Gençlerin Yüzde 50’si İnternetin Hiç İcat Edilmemiş Olmasını İstiyor

Gençlerin yüzde 50’si sosyal medya kullanımına “sokağa çıkma yasağı” gibi bir sınırlama getirilmesini desteklerken, yüzde 47’si gençliklerini internetsiz bir dünyada geçirmeyi tercih edeceklerini söyledi.

İngiltere’de yapılan yeni bir anket, 16-21 yaş aralığındaki gençlerin neredeyse yarısının internetin hiç var olmamış olmasını tercih edeceğini ortaya koydu. British Standards Institution (BSI) tarafından yürütülen ankete göre, katılımcıların yüzde 68’i sosyal medyada zaman geçirdikten sonra kendilerini daha kötü hissettiklerini belirtti.

Gençlerin yüzde 50’si sosyal medya kullanımına “sokağa çıkma yasağı” gibi bir sınırlama getirilmesini desteklerken, yüzde 47’si gençliklerini internetsiz bir dünyada geçirmeyi tercih edeceklerini söyledi.

Smart Phone Free Childhood (Akıllı Telefonsuz Çocukluk) girişiminin kurucularından Daisy Greenwell, sonuçlarla ilgili yaptığı açıklamada, “Gençlerin neredeyse yarısının internetsiz bir dünyada büyümeyi tercih etmesi, hepimiz için bir uyarı olmalı. Çocukların her gün saatlerini dijital alanlarda geçirmesini normalleştirdik” ifadelerini kullandı.

Araştırmalar, küçük yaşta aşırı tablet kullanımı ile duygusal ve sosyal sorunlar arasında bağlantı olduğunu gösteriyor. Ergenlik dönemine geçildiğinde ise internet kullanımı daha da riskli hale geliyor. Gençler hem çevrimiçi sorunlarla, hem de aşırılıkçı içeriklere yönlendiren algoritmalarla karşı karşıya kalabiliyor.

Yapay zekanın yükselişi de bu tabloya yeni etik problemler ekliyor. Özellikle çocuklara yönelik gibi görünen bazı yapay zeka sohbet uygulamalarında suistimal vakaları yaşandı. Bunlardan en çarpıcısı, bir gencin bir chatbot ile sağlıksız bir bağ kurduktan sonra intihar etmesiyle sonuçlanan ve halen süren bir dava.

Ankete katılan gençlerin üçte ikisi günde iki saatten fazla sosyal medyada vakit geçirdiğini söyledi. Kadın katılımcıların yüzde 37’si, erkeklerin ise yüzde 28’i çevrimiçi tacize uğradığını bildirdi.

Sosyal medya kullanımının, doğrudan depresyon belirtilerini artırdığına dair uzun vadeli bilimsel bulgular da mevcut. 12 bin çocuğu üç yıl boyunca takip eden bir araştırma, sosyal medya kullanım süresi arttıkça depresyon belirtilerinin de yükseldiğini ortaya koydu.

Greenwell, “Gençler artık sınırlar, yaş kontrolü, anlamlı sınırlamalar ve gerçek koruma talep ediyor. Değişime hazırlar” dedi.

Ancak uzmanlara göre sadece bir dijital sokağa çıkma yasağı ile bu sorunların üstesinden gelmek mümkün değil. NSPCC’nin (Çocukları İstismardan Koruma Ulusal Derneği) çevrimiçi çocuk güvenliği politikaları yöneticisi Rani Govender, The Guardian’a yaptığı açıklamada, “Dijital kısıtlama tek başına çocukları internette karşılaşacakları risklerden koruyamaz. Bu risklerle günün başka saatlerinde de karşılaşacaklar ve etkileri aynı olacaktır” ifadelerini kullandı.

(Kaynak: Euronews Türkçe)

Paylaşın

Türkiye, İnternet Hızı Sıralamasında İlk 100’e Giremedi

Verilere göre, geniş bant internet hızında Türkiye, Bangladeş, Mauritius ve Gana’nın ardından ortalama 50,71 Mbps ile 101. sırada yer alıyor. Mobil internet kategorisinde ise ortalama 66,39 Mbps hızla 60. sıraya yerleşmiş durumda.

Dijitalleşmenin hız kazandığı günümüzde, hızlı ve kesintisiz internet bağlantısına duyulan ihtiyaç artarken, Türkiye’de hala düşük hız ve yüksek ping gibi sorunlar kullanıcılar tarafından dile getiriliyor.

