Afaki (Aphakia) Nedir? Nedenleri, Belirtileri, Tedavisi

Genellikle standart göz taraması ile teşhis edilebilen Afaki (Aphakia); Katarakt cerrahisi ile göz merceğinin çıkarılması durumunu ifade eder. Afaki herkesi etkileyebilir, ancak en çok katarakt ameliyatı olan kişilerde görülür.

Afaki (Aphakia) sorunu ile etkilenmiş olan gözde ciddi bir odaklanma kaybı görülebilir ve bir lens yerleştirilmesi işlemi ile veya kontakt lensler ile ya da gözlükler ile düzeltilebilir. Doktor ayrıca iris, kornea ve retinayı inceleyebilir.

Belirtileri:

Bulanık görüş,
Yakın ve uzak nesneleri görmede sorunlar,
Renklerin parlaklığını görmede sorunlar. Renkler soluk görünebilir. Bu renk körlüğüyle aynı şey değildir.
Titreyen bir iris. Buna iridodonez de denir.
Bir şeyin ne kadar uzakta veya yakın olduğu konusunda sorunlar.

Nedenleri:

Afakinin nedenleri arasında ameliyat, yaralanma ve konjenital tıbbi durumlar yer alır.

Tedavisi:

Cerrahi: Afaki için en yaygın tedavi yöntemidir. Hasarlı lens bir IOL (göz içi lensi) ile değiştirilir.

Kontakt lensler: Doktor özel (afakik) kontakt lensler önerebilir. Bu lensler çok güçlüdür. Bebekler için kullanılan bazı türler aynı anda birden fazla gün kalabilir, ancak bazılarının her gün değiştirilmesi gerekir.

Gözlük: Eğer iki taraflı afaki varsa (her iki gözde de lens eksikliği), doktor gözlük takmayı önerebilir.

Paylaşın

Ateş Nöbetleri Nedir, Neden Oluşur, Ne Yapılmalı?

Ateş Nöbetleri; erken çocukluk döneminde (3 ay ile 5 yaş arası) beyin ile ilişkisi olmayan, enfeksiyon dışındaki nedenlerle oluşan nöbetlerdir. Beyin hücrelerinin normal dışı bir aktivite göstermesi sonucu ortaya çıkan, vücuttaki istemsiz kasılmalara, tıp dilinde konvülsiyon, halk arasında da havale (nöbet) adı verilmektedir.

Tipik bir havale sırasında çocuk bilincini (şuurunu) kaybeder, kol ve bacakları kasılır. Birkaç saniye sonra, kol ve bacaklarla yüzde ritmik kasılmalar olmaya başlar. Bir süre sonra da bütün belirtiler kaybolur ve çocuk yarım saat kadar süren uykuya dalabilir.

Ateşli Havale sık görülür mü?

Yaklaşık her 25 çocuktan biri en az 1 kez ateşli havale geçirir. Bunlardan da yaklaşık üçte birinde bu olay tekrarlar. Ateşli havale 6 ay ile 5 yaş arası çocuklarda görülür. Ne kadar küçük yasta başlamışsa tekrarlama ihtimali o kadar fazladır.

Ateşli Havaleye yatkınlık neden ileri gelir?

İlk havaleyi 1-1,5 yastan önce geçiren, sık ateşlenen, ve ailesinde de ateşli havale geçirenler bulunan çocuklarda bu olayın tekrarlama ihtimali daha fazladır. Yine ateş yeni başlamışken veya fazla yüksek değilken nöbet geçirilmişse tekrarlama eğilimi gösterir.

İlk anda yapabilecekleriniz;

En önemlisi, sakin olun.
Çocuğunuzu  sert bir zeminde yan konuma  getirin ve dilini ısırmaması için dişlerinin arasına kalınca katlanmış bir mendil sıkıştırın.
Boynunu sıkıştıran bir giysi varsa gevşetin ve çocuğu sıkı tutmayın.
Ateşli havale geçiren  çocuklarda anne – babanın yapabileceği  en önemli şey ateşi kontrol altında tutmak ve ateşi düşürme yöntemlerine başvurmaktadır.

Ateşli nöbetler tekrarlar mı?

Bir kere ateşli nöbet geçiren çocukta %25-50 oranında nöbetin tekrarlama riski vardır.
Küçük yaşta başlayan nöbetlerde tekrar riski daha yüksektir.
Ailede nöbet geçiren kişi varsa tekrar riski %50 artar.
Nöbetlerin %50’si ilk 6 ay içinde tekrarlar.
Bir nöbet ne kadar tekrarlarsa tekrarlama riski de o kadar artar.
Ateşli havale uzun sürerse (15 dk’dan fazla) beyin hasarı ve epilepsi riski artar.

