Sırça Fanus: Kendini Keşfetme Yolculuğu

“Sırça Fanus” başlığı, baş kahraman Esther Greenwood’un roman boyunca yaşadığı boğulma ve yalnızlık hissine gönderme yapmaktadır. Bu onun kapana kısılmış olma, nefes alamama veya hayatının kısıtlamalarından ve baskılarından kurtulamama duygusunu simgeler.

“Derin bir nefes aldım ve kalbimi dinledim: Ben, ben, ben.”, Sylvia Plath’ın “Sırça Fanus” adlı romanının kapanış cümlesi. Bu cümle romanın en akılda kalan ve alıntılanan cümlelerinden biri.

Cümle, kendini keşfetme temasını ve Esther Greenwood’un kendini anlama yolculuğunu vurgular. Roman boyunca, kimliği ve benlik duygusuyla mücadele eden Esther, kendisini dünyadan soyutlayan toplumsal beklentiler ve akıl hastalığının ‘sırça’sı tarafından kapana kısılmış hisseder.

Bu son cümle Esther’in kendi varlığını ve öz farkındalığını doğruluyor gibi. ‘Ben varım’ın tekrarı, karşılaştığı zorluklara ve krizlere rağmen kimliğini öne çıkarma, bir birey olarak var olduğunu iddia etme ihtiyacının altını çiziyor.

“Sırça Fanus” başlığı, Esther’in roman boyunca yaşadığı boğulma ve yalnızlık hissine gönderme yapmaktadır. Bu onun kapana kısılmış olma, nefes alamama veya hayatının kısıtlamalarından ve baskılarından kurtulamama duygusunu simgeler.

Kapanış cümlesinde, Esther’in kalbini dinlemesi, bir anlık netlik ve mecazi fanustan kurtuluşu akla getirir. Sanki derin bir nefes alıyor ve onu rahatsız eden hapsedilmişlikten kurtuluyormuş gibi.

‘Ben, ben, ben’in tekrarı aynı zamanda bir hayatta kalma ve dayanıklılık duygusu da taşır. Esther, akıl hastalıkları ve toplumsal beklentilerle mücadele de dahil olmak üzere önemli zorluklarla ve umutsuzluk anlarıyla karşı karşıya kalır.

Birçok kez ‘ben varım’ diyebilmesi, onun sebat ettiğini ve kendi içinde güç bulduğunu gösterir. Bu cümle, onun hayatta kalmasının ve yaşamaya devam etme kararlılığının bir kanıtı olarak görülebilir.

Bu kapanış cümlesi romanın en akılda kalan ve alıntılanan cümlelerden biri. Romanın kimlik, akıl hastalığı ve toplumsal baskı temalarını özetliyor ve onu Esther’in hikayesine dokunaklı ve uygun bir sonuç haline getirir.

Yazarın hayatının metaforik fanusundan kurtuluşunu, dayanıklılığını ve varlığının onaylanmasını özetleyen cümle aynı zamanda, romanın başlığıyla ve genel temalarıyla bağlantı kurarak okuyuculara kimlik ve zorluklar karşısında hayatta kalma konusunda güçlü ve iç gözlemsel bir ifade bırakır

Paylaşın

Shantaram: Destansı Boyutlarda Edebi Yolculuk

Gregory David Roberts’ın yazdığı “Shantaram” dayanıklılık ve hayatta kalma ile insanın karmaşıklığı temalarını derinlemesine irdeliyor. Roman aynı zamanda kimlik, kurtuluş, aşk, ahlaki belirsizlik ve kültürel keşif temalarını da ele alıyor.

Haber Merkezi / “Ve yaşamaya devam ediyoruz. Tanrı yardımcımız olsun, yaşamaya devam ediyoruz” şeklindeki romanın son cümlesi, zorluklar karşısında ilahi rehberlik için kararlılığı ve talebi yansıtıyor.

“Yaşıyoruz” ifadesi, bir dayanıklılık duygusunu ifade ediyor. Romanın baş kahramanı Lin, birçok zorlukla karşı karşıya kalmasına rağmen, o ve diğer karakterler inatla yaşamaya devam ediyorlar.

Varoluşunun sert ve öngörülemez doğasının kabul edildiği cümlede, hayatın zorluklardan ve sıkıntılardan uzak olmadığını ve insanların zorluklarla karşılaşsa bile yaşamaya devam edecek gücü bulması gerektiğini ima ediyor.

Hem bir kararlılık ifadesi hem de bir yardım çığlığı olarak görülebilecek olan son cümle, umut, umutsuzluk ve belirsizlik karışımı bir ortamda gezinen insanın karmaşıklığını yansıtıyor.