Popüler hız testi platformu Speedtest by Ookla’nın 2025 verilerine göre, Türkiye, Bangladeş, Mauritius ve Gana’nın ardından ortalama 50,71 Mbps ile 101. sırada yer alıyor. Mobil internet kategorisinde ise ortalama 66,39 Mbps hızla 60. sıraya yerleşmiş durumda.

Ulaştırma ve Altyapı Bakanı Abdulkadir Uraloğlu, 24 Aralık 2024 tarihinde katıldığı Anadolu Yayıncılar Federasyonu’nun programı kapsamında Türkiye’deki internet hızı hakkında da açıklamalarda bulunmuştu. Uraloğlu, “Ortalama 80 megabit hızında internet verebiliriz ama abone isteği 35 megabit” şeklinde konuşmuştu.

İşte dünyanın en hızlı internetine sahip 20 ülke:

1- Singapur: 345,33 Mps
2- Birleşik Arap Emirlikleri: 313,55 Mps
3- Hong Kong (SAR): 312,48 Mps
4- İzlanda: 295,55 Mps
5- Fransa: 290,75 Mps

6- Amerika Birleşik Devletleri: 279,93 Mps
7- Şili: 279,53 Mps
8- Danimarka: 254,75 Mps
9- İspanya: 247,94 Mps
10- İsviçre: 245,39 Mps

11- Çin: 244,67 Mps
12- Tayland: 238,41 Mps
13- Kanada: 237,86 Mps
14- Romanya: 237,61 Mps
15- Makao (SAR): 232,74 Mps

16- İsrail: 229,65 Mps
17- Tayvan: 226,37 Mps
18- Japonya: 217,11 Mps
19- Macaristan: 215,30 Mps
20- Portekiz: 207,95 Mps

(Kaynak: Cumhuriyet)

Paylaşın

İki Hafta İnternetsiz Kalmak Beyni On Yıl Gençleştiriyor

Kanada’daki British Columbia Üniversitesi’nden bilim insanlarına göre, telefonla internete erişimi sadece iki hafta kısıtlamak, beyni on yıla kadar gençleştirebiliyor.

British Columbia Üniversitesi tarafından yürütülen bir araştırmada, 400 katılımcı üzerinde iki hafta boyunca mobil internet bağlantısını kesmenin etkileri incelendi. Katılımcılar bu süre zarfında telefonlarını yalnızca arama ve mesajlaşma gibi temel işlevler için kullanabildi.

Araştırmanın sonucunda, internetten uzak kalmanın beyin fonksiyonlarında ve ruh sağlığında belirgin iyileşmeler sağladığı gözlemlendi. Özellikle dikkat sürelerinin arttığı ve beyin yaşının, genç bireylerin seviyelerine eşdeğer bir şekilde, yaklaşık 10 yıl geriye döndüğü tespit edildi.

Katılımcıların çoğunun ruh hallerinde olumlu değişiklikler bildirdiği, hatta bazılarının antidepresan kullananlara kıyasla daha iyi bir zihinsel duruma ulaştığı belirtildi. Ekran başında geçirilen sürenin yarıya inmesi de bu etkileri destekleyen faktörlerden biriydi.

Bilim insanları, sürekli dijital bağlantının zihinsel sağlığı olumsuz etkilediğini ve kısa süreli bir dijital detoksun bile konsantrasyonu artırıp stresi azaltabileceğini vurguluyor. Bu bulgular, modern yaşamda internet kullanımının beyin üzerindeki etkilerini yeniden değerlendirmemizi sağlayabilir.

İnternetin potansiyel olumsuz etkileri

Öte yandan internetin potansiyel olumsuz etkilerini şu şekilde özetleyebiliriz:

Zihinsel sağlık sorunları: Sürekli internet kullanımı, özellikle sosyal medya, kaygı, depresyon ve yalnızlık hislerini artırabilir. İnsanlar, başkalarının “mükemmel” hayatlarını görerek kendilerini yetersiz hissedebilir (sosyal karşılaştırma tuzağı). Ayrıca, bilgi bombardımanı ve ekran başında geçirilen uzun saatler zihinsel yorgunluğa yol açabilir.

Dikkat dağınıklığı ve konsantrasyon eksikliği: İnternetin sunduğu sonsuz içerik akışı (kısa videolar, bildirimler, haberler) dikkatin dağılmasına ve derin düşünme yeteneğinin zayıflamasına neden olabilir. Bu durum, özellikle gençlerde “dijital dikkat eksikliği” olarak adlandırılan bir soruna yol açabilir.

Fiziksel sağlık üzerindeki etkiler: Uzun süre ekran başında kalmak, göz yorgunluğu, boyun ve sırt ağrıları, uyku bozuklukları gibi fiziksel sorunlara neden olabilir. Mavi ışık maruziyeti, melatonin üretimini baskılayarak uyku kalitesini düşürebilir.