Ateşi düşürmek için neler yapılmalıdır?

Ateşi olan çocuğun hemen üstü açılmalıdır. Titrese dahi kesinlikle üzeri örtülmemeli, oda  fazla ısıtılmamalıdır.
Ateş düşürülemiyorsa çocuğun kilosuna uygun ölçekte ateş düşürücü şurup verilmelidir. Ilık su ile vücudu silinmeli; koltuk altı, alın, göğüs ve kasıklara pansuman yapılmalıdır.
Gerekirse saçlar ıslatılmadan ılık su ile duş yaptırılabilir.
Tüm uğraşlara rağmen ateş düşürülemiyor ya da tekrarlıyorsa ateşin nedeninin araştırılması için çocuk doktoruna başvurulmalıdır.

Ateşli Havale nasıl tedavi edilir?

Doktorunuz ateşli havale teşhisini koymadan önce nöbetlere yol açabilecek başka bir nedenin olup olmadığından emin olmak üzere bazı tetkikler yapabilir. Örneğin menenjitten şüpheleniyorsa belden yapılan bir iğne ile beyin-omurilik zarları arasındaki sıvıdan bir örnek alınıp incelenmesi gerekir. Çocuğunuzda ishal ve kusma varsa su kaybı da havaleye yol açmış olabilir. Buna benzer nedenlerle kan ve idrar tahlilleri yapılabilir.

Nöbet sadece ateşe bağlı ise genellikle çocuğunuzun hastaneye yatırılması gerekmeyecektir. Ancak uzun sürmüşse, ya da ateşe yol açan hastalık gerektiriyorsa yatırılabilir.

Ateşli Havaleler nasıl önlenebilir?

Ateşli hastalık sırasında ateş düşürücü ilaçlar verilmelidir. Bunun dışında bazen nöbet geçirmeyi önleyici ilaçların kullanılması gerekir. Bu ilaçlar iki gruba ayrılır: sadece ateşli dönemde kullanılanlar, ve sürekli kullanılanlar. Böyle bir önleyici tedavinin gerekip gerekmediği, ve gerekiyorsa kullanılacak ilacın seçimi doktorunuzla görüşmenizde belirlenecektir.

Paylaşın

AIDS (HIV) nedir, belirtileri nelerdir?

AIDS (Acquired Immune Deficiency Syndrome: Kazanılmış Bağışıklık Yetersizliği Sendromu) olarak adlandırılan virüs kaynaklı bir bağışıklık problemidir. Hastalığa neden olan HIV virüsü vücudun savunmasında rol oynayan önemli hücreleri yok ederek bağışıklık sisteminin baskılanmasına neden olur.

Genellikle HIV/AIDS şeklinde de kısaltılan bu hastalıkta bağışıklık sisteminin zayıflaması sonucu ağır enfeksiyon rahatsızlıkları hatta kanser ve benzer hastalıklar ortaya çıkabilir.

HIV virüsüne maruz kalan kişilerde hastalığın erken evrede tespit edilmesi ve sağlıklı insanlara bulaşmasının önlenmesi için belirti ve bulgular mutlaka bilinmeli, hastalığın bulaşma yolları ve korunma yöntemleri hakkında bilgi sahibi olunmalıdır.

AIDS nasıl teşhis edilir?

AIDS teşhisi için yapılan testler, kan örneği alınarak yapılır. HIV vücuda girdikten sonra vücut savaşmak için antikor denilen maddeler üretir, ancak bu antikorların oluşması için üç aylık bir dönem gerekir. Bu ilk üç aylık döneme ‘pencere dönemi’ denir. Vücudun oluşturduğu antikorları tespit etmek için Anti –HIV testi yapılır.

Ancak pencere döneminde antikorlar henüz oluşmadığından Anti-HIV testi yanıltıcı olabilir. Bu test ile elde edilmiş pozitif bir sonucun western-blotting yöntemiyle tekrar test edilerek doğrulaması gerekebilir. Bu şekilde teşhis koyulabilir. Tedavi için ilk önce kan değerleri, kan sayımı, lenfosit oranı ve CD4 oranlarına bakılır, sonra da tedavi planlanır.

AIDS’in belirtileri neler?

