AK Parti Milletvekili Yayman: Erdoğan İkinci Atatürk’tür

AK Parti Hatay Milletvekili Hüseyin Yayman, TBMM’de düzenlediği basın toplantısında, “Gazi Mustafa Kemal Atatürk, Cumhuriyetimizin kurucusudur. Ve koyduğu hedefleri hayata geçiren lider Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan olmuştur. Atatürk, bugün yaşasaydı; ben iddia ediyorum ki o da Cumhurbaşkanımızın yanında yer alırdı, onun politikalarını benimserdi” dedi ve ekledi:

“Benim ısrarla söylediğim bir tez vardır. Cumhuriyetimizi Mustafa Kemal Atatürk kurmuştur. Onu, muasır medeniyet seviyesi düzeyine çıkartan Recep Tayyip Erdoğan’dır. Dolayısıyla, Recep Tayyip Erdoğan ikinci Atatürk’tür ve Türkiye’nin 2053 hedeflerine varması, 2071 hedeflerine varması için her geçen gün daha fazla çalışmaktadır, çalışmaya devam edecektir.”

Adalet ve Kalkınma Partisi (AK Parti) Hatay Milletvekili Hüseyin Yayman,  TBMM’de basın toplantısı düzenledi. ANKA’nın aktardığına göre; Hüseyin Yayman, düzenlediği basın toplantısında şöyle konuştu:

“Cumhuriyetimizin 100. Yılı kutlu olsun. Türkiye Cumhuriyeti Devleti sonsuza kadar var olsun… Türkiye Cumhuriyeti Devleti bizim devletimizdir, hepimizin devletidir, kimsesizlerin kimsesidir. Türkiye Cumhuriyeti’nin hikayesi, benim hikayemdir, sizin hikayenizdir. Cumhuriyetimiz, imparatorluğun külleri arasından, Gazi Mustafa Kemal Atatürk önderliğinde çok zor şartlarda kurulmuştur.

Mustafa Kemal Atatürk, 100 yıl önce bu devleti kurduğunda herkes için ilham kaynağıydı. Bugün de aynı şekilde fikirleri ile düşünceleriyle; sadece Orta Doğu’nun, Avrasya’nın değil; dünyada bir referans kaynağıdır. Fikirleri ile çok önemli bir insandır. Dolayısıyla biz de Gazi Mustafa Atatürk başta olmak üzere, Cumhuriyetimizin kurucusu isimsiz kahramanlarımızı, şehitlerimizi, gazilerimizi, bir kez daha rahmetle, şükranla, minnetle anıyoruz.

Ben Hataylı, köylü bir ailenin, dokuz çocuklu bireylerinden bir tanesiyim. Bu Cumhuriyet beni okuttu, büyüttü, üniversitede hoca yaptı, bakan yardımcısı yaptı, milletvekili yaptı, komisyon başkanı yaptı. Bana bir gelecek verdi. Bana bir aile verdi. Cumhuriyet, hepimizin ortak evidir.

Bölgemizde yaşanan sorunlara bakıldığında Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin bir barış, istikrar ve güven adası olmaya devam ettiğini görmekteyiz… Cumhuriyetimiz kurulduğunda, 35 bin köyünde elektrik yoktu, yol yoktu, su yoktu; toplu iğneye dahi muhtaç bir ülke konumundaydı. Bugün itibarıyla Türkiye kişi başına milli gelir bakımından 13 bin dolar civarındadır, 50 dolardı.

Türkiye’nin 100. yılını, ‘Türkiye Yüzyılı’ adıyla taçlandıran ve ‘büyük eserleri, büyük liderler yapar’ diyerek, Cumhuriyetimizi muasır medeniyet düzeyine çıkartan Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan’a bir kez daha teşekkür ediyoruz. Bugün Türkiye, dünyada 16. büyük ekonomi ise bunu Cumhurbaşkanımızın üstün çabaları, çalışmaları, gayretleri ile başarmış durumdayız. Eğer bugün Türkiye çimento üretiminde Avrupa’da birinciyse, demir-çelik üretiminde Avrupa’da beşinciyse, müteahhitlik sektöründe dünyada ikinciyse, turizm gelirleri bakımından dünyada 10. ise turist gelmesi bakımından dünyada altıncı ise bu gerçekten Cumhuriyetimizin mucizesinin ve Cumhuriyetimizin başarasının sonucudur.