Bağımlılık riski: İnternet, özellikle oyunlar, sosyal medya ve diğer etkileşimli platformlar üzerinden bağımlılık yaratabilir. Bu, gerçek hayattaki ilişkilerin ve sorumlulukların ihmal edilmesine yol açabilir.

Gizlilik ve güvenlik sorunları: İnternette geçirilen zaman, kişisel verilerin kötü niyetli kişilerce ele geçirilme riskini artırır. Dolandırıcılık, kimlik hırsızlığı ve siber zorbalık gibi sorunlar da yaygındır.

Yanlış bilgi yayılımı: İnternetin erişim kolaylığı, doğrulanmamış veya manipülatif bilgilerin hızla yayılmasına olanak tanır. Bu, bireylerin yanlış kararlar almasına veya gerçeklikten kopmasına neden olabilir.

Sosyal izolasyon: Sanal bağlantılar gerçek ilişkilerin yerini aldığında, yüz yüze iletişimin azalmasıyla bireyler arasında duygusal kopukluk artabilir.

Paylaşın

Türkiye, “İnternetin Özgür Olmadığı Ülkeler” Kategorisinde

Türkiye, bu yıl da “internetin özgür olmadığı ülkeler” kategorisinde yer aldı. Sosyal medya paylaşımları nedeniyle verilen hapis cezaları, çok sayıda erişim engeli ve içerik kaldırma kararları Türkiye’nin dijital karnesini kötü etkileyen en belirgin unsurlardan.

ABD merkezli sivil toplum kuruluşu Freedom House, bu yılki İnternette Özgürlük raporunu yayımladı. Raporda incelenen 72 ülkeden 27’sinde çevrimiçi güven koşulları kötüleşirken yalnızca 18 ülkede pozitif bir ilerleme kaydedildiği belirtildi.

Raporda, 2024 yılında internetin 19 ülkede “özgür”, 32 ülkede “kısmen özgür” ve 21 ülkede “özgür olmadığı” ifade edildi. Bu yıl da “internetin özgür olmadığı ülkeler” kategorisinde yer alan Türkiye, 72 ülke arasında 56’ncı sırada görüldü.

Freedom House raporuna göre Türkiye’de internet özgürlüğü tehdit altında. Rapora göre kötü gidişatın en önemli sebepleri ise baskı ve sansür uygulamaları. Gün geçtikçe internete erişim kolaylaşıyor ancak doğru orantıda baskı unsurları da kendisini hissettirmeye devam ediyor.

Sosyal medya paylaşımları nedeniyle verilen ağır hapis cezaları, çok sayıda erişim engeli ve içerik kaldırma kararları Türkiye’nin dijital karnesini kötü etkileyen en belirgin unsurlardan. Bunların dışında yanlış bilgilerin yayılması da internet özgürlüğüne ket vuruyor. Raporda, AKP hükümetinin uygulamaları için de “İktidardaki AKP sansür ve gözetimi artıran ve çevrimiçi söylemi suç hâline getiren çeşitli yasaları yürürlüğe koydu.

Çevrimiçi trol ağları hükümet yanlısı dezenformasyonu yaymaya devam ederken gazeteciler, aktivistler ve sosyal medya kullanıcıları çevrimiçi içerikleri nedeniyle hukuki suçlamalarla karşı karşıya kalmaya devam etmektedir” ifadesi kullanılıyor.

Raporda söz konusu ayrıntılara ilişkin örneklere de yer veriliyor: Yetkililer Temmuz 2023’te sosyal ağ operatörü X’e reklam yasağı getirmişti. Yasak, X’in Türkiye’de yerel bir ofis açması ve yerel bir temsilci atamasının ardından Mayıs 2024’te sona ermiştir.

Ocak 2024’te Anayasa Mahkemesi, “kişilik haklarının ihlali” nedeniyle engelleme ve içerik kaldırma kararları vermek için sıklıkla kullanılan bir kanun maddesini iptal etmiştir. Karar, mevcut rapor dönemi sona ermeden önce yürürlüğe girmedi ve yetkililer önemli erişim engelleri uygulamaya ve içerik kaldırmaya devam etti.

Aralık 2023’te 17 sanal özel ağ (VPN) hizmeti mahkeme kararı olmaksızın engellenerek çevrimiçi medya ortamı daha da daraltılmıştır.

Mayıs 2024’te, aralarında eski HDP eş başkanları Selahattin Demirtaş ve Figen Yüksekdağ’ın da bulunduğu 20 Kürt siyasetçi, büyük ölçüde 2014 yılına kadar uzanan sosyal medya paylaşımları nedeniyle 9 ile 42 yıl arasında değişen hapis cezalarına çarptırılmıştır.

Freedom House Türkiye Raportörü Gürkan Özturan’a göre Türkiye, 2024’te geçtiğimiz yıl yaşanan 6 Şubat depremleri gibi bir süreç gerçekleşmediği için bir puanlık artış kaydetti. Ancak Özturan’a göre bu bir puanlık artış Türkiye’yi, “özgür değil” kategorisinden çıkarmak için yeterli değil.

Turan, “Türkiye’de hükümetin zorlayıcı yasalar uygulamaya devam ettiğini de belirtmek gerekir. Özellikle seçim dönemlerinde haber platformlarına erişimin engellenmesi ve 1998 yılına kadar uzanan haber içeriklerinin kısıtlanması, LGBTİ+ karakterlerin temsilleri nedeniyle yayın platformlarına verilen cezalar, 17 VPN hizmet sağlayıcısının mahkeme kararı olmaksızın engellenmesi, Kürt siyasetçilere sosyal medya paylaşımları nedeniyle on yıllarca hapis cezaları verilmesi bu dönemin önemli gelişmelerinden sadece bazılarıydı” diyor.

Dünya genelinde 72 ülkenin mercek altına alındığı raporda, 27 ülkede koşulların kötüleştiği, 18 ülkede de iyileşme kaydedildiği belirtildi. Buna göre en çok gerileme kaydedilen ülke Kırgızistan olurken en çok ilerleme yaşanan ülke Zambiya oldu.

Öte yandan Myanmar ve Çin, internet özgürlüğü açısından dünyanın en kötü ortamları olarak rapordaki yerlerini aldı. Son 10 yılda ilk kez bir ülkenin Çin kadar düşük bir puan aldığı belirtilen raporda, bunun nedeninin Myanmar’daki askeri darbe olduğu ifade edildi. Myanmar’da 2021’de yönetimi ele geçiren cunta, muhalefete karşı uyguladığı baskıyla adından söz ettiriyor.

2024, dünyanın seçim yılı olarak anılıyor. Çünkü, dünya nüfusunun dörtte biri 2024 yılı sona erdiğinde seçimler için sandık başına gitmiş olacak. Bu da yaklaşık 2 milyar kişiye tekabül ediyor. Dolayısıyla raporun yayımlandığı 16 Ekim’e kadar yapılan seçimler, dijital özgürlükler konusunda ülke karnelerini etkileyen temel unsur olarak öne çıktı.

Rapora göre çalışmanın kapsadığı dönemde ülke çapında seçim düzenleyen veya seçime hazırlanan 41 ülkenin en az 25’inde hükümetler siyasi, sosyal ve dini söylemlere yer veren web sitelerini engelledi. Aynı sebeplerle, sosyal medya platformlarına erişim kısıtlandı veya internet bağlantısı tamamen kesildi.

41 ülkenin en az 21’inde hükümet yanlısı yorumcular çevrimiçi bilgileri manipüle ederek demokratik sürecin kendisi hakkında yalan yanlış bilgiler yaydı. Bu arada, bağımsız doğruluk kontrolcülerini ve araştırmacıları gayrimeşrulaştırmaya yönelik partizan çabalar, bu kuruluş ve kişilerin hayati önem taşıyan çalışmalarını da sekteye uğrattı.

Raporda ayrıca iktidarların seçim dönemleri dışında da çevrimiçi söylemi susturmak için tutuklamalara, şiddete ve diğer baskı biçimlerine başvurduğu vurgulandı. Buna göre en az 56 ülkede internet kullanıcıları siyasi, sosyal veya dini ifadeleri nedeniyle tutuklandı.

En az 43 ülkede insanlar, çevrimiçi faaliyetlerine misilleme olarak fiziksel saldırıya uğradı veya öldürüldü. En ciddi ihlallerden bazıları silahlı çatışmalar bağlamında gerçekleşti. Bu tür çatışmalar sırasında internetin tamamen kapatılması, sivilleri bilgi boşluğuna sürükledi, gazetecilerin şiddet hakkında haber yapmasını engelledi ve hayati yardımların ulaştırılmasını olumsuz etkiledi.

(Kaynak: DW Türkçe)

Paylaşın

Z Kuşağının Neredeyse Yarısı “İkili Hayat” Yaşıyor

Özgünlüğe değer verdiği varsayılan bir nesil için bir şeyler yolunda gitmiyor… Yeni bir araştırmaya göre; Z kuşağının neredeyse yarısı, çevrimiçi ve çevrimdışı arasında “çifte bir hayat” yaşadığını düşünüyor.