Hayatın devam ettiği fikrini vurgulayan bitiş cümlesindeki “Tanrı yardımcımız olsun” ifadesi ise manevi ve varoluşsal bir boyut katıyor. Zorlu bir dünyada inanç ve anlam arayışıyla ilgili soruların altını çizen cümle, ilahi rehberlik veya müdahale talebini öne sürüyor.

Romana bir katarsis ve kapanma duygusu sağlayan cümle, hayatın devam ettiğini kabul eden Lin’in yolculuğu ve kitabın daha geniş temaları üzerinde, okurları düşünmeye davet ediyor.

“Shantaram”ın ana temalarından biri de kimlik ve kendini keşfetmedir. Kahraman Lin, kim olduğu ve kim olmak istediğiyle ilgili sorularla boğuşuyor. Yolculuğu sırasında Lin, farklı roller üstlenirken, kendini keşfetmenin çeşitli aşamalarından geçiriyor.

Kişisel dönüşüm kavramını derinlemesine inceleyen romanda, Lin, suç geçmişini geride bırakma ve iyi bir amaç bulma çabalarıyla işaretleniyor. Lin’in Mumbai’nin gecekondu mahallelerindeki deneyimleri, onun kişisel dönü ve kurtuluş arayışını vurguluyor.

Romanda aşk, çeşitli biçimleriyle öne çıkıyor. Lin’in romantik ilişkileri, arkadaşlıkları ve aile bağları, romanın merkezinde yer alıyor. Roman, hem iyileştirme hem de acı verme de dahil olmak üzere aşkın karmaşıklıklarını irdeliyor.

Ahlakın gri alanlarında gezinen roman, etik sınırların sıklıkla bulanıklaştığı ve karakterlerin zor ahlaki seçimler yapmak zorunda kaldığı bir dünya sunuyor.

Hindistan’ın geleneklerini, inançlarını ve uygulamalarını derinlemesine inceleyen roman, ayrıca, Batı ve Doğu değerleri arasındaki karşıtlığa dair zengin betimlemeler sunuyor.

“Shantaram”ı mutlaka okunması gereken bir eser yapan şeyler:

Epik ve büyüleyici hikaye anlatımı: Roman, destansı bir hikaye sunuyor. Roberts’ın hikaye anlatımı sürükleyici ve canlı açıklamaları ortamlara ve karakterlere hayat veriyor.

Karmaşık ve unutulmaz karakterler: Roman, her biri kendine özgü kişiliklere ve geçmiş hikayelere sahip, karmaşık ve akılda kalıcı karakterlerden oluşan bir kadroya sahip. Karakter gelişiminin derinliği hikayeye zenginlik katıyor.

Evrensel temaların keşfi: “Shantaram” kimlik, kurtuluş, aşk, dostluk ve anlam arayışı gibi evrensel temaları irdeliyor.

Kültürel derinlik: Roman, okuyuculara Hint kültürüne, toplumuna ve felsefesine derinlemesine dalma olanağı sunuyor. Ülkenin tarihi, gelenekleri ve maneviyatı hakkında bilgi sağlayarak onu zengin bir kültürel keşif haline getiriyor.

Ahlaki ve etik ikilemler: Kitap ahlaki ve etik ikilemlerden çekinmiyor. Karmaşık seçimler ve eylemlerinin sonuçlarıyla boğuşan karakterleri sunarak okuyucuları kendi etik ilkeleri üzerinde düşünmeye davet ediyor.

Paylaşın

Don Kişot: İdealizm Ve Gerçekliğin Zamansız Keşfi

Miguel de Cervantes Saavedra’nın “Don Kişot”u, gerçekliğe karşı delilik ve idealizm temasını irdeleyen klasik bir roman. Normalliği eleştiren ve hayal gücünün gücünü vurgulayan roman, insan doğasının karmaşıklıklarını derinlemesine inceleyen zamansız bir başyapıt.

Haber Merkezi / “Çok fazla akıl sağlığı delilik olabilir ve hepsinden de delicesi: Hayatı olması gerektiği gibi değil, olduğu gibi görmek!”

Romandan alınmış bu cümle, “Don Kişot”ta deliliğin ana temasını yansıtıyor. Romanın kahramanı Don Kişot, çağının sert gerçeklerini kabul etmek yerine dünyayı şövalye aşklarının merceğinden görmeyi seçtiği için toplum tarafından deli olarak kabul ediliyor. Bu bağlamda bu cümle, dünyadaki akıl sağlığı tanımının aslında bir tür delilik olabileceğini öne sürüyor.

Don Kişot’un idealist bakış açısı, başkaları tarafından çılgınlık olarak görülse de, onun daha yüksek, daha asil bir gerçekliğin peşinde koşma yolu olarak karşımıza çıkıyor.