Gazi Mustafa Kemal Atatürk, Cumhuriyetimizin kurucusudur. Ve koyduğu hedefleri hayata geçiren lider Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan olmuştur. Atatürk, bugün yaşasaydı; ben iddia ediyorum ki o da Cumhurbaşkanımızın yanında yer alırdı, onun politikalarını benimserdi. Benim ısrarla söylediğim bir tez vardır. Cumhuriyetimizi Mustafa Kemal Atatürk kurmuştur. Onu, muasır medeniyet seviyesi düzeyine çıkartan Recep Tayyip Erdoğan’dır. Dolayısıyla, Recep Tayyip Erdoğan ikinci Atatürk’tür ve Türkiye’nin 2053 hedeflerine varması, 2071 hedeflerine varması için her geçen gün daha fazla çalışmaktadır, çalışmaya devam edecektir.”

Paylaşın

Kılıçdaroğlu’ndan 17 Yaşındaki Çocuğun “Atatürk’e Hakaret”ten Tutuklanmasına Tepki

17 yaşındaki bir çocuğun “Atatürk’e Hakaret”ten tutuklanmasına tepki gösteren CHP Lideri Kılıçdaroğlu, “Cumhuriyetimizin kurucusu Büyük Atatürk’e yönelik hakaretler, Saray İktidarının yarattığı iklimin sonucudur. Bu çirkinliği kabul edemeyiz” dedi ve ekledi:

“Ancak maharet böyle eğitilen, böyle kandırılan, böyle beyni yıkanan bir çocuğu cezalandırmak değildir. Sarayın göz boyamak için yaptığı bu tutuklama, o çocuğun geleceğinden çalmaktan başka bir şeye yaramayacaktır. Sadece ve sadece Sarayın ‘düşmanlaştırma’ politikasına katkı sağlayacaktır.”

Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, 17 yaşındaki bir çocuğun “Atatürk’ün hatırasına alenen hakaret” gerekçesiyle tutuklanmasına dair sosyal medya hesabından bugün açıklama yaptı.

“Maharet böyle eğitilen, böyle kandırılan, böyle beyni yıkanan bir çocuğu cezalandırmak değildir,” diyen CHP liderinin açıklaması şöyle: “Cumhuriyetimizin kurucusu Büyük Atatürk’e yönelik hakaretler, Saray İktidarının yarattığı iklimin sonucudur. Bu çirkinliği kabul edemeyiz. Ancak maharet böyle eğitilen, böyle kandırılan, böyle beyni yıkanan bir çocuğu cezalandırmak değildir.

Sarayın göz boyamak için yaptığı bu tutuklama, o çocuğun geleceğinden çalmaktan başka bir şeye yaramayacaktır. Sadece ve sadece Sarayın ‘düşmanlaştırma’ politikasına katkı sağlayacaktır. Örneğin Kuveytli bir kişi, Atatürk’e yönelik hakaretlerini sürdürmektedir. Ve üstelik bu kişinin, Türkiye Cumhuriyeti pasaportuna sahip olduğu iddia edilmektedir.

Öncelikle bu iddia, ilgili makamlarca derhal açıklığa kavuşturulmalıdır. İddia doğru olsa da olmasa da Saray İktidarının para karşılığı vatandaşlık satma politikasının varacağı yer burasıdır. Türkiye Cumhuriyeti lütufla değil, kanla kurulmuştur. Ülkemizin vatandaşlığı da aynı nispette kıymetlidir. Üç-beş Dolar’a tamah ederseniz, böyle ahlaksız kişilerin karşısında eğilirsiniz. Bunu Saray İktidarı kendisine yediriyor olabilir, ancak bu durum Türkiye Cumhuriyeti’ne yakışmaz.”

Ne olmuştu?

Mustafa Kemal Atatürk’ün fotoğrafıyla “uygunsuz” hareketler yapan 17 yaşındaki A.E.S, dün (20 Eylül) gözaltına alındı. Emniyetteki işlemleri tamamlanan A.E.S, İstanbul Kartal’daki Anadolu Adalet Sarayı’na getirildi.

Savcılıkça ifadesi alınan şüpheli, “Halkın bir kısmını sosyal sınıf, din, mezhep, cinsiyet, bölge farklılığına dayanarak alenen aşağılama” ve “Atatürk’ün hatırasına alenen hakaret” suçlarından tutuklanması talebiyle nöbetçi sulh ceza hakimliğine sevk edildi. Hakimlik, şüpheli A.E.S’nin tutuklanmasına hükmetti.

Paylaşın

Afyonkarahisar: Büyük Taarruz Şehitliği

Büyük Taarruz Şehitliği Ve Mustafa Kemal Atatürk Anıtı; Afyonkarahisar’ın Sincanlı Ovası’na hakim bir tepe olan Işık (Sarıkız) Tepe üzerinde yer almaktadır.

Afyonkarahisar’a 17 kilometre uzaklıkta, Afyonkarahisar-İzmir karayolunun Antalya ayrımındaki kavşağın hemen güney tarafındadır.

İç Anadolu ve Marmara’dan Ege ve Akdeniz’e gidip gelen araçların görebileceği şekilde inşa edilen Şehitlik ve Anıt yılın her günü ziyarete açıktır. Başkomutan Gazi Mustafa Kemal Paşa`nın 26 Ağustos 1922’de Kocatepe`de Büyük Taarruz emrini vermesiyle birlikte, 26-27-28 ve 29 Ağustos 1922 tarihlerinde 275 subay ve 2150 Mehmetçik olmak üzere toplam 2425 kahramanımız şehit düşmüştür.

Büyük Taarruz Şehitliği bu şehitler anısına yapılan, sembolik bir şehitliktir. 500 adet şehidin mezar taşları vardır. Şehitliğin ön kısımda şadırvan ve namazgâh vardır. Şehitlik duvarları beyaz Ayazini taşından yapılmıştır ve girişte 8 metre yükseklikte geleneksel mimari tarzda inşa edilmiş kemerli kapı bulunmaktadır.

Buradan şehit mezarlarının bulunduğu bölüme geçilmekte ve arka kısmında kaidesi ile beraber 18 metre yükseklikteki Başkomutan Mustafa Kemal Anıtı yer almaktadır. Anıtın kaidesinde mermer bloklar üzerinde Büyük Taarruz’a katılan bütün komutanların ve birliklerin adları bulunmaktadır. Kaidenin diğer yüzlerinde Başkomutan Mustafa Kemal Paşa`nın emir ve direktifleri yazılıdır. Anıt’ın iki yanında 45’er metrekarelik iki rölyef bulunmaktadır.

Paylaşın

Fenerbahçe 112. Kuruluş Yıldönümünü Kutladı

Fenerbahçe, kuruluşunun 112. ve Atatürk’ün Kulübü ziyaret edişinin 101. yıl dönümünü Dereağzı Lefter Küküçandonyadis Tesisleri’nde düzenlenen bir törenle kutlandı.

Törene Yüksek Divan Kurulu Başkanı Vefa Küçük, Başkan Ali Koç, yönetim kurulu ve kongre üyeleri, eski sporcular, kulüp çalışanları, Fenerbahçe Koleji öğretmen, öğrencileri, altyapı sporcuları ve aileleri katıldı.

Mustafa Kemal Atatürk, silah arkadaşları, şehitler ve ebediyete intikal eden üyeler için yapılan saygı duruşu ve İstiklal Marşı’nın okunmasıyla başlayan törende Fenerbahçe Başkanı Ali Koç bir konuşma yaptı.

Gurur duydum

Katılımcılara teşekkür eden Koç, Atatürk’ün Fenerbahçe tarihindeki önemiyle ilgili yaptığı konuşmasında şu ifadeleri kullandı:

“Sayın Vefa Küçük, Yüksek Divan Kurulu Başkanımız, bizim Cumhurbaşkanımız. Hep size danışıyoruz. Her ortamda yanımızdasınız. Sağ olun, var olun. Burada bugün Fenerbahçe Spor Kulübünü temsil eden her  kesimden insan var. En özelleri de çocuklarımız. Altyapıdan sporcularımız. En yaşlı kongre üyelerimize kadar herkes burada. Fenerbahçe’yi Fenerbahçe yapanlardan güzel bir potpori var. Her sene burada kutlamamızı yapıyoruz. Geçen sene çok özeldi. Anıtkabir ziyaretimiz oldu, başkanımız Aziz Yıldırım’ın liderliğinde.

Ve daha nice 3 Mayıslar diliyorum. Güzel bir tören oldu. Yönetim Kurulu Üyesi iken bu törene katılmıştım ama uzun zamandır katılamamıştım. Bugün katılmaktan bir kez daha iftihar ettim. Gurur duydum.

Törenimize katılan herkese teşekkür ediyorum. Törenimizi renklendiren Vefa beyin konuşması ile başlayan çocuklarımızın marşları şiirleri, şarkıları; Paşalı Birol’a kadar herkese özellikle teşekkür etmek istiyorum. Vefa Bey neler yaşandığını çok güzel anlattı. Kendisi anlatırken gözlerimde canlandırılmış gibi hissettim. Hele o filakanın buradan ayrılışını. Turhan bey daha detaylı bir şekilde altını doldurdu. 3 ayrı şekilde anlattı. Daha önce dinlemiştim ama yine gurur duydum, iftihar ettim.

Söz konusu vatansa Fenerbahçe Spor Kulübü’nün tarihi büyük fedakarlıklar, bağlılıklar ve bunun örnekleri ile dolu. Bunu kimse tartışamaz. Aslında bugün burada bir kez daha gördüm ki, Fenerbahçe Spor Kulübü bir kulüpten çok daha ötesi, bir spor kulübünden çok daha fazlası. Bu vatan için spor faaliyetleri yürüten bir kulübünden çok daha fazlasını yaptığını da demin de anlatıldığı gibi çok daha fazlasıyla tarihin altın sayfalarına yazılı, kazılı durumda. Bugün şunu düşündüm. Rahmetli dedem Vehbi Koç şöyle derdi; “Allah bize dünyanın en güzel ülkesini vermiş. Kıymetini bilelim” Ona katılıyorum ama bizlerde şanslıyız ki Türkiye’nin en özel en güzel kulübünün fertleriyiz, mensuplarıyız, temsilcileriyiz. Ne kadar gurur duysak azdır.

Hakikaten Fenerbahçe Spor Kulübü çok farklı bir kulüp. Kültürüyle, değerleriyle, ilkeleriyle, temsil ettikleriyle, duruşuyla. Bunun da tarihin altın sayfalarında olması da çok önemli. Bu sadece biz burada dostlar alışverişte görülsünü anlatmıyoruz. Bunların hepsi kayıtlı.

Şimdi Atatürk, Atamız, Ulu Önderimiz, hangi takımı tutar? Vefa Bey ifade etti. Atamızın Fenerbahçe Spor Kulübü’ne  olan ilgisi pek çok anılarla hikayelerle, olaylarla ifade edebiliriz. Hatta kanıtlayabiliriz.

Vefa bey bazılarını anlattı, daha çokları da var. Ancak benim özellikle üstünde durduğum ve hep ifade ettiğim başka bir yaklaşım var bu konuya ve bunun yayıldığını görmek beni mutlu ediyor. Atatürk’ün aslında hangi takımı tuttuğu önemli değil, hangi takımın Atamızın yolunda yürüdüğünün önemli olduğunu düşünüyorum. Burada da Fenerbahçe’yi ayırt etmek mümkün çünkü o dönemlerde Atamızın hangi takımı tuttuğu, ilgi duyduğu hiç önemli değildi. Atamız ve arkadaşları vatanı kurtarmakla meşguldü. Ama Fenerbahçe’nin de bu vatan için neler yaptığını o da saygıyla karşılamıştı ki bu ziyaret gerçekleşti. Aslında Mustafa Kemal Atatürk’ün nasıl bir lider olduğu, neler ifade ettiği sadece ülkemizde değil, bütün dünya tarafından kabul edilmiş bir unsurdur, bir ideolojidir, bir liderlik örneğidir. Ancak ülke olarak enteresan bir dönemden geçiyoruz. Atamızın değerinin zayıflatılmaya çalışıldığı, iftiralara uğradığı, kıymetinin yeterince bilinmediği hatta dil uzatıldığı bir dönemden geçiyoruz. Üzücü. İnşallah bugünler sona erer.