AIDS’in belirtileri virüsü aldıktan yıllar sonra ortaya çıkabilir. Hastalık başlangıçta belirti vermeden vücutta yavaş yavaş bağışıklık sistemini zayıflatır. Bu durumda sağlıklı görünen bir kişi aslında HIV virüsü taşıyıcısı olabilir. Zamanla belirtiler kendini göstermeye başlar.

HIV virüs taşıyıcısı, hastaymış gibi görünmeyebilir veya taşıyıcı kişi kendini hasta gibi hissetmeyebilir. Çünkü, taşıyıcılarda belirtilerin ortaya çıkmasına veya ölüme yol açan şey HIV virüsünün kendisi değildir, vücudun bağışıklık sisteminin çökmesiyle tamamen savunmasız kalması sonucu daha rahat oluşabilen enfeksiyonlardır.

HIV yıllarca belirti vermeyebilir

HIV bulaşan bir kişide virüs alındıktan yaklaşık 3-4 hafta içinde soğuk algınlığı benzeri ateş, yorgunluk, halsizlik gibi belirtiler olur.

Birkaç gün süren bu durumdan sonra HIV taşıyan kişiler herhangi bir belirti olmadan, yıllarca normal, sağlıklı görünümde yaşamlarını sürdürürler. Fakat ömür boyu HIV virüsü taşıyıcısı ve bulaştırıcısıdır.

Hızlı kilo kayıplarına dikkat!

Hastada, diyet yapmadığı halde iki aydan kısa zamanda 7-10 kg kilo kaybı görülür.

Dil üzerinde ve ağız içinde beyaz yaralar, ilerlemiş dönmelerde ise uzamış ishaller, boyun, koltukaltı gibi bölgelerde lenf bezelerindeki şişlikler, aralıklı ateş yükseklikleri görülebilir.

Paylaşın

Akromegali Nedir? Belirtileri, Tedavisi

Akromegali, beyin tabanında bulunan hipofiz bezinin ön bölümünün aşırı çalışmasına bağlı bir durumdur. Daha sade bir deyişle, Akromegali, büyüme hormonunun aşırı üretilmesi sonucu ortaya çıkan kronik bir hastalıktır.

Büyüme tamamlanmadan, kemiklerin uzaması sona ermeden erken çağlarda baş gösterirse jigantism adı verilen dev görünüm oluşur. Bozukluk büyüme çağının bitiminden sonra baş gösterirse, el ve ayakların genişlemesi, çene ve burnun büyümesi ve sesin kalınlaştığı görülür.

Akromegali belirtileri

El ve ayaklarda kademeli olarak büyüme,
Yumuşak doku şişliği,
Âdet düzensizlikleri / iktidarsızlık,
Terleme,
Baş ağrısı,
Görme bozuklukları,
Karpal tünel sendromu,

Kas güçsüzlüğü / yorgunluk,
Eklem ağrısı,
Sinüs ödemi,
Uyku apnesi (solunumun geçici olarak durması),
Ciltte kalınlaşma, yağlanma, sivilcelenme,
Kaba yüz görünümü, özellikle alın, burun, dudaklar, dil ve çenede büyüme.

Akromegali tedavisi

Bromokriptin (akromegalide büyüme hormonu düzeyini normale indirir.)
Cerrahi tedavi: Belirgin suprasellar tümör büyümesi varsa transfrontal, tümör intrasellar ise transfenoidal cerrahi girişim ile tümör çıkarılır.
Radyoterapi: hipofize radyoaktif çekirdek yerleştirilir veya dışarıdan radyoterapi uygulanabilir. Cerrahi kadar etkin değildir ve çabuk yanıt vermez.

Risk altındaki kişiler

Nadir bir hastalık olan akromegali, sıklıkla orta yaşlı kişilerde görülür. Hipofiz tümörlerinin çoğu kendiliğinden ortaya çıkar, herhangi bir genetik geçiş bulunmaz.

Her bir milyon kişiden 40-60ının akromegali hastası olduğu ve her yıl bir milyonda 3 kişinin akromegali tanısı aldığı tahmin edilmektedir. Bununla birlikte, akromegali belirtileri kolayca gözden kaçırılabileceği için, gerçek sayı daha yüksek olabilir.

Paylaşın

Akrep Sokmalarının Belirtileri Nelerdir?

Akrep sokmasında gerekli tedbirler kısa sürede alınmazsa kişi hayatını kaybedebilir. Özellikle bebekler, çocuklar, yaşlılar, kalp ve akciğer rahatsızlığı olanlar akrep sokması karşısında daha az dirence sahiptir.

