IMF, Ekonomik Büyüme Tahminlerini Düşürdü

Uluslararası Para Fonu (IMF), 2022 yılı için küresel ekonomik büyüme tahminini yüzde 4,9’dan yüzde 4,4’e düşürdü. IMF, Ekim 2021’de yayımladığı raporda, küresel ekonominin bu yıl yüzde 4,9, 2023’te ise yüzde 3,6 büyüyeceğini öngörmüştü.

Uluslararası Para Fonu (IMF) küresel ekonomi için büyüme tahminini revize etti. Koronavirüsün Omicron varyantındaki yayılma, artan enerji fiyatlarına bağlı olarak enflasyonda meydana gelen yükselme ve Çin’in mali sorunlarını gerekçe gösteren IMF, 2022 yılı için küresel ekonomik büyüme tahminini yüzde 4,9’dan yüzde 4,4’e düşürdü.

Güncellenen Dünya Ekonomik Görünüm Raporu’nda, küresel ekonominin 2022’ye önceden beklenenden daha zayıf bir konumda girdiğine dikkat çekildi. Raporda, “Omicron enfeksiyonlarındaki küresel artışın azaldığı ve virüsün daha fazla hareket kısıtlaması gerektiren yeni varyantlara dönüşmediği varsayılırsa, olumsuz etkinin ikinci çeyrekten itibaren azalması bekleniyor” ifadeleri yer aldı.

IMF, Ekim 2021’de yayımladığı raporda, küresel ekonominin bu yıl yüzde 4,9, 2023’te ise yüzde 3,6 büyüyeceğini öngörmüştü.

IMF, Türkiye ekonomisine ilişkin büyüme tahmininde ise bir değişiklik yapmadı. IMF, Türkiye ekonomisinin 2022 yılında yüzde 3,3 oranında büyümesini bekliyor.

Dünya Bankası da düşürdü

Dünya Bankası da Küresel Ekonomik Beklentiler Raporu’nda gelişmiş ekonomiler için büyüme beklentilerini düşürmüş ve gelişmekte olan ekonomilerde ise ekonomik toparlanmanın yüksek borç seviyeleri, artan gelir eşitsizliği ve yeni koronavirüs varyantları nedeniyle tehdit altında olduğu uyarısı yapmıştı.

Dünya Bankası Kalkınma Beklentileri Grubu Direktörü Ayhan Köse’nin hazırladığı raporda geçen yıl yüzde 5,5 olarak kaydedilen küresel ekonomik büyümenin “belirgin” bir yavaşlamayla 2022’de yüzde 4,1’e ve 2023’te yüzde 3,2’ye gerileyeceği öngörüsünde bulunulmuştu.

Paylaşın

IMF: Merkez Bankalarının Farklı Adımları Piyasaları Dalgalandırabilir

Dünyadaki gelişmiş ekonomilerin merkez bankaları genellikle uyum içerisinde hareket etti. Pandemiyle birlikte merkez bankaları büyümeyi desteklemek için son yıllarda görülmemiş teşvikler getirdi. Ancak nakit bolluğu şimdi enflasyonu dünya çapında körüklemeye başladı. Bu durum karar vericilerde geç kaldığı endişelerini tetikliyor.

Enflasyon oranlarının dünya çapında çok büyük farklılıklar göstermesi akaryakıttan gıdaya günlük tüketici ürünleri fiyatlarını arttırdıkça sosyal ve siyasi gerilimlere yol açama riskini beraberinde getiriyor.

Enflasyon oranı Amerika Birleşik Devletleri’nde (ABD) 1982 yılından bu yana en yüksek düzeyine ulaşarak yüzde 7,0 oldu. Karar vericiler arasında geçici olduğunu düşünülen bu oranın daha kalıcı olduğu görüşü hakim olmaya başladı. Öte yandan euro bölgesinde yüzde 5