En Hafif ‘Nötron Yıldızı’ Keşfedildi

Cüsseli bir yıldızın şiddetli bir süpernova patlamasıyla ölmesinin muhtemel sonuçlarından biri olarak ortaya çıkan nötron yıldızları, bir kara delik kadar olmasa da, aklınıza gelebilecek herhangi bir cisimden çok daha yüksek yoğunluğa sahip olan, sıra dışı gök cisimleridir.

Patlamada kütlesinin çoğunu havaya uçurduktan sonra kalan yıldız çekirdeği, kendi üzerine çöküyor ve bir kara delik veya nötron yıldızı oluşturuyor. Nötron yıldızı genellikle Güneş’in yaklaşık 1,4 katı kütleye sahip ama sadece 9,65 kilometre çapındaki ultra yoğun bir yıldız.

Bilim insanları şimdiye kadarki en hafif nötron yıldızını keşfetti. Bu küçük, son derece yoğun gök cismi, aynı zamanda maddenin çok tuhaf bir halinin varlığını da doğrulayabilir.

Ancak bilim insanları HESS J1731-347 adlı geçmiş bir süpernovanın kalıntılarında bulunan nötron yıldızının kütlesini ölçtü ve pazartesi bilimsel dergi Nature Astronomy’de yayımlanan makalede bu yıldızın Güneş’in kütlesinin yüzde 77’sine sahip olduğunu aktardı. Makalenin yazarlarına göre bu yalnızca keşfedilmiş en hafif nötron yıldızı değil, aynı zamanda “tuhaf yıldız” diye bilinen, egzotik ve şimdiye kadar sadece varsayımsal olan bir yıldız nesnesinin de örneği olabilir.

Tuhaf yıldızlar hem konuşma dilinde hem de teoride isimlerinin hakkını veriyor.

Nötron yıldızlarının devasa ve ölmekte olan bir yıldızın çökmekteki çekirdeğinden oluştuğu sırada son derece sıkıştırıldıkları düşünülüyor. Öyle ki normalde yüklü olan madde bileşenleri (atom çekirdeklerindeki pozitif yüklü protonlar ve her bir atomun çekirdeğinin yörüngesinde dönen negatif yüklü elektronlar), birlikte ezilip negatif yüklü nötron parçacıklarına dönüşüyor.

Ancak teoriye göre, doğru koşullar altında nötron yıldızlarının iç yapıları daha da tuhaflaşabilir.

Bir nötron yıldızının derinliklerindeki maddenin, nötronlar gibi olağan atom altı parçacıklar artık var olmayana kadar sıkıştırılabileceği ve daha yaygın bilinen proton ve nötronları oluşturan, kuarklar diye adlandırılan daha küçük parçacıklara dönüşeceği teorisi mevcut. Kuarklar; yukarı, aşağı, üst, büyülü ve hatta “tuhaf” gibi garip sıfatlara sahip.

Tuhaf kuarklar içeren bir kuark maddesi çekirdeğine sahip nötron yıldızı, “tuhaf yıldız” olarak kabul edilebilir ve teoride tipik nötron yıldızlarından daha düşük kütleye sahip olabilir.

Gökbilimcilerin neyle uğraştığı henüz net değil ve ister tipik bir nötron yıldızı isterse “tuhaf yıldız” olsun, nesneyi incelerken ona dair muhtemelen çok şey öğrenebilirler.

Araştırmacılar, “Tahminimiz, bu nesnenin bilinen en hafif nötron yıldızı veya daha egzotik bir durum denklemine sahip bir ‘tuhaf yıldız’ olduğunu gösteriyor” diye yazdı: Nötron yıldızı maddesine dair standart bir hipotez benimsemek, maddenin hallerine yönelik uyumlu denklemlerin sınırlandırılmasını sağlar.

(Kaynak: Independent Türkçe)

Paylaşın

Şimdiye Kadar Görülen En Uç Örnek: ‘Yalpalayan’ Kara Delik

Çekim alanı her türlü maddesel oluşumun ve ışınımın kendisinden kaçmasına izin vermeyecek derecede güçlü olan, büyük kütleli gök cismi kara deliklere ilişkin yeni bir durum keşfedildi. Bilim insanları, “yalpalayan” bir kara deliğin şimdiye kadar görülen en uç örnek olduğunu söyledi.

Araştırmacılar, çarpışan iki kara deliğin bir bükülme hareketiyle kilitlenmesini izledi. Buna “presesyon” adı verilen bir etki neden oluyor. Söz konusu etki, bükülmeyi daha önce görülenden 10 milyar kat daha hızlı hale getiriyor.