Cümle, idealizm ile gerçekçilik arasındaki gerilimi vurguluyor. Don Kişot’un deliliği, şövalyeliğin, şerefin ve asil eylemlerin hakim olduğu idealleştirilmiş bir yaşam versiyonunun amansız arayışında yatıyor. Cümle, bazen sert gerçekleri kabul etmek yerine idealist yaşam vizyonlarına bağlı kalmanın “en çılgınca” olabileceğini öne sürüyor.

Cervantes, toplumsal normları ve standartlaştırılmış bir akıl sağlığı görüşüne uyma baskısını eleştiriyor. Don Kişot’un alışılmadık davranışı statükoya meydan okuyor ve okuyucuları “aklı başında” bir dünya görüşüne uymanın her zaman doğru yol olup olmadığını sorgulamaya teşvik ediyor.

Don Kişot’un deliliği, sınırsız hayal gücünden ve şövalyelerin ve şövalyeliğin romantik ideallerine olan sarsılmaz inancından kaynaklanıyor. Yukarıdaki cümle, kabul edilen akıl sağlığı normlarından sapsa bile, hayatı kişinin hayal gücünün merceğinden görmenin bir güzelliği ve derinliği olduğunu öne sürüyor.

Don Kişot (Alonso Quixano): Hikayenin kahramanı Don Kişot, şövalyelik kitaplarına takıntılı hale gelen emekli bir beyefendidir ve Don Kişot adını alarak kendisini gezgin bir şövalye olarak yeniden keşfetmeye karar veriyor. İdealizmi, ihtişam hayalleri ve güçlü bir onur ve görev duygusuyla karakterize ediliyor.

Don Kişot’un kendine özgü bir şövalyeye dönüşmesi, hareket eden bir dünyaya şövalyeliği geri getirmeye çalışırken hem komik hem de dokunaklı anlara yol açıyor.

Don Kişot’un sadık yaveri Sancho Panza: Sancho Panza, efendisinin idealizminin tam tersine, pratik ve ayakları yere basan bir köylü. Sancho karakteri, hayata sağduyulu yaklaşımıyla sürekli Don Kişot’un fantezilerine hükmetmeye çalışırken romanda komik bir rahatlama sağlıyor. Don Kişot’a olan bağlılığı ve gezgin şövalyeyi engelleme rolü onu sevilen bir karakter haline getiriyor.

Dulcinea del Toboso: Dulcinea, Don Kişot’un idealize ettiği ve şövalyelik eylemleri için ilham kaynağı olarak hizmet ettiği hanımefendi. Gerçekte o, Aldonza Lorenzo adında basit bir köylü kadındır. Dulcinea, Don Kişot’un romantik ve gerçekçi olmayan ideallerini temsil ediyor ve onun ona olan sarsılmaz bağlılığı hikayenin ana temasını oluşturuyor.

Dük ve Düşes: Bu iki karakter aristokrasiyi ve onların Don Kişot’un çılgınlığını kendi eğlenceleri için kullanmalarını temsil ediyor. Don Kişot ve Sancho’ya oyunlar oynayarak onları sahte maceralara inandırıyorlar. Dük ve Düşes, Don Kişot’un yaşadığı toplumun absürdlüğünü vurgulayarak romanın hiciv yönünü örneklendiriyor.

Rocinante: Don Kişot’un sadık atı Rocinante, onun azminin ve kararlılığının simgesi. At yaşlı ve yıpranmış olmasına rağmen Don Kişot onu asil ve yiğit bir küheylan olarak görüyor. Rocinante’nin efendisine olan sadakati, Sancho Panza’nın Don Kişot’a olan sadakatinin aynası.

Sancha Panza: Romanın ikinci bölümünde yer alan Sancho Panza’nın karısı. Kocasının fantastik maceralarıyla çelişen, pragmatik ve mantıklı bir kadındır. Onun varlığı Sancho’nun karakterine derinlik katıyor ve yokluğunun ailesi üzerindeki etkisini araştırıyor.

Roman boyunca Don Kişot, gerçek ve hayali şövalyeler, devler ve büyücüler de dahil olmak üzere çeşitli düşmanlarla karşılaşır. Bu düşmanlar, onun kahramanca maceraları için katalizör görevi görüyor ve yazarın gerçeklik ile fantezi arasındaki bulanık çizgiler hakkında yorum yapmasına olanak tanıyor.

“Don Kişot”, 1605 ve 1615’te iki bölüm halinde yayınlanan klasik bir romandır ve genellikle dünya edebiyatının en önemli eserlerinden biri olarak kabul edilir. Roman, şövalyelik kitaplarına takıntılı hale gelen ve Don Kişot adını alarak kendisini gezgin bir şövalye olarak yeniden keşfetmeye karar veren Alonso Quixano adında yaşlanan bir İspanyol beyefendinin hikayesini anlatıyor.

