Merkez Bankası Açıkladı: Özel Sektörün Yurtdışı Kredi Borcu 158 Milyar Dolar

Özel sektörün yurt dışı kredi borcu şubat ayı sonu itibarıyla, toplam 158 milyar dolar oldu. Özel sektörün yurt dışından sağladığı uzun ve kısa vadeli kredilere ilişkin ayrıntılı veriler, yurt içinde yerleşik banka ve firmalardan, kredi bazında alınan formlar ile derlenmektedir.

Haber Merkezi / Vadeye göre incelendiğinde, uzun vadeli kredi borcu 149,3 milyar dolar; kısa vadeli kredi borcu (ticari krediler hariç) ise 8,7 milyar dolar düzeyinde gerçekleşti.

Özel sektörün yurt dışından sağladığı toplam kredi borcu, şubat sonu itibarıyla kalan vadeye göre incelendiğinde, 1 yıl içinde gerçekleştirilecek olan anapara geri ödemelerinin toplam 40,7 milyar dolar tutarında olduğu gözlendi.

Türkiye Cumhuriyeti Merkez Bankası (TCMB), Özel Sektörün Yurt Dışından Sağladığı Kredi Borcu Gelişmeleri Şubat 2023 verilerini açıkladı.

Buna göre, şubat sonu itibarıyla, özel sektörün yurt dışından sağladığı toplam kredi borcu, 2022 yıl sonuna göre 1,4 milyar dolar azalarak 158 milyar dolar oldu. Vadeye göre incelendiğinde, 2022 yıl sonuna göre uzun vadeli kredi borcu 1,7 milyar dolar azalarak 149,3 milyar dolar; kısa vadeli kredi borcu (ticari krediler hariç) ise 271 milyon dolar artarak 8,7 milyar dolar düzeyinde gerçekleşti.

Borçluya göre dağılıma bakıldığında, uzun vadeli kredi borcuna ilişkin olarak, bir önceki yıl sonuna göre bankaların kredi biçimindeki borçlanmalarının 719 milyon dolar azaldığı, tahvil ihracı biçimindeki borçlanmalarının ise 586 milyon dolar azalışla 13,3 milyar dolar seviyesinde gerçekleştiği gözlendi.

Aynı dönemde, bankacılık dışı finansal kuruluşların kredi biçimindeki borçlanmaları 39 milyon dolar azalırken, tahvil stoku da 469 milyon dolar azalarak 1,9 milyar dolar seviyesinde gerçekleşti.

Alacaklıya göre dağılım incelendiğinde, uzun vadeli kredi borcuna ilişkin olarak, şubat sonu itibarıyla tahvil hariç özel alacaklılara olan borç, bir önceki yıl sonuna göre 336 milyon dolar azalarak 103,3 milyar dolar olarak gerçekleşti. Kısa vadeli kredi borcuna ilişkin olarak ise, tahvil hariç özel alacaklılara olan borcun bir önceki yıl sonuna göre 118 milyon dolar artarak 8 milyar dolar seviyesinde gerçekleştiği gözlendi.

Sektör dağılımı incelendiğinde, şubat sonu itibarıyla, 149,3 milyar dolar tutarındaki uzun vadeli toplam kredi borcunun yüzde 34,5’ini finansal kuruluşların, yüzde 65,5’ini ise finansal olmayan kuruluşların borcu oluşturdu. Aynı dönemde, 8,7 milyar ABD doları tutarındaki kısa vadeli toplam kredi borcunun yüzde 73,9’unu finansal kuruluşların, yüzde 26,1’ini ise finansal olmayan kuruluşların borcu meydana getirdi.

Özel sektörün yurt dışından sağladığı toplam kredi borcu, şubat sonu itibarıyla kalan vadeye göre incelendiğinde, 1 yıl içinde gerçekleştirilecek olan anapara geri ödemelerinin toplam 40,7 milyar dolar tutarında olduğu gözlendi.

Paylaşın

Çin’den 22 Ülkeye 240 Milyar Dolar Kredi

Çin son 20 yılda aralarında Türkiye’nin de bulunduğu 22 ülkeye 240 milyar dolar kredi sağladı. IMF ve ABD’nin sağladığı kredilere oranla Çin’in kredilerinin hacimsel olarak daha az olmakla birlikte son yıllarda önemli artış görüldüğüne işaret edildi.

Çin’in son 20 yıl içinde verdiği dış kredilerde özellikle 2016 ila 2021 yılları arasında büyük artış görülürken, son 20 yıldaki kredilerin yüzde 80’inin bu dönemde verildiği belirlendi.

