Muğla: Ahmet Gazi Medresesi ve Türbesi

Ahmet Gazi Medresesi ve Türbesi; Muğla’nın Milas İlçesi, Beçin Mahallesi sınırları içerisinde yer almaktadır. Şehir içi ulaşım araçlarıyla ulaşım mümkündür. 

Kapısı üzerindeki kitabeye göre 1375 (H. 777)’de Ahmet Gazi tarafından inşa ettirilen medrese şehrin en sağlam kalmış abidelerinden biridir. 9.10 X 12.50 metre ölçülerinde bir avlunun etrafında sıralanmış on odayı ihtiva eden bu medreseye Gotik mimarisi tarzında yapılmış güneydeki anıtsal kapıdan bir eyvan vasıtasıyla girilir. Kapının tam karşısında Ahmet Gazi’nin üzeri yüksek bir kubbe ile örtülü türbesi vardır.

Türbe, Gotik hatlar ihtiva eden sivri bir kemerle medrese avlusuna açılır. Bu kemerin dış köşelerinde bayrak tutan iki aslan kabartmasından sağdakinin elindeki bayrakta Ahmet Gazi’nin ismi yazılıdır. Kuzeydeki küçük kemerli kapı türbeden medrese dışına geçit verir. Türbenin içinde Ahmet Gazi’nin mezarını taklit eden ikinci mezarın kime ait olduğu kesin olarak tesbit edilememiştir.

Üzeri beşik tonozla örtülü medrese odaları loş ve küçüktür. Her odanın bir ocağı, iki veya üç dolabı vardır. Odaların damı toprakla örtülerek ayazlık haline getirilmiştir. Buraya iki yanlardaki koridorlar ve merdivenlerden çıkılır. Türbenin sağında ve solundaki büyük odaların üzerinde ikinci katta şimdi harap olmuş birer oda vardır. Türbenin kubbesi kiremitle örtülüdür.

Medresenin cephesi, doğu duvarı, batı duvarının cepheden itibaren 6 metresi, avluya bakan iç duvarlar, koridorlar ve kapı içleri kesme küfeki taşı ile kaplanmıştır. Kuzey tarafında batı duvarının yarısı ile medrese odalarında kaplama olmadığı gibi sıva da yoktur. Medrese inşaatının bitiminden sonraki bir tarihte türbenin doğusundaki odanın dış duvarına bitişik olarak, aynısında karşılıklı iki aslan kabartması olan kemerli küçük bir çeşme ilave edilmiştir. Avlunun ortasındaki dört köşe mermer döşeme vaktiyle burada şadırvan olduğunu göstermektedir.

Paylaşın

Muğla: Beçin Kalesi

Beçin Kalesi; Muğla’nın Milas İlçesi, Beçin Beldesi sınırları içerisinde yer almaktadır. Kaleye, şehir içi ulaşım araçlarıyla ulaşım sağlanmaktadır.

Beçin Kalesi Milas Ovası’nın kenarında, ovadan 200 metre yükseklikte, düz bir platonun üzerine kurulmuştur. Kalenin kuzeyindeki dik yamacın üzerinde ve eteklerinde rastlanan kalıntılar, Antik Dönem’de bu alanın nekropol olarak kullanıldığını, Milas Müzesi’nin yaptığı kurtarma kazılarında ele geçen Geometrik Dönem ve Helenistik Dönem’e ait mezarlardan bilinmektedir.

2007 yılında kalenin kuzeyinde bayrak dikilmesi için açılan çukurda Eski Tunç Dönemi’ne ait bir çocuk mezarı ele geçmiştir. Mezar hediyesi ve toprak içindeki küçük buluntular bize burasının MÖ 3000’lerde kullanıldığını kanıtlamaktadır. Bunun yanında kalenin doğusunda, Helenistik Dönem’e tarihlenen (MÖ IV. yüzyıl) temel kalıntısı ile surların güneydoğu köşesinde de bir tapınak kalıntısı bulunmaktadır.