Don Kişot’un bu şövalyelik kitaplarına olan tutkusu onu büyüklük yanılgılarına sürükler ve yel değirmenlerini dev, hancıları ise lord olarak görmesine neden oluyor. Don Kişot ve sadık yaveri Sancho Panza ile birlikte bir dizi maceraya atılıyorlar. Yol boyunca bazıları gerçek, bazıları hayali olan çok çeşitli karakter ve durumlarla karşılaşıyorlar.

Roman, idealizm ile gerçeklik arasındaki karşıtlığın parlak bir incelemesidir. Don Kişot’un asil niyetleri, içinde yaşadığı sıradan ve pratik dünyayla sık sık çatışır. Etrafındakiler onu deli olarak görse de hayal gücünün gücüne ve yüce ideallerin peşinde koşan bir karakterdir.

Cervantes, mizah, hiciv ve derin içgörü aracılığıyla, Don Kişot’un maceralarını İspanyol toplumunun değişen doğası, şövalyeliğin gerilemesi ve hikaye anlatıcılığının gücü hakkında yorum yapmak için kullanıyor. Roman, yüzyıllar boyunca farklı şekillerde yorumlanmış, karmaşık ve çok katmanlı bir eser olup, bu özellikleriyle edebiyatın ölümsüz bir başyapıtı haline gelmiştir.

Paylaşın

Mektup Şeklinde Yazılmış 4 Etkileyici Kitap

Yazılı kelimeler, çoğu kez salt iletişim işlevini aşarak, sanatsal düşünce ve duygu alışverişine dönüşür. Mektuplarda da kelimeler, karakterlerin benliğine açılan pencereler haline gelir.

Kelimelerin gücünün duyguların samimi bir dansına dönüştüğü, mektup biçiminde hazırlanmış etkileyici kitaplar da var: Aşk, kargaşa ve üzüntü. 

“Anne Frank’ın Günlüğü”

‘Anne Frank’ın Günlüğü’ muhtemelen insanın karşılaşabileceği en zekice yazılmış kitaplardan biri. Genç kızlığına yeni adım atan Anne’ın bir soykırım kurbanı olduğu bilgisiyle uyum içinde. Anne Frank’ın günlüğü, o döneme ait deneyimlerinin canlı bir kaydı; düşünceli, dokunaklı ve beklenmedik anları yakalıyor. Anne Frank’ın günlüğü, insanın cesaretinin ve kırılganlığının derinliklerine göz atıyor. Kitap, duyarlılık ve güçle dolu genç bir kadının otoportresini sunuyor.

“Sevdiğim Tüm Erkeklere”

Kimileri tarafından oldukça çocuksu ve monoton bir kitap olarak nitelendirilse de “Sevdiğim Tüm Erkeklere” çocukluk aşkı ve duygularını sunuyor. Kitap, sevgisini hiçbir zaman açıkça ifade etmeyen ve hayran olduğu her erkeğe yürekten mektuplar yazmakta teselli bulan bir genç kız hakkında.

“Saksı Olmanın Faydaları”

1999’da basılan kitap, Charlie’nin isimsiz bir ‘arkadaşına’ yazdığı mektuplar aracılığıyla anlatılan dokunaklı bir genç yetişkin büyüme hikayesidir. Kitabın doğrusal zaman çizelgesi, Charlie’nin hayatında kişisel gelişim ve duygusal keşiflerin damgasını vurduğu dönüştürücü bir yılı yansıtıyor. İlk buluşmalara, sekse, bağımlılıklara ve dramalara tanık oluyor ve bir şeyler paylaşacak başka kimsesi olmadığı için ‘arkadaşına’ yazıyor.

“Milena’ya Mektuplar”

Kafka ve Milena’nın yolları 1920’de Milena’nın ilk kısa düzyazılarını Çekçeye çevirme görevini üstlendiğinde kesişir. Bu profesyonel ilişki kısa sürede derin bir bağa dönüşür. Kafka, Milena’ya o kadar derin bir sevgi besler ki, kalbinin ve vicdanının derinliklerini açığa vuran günlüklerini ona emanet eder.

Kafka’nın Çekçe tercümanı olan Milena, onun girift dehasını ve karakterinin karmaşıklığını benzersiz bir şekilde anlar. 36 yaşındaki Kafka için o, daha önce karşılaştığı hiçbir şeye benzemeyen, hem ilham hem de kırılganlık kaynağı olan canlı bir alevin vücut bulmuş hali. Onun huzurunda en özel ve mahrem benliğini ortaya çıkardığı söylenir.