Çin merkezli teknoloji firması Lenovo ve Britanyalı araştırma şirketi OnePoll’un çalışması, yaklaşık 2 bin Amerikalının katılımıyla gerçekleştirildi. Araştırmada katılımcı havuzunun Z, Y, X ve “baby boomers” kuşakları arasında eşit şekilde dağıtıldığı belirtildi.

Çalışmada, Z kuşağından katılımcıların yüzde 46’sının, çevrimiçi ortamlardaki kişilikleriyle gerçek dünyadaki karakterleri arasında büyük fark olduğunu söylediği ifade edildi. “Çifte hayat” yaşadığını söyleyenlerin oranı Y kuşağındakilerde yüzde 38, X kuşağındakilerde yüzde 18 ve “baby boomers” kuşağında yüzde 8 olarak belirlendi.

Ankette ayrıca katılımcılara, internetteki kişiliklerini herhangi bir aile üyesinden saklayıp saklamadıkları soruldu. Her beş kişiden biri buna “Evet” yanıtını verdi. Z kuşağından katılımcıların yüzde 31’i çevrimiçi dünyalarını ailelerinden gizlediğini itiraf ederken, bu oran Y kuşağında yüzde 27 oldu.

Buna ek olarak Z kuşağındakilerin yüzde 53’ü çevrimiçi platformlarda kendilerini daha iyi ifade edebildiğini belirtti. Y kuşağında buna katılanların oranı yüzde 49, X kuşağındaysa yüzde 35 olarak belirlendi. “Baby boomers” kuşağındakilerde oran yüzde 23’tü.

Lenovo’nun Kuzey Amerika biriminin pazarlamadan sorumlu genel müdürü Gerald Youngblood, çalışmanın sonuçlarına ilişkin şunları söyledi:

Dünyadaki gençlerin yaklaşık beşte birinin ruh sağlığı sorunu var, bu da küresel bir krizin yansıması. Bu sosyal deneyin, zihinsel sağlık adına birbirimizin dünyasını anlama ihtiyacına dair arkadaş ve aile arasında daha fazla diyalog kurulmasını sağlamasını umuyoruz.

(Kaynak: Independent Türkçe)

Paylaşın

Her 8 Çocuktan 1’i İnternette Cinsel İstismara Maruz Kalıyor

Yeni yayınlanan bir araştırma, son 12 ay içinde dünya genelinde her sekiz çocuktan birinin (yaklaşık 302 milyon) çevrimiçi cinsel sömürü ve istismara maruz kaldığını ortaya koydu.

Interpol Genel Müdürü Stephen Kavanagh, ‘geleneksel kolluk kuvvetleri yaklaşımlarının buna ayak uydurmakta zorlandığını’ dile getirdi.

Kavanagh, şu ifadeleri kullandı: “Bu salgınla ve bunun dünya çapında milyonlarca gence verdiği zararla etkili bir şekilde mücadele etmek için uzman araştırmacı eğitimi, daha iyi veri paylaşımı ve ekipman dahil olmak üzere küresel düzeyde birlikte çok daha fazlasını yapmalıyız.”

Dünya genelinde her yıl 300 milyondan fazla çocuğun çevrimiçi cinsel istismarın kurbanı olduğu tespit edildi. Edinburgh Üniversitesi’nden araştırmacılar, geçtiğimiz yıl dünyadaki çocukların yüzde 12,6’sının rızası olmadan cinsel görüntü ve videolara maruz kaldığını ortaya çıkardı.

Araştırmada, ABD’nin ‘yüksek riskli bölge’ olduğu aktarıldı. Üniversitenin çocuk istismarının yaygınlığını anlamayı amaçlayan Childlight adlı girişimi, ABD’de 9 erkekten birinin (yaklaşık 14 milyona eşdeğer) bir noktada çocuklara karşı çevrimiçi suç işlediğini kabul ettiğini de belirledi. Anketler, İngiltere’deki erkeklerin ise yüzde 7’sinin bunu kabul ettiğini gösterdi.

Araştırma aynı zamanda birçok erkeğin, ‘eğer gizli tutulacağını düşünürlerse çocuklara karşı fiziksel cinsel suç işlemeye çalışacaklarını’ itiraf ettiğini de ortaya çıkardı.