Şehrin ismi Orta Çağ İtalyan kaynaklarında “Pezona”, “Türk ve İslam metinlerinde “Barçın”, daha yenilerde ise “Peçin” olarak geçer. Bugünkü telaffuzu Beçin şeklindedir. 17’nci yüzyılda Evliya Çelebi’nin ziyaretinde Beçin, kale içinde 20 evden ibaret Milas’a bağlı bir nahiye idi. Hapishane olarak kullanılan kalesinde muhafız olarak bir dizdar ile 20 nefer vardır. Kalenin girişini büyük bir kule ve kısmen yıkılmış arka arkaya iki duvar müdafaa eder. Evliya Çelebi burada şimdi toprakla dolmuş olan 10 kulaç derinliğinde bir hendek ile bu hendeğin üzerinde zemberekli bir köprü görmüştür. Kalenin batısındaki mağaralara inen gizli merdiven de bugün tıkanmış haldedir.

XIII. yüzyıl sonlarına doğru Menteşe Beyleri’nin eline geçen Beçin kenti, bu tarihte, muhtemelen küçük bir yerleşim yeriydi. Bugün kent örenleri içinde yer alan Bizans Şapeli’nin küçük boyutları bu konuyu desteklemektedir. Nitekim 1330’lu yıllarda kenti ziyaret eden ünlü Arap gezgini İbn Batuta, Beçin’in “yeni kurulmuş, yeni binaları ve mescitleri olan bir kent” olduğunu söylemektedir. Bölgeyi ele geçiren Menteşoğulları başlangıçta Milas’ı başkent yapmıştır, ancak 14’ncü yüzyılın başlarında savunması daha kolay olduğu için hükümet merkezini Beçin’e taşımıştır. Beçin, Tacettin Ahmet Gazi’nin Hükümdarlığı olarak kalmıştır. Bu kişinin 1391’de ölümünden sonra yöre, Yıldırım Beyazıt tarafından Osmanlı topraklarına katılınca hükümet merkezi Balat’a (Milet) taşınmıştır.

Kentte günümüze ulaşan yapı kalıntıları Milas Ovası’na bakan iç kalede, surlarla çevrili dış kalede, surların dışında güneydeki Kepez ve Siğmen mevkilerinde yoğunlaşmaktadır. Ören yerindeki yapı kalıntılarının büyük çoğunluğunun Türk Dönemi’ne ait olması, kentin Türkler zamanında hızlı bir gelişme gösterdiğini kanıtlamaktadır. Nüfusu hızla artan ve gelişen kent, çoğu XIV. yüzyıla tarihlenen çeşitli yapılarla donatılmıştır.

Paylaşın

Muğla: Herakleia Antik Kenti

Herakleia Antik Kenti; Muğla’nın Milas İlçesi, Kapıkırı Köyü sınırları içerisinde yer almaktadır. Şehir içi ulaşım araçlarıyla ulaşım sağlanmaktadır.

Kent, Antik Çağ’da Ege Denizi’nin bir uzantısı olan Latmos Körfezi’ne sahipti. Ancak Menderes Nehri’nin getirdiği alüvyonlarla dolması sonucu körfez bu günkü Bafa Gölü’ne dönüşmüştür. Kent, coğrafi olarak İonya ile Karya sınırında hatta İonya bölgesinde yer almasına rağmen karekter ve tarihi geçmişiyle tipik bir Karya şehri olarak kabul görmüştür.

Kent, adını ünlü mitoloji kahramanı Herakles’ten almıştır. MÖ 8’nci yüzyılda adı Latmos iken, Persler zamanında Karia Satrabı Mausolos’un eline geçmiştir. İskender’in Asya seferi sonucu İskender İmparatorluğu’nun, daha sonra Seleukoslar’ın egemenliğine bağlanmıştır. MÖ 1’nci yüzyılda denizle ilişkisinin kesilmesi üzerine eski önemini kaybeden Herakleia, ulaşımdaki güçlük nedeniyle Hrıstiyan keşişlerin gizlenme yeri olmuştur. Çok engebeli ve kayalık bir arazi üzerine kurulan antik kentin etrafı 65 kule ile takviye edilen 6.5 kilometre uzunluğunda sur ile çevrilmiştir.