Kara delik sistemi, ilk kez iki yıl önce kütleçekim dalgalarıyla tespit edilmişti. Sistem, gelişmiş LIGO ve Virgo dedektörleri tarafından 2020’nin başlarında saptanmıştı.

Sistemdekilerden biri, Güneşimizden 40 kat daha büyük ve muhtemelen şimdiye kadar bu şekilde bulunan en hızlı dönen kara delik. Bilim insanlarının keşfine göre, kara delik zaman ve uzayın dokusunu o kadar çok çekiyor ki, iki kara deliğin tüm yörüngesinin yalpalamasına neden oluyor.

Çalışma sırasında Cardiff Üniversitesi’nde araştırmacı olan ve şimdi Portsmouth Üniversitesi’nde görev yapan Dr. Charlie Hoy, “Şimdiye kadar kütleçekim dalgalarıyla bulduğumuz kara deliklerin çoğu epey yavaş dönüyordu” dedi.

Bu ikili sistemin Güneş’ten yaklaşık 40 kat iri olan daha büyük kara deliği, neredeyse fiziksel açıdan mümkün olduğunca hızlı dönüyordu. İkililerin nasıl oluştuğuna dair mevcut modellerimiz, bunun son derece nadir, belki de binde bir görülen bir olay olduğunu gösteriyor. Ya da bu, modellerimizin değişmesi gerektiğinin bir işareti olabilir.

Bunu bulan araştırmacılar, teorinin yıllardır var olduğunu ama bu fenomenin ilk kez böyle kara deliklerde gözlemlendiğini söyledi.

Cardiff Üniversitesi Kütleçekim Keşif Enstitüsü’nden Profesör Mark Hannam, “Her zaman ikili kara deliklerin bunu yapabileceğini düşünmüştük” dedi.

İlk kütleçekim dalgası tespitlerinden bu yana bir örnek görmeyi umuyorduk. 80’den fazla ayrı tespit süresince 5 yıl beklemek zorunda kaldık ama sonunda bir tane bulduk!

Presesyon, Einstein’ın genel görelilik teorisinin bir parçası ve bu nedenle varlığı bir süredir biliniyor. Ancak kara deliklerde görülmesi, mümkün olan en uç koşullarda var olabileceği anlamına geliyor.

Daha önce bu tür presesyonların en iyi örneği, yörüngenin her 75 yılda bir presesyona uğradığı, birbiri etrafında yörüngelenen iki nötron yıldızıydı. Yeni örnekte ise bu presesyon, birkaç saniyede bir gerçekleşiyor.

Bulgular akademik dergi Nature’da yayımlanan “İkili kara delik sisteminde genel-relativistik presesyon” başlıklı yeni bir makalede aktarıldı.

(Kaynak: Independent Türkçe)

Paylaşın

NASA Paylaştı: İşte Kara Deliğin Sesi

ABD Ulusal Havacılık ve Uzay Dairesi (NASA), ‘uzayda ses olmadığını zannedenler için’ mayıs ayında kaydettiği ve insan kulağıyla duyulabilecek hale getirdiği kara delik sesini sosyal medya hesabından yeniden paylaştı.

Pazar günü yaptığı paylaşımda NASA mayıs ayında kaydedilen bir kara delik sesini yeniden yayınlayarak şu ifadelere yer verdi:

“Uzayda ses olmadığını zannetmemizin nedeni, çoğu uzayın bir boşluk olması ve ses dalgalarının yayılmasına imkan tanımamasıdır. Bir galaksi kümesinde o kadar çok gaz vardı ki, biz gerçek bir sesi yakalayabildik. Bu kayıtta ses, bir kara deliği duyabilmemiz için amplifiye edilip başka seslerle birlikte yeniden düzenlendi.”

Ses kaydında çıkardığı titreşimlere yer verilen gökada kümesi, Dünya’dan 200 milyon ışıkyılı uzaklıkta yer alan, sıcak gazla dolu ve 11 milyon ışık yılı genişliğindeki Perseus gökada kümesi. Veriler ise NASA’nın Chandra X-ray Gözlemevi’nden mayıs ayındaki Kara Delik Haftası’nda elde edildi.

NASA, ses kaydının yakalandığına dair yaptığı ilk açıklamada, “Gökbilimciler, kara deliğin yaydığı basınç dalgalarının, kümenin sıcak gazında bir notaya çevrilebilecek dalgalanmalara neden olduğunu keşfettiler. Bu aslında insanların orta C’nin 57 oktav altında duyamayacağı bir nota” demişti.

Kara Delik nedir?