Paylaşın

Bilinen En Eski 5 Kitap

Zamanı aşan ve insanoğlunun derin bilgeliğine, bilgisine ve yaratıcılığına tanıklık eden kadim hazineler vardır. Bu paha biçilmez hazineler, bilinen en eski kitaplardır. Bu kitaplar çok eski uygarlıkların hikayelerini, inançlarını ve fikirlerini beraberlerinde taşırlar.

Haber Merkezi / Bu kitaplar, kadim dinlerin kutsal yazılarından destansı masalların şiirsel dizelerine kadar bu olağanüstü el yazmaları, zamanın testinden geçerek bize uzak geçmişe büyüleyici bir bakış sunarlar. Burada bilinen en eski beş kitabı sizler için derledik:

Ölü Deniz Parşömenleri (MÖ 2. yüzyıl – MS 1. yüzyıl): MÖ 1. yüzyıla kadar uzanan Ölü Deniz Parşömenleri, Eski Ahit’in bilinen en eski tam kopyası olarak geniş çapta kabul görmektedir. Ölü Deniz Parşömenleri, 1940’larda ve 1950’lerde Ölü Deniz civarında bulunan Yahudi dini metinleri ve İncil el yazmalarından oluşan bir koleksiyondur. 

Parşömenlerin tarihi MÖ 3. yüzyıldan MS 1. yüzyıla kadar uzanıyor. Şu anda Batı Şeria’da bulunan antik Kumran yerleşiminin yakınındaki çeşitli mağaralarda keşfedildiler.

Etrüsk Altın Kitabı (MÖ 600 civarı): Geçmişi M.Ö. 6. yüzyıla kadar uzanan ‘Etrüsk Altın Kitabı’ (Zagreb Mumya Sarmaları olarak da bilinir), Etrüsk yazıları ve resimleri bulunan bir dizi altın plakadan yapılmıştır. Bu eserin kökenleri yaklaşık olarak M.Ö. 600 yılına kadar izlenebilmektedir.

24 ayar altından hazırlanmış büyüleyici cilt, bir atlı, bir deniz kızı, bir arp ve askerler dahil olmak üzere çeşitli büyüleyici konularla süslenmiş altı sayfadan oluşuyor. Dikkate değer keşif, 1950’lerin sonlarında Bulgaristan’daki Strouma Nehri yakınındaki kanal inşaatı sırasında kitabın bir mezarda bulunmasıyla gerçekleşti.

Pseudo Apuleius Herbaryum (6-7. Yüzyıl): Pseudo Apuleius Herbarius, yaratıcı bitki resimlerini içeren dikkate değer bir kitaptır ve Orta Çağ’a kadar Avrupa’daki en etkili bitkisel eserlerden biri olarak tanınmıştır.

Bu eski el yazmasının botanik üzerine bilinen en eski kitaplar arasında olduğuna inanılıyor ve yazarlığına ilişkin atıflar öncelikle içerdiği büyüleyici resimlerden anlaşılıyor. Şu anda paha biçilmez el yazması Hollanda’daki Leiden Üniversitesi kütüphanesinde yer almakta.

Codex Sinaiticus (Sina İncili) (c. MS 330 – 360): İncilin kapsamlı bir şekilde korunmuş tek erken versiyonu olması nedeniyle dünya çapında son derece önemli ve saygı duyulan bir konuma sahiptir.

Bu değerli el yazması, eski Yunanca İncil’in, özellikle de Septuagint’in el yazısıyla yazılmış bir nüshasını içermektedir ve dördüncü yüzyılda dört yazıcı tarafından titizlikle yazılmıştır. Yeni Ahit’in en istisnai Yunanca metinlerinden biri olarak kabul edilen ‘Codex Sinaiticus’, İncil araştırmalarında çok önemli bir rol oynamıştır.

Kells Kitabı (yaklaşık MS 800): Columba Kitabı’ olarak da bilinen ‘Kells Kitabı’, İrlanda’nın en değerli hazinelerinden biri olarak duruyor ve MS 800 civarından kalma resimli bir el yazması.

Bilim insanları kitabı bu döneme tarihledikçe, bazıları bunun altıncı yüzyıldan kalma saygın bir İrlandalı keşiş olan Columba’nın Büyük İncili ile ilişkili olabileceğine inanıyordu. 340 dana derisi parşömen yaprağından oluşan bu kitap, dört Yeni Ahit İncilini içerir.

‘Kells Kitabı’, İrlanda’nın sanatsal parlaklığını ve kültürel mirasını sergiliyor ve muhteşem sayfalarına bakan herkesi büyülüyor.