Akrep türleri 1.750 tanedir. Bu türlerden 50 tanesi zehirlidir ve sadece 20-25 tanesi insanlara zehir bulaştırarak ölüm tehlikesi yaşatırlar. Ki bu hiç de azımsanacak bir rakam değildir. Sarı akrep ve siyah akrep türleri, evlerde en sık karşılaşılan zehirli akreplerdir. Akrep sokması, akreplerdeki zehir nedeniyle başlı başına sorun oluştururken, bazı alerjik reaksiyonları da tetikleyebilmektedir.

Akrep sokması nasıl anlaşılır, belirtileri nelerdir?

Şiddetli ağrı,
Yanma,
Acı duyulan yerde uyuşma, karıncalanma ve şişme,
Kas seğirmesi,
Olağandışı baş, boyun ve göz hareketleri,

Ağızda köpüklenme,
Çift görme,
Nöbet,
Terleme,
Kusma,
Yüksek veya düşük kan basıncı (her ikisi de olabilir),

Taşikardi ya da düzensiz kalp atışı,
Huzursuzluk, sinirlilik, çocuklarda ağlama,
Nefes darlığı,
İstemsiz idrar atımı,
Koma.

Akrep soması sonrası yapılmaması gerekenler:

Akrep sokmalarında zaman kaybetmeden tıbbi destek almak üzere ambulans çağrılmalı ve hastaneye gidilmelidir.

Akrebin soktuğu fark edildiğinde yapılması gereken ilk müdahale, sokulan yerin sabunla ve suyla yıkanması olmalıdır. Daha sonra yaranın üzerine buz konulmalıdır.

Yarayı kesmek, kanatmak,
Isırılan bölgeyle oynamak (yara hareketsiz bırakılmalıdır),
Yaraya amonyak sürmek,
Turnike yapmak.

Akrep sokması durumunda istemsiz kas hareketleri olabilir. Bu yüzden bir yakınınızdan sizi hastaneye götürmesi için yardım istemelisiniz. Hastaneye araba ile gidilmesi durumunda akrep tarafından sokulan kişi arabayı kesinlikle kullanmamalıdır.

Akrep sokmasında ağrı şiddetli olur. Gerekli tıbbi müdahale yapılana kadar ağrıyı dindirmek için reçetesiz satılan ağrı kesici ilaçlardan kullanılabilir. Asetaminofen ve ibuprofen içeren ilaçlarla Aspirin alınması uygundur. İçeriğinde opiat bulunan ağrı kesicilerin kullanılmaması gereklidir.

Akrep sokması tedavisi

Bazı akrep sokması durumlarında belirtiler şiddetli olsa da yapılan ilk müdahaleler ve kullanılan ilaçlar yeterli olabilmektedir. Ciddi vakalarda akrep serumları uygulanabilir. Fakat bu serumların yan etkileri ağırdır (aniden başlayan ve hayat kaybına bile sebebiyet veren alerjik reaksiyon olan anafilaksi ve serum hastalığı gibi). Bu yüzden kişi gerçekten ciddi tehlike ile karşı karşıya ise ve alerjik rahatsızlıkları yoksa, akrep serumlarının uygulanması tercih edilir. Akrep serumları, daha önce akrep sokması yaşamış ve serum almış kişiye verilmez. Ayrıca son 5 yıl içinde tetanoz aşısı olmayanların da mutlaka aşıyı yaptırmaları önerilmektedir.

Mümkünse akrebi yakalayın 

Hastaneye sizi sokan akreple birlikte giderseniz ne tür bir müdahale yapılacağına daha doğru bir şekilde karar verilmesini sağlayabilirsiniz. Cam bir kavanozu hızlı bir şekilde akrebin üzerine geçirebilirsiniz. Akrebin içinde bulunduğu kavanozu çok hafif bir şekilde yerinden kaldırarak altına kâğıt ya da karton geçirebilir, ters çevirdiğiniz kavanozun ağzını kapağıyla sıkıca kapatabilirsiniz. Bu işlemi yapması için yakınlarınızdan da yardım isteyebilirsiniz.

Ulusal Zehir Danışma Merkezi’ni arayın

İlk belirtiler hafif olabilir ve durumun ciddiyeti anlaşılmayabilir. Türkiye’nin her yerinden 7/24 hizmet veren Ulusal Zehir Danışma Merkezi’ni arayarak durumun ciddiyeti hakkında bilgi alabilirsiniz. Aramanız gereken telefon numarası ise: 114.

