sandığı hangi ellerle kurduysak, o ellerle kurtarırız. O eller Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün, İsmet Paşa’nın elleri. Memleketi önce kurtaran, sonra da biz kazandık diye kılıçla, kalkanla, tüfekle değil sandıkla yöneten eller onlar. O sandık kurulana kadar ne mücadele verildiyse, o sandık korunsun diye de o mücadele verilir. Ondan sonra Mısır’daki meydanı izlediğiniz gibi televizyondan izlersiniz Türkiye’deki o demokrasi meydanlarını.

Kimseyi darbe ile tehdit etmiyoruz. Kimseyi kaba kuvvetle tehdit etmiyoruz. Ama birisi darbeye kalkarsa, sandığı almaya kalkarsa, bir takım yollarla bu milletin elinden seçimi almaya kalkarsa bu millet kendi elleriyle sandığı geri getirir. Ondan hiç kimse fazladan kabadayılığa girişmesin. Sandık gelecek, hepiniz gideceksiniz. 2 Kasım’da yüreği yeteni seçime bekliyorum. ‘Birinci partiyim’ diyeni seçim bekliyorum. Kendine güveneni seçime bekliyorum. Kasımpaşa delikanlısıysan seçime bekliyorum.

Ben şimdi halkı eylem yapmak üzere önceden bildirdiğimiz, etrafında güvenlik önlemlerinin alındığı meydanlarda demokrasi eylemlerine davet ediyorum. Sokağa davet edeceğim günü ben bilirim. O gün sen ne hale düşeceğini kendin düşün. Ama bana bu milleti sokağa davet ettirme.

“Bu millete saygı duyacaksınız”

Yarın da bugünden daha kararlı olacağız. Herkes hesabını, kitabını buna göre yapacak. Bir adım geri adım atan namerttir. Bir kelime eksik konuşan namerttir. Bir santim alçalan, bir santim eğilen namerttir. Biz bir kelime eksik konuşursak bu milleti susturacaksınız. Bir adım geri gidersek bu ülkeyi 100 yıl geri götüreceksiniz. Bir santim eğilirsek bu millete diz çöktüreceksiniz. Bu milletin karşısında millete saygı duyacaksınız. Kendiniz diz çökeceksiniz. 24 yıldır sizi seçtiler. Bir teşekkür etmediniz. Bir kere seçmediler burnundan getiriyorsunuz. Seçme haklarını ellerinden alıyorsunuz. Seçtikleri belediye başkanlarını alıyorsunuz.

Geleceğin Cumhurbaşkanını hapse atıyorsunuz. Bu, tarihin önemli bir kırılma noktasıdır. Bundan sonraki süreçte de herkes ayağını denk alsın. Erdoğan’a son sözüm. Eski hocasının, Erbakan hocanın oğlu da iştirak edince çok ağrına gitmiş. Tekrar ediyorum. Seni yüzde 29 ile orada oturtmayacağız Erdoğan. Seni yüzde 29 ile orada oturtmam. Hiç rahat etme, aparatlarına güvenme, etrafındaki şakşakçılar bakma. Birileri altını oyuyor. Birileri kazan kaynatıyor. Birileri sana gaz veriyor, ‘Bir şey olmaz, sen şöyle yaparsın, böyle yaparsın’ diye. Senden büyük millet var. Milletin dediği olacak. Biz millet ne derse oradayız.”

Paylaşın

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir