Bahçeli’den Sert Çıkış: Sabrımızı Taşırmayın

Partisinin grup toplantısında konuşan MHP Lideri Devlet Bahçeli, “Bugünlerde iç işgal cephesinde toplanıp aynı zamanda emniyet ve yargı içine yuvalanmış soysuz ve kripto çetelerin yeniden Türkiye üzerinde hesap yaptığı görülmektedir” dedi ve ekledi:

“Bu kan içen vampirlerin aklını başına alması, etrafımızda iftira ve ihanet duvarı örmeye kalkışmalarının ağır sonuçları olacağını bilmeleri, akıbetleri için 15 Temmuz gecesine dikkatle bakmaları ikaz ve ihtarımdır. Ayranımızı kabartmasınlar, sabrımızı taşırmasınlar. Maşa kullanıp sütre gerisine saklananların hepsini takip ediyoruz.

Olan biten tüm kanun dışı irtibat ve ilişki ağlarının farkındayız. Birkaç emniyet müdürünün açığa alınmasıyla geçiştirilemeyecek bir komplo devrededir, nitekim hedef Milliyetçi Hareket Partisi, AK Parti, Cumhur İttifakı ve son tahlilde Türkiye’dir.”

Bahçeli konuşmasının devamında, “17-25 emniyet ve yargı ortaklı darbe girişiminin tekrarını planlayanlara boyun eğersek boyumuz devrilsin, göz yumarsak gözümüz çıksın, eyvallah edersek de kanımız kurusun. Gizli tanık ifadeleriyle şerefli isimleri karalama kumpasını ve tecelli eden millet iradesini gölgeleme arayışını himaye eden ve buna hizmetkarlık yapan kim varsa haindir, haşhaşidir, emniyet, yargı ve medya uzantılarının tepesine binilmelidir.

Bakalım temiz eller operasyonu nasıl oluyormuş, hepsine göstermek, hepsini yaka paça içeri tıkmak da hukuk devletinin varlık ve şeref konusudur. Meclis gündemine gelecek olan 9’uncu yargı paketinde, casusluk suçu ilgili yeni düzenlemeden rahatsız olanlar çok iyi araştırılıp incelenmelidir. Yurt içinden ve yurt dışından hain FETÖ’cülerin, onlara sözcülük yapan satılmış, devşirilmiş sözde gazetecilerin bedel ödemesi yakındır ve kaçınılmazdır” ifadelerini kullandı.

Milliyetçi Hareket Partisi (MHP) Genel Başkanı Devlet Bahçeli, partisinin grup toplantısında gündeme ilişkin açıklamalarda bulundu. Bahçeli’nin açıklamalarından öne çıkan bölümler şöyle:

“Türkiye’nin de aralarında bulunduğu 80 ülke Birleşmiş Milletler Genel Kurulu’na Filistin’in üyeliğinin Güvenlik Konseyi’nde tekrar görüşülmesi ve bu ülkeye bazı ilave haklar tanınmasını öngören bir tasarı sunmuşlardır. 10 Mayıs 2024 tarihinde yapılan oylamada 143 ülkenin kabul, 25 ülkenin çekimser ve 9 ülkenin ret oyuyla Filistin tasarısı Genel Kurul’da onaylanmıştır. Uluslararası toplum ezici çoğunlukla Filistin’in yanında durmuştur. Küresel vicdan Filistin halkının meşru mücadelesine destek verirken, İsrail saldırılarına bir nevi tepki göstermiştir.

Filistin’in üyelik tasarısının Birleşmiş Milletler Genel Kurulu’nda onaylanması karşısında İsrail temsilcisinin çıldırmış gibi Birleşmiş Milletler Şartı’nın bir kopyasını imha etmesi, kararın terör için bir ödül olduğunu ileri sürmesi Siyonist vandallığa uygun düşen bir saygısızlık ve seviyesizlik olarak kayıtlara geçmiştir.

Netenyahu yönetimi terör arıyorsa, terörist görmek istiyorsa, soykırımcıları tanımak istediğindeyse bir boy aynasına ilk elden bakmayı mutlaka tercih etmelidir. İsrail’in azgın şımarıklığı, işlediği korkunç cinayetleri, insani değerleri hiçe sayması haddi ve hududu çoktan aşmıştır.

Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi’yle ilgili iki hafta önceki önerilerimizin yanında, daimi üye sayısının çoğaltılması akla en yatkın seçeneklerden birisi olarak önümüze çıkmaktadır. Üye sayısının artışı ve veto yetkisinin sınırlandırılması dünya barışına muazzam bir hizmet olarak anılacaktır.

Gazze’de bebekler katledilirken Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi’nde veto silahına sarılıp İsrail’e payanda olanlar bunun hesabını asla veremeyecekler, makul ve mantıklı hiçbir teze sığınamayacaklardır. Soykırımın bahanesi olamaz. 35 bin insanın cinayeti örtbas edilemez.

Vaat edilmiş toprakların nihai hedefi Anadolu coğrafyasıdır. Bugün Gazze’de boyun eğersek, bugün Kudüs’te susarsak, gelecekte son yurdumuzda çok çetin olaylar yaşanabilecektir. Gazze’yi savunmak demek, mesela Gaziantep’i savunmak demektir. Gazze’yi konuşmak demek, mesela Şanlıurfa’yı konuşmak demektir. Hiç kimse boşa sallayıp dolu tutmanın çabasına heves etmesin. Hiç kimse Gazze’yi günlük politika malzemesi haline getirip, buradan bir cephe açarak Türkiye’yi suçlamaya, siyasi ikbal ve ikmal gayesine meyletmesin.

İsveç’in Malmö kentinde 25 ülkenin katıldığı ve 68’incisi yapılan 2024 yılı Eurovision şarkı yarışması insanlığın nasıl bir tehditle yüz yüze kaldığını fazla söze gerek bırakmadan belgelemiştir. Bu arada İsrailli şarkıcıya itirazlar yoğun olsa da, sonuç alınamamıştır. Sanattan daha çok siyasi içerikli bahse konu yarışmanın ahlaki çöküş propagandasına dönüşmesi, erkekle kadın arasında kalmış üçüncü bir türün tedavüle çıkması kokuşmuşluğun boyutlarını göstermesi bakımından ibret levhası olmuştur.

Marjinalliğin dozajı korkunç düzeylerdedir. Batı’nın çürüyen toplum ve kültür yapısı adeta sahne almıştır. Birinci olan İsviçreli erkek sanatçının tüylü ceket, bol makyaj ve pembe saten etekle yarışmada boy göstermesi utanç verici bir yozlaşmanın teyidinden başka bir şey de değildir. Eğer bunun adına çağdaşlık deniyorsa, biz de diyoruz ki, batsın böyle bir çağdaşlık anlayışı.

Eğer bunun adına modernlik deniyorsa, üstüne basa basa biz de söylüyoruz ki, olmaz olsun böylesi bir modernlik anlatım ve algısı.

“Maarif Modeli’ni destekliyoruz”

Milli Eğitim Bakanlığı marifetince hazırlanan “Türkiye Yüzyılı Maarif Modeli”ni yeni yüzyılın milli eğitim çatısı olarak değerlendiriyor, samimiyetle destekliyoruz. Mesnetsiz eleştirilerin iyi niyetten yoksun olduğu kanaatindeyiz. Modelde; “Bir ayağı geçmişte duran eğitimin diğer ayağının insanlık geleceğine ufuklar açan kapı” olarak vurgulanmasının neresi yanlıştır? “Milli ve manevi değerler manzumesi ile maddi gelişmenin zirvesini hedefleyen yolculukta temelin değişmeyen milletimiz” olduğuna dönük tesptin sakıncalı bir yanı var mıdır?

Öğrenci profili, beceriler çerçevesi, erdem-değer-eylem modeli, sistem okuryazarlığı, alana ait bilgi kümeleri bileşenlerinden oluşan bütüncül bir modelin hazırlanmasından neden rahatsızlık duyulmaktadır? Beden ve ruh üzerine kurulan bir modele canlı ceset gibi ortalıkta dolaşanlar dışında itiraz edenlerin tutar dalı veya haklı eleştirileri söz konusu mudur? Sağlıklı, iradeli, sorgulayıcı, üretken, bilge, cesaretli, merhametli, vatansever, ahlaklı ve estetik değerlerle bütünleşmiş nesillerin varlığından ürkenlerin ve karalamak için kuyruğa girenlerin asıl amacı nedir?

Maarif kelimesine takılmış olan zevatın ne dediğinin bir anlamı yoktur, niyet halistir, hedef parlaktır, milli eğitimin milli geleceğimizi inşa etmesi başlıca temennimdir. Milli Eğitim Bakanımızı ve söz konusu modelin hazırlığında emeği geçen herkesi kutluyor, başarılar diliyorum.

Ümit ederim ki, yeni yüzyılda atanamayan tek bir öğretmen kalmasın, bu dram artık sonlansın. Türkiye Büyük Millet Meclisi gündemine gelecek Öğretmenlik Meslek Kanununda yapılacak değişiklik teklifini de yürekten destekleyeceğiz. Son örneği Eyüpsultan’da yaşanan, bir okul müdürümüzün katledildiği elim hadiseyi ve öğretmenlerimize yönelik her neviden şiddeti lanetliyor, faillere tutuksuz yargılama yerine doğrudan tutuklama tedbirinin uygulanacak olmasını da son derece adil, isabetli ve yerinde görüyoruz.

“Sabrımızı taşırmasınlar”

Bugünlerde iç işgal cephesinde toplanıp aynı zamanda emniyet ve yargı içine yuvalanmış soysuz ve kripto çetelerin yeniden Türkiye üzerinde hesap yaptığı görülmektedir. Bu kan içen vampirlerin aklını başına alması, etrafımızda iftira ve ihanet duvarı örmeye kalkışmalarının ağır sonuçları olacağını bilmeleri, akıbetleri için 15 Temmuz gecesine dikkatle bakmaları ikaz ve ihtarımdır.

Ayranımızı kabartmasınlar, sabrımızı taşırmasınlar. Maşa kullanıp sütre gerisine saklananların hepsini takip ediyoruz. Olan biten tüm kanun dışı irtibat ve ilişki ağlarının farkındayız. Birkaç emniyet müdürünün açığa alınmasıyla geçiştirilemeyecek bir komplo devrededir, nitekim hedef Milliyetçi Hareket Partisi, AK Parti, Cumhur İttifakı ve son tahlilde Türkiye’dir.

17-25 emniyet ve yargı ortaklı darbe girişiminin tekrarını planlayanlara boyun eğersek boyumuz devrilsin, göz yumarsak gözümüz çıksın, eyvallah edersek de kanımız kurusun. Gizli tanık ifadeleriyle şerefli isimleri karalama kumpasını ve tecelli eden millet iradesini gölgeleme arayışını himaye eden ve buna hizmetkarlık yapan kim varsa haindir, haşhaşidir, emniyet, yargı ve medya uzantılarının tepesine binilmelidir.

Bakalım temiz eller operasyonu nasıl oluyormuş, hepsine göstermek, hepsini yaka paça içeri tıkmak da hukuk devletinin varlık ve şeref konusudur.

Meclis gündemine gelecek olan 9’uncu yargı paketinde, casusluk suçu ilgili yeni düzenlemeden rahatsız olanlar çok iyi araştırılıp incelenmelidir. Yurt içinden ve yurt dışından hain FETÖ’cülerin, onlara sözcülük yapan satılmış, devşirilmiş sözde gazetecilerin bedel ödemesi yakındır ve kaçınılmazdır.”

Paylaşın

MHP Lideri Bahçeli: Kutuplaşmak Yerine Kucaklaşmak Lazım

Partisinin Meclis’teki grup toplantısında konuşan MHP Lideri Devlet Bahçeli, “Siyasette bahar olmasından memnunuz. Kutuplaşmak yerine kucaklaşmak lazımdır” dedi ve ekledi:

“Kapımıza değil de kalbimize vuranı buyur ederiz. Ülkenin temel meselelerine kafa yormak bizim de arzu ve amacımızdır. Siyasette köprü kurmak yerine duvar inşa edersek yanlışa düşeceğimizi bilmek de yarar vardır. Siyaset kavga arenası değildir. Siyaset konuşma ve düğümleri çözme yeridir.”

Milliyetçi Hareket Partisi (MHP) Genel Başkanı Devlet Bahçeli, partisinin Meclis’teki grup toplantısında gündeme ilişkin değerlendirmelerde bulundu. Bahçeli’nin konuşmasının satırbaşları şöyle:

“Gülün dikeni var diye üzülmek yerine dikenin gülü var diye sevinmeyi tercih edeceğiz. Önce yanlışı bilenler doğruya erişemez. 55 yıllık siyasi tecrübeyle diyorum ki suyun üstünde yürüsek bile yüzme bilmiyor diye eleştirenler olacak.

Bu nedenle önümüze bakacağız. Mücadelemizden vazgeçmeyeceğiz. Elinizi vicdanlarınıza koyun desek vicdanlarını bulamayanların bizi anlamasını beklemiyoruz.

Hayatlarında tek bir fabrikaya girmeyenlerin dahi vicdanı tutsaktır. 1 Mayıs’ta sadece görevini yapan Türk polisine düşmanca saldırdılar. Polise saldıranlar Haçlı kalıntısıdır. Emek ve Dayanışma Günü ülkenin her yerinde kutlanabilir. Peki Taksim ısrarı niyedir? Polislerimiz asıl emekçidir. Bunu görmeyenler zalimdir zillettir.

Türkiye’nin İsrail’in Gazze’de işlediği soykırım ile ilgili açılan davaya müdahil olması önemli bir adımdır. 35 bin masumun dökülen kanı Netanyahu’yu inşallah boğacaktır. Netanyahu için hesap günü yakındır. İsrail ile ticaretin durdurulması da yerinde bir karardır.

Batının insanlık değerlerine cephe aldığı da gerçektir. İşlerine gelince insan hakları bilirkişiliği yapan ülkelerin işlerine gelmediği zaman hak ve hukuk tanımamaları ikiyüzlülüktür. Bizim bu çifte standartçı ahlaksızlığa karnımız toktur.

Kahire’deki ateşkes görüşmesinin çıkmaza girmesi çok tehlikelidir. Netanyahu’nun ateşkese yanaşmaması da bir insanlık sorunudur. Netanyahu müzakere sürecini dinamitliyor.

“Kutuplaşmak yerine kucaklaşmak lazım”

Siyasette bahar olmasından memnunuz. Kutuplaşmak yerine kucaklaşmak lazımdır. Kapımıza değil de kalbimize vuranı buyur ederiz. Ülkenin temel meselelerine kafa yormak bizim de arzu ve amacımızdır. Siyasette köprü kurmak yerine duvar inşa edersek yanlışa düşeceğimizi bilmek de yarar vardır. Siyaset kavga arenası değildir. Siyaset konuşma ve düğümleri çözme yeridir.

Kimse mahkemeye talimat veremez. Yargı yetkisini kullanan bağımsız mahkemelerdir. Mahkeme kararları değiştirilemez. Gezi Park davasında hüküm alan Osman Kavala ağırlaştırılmış müebbet hapse çarptırılmıştır ve diğer sanıklar da ceza almıştır.

Kavala için sipariş veriliyor. Ceza kararlarını veren bağımsız ve tarafsız mahkemelerdir. Türkiye Cumhuriyeti bir hukuk devletidir. Özgür Özel de batının kara propagandasına kulak asmasın.

İddianame hazırlandı içi boş dediler. Kimin elinde hangi belge varsa mahkeme ile paylaşmalı. Televizyon ekranlarında mahkeme kurulamaz. Hukuki süreç Ankara’da mı bitecek Pensilvanya’ya mı dayanacak? Beklentimiz iddianamenin kabul edilip yargılamanın başlamasıdır.”

Paylaşın

Bahçeli’den “Kürt Sorunu”na Çözüm Önerisi: Kız Alıp Kız Verme

Partisinin grup toplantısında konuşan MHP Lideri Devlet Bahçeli, “Türkiye’nin bir Kürt sorunu yoktur, bölücülük ve terör sorunu vardır. Türk – Kürt ayrışmasını çözecek olan bu millet ve onun iradesidir. Bunun da sırrı kız alıp kız vermekte, yeni bir Türkiye inşa etmektedir” dedi.

Bahçeli, İBB Başkanı Ekrem İmamoğlu’nun ABD televizyonuna verdiği bir röportajda Hamas’a terör örgütü dediğini kaydederek, “Bu şahsın ağzından PKK, PYD, YPG’ye karşı tek bir kelamın çıkmadığını acaba sadece biz mi duyamadık… PKK’ya terör örgütü diyemeyen İBB başkanının Hamas’a terör örgütü yaftası vurması akılla, izanla vicdanla hakikatle bağdaşır bir yanı olmadığını sadece biz mi görüyoruz?” ifadelerini kullandı.

Devlet Bahçeli, partisinin İYİ Parti genel başkanı seçilen Müsavat Dervişoğlu’nu neden tebrik etmedi yönündeki eleştirilere ise, “MHP, herkes tebrik etti siz niye tebrik etmediniz suçlamasıyla karşı karşıya bırakılıyor. Açıkça söylüyorum 104 tane siyasi parti var. Her kongreyi tebrik eden olabilir olmayabilir. Neden tebrik etmediğimi söylüyorum. İhaneti tebrik etmek bizim defterimizde yazmaz” şeklinde cevap verdi.

Milliyetçi Hareket Partisi (MHP) Genel Başkanı Devlet Bahçeli, partisinin haftalık grup toplantısında gündemin öne çıkan başlıkları hakkında değerlendirmelerde bulundu. Behçeli’nin konuşmasından öne çıkan bölümler şöyle:

“Milli birlik ve beraberlik hissiyatını saf dışı bırakmak için eylem ve söylem birliği yapmış her fırsatı ganimet sayan bir güruhun varlığı çok açıktı.  Bunların muhalefet çatısı altında toplandıkları malumunuzdur.

İBB Başkanının bir ABD televizyonuna yaptığı açıklamalar bu çerçevede Hamas’a terör örgütü iftirası atması ne hikmetse ‘jet yakıtıcılar’da bir rahatsızlık uyandırmamıştır… Bu şahsın ağzından PKK, PYD, YPG’ye karşı tek bir kelamın çıkmadığını acaba sadece biz mi duyamadık.

PKK’ya terör örgütü diyemeyen İBB başkanının Hamas’a terör örgütü yaftası vurması akılla, izanla vicdanla hakikatle bağdaşır bir yanı olmadığını sadece biz mi görüyoruz? Siyasetin Jetgilleri neredesiniz, neden konuşmuyorsunuz, neden üç maymunu oynuyorsunuz? Yoksa gizli saklı ilişkileriniz deşifre olur diye mi kokuyorsunuz?

Toprağını yuvasını yurdunu ve insanını savunan Hamas’a terör örgütü demek Netanyahu’ya vekalet etmek siyonizmin değirmenine su taşımak cinayetleri onaylamak demektir… Katledilen bebeklere kafese ve kuşatmaya alınan Gazzeyi yalnız bırakmaktır. Ne yazık ki İBB başkanı  küresel emperyalizmin kanlı yüzlerine ‘alın beni tepe tepe kulanın’ demiş ‘her emrinize, her telkininize amadeyim’ çağrısı yapmıştır.

Ankara’ya gelmeden İBB başkanına koşan Almanya cumhurbaşkanının niçin böyle bir programa ihtiyaç duyduğu soru işaretleri ile doludur. Potansiyel mesajları şaibelidir. Yine de Türkiye Almanya arasındaki ilişkilerin hedeflenen seviyelere gelmesi temennimizdir.

DEM’lenmiş belediyelerdeki törenlerde devlete ve millete parmak sallayan iğrenç sahneler hafıza kayıtlarımızdadır. Sadece cumhuriyetin kuruluşunda değil her dönem millet kavramı birleştirici olmuştur.

Partimiz her insanımızı Türk milleti olarak kucaklamaktadır. Soy temelindeki bir üstünlük bizim nazarımızda yok hükmündedir. Kökeni, dili, dini ne olursa olsun Türkiye Cumhuriyeti’ne vatandaşlık bağı ile bağlı olan herkes bizim kardeşimizdir. Yabancı düşmanlığı ayaklarımızın yedi kat altındadır.

“Türkiye’nin bir Kürt sorunu yoktur”

MHP, milli birlik ve kardeşliğin yılmaz müdafisidir. Bunu da artan bir şevkle devam edecek, etnik bölünmenin önüne set çekecek, provokasyona gelmeyecektir. Türkiye’nin bir Kürt sorunu yoktur, bölücülük ve terör sorunu vardır… Türk-Kürt ayrışmasını çözecek olan bu millet ve onun iradesidir. Bunun da sırrı kız alıp kız vermekte, yeni bir Türkiye inşa etmektedir.

Türkiye’de yerel halk yoktur. Türk milleti vardır. Polemik üretenler boşa heveslenmesin. Hazine ve Maliye Bakanımızın da her zaman arkasındayız… Bir şeyi söylemek istersem doğrudan söylerim. Cumhur İttifakı’nın tasfiyesine umut bağlayanlar size kötü bir haberim var. Cumhur İttifakı sonuna kadar vardır ve var olacaktır.

‘Bahçeli Erdoğan’a savaş açtı, balans ayarı çekti, MHP-AKP savaşı yükleniyor. MHP AKP’ye atanmış bir kayyumdur’ diyen kütük kafalı iddia sahipleri baltayı taşa vurmuştur… Son günlerde bir siyasi partide olağanüstü kongre yapılmış yönetim değişikliği olmuştur. Bu kendilerinin iç işleridir.

MHP, herkes tebrik etti siz niye tebrik etmediniz suçlamasıyla karşı karşıya bırakılıyor. Açıkça söylüyorum 104 tane siyasi parti var. Her kongreyi tebrik eden olabilir olmayabilir. Neden tebrik etmediğimi söylüyorum. İhaneti tebrik etmek bizim defterimizde yazmaz.

Paylaşın

MHP’nin Yeni Parti Programında Laiklik Vurgusu

MHP’nin, cumhurbaşkanlığı hükümet sistemi ile uyumlu olarak hazırladığı yeni parti programında dikkat çeken tespit ve öneriler yer alıyor. Bu önerilerden en dikkat çekenlerinden biri ise “laiklik vurgusu” oldu.

MHP yeni parti programına “düzensiz göç” ve sığınmacılar sorununu da ekledi: Vatandaşlığa kabul uygulamaları milli menfaatler, toplumsal huzur ve şeffaflık temelinde gerçekleştirilecektir.

Milliyetçi Hareket Partisi’nin (MHP) 17 Mart’ta gerçekleştirdiği 14. olağan kurultayı ile birlikte hazırladığı yeni parti programında dikkat çeken tespit ve öneriler yer alıyor.

Cumhuriyet’ten Selda Güneysu‘nun aktardığına göre; TBMM’de geçen aylarda sıkça tartışma konusu olan “Can Atalay” kararı ve milletvekilliğinin düşürülmesi hafızalarda yerini korurken, MHP’nin yeni parti programında “milletvekili dokunulmazlıklarının kamu vicdanının kabul edeceği makul esaslara bağlanması gerektiğinin” altı çiziliyor.

Yerel seçim döneminde Cumhur İttifakı’nın ortak Ankara Büyükşehir Belediye başkanı adayı Turgut Altınok’un mal varlığı kamuoyunda çok tartışıldı. MHP, parti programına dikkat çeken “Milletvekilleri, belediye başkanları, siyasi partilerin merkez yönetimlerinde, il ve ilçe teşkilatında görevli başkan ve yönetim kurulu üyelerinin ve üst düzey kamu görevlilerinin, görev öncesi ve görev sonrası mal bildirimlerinin kamuoyuna açıklanması sağlanacaktır” hükmünü de ekledi.

Laiklik vurgusu

MHP, en son 2009 tarihinde kabul edilen parti programını yürürlükten kaldırarak yeni parti programını yayımladı. MHP’nin, cumhurbaşkanlığı hükümet sistemi ile uyumlu olarak hazırladığı belirtilen yeni parti programında dikkat çeken tespit ve öneriler yer alıyor. Bu önerilerden en dikkat çekenlerinden biri ise “laiklik vurgusu” oldu.

Programda, “Vatandaşların inançlarını yok saymadan bir arada kardeşçe yaşamasını temin ettiği ölçüde bir değer ifade eden laiklik, milli birlik ve bütünlük ile din ve vicdan özgürlüğünün güvencesidir” ifadeleri yer alıyor. Bununla birlikte “yasama, yürütme ve yargı arasındaki kuvvetler ayrılığı ilkesinin, demokratik hukuk devletinin yaşam sigortası olduğuna” ve yasama, yürütme ve yargının görev ve yetkilerinin en rasyonel şekilde dengelenmesi ve bunların uyumlu bir şekilde icra edilmesinin hayati önem taşıdığına vurgu yapılıyor.

MHP yeni parti programına “düzensiz göç” ve sığınmacılar sorununu da ekledi. Programda, şu ifadeler yer aldı: “Vatandaşlığa kabul uygulamaları milli menfaatler, toplumsal huzur ve şeffaflık temelinde gerçekleştirilecektir.”

Paylaşın

MHP Lideri Bahçeli, Yine DEM Parti’yi Hedef Aldı

MHP Lideri Devlet Bahçeli, “31 Mart seçimlerinden kısa süre sonra, DEM’lenmiş bazı belediye başkanlıklarında sahnelenen azgın tahrikler, Türkiye Cumhuriyeti’nin hükmü şahsiyetine yönelik hakaretamiz muamele ve haince tacizler geçmişten ders almayan muhasım tortularının dış bağlantılı sipariş eylemleridir” dedi ve ekledi:

Haber Merkezi / “Vatanımızın bir bölümünde İstiklal Marşı’nın söylenmesine direnen, Türk bayrağının asılmasını ve şehitlerimize saygı duruşunu reddeden, Aziz Atatürk ile Cumhurbaşkanımıza kaba ve yaralayıcı ifadeler kullanan bölücü alçaklar bu milletin evladı, Türkiye Cumhuriyeti’nin de mensubu olamazlar. Ülkemizi fiilen işgal altında gösterme provalarını hazmetmek mümkün değildir.”

Milliyetçi Hareket Partisi (MHP) Genel Başkanı Devlet Bahçeli, 23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı dolayısıyla bir mesaj yayımladı. Bahçeli, yayımladığı mesajda şu ifadeleri kullandı:

“23 Nisan 1920 Cuma günü Ulus’taki tek katlı taş binada milli iradenin tecellisiyle beraber Türkiye Cumhuriyeti’nin temelleri atılmış, meşalesi yakılmıştır. Kuran-ı Kerim tilavetleriyle, kesilen kurbanlarla, dudaklardan dökülen aminlerle, yüreklerden kopan dileklerle İlk Meclis tarih sahnesindeki yerini muazzam bir inançla almıştır. Mustafa Kemal Paşa’nın 19 Mart 1920 tarihinde yayımladığı Genelge kapsamında seçimler yapılmış, seçilen mebuslar Meclis-i Mebusan’dan iltihak eden mebuslarla birlikte Ankara’da toplanmıştır.

Türk milleti makus talihini yenmek, tarihsel rotasını yenilemek amacıyla bizzat devreye girmiştir. O tarihte tadilatı tamamlanmamış binada toplumun her kesiminden, ülkenin her yöresinden, her meslek grubundan, farklı farklı dünya görüşleri olsa bile ortak paydaları vatanseverlik olan mebuslar istiklal sevdasıyla bir araya gelmişlerdir. Dünya üzerinde, zillet ve zulmete, işgal ve ihanete Meclisi’nin etrafında kenetlenip savaş açan ikinci bir millet o güne kadar ne duyulmuş ne de görülmüştür. Nitekim Meclis’in kurulması milli kurtuluş fikrinin demokratik olarak teşkilatlanması, maşeri vicdanda kök salmasıdır.

“Ülkemizi fiilen işgal altında gösterme provalarını hazmetmek mümkün değil”

31 Mart seçimlerinden kısa süre sonra, DEM’lenmiş bazı belediye başkanlıklarında sahnelenen azgın tahrikler, Türkiye Cumhuriyeti’nin hükmü şahsiyetine yönelik hakaretamiz muamele ve haince tacizler geçmişten ders almayan muhasım tortularının dış bağlantılı sipariş eylemleridir. Vatanımızın bir bölümünde İstiklal Marşı’nın söylenmesine direnen, Türk bayrağının asılmasını ve şehitlerimize saygı duruşunu reddeden, Aziz Atatürk ile Cumhurbaşkanımıza kaba ve yaralayıcı ifadeler kullanan bölücü alçaklar bu milletin evladı, Türkiye Cumhuriyeti’nin de mensubu olamazlar. Ülkemizi fiilen işgal altında gösterme provalarını hazmetmek mümkün değildir.

Türk milletini “yerel halk” ifadesiyle değersizleştirmeye hizmet eden müfsit zihniyetin, son günlerde maruz kaldığımız skandalların asal sorumlusu olduğunu hiç kimse inkar edemeyecektir. Küresel Emperyalizmin tasallut ve telkini altında iç huzur ortamını zedelemek suretiyle faal halde bulunan terör sevicilere boyun eğmek, serpilen hıyaneti özgürlük ve demokrasi çerçevesinde normalleştirip yumuşatmak, bilinmelidir ki, milli felakete çanak tutmak, devlete ve millete kast etmektir.

Ay yıldızlı al bayrak bağımsızlığımızın simgesi, İstiklal Marşı hürriyet namusumuzun, birlik ve beraberlik hissiyatımızın manzum seslenişidir. Bunlara kim karşı geliyorsa, bunlarla kimlerin sorunu varsa, mutlak surette hukukun amir hükümleri işletilerek hesaba çekilmelidir. Gelişmeler karşısında aziz milletimiz infial halindedir. Türk bayrağını kabullenemeyen şerefsizlerin Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlığından derhal çıkarılması, mallarına-mülklerine el konulması, bunun yanında DEM Parti hakkında kapatma davasının açılarak bölücü milletvekillerinin dokunulmazlıklarının kaldırılması, müfettiş görevlendirilmesiyle oyalanmaktan ve zamana oynamaktan vazgeçilmesi tarihe, ecdada, vatana ve millete namus borcudur.

Türkiye Cumhuriyeti’ni sömürge ülkesi veya çadır devleti görenlerin taşıdıkları sorumluluk ne olursa olsun bedel ödemeleri hayat memat konusudur. Sandık sonuçlarını, bekamızın ve bağımsızlığımızın önüne, hatta üstüne çıkarmaya gayret eden terör maşalarının ateşle oynadıklarını ikazla bildirmek tarihi bir vazifemizdir. Bu nedenle, Millet Meclisimizin açılması ile başlayan sürecin manasını ayrıntıları ile bilmenin, devlet ve millet hayatımızda yeniden karşımıza çıkan tehditlerin doğru anlaşılmasında mühim bir tesiri olacağına inanıyorum.

Türkiye’yi Mondros ve Sevr şartlarına tekrar sürüklemeye çalışan terör piyonları bu hesap hatasının sonuçlarına en ağır şekilde katlanmak durumundadır. En müşkül anlarda bile Türk milletine gücü yetmeyenlerin, bugün yeni metotlarla şanslarını bir kez daha denemeye kalkışmaları beyhude bir çabadır. Tarihin acı ve tatlı hatıralarla kapanmış sayfalarını, son bulmayan intikam duygularıyla, asla hak etmediğimiz insanlık dışı iftiralarla yeniden açılmasına heveslenmek dikkat etmemiz gereken bir tehlike olarak karşımızdadır.

“Egemenlik kayıtsız şartsız milletindir ve millet ise Türk’tür”

Türkiye’nin yükselişi, tıpkı 23 Nisan 1920‘de tecelli eden şuurda anlamını bulduğu gibi; ayrışmayı değil birleşmeyi, dağılmayı değil buluşmayı, parçalanmayı değil kucaklaşmayı, farklılaşmayı değil bütünleşmeyi hedefleyen kolektif anlayışla mümkündür. Dün olduğu gibi bugün de, kardeşliğimize musallat olan gelişmeler karşısında en önemli direnç gücümüz milli birlik ve dayanışma ruhumuzdur. Meclis’i Gazi, varlığı Gazi, devleti Gazi olan bir milletin teröre ve hıyanete bulaşmış, dış düşmanlarla el ele vermiş siyasi bölücülere göz yumması düşünülemeyecektir. Egemenlik kayıtsız şartsız milletindir ve millet ise Türk’tür.

Hiçbir bölücü odağın, terörizme yardım ve yataklık yapan hiçbir menfur oluşumun, Mehmetlerimize kurşun sıkan hiçbir hain örgüt uzantısının, İstiklal Marşımıza ve Türk bayrağına düşmanlık besleyen hiçbir işgal artığının Gazi Meclis’te yeri olamaz, demokrasi adına söyleyecek tek bir sözleri dahi bulunamaz. Dün en buhranlı anlarda, en ağır şartlarda bile demokrasinin erdeminden ayrılmayan Gazi Meclis’te her fikre cevaz vardır, ama ihanete, bölücülüğe, bölünmeye icazet yoktur, izin yoktur, fırsat yoktur, katiyen de olamayacaktır. Bu tarihi ve milli kararlılığa herkesin riayeti samimi dileğimdir.”

Paylaşın

Bahçeli’nin ‘İttifak’ Çıkışı Ne Anlama Geliyor?

Partisinin grup toplantısında, 31 Mart’ta yapılan yerel seçimlere ilişkin değerlendirme yapan MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli, ‘ittifak sisteminin gözden geçirilmesi gerektiğini’ belirtmişti.

Parti kulislerinde Devlet Bahçeli’nin bu sözlerinin perde arkasında, “ittifakların yerel seçimlerde görünür olmadığının yattığı” ifade ediliyor. Parti kulislerinde, ortak aday gösterilen yerlerde diğer partinin ambleminin pusulada yer almadığına dikkat çekilerek, “bu durumla ilgili bir yasal düzenlemenin zorunlu olduğu” kaydediliyor.

Milliyetçi Hareket Partisi (MHP) Genel Başkanı Devlet Bahçeli, partisinin grup toplantısında, “İttifak sistemi gözden geçirilerek siyasi ve demokratik istikrarı zaafa uğratan ve uygulamada şahit olunan bazı çarpıklıklar ilerleyen süreçte giderilmelidir” ifadelerini kullanmıştı.

Cumhuriyet’ten Selda Güneysu’nun haberine göre; Bahçeli’nin bu sözleri siyaset kulislerinde de tartışılıyor. MHP kulislerinde, yerel seçimler sonrası Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan başkanlığında toplanan ilk merkez yürütme kurulu (MYK) toplantısı sonrası Erdoğan’ın kurmaylarına yönelik “Amasya, Kütahya ve Kırıkkale gibi illerde, iki parti ayrı ayrı girerek, özellikle CHP’ye kazandırdığımız il ve ilçelerin durumunu da masaya yatıracağız” sözlerine gönderme yapılıyor.

Erdoğan’ın da bu illerde “işbirliği yapılmamış olmasının Cumhur İttifakı’na kaybettirdiğine” dikkat çektiği belirtilirken, “Bahçeli, İttifak kapsamında il, il, ilçe ilçe değerlendirmeler yapılarak, nerede yanlış varsa, o yanlışların düzeltilmesine yönelik bir söylemde bulundu. Bazı illerin detaylı bir şekilde masaya yatırılması gerekiyor. Ayrı aday gösterilen yerlerde sonuç başarısız oluyor. Buna yönelik bir çözümleme yapılabilir. Konuyla ilgili bir çalışma ileride yapılacak” görüşü dile getiriliyor.

“Düzenleme yapılabilir”

MHP kulislerinde, yerelde ittifakların seçmenin oy kullandığı pusulada “görülmediği” değerlendirilmesi de yapılıyor. Örnek olarak da taşradaki il ve ilçe belediye başkanlıkları seçimleri gösteriliyor. Kulislerde, “Bir ilde her iki parti işbirliği kapsamında ortak aday ile seçime giriyorsa, ortak adayın mensubu olduğu partinin amblemi pusulada yer alıyor. Ancak ittifak ortağı partinin amblemi yer almıyor. Böylece seçmen kendi partisinin amblemini pusulada göremiyor. Buna yönelik bir düzenleme de yapılabilir” yorumları yapılıyor.

Paylaşın

Bahçeli’den Yerel Seçimler Açıklaması: Milli İrade Sandığa Yansımadı

Partisinin grup toplantısında konuşan MHP Lideri Devlet Bahçeli, “31 Mart seçimlerine katılım oranı çarpıcı şekilde düşüktür. 2019 seçimlerinde yüzde 84 olan katılım oranı 2024’te yüzde 78’e inmiştir. 31 Mart’ta yaklaşık 13 milyon 300 bin vatandaşımızın sandığa gitmediği anlaşılmaktadır” dedi ve ekledi:

“Bundan dolayı milli irade tam ve eksiksiz olarak sandığa yansımamıştır.  CHP genel başkanının yüzde 25’lik cam tavanı çatlatma masalını anlatmasının dayanağı da budur. Tavanı çatlamış bir partinin ayağı yere basmayacaktır.”

Bahçeli, konuşmasının devamında “31 Mart seçimlerine tesir eden olgulardan birisi ekonomik sıkıntılar ve emeklilerimizin yaşadığı sorunlar; diğeri ise mahalli özellik ve şartlara muhafık adayların tespitindeki bazı açmazlardır. Parti olarak milletimizin mesajını aldık ve gerekli çalışmaları başlattık. MHP ile Cumhur İttifakı’nın çok güçlü bir şekilde millete hizmet yolculuğunu sürdüreceğinden herkesin emin olması başlıca arzumdur” ifadelerini kullandı.

Milliyetçi Hareket Partisi (MHP) Genel Başkanı Devlet Bahçeli, partisinin grup toplantısında konuştu. Bahçeli’nin açıklamalarından öne çıkanlar şöyle:

“Toplantımızı takip eden aziz vatandaşlarımıza en kalbi selamlarımı iletiyorum. Tüm iyi niyetimle ülkemizin ve partimizin bahtının açık olmasını diliyorum. İnsanından kopan siyasetçinin kaderi suya nakışlar çizmek sonunda ise dibe çakılmaktır. Siyasetin ekseni akıl, enerjisi ahlak, edası da hürmet ve muhabbettir. Bizim siyasetten anladığımız elbet de bunlardır.

Hiç kuşkusunuz egemenlik kayıtsız şartsız milletindir. Millet ne diyorsa, ne istiyorsa, nasıl karar veriyorsa saygımız ve sadakatimiz tamdır ve tartışmasızdır. Bizim demokrasiye bağlılığımız sözde değil özdedir. MHP, Türkiye ve Türk milletine varlığını adamıştır. Siyasetçinin değil seçmenin mutluluğunu her zaman gaye edinmiştir.

Hem partimiz hem ülkemiz adına 2 mühim demokratik etap geçirmiş, Türk ve Türkiye Yüzyılı hedeflerimize ulaşma mücadelemiz kamçılanmıştır. Biz görevimizin farkındayız. Yapacaklarımızın şuurundayız. Vizyonu yetmeyenlerin umutsuzluk çarkına kapılması bundan sonra da muhtemeldir. Türkiyemizi hak ettiği gelişmişlik statüsüne mutlaka çıkarmalıyız. Bizim milliyetçiliğimiz çağın birikimi olan gelişmeleri birlikte yaşatmayı, beraberce değerlendirmeyi esas almaktadır.

İstanbul’un fethinin 600. Yıl dönümü olan 2053’te bu ideal gerçekleşecektir. İstikbalin ve istiklalin güvencesi Cumhur İttifakı’dır ve varlığını kararlılıkla devam ettirecektir.

Değerli milletvekillerim son bir aylık zaman diliminde geçtiğimiz ikinci demokratik etap 31 Mart seçimleridir. Türk milleti hükmünü vermiştir nümüzdeki beş yılın yerel yöneticileri seçilmiştir. Geldiğimiz bu aşamada MHP’nin 31 Mart seçimleriyle ilgili görüş ve değerlendirmeleri üç madde halinde şunlardır:

1) 14 Mayıs ve 28 Mayıs 2023 tarihlerinde yapılan cumhurbaşkanlığı ve milletvekilliği seçimlerinden yaklaşık 10 ay sonra milletimiz bu defa da yerel seçim için sandık başına gitmiştir. Milletimizin hür iradesiyle verdiği demokratik karara saygılıyız seçim sonuçlarının ülkemize milletimize ve siyasi partilere hayırlı olması da temennimizdir. Yerel seçimlerin doğası ile genel seçimlerin doğası farklıdır. İkisini de birbirine karıştırmak fahiş bir yanlıştır. Yerel seçimlerde özne ve öncelik adaylar olduğu halde genel seçimlerde partilerdir.

31 Mart yerel seçimlerinden sonra el değiştiren birisinin çıkıp diğerinin indiği bir iktidar yapısı yoktur. 31 Mart yerel seçimlerinden sonra rota değiştiren, hedeflerinden sapan, iddialarından cayan yerinde sayan bir Türkiye yoktur. Yerel iktidar olduk diyenler hayal alemindedir. Türkiye’de iktidar tektir ve o da cumhurbaşkanlığı kabinesidir. Fazladan üç beş belediye başkanlığı kazanmakla yerel iktidar tantanası koparanların siyasetin nesnel gerçeklerine vakıf olmadıkları ayan beyan ortadadır. Bugün şımaranların harın milletten şamarı yemeleri mukadderdir

2) 31 Mart seçimlerine katılım oranı çarpıcı şekilde düşüktür. 2019 seçimlerinde yüzde 84 olan katılım oranı 2024’te yüzde 78’e inmiştir. 31 Mart’ta yaklaşık13 milyon 300 bin vatandaşımızın sandığa gitmediği anlaşılmaktadır. Bundan dolayı milli irade tam ve eksiksiz olarak sandığa yansımamıştır. CHP genel başkanının yüzde 25’lik cam tavanı çatlatma masalını anlatmasının dayanağı da budur. Tavanı çatlamış bir partinin ayağı yere basmayacaktır.

3) 31 Mart seçimlerine tesir eden olgulardan birisi ekonomik sıkıntılar ve emeklilerimizin yaşadığı sorunlar; diğeri ise mahalli özellik ve şartlara muhafık adayların tespitindeki bazı açmazlardır. Parti olarak milletimizin mesajını aldık ve gerekli çalışmaları başlattık. MHP ile Cumhur İttifakı’nın çok güçlü bir şekilde millete hizmet yolculuğunu sürdüreceğinden herkesin emin olması başlıca arzumdur.

Yerel seçimlerde parti oylarının doğru ve sağlıklı anlaşılması için il genel meclisi seçim sonuçlarına bakmak kaçınılmazdır. 51 ili kapsamına alan il genel meclis seçimlerinde Milliyetçi Hareket Partisi’nin oy oranı yüzde 16,62’dir. Şimdi televizyon bülbülü olan bir profesöre sesleniyorum, hani nerede yüzde 5’in altına inen oy oranımız? Hani nerede zayıflayan seçmen desteğimiz?

” Yeni bir dünya savaşı cinayettir”

Rusya ile Ukrayna, İsrail ile Filistin arasındaki savaş ve çatışmalar önce ateşkes, sonra barış ve siyasi çözümle düğümlenmelidir. Kiev ile Moskova, İstanbul’da el sıkışmalı, üçüncü dünya savaşı senaryosunu tedavüle sokan, nükleer savaştan bahseden zalimlerin tezgahı boşa çıkartılmalıdır. Yeni bir dünya savaşı cinayettir, Allah muhafaza beşeriyetin sonunu hazırlayacaktır. Rusya ile NATO’yu çatıştırma, Fransa’nın Ukrayna’ya asker yollama ihtimalleri ateşe benzin dökmektir. Barış herkesin yararına, her ülke ve millet için hayat memat konusudur.

İsrail ile İran arasındaki yoğunlaşan gerilimin, karşılıklı çatışma ve silaha sarılma tercihinin son bulması, Ortadoğu’ya barış, sağduyu ve sükûnetin hakim olması dileğimizdir. Bölgesel bir savaşın patlak vermesi zincirleme felaketleri tetikleyecektir. Buna hiç kimsenin, hiçbir devletin hakkı yoktur.

İsrail’in 1 Nisan’da İran’ın Şam diplomatik misyonunu hedef alması, İran’ın da 13 Nisan’ı 14 Nisan’a bağlayan gece yarısı 100 balistik füze, 30 seyir füzesi, 170 İHA ile misilleme de bulunması herkesin gözü önünde cereyan etmiştir. ABD ve Batı Avrupa ülkeleri İsrail’e destek vererek ikiyüzlü siyasetlerini teyit etmişlerdir. İran’ın, operasyonun başarıyla tamamlandığı açıklaması, dahası bu operasyonda fırlatılan füze ve uçurulan İHA’ların tamamıyla etkisiz hale getirilmesi, tek bir kişinin dahi burnunun kanamaması başka bir tartışma konusudur.

Adeta Gazze katliamının perdelenmesi ve dikkatlerin farklı yöne çekilmesi için iki devletin ön planda olduğu bir tiyatro gösterisi sahnelenmiştir. İsrail’in Gazze’deki soykırım suçuna tahammül etmek, sabır göstermek, alttan almak hiçbir vicdan sahibinin yapacağı bir şey de değildir. Netenyahu canidir, istifa etmelidir, hesap vermelidir, barış yanlısı bir hükümet kurulmalıdır.

Sayın Cumhurbaşkanımızın ve Kabinesinin Filistin ve Gazze gerçeğini dünyaya anlatan insani, vicdani, ahlaki tutarlılığı olan politikaları kesintisiz devam etmelidir. İsrail ile Filistin arasındaki barış arayışlarına sonuna kadar destek verilmelidir. Bunun yanı sıra iki devletli çözüm ortamı derhal teessüs etmelidir. Başkenti Doğu Kudüs olan, 1967 sınırlarına haiz, egemen, bağımsız, siyasi ve toprak bütünlüğünü sağlamış bir Filistin devleti kurulmadan ne Ortadoğu’da ne de dünya çapında sular durulmayacak, barış ve çözüm iklimi yeşermeyecektir.

Başta TBMM İçtüzüğü olmak üzere, yürürlükteki hukuk mevzuatı Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi’yle uyumlaştırılmalı, bu alanda reformist adımlar atılmalıdır. Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi’nin aksayan yönleri tamir edilerek bütün kurum ve kurallarıyla kalıcı hale getirilmesi, yönetim hayatımızdaki istikrarın elbirliğiyle kökleştirilmesi önceliğimizdir.

Tavsayan ve kasten uzatılan HDP’nin kapatma davası sonuçlanmalı, arkasından sıra DEM’e gelmeli, nitekim bölücü partilerin kapısı kilitlenmeli, başka isimlerle açılmaları anayasal çerçevede engellenmelidir… İttifak sistemi gözden geçirilerek siyasi ve demokratik istikrarı zaafa uğratan ve uygulamada şahit olunan bazı çarpıklıklar ilerleyen süreçte giderilmelidir.

Önümüzdeki sıcak gündemlerden birisi de sivil, demokratik ve kapsayıcı yeni anayasa hazırlığı olmalıdır. Milliyetçi Hareket Partisi, 100 maddelik anayasa teklifiyle mezkur hazırlığa katkı vermek için samimi çağrısını yineleyerek herkesi sorumluluk bilinciyle hareket etmeye davet etmektedir. Biz hazırız, darbe anayasasını rafa kaldırmanın sadece zaman, emek, sabır, sağduyu ve ahlaki uzlaşma gerektirdiğine inanıyoruz.”

Paylaşın

Bahçeli Muhalefeti Hedef Aldı: Rüzgar Eken Fırtına Biçer

Ramazan Bayramı dolayısıyla mesaj yayınlayan MHP Lideri Devlet Bahçeli, mesajında muhalefeti hedef alarak, “Devlet ile milleti karşı karşıya getirme sinsilikleri, bilahare devleti kötü gösterme niyetleri bilhassa 31 Mart seçimlerinden sonra hızlanmıştır ki, buna tahammül etmek ve görmezden gelmek milli iflasa çanak tutmak demektir” dedi ve ekledi:

“Türkiye Cumhuriyeti sandıkta kurulmamıştır. Türk tarihi sandıkta yazılmamıştır. Herkes aklını başına almalı, rüzgar ektiği müddetçe fırtına biçeceğini unutmamalıdır. Türkiye demokratik olgunluğu, tarihsel ve kültürel müktesebatı, birlik ve kardeşlik duygularıyla istikbalin huzur, istikrar, kudret, refah ve güvenlik timsali olarak sivrilecektir.”

Milliyetçi Hareket Partisi (MHP) Genel Başkanı Devlet Bahçeli, Ramazan Bayramı dolayısıyla mesaj yayınladı. Bahçeli, mesajında şu ifadeleri kullandı:

“Bölgesel ve küresel huzursuzluk sarmalının gittikçe sertleştiği günümüzde milli birlik ve dayanışma ruhumuzun takviye ve tahkimi her alan ve aşamada temin edilmelidir. Maddi, mekanik, melez ve menfaat temelli bir dünya tablosunun insanlığın değer ve miras zenginliğini sürekli tahrip ettiği, hoşgörü ve merhamet duygularını tehlikeli ölçülerde zedelediği izahtan varestedir.

Siyasi, ticari, diplomatik ve ekonomik cepheleşmelerin medeniyet ve milletler arasında çok boyutlu kriz ve anlaşmazlıklara yol açtığı, hatta çatışma ve savaş ortamlarına davetiye çıkardığı pek çok tecrübeyle sabittir. Maalesef beşeriyetin pençesine düştüğü anlam ve maneviyat bunalımı devamlı derinleşip genişlemektedir. Bundan mülhem huzursuzluk ve güvensizlik yaygın haldedir.

Öngörülemez bir dünyanın önüne geçilemeyen karmaşa ve kaos girdabı devamlı surette yoğunluk kazanmaktadır. Rusya ile Ukrayna arasında süregelen savaş, Gazze’yi ablukaya alan İsrail soykırımı, İran ile İsrail’in karşılıklı alarma geçmesi, terörizmin hunhar eylem ve emelleri, yeni bir dünya savaşının telaffuz edilmesi küresel çapta barış, istikrar ve sükunete akut ihtiyaç olduğunu resmetmektedir.

Adil, adaletli, huzurlu, güvenli ve müreffeh bir geleceğin inşası her ülkenin, her toplum ve milletin ortak sorumluluğudur. Aksi halde nevzuhur bir ortaçağın doğuşu, bugüne kadar elde edilen kazanımların mahvı kaçınılmazdır. Sadece Türk ve İslam coğrafyalarının değil, tüm dünyanın da bayramların manevi iklimine muvafık ve müzahir şekilde kucaklaşması, sıkılı yumrukların açılması, münakaşayı ve hegemonya mücadelelerini ikame edecek iyi niyetli, dostane ve kalıcı ilişki ağlarının kurulması yaşanabilir bir dünya için elzem ve mecburidir. İnsanlık vicdanı zulme karşı seferber olmalıdır.

Zalimlerin şiddet ve nefret politikalarına karşı aynı cenahta bulunmak haysiyet ve hakkaniyet gereğidir. Milyarlarca insan aç ve yoksul haldeyken, hak ve hürriyetlerden mahrumiyet içinde çırpınırken, sınırlı ve sayılı seviyedeki sözde ayrıcalıklı ve kaymak tabakanın servet ve lüks içinde hayat sürmesi, bunun yanında eşitsizliğin ve haksızlığın küreselleşmesi elbette iyimser bekleyişleri acze düşürmektedir.

Esasen çözülmesi gereken ilk düğüm de budur. Denetimsiz hırsın, dizginsiz nefsin, dipsiz heva ve hevesin peşinde sürüklenen; daha çok kazanma, daha çok yeme, daha çok hakimiyet kurma, daha çok elde etme gayesiyle hiçbir insani ve vicdani eşik tanımayanların dünyayı ateşe vermek için adeta yarış halinde olduklarını inkar etmek mümkün değildir. İnsanı saran sert kabuğun kırılarak özün ortaya çıkarılması, yeniden ortak değerler ve maneviyat dairesinde buluşulması mutlak hedef olmalıdır. Bayramın vaaz ve vaat ettiği yakın ve yalın gerçek de bu hedefin tezahürünün gönül birliğiyle ifa ve ifadesidir.

Bayramın mehabetinde küslük ve kutuplaşma yoktur. Bayramın muhabbet ikliminde dargınlık ve ayrılık yoktur. Bayramın mana ve muhteva iradesinde sıla-i rahim güzelliği, vuslat aydınlığı, ayrı kalmış ellerin yeni baştan tutuşmasının yanı sıra mesafeli gönüllerin samimiyetle kavuşması ve kaynaşması yer almaktadır. İnanıyorum ki, Türk ve Türkiye Yüzyılı da Türk milletine, gelecek nesillere zamanlar üstü bayram lezzeti yaşatacaktır.

Bu lezzete zehir katmanın arayış ve amacında olanların mevzi kazanımlarla şımarmaya başlaması, içine gömüldükleri yılgınlığı mal bulmuş mağribi gibi çılgınlıkla telafi çabaları siyasi şuursuzluktan daha çok Türkiye’nin ve dünyanın gidişatını okumayan miyop bakıştan ve vizyon fukaralığından kaynaklanmaktadır.

Hiçbir umut, ufuk ve parlak bir gelecek sunmadan, emperyalizmin suflesi ve PKK ittifakıyla yol yürüyenlerin ilk virajda devrilecekleri kesindir. Bugün dönemsel yükselişlerinden dolayı böbürlenip değişim methiyesiyle caka satanların Türkiye’yi kuruluş ilkelerinden koparması söz konusu olamayacaktır. Demokratik hakları anarşiye tahvil etmeye kalkışan bedhah bölücülerin dün olduğu gibi bugün de meydanın boş olmadığını, Türk devletinin egemenliğini zedeleyici mütehakkim eylemlerinin acıklı sonuçlarına maruz kalacaklarını bilmelerinde sayısız yarar vardır.

Van’da hukuki bir meseleyi çarpıtıp sokakları savaş alanına çevirenler esasen demokrasi celladı, devlet ve millet muarızıdır. Hukuken seçime girmesi baştan yanlış olan ve bölücü terör örgütü PKK’ya övgüler düzdüğü bilinen bir şahsa belediye başkanlığı mazbatasının verilmesi de baştan ayağa skandaldır ve yanlıştır. Bunun millet iradesine saygı olduğunu ileri sürmek ise ahmaklık ve aldatmadır.

Çünkü Türk milletinin muazzez iradesi her türlü bölücüye, bölünmeye, teröre ve teröriste sonuna kadar karşıdır ve karşı duracaktır. Sokakların hak arama yeri olmadığı, şiddet ve zor kullanarak olmayan bir hakkın alınamayacağı iyi bilinmelidir. Tam tersi bir süreç devletin ülkesi ve milletiyle bölünmez bütünlüğünü sarsacak ve devlette zaaf oluşturacaktır. Üstelik devlet ile milleti karşı karşıya getirme sinsilikleri, bilahare devleti kötü gösterme niyetleri bilhassa 31 Mart seçimlerinden sonra hızlanmıştır ki, buna tahammül etmek ve görmezden gelmek milli iflasa çanak tutmak demektir. Zira tarihimizin her döneminde devlet ile milletin kaderi bir ve aynıdır.

İkisini birbirinden ayırma ve ayrıştırma çabalarının uzun vadede hain senaryoların tedavülüne, milli güç unsurlarının zayıflamasına kapı aralaması muhtemeldir. ‘Cam tavanı kırdık’ diyenlerin Türk devletinin çatısını ve Türk milletinin varlığını dinamitlemesine asla fırsat verilmeyecektir.

“Türkiye Cumhuriyeti sandıkta kurulmamıştır”

Türkiye Cumhuriyeti sandıkta kurulmamıştır. Türk tarihi sandıkta yazılmamıştır. Herkes aklını başına almalı, rüzgar ektiği müddetçe fırtına biçeceğini unutmamalıdır. Türkiye demokratik olgunluğu, tarihsel ve kültürel müktesebatı, birlik ve kardeşlik duygularıyla istikbalin huzur, istikrar, kudret, refah ve güvenlik timsali olarak sivrilecektir.

Türk milletine kan, renk ve ruh veren Türk vatandaşlarının tamamı birdir, eşittir ve hepsi bin yıllık kardeşliğin aziz mensuplarıdır. Bu duygu ve düşüncelerle, kahraman şehitlerimizi rahmetle, hürmetle anıyor; şehit analarımızın, şehit babalarımızın ve şehit yakınlarımızın bayramını gönülden kutluyorum. Gazilerimize en iyi dileklerimi sunuyor, halen tedavi altında bulunanlara şifa temennilerimle hayırlı bayramlar diliyorum.

Nerede yaşıyorsa yaşasın, yurt içinde ve yurt dışında hayatın yükünü omuzlamış değerli vatandaşlarımızın, büyük Türk milletinin, gönül ve kültür coğrafyalarında varoluş mücadelesi veren kardeşlerimizin mübarek Ramazan Bayramı’nı içtenlikle tebrik ediyor, selam ve saygılarımı sunuyorum. Her günümüz bayram olsun. Cenab-ı Allah yar ve yardımcımız olsun. Ümit ederim ki, bu bayramda uzatılan hiçbir el geri çevrilmesin, barış ve kardeşliğimiz ebediyete kadar var olsun.”

Paylaşın

MHP Lideri Bahçeli’den ’31 Mart’ Çıkışı: Şımaranların Akıbetini Herkes Görecek

Seçim gündemine ilişkin değerlendirmeler yapan MHP Lideri Devlet Bahçeli, Milliyetçi Hareket Partisi yüzde 16,62’lik oy oranı ve kazandığı 220 belediye başkanlığıyla hamdolsun umutları diriltmiş, Cumhur İttifakı’nın gücüne güç eklemiştir. Partimiz milli özlem ve hedeflere her zaman tercüman olmuş, milletimiz ne diyorsa ona kulak vermiştir” dedi ve ekledi:

Haber Merkezi / “Partimizin ve Türkiye’mizin önü açıktır. Seçimsiz geçecek yaklaşık 4 yıllık sürede ülkemiz her alana teşmil edilecek reformlarla yükselişini devam ettirecektir. Siyasette elde ettikleri geçici mevzi kazanımlarla şımarmaya ve tahriklerini göstermeye başlayanların günün sonunda nasıl bir demokratik akıbetle karşılaşacağını da herkes görecektir.”

Milliyetçi Hareket Partisi (MHP) Genel Başkanı Devlet Bahçeli, partisinin kurucu Genel Başkanı Alparslan Türkeş’in 27’nci ölüm yıl dönümü nedeniyle mesaj yayımladı. Bahçeli, mesajında şu ifadeleri kullandı:

“Türk siyaset ve demokrasi hayatına derin izler bırakan müstesna isimlerin maşeri vicdanda muhkem bir mevkii olmakla birlikte takdir, tazim ve şükranla hatırlanması milletimize özgü alicenap ve vefakâr bir özelliktir. Vatan ve millet sevgisiyle mücehhez değerli şahsiyetlerin sadece yaşadıkları dönemleri değil, kendilerinden sonraki devirleri de fikir, görüş ve düşünceleriyle etkilediği apaçık bir gerçektir.

Merhum Başbuğumuz Alparslan Türkeş Bey işte böyle bir vasfa ve vakara ziyadesiyle sahiptir. Ülkemizin zor ve sıkıntılı yıllarında haklı mücadelesiyle adından en çok bahsettiren, milli birlik ve kardeşlik hissiyatını en fazla benimseyen liderlerden birisi Merhum Türkeş Bey’dir.

Ülke ve ülkü sevdasıyla tebarüz etmiş; dava, devlet ve siyaset insanı hüviyetiyle gündeme gelmiş, gönüllere girmişti. Kaldı ki inançlarından ve ilkelerinden hiç taviz vermemişti. Önce Türk tarih ve kültürünün özsuyuyla beslenip tomurcuklanan, arkasından serpilip köklerini derinlere salan, sonra da siyasallaşıp toplumsal harekete dönüşen Türk milliyetçiliği fikriyatının geçmiş ve geçirmiş olduğu safhalarda onun muteber rolü olduğunu hiç kimse inkar edemeyecektir.

Merhum Türkeş Bey’in iki kutlu emaneti olan Milliyetçi Hareket Partisi ve Ülkü Ocakları bugünkü zaman diliminde, bir yanda milli ve manevi değerlerin muhafızı diğer yanda da milletimizin istikbal ve istiklal güvencesi mertebesine erişmiştir.

Kara propagandaların, karanlık projelerin, karamsar palavraların biteviye faal ve faaliyet halinde olduğu şu günlerde Milliyetçi Hareket Partisi Türk siyasetinin istikrar ve itibar aydınlığı olarak öne çıkmıştır. Bu gerçeğin ışığında, 31 Mart 2024 Mahalli İdareler Seçimlerinde de Milliyetçi Hareket Partisi yüzde 16,62’lik oy oranı ve kazandığı 220 belediye başkanlığıyla hamd olsun umutları diriltmiş, Cumhur İttifakı’nın gücüne güç eklemiştir.

Partimiz milli özlem ve hedeflere her zaman tercüman olmuş, milletimiz ne diyorsa ona kulak vermiştir. Nitekim hayata ve hadiselere bakışımızın fikri mihveri olan Türk milliyetçiliği, demokrasiyle ayrılmaz ve ayrıştırılması imkansız bütünlük içindedir.

Merhum Türkeş Bey hayattayken, sürekli tefrika ve tezvirat çıkaran, Türkeş’siz MHP’yi tesis etmek için çırpınan kim varsa, bugün onun adı ve anıları kapsamında istismar ve istila teşebbüsleriyle Milliyetçi Hareket Partisi’ni zaafa uğratmak için yarış halindedir.

Makûs niyet sahiplerinin sahte ve samimiyetsiz duruşlarını elbette ciddiye alacak, aldırış edecek, ikna olacak sağduyulu hiçbir insanımız da yoktur. Unutulmamalıdır ki, Milliyetçi Hareket Partisi demek; Türklüğün alemdar yüreği, Türkiye’nin ahlak yüksekliği, Türk ve Türk milletinin akıl, gönül, güven ve iman yüzü demektir.

55 yıllık bir maziyi kucaklayıp geleceğin Türk asırlarında kutup yıldızı gibi parlayacak olan Milliyetçi Hareket Partisi çağın ruhunu kavrayıp, zamanın ters ve bozucu akıntılarına karşı müteyakkız bir iradeyle mukabele edecektir. Partimizin ve Türkiye’mizin önü açıktır.

Seçimsiz geçecek yaklaşık 4 yıllık sürede ülkemiz her alana teşmil edilecek reformlarla yükselişini devam ettirecektir. Siyasette elde ettikleri geçici mevzi kazanımlarla şımarmaya ve tahriklerini göstermeye başlayanların günün sonunda nasıl bir demokratik akıbetle karşılaşacağını da herkes görecektir. Türk ve Türkiye Yüzyılı hedeflerine mutlaka ulaşılacaktır.

Türk birliğinin hasretini çekip hayallerini kuran Merhum Türkeş Bey’in inanıyorum ki ruhu şad olacaktır. Vefatının 27’inci yıl dönümünde Merhum Başbuğumuz Alparslan Türkeş Beyi, aziz şehitlerimizi, tarih boyunca, vatan ve millet sevdası ile can veren muhterem ecdadımızı; bu değerler uğruna hayatlarını kaybetmiş ülküdaşlarımızı rahmet, minnet ve şükran hislerimle anıyorum. Mekânları Cennet, Cenab-ı Allah hepsinden ayrı ayrı razı olsun.”

Paylaşın

Bahçeli’den ‘Yerel Seçimler’ Hakkında Açıklama: Ekonomik Kriz Vurgusu

Seçim sonuçlarına ilişkin açıklama yapan MHP Lideri Devlet Bahçeli, “Ekonomik şikayetlerin toplumsallaşıp siyasal alana sirayetiyle tepkisellik dozu bir hayli fazla olan sonuçlar ülke genelinde tezahür etmiştir. Bunun yanında seçime katılım oranının da bir önceki seçimle mukayese edildiğinde düştüğü gözlemlenmiştir” dedi.

Haber Merkezi / Devlet Bahçeli, açıklamasının devamında, “Bu kapsamda Milliyetçi Hareket Partisi ve Cumhur İttifakı’nın çok cepheli mücadelesine karşılık DEM takviyeli Cumhuriyet Halk Partisi’nin konjonktürel kimi rahatsızlık ve memnuniyetsizlikten istifade ederek sivrildiği açıktır.

Fakat Türkiye’yi yöneten iktidar değişmemiştir. Sanki iktidar değişikliği olmuş gibi dedikodu çıkaran, erken seçim yaygarası koparan, bu kapsamda akıl tutulması yaşayan çevrelerin şuursuzca hareket etmesi tek kelimeyle aymazlık ve ahlaki çarpıklıktır. Cumhurbaşkanlığı Kabinesi görevinin başındadır” ifadelerini kullandı.

Milliyetçi Hareket Partisi (MHP) Genel Başkanı Devlet Bahçeli, yaptığı yazılı açıklamayla 31 Mart yerel seçimleri hakkında bir değerlendirmede bulundu. Bahçeli, açıklamasında şu ifadeleri kullandı:

“31 Mart Mahalli İdareler Seçimleri yurt genelinde bazı münferit hadiseler dışında huzur, güven ve sükûnet ortamı içinde tamamlanmış, bu suretle kesin olmayan sonuçlar belli olmuştur. Nitekim milli irade sandıkta tecelli etmiştir.

Elbette aziz milletimizin takdir ve tercihi başımızın üstündedir. Sandıktan çıkan demokratik karara saygımız da tamdır. 31 Mart seçimleri, Türk demokrasi hayatının yüksek bir standarda ulaştığını, bu konuda dünyaya örnek teşkil ettiğini adeta belgelemiştir. Aziz milletimizin sandık vasıtasıyla verdiği mesaj mühimdir.

Milliyetçi Hareket Partisi bu demokratik mesajı almış, seçim sonuçlarının çok boyutlu değerlendirmesini yapmak üzere kolları sıvamıştır. Ekonomik şikayetlerin toplumsallaşıp siyasal alana sirayetiyle tepkisellik dozu bir hayli fazla olan sonuçlar ülke genelinde tezahür etmiştir. Bunun yanında seçime katılım oranının da bir önceki seçimle mukayese edildiğinde düştüğü gözlemlenmiştir. 31 Mart seçimlerinde, önümüzdeki beş yılın yerel yöneticileri belirlenmiştir.

Bu kapsamda Milliyetçi Hareket Partisi ve Cumhur İttifakı’nın çok cepheli mücadelesine karşılık DEM takviyeli Cumhuriyet Halk Partisi’nin konjonktürel kimi rahatsızlık ve memnuniyetsizlikten istifade ederek sivrildiği açıktır. Fakat Türkiye’yi yöneten iktidar değişmemiştir. Sanki iktidar değişikliği olmuş gibi dedikodu çıkaran, erken seçim yaygarası koparan, bu kapsamda akıl tutulması yaşayan çevrelerin şuursuzca hareket etmesi tek kelimeyle aymazlık ve ahlaki çarpıklıktır.

Cumhurbaşkanlığı Kabinesi görevinin başındadır. Her alanda atılım ve reform hamlelerine kararlılıkla devam edecektir. Cumhurbaşkanımız Sayın Recep Tayyip Erdoğan devletin başıdır ve desteğimiz sonuna kadar arkasındadır. Cumhur İttifakı’nın TBMM’deki sayısal ve siyasal çoğunluğu da herkesin malumudur. Bilinmelidir ki, Cumhur İttifakı istikbalin mimarı, Türk Devri’nin mihmandarı, yeni yüzyılın mihveri ve mihenk taşıdır.

Günü kurtarma telaşına kapılanlarla geleceği kurma arayış ve amacında olanları Türk milleti müstesna ölçüde tefrik etmekte, bu çerçevede milli tarihimizin mecmuu seviyesinde bulunan Cumhur İttifakı’nı gönülden sahiplenmektedir.

Ancak milletimiz yerel seçimler kanalıyla bilhassa sosyal ve ekonomik sıkıntılarını paylaşmış, önümüzdeki sürecin gündem konusunu tayin etmiştir. Egemenlik milletindir, yetki milletindir, siyasi istikrarı ekonomik istikrar ve gelişmişlikle perçinlemek hepimizin ortak sorumluluğudur. 31 Mart seçim sonuçlarını kim nasıl yorumlarsa yorumlasın, Milliyetçi Hareket Partisi müessir bir başarı elde etmiştir.

“Yerel yönetimlerdeki mevzi kayıpları telafi edilecektir”

Televizyon ekranlarından maksatlı ve marazi iddialarda bulunan sözde uzman ve yorumcular ile muhalif tetikçiler yine hüsrana uğrayacaklardır. Bu nedenle karamsarlığa ve ümitsizliğe mahal yoktur, mücadelemiz ve millete hizmet azmimiz şevkle ve hız kesmeden sürecektir. Milliyetçi Hareket Partisi ve Cumhur İttifakı daha çok çalışacak, milletle daha çok hemhal olacak, cesameti yaygınlaşan sorunların çözümüyle birlikte yerel yönetimlerdeki mevzi kayıplar da mutlaka telafi edilecektir.

İnanıyorum ki, 31 Mart seçimlerine katılan her siyasi parti kendi payına düşen hisseyi alacak, lazım gelen dersleri mutlaka çıkaracaktır. Milliyetçi Hareket Partisi ve Cumhur İttifakı’nın değerli adaylarına oy veren aziz vatandaşlarımıza şükranlarımı sunuyorum. Çok yoğun bir kampanya dönemine imza atan, gece gündüz çalışan Sayın Cumhurbaşkanımıza, AK Parti’ye gönül vermiş kardeşlerimize teşekkür ediyorum.

Adanmış ve inanmış bir vicdanla, dürüst ve samimi bir mizaçla üstlendikleri kutlu görevleri insanüstü bir gayretle yerine getiren, Cumhur İttifakı’nın ve üç hilalin onurunu bayraklaştıran aziz dava arkadaşlarımla iftihar ediyor, hepsini yürekten kutluyorum. Seçilen belediye başkanlarımızı, belediye meclis üyelerimizi, il genel meclis üyelerimizi tebrik ediyor, başarılar diliyorum.

Mübarek Ramazan ayında, aziz milletimin her güzel insanına gönül dolusu selam, sevgi ve hürmetlerimi iletiyorum. Türk milletinin ruh kökü, Türkiye Yüzyılı hedefinin ufuk çizgisi olan Cumhur İttifakı’nın kararlı, heyecanlı, yürekli ve imanlı şekilde yoluna devam edeceğini de herkesin bilmesinde yarar görüyorum.”

Paylaşın