Fenerbahçe Spor Kulübü ve Atamız söz konusuysa bizim duruşumuz, anlayışımız, hareket biçimimiz, ilkelerimiz ve değer her zaman ortadadır. Bu sadece tenhada değil kalabalıkta da böyledir. O yüzden bunu ifade etme ihtiyacı duydum. Öncelikle koroyu yöneten hocamız Burcu Selçuk hanımefendiye teşekkür ediyorum. Sayın Önder Gider’i de müzik bölümü başkanı olarak tebrik etmeliyiz. Hepimiz pek çok çocuk korosu dinlemişizdir, benim de iki tane küçük çocuğum var. Ama bu kadar senkronize, koordineli, içten, gönülden, kalpten bir koroyu ilk defa görüyorum. Sizle gurur duydum, iftihar ettim. Bu da Fenerbahçe’nin bir spor kulübünden çok daha fazlası olduğunu ifade ediyor. Hepinize çok teşekkür ediyorum.”

Kulübümüzün tarihinde çok önemli bir yere sahip olan 3 Mayıs günü kutlaması; koronun, İzmir Marşını katılımcılarla birlikte seslendirmesiyle sona erdi.

Paylaşın

Atatürk’ün Konakladığı Mekan “Zaimağa Konağı”

Eskişehir’in Sivrihisar ilçesi, pek çok medeniyetlere ev sahipliği yapmış, eşsiz tarih ve kültür mirasına sahip, özellikle Selçuklu ve Osmanlı eserleri ile dopdolu bir yerleşim şehridir.

Bu eserlerden biriside Zaimağa Konağı’dır. Sivrihisar’daki Atatürk ve erkanının konakladığı bu mekan, istiklal savaşı tarihimizin manevi bakımdan çok önemi olan ve değer verilmesi gereken bir yerdir.

Konak, Kurtuluş Savaşı sırasında ordu tarafından buluşma yeri olarak kullanılmıştır. Kuvayı Milliye’nin kurduğu Türkiye Büyük Millet Meclisi Hükumeti ve Bakanlar Kurulunun, Kurtuluş Savaşı sırasında 24/25 Mart 1922 tarihlerinde en kritik bir dönemde, Ankara dışında gerçekleştirdiği ve önemli kararların alındığı ilk ve tek olarak tarihe geçen toplantı, Sivrihisar’da Zaimağa konağında yapılmıştır.

Bu toplantı, yurdun tamamen işgalden kurtulması için azimle savaşa devam edilmesi kararlarının alındığı toplantıdır. Zaim Ağa Konağında alınan kararlar Ankara’ya gönderilir. Bakanlar Kurulu ateşkesi Anadolu’nun hemen boşaltılması şartı ile kabul eder.

Başkomutan Mustafa Kemal’in davet ettiği Sovyet Rusya Büyükelçisi Aralov Zonaryev ve Azerbaycan Büyükelçisi İbrahim Abilov 28 Mart 1922 Salı günü Sivrihisar’a gelir. Mustafa Kemal Paşa, İsmet Paşa, askeri ve sivil zevat Zaim Ağa Konağında sabaha kadar çeşitli konuları görüşürler. 29 Mart 1922 Çarşamba sabahı çaya 1. Ordu Karargahında intikal ettikleri kayıtlıdır.

Eskişehir Kısa Tarihi

Üzerinde asırlarca kanlı ve çok önemli savaşların cereyan ettiği Eskişehir’in bilinen tarihi Hititlere dayanır. Hititler zamanında bu bölgeye “Masa” denirdi. Hititlerden sonra Frigyalalılar bölgeye hakim oldular. Başkentleri Gordion (Polatlı civarı) bu bölgeye yakın olduğundan, krallığın önemli bir bölgesiydi.

Eskişehir’in eski ismi “Dorylaion” olup, Frigyalılar zamanında Eretrialı Doryleos tarafından kurulmuştur. Frigyalılardan sonra Lidyalılar bölgeye hakim olmuşlardır. M.Ö. 6. asırda Persler, Lidya Devletini yıkarak topraklarını istila etiler.