Çin son 20 yıl içinde kalkınmakta olan 22 ülkeye 240 milyar dolar tutarında kredi sağladı. Dünya Bankası, Harvard Kennedy Okulu, AidData ve Küresel Ekonomi İçin Kiel Enstitüsü tarafından kaleme alınan 40 sayfalık rapor, ilginç saptamaları ve uyarıları içeriyor.

Buna göre Çin’in son 20 yıl içinde verdiği dış kredilerde özellikle 2016 ila 2021 yılları arasında büyük artış görülürken, son 20 yıldaki kredilerin yüzde 80’inin bu dönemde verildiği belirlendi.

Rapora göre kredilerin önemli bir kısmı, Çin’in Yeni İpek Yolları projesi üzerinde yer alan Arjantin, Moğolistan, Mısır, Pakistan Sri Lanka ve Türkiye gibi ülkelere gitti.

Raporda, Çin’in krediyi kullanan ülkelerin temerrüde düşmekten kaçınmasına ve en azından kısa vadede kredilerini geri ödemeye devam etmesine yardımcı olan bir sistem geliştirdiği bildirildi.

Raporda, IMF ve ABD’nin sağladığı kredilere oranla Çin’in kredilerinin hacimsel olarak daha az olmakla birlikte son yıllarda önemli artış görüldüğüne işaret edildi.

Çin’in 150’den fazla ülkenin katılmasını öngördüğü bu proje, uluslararası alanda yoksul ülkelere yüklediği tehlikeli borç nedeniyle ciddi eleştiri konusu oluyor.

Çin hükümeti salı günü konuyla ilgili eleştirileri reddetti ve bunun “Çin’in borç tuzağı olduğu”, “kredilerin şeffaf olmadığı” suçlamasını getirenleri “Çin’i karalamakla” suçladı.

Çin Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü Mao Ning, “Çin hiç kimseyi borç almaya zorlamadı, hiçbir ülkeyi ödemeye zorlamadı, kredi anlaşmalarına siyasi koşul koymadı ve bu sistemde siyasi çıkar yok.” diyerek suçlamaları reddetti.

AFP’ye göre, yüksek enflasyon, yüksek faiz ve salgının getirdiği olumsuz etkiler kredi alan ülkelerin bir bölümünde bunları geri ödemeyi sorun haline getirdi.

Raporda, Çin’in kurtarma kredilerinin neredeyse tamamı düşük ve orta gelirli Kuşak ve Yol ülkeleri için olduğu belirtilirken, bu ülkelerin Çin bankalarına önemli borçları olduğu kaydedildi.

IMF bu tür kredilere yüzde 2 faiz karşılığı verirken, Çin’in ise ortalama yüzde 5’lik faiz karşılığı verdiği bildiridi.

Asya ile Avrupa arasında önemli ticaret hattı olan İpek Yolu’nun modern versiyonu ‘Kuşak ve Yol Girişimi’ karadan ve denizden olmak üzere üç kıta arasında çifte koridor oluşturacak.

Girişimin arkasında bulunan Çin, 1 trilyon dolarlık projenin Avrupa, Asya ve Afrika arasındaki ticari kanalları açmayı hedeflediğini savunuyor.

Pekin’i samimi bulmayıp Yeni İpek Yolu’nun arkasında farklı jeopolitik amaçlar olabileceğini savunanlar da var.

Projeyi eleştirenler, kredi ile gelişmekte olan ülkelerin borçlandırılmasını, ihalelerin Çin firmalar üzerinden yürütülmesini ve şeffaflık sorununu tepkilerine gerekçe olarak gösteriyor.

Yeni İpek Yolu ile mevcut lojistik imkanlarla bile ulaşılması zor noktalara gidilmesi hedefleniyor. Dev proje kara üzerinden olan hatta ‘kuşak’, deniz üzerinden olan güzergaha ise ‘yol’ dendiğinden ‘Kuşak ve Yol’ adını taşıyor.

Çin Devlet Başkanı Şi de her fırsatta projenin, parasal dolaşımın arttırılması, karayolu bağlantılarını geliştirme, engelsiz ticareti teşvik etmek, politika iletişimini hızlandırmak ve insanlar ve toplumlar arasındaki anlayışı artırmak gibi 5 ilkesi olduğunu dile getiriyor.

Yeni İpek Yolu’nun hedefi ne?

2013’te projeyi duyuran Çin Devlet Başkanı Şi Cinping’in aktardığı verilere göre ‘ekonomik kemer’ adı verilen demiryolu hattının çevresi 3 milyar kişiye ev sahipliği yapıyor. Hat bu sebepten dolayı dünyanın en büyük ‘ekonomik piyasası’ olarak görülüyor.