Paylaşın

TÜİK Açıkladı: Gazete Ve Dergilerin Tirajı Yüzde 8,3 Azaldı

Gazete ve dergilerin tirajı, 2022 yılında 2021 yılına göre yüzde 8,3 azaldı. Ülkemizde 2022 yılında yayımlanan gazete ve dergilerin yıllık toplam tirajı 848 milyon 365 bin 241 olup tirajın yüzde 95,4’ünü gazeteler oluşturdu.

Haber Merkezi / 2022 yılında, yayımlanan materyallerin sayısı 2021 yılına göre yüzde 4,1 azalarak 83 bin 653 oldu. Yayıncılar tarafından 2022 yılında; 69 bin 211 kitap, 377 elektronik kitap (DVD, VCD, CD), 13 bin 246 web tabanlı elektronik kitap, 559 konuşan kitap (çevrim içi, kaset, CD, DVD) ve 260 diğer olmak üzere toplam 83 bin 653 materyal için ISBN alındı.

2022 yılında satılan kitap bandrolü sayısı ise, 2021 yılına göre yüzde 13,3 azalarak 380 milyon 296 bin 402 adet oldu. Yayınlar konularına göre incelendiğinde 2022 yılında yayımlanan materyallerin yüzde 24,2’si eğitim, yüzde 19,9’u yetişkin kurgu edebiyat, yüzde 20,7’si akademik, yüzde 15,7’si yetişkin kültür, yüzde 14,0’ı çocuk ve ilk gençlik, yüzde 5,4’ü ise inanç konulu olarak yayımlandı.

Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK) Yazılı Medya ve Uluslararası Standart Kitap Numarası İstatistikleri 2022 verilerini açıkladı. Buna göre; gazete ve dergi sayısı, 2022 yılında 2021 yılına göre yüzde 9,2 azalarak 4 bin 48 oldu. Bu yayınların yüzde 53,9’unu dergiler oluşturdu.

Verilere göre, gazete ve dergilerin tirajı, 2022 yılında 2021 yılına göre yüzde 8,3 azaldı. Türkiye’de 2022 yılında yayımlanan gazete ve dergilerin yıllık toplam tirajı 848 milyon 365 bin 241 olup tirajın yüzde 95,4’ünü gazeteler oluşturdu.

Gazetelerin yüzde 28,1’i haftada iki-altı gün arası, yüzde 25,8’i haftalık, yüzde 19,7’si aylık olarak yayımlandı. Dergilerin ise yüzde 21,3’ü üç aylık, yüzde 20,9’u aylık, yüzde 17,2’si altı aylık olarak yayımlandı.

Gazetelerin yıllık tirajının yüzde 88,2’sini günlük, yüzde 7,9’unu haftada iki-altı gün arası, yüzde 2,6’sını haftalık olarak yayımlanan gazeteler, dergilerin ise yıllık tirajının yüzde 64,8’ini aylık, yüzde 12,1’ini üç aylık, yüzde 10,3’ünü iki aylık, yüzde 4,8’ini haftalık yayımlanan dergiler oluşturdu.

Yayınlanan dergilerin yüzde 17,6’sı sektörel/mesleki, yüzde 14,0’ı akademik, yüzde 8,6’sı edebiyat/tarih içerikli yayın yaparken gazetelerin yüzde 90,8’i siyasi/haber/güncel, yüzde 2,1’i yerel yönetim, yüzde 1,6’sı sektörel/mesleki içerikli yayımlandı.

Basın İlan Kurumu’nun idari kayıtlarından elde edilen bilgilere göre, 2022 yılında ilan sahiplerinin mevzuat hükümleri doğrultusunda gazetelerde yayınlattığı icra, ihale, tebligat ve personel alımı gibi resmi ilanları ile bu kurumların gazete ve dergilerde yayınlattığı resmi reklamlarının toplam bedeli önceki yıla göre yüzde 56,1 artarak 956 milyon 063 bin 833 TL oldu.

2022’de 69 bin 211 kitap yayımlandı

Yayımlanan materyallerin sayısı 2022 yılında, 2021 yılına göre yüzde 4,1 azalarak 83 bin 653 oldu. Yayıncılar tarafından 2022 yılında; 69 bin 211 kitap, 377 elektronik kitap (DVD, VCD, CD), 13 bin 246 web tabanlı elektronik kitap, 559 konuşan kitap (çevrim içi, kaset, CD, DVD) ve 260 diğer olmak üzere toplam 83 bin 653 materyal için ISBN alındı.

Satılan kitap bandrolü sayısı 2022 yılında, 2021 yılına göre yüzde 13,3 azalarak 380 milyon 296 bin 402 adet oldu. Yayınlar konularına göre incelendiğinde 2022 yılında yayımlanan materyallerin yüzde 24,2’si eğitim, yüzde 19,9’u yetişkin kurgu edebiyat, yüzde 20,7’si akademik, yüzde 15,7’si yetişkin kültür, yüzde 14,0’ı çocuk ve ilk gençlik, yüzde 5,4’ü ise inanç konulu olarak yayımlandı.

