Almanya Başbakanı Scholz: Nükleer Çatışma Riski Azaldı

Funke Medya Grubu ile Fransız Ouest-France gazetelerine röportaj veren Almanya Başbakanı Olaf Scholz, “Rusya, nükleer silah kullanma tehdidini bıraktı. Bu, uluslararası toplumun çizdiği kırmızı çizgiye verilmiş bir tepkidir” dedi.

Başbakan Scholz, gazetecilerin “Nükleer çatışma tehlikesi ortadan kalktı mı?” sorusuna ise, “Şu an için bunun önüne geçtik” yanıtını verdi.

Moskova’ya bir kez daha savaşı hemen bitirme ve ordularını Ukrayna’dan çekme çağrısında bulunan Başbakan Scholz, bu yapıldığı takdirde “Rusya ile Avrupa’da silahlanmanın kontrol altına alınması” hakkında konuşulabileceğini belirtti. Bu teklifin savaş başlamadan önce de Moskova’ya iletildiğini vurgulayan Scholz, “pozisyonumuzda değişen bir şey yok” ifadesini kullandı.

Ukrayna’ya silah yardımı

Röportajında, ülkesinin Ukrayna’ya silah yardımlarını da savunan Başbakan Olaf Scholz, “Almanya, Amerika Birleşik Devletleri’nin ardından, Ukrayna’ya en güçlü destek veren ülkelerden biri. Silahlarla da…” dedi. Scholz ayrıca, Almanya’nın bu yardımları yaparken, müttefikleri ile sürekli iletişim halinde olduğunu aktardı.

Putin: Aklımızı kaybetmedik

Öte yandan Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin, Kremlin insan hakları konseyi toplantısında nükleer çatışma olasılıklarını yorumladı. ABD ve müttefiklerini nükleer tehditlerde bulunmakla suçladı.

Putin konuşmanın seyri içinde Rusya’nın nükleer cephaneliğinden söz ederken “Bu doğal olarak caydırıcı bir etmendir, çatışmaların genişlemesini provoke etmez, caydırıcı bir faktördür ve umarım herkes bunu anlar.” dedi.

Rusya Devlet Başkanı nükleer silahlarının “tıraş bıçağı gibi dünyanın dört bir yanında reklamını yap[mayacaklarını]” söyledi. “Ama elbette elimizin altında oldukları gerçeğinden hareket ediyoruz” dedi.

Putin bununla birlikte insan hakları konseyi üyelerinden birinin Rusya’nın silahları asla ilk kullanan olmayacağını açıkça ilan etmesi çağrısını ise desteklemedi: “Onları ilk kullanan değilseniz, bu ikinci kullanan da olamayacağınız anlamına gelir,” dedi.

Devlet Başkanı Rusya’nın nükleer doktrininin saldırı nereden gelirse gelsin kesin yanıt vermeye dayandığını belirtti. Putin, “Aklımızı kaybetmedik, nükleer silahların ne olduğunu anlıyoruz” dedi.

Paylaşın

Rusya’dan Nükleer Saldırıya Yanıt Provası: ‘Gök Gürültüsü’ Tatbikatı

Nükleer saldırı tartışmalarının tırmandığı bir dönemde Rusya, “Gök Gürültüsü” adını verdiği ve denizaltılar, stratejik bombardıman uçakları, balistik füzelerin kullanıldığı bir tatbikatla olası bir nükleer saldırı durumunda vereceği yanıtın provasını yaptı.

Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin, tatbikatı uzaktan izledi. Moskova’nın düşmanlarını korkutma ve caydırma amacıyla gövde gösterisi yaptığı ve nükleer gücünü sınadığı tatbikatta test füzeleri fırlatıldı.

Rusya Savunma Bakanı Sergey Şoygu, Putin’e tatbikatlarda “düşman nükleer saldırısına yanıt olarak stratejik taarruz güçleriyle dev bir nükleer vuruşun” provasının yapıldığını aktardı.

Rusya Genelkurmay Başkanı Valeri Gerasimov da nükleer kapasiteli kıtalararası balistik füzelerle havadan TU-95MS bombardıman uçaklarından fırlatılan seyir füzelerinin testlerden başarıyla geçtiğini söyledi.

RIA haber ajansı, Putin’in dünyada ve bölgede çatışma potansiyelinin yüksek olduğunu söylediğini aktardı.