Telefonda yaşınıza, ağırlığınıza ve tasvir ettiğiniz yaranın durumuna göre risk belirlenir ve yapmanız gerekenlerle ilgili bilgilendirilirsiniz. Eğer sizi sokan akrebi gördüyseniz, akrebin görünüşünü de tarif ederek daha sağlıklı bir değerlendirme yapılmasını sağlayabilirsiniz. Akrebi yakalayamıyorsanız fotoğrafını da çekebilirsiniz.

Paylaşın

Absans Nedir, Absans Nöbetleri Nasıldır?

Kısa süreli şuur kaybı olarak bilinen ve jeneralize nöbetler olarak da adlandırılan Absans Nöbetleri, tüm beyine yayılan nöbetlerdendir. Önceleri Absans Nöbetleri küçük hastalık anlamına gelen petit mal adıyla anılıyordu.

Hafif olan bu nöbetler çok sık olursa yaşamı etkileyebilir. Absans Nöbet sırasında kişi uyarıları algılayamaz ve çevresinden haberdar değildir, kısa süreli bilinç kaybı mevcuttur.

Sıklıkla 6-12 yaş arasında görülür. Kızlarda daha sık rastlanır. İlaç tedavisine iyi cevap verir. Bazı çocuklarda daha ileri yaşlarda Tonik-Klonik Nöbetler ortaya çıkabilir. Çocukların ailelerinin % 25-40’ında benzer nöbetler görüldüğü bildirilmiştir.

Çocukların zaman zaman hayallere dalmaları bu nöbetlerin fark edilmesini zorlaştırmaktadır. Bazen günde yüzlerce kez böyle nöbetler görülebilir.

Bu okulda öğrenmeyi ve çeşitli aktivitelere katılımı engelleyici olabilir. Cümlenin başını duyup sonunu duymayabilir ve bu nedenle çocukta davranış bozukluğu olduğu sanılabilir.

Derin derin soluk alıp verme (hiperventilasyon) sırasında bu tip nöbetlerde artma görülmektedir. Bu nedenle tanı amacıyla yapılan EEG’de rutin uygulamada, hastaya derin nefes aldırıp verdirilerek nöbet kaydedilmeye çalışılır. Nöbet sırasında EEG çekilmesinin tanının kesinleştirilmesinde en önemli tanı yöntemi olduğu unutulmamalıdır.

Miyoklonik nöbetler veya sıçrama nöbetleri

Çoğumuz uykuya dalarken boşluğa düşme hissi ile birlikte sıçrama hareketi yaparız. Bu epilepside görülen miyoklonik nöbetlerin aynısıdır. “Miyo” kas , “klonus” sıçrama anlamına gelir.

Kaslarda kısa süreli ani kasılma ile kendisini gösterir. Bazen tüm vücudu etkiler, bazen tek veya iki kol ile sınırlı kalırken bazen baş da etkilenir. Bu sıçramaların uykuya dalarken olması fizyolojiktir, yani hastalık anlamına gelmez.

Tonik ve atonik nöbetler

Tonik nöbet sırasında tüm kaslar kaskatı olur ve hasta yere düşer. Atonik nöbetlerde ise tam tersi olur, yani kasılma yerine kaslarda gevşeme olur ve kişi yere yıkılır.

Ani yere yıkılmaya rağmen hızla tekrar kalkmayı başarırlar. Bu düşmeler genellikle öne doğru olur ve kişi başını yere vurabilir. Çok sık tonik ve atonik nöbetleri olanlarda başa geçirilen kask gibi özel koruyucu önlemler yararlıdır.

Paylaşın

Apse Nedir? Çeşitleri Ve Tedavi Yöntemleri

Vücudun herhangi bir yerinde enfeksiyona bağlı olarak meydana gelen irin birikmesine apse denir. Sıcak ve soğuk olmak üzere ikiye ayrılan apse, ağrı, kızarıklık ve şişliğe neden olur.

Apseler tedavi edilmezlerse burada üreyen mikroorganizmalar vücudun diğer bölgelerine yayılabilirler. Apseler, komşu dokulara açılabilir veya komşu damarlara ilerleyerek, bu damarlardan kaynaklanan kanamalara sebep olabilir.