Paylaşın

Basılan Kitap Miktarı Bir Yılda Yüzde 20 Azaldı

Yayıncılar Telif Hakları ve Lisanslama Meslek Birliği’nin (YAYBİR) açıkladığı Ocak 2022 verilerine göre  Türkiye’de toplam 21 milyon 192 bin 225 adet kitap basıldı. Bu sayı geçtiğimiz yıl, Ocak 2021’de 26 milyon 490 bin 859 adetti. Basılan kitap miktarı Aralık 2021’e göre de 2 milyon 627 bin 411 adet azaldı.

Sayıları yorumlayan YAYBİR Başkanı Mustafa Aksoy, yayıncılık sektöründe 2021’de ilk kez basılan kitap başlık sayısının bir önceki yıla göre yüzde 0,6 artmasına karşılık ve ilk kez basılan kitap bandrol sayılarında yüzde 0,4 gerileme kaydedildiği hatırlattı.

Aksoy özellikle yeni eser başlık ve bandrol sayısındaki gerilemenin kültür dünyasındaki zayıflamayı hızlandıracağını ve yazılı kültürün korunması ve geliştirilmesini olumsuz etkileyeceğini belirtti.

Yurdagül Erkoca’nın YAYBİR kurumsal internet sayfasında yer alan araştırmasına göre, Ocak 2022’de yayınlanan kitapların yüzde 28,8’ini yetişkin inceleme-araştırma, yüzde 10’unu yetişkin kurgu edebiyat-sanat, yüzde 12,6’sını çocuk-gençlik, yüzde 11’ini inanç, yüzde1,4’ünü akademik yayınlar, yüzde 35,8’ini eğitim alanındaki kitaplar ve yaklaşık yüzde 0,4’ünü de ithal kitaplar oluşturdu.

Aralık 2021’de ilk kez basılan kitap başlık sayısı 20 bin 137, ilk kez basılan kitap bandrol sayısı ise 8 milyon 799 bin 790 iken,  sonraki ay  Ocak 2022’de ilk kez basılan kitap sayısı 9 bin 143’e bandrol sayısı ise 6 milyon 610 bin 824’e düştü.

Acil önlem 

YAYBİR Başkanı Aksoy, yayıncılıkta yaşanan bu kaybın önümüzdeki aylarda telafi edilmesinin mümkün olamayacağını belirterek, “Yayıncılık dünyası ile birlikte edebi ve entelektüel üretimin ve yazılı kültürün tehdit altında bulunduğunu, devletin acil önlem alması gerektiğini,” söyledi.

Aksoy gerilemenin nedeni olarak, sektörün temelde ithal girdiye dayanan üretim maliyetlerinde döviz krizi dolayısıyla karşılaşılan büyük artışlara dikkat çekiyor.”3. Hamur kitap kağıdının tonuna Aralık 2021’de 825 Euro ödeyen yayıncımız bugün 1 ton kağıdı bin 100 Euro’ya alıyor” diyor. Aksoyun verdiği bilgilere göre Bristol kitap kağıdının ton fiyatı iki ayda bin 750’den 2 bin Dolar’a yükseldi.

Tamamı ithal edilen kağıt, mürekkep, tutkal gibi üretim girdilerinde maliyet artışlarının yüzde 100’ü bulduğunu belirten Aksoy, “Kasım-Aralık 2021’de kalıp fiyatı 65 TL iken Ocak 2022’de  140-150 TL’ye çıktığını” hatırlatıyor.

YAYBİR Başkanı, “Maliyetlerdeki artışlar ister istemez kitap fiyatlarına yansıyor. Bu kez enflasyon ve hayat pahalılığı nedeniyle okurun kitap alma eğilimi yavaşlıyor. Yaşadığımız olumsuz koşullar ve mevcut dağıtımcı perakendeci payları ile tahsilattaki uzun vadeler üretim yapmamızı imkânsız hale getiriyor” diyor.

Aksoy, krizin daha az hasarla atlatılmasının hükümetin alacağı hızlı önlemlere bağlı olduğunu belirterek, sektörün taleplerini aşağıdaki şekilde sıralıyor.