ABD Savunma Bakanlığı dün, Rusya’nın tatbikat planı hakkında kendilerini bilgilendirdiğini kaydetti. NATO da aynı zaman zarfında “Steadfast Noon” adlı yıllık nükleer caydırıcılık tatbikatlarını sürdürüyor. Tatbikatlar, Avrupa’da konuşlanmış olan Amerikan nükleer bombalarının kullanım provasını kapsıyor.

Nükleer gövde gösterileri, Rusya’nın Ukrayna’da savunma konumunda olması ve Ukrayna’yı radyoaktif madde içeren “kirli bomba” kullanma planı yapmakla suçlaması nedeniyle hassas bir konu.

Ukrayna ve Batılı ülkeler, Rusya’nın Ukrayna’ya yönelik bu suçlamalarının temelsiz olduğunu ve Rusya’nın savaş sahasında şiddeti arttırma girişimleri için bir gerekçe olarak kullanılabileceğini söylüyor.

Batılı yetkililer, Ukrayna güçlerinin Rus işgali altındaki Herson vilayetinde ilerlediği bir dönemde Moskova’nın Kiev’i teslim olmaya zorlamak için, Ukrayna’da düşük tesirli “taktik” bir nükleer silah kullanma eğilimine girebileceğinden ve Moskova için büyük bir yenilgi tehdidinde bulunabileceğinden endişe duyduklarını ifade etmişlerdi.

ABD Başkanı Joe Biden, Rusya’yı dün, böyle bir hamlenin “çok ciddi bir hata” olacağı yönünde uyardı.

Rusya Cumhurbaşkanı Vladimir Putin ise Rusya’nın elindeki her türlü silahı kullanarak kendi topraklarını savunma hakkı olduğunu söylemiş, ancak taktiksel nükleer silahlar konusunda net olarak konuşmamıştı. Rusya, dünyanın en büyük nükleer silah stoğuna sahip.

Hendek savaşı

Rusya Savunma Bakanlığı, Ukrayna’daki kuvvetlerinin güney ve doğuda Ukrayna’nın ilerleme girişimlerini durdurduğunu bildirdi.

Ukrayna Savunma Bakanı Oleksii Reznikov ise yağışlı hava ve arazi şartlarının Ukrayna’nın Herson’daki karşı harekatını, kuzeydoğuda geçen ay Rus kuvvetlerinin püskürtüldüğü saldırıdan daha zor hale getirdiğini kaydetti.

Putin’in nükleer silah kullanacağına inanmadığını söyleyen Reznikov, medyaya, Rus güçlerinin Herson’da su kanallarını hendek olarak kullandıklarını belirtti.

Herson’un kuzeyindeki hattın bir bölümünde konuşlu olan Ukrayna askerleri, Ruslar’ın bölge başkenti civarındaki hatları kuvvetlendirdiğini, geri çekilmeleri gibi bir durum olmadığını söyledi.

Lakabı Nikifor olan birim komutanı, “Basında Ruslar’ın korktuğu ve askerlerini çekeceği yazıyor ama bu doğru değil. İyi savaşıyorlar ve askerlerimizi vuruyorlar” dedi.

Ukrayna askeri nizamına göre Mikolayiv’deki yeri tanımlanamayan Nikifor, “Bu bölgede çok faaller. Her gün topçu ateşi açıyorlar, hendek kazıyorlar, savunma hazırlığı yapıyorlar” şeklinde konuştu.

Ukraynalı subaylar, telsiz iletişiminin, yeni seferber edilen Ruslar’ın karşı hatlara yerleştirildiğini, bu ayın başındaki gözle görülür azalmadan sonra Rus topçu saldırılarının yeniden arttığını söyledi.

(Kaynak: VOA Türkçe)

Paylaşın

Nükleer Bir Savaş Sonrası 5 Milyar İnsan Açlıktan Ölebilir

Amerika Birleşik Devletleri’nde (ABD) Rutgers Üniversitesi’nden iklim bilimciler, olası bir nükleer savaşın ani ölümler haricindeki etkilerine ilişkin senaryoları değerlendirdi. Nükleer süper güç Rusya’nın Ukrayna’yı işgali sonrası nükleer savaş ihtimali yönündeki endişeler artmaya başladı.