Kara delik; astrofizikte, çekim alanı her türlü maddesel oluşumun ve ışınımın kendisinden kaçmasına izin vermeyecek derecede güçlü olan, büyük kütleli bir gök cismidir. Kara delik, uzayda belirli nicelikteki maddenin bir noktaya toplanması ile meydana gelen bir nesnedir de denilebilir. Bu tür nesneler ışık yaymadıklarından kara olarak nitelenirler.

Kara deliklerin “tekillik”leri nedeniyle, üç boyutlu olmadıkları, sıfır hacimli oldukları kabul edilir. Kara deliklerin içinde ise zamanın yavaş aktığı veya akmadığı tahmin edilmektedir. Kara delikler Einstein’ın genel görelilik kuramıyla tanımlanmışlardır. Doğrudan gözlemlenememekle birlikte, çeşitli dalga boylarını kullanan dolaylı gözlem teknikleri sayesinde keşfedilmişlerdir. Bu teknikler aynı zamanda çevrelerinde sürüklenen oluşumların da incelenme olanağını sağlamıştır.

Örneğin, bir kara deliğin potansiyel kuyusunun (uzay-zaman kavisi) çok derin olması nedeniyle yakın çevresinde oluşacak yığılma diskinin üzerine düşen maddeler diskin çok yüksek sıcaklıklara erişmesine neden olacak, bu da diskin (ve dolaylı olarak kara deliğin) yayılan x-ışınları sayesinde saptanmasını sağlayacaktır. Günümüzde, kara deliklerin varlığı, ilgili bilimsel topluluğun (astrofizikçiler ve kuramsal fizikçilerden oluşan) hemen hemen tüm bireyleri tarafından onaylanarak kesinlik kazanmış durumdadır.

Paylaşın

Süper Kütleli Kara Deliğin Etrafında Işık Halkası Bulundu

Süper kütleli bir kara deliğin ilk kez çekilen fotoğrafını inceleyen bilim insanları, kara delikler hakkında uzun süredir var olan bir teoriyi doğrulayarak, onu çevreleyen ateşli turuncu parıltının altında saklanan parlak bir ışık halkasını ortaya çıkardı.

2019’da bilim insanları, Dünya’dan yaklaşık 53 milyon ışık yılı uzaklıktaki M87 galaksisinin merkezindeki süper kütleli kara deliğin ilk fotoğrafını elde etmek için Olay Ufku Teleskobu’nu kullandı. Turuncu aleve benzeyen bir şeyle çevrili bulanık koyu bir dairenin oluşturduğu görüntü, projede çalışan bilim insanlarından biri tarafından hemen Yüzüklerin Efendisi’ndeki “Sauron’un Gözü”ne benzetildi.

2019’daki görselde ortaya çıkan turuncu parıltı, kara deliğin tek yönlü ağzında kaybolmadan önce giderek daha dar yörüngelerde dönen gaz ve tozun yoğun ısınmasından kaynaklanıyor.

Ancak bilim insanları, teorik olarak M87’deki kara deliğin etrafını saran parlak bir ışık şeridi olması gerektiğini de biliyordu; ışık parçacıklarından ya da fotonlardan oluşan bir halka, kara deliğin son derece güçlü yerçekimi tarafından bükülmeliydi.

Şimdiyse Waterloo Üniversitesi’nden astrofizikçi Avery Broderick liderliğindeki bir ekip, orijinal Olay Ufku Teleskobu Verilerini yeniden işledi ve Güneş’imizden 6 milyar kat daha büyük kara deliğin çevresindeki parlak bir ışık şeridi olarak tahmin edilen halkayı ortaya çıkardı. Sonuçlar pazartesi günü The Astrophysical Journal akademik dergisinde yayımlandı.

Dr. Broderick yaptığı açıklamada, “Ateşböceklerini görmek için projektörü kapattık” dedi ve ekledi: Bir kara deliğin etrafındaki yerçekiminin temel bir işaretini çözmek gibi çok önemli bir şey yapmayı başardık.

Bir kara deliğin doğrudan görüntülenmesi ve bu görselin yeni bir işleme tabi tutulması, radyo frekansı gökyüzünde devasa bir mercek olarak birlikte çalışan dünya çapında bir dizi radyo teleskobu olan Olay Ufku Teleskobu’nun inşasıyla mümkün oldu.

Teleskobun görseller yerine radyo frekanslarını işlemesi ve sayısız bireysel teleskobu koordine etmesi, Dr. Broderick’in ekibinin kullandığı türden veri işlemeyi kolaylaştırdı. Broderick, “özünde hesaplamaya dayalı” bir bilimsel araç olarak, “Çeliğe olduğu kadar algoritmalara da bağımlı. Son teknoloji ürünü algoritmik gelişmeler, görüntünün temel özelliklerini araştırırken geri kalanını Olay Ufku Teleskobu’nun doğal çözünürlüğünde oluşturmamızı sağladı” dedi.