Childlight’ın CEO’su Paul Stanfield şunları söyledi, “Bu veriler, Glasgow’dan Londra’ya kadar uzanabilecek ya da Wembley Stadyumu’nu 20 kez doldurabilecek suçlu erkek olduğunu gösteriyor” dedi. Stanfield, şöyle devam etti:

“Çocuk istismarı materyalleri o kadar yaygın ki, kamu kurumlarına ortalama her saniyede bir dosya bildirilmektedir. Bu, çok uzun süredir gizli kalmış küresel bir sağlık salgınıdır. Her ülkede yaşanıyor, katlanarak büyüyor ve küresel bir müdahale gerektiriyor. Acilen harekete geçmeli ve bunu önlenebilir bir halk sağlığı sorunu olarak ele almalıyız. Çocuklar bekleyemez.”

Uluslararası Polis Teşkilatı’nın (Interpol) Genel Müdürü Stephen Kavanagh ise, ‘geleneksel kolluk kuvvetleri yaklaşımlarının buna ayak uydurmakta zorlandığını’ dile getirdi.

Kavanagh, şu ifadeleri kullandı: “Bu salgınla ve bunun dünya çapında milyonlarca gence verdiği zararla etkili bir şekilde mücadele etmek için uzman araştırmacı eğitimi, daha iyi veri paylaşımı ve ekipman dahil olmak üzere küresel düzeyde birlikte çok daha fazlasını yapmalıyız.”

Paylaşın

Dünya Sağlık Örgütü’nden Çocuklar İçin ‘Siber Mobbing’ Alarmı

DSÖ’nün araştırmasına göre, 11-15 yaş grubundaki altı çocuktan biri internet ortamında mobbing’e maruz kaldı. Araştırmada mobbing mağdurlarının baş ve karın ağrısından korku ve depresyona çeşitli semptomlar yaşadığı belirtildi.

Raporda mobbing mağdurlarının intihara varabilecek kadar kendine zarar verme davranışları da geliştirdiğine dikkat çekilerek, pek çok mağdurun mobbingin etkilerini yıllar sonra hissedebildiğine işaret edildi.

Dünya Sağlık Örgütü’nün (DSÖ) Avrupa Direktörü Hans Klugge’nin açıkladığı araştırma sonuçlarına göre 11-15 yaş grubundaki altı çocuktan biri internet ortamında mobbing’e maruz kaldı. Bu, dört yıl önceki araştırma sonuçlarına göre yüzde 3’lük bir artış anlamına geliyor. Raporda, sanal şiddetin korona pandemisinin başlangıcından itibaren güçlü bir şekilde arttığına işaret edildi.

Mobbing; “iş yeri, okul gibi topluluklar içinde belirli bir kişiyi hedef alıp, çalışmalarını sistemli bir şekilde engelleyip huzursuz olmasına yol açarak yıldırma, dışlama, gözden düşürme” olarak tanımlanıyor.

Araştırmada sanal ortamdaki mobbing vakalarında artış gözlenirken fiziksel şiddet ise yüzde 11 ile dört yıl öncesine göre sadece yüzde 1 oranında arttı. Araştırmada baz alınan erkek çocukların yüzde 15’i ve kız çocuklarının yüzde 16’sı son aylarda en az bir kez internet ortamında tacize maruz kaldığını belirtirken sekiz çocuktan biri bizzat bir başkasına sanal ortamda tacizde bulunduğunu itiraf etti.

Avrupa, Orta Asya ve Kanada’yı kapsayan DSÖ Avrupa bölgesindeki 44 ülkede 280 bin çocukla yapılan araştırmaya göre, mobbing’den en çok etkilenenler 11 yaşındaki erkek çocukları ile 13 yaşındaki kız çocukları oldu. En fazla mobbing vakasına Bulgaristan, Litvanya, Polonya ve Moldova’da erkek çocukları arasında rastlanırken en düşük oran İspanya’da kaydedildi. Son araştırmada Türkiye, Ukrayna, Gürcistan ve Azerbaycan’dan veri yer almadı.

DSÖ Avrupa Direktörü Kluge, gençlerin günde altı saate varan bir süreyi bilgisayar başında geçirdiğine işaret ederek oranlardaki küçük değişikliklerin bile binlerce çocuğun sağlığı ve huzuru üzerinde derin etkileri olabileceği uyarısı yaptı. Araştırma sonuçlarının alarm anlamına geldiğini vurgulayan Kluge, “her nerede ve ne zaman gerçekleşirse gerçekleşsin zorbalık ve şiddete karşı harekete geçilmesi gerektiğini” kaydetti.

Raporda pandemideki kapanma döneminde çocukların bilgisayar karşısında geçirdiği sürenin arttığına işaret edilerek yaşıtlar arasındaki çeşitli şiddet formlarının daha derinlemesine incelenmesi gerektiği vurgulandı. Raporda çocukların yanı sıra aile ve okulların da siber mobbing ve etkileri konusunda daha iyi aydınlatılması gerektiğine işaret edildi.