Rutgers Üniversitesi’nden bir grup iklim bilimci tarafından Nature Food bilim dergisinde yayımlanan yeni bir araştırma, nükleer savaşın iklim sistemini tamamen bozarak büyük bir küresel kıtlık kaynaklı ölümlere neden olabileceğini öne sürüyor.

Nükleer savaş deyince akla ilk olarak doğrudan patlamalar nedeniyle aniden yok olan şehirler ve insanlar geliyor ancak bilim insanlarına göre, nükleer silahların radyasyon ve çevre kirliliği nedeniyle onlarca yıl süren kalıcı etkileri de var. Hatta nükleer savaşı takip eden yıllarda yaşananların nükleer savaşın ani etkisini gölgede bırakacağı düşünülüyor.

Rutgers Üniversitesi’nden araştırmacılar, olası bir nükleer savaş sonrası için en kötü senaryoyu modelledi. Buna göre, ABD ve Rusya arasındaki gerçek bir nükleer savaş, iki yıl sonra en az 5 milyar insanın açlıktan ölmesine neden olabilir. Hindistan ve Pakistan arasındaki küçük ölçekli bir nükleer çatışma bile küresel kıtlığa yol açabilir.

“Patlama etkisiyle oluşan kurumlar iklimi mahvedecek”

Araştırmacılar, nükleer bir savaşta şehirleri hedef alan nükleer bombaların şiddetli yangın fırtınaları başlatacağını söylüyor.

Yangınlardan çıkan devasa miktarlardaki kurumların atmosfere ulaşacağını belirten araştırmacılar, bu kurumların daha sonra küresel olarak yayılacağını ve gezegeni hızlıca soğutacağını tahmin ediyor. Böylelikle dünya ikliminin bozulacağı ve gıda üretim sistemlerinin de bundan büyük ölçüde etkileneceği düşünülüyor.

Büyük mahsullerin verimliliğini ülke bazında bir iklim tahmini aracı kullanarak öngören araştırmacılar, 6 olası nükleer savaş senaryosunda neler olabileceğini inceledi. Buna göre, boyutlarına göre atmosfere farklı miktarda kurum gönderecek nükleer savaşlar nedeniyle dünyanın 1 ila 16 santigrat derece soğuyabileceği ifade edildi.

Hindistan ve Pakistan arasındaki nispeten küçük ölçekli bir nükleer savaştan sonra bile mahsul üretiminin 5 yıl içinde yüzde 7 oranında düşebileceği kaydedildi.

‘Mahsul üretimi yüzde 90’a kadar düşebilir’

Dünyada var olduğu bilinen nükleer silahların yüzde 90’ını elinde bulunduran iki ülke Rusya ve ABD arasındaki olası bir nükleer savaştan sonra ise 3 ila 4 yıl içinde üretimin yüzde 90 oranında düşebileceği öngörüldü.

Makalenin yazarlarından iklim bilimci Profesör Alan Robock araştırmaya ilişkin şöyle konuştu: “Eğer nükleer silahlar varsa kullanılabilirler de ve dünya birçok kez nükleer savaşa yaklaştı. Nükleer silahların yasaklanması uzun vadeli tek çözüm”.

Birleşmiş Milletler Nükleer Silahların Yasaklanması Antlaşması’nın 66 ülke tarafından onaylandığını hatırlatan Robock, “Ancak 9 nükleer ülkeden hiçbiri bu anlaşmayı onaylamadı. Çalışmamız, bu 9 devletin bilimi dinleme ve bu anlaşmayı imzalama zamanının geldiğini açıkça ortaya koyuyor” ifadelerini kullanıyor.

(Kaynak: Euronews Türkçe)

Paylaşın

Olası Bir Nükleer Savaşta Tek Bir Ülke Güvende Kalacak

Yeni araştırmaya göre, olası bir nükleer savaş durumunda Avustralya’ya gitmek iyi bir fikir olabilir. Zira böyle bir yıkım sırasında en verimli gıda kaynaklarına Avustralya sahip olacak.

Nükleer savaş senaryoları yalnızca siyasetçilerin değil, bilim insanlarının da üzerine eğildiği bir konu. Akademisyenler, uzun süredir olası bir nükleer savaş durumunda dünyada neler olabileceğini tahmin etmeye çalışıyor.

Yeni bir araştırmada dünyanın çeşitli bölgelerinden bilim insanları, nükleer bombardımanın ardından hayatta kalanların ne kadar güvende olacağına ve nasıl yaşayacağına odaklandı.