Temelde Asya, Afrika ve Avrupa’yı birbirine bağlamayı hedefleyen “Kuşak ve Yol” girişimi kara yolları, demir yolları, limanlar ve enerji nakil hatlarını içeren milyarlarca dolarlık altyapı yatırım projelerini kapsıyor.

Proje ilk açıklandığında hayata geçirilebilmesi için onlarca ülkeye 8 trilyon dolar kredi vereceğini duyuran Çin yönetimi bazı kurumlara projenin ilk yıllarında çoktan milyar dolarlar hibe etti:

Hibeler dışında İpek Yolu’nun altyapısı için şu ana kadar 200 milyar doların üzerinde harcama yapan Pekin’in dev projesinin maliyetinin 2027’ye kadar 1,3 trilyon doları bulacağı tahmin ediliyor. Çin’e göre yaklaşık 150 ülke projeye ilgi gösteriyor. Batılı uzmanlar ise bunun 70’i geçmeyeceği görüşünde.

(Kaynak: Eurnews Türkçe)

Paylaşın

Merkez Bankası’ndan İhtiyaç Kredileri İçin Yeni Düzenleme

Türkiye Cumhuriyeti Merkez Bankası (TCMB), bankalara gönderdiği yazıyla, ticari kredilerin ardından ihtiyaç kredilerine de örtülü faiz üst sınırı getirdi. Mevcut durumda bankalar ihtiyaç kredilerine aylık 1.55 ile %2.00 arasında faiz uyguluyor.

Merkez Bankası, daha önce de kredi faizlerinin kendi politika faizine yakın yerde oluşmasını sağlamak adına ticari kredilerde faiz sınırı koymuş, bunun üzerinde kullandırılacak krediler için menkul kıymet tutma yükümlülüğü getirilmişti

Türkiye Cumhuriyeti Merkez Bankası, ihtiyaç kredilerine dönük yeni bir düzenleme yaptı.

Bloomberg HT’nin haberine göre, Merkez Bankası’ndan bankalara gönderilen yazıda, ihtiyaç kredilerinde, ticari krediler için uygulanan şekle benzer bir faiz sınırı konulurken, bunun üzerine çıkılması halinde menkul kıymet tutma yükümlülüğü getirildi.

TCMB’nin gönderdiği yazıya göre, tüketicilere kullandırılacak ihtiyaç kredilerinde “faiz/kâr payı oranı Merkez Bankası tarafından ilan edilen bileşik referans oranının 1.8 ile 2.0 katı arasında olanlara birinci kademede, 2.0 katından yüksek olanlara ikinci kademede” menkul kıymet tutma zorunluluğu getirildi.

Böylelikle, oto ve konut kredileri haricinde verilecek ihtiyaç kredilerinde MK kapsamına girmeyecek en yüksek aylık faiz 1.37 seviyesinde olacak. Bu seviyenin (yıllık basit %16.56) üzerinde oluşacak kredi faizlerinde bankaların menkul kıymet tutma yükümlülüğü olacak.

Mevcut durumda bankalar ihtiyaç kredilerine aylık 1.55 ile %2.00 arasında faiz uyguluyor.

Bankalar referans faizin 1.8 ile 2.0 katı arasında faiz uygulaması halinde %20, 2.0 katının üzerinde faiz uygulanması halinde ise %90 menkul kıymet tutmak zorunda kalacak.

Merkez Bankası, daha önce de kredi faizlerinin kendi politika faizine yakın yerde oluşmasını sağlamak adına ticari kredilerde faiz sınırı koymuş, bunun üzerinde kullandırılacak krediler için menkul kıymet tutma yükümlülüğü getirilmişti.

Paylaşın

“Bankalar İçin Riskler Devam Ediyor” Uyarısı

Aksiyom Alternatif Yatırımları’ndan (Axiom Alternative Investments) Jerome Legras, “Bir taraftan faizlerin yükselmesi bankalara fayda sağlarken diğer taraftan ekonomik görünümdeki belirsizlik ve batık kredi riski çok yüksek” dedi.

Merkez bankalarının faizleri yükseltmesi ile artan borçlanma maliyetleri uzun süredir bekleyişte olan Avrupalı bankaların karlılıklarına önemli katkıda bulundu fakat bu defa da ekonominin yavaşlaması riskiyle karşı karşıya kaldılar.

Amerikan Merkez Bankası Fed ve Avrupa Merkez Bankası, geçen sene 10 yıldır neredeyse sıfır düzeyinde tuttukları politika faizini yükseltmeye başladı. Bunun etkisi ilk olarak bankaların bilançolarına yansıdı.