Apse; Sıcak Apse ve Soğuk Apse olmak üzere iki çeşittir;

Sıcak Apse; Bu apsede ateş yükselir, ağrı ve zonklama olur. Apsenin oluşma nedeni, her zaman bir veya birkaç mikroptan dolayıdır (yani sebep mikroorganizmadır). Sıcak apsenin, ağrı, kızartı, şişlik, sıcaklık gibi dört belirtisi vardır.(latince, color, rubor, dolor, tumor). Apsenin çevresi sert, ortası ise oynak ve yumuşaktır.

Sıcak apselerin tedavisi, cerrahi müdahale ile gerçekleştirilir. Bu tedavi, uzman doktor tarafından apse yerinin açılması, irinin boşaltılması ve antibiyotikli merhemle uygulamadır. ayrıca ağızdan antibiyotik vermek gereklidir.

Soğuk Apse; Verem hastalığında görülen bir apse türüdür. El şişlik üzerine konulunca sıcaklık alınamaz ve basmakla ağrı uyandırılamaz. Sıcak apsedeki kesin iltihap belirtileri yoktur. Fakat şişlik açılırsa, sıcak apsedeki gibi bir apse içeriğinin olduğu görülür. Soğuk apselerden en çok rastlananı çene kemiğinin, bel kemiğinin ve boyundaki bezelerin verem mikrobu ile tahribinden meydana gelenlerdir. Bunlar boyunda, çene altında bir şişlik biçiminde görülür. Bel kemiği apseleriyse aşağı doğru kayarak kasık altında kendini gösterir.

Soğuk apselerin tedavisi, doktorun önermesi durumunda verem ilaçları kullanılır. Bazen (örneğin böbrek vereminde) hastalığın yayılmasını önlemek için cerrahi işlem yapılabilir.

Paylaşın

Antiseptik Nedir? Antiseptiklerin Tarihi

Genel olarak “mikrop” öldürücü anlamına gelen Antiseptik, enfeksiyon, septisemi veya çürümeyi önlemek amacıyla canlı dokuya uygulanan mikrop karşıtı maddelerdir.

Mikropları, yani insan, hayvan ve bitkilerin dokularına yerleşerek hastalığa yol açan bakteri, virüs, mantar gibi tek hücreli asalak canlıları yok etmek sağlıklı yaşamın temel koşullarından biridir. Antiseptik, antibiyotik ve dezenfektan gibi değişik adlarla anılan birçok madde bu amaçla geliştirilmiştir.

Antiseptikler, yalnızca bakterilere karşı etkili olan antibiyotiklerden farklı olarak, vücut yüzeyindeki tüm bakteri, mantar ve virüslerin çoğalmalarını engeller. Bu dezenfektanlar, enfeksiyonu önlemek, yaranın iyileşmesini hızlandırmak için geçici olarak mikroorganizmaları ortadan kaldırmaya yardımcı olurlar.

Antiseptiklerin tarihi nedir?

İnsanlar, “mikrop kuramının” bulunmasından yüzyıllarca önce neden ve nasıl etki yaptığını bilmeksizin antiseptikleri kullanıyorlardı. Örneğin çiğ etin bol tuz ve baharatla yoğrularak sucuk biçiminde saklanması, sebzelerin yoğun bir tuz ve limon ya da sirke çözeltisi içinde bekletilerek turşu yapılması, bakterileri büyük ölçüde yok ederek bu besinlerin bozulmasını önlüyordu. Bugünkü antiseptikler ise Louis Pasteur’ün değerli çalışmalarının ürünüdür.

Paylaşın

Zatürre Nedir, Belirtileri Ve Tedavi Yöntemleri Nelerdir?

Bakteriler başta olmak üzere çeşitli mikroorganizmalara bağlı olarak meydana gelen Zatürre (Pnömoni), kısaca akciğer dokusunun iltihaplanmasıdır. Bazı Zatürre türlerinde hasta kişiden sağlam kişilere doğrudan bulaşma riski vardır.

Ama hastalık çoğunlukla, hastanın kendi ağız, boğaz veya sindirim kanalında bulunan mikropların akciğere ulaşmasıyla meydana gelmektedir. Normal durumda hastalığa neden olmayan bu mikroplar, vücut savunması zayıf düşmüş kişilerde Zatürre oluşturur.

Zatürrenin belirtileri nelerdir?

Zatürre çoğu zaman belirtileri nedeniyle grip ile karıştırılmaktadır. Üşüme, titreme, solunum zorlukları, yorgunluk, sırt ağrıları, öksürük, yüksek ateş, baş dönmesi ve şiddetli baş ağrısı zatürrenin belirtileri arasında gelmektedir.