Mahsul verimi, balıkçılık kaynakları vb. gıda verilerini kullanan araştırmacılar, savaşın gıda tedariğini nasıl etkileyeceğine dair çeşitli senaryolar oluşturdu.

Araştırmacılar, öncelikle nükleer patlamalardan yayılan kurum ve toz nedeniyle iklimin nasıl değişeceğini hesapladı. Bu veriler daha sonra mahsullerin ve deniz canlılarının söz konusu değişimlere nasıl tepki vereceğini tahmin etmek için kullanıldı.

Hakemli bilimsel dergi Nature’da yayımlanan bulgular, pek de iç açıcı değildi. Yaklaşık 100 patlamanın yaşandığı, nispeten küçük bir nükleer savaş senaryosunda bile (örn. Hindistan ve Pakistan arasındaki bir savaş) atmosfere 5 milyon ton parçacık salınacağı tespit edildi.

Bu da dünyadaki çoğu insanın yüzde 8 oranında daha az kaloriye erişebileceği ve sonraki yıllarda 255 milyon kadar insanın kıtlığa yenik düşeceği anlamına geliyordu.

Örneğin ABD ve Rusya arasında binlerce bombardımanla sonuçlanabilecek topyekün bir savaş senaryosunda ise atmosfere 150 milyon ton parçacık salınacağı hesaplandı. Bu da insanların bugünkü kalori alımlarından 4’te üçünü kaybedeceği anlamına geliyordu. Bu senaryoda dünya çapında 5 milyar insanın açlıkla yüzleşeceği saptandı.

Ancak ilginç şekilde Avustralya’nın, dünyanın geri kalanından daha güvende kalacağı ortaya çıktı. Veriler, Avustralyalıların nükleer felaket sırasında kalorilerinin en az yarısını bölgede ilkbaharda yetişen buğdaydan karşılayabileceğini gösterdi.

Üstelik simülasyonlar, bu mahsulün veriminde ancak minimum seviyede bir düşüş meydana geleceğini ortaya koydu. Hatta belki de hafif bir kazanç bile sağlanabilirdi.

Simülasyonlarda Yeni Zelanda’nın gıda arzı da pirinç gibi ekinlere bel bağlayan ülkelere kıyasla daha az etkilendi.

Öte yandan araştırmacılar nükleer yıkımı takiben yaşanacak sosyopolitik kargaşanın bu senaryoları değiştirebileceğini vurguladı. Makalede konuyla ilgili şu ifadelere yer verildi:

Nükleer savaş gerçekten çıkarsa, Avustralya ve Yeni Zelanda muhtemelen Asya’dan ve gıda güvensizliğinin görüldüğü diğer ülkelerden mülteci akınına maruz kalacaktır.

(Kaynak: Independent Türkçe)

Paylaşın

BM: İnsanlık, Nükleer Yok Oluştan Bir Yanlış Anlama Uzakta

Birleşmiş Milletler (BM) Genel Sekreteri António Guterres, ABD’nin New York şehrindeki BM Genel Kurulu’nda düzenlenen Nükleer Silahların Yayılmasını Önleme Antlaşması’nın gözden geçirilmesine yönelik 10. konferansın açılışında konuştu.

Guterres, insanlığın “nükleer yok oluştan yalnızca bir yanlış anlama, bir yanlış hesaplama uzakta olduğunu” söyledi.

Nükleer silahların yayılma tehlikesinin arttığına ve gerilimi azaltmanın önündeki engellerin zayıfladığına dikkat çeken Guterres, bunun Orta Doğu ve Kore Yarımadası’ndan Rusya’nın Ukrayna’yı işgaline kadar nükleer nitelikteki krizlerin şiddetlendiği bir zamanda olduğuna işaret etti.

Guterres, “Ülkeler, gezegenimizde yeri olmaması gereken kıyamet günü silahlarını stoklamak ve bu silahlara yüz milyarlarca dolar harcamak için sahte güvenlik ararken, şu anda dünya çapında askeri cephaneliklerde yaklaşık 13 bin nükleer silah bulunuyor” dedi.

2. Dünya Savaşı sırasında Japonya’nın Hiroşima ve Nagazaki şehirlerine atılan atom bombalarını da hatırlatan António Guterres, “İnsanlık, Hiroşima ve Nagazaki’nin korkunç yangınlarından öğrenilen dersleri unutma tehlikesiyle karşı karşıya” dedi.