Araştırmada mobbing mağdurlarının baş ve karın ağrısından korku ve depresyona çeşitli semptomlar yaşadığı, hatta intihara varabilecek kendine zarar verme davranışlarının geliştiğine dikkat çekildi. Pek çok mağdurun mobbingin etkilerini yıllar sonra hissedebildiğine de işaret edildi.

(Kaynak: DW Türkçe)

Paylaşın

Zam Rüzgarı Devam Ediyor: İnternete Yüzde 70 Zam

28 Mayıs’ta yapılan seçimler sonrası başlayan zam yağmuru artarak devam ediyor. Son olarak, Türk Telekom, internet port ücretlerini güncelledi. 1 Haziran 2022’de tartışmalı olarak yürürlüğe giren port ücretlerine yüzde 70 zam geldi.

İnternet hizmetleri ile ilgili olarak tarifelerin ne zaman düzenleneceği, yeni fiyatların ne zaman yürürlüğe konulacağına ilişkin yasal bir düzenleme yok. Türk Telekom’un yeni tarifeleri, 1 Temmuz’dan itibaren yürürlüğe girdi.

İki yıl tarifesini sabit tutan Türk Telekom’un, geçen yıl zam yapması üzerine Türk Telekom Genel Müdürü Ümit Önal, tarife düzenlemeleri ile ilgili olarak, tarifelerdeki fiyat düzenlemelerinin bir zaman dilimine oturtulması konusunda beyanlarda bulunmuştu.

Dünya Gazetesi’nde yer alan habere göre; Türk Telekom, referans veri akış erişim(VAE) tarifelerinde fiyat güncellemesi yaptı. Türkiye’nin 81 ilinde hizmet verebilen tek toptan internet hizmet sağlayıcısı konumunda olan Türk Telekom’un bu tarife güncellemesi, tüketici açısından internet hizmetlerinde yüzde 70 zam demek.

Türk Telekom, geçtiğimiz yıl, 1 Nisan’dan geçerli olmak üzere VAE’ye yüzde 67 zam yapmıştı. Zam, daha sonra Haziran ayında yürürlüğe girecek şekilde ertelenmişti. İki yıllık bir aradan sonra Türk Telekom’un tarife güncellemesi, geçtiğimiz yıl kamuoyunda çok tartışılmıştı.

İki yıl tarifesini sabit tutan Türk Telekom’un, geçen yıl zam yapması üzerine Türk Telekom Genel Müdürü Ümit Önal, tarife düzenlemeleri ile ilgili olarak, tarifelerdeki fiyat düzenlemelerinin bir zaman dilimine oturtulması konusunda beyanlarda bulunmuştu.

BTK tarafından, her yıl nisan ve ekim aylarında olmak üzere mobil telefon hizmetleri için azami ücret tarifesi belirleniyor. BTK, bu yıl 1 Nisan’da yapılan zamma ilişkin kamuoyu bilgilendirmesini ise yapmadı.

İnternet hizmetleri ile ilgili olarak tarifelerin ne zaman düzenleneceği, yeni fiyatların ne zaman yürürlüğe konulacağına ilişkin yasal bir düzenleme yok. Türk Telekom’un yeni tarifeleri, 1 Temmuz’dan itibaren yürürlüğe girdi. Hem VAE hem de port ücretlerine geçen seneki tarifenin üzerine yüzde 70 zam yapıldığı görülüyor.

Türk Telekom tarifelerinin en çok şikayet alan fiyat artışı ise arıza durumunda müşteriye yansıtılacak ücret oldu. Türk Telekom’dan kaynaklanmayan arıza kaydı ceza bedeli 270,21 TL’ye yükseltildi. Daha önce uygulanan tarifede Türk Telekom bu ücreti İnternet Servis Sağlayıcı’ya 14 TL olarak yansıtıyordu.

Paylaşın

“İnternet Faturasına Büyük Zam Geliyor” İddiası

Türk Telekom’un tüm tarifelerine 70 TL zam yapacağı ve yüzde 35 ila 55 oranları arasındaki zamlı fiyatların, 1 Ekim’den itibaren geçerli olacağı iddia edildi. Zamla birlikte, 24 MBPS internet 139 TL’den 209 TL’ye yükselecek.

Türkiye’nin en büyük internet sağlayıcılarından biri olan Türk Telekom’un internet tarifelerine zam yapmaya hazırlandığı öne sürüldü.