Dr. Broderick’in ekibi 2019’daki görüntüyü derinlemesine incelerken, Olay Ufku Teleskobu, Samanyolu galaksimizin merkezindeki süper kütleli kara deliğin mayısta yayımlanan ilk görüntüsü de dahil evrenin yeni fotoğraflarını çekmeye devam ediyor. Bilim insanları, süper kütleli kara deliklerin çoğu galaksinin merkezinde gizlenebileceğine ve galaktik evrimde önemli bir rol oynayabileceğine inanıyor.

(Kaynak: Independent Türkçe)

Paylaşın

Yıldızların Kaderini Kara Delikler Belirliyor Olabilir

Çoğu galaksinin merkezinde yer aldığına inanılan süper kütleli kara delikler, galaksilerindeki yıldızların (bazıları doğarken, bazıları hiç var olmuyor) kaderine de hakim olabilir.

Bu, Dünya’dan yaklaşık 156 milyon ışık yılı uzaklıktaki IC 5063 galaksisinin merkezindeki süper kütleli kara deliği inceleyen Avrupalı gökbilimci ekibinin Nature Astronomy adlı bilimsel dergide yayımladığı yeni makalenin bulgusu. Süper kütleli karadelikler, etraflarında dönen gaz ve toz diskleriyle besleniyor. Madde karadeliğe düşmeden hemen önce sıkıştırılıp bastırıldığında açığa çıkan enerji, güçlü enerji jetleri üretiyor.

Birçok karadelik jeti, madde ve enerjiyi galaksilerinin düzlemine dik biçimde dışarı atarken, IC 5063’ün merkezindeki karadelikten kaynaklanan jetler, molekül gaz bulutlarını dönüşümlü biçimde sıkıştırıp dağıtarak galaksinin düzlemine göre fırlatılıyor gibi görünüyor. Sıkıştırılmış bulutlar daha fazla yıldız oluştururken, dağılmış bulutlar daha az yıldıza yol açıyor.

Yunanistan’daki Atina Üniversitesi’nde görev alan gökbilimci ve çalışmanın yazarı Kalliopi Dasyra, yaptığı açıklamada, “Sonuçlarımız süper kütleli karadeliklerin galaksilerin merkezinde yer alsalar bile, yıldız oluşumunu galaksi çapında etkileyebileceğini gösteriyor” dedi.

Bulutların kararlılığındaki basınç değişikliğinin etkisini incelemek bu projenin başarısının anahtarıydı.

Araştırmacılar, söz konusu süper kütleli karadeliğin IC 5063 galaksisi üzerindeki etkisini incelemek için Şili’deki 60’tan fazla radyo teleskop çanağından oluşan Atacama Büyük Milimetre Dizisi’nden ve yine Şili’de yer alan optik teleskop Çok Büyük Teleskop’tan yararlandı.

Karbonmonoksit ve iyonize azot ile kükürt gibi farklı kimyasal türlerin dağılımını ölçen araştırmacılar, jetlerin galaksi genelinde uygulanan basıncı nasıl değiştirdiğini haritalandırmayı başardı.

Ancak araştırmacılar, süper kütleli karadelik jetlerinin galaksilerdeki yıldız oluşumunu nasıl etkileyebileceğini daha iyi anlamak için, özellikle yeni faaliyete geçen James Webb Uzay Teleskobuyla (JWST) daha fazla çalışma yapılması gerekeceğini belirtiyor.

Dr. Dasyra, “JWST verilerini almaktan gerçekten heyecan duyuyoruz” dedi. Çünkü bunlar jet-bulut etkileşimini mükemmel çözünürlükte incelememizi sağlayacak.

(Kaynak: Independent Türkçe)

Paylaşın

Uzaktaki Bir Kara Deliğe Benzersiz Bakış

Uzak bir kara deliğin etrafında dönen maddenin yapısını ve bileşenlerini takip etmek için toz katmanları arasından gök cismini gözleyen James Webb Uzay Teleskobu, bu devasa nesnenin emsalsiz görüntüsünü bilim insanlarına sundu.

NASA ve ortak ajanslar, Webb’in tam renkli ilk 5 fotoğrafından ilki olan Stephan Beşlisi görüntüsünü 12 Temmuz’da yayımlamıştı. Webb ise kısa zaman önce, yakın kızılötesi spektrometresini, diğer deyişle NIRSpec cihazını, görüntünün en üstünde görünen galaksinin kalbindeki süper kütleli kara deliğe yönelmişti. Resimdeki 5 galaksi de birbirine yakın gibi görünse de gerçekte 5. galaksi dünyaya en yakın olanı.