BM Genel Sekreteri Guterres, nükleer savaş risklerini azaltacak ve silahsızlanmayı hızlandıracak pratik önlemler bulunması, nükleer teknolojinin sadece barışçıl kullanımının teşvik edilerek bunun için de çok taraflı anlaşmaların canlandırılması gerektiğin de sözlerine ekledi.

“İsrail’i de nükleer anlaşmalara dahil edin”

Öte yandan, Arap Grubu olarak da bilinen BM üyesi Arap ülkeleri, BM Genel Kurulu’ndaki konferansta İsrail’in de Nükleer Silahların Yayılmasını Önleme Antlaşması’na dahil edilmesi çağrısında bulundu.

Grup adına konuşan Ürdün Başbakan Yardımcısı ve Dışişleri Bakanı Ayman Safadi, anlaşmaya taraf devletlerin, “anlaşmanın evrenselliğini sağlamak için çaba göstermesi ve anlaşmaya taraf olmayan devletlere nükleer teknolojinin transferini yasaklaması gerektiğini” söyledi:

“Başta İsrail olmak üzere bu anlaşmaya taraf olmayan devletlerle her türlü teknik işbirliği, nükleer olmayan bir devlet olarak katılana ve tüm nükleer tesisleri kapsamlı güvenlik sistemine tabi olana kadar durdurulmalıdır.”

İsrail’in Nükleer Silahların Yayılmasını Önleme Antlaşması’nı imzalamadığını ve Uluslararası Atom Enerjisi Ajansı (IAEA) denetçilerinin nükleer tesislerinde bulunmasına izin vermediğini vurgulayan Ürdün Dışişleri Bakanı Safadi, Orta Doğu’nun nükleer silahlardan arınmış bir bölge olması için uluslararası kuralların katı bir şekilde uygulanması gerektiğini kaydetti.

Blinken: İran, anlaşmaya dönmeli

ABD Dışişleri Bakanı antony Blinken da dün konferansa katılmak üzere bulunduğu BM Genel Merkezi’nde basına açıklamalarda bulundu.

Blinken, İran’ ile Nükleer Silahların Yayılmasını Önleme Antlaşması’na (JCPOA) dönüşün, “en iyi yol” olduğuna inandıklarını söyledi: “İran ile nükleer anlaşmaya karşılıklı dönüşün, ilerlemenin ve her türlü krizden kaçınmanın en iyi yolu olduğuna inanmaya devam ediyoruz.”

“Nükleer Silahların Yayılmasının Önlenmesi alanında İran’ın, Kuzey Kore’nin ve şimdi de Rusya’nın farklı şekillerde ortaya koyduğu zorluklarla karşı karşıya kalındığına” işaret eden Blinken, Rusya’nın Ukrayna’yı işgaliyle başlayan savaşa da değinerek özetle şöyle konuştu:

“Bu, dünyanın dört bir yanında nükleer silahlara sahip olma ya da olmama konusunda karar verecek ülkelere korkunç bir mesaj gönderiyor.

“AB, aylarca süren tartışmalara, görüşmelere ve müzakerelere dayanarak en iyi önerileri yaptı. ABD, üzerinde anlaşmaya varılanlar temelinde ilerlemeye hazır, ancak İran’ın buna hazır olup olmadığı belli değil.”

ABD yönetimi, Başkan Donald Trump döneminde Mayıs 2018’de İran ile Rusya, İngiltere, Çin, ABD, Fransa ve Almanya’yı içeren P5+1 grubu arasında 2015 yılında imzalanan nükleer anlaşmadan çekilerek Tahran’a ekonomik yaptırımlar uygulama yoluna gitmişti.

Putin: Nükleer bir savaşın kazananı olmaz

Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin de konferansın katılımcıları için yazdığı mektupta nükleer savaş konusundaki düşüncelerini paylaştı.

Putin, “Nükleer bir savaşın kazananı olmayacağı ve asla başvurulmaması gerektiği gerçeğinden hareket ediyoruz ve dünya topluluğunun tüm üyeleri için eşit ve bölünmez bir güvenliği savunuyoruz” dedi.