Gazete Duvar’da yer alan iddiaya göre , Türk Telekom tüm tarifelerine 70 TL zam yapacak. Yüzde 35 ila 55 oranları arasındaki zamlı fiyatlar, 1 Ekim’den itibaren geçerli olacak.

Zamla birlikte tarife fiyatlarının şöyle olacağı ifade edildi:

  • 24 MBPS internet 139 TL’den 209 TL’ye yükselecek.
  • 34 MBPS internet 154 TL’den 224 TL’ye yükselecek.
  • 50 MBPS internet 169 TL’den 239 TL’ye yükselecek.
  • 100 MBPS internet ise 194 TL’den 264 TL’ye yükselecek.

Ayrıca internet tarifeleriyle birlikte modem ücretlerine de zam yapılacak. Güncel fiyatı 20 TL olan modem ücreti 45 TL’ye yükselecek.

Paylaşın

‘Dezenformasyon Yasası’ Hazır

AK Parti, internet ve sosyal medyada dezenformasyonu önlemeye yönelik bir yasa taslağı hazırladı. İttifak ortağı MHP’ye sunulan yasa taslağına göre, internet ve sosyal medyada neyin “yalan” olduğuna, kurulacak dijital suçlara bakacak ihtisas mahkemeleri karar verecek.

Milliyet’in haberine göre, AK Parti, internet ve sosyal medyada dezenformasyon yasası hazırlıklarında parti içinde de sıkça tartışılan “dezenformasyon tanımı” ve “dezenformasyona kimin karar vereceğine” ilişkin ihtilafı çözüme kavuşturdu. MHP’ye sunulan 60 maddelik yasa taslağına göre, internette neyin dezenformasyon olduğuna dair belirlemeyi yapmak üzere RTÜK benzeri bir kurul oluşturulmasından vazgeçildi. Bunun yerine internet ve sosyal medyada neyin “yalan” olduğuna kurulacak ihtisas mahkemeleri karar verecek.

Teklifle internet haberciliği yasal altyapıya kavuşacak; internet medyasında çalışan gazeteciler 212 sayılı yasaya tabi olacak; internet haber siteleri Basın İlan Kurumu’ndan ilan alabilecek.

Bu arada MHP’nin “kamuoyu araştırmalarında yapılan dezenformasyon faaliyetlerinin önüne geçmek” amacıyla teklife eklenmesini istediği düzenleme de gündemde. AK Parti ve MHP’li kurmaylar bayram sonrasında bir araya gelerek teklif üzerinde ortak çalışmayı tamamlayacak. Teklifin haziran ayında Meclis gündemine getirilebileceği ifade ediliyor.

AK Partili Ünal: Dönüm noktası

Öte yandan AK Parti Grup Başkanvekili Mahir Ünal, dezenformasyon teklifine ilişkin DHA’ya konuştu. AB’nin 23 Nisan 2022’de kabul ettiği, “Dijital Hizmetler Yasası”nı teklife aynen ekleyeceklerini belirten Ünal, şunları söyledi:

“Bu yasa internette bir dönüm noktası. Gerçek hayatta yasa dışı olanın, internet ortamında da yasa dışı olması gerektiği ilkesi esas alınıyor. Platformlar, bildirilen yasa dışı ürün veya hizmet içeriğini hızla kaldırmak zorunda kalacak. Dijital platformlarda dezenformasyon önlenecek ve platformların algoritmalarının şeffaflığı artırılacak. Yasayla büyük dijital platformlar ve arama motorları daha sıkı kurallara uymak durumunda kalacak. Dijital platformlar, AB Komisyonu tarafından denetlenecek. Benzer bir denetlemeyi biz de düşünüyoruz. Kural ihlâlinde bulunan dijital platformlara küresel cirolarının yüzde 6’sına ulaşan para cezaları uygulanacak. Çevrim içi platformların yasa dışı ve zararlı içerikle ilgili sorumlulukları artırılacak. Platformlar, sahip olduğu içerikleri sıkı biçimde denetlemek durumunda kalacak.”

Ünal, dezenformasyon ile ilgili yasal düzenleme üzerinde Cumhur İttifakı olarak mutabakat sağlandığını belirterek, “Sayın Cumhurbaşkanımız taslağı Sayın Devlet Bahçeli’ye verdi. Sayın Bahçeli de Sayın Erkan Akçay ve Feti Yıldız’ı görevlendirdiler. Salı günü bir toplantı gerçekleştirdik. Bu toplantıda taslak üzerinde genel bir mutabakat sağlandı. Önümüzdeki günlerde bir toplantı daha gerçekleştireceğiz. Ondan sonra biz de hızla bu düzenlemeyi TBMM’ye sunacağız” diye konuştu.

Paylaşın