M.Ö. 4. asırda Makedonya Kralı İskender Persleri yenerek Anadolu’yu işgal etti. Makedonya İmparatorluğu İskender’in ölümü üzerine komutanları arasında taksim edildi. Porsuk Çayının kuzeyinde Bitinya ve güneyinde Galatya krallıkları kuruldu. M.Ö. 1. asırda Roma İmparatorluğu bu bölgeyi ilhak etti.

M.S. 395 Roma İmparatorluğu ikiye bölününce, bütün Anadolu gibi bu bölge de Doğu Roma (Bizans) payına düştü. Bizans imparatorlarından bazıları Eskişehir’de oturdular. Bizans’ın kuvvetli bir askeri üssü haline geldi.

Sasaniler, İstanbul ve Üsküdar önlerine giderken buradan geçtiler. 708 senesinde Emevi kumandanı Abbas İbnü’l-Velid Eskişehir’i fethetti. Abbasiler devrinde ise Hasan ibni Kahtaba 778’de Eskişehir önlerine kadar geldi. Araplar Dorylaion’a “Duruliye” dediler.

1071 Malazgirt Zaferinden az sonra Anadolu Fatihi ve Anadolu’da Türkiye devletinin kurucusu Selçuklu Kutalmışoğlu Birinci Süleyman Şah’ın başkumandanlığı altındaki Türk orduları Eskişehir’i fethettiler. Birinci Haçlı Seferinin en büyük ve en kanlı meydan muharebesi Eskişehir ovasındaki Porsuk civarında cereyan etmiştir.

“Dorylaion” (Eskişehir) (Porsuk) Meydan Muharebesi olarak tarihe geçen bu savaşta, Kılıç Arslan emrindeki Türk ordusu, Haçlı ordusunu hezimete uğrattı. Selçuklu, Osmanlı ve Türkiye Cumhuriyetinin varoluşunun kökleri Alparslan’ın Malazgirt ve Kılıç Arslan’ın, Sultan Mes’ud’un Eskişehir zaferlerine dayanır.

1175’te Bizans İmparatoru Manuel Kommenos Eskişehir’i işgal etti. Ertesi sene Birinci Mes’ud’un oğlu İkinci Kılıç Arslan, Bizans imparatorunu Miryakefalon (Karamukbeli) Meydan Muharebesinde yenerek Eskişehir’i geri aldı.

On üçüncü asır başlarında Eskişehir Bizans sınırında bir “uç” olarak bulunuyordu. Ertuğrul Gazi ve oğlu Osman Gazi uç beyi idiler. 1289’da Eskişehir-Bilecik- Kütahya vilayetlerinin kesiştiği bölge, Osmanoğullarının elindeydi. Orhan Gazi, Eskişehir’in bütün topraklarını Osmanlı Devletine kattı. Osmanlılar, şehrin kendisine Eskişehir derken, civarındaki topraklara “Sultanönü” dediler.

Sultanönü; merkezi Kütahya’da olan (1451’den önce Ankara) Anadolu Beylerbeyliği eyaletinin 14 sancağından biriydi. On dokuzuncu asır başlarında geriledi ve kasaba haline geldi. Yirminci asır başlarında ise Hüdavendigar (Bursa) eyaletinin Kütahya sancağına bağlı 5 kazadan birinin merkeziydi.

On dokuzuncu asrın sonlarında Eskişehir’den demiryolu geçince, yeniden gelişmeye başladı. 1894’te Eskişehir’de 17 cami, 3 medrese, 4 tekke, 25 han, 700 dükkan ve 2 kervansaray vardı. Rum, Ermeni gibi gayri müslim halk sayısı sadece 2000 idi. 20 Temmuz 1921 ile 2 Eylül 1922 arasında 1 sene 1 ay 13 gün Yunan işgalinde kaldı. Yunanlılar Eskişehir’den kaçarken en az yarısını yıktılar, yaktılar ve harabe halinde terk ettiler.

Cumhuriyet devrinde sancaklara (mutasarrıflıklara) “vilayet-il” denilince, Eskişehir il olmuştur. Cumhuriyet devrinde en hızlı gelişen şehir Eskişehir’dir denilebilir. Demiryolu ve karayolu kavşağı olması, sanayi tesisleri, uçak ve demiryolu fabrikası ve Anadolu’nun en büyük askeri hava meydanına sahib olması, Eskişehir’in gelişmesinde mühim rol oynamıştır.

Paylaşın