Nükleer Silahların Yayılmasını Önleme Antlaşması

Nükleer Silahların Yayılmasının Önlemesi Antlaşması (NPT), 1968 yılında imzaya açıldı, 1970 yılında yürürlüğe girdi. Türkiye bu antlaşmaya 1979 yılında taraf oldu.

NPT, genel hatlarıyla üç sütun üzerinde inşa edildi: silahsızlanma, yayılmanın önlenmesi ve nükleer enerjinin barışçıl kullanımı.

Antlaşma’nın uygulanmasını denetlemek üzere her beş yılda bir Gözden Geçirme Konferansları (GGK) düzenlenir. 2020 yılında New York’ta gerçekleştirilmesi öngörülen GGK COVID-19 salgını nedeniyle 2022 yılına ertelenmişti.

NATO’nun paylaştığı bilgilere göre, “Sadece üç ülke daha başından itibaren Antlaşma’ya katılmamayı seçmiştir: 1974’te ‘barışçıl amaçlı’ bir nükleer deneme yapan Hindistan; 1998’de Hindistan ile peş peşe nükleer denemeler yapan Pakistan; ve nükleer silahlara sahip olduğunu ne doğrulayan ne de inkar eden İsrail.”

(Kaynak: Bianet)

Paylaşın

Putin: Nükleer Savaşın Kazananı Olmaz; Asla Başlatılmamalı

Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin, nükleer bir savaşta kazanan olamayacağını ve böyle bir savaşın asla başlatılmaması gerektiğini söyledi. Rusya’nın 24 Şubat’ta Ukrayna’yı işgal etmesinden bu yana, nükleer bir çatışma riskiyle ilgili uluslararası endişeler artmış durumda. 

Euronews Türkçe’de yer alan habere göre, nükleer silahların yayılmasının önlenmesi anlaşması (NPT) konulu bir konferansın katılımcıları için yazdığı mektupta nükleer savaş konusundaki düşüncelerini paylaşan Rus lider, “Nükleer bir savaşın kazananı olmayacağı ve asla başvurulmaması gerektiği gerçeğinden hareket ediyoruz ve dünya topluluğunun tüm üyeleri için eşit ve bölünmez bir güvenliği savunuyoruz” dedi.

Putin bugüne kadar defalarca Rusya’nın nükleer cephaneliğine atıfta bulundu ve tüm dünyada bunu yapan tek lider oldu.

“Kim bize engel olmaya çalışırsa bilsin ki Rusya’dan yanıtını hemen alacaktır ve bu, tarihinizde hiç karşılaşmadığınız sonuçlar doğuracaktır” benzeri söylemleri çokça tekrarlayan Rus lider aynı zamanda Rusya’nın nükleer kuvvetlerinin yüksek alarma geçmesini de emretti.

Rusya Washington’ın teklifini ciddiye almadı

Bu arada ABD Başkanı Joe Biden yaptığı son açıklamada, yönetiminin yeni bir nükleer silah kontrol antlaşması çerçevesini “hızlı bir şekilde” müzakere etmeye hazır olduğunu, ancak Rusya’nın ABD ile bu konuda çalışmaya devam etmeye hazır olduğunu göstermesi gerektiğini söyledi.

Bir Rus Dışişleri Bakanlığı kaynağı ise Biden’ın 2026’da sona erecek Yeni START Antlaşması’nın yerini alacak yeni bir nükleer silah kontrol çerçevesini müzakere etme önerisi hakkındaki şaşkınlığını dile getirdi.

“Bu ciddi bir açıklama mı yoksa Beyaz Saray web sitesi mi hacklendi?” diyen Rus yetkili Reuters’e verdiği demeçte, “Eğer bu hala ciddi bir niyetse, bunu tam olarak kiminle tartışmayı planlıyorlar?” diye sordu.

2011’de imzalanan Yeni START Antlaşması, Amerika Birleşik Devletleri ve Rusya’yı kıtalar arası balistik füzeleri, denizaltından fırlatılabilenleri ve nükleer silahlarla donatılmış ağır bombardıman uçaklarını konuşlandırmayı planlıyor.

Ayrıca, konuşlandırılan füzeler ve bombardıman uçakları üzerindeki nükleer savaş başlıklarına ve bu füzeler için fırlatıcılara sınırlamalar getiriyor. Antlaşma son olarak 4 Şubat 2026’ya kadar uzatılmıştı.

Paylaşın