39-40 dereceye kadar çıkan yüksek ateş, titreme nöbetleri, balgam, nefes alırken göğüste hissedilen ağrı zatürrenin tipik belirtileri arasında gelmektedir. İştahsızlık, halsizlik, kuru öksürük, baş ağrısı, bulantı ve kusma gibi sinsi gelen belirtiler ise atipik belirtiler arasında sayılmaktadır.

Zatürrenin nedenleri nelerdir?

Zatürreye neden olan 30’dan fazla bakteri yer almaktadır. Bakteri ve virüslerin yanında toz, yabancı cisimler, zararlı ışınlar ve kimyasal etkenler de zatürreye neden olamaktadır. Ancak çoğunlukla bakteri, virüs ve mantarların akciğerde hava kesecikleri veya bronşları istila etmesi ile meydana gelmektedir.

Zatürrenin risk faktörleri nelerdir?

İleri yaş, sigara kullanımı, alkol kullanımı, kronik akciğer rahatsızlıkları, şeker hastalığı, kanser ve kemoterapi tedavisi ve bazı ilaçlar zatürreye yakalanma konusunda risk oluşturmaktadır. Bunun yanında kalp ve damar hastalığı olanlar, bebekler ve çocuklar risk grupları arasında gelmektedir.

Zatürrenin komplikasyonları nelerdir?

Zatürreye neden olan bakteri ve mikroplar yayılarak menenjit, peritonit, artrit gibi diğer enfeksiyonel hastalıklara neden olmaktadır. Yatan hastalarda bacak toplardamarında hasarlar meydana gelmekte ve hastanın hayatını tehlikeye sokmaktadır. Dikkat edilmediğinde ölüm durumlarıyla sıklıkla karşılaşılmaktadır.

Zatürre için doktor randevusu öncesi neler yapılmalıdır?

Zatürre belirtileri ağır grip belirtileriyle karıştırıldığı için yanlış tedaviler uygulanabilmektedir. Bu yüzden her belirtinin ve şikayetin detaylı olarak belirlenmesi ve doktora doğru şekilde aktarılması gerekmektedir.

Zatürrenin tetkik yöntemleri nelerdir?

Zatürrede doktorun yaptığı fizik muayene, akciğerin dinlenmesi, akciğer filmi ve kan testleriyle tanı konulmaktadır. Tanı koymada ortaya çıkan balgam, öksürük, nefes alırken göğüste hissedilen ağrı, üşüme ve titreme nöbetleri gibi belirtiler tanıyı desteklemektedir.

Zatürrenin tedavi yöntemleri nelerdir?

Zatürrede tedavi kişiden kişiye göre değişmektedir. Genellikle evde bakımı ve tedavisi yapılan hastaların yanında ileri yaşta olan, belirtilerin ağır olduğu ve yoğun bakım desteği gereken hastalar hastane ortamında tedavi edilmektedir.

Hastanede yatan hastalarda damardan antibiyotik tedavisi uygulanmaktadır. Antibiyotiklerin yanında serumla birlikte ağrı kesici, ateş düşürücü, balgam söktürücü ilaçlar da verilmektedir. Evde bakımda ise ağızdan alınan antibiyotik, ağrı kesici ve balgam söktürücülerle ilaç tedavisi uygulanmaktadır. Bunun yanında istirahat tedavide önem taşımaktadır.

Zatürre hastaları için yaşam stili önerileri

Zatürre hastalarında istirahat, beslenme ve ilaçlarının düzenli kullanılmasına dikkat edilmesi gerekmektedir. İlaçlar doktorun uygun gördüğü tarihlerde bırakılmalı ve bağışıklık sistemini güçlendirecek gıdalar tüketilmelidir. Bakterilerin yayılmasını engellemek için hastanın odası düzenli olarak havalandırılmalı ve nevresimleri düzenli olarak değiştirilmelidir.

Not: Sunulan bilgilerin amacı herhangi bir hastalığı teşhis veya tedavi etmek, iyileştirmek veya önlemek değildir. Tüm bilgiler yalnızca genel bilginize yöneliktir, tıbbi tavsiye veya belirli tıbbi durumların tedavisinin yerine geçmez. Uygulamadan önce bu bilgileri doktorunuzla görüşün.

Paylaşın

Verem Nedir, Belirtileri Ve Tedavi Yöntemleri Nelerdir?