Avrupa’nın iki önde gelen bankası İsveçli SEB ve İspanyol Sabadell 2022’de güçlü karlar açıkladı. Fakat faizlerin yükselmesi bankalar için iyi bir gelişme olsa da artan hayat pahalılığı ve savaşın etkisiyle yavaşlayan ekonomi özellikle emlak gibi şişen balonların patlamasına yol açabilir.

Reuters’e konuşan Axiom Alternative Investments’tan Jerome Legras, “Bir taraftan faizlerin yükselmesi bankalara fayda sağlarken diğer taraftan ekonomik görünümdeki belirsizlik ve batık kredi riski çok yüksek,” ifadelerini kullandı.

İsviçreli UBS, İtalyan Unicredit ve Hollandalı ING gibi Avrupa’nın en büyük bankaları 2022 performanslarını önümüzdeki günlerde açıklayacak.

Faizlerin en hızlı yükseldiği İngiltere’de ise bankalar gelecekten biraz daha umutlu. Finans kuruluşları 2023’te karlarının yükselmeye devam edeceği sinyallerini verdi.

Fakat İngiltere’de iflas eden şirket sayılarındaki artış ve 2022’nin dördüncü çeyreğinde konut fiyatlarında görülen yüzde 2,5’lik gerileme ekonominin gidişatı ile ilgili olumsuz bir tablo çiziyor.

Almanya’nın en büyük bankası Deutsche Bank da yükselen faizlerden olumlu etkilendi. Bankanın son çeyrekte de kar açıklayarak üst üste onuncu çeyrekte pozitifte olması bekleniyor.

Fakat Almanya ve Avusturya’da bankaların özellikle ticari gayrimenkul alanında aktif olmaları emlak piyasasında yaşanacak problemlerden daha fazla etkilenebilecekleri anlamına geliyor.

(Kaynak: Euronews Türkçe)

Paylaşın

BDDK’dan Kredi Kullanımını Sıkılaştıracak Yeni Hamle

Ticari kredi kullanımına yönelik yeni bir sıkılaştırma kararı alan Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurulu (BDDK), kredi kullanabilecek şirketler için daha önce 15 milyon TL olan yabancı para pozisyonu sınırı 10 milyon TL’ye indirildi.

Haber Merkezi / Karar doğrultusunda 1 Kasım’dan itibaren geçerli olacak şekilde müşterilerden yeni beyan ve taahhüt alınacak. Söz konusu uygulama, 1-31 Ekim döneminde ise mevcut hali ile devam edecek.

BDDK’nın kredi piyasasını sıkılaştıracak bu yeni makroihtiyati önleminin Türkiye Cumhuriyeti Merkez Bankası’nın (TCMB) faiz indiriminin ardından gelmesi ise dikkat çekti. TCMB, hafta içinde politika faizi olan bir hafta vadeli repo ihale faiz oranını yüzde 12’den yüzde 10,5’e indirmişti.

BDDK’den yapılan açıklamaya göre, finansal istikrarın güçlendirilmesi ve kaynakların daha verimli kullanılarak kredi sisteminin etkin bir şekilde çalışmasına yönelik, koordineli makro ihtiyati adımlar atılmaya devam ediliyor.
Bu doğrultuda alınan Kurul kararı ile bankalar ve finansal kuruluşlar dışındaki bağımsız denetime tabi şirketlerin yabancı para nakdi varlıklarının Türk lirası karşılığının 10 milyon TL’nin üzerinde olması veya yabancı para nakdi varlıklarının aktif toplamından veya son 1 yıllık net satış hasılatından büyük olanının yüzde 5’ini aşması durumunda, söz konusu şirketlere TL cinsinden yeni bir nakdi ticari kredi kullandırılmayacak.

Daha önce yeni nakdi ticari kredi kullandırmama koşulu, 15 milyon TL karşılığı yabancı para nakdi varlığın bulunması veya yabancı para nakdi varlıklarının aktif toplamından veya son 1 yıllık net satış hasılatından büyük olanının yüzde 10’u aşması durumunda geçerli oluyordu.

BDDK’nın aldığı karar şöyle:

“Kurul’un 21.10.2022 tarihli toplantısında, 21.10.2022 tarih ve E-24049440- 010.07.02-65391 sayılı yazı ve eklerinin incelenmesi sonucunda; 5411 sayılı Bankacılık Kanunu’nun 93’üncü maddesine dayanılarak, finansal istikrarın güçlendirilmesine ve kaynakların daha verimli kullanılarak kredi sisteminin etkin bir şekilde çalışmasına yönelik atılacak koordineli makro ihtiyati adımlar kapsamında alınan 07.07.2022 tarihli ve 10265 sayılı Kurul kararının 1’inci ve 7’nci maddeleri ile anılan kararın Ek-1’inde bulunan beyan ve taahhüt örneğinde belirtilen ‘15 milyon TL’ ve ‘yüzde 10’ eşik değerlerin, söz konusu karar kapsamındaki bankalar ile finansal kiralama, faktoring ve finansman kuruluşları tarafından 1.11.2022 tarihinden itibaren geçerli olmak üzere, aksi yönde bir Kurul kararı alıncaya kadar ‘10 milyon TL’ ve ‘yüzde 5’ olarak uygulanmasına; işbu karar çerçevesinde, 1.11.2022 tarihinden itibaren, 10265 sayılı kararın Ek-1’inde bulunan beyan ve taahhüt örneğinde yer alan ‘30.06.2022’ tarihinin ‘1.11.2022’ olarak değiştirilmesine ve 1.11.2022 itibaren geçerli olacak şekilde müşterilerden yeni beyan ve taahhüt alınmasına; 1.10.2022 ila 31.10.2022 tarihleri arasında, 10265 sayılı kararın işbu karar öncesindeki mevcut hali ile uygulanmasına devam olunmasına; bu kararın kuruluş birliklerine duyurulmasına ve Kurum internet sitesinde yayımlanmasına karar verilmiştir.”

Paylaşın

İhtiyaç Kredilerinde Faizler Yüzde 60’ı Buldu

Türkiye Cumhuriyeti Merkez Bankası (TCMB), faiz indirimine devam ederken, krediye ulaşım sorunları devam ediyor. Vatandaşların kullandığı ihtiyaç kredilerinde faizler yüzde 60’ı buluyor.

Merkez Bankası (TCMB) politika faizini yüzde 12’ye çekti ancak kredi faizleri ile arasında açılan makas yine kapanmadı. Merkez Bankası’nın geçen ay zorunlu karşılıklar ile yaptığı düzenleme ticari kredi faizlerinin düşmesine yol açtı fakat aynı durum tüketici kredilerine yansımadı.

Yüzde 60 faiz

Kârlarını katlayarak artıran bankalarda tüketici kredi faizleri yüzde 60 bandına kadar çıkmış durumda. Yurttaşlar, ihtiyaç kredilerinde yıllık yüzde 27 ile yüzde 60’a varan oranlarda maliyetle karşı karşıya kalırken, bu oran konut kredilerinde yüzde 15’den başlayıp yüzde 49’lara kadar çıkmış durumda.

Sözcü’den Mehtap Özcan Ertürk’ün haberine göre; kamu bankalarında sıfır konuta yüzde 1,20, ikinci el konutta yüzde 1,29 olan krediler “zor” onaylanırken, bazı kamu bankaları da 200 bin TL üzeri konut kredisi vermiyor. Bu durumda kamu bankalarında uygulanan düşük faiz, kredi kullandırım hacmine aynı ölçüde yansımıyor. KOBİ’ler ise yüzde 50’leri bulan yıllık maliyetlerle kredi bulabiliyor. Üstelik bankalar kredi verme konusunda da oldukça isteksiz davranıyor.

Bileşik referans oranı

20 Ağustos itibarıyla bankalar kredi faizinde, TCMB tarafından belirlenen ve son olarak yüzde 16,32 olan yıllık bileşik referans oranının 1,4 katı olarak uyguladıkları krediler için yüzde 20 menkul kıymet tesisi yapmak zorundalar.

TCMB’nin bu kararı ticari kredi faizlerinin yüzde 30’u aşmasını neredeyse imkansız hale getirince bankalar bu kez kredi tahsis ücreti ve yüksek komisyonlar uygulamaya başladı. Bu uygulama ile rotatif krediler kamuda 18,50-19 seviyelerine, özel bankalarda ise yüzde 20-21 seviyelerine geriledi. Son olarak bankaların ticari krediler için müşterilerinden bloke mevduat teminatı da talep ettikleri belirtiliyor.

Paylaşın

Kredi Borcu Bulunan Kişi Sayısı 36,6 Milyona Yükseldi

Türkiye Bankalar Birliği (TBB) Risk Merkezi verilerine göre göre Türkiye’de son bir yılda 1,8 milyon kişi daha borçlandı ve bireysel kredi borcu bulunan kişi sayısı 36,6 milyon oldu.

Türkiye İstatistik Kurumu’nun (TÜİK) yılın ikinci çeyreğine ilişkin verilerine göre Türkiye yüzde 7,6 büyüdü. AKP’nin sermaye yanlısı politikaları da bu rakamlara yansıdı. Söz konusu büyümede işçilerin payı yüzde 32,6’dan yüzde 25,4’e düşerken, sermayenin payı ise yüzde 49,2’den yüzde 54’e yükseldi.

Bankaların karı da bu dönemde katlanarak artarken, emeğiyle yaşayan yurttaşlar da yaşamlarını sürdürebilmek için bankalara yöneldi.

Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurumu’nun (BDDK) verilerine göre, yurttaşların bankalardan kullandığı tüketici kredilerinin miktarı yılbaşından bu yana 151 milyar TL artış göstererek 928 milyar 660 milyon TL’ye çıktı.

En büyük artış 88 milyar TL ile ihtiyaç kredisinde yaşanırken, konut kredisi 51 milyar TL, taşıt kredisi miktarı ise yılbaşından bu yana yaklaşık 12 milyar TL arttı.

Takipteki borçlar arttı

Sözcü’de yer alan habere göre, bankaların takipteki tüketici kredileri alacakları sene başından bu yana 3 milyar TL artış göstererek 21 milyar 438 milyon TL oldu.

Bireysel kredi kartı alacakları ise 6 milyar TL’den 7 milyar TL’ye çıktı. Takipteki tüketici kredileri ve bireysel kredi kartlarının toplamı 24,4 milyar TL’den 28,4 milyar TL’ye çıktı.

36,6 milyon kişi borçlu

Türkiye Bankalar Birliği (TBB) Risk Merkezi verilerine göre, haziran sonu itibarıyla bireysel kredi kullanan kişi sayısı (takipteki krediler hariç) son bir yılda 1,8 milyon kişi artarak 36,6 milyon kişi olurken, ortalama kredi bakiyesi ise 35 bin TL düzeyinde gerçekleşti.

Haziran ayında 210 bin kişi ilk defa kredi kartı, 103 bin kişi ise ilk defa tüketici kredisi kullandı. 2021 yılı Eylül ayı itibarıyla itibarıyla İstanbul’da 427 milyar TL, Ankara’da 121 milyar TL ve İzmir’de 82 milyar TL tutarında bireysel kredi bulunuyor.

Paylaşın

Borcu Nedeniyle Takibe Düşen Kişi Sayısı Yüzde 112 Arttı

Kredi kartı borcu nedeniyle takibe düşen kişi sayısında geçen yıla göre yüzde 112’lik artış yaşandı. TBB Risk Merkezi verilerine göre bireysel kredi ve kredi kartı borcunu ödememiş gerçek kişilerden borcu devam etmekte olan kişi sayısı da haziran ayı itibarıyla 4 milyon 126 bin 858 kişiye çıktı.

Emeğiyle yaşayan yurttaşlar yüksek enflasyon ve hayat pahalılığı sonrası yaşamını sürdürebilmek adına bankalara yöneldi. Milyonlarca kişi kredi, faiz, borç sarmalında hayatını idame ettirmeye çalışırken; geri ödemelerde yaşanan sorunlar nedeniyle takibe düşen kişi sayısı da arttı. Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurumu’nun (BDDK) pandemiyle birlikte bankalara tanıdığı takibe atma süresi esnekliğinin sona ermesiyle de bu artışta etkili oldu.

Türkiye Bankalar Birliği (TBB) Risk Merkezi’nin verilerine göre Ocak-Haziran dönemini kapsayan yılın ilk yarısında bireysel kredi kartı borcundan dolayı yasal takibe düşmüş kişi sayısı 470 bin 990, bireysel kredi borcundan dolayı yasal takibe intikal etmiş kişi sayısı ise 583 bin 561 oldu. 2021 yılının Ocak- Haziran döneminde ise kredi borcundan takibe düşen 474 bin 355, kredi kartı borcundan takibe düşen ise 222 bin 377 kişiydi.

Geçen yılın aynı dönemine göre kredi kartı borcu nedeniyle takibe düşen kişi sayısında yüzde 112’lik artış yaşanırken bireysel kredi borcunu nedeniyle takibe düşün kişi sayısı yüzde 23 arttı. Bireysel kredi kartı borcunu ödememiş gerçek kişi sayısı haziranda, bir önceki aya göre ise 3 bin 953 kişi artarak 78 bin 799 kişiye ulaştı.

4,1 milyon kişinin borcu bulunuyor

BirGün’de yer alan habere göre TBB Risk Merkezi’nden yapılan açıklamada, kredi geri ödemeleri süresi konusunda sağlanan esnekliklere ilişkin düzenlemelerin, yasal takibe intikal etmiş kişi sayısındaki gelişmelerde etkili olduğu belirtildi. Risk Merkezi’nin verilerine göre bireysel kredi ve kredi kartı borcunu ödememiş gerçek kişilerden borcu devam etmekte olan kişi sayısı da haziran ayı itibarıyla 4 milyon 126 bin 858 kişiye çıktı.

Bireysel kredi kartlarını da içeren bireysel kredilerde tasfiye olunacak alacaklar da bir önceki yılın aynı dönemine göre yüzde 52,8 oranında artarak 29,8 milyar TL’ye çıktı.

Paylaşın

Bireysel Kredi Ve Kart Borcu 1 Trilyon 221 Milyar Lirayı Aştı

Yüksek enflasyonla birlikte alım gücü erirken zamlı ücretleri henüz alamayan milyonlar borçlanmaya devam etti. Milyonlarca ücretli çalışan ay sonu yaklaştıkça bankalara biraz daha borçlandı.

Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurumu (BDDK) haftalık istatistiklerine göre temmuz ayının son haftasında yurttaşların bireysel kredi ve kredi kartı borcu 14 milyar 105 milyon lira daha arttı. Böylece bireysel kredi ve kredi kartı borçluluğu 1 trilyon 221 milyar 404 milyona yükseldi. Ayın ilk haftasındaki borçluluk 1 trilyon 196 milyar 644 milyon liraydı. Böylece ay başından sonuna kadar olan borçluluk 24 milyar 760 milyon lira artmış oldu.

Ticari kredi ve kredi kartlarıyla birlikte borçluluk, 6 trilyon 494 milyar 205 milyon liraya yükseldi. Bir haftada gerçekleşen artış 83 milyar 572 milyon lira oldu.

Tüketici kredileri 927 milyar lira

Verilere göre, tüketici kredileri tutarı, 29 Temmuz itibarıyla 5 milyar 553 milyon lira artışla 926 milyar 793 milyon liraya yükseldi. Söz konusu kredilerin 350 milyar 202 milyon lirası konut, 25 milyar 613 milyon lirası taşıt ve 550 milyar 978 milyon lirası ihtiyaç kredilerinden oluştu. Söz konusu dönemde taksitli ticari kredilerin tutarı 12 milyar 664 milyon lira artarak 858 milyar 640 milyon liraya yükseldi. Bankaların bireysel kredi kartı alacakları da yüzde 3 artışla 294 milyar 611 milyon liraya çıktı. Bireysel kredi kartı alacaklarının 125 milyar 257 milyon lirası taksitli, 169 milyar 354 milyon lirası taksitsiz oldu.

Merkez raporunda alkol vurgusu

Merkez Bankası, temmuz ayı fiyat gelişmeleri raporunu açıkladı. Raporda tüketici fiyatlarının yüzde 2,37 oranında arttığı, yıllık enflasyonun yüzde 79,60 olduğu hatırlatıldı. Bu dönemde, tüketici yıllık enflasyonunun enerji grubunda gerilerken diğer gruplarda yükseldiği belirtildi. Enflasyondaki artışa en belirgin katkının temel mal ve hizmet gruplarından geldiği ifade edildi. Alkollü içecekler ve tütün ürünleri fiyatlarındaki artışta tütün ürünlerindeki vergi ayarlamasının sınırlı etkisinin yanı sıra üretici firmaların fiyatlama davranışlarının etkili olduğu belirtildi. Gıda grubunda yıllık enflasyonun işlenmemiş gıdada sınırlı bir düşüş kaydettiği, işlenmiş gıdada ise yükselmeye devam ettiği ifade edildi.

Enerji enflasyonunun, uluslararası enerji fiyatlarındaki görünüme paralel olarak gerileyen akaryakıt ve tüp gaz fiyatlarıyla düştüğü belirtilerek “Uluslararası emtia fiyatlarının etkileriyle rafine petrol ve ana metal fiyatlarında gerileme gözlense de özellikle diğer enerji kalemlerinin etkisiyle üretici enflasyonundaki yükseliş sürmüştür. Bu görünüm altında, B ve C göstergelerinin mevsimsellikten arındırılmış aylık değişimi bir önceki aya göre artışa işaret ederken, göstergelerin yıllık enflasyonlarındaki yükseliş devam etmiştir” ifadeleri yer aldı.

Dövize yönelimde artış

Türk Lirası değer kaybedip enflasyon tarihi seviyelere yükselirken, dövize yönelimdeki artış da sürüyor. Merkez Bankası verilerine göre 29 Temmuz haftası itibariyle yurt içi yerleşiklerin döviz mevduatı 1,9 milyar dolar artışla 212,7 milyar dolar oldu. Böylelikle toplam mevduatları içinde döviz mevduatlarının payı yüzde 54,5’e yükseldi. BDDK verilerine göreyse kur korumalı mevduat geçen hafta itibariyle 1,13 trilyon TL’ye yükseldi.

Bu mevduat ürününde tutulan tasarruflar da dahil edildiğinde mevcut dolarizasyon yüzde 71’e ulaştı. MB verilerine göre 29 Temmuz haftasında özellikle şirketlerin döviz mevduatlarında artış dikkat çekti. Söz konusu dönem itibariyle şirketlerin döviz mevduatları pariteden arındırılmış veri setine göre 2,1 milyar dolar arttı. Gerçek kişilerin döviz mevduatlarıysa 193 milyon dolar düştü.

Paylaşın

2001 Krizinde Türkiye’nin Kredi Notları Kaçtı, Bugün Ne Durumda?

2001 krizinde kredi derecelendirme kuruluşları sürekli değişen ekonomik koşullardan dolayı 2001’de notlarını birkaç kez güncelledi. Kuruluşlar 21 ve 22 Şubat tarihlerinde Türkiye’nin notunu değiştirdi. S&P’nin bu tarihte notu B+ olurken, Moody’s B1 ve Fitch de BB- notunu verdi. Bugün ise kuruluşların son verdiği notlar şöyle: S&P B+, Moody’s B2 ve Fitch B.

Türkiye’nin 5 yıllık kredi risk primi (CDS) 885 puanı görerek 15 Temmuz 2022 itibarıyla 2003’ten bu yana en yüksek düzeye çıktı.

Son olarak kredi derecelendirme kuruluşu Fitch artan enflasyon, genişleyen cari açık ve diğer ekonomik riskleri gerekçe göstererek Türkiye’nin kredi notunu “B+”dan “B”ye düşürdü.

Uluslararası kuruluşların Türk ekonomisine o dönem verdiği notlar ile günümüz kredi notlarına bakıldığında nasıl bir tablo var? 2001 krizinde Türkiye’nin kredi notları kaçtı? Son 20 senede Moody’s, Standard & Poor’s (S&P) ve Fitch’in kredi notları nasıl değişti?

Kuruluşların notları ana olarak “yatırım yapılabilir” ve “spekülatif” diye ikiye ayrılıyor. En kötüsü ise “batık”. Aşağıdaki görselde Türkiye’ye verilen son notlar sarı olarak işaretlendi.

Fitch 8 Temmuz’da Türkiye’nin notunu B+’dan B’ye düşürdü. Görünüm ise negatif. S&P ise son güncellemeyi 10 Aralık 2021’de yaptı. Kredi notu B+’da kalırken görünüm durağandan negatife döndü.

Moody’s ise, Eylül 2020’de Türkiye’nin kredi notunu B1’den B2’ye düşürmüştü. Üç kuruluşun kredi notu da “yatırım yapılabilir” seviyenin oldukça altında yer alıyor. Türkiye’ye verilen son kredi notları “çok spekülatif” durumunda.

2001 krizinde kredi derecelendirme kuruluşları sürekli değişen ekonomik koşullardan dolayı 2001’de notlarını birkaç kez güncelledi. 19 Şubat 2001 Milli Güvenlik Kurulu toplantısında Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer ile Başbakan Bülent Ecevit arasında yaşanan tartışmadan hemen sonra kuruluşlar 21 ve 22 Şubat tarihlerinde Türkiye’nin notunu değiştirdi. S&P’nin bu tarihte notu B+ olurken, Moody’s B1 ve Fitch de BB- notunu verdi. Bugün ise kuruluşların son verdiği notlar şöyle: S&P B+, Moody’s B2 ve Fitch B.

2001-2006 yılları arasında Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası Başkan Yardımcısı olan Fatih Özatay’ın değerlendirmesine göre 2001 ve son notlar kıyaslandığında şu durum ortaya çıkıyor:

“Notumuz 2001 krizi ile karşılaştırıldığında şöyle: S&P: İki üstte; Moody’s: Bir altta; Fitch: Bir üstte 2001’deki gibi ‘çok spekülatif’ kümesindeyiz. ‘İflas’ dahil 9 küme var. Biz 6. Kümedeyiz”

AK Parti’nin iktidara gelmesinin ardından Türkiye’ye verilen notlar kademeli olarak yükselmeye başlarken son yıllarda belirgin bir düşüş dikkat çekiyor. Cumhurbaşkanı Erdoğan Türkiye’ye verilen bu notlara zaman zaman sert tepki gösteriyor.

Moody’s, S&P ve Fitch kredi derecelendirme piyasasının yüzde 95’ini kontrol ediyor. Bu kuruluşların notları yatırım dünyasında oldukça önemli etkiye sahip.

(Kaynak: Euronews Türkçe)

Paylaşın