Düzgün dikdörtgen ve kare taş işçiliği gösteren sur duvarları Hellenistik Dönem’de yapılmıştır. Hippodamos şehir planına göre iskan edilen Herakleia, birbirini dik kesen ızgara biçimli parsel ve sokak planının iyi uygulandığı örneklerinden biridir. Limanın arkasında uzanan kayalık arazi üzerinde yer alan Athena Tapınağı kentin en iyi korunmuş yapılarından biridir. Templum in Antis tarzında, iki sütunlu Hellenistik Çağ yapısıdır. Athena Tapınağı’nın doğusunda yer alan agora iki katlı olup, günümüzde birinci katı ayakta kalmıştır.

Athena Tapınağı’nın hemen doğusundaki Agora şehrin merkezinde yer alır. Helenistik dönemde inşa edilen Agora’nın, güney tarafı iki katlı olup, birinci kat duvarları ve dükkanları sağlam olarak günümüze ulaşabilmiştir. Etrafında ise hala yer yer izlenebilen galerilerle çevrili olduğu anlaşılmaktadır. Kentin kuzeydoğu çevre duvarları oldukça iyi durumdadır.

Tiyatro kentin kuzey doğusunda yer alır. Skene binasına ait duvarlar ile birinci caveaya ait oturma sıraları görülebilir. Kentin sahiline ve adalara giden yolun kenarında yer alan Endymion Kutsal Alanı’nın apsidal cellası ve pronaosu görülebilir. Mitolojiye göre Ay Tanrıçası Selene, Latmos dağlarında çobanlık yapan güzel delikanlı Endymion’a aşık olur ve onu ebedi uykuya mahkum eder. Bu çilehanelerin tavanlarını ve duvarlarını süsleyen freskler İsa’nın hayatını, Meryem’i ve Azizler’i tasvir eder.

Herakleia Antik Kenti’nde Alman Anneliese PESCHLOW tarafından yapılmakta olan yüzey araştırmasına her yıl devam edilmektedir. 1991’den itibaren, dağın, Herakleia antik kentinin sınırları içinde kalan bölümündeki yerleşmelerin incelenmesine yönelik çalışmalar gerçekleştirilmiştir. Bu kapsamda, zirvede çok eski bir yağmur ve kaya kültünün varlığı da göz önünde bulundurularak, belirli bir hedef doğrultusunda tarihöncesi dönemlere ait kalıntılar araştırılmıştır. İlk kaya resimlerinin 1994 yılında bulunduğu Latmos’ta bugün 170 kaya resmi bilinmektedir.

Paylaşın

Muğla: Güvercinlik Tabiat Parkı

Güvercinlik Tabiat Parkı; Muğla’nın Milas İlçesi sınırları içerisinde yer almaktadır. Tabiat Parkı, 17.84 hektar alanı kaplamaktadır.

Sahada ekoturizm kapsamında kampçılık ve doğa yürüyüşü faaliyetlerinin potansiyeli vardır. Tabiat Parkı alanı Güvercinlik Körfezi içinde yer almakta güneyi sahil şeridi boyunca uzanmakta, kuzeyi ise ormanlık alandır.

Bu haliyle bir tarafı yeşil bir tarafı mavi tabii manzara özelliğine sahiptir. Güneyden kuzeye doğru bitki örtüsü palmiyeden kızılçama doğru değişir. Bu değişim de farkı görsel zevklere hitap eden bir özelliktir.

Tabiat Parkının alan olarak küçük olması, yol ve orman yangın önleme şeritleri ile bölünmüş olması, alan içerisinde akarsu bulunmaması gibi sebeplerle fauna elemanları alanı yerleşmeden çok beslenmek amacıyla kullanmaktadır.

Alanda habitat yapısına göre bulunma olasılığı olan türler, yapılan gözlemler ve ilgili literatür verileri değerlendirilerek tespit edilmiştir.

Tabiat Parkı içinde, Akdeniz Bölgesinden Ege Bölgesine geçiş zonu içinde yer alan Güvercinlik Körfezinde hâkim ağaç türünü doğal yayılışlı Kızılçamlar ile maki toplulukları oluşturmaktadır.  Kızılçamın yanı sıra zakkum, palmiye ve kıbrıs akasyası tabait parkında bulunan diğer türlerdir.

Paylaşın