Mycobacterium Tuberculosis isimli mikrobun bulaşması ile oluşan Verem (Tüberküloz), kolayca bulaşan tedavi edilmediğinde ölümcül olabilen bulaşıcı bir enfeksiyon hastalığıdır.

Verem aşısının (BCG) yaygın olarak kullanılması ve etkili ilaçların keşfedilmesi ile birlikte son elli yılda önemli ölüm nedenleri arasından çıkmıştır.

Veremin belirtileri nelerdir?

Verem; öksürük, uzun süre geçmeyen balgam, öksürükle beraber gelen kanlı balgam, göğüs ve sırt ağrısı, nefes darlığı, ses kısıklığı, halsizlik, çabuk yorulma, kilo kaybı, ateş, gece terlemeleri gibi belirtiler göstermektedir. Ayrıt edici belirtileri dışında diğer hastalık belirtileri ile karıştırılabilir. Bu yüzden detaylı şekilde tetkiklerin yapılması gerekmektedir.

Veremin nedenleri nelerdir?

Verem hastalığının asıl sebebi “Tbc Basilinin” mikrobudur. Bulaşıcı bir hastalık olan veremde oldukça dikkatli hareket edilmelidir.

Veremin risk faktörleri nelerdir?

Hasta ile aynı ortamda olan kişiler veya uzun süre temasta olanlar, hastalığın yaygın olduğu ülkelere seyahat yapanlar, bağışıklık sistemini yavaşlatan kanser ve AIDS gibi hastalığa sahip olanlar, madde ve alkol bağımlıları, verem hastalığı bakımından risk grupları arasında gelmektedir. Yurtlar, okullar, cezaevi, toplu taşıma araçları gibi kalabalık ortamlar ve kötü yaşam koşulları da verem açısından risk oluşturmaktadır.

Veremin komplikasyonları nelerdir?

Tüberkülozda tedaviye başlanmadığı durumlarda veya geç kalındığı durumlarda akciğer kaybı gibi büyük komplikasyonlar meydana gelmektedir. Akciğerde kavern olarak bilinen boşlukların oluşmasına, damarların parçalanmasıyla kanlı öksürüğe ve zatürreye de neden olmaktadır.

Verem için doktor randevusu öncesi neler yapılmalıdır?

Hasta yakınlarının doktor randevusu öncesinde hastayı iyi gözlemlemesi gerekmektedir. Belirtiler diğer enfeksiyon hastalıklarıyla karıştırılabileceği için ayırt edici özelliklere dikkat edilmeli ve bulaşma ihtimaline karşı önlem alınarak doktora başvurulmalıdır.

Veremin tetkik yöntemleri nelerdir?

Verem tanısı koymada oldukça fazla test yapılmaktadır. Balgam, idrar, mide sıvısı, BOS, pleura periton sıvısı testleriyle tanı konulmaya çalışılır. Bunun yanında iki haftadan fazla süren balgam ve kanlı öksürük, göğüs ağrısı, nefes darlığı gibi bulgular tanı koymayı kolaylaştırmaktadır.

Veremin tedavi yöntemleri nelerdir?

Tanı konulduktan sonra en az 6 ay süreyle çeşitli antibiyotik tedavisi uygulanmaktadır. Tedavi süresi hastanın durumuna göre uzatılmaktadır. İlaçların düzenli kullanılması en dikkat edilmesi gereken konular arasında gelmektedir.

Aksi halde ilaçlara karşı dirençli tüberküloz ortaya çıkmaktadır. İlaç kullanımının öneminden dolayı verem hastalığında hastanede gözetim eşliğinde tedavi uygulanmaktadır. İlaç tedavisinin dışında beslenme ve hava değişimi tedavide dikkat edilen diğer hususlar arasında gelmektedir.

Verem hastaları için yaşam stili önerileri

Her hastalıkta olduğu gibi verem hastalığında moral çok önemlidir. Bunun için hasta yakınlarının moral verici bir tavır sergilemesi gerekmektedir. İlaç kullanımına ayrıca dikkat edilmeli, hava sirkülasyonu sağlanmalı ve doktorların verdiği tavsiye doğrultusunda beslenme programı oluşturulmalıdır.

Not: Sunulan bilgilerin amacı herhangi bir hastalığı teşhis veya tedavi etmek, iyileştirmek veya önlemek değildir. Tüm bilgiler yalnızca genel bilginize yöneliktir, tıbbi tavsiye veya belirli tıbbi durumların tedavisinin yerine geçmez. Uygulamadan önce bu bilgileri doktorunuzla görüşün.

Paylaşın