Yayıncıların talepleri

  • Kağıtta sübvansiyon mekanizması acilen geliştirilmeli. Sertifikalı yayınevleri kitap basımı için kağıt alırken sübvansiyonlardan yararlanmalı.
  • Devlet tarafından toplanan özel kopyalama harçları vakit geçirmeksizin hak sahiplerine ödenmeli.
  • Gerek basılı, gerek elektronik kitaplarda korsan üretim ve izinsiz paylaşımlar önlenmeli.
  • İnternette kitap satışlarında rekabet adına yapılan yıkıcı indirimlere son verilerek kitap satışlarında sabit fiyat uygulamasına ilişkin yasa çıkartılmalı.
  • Kitap kağıdında yüzde 8, Bristol’de yüzde 18 KDV uygulanması sıfırlanmalı.
  • Kağıt ithalinde Gümrük Birliği’nden kaynaklanan imtiyazlar, AB dışındaki ülkelerden yapılan ithalata da uygulanmalı.
Paylaşın

Kitap Satın Almak Artık Bir ‘Lüks’

Türkiye’de geride bıraktığımız yılda TL’de yaşanan değer kaybı ve enflasyonda görülen artış kağıt sektörünü de etkiledi. Türkiye’nin ithal kağıda bağımlılığı artarken, artan maliyetler nedeniyle basın-yayın sektörü zor bir dönemden geçiyor.

Geçtiğimiz günlerde TBMM Başkanlığına araştırma önergesi veren CHP Milletvekili Abdurrahman Tutdere’ye göre “bazı kitaplar basılamayacak duruma geldi” ve birçok basımevi, yayınevi ve yerel gazeteler faaliyetlerini durdurmak zorunda kaldı.

Kağıt krizi ulusal basından yerel basına kadar tüm yazılı basında etkisini hissettiriyor. Bu durum ülkede kitap fiyatlarının yükselmesine neden oluyor ve akademik kariyer yapmak isteyen veya roman meraklıları için kitap satın almayı bir ‘lüks’ haline getiriyor.

Doktora talebesi Gülfer Ulaş, tezini bitirmek için satın almak zorunda kaldığı kitap fiyatlarındaki artışla ilgili AFP haber ajansına yaptığı açıklamada, “Fiyatlar patladı. Ben uluslararası ilişkiler okuyorum ve her ay yaklaşık bin lira (75 euro), asgari ücretin üçte birisi kadar harcama yapmak zorunda kalıyorum.” diyor.

Romanlarda fiyat artışına dikkati çeken İbrahim Olcay ise “Benim en büyük tutkularımdan birisi roman okumak, şu elimde tuttuğum Alman yazar Thomas Mann’ın kitabının ilk baskısı 33 liraydı şimdi yaklaşık 70 lira oldu” diyerek tepkisini dile getirdi.

Daha önce daha fazla kitap alarak arkadaşlarına da hediye ettiğini söyleyen Olcay, artan fiyat artışlarıyla birlikte bu tür jestler yapmasının artık imkansız hale geldiği şikayetinde bulundu.

Yayınevleri, kağıt fiyatlarındaki artıştan şikayetçi

“Kırmızı Kedi” yayınevi sahibi Haluk Hepkon ise “Bir yıl içinde, ton başına kağıt fiyatı 700 ila 800 dolardan 1.500 dolara yükseldi, bu artış kitapçılara da yansıdı” diyerek içinde bulundukları durumun ciddiyetini özetledi.

Vatandaşların geçim sıkıntısıyla birlikte kitap yerine yaşam için mutlak gerekli mallara yönelik önceliklerine dikkate çeken Hepkon görüşlerini şu şekilde dile getirdi: “30 liraya mal olan bir kitap yayınladığınızı varsayalım. İyi satarsa ve bir hafta sonra yeniden yayınlanırsa fiyat 35 liraya kadar çıkabilir. Üçüncü ya da dördüncü baskıdan sonra ne kadara mal olacağını yalnızca Allah bilir. Sonunda, insanlar kitap almayı bırakıp, temel ihtiyaçlarını gidermek için çalışıyor.”

AFP haberinde, krizle birlikte Türkiye’de yayınevlerinin de daha az kitap basma tehlikesi yaşayabileceği belirtildi.

Türkiye yılda 3 milyar dolar kağıt ithal ediyor

İstanbul Ticaret Odası tarafından 2018 yılında yaptırılan bir araştırmaya göre Türkiye, yılda 3 milyar dolar kağıt ithal ediyor. Hamur kağıt fiyatı dünyanın her yanında artarken, Türkiye’de bu artışlardan en fazla etkilenen ülkeler arasında yer alıyor.

Türk Yayıncılar Birliği Başkanı Kenan Kacatürk ise SEKA’nın önce 2000’li yıllarda özelleştirilip sonra dağıtılmasının ardından kağıt krizinin daha da arttığı düşüncesinde; “Türkiye’de kağıt fabrikaları satıldı, sadece ikisi üretime devam ediyor. Diğerlerinde makineler hurda fiyatından satıldı”

(Kaynak: euronews)

Paylaşın