Spektrometreler ışığı bileşen dalga boylarına ayırıyor ve farklı elementler ışığı bilinen dalga boylarında soğurduğu için, ortaya çıkan spektrum bilim insanlarının ışık yayan malzemenin kimyasal yapısını veya ışık geçişlerini tanımlamasını sağlıyor. NIRSpec kızılötesi bir spektrometre olması sebebiyle süper kütleli bir kara delikten, yıldız tozuna gömülmüş olmasına rağmen spektrum toplayabildi.

Avrupa Uzay Ajansı’nın (ESA) Twitter’daki bir illüstrasyon ve gönderi dizisinde açıkladığı üzere elde edilen sonuç, Webb’in süper kütleli kara deliği daha önce hiç gözlemlenmemiş dalga boylarında görüntülemesi oldu ki bu da atomik hidrojen, moleküler hidrojen veya birbirine bağlı iki hidrojen atomuna ve kara deliği çevreleyen gazda elektrik yüklü demir iyonlarına işaret etti.

Birlikte ele alındığında, NIRSpec’in bu elementleri analizi, bilim insanlarının yutulmak üzere kara deliğe akan gazın yapısı ve kara deliğin etrafında dönen gazla tozun yoğun biçimde sıkıştırılmasıyla ortaya çıkan güçlü radyasyon jetlerinin attığı gaz akışlarını haritalamasına imkan tanıdı.

Bilim insanları, uzak nesnelerin kimyasal bileşenlerini ve yapılarının anlaşılmasını sağlayan güçlü bir araç olan NIRSpec’i sadece kara delikleri değil aynı zamanda yıldızları, galaksileri ve gezegenleri çalışmak için de kullanacak. İlk 5 Webb fotoğrafının bir diğeri, NIRSpec’le kaydedilen Wasp-96b ötegezegenin spektrumu da kamuoyuyla paylaşıldı.

NIRSpec, bir dizi Avrupalı şirket tarafından ESA için inşa edilmişti. ESA ise, NASA ve Kanada Uzay Ajansı’yla birlikte Webb Teleskobu’nu inşa eden üç ortak ajanstan biri. 20 yılı aşan geliştirme, 10 milyar dolar (yaklaşık 177 milyar TL) harcama, aylarca süren konuşlandırma ve kalibrasyon sonrası Webb şimdi neredeyse sürekli bilim için çalışıyor. Öyle ki yeni fotoğrafların ve keşiflerin elde edilmesinin daha önce görülmemiş hızda gerçekleşmesi muhtemel.

(Kaynak: Independent Türkçe)

Paylaşın

Daha Önce Keşfedilenlerin Hiçbirine Benzemeyen Bir ‘Kara Delik’ Bulundu

Bilim insanları daha önce bulunanlara benzemeyen, uykudaki bir kara deliği buldu. Araştırmacılar Samanyolumuzun komşu galaksisi Büyük Macellan Bulutu’nda yıldız kütleli bir kara delik olduğunu gösteren beklenmedik veriler için başka bir açıklama olmadığını söylüyor.

Kara deliği meydana getiren yıldızın güçlü bir patlama yaşamaksızın kayıplara karışmış gibi göründüğünü de ifade ediyorlar.

Bunun gibi başka kara delikler de daha önce bulunmuştu. Ancak araştırmacılar bunun bu özellikleri (uykuda, yıldız kütleli bir kara delik) taşıyıp da kesin tespit edilen bir nesne olduğunu söylüyor.

Keşfin dikkat çekici olmasının sebeplerinden biri de, diğer kara delik keşiflerinde aslında yanılma olduğunu gösteren önceki çalışmalarının bir sonucu olarak, arkasındaki ekibe “kara delik polisi” ve “kara delik yok edicileri” lakaplarının verilmesi.

Amsterdam Üniversitesi’nden Tomer Shenar yönettiği araştırmayla ilgili yaptığı açıklamada, “İlk kez ekibimiz bir kara delik keşfini reddetmek yerine bildirmek için bir araya geldi” dedi.

Araştırmacılar kara deliği “samanlıktaki iğne” diye tanımladı. Gökbilimciler uyuyan kara deliklerin evrende nispeten yaygın olduğuna inanıyor ancak bunların çok azını biliyoruz ve doğrulanmış örnekleri nadir.

Bu tür kara deliklerin fark edilmesinin zor olmasının sebeplerinden biri, uykuda olmalarının çevreleriyle çok fazla etkileşime girmedikleri anlamına gelmesi. Araştırmacılar onları aramak için yıllarını harcadı ama sonuçta hep zorlandılar.

Ayrıca bu tür kara deliklere işaret eden birçok olgu için çok fazla açıklama var yani bunları doğrulamak zor olabilir.

Yeni örneği bulmak için araştırmacılar, Büyük Macellan Bulutu’nun bir parçası olan Tarantula Bulutsusu’ndaki neredeyse bin devasa yıldızı inceledi. Yanlarında kara delikleri barındırabilecek örnekler aradılar.

Nihayet VFTS 243’ü keşfettiler. Araştırmacılar bu tür bulguların şüpheyle karşılanabileceğini göz önünde bulundurarak kontrol ettiklerini ve gerçekten böyle bir kara delik olduğunu ve bulgularından emin olduklarını söyleseler de konuyla ilgili daha fazla araştırma yapılmasını da teşvik ediyorlar.

Makalenin ortak yazarlarından biri olan, “kara delik yok edicisi” lakabına sahip Kareem El-Badry, “Tabii ki sahadaki diğer kişilerin analizimizi dikkatle incelemesini ve alternatif modeller geliştirmeye çalışmasını bekliyorum” dedi.

Bulguları açıklayan, “Büyük Macellan Bulutu (LMC) içindeki devasa bir ikili sistemde gözardı edilebilir bir tekmeyle doğan, X-ışını sessizliğine sahip kara delik” isimli bir makale dün Nature Astronomy adlı bilimsel dergide yayımlandı.

(Kaynak: Independent Türkçe)

Paylaşın

En Hızlı Büyüyen Kara Delik Bulundu

Avustralyalı astronomların liderliğini yaptığı bilim insanlarından oluşan bir ekip, son dokuz milyar yılın en hızlı büyüyen kara deliğini keşfettiklerini açıkladı. Kara deliğin her saniyede Dünya büyüklüğünde bir alanı yuttuğu belirtildi.

Amerikan Ulusal Havacılık ve Uzay Dairesi (NASA) kara deliği uzayda belirli nicelikteki maddenin kendi içine doğru çöktüğü bir bölge olarak tanımlıyor. Bu bölgede yerçekimi o kadar güçlü ki ışık da dahil hiçbir şeyin kaçması mümkün değil.

Tespit edilen son kara deliğin etrafındaki ışık halesinin Samanyolu Galaksisi’nin ışığından 7000 kat daha parlak olduğu açıklandı. Bu sayede kaliteli ekipmana sahip amatör astronomlar tarafından da görülmesinin mümkün olduğu ifade edildi.

Avustralya Ulusal Üniversitesi öncülüğünde yapılan çalışmada, New South Wales ve Güney Afrika’nın Cape Town kentindeki teleskopların kullanıldığı açıklandı.

Samanyolu’na çok yakın

Çalışmayı yürüten ekibin başındaki Dr. Christopher Onken, “İnsanlar yaklaşık 60 yıldır bu tür keşifler yapmaya çalışıyor, ama bu kara delik büyük ihtimalle Samanyolu’na çok yakın olduğu için fark edilememiş olabilir. Zira Samanyolu’nda o kadar çok yıldız var ki tespit ettiğiniz tüm maddelerin takibini yapabilmek kolay olmuyor” diye konuştu.

Son keşfedilen kara deliğin, Samanyolu’nun merkezindeki Sagittarius A* adı verilen kara deliğe kıyasla 500 kat daha büyük olduğu belirtildi. Dünyadan 26 bin ışık yılı mesafedeki Sagittarius A* Güneş’in neredeyse 4 milyon katı kütleye sahip.

Kara delikler bazı büyük yıldızların patlaması ve ölmesiyle ortaya çıkabiliyor. Bazı kara delikler ise gerçekten devasa boyutlara, Güneş’in milyarlarca kat ağırlığına ulaşabiliyor.

Galaksilerin merkezinde bulunan bu dev canavarların nasıl oluştuğu bilinmiyor. Ancak galaksilerin geleceği ve dönüşümü üzerinde büyük etkileri olacağı kesin. Astronomlar da bu son kara deliğin keşfi sayesinde galaksilerin nasıl oluştuğu konusunda yeni ipuçlarına ulaşabilmeyi umuyor.

(Kaynak: BBC Türkçe)

Paylaşın

Samanyolu Galaksisi’ndeki Dev Kara Deliğin İlk Fotoğrafı Çekildi

Samanyolu Galaksisi’nin tam ortasında bulunan dev bir kara deliğin ilk defa fotoğrafı çekildi. Sagittarius A* adı verilen bu kara delik, Güneş’in neredeyse 4 milyon kat kütleye sahip.

Fotoğrafta kara deliğin içinde bulunduğu karanlık bir bölgeyi, onun etrafında da yerçekimi gücüyle hareketlenmiş yüksek ısılı gazların yaydığı halka şeklindeki ışığı görebiliyoruz. Fotoğrafta gördüğümüz bu halkanın çapı yaklaşık 60 milyon kilometre.

Şanslıyız ki bu kara delik dünyadan 26 bin ışık yılı ötede. Yani bize ulaşması ve tehlike yaratması mümkün değil. Fotoğraf, Event Horizon (Olay Ufku) Teleskobu (EHT) adlı uluslararası kuruluş tarafından çekildi.

EHT daha önce 2019’da, Messier 87 adlı bir başka galaksinin içindeki bir kara deliği fotoğraflamıştı. O kara delik Güneş’ten bin kat daha geniş ve Güneş’in 6,5 milyar katı kütleye sahip.

BBC’ye konuşan EHT projesinin Avrupa ortaklarından Profesör Heino Falcke, fotoğrafta gördüğümüzün süper-kütleli kara delik olduğu için çok özel olduğunu ifade ediyor.

Falckle, “Bu kara delik aslında çok yakınımızda, arka bahçemizde. Kara deliklerin nasıl oluştuğunu ve nasıl çalıştığını anlamak istiyorsanız bu fotoğraf çok faydalı olacak, tüm detayları gösteriyor” diyor.

Kara delik nedir?

  • Amerikan Ulusal Havacılık ve Uzay Dairesi (NASA), kara deliği uzayda belirli nicelikteki maddenin kendi içine doğru çöktüğü bir bölge olarak tanımlıyor
  • Bu bölgede yerçekimi o kadar güçlü ki ışık da dahil hiçbir şeyin kaçması mümkün değil
  • Kara delikler bazı büyük yıldızların patlaması ve ölmesiyle ortaya çıkabiliyor
  • Bazı kara delikler ise gerçekten devasa boyutlara, Güneş’in milyarlarca kat ağırlığına ulaşabiliyor
  • Galaksilerin merkezinde bulunan bu dev canavarların nasıl oluştuğu bilinmiyor
  • Ancak galaksilerin geleceği ve dönüşümü üzerinde büyük etkileri olacağı kesin

Dünya’dan 26 bin ışık yılı ötedeki Sagittarius A* (Sgr A*), gökyüzünde ufacık bir nokta olarak gözüküyor. Bu kadar küçük bir noktayı mercekte yakalamak ve fotoğraflamak ise olağanüstü görüntü çözünürlüğü gerektiriyor.

EHT, fotoğrafı çekmek için dünya boyutundaki bir teleskobu taklit eden ve sekiz tane radyo anteni ile kurulan bir sistem kullanıyor. Bu sistem, ‘very long baseline array interferometry (VLBI)’ olarak biliniyor.

EHT ekibi, bu sistem ile çok yüksek çözünürlüğe ulaşılabildiğini, Ay’ın üstünde bir simidin bile görülebileceğini söylüyor. Sistemin yakaladığı bilgiyi ve verileri gördüğümüz fotoğrafa dönüştürmek için ise atomik saatler, çığır açıcı algoritmalar ve süper bilgisayarlar kullanılıyor.

Daha önce Messier 87 fotoğrafını gördüyseniz aradaki farkı merak ediyor olabilirsiniz. İki fotoğraf birbirine çok benziyor ama aralarında çok önemli farklılıklar var.

Sgr A*, Messier 87’de fotoğraflanan kara deliğin neredeyse binde biri kadar.

EHT ekibi üyesi ve University College London’dan Dr. Ziri Younsi, Sgr A*’nın bu yüzden daha dinamik olduğunu, etrafındaki halkanın içinde görülen sıcak gazların hareket ettiğini anlatıyor. Bu gazlar, kara deliğin içinde saniyede 300 bin kilometre hızında hareket ediyor.

Fotoğrafta daha aydınlık görülen noktalarda bulunan maddenin ise bize doğru hareket ettiği söyleniyor.

Sagittarius A* kara deliğinin çevresindeki bu hareketlilik, içinde tam olarak ne olduğunu anlamayı zorlaştırıyor. Bu yüzden de fotoğrafın oluşturulması diğerine kıyasla daha uzun sürdü.

Her iki kara delik için gerekli veriler 2017 yılında elde edildi. Ancak M87’deki kara delik, büyüklüğü ve dünyaya olan uzaklığı yüzünden Sagittarius A*’ya göre çok durgun gözüküyor.

M87’deki kara delik, Dünya’dan 55 milyon ışık yılı uzaklıkta.

Bilim insanları, bu yeni fotoğraftan elde edilen ölçümlerle kara delikler için kullandığımız fizik kurallarını gözden geçiriyor. Şimdiye kadar tespit edilenlerin ise Einstein’ın yerçekimi teorisi ile uyumlu olduğu ortaya çıkıyor.

Sgr A* yakınındaki yıldızlar olağanüstü hızda hareket ediyor

(Kaynak: BBC Türkçe)

Paylaşın

NASA ‘Tersine Dönmüş’ Bir Kara Delik Keşfetti

ABD Ulusal Havacılık ve Uzay Dairesi (NASA), 236 milyon ışık yılı uzaklıktaki bir kara deliğin kendiliğinden ters dönmüş olabileceğini tespit etti. Kozmik cismin manyetik alanının görünüşte tersine dönmesi ekibin uzak galakside “nadir ve gizemli bir patlama” tespit etmesine ön ayak oldu.

Maryland Üniversitesi, Baltimore County ve NASA’nın Goddard Uzay Uçuş Merkezi’nden araştırmacı bilim insanı Sibasish Laha, “Görünür ve ultraviyole ışıktaki hızlı değişiklikler buna benzer birkaç düzine galakside görülmüştü” ifadelerini kullandı: Fakat bu, diğer dalga boyları parlarken X-ışınlarının tamamen kaybolduğunu gördüğümüz ilk vaka.

Gökbilimciler Mart 2018’de, 1ES 1927 +654 adlı bir galaksinin yaklaşık 100 kat parlak bir hal aldığını fark etmiş ve daha fazla araştırmanın sonucunda patlamanın 2017’nin sonunda başladığı ortaya çıkmıştı. NASA’nın üç teleskoplu uzay gözlemevi Neil Gehrels Swift Gözlemevi, galaksinin emisyonunun 12 kat arttığını ama kesintisiz biçimde azalmakta olduğunu tespit etmişti. Bu da daha önce gözlemlenmemiş bir zirveye işaret ediyordu. Haziranda ise yüksek enerjili salım ortadan kalkmıştı.

Kanarya Adaları Astrofizik Enstitüsü’nden (IAC), araştırmanın ortak yazarı José Acosta-Pulido, “Bu galaksinin tuhaf patlama olayını araştırmak ve işin içindeki olası fiziksel süreçleri anlamaya çalışmak çok heyecan vericiydi” dedi.

Çoğu büyük galaksinin merkezinde Güneş’in kütlesinden milyonlarca ya da milyarlarca kat daha büyük bir kütleye sahip süper kütleli kara delikler yer alıyor. Madde bunların içine düştüğünde bir yığılma diski haline gelecek şekilde düzleşiyor. Malzeme ısınıyor ve bilim insanları tarafından tespit edilebilen görünür UV ve X-ışını ışımaları yayıyor.

Kara deliğin yakınında, korona adı verilen aşırı sıcak parçacıklardan oluşan bir bulut daha yüksek enerjili X-ışınları üretiyor, bu emisyonların parlaklığı kendisine doğru ne kadar malzeme aktığına bağlı oluyor.

Yine IAC’de çalışan, araştırmanın ortak yazarı Josefa Becerra González, “Önceki bir yorumda patlamanın kara deliğe çok yakın bir noktadan geçen ve parçalanarak gaz akışını bozan bir yıldız tarafından tetiklendiği öne sürülmüştü” ifadelerini kullandı: Biz böyle bir olayın bu patlamadan daha hızlı sönümleneceğini ortaya koyuyoruz.

Gökbilimciler koronanın kara deliğin manyetik alanı tarafından yaratıldığına ve sürdürüldüğüne inanıyor, dolayısıyla herhangi bir manyetik değişim X-ışını özelliklerini etkileyebilir.

Colorado Boulder Üniversitesi’nde astrofizik ve gezegen bilimleri bölümünde profesör ve araştırmanın ortak yazarı Mitchell Begelman,”Kuzey kutbunun güneye, güney kutbunun kuzeye döndüğü bir manyetik ters dönüş gözlemlere en iyi uyan açıklama” ifadelerini kullandı. Begelman “Alan başlangıçta yığılma diskinin dış kenarlarında zayıflıyor; görünür ve UV ışıkta daha fazla ısınma ve parlamaya yol açıyor” diye açıkladı.

Ters dönüş devam ettikçe, manyetik alan yeni bir yönelimle yavaş yavaş güçlenmeden önce, koronayı destekleyemeyecek kadar zayıf bir hale geliyor. 4 ay sonra X-ışınlarının yeniden ortaya çıkması da ters dönmenin tamamlandığına işaret ediyor.

Laha’nın liderliğindeki araştırmanın bulgularının açıklandığı bir makale, The Astrophysical Journal’da yayımlanmak üzere kabul edildi.

(Kaynak: Independent Türkçe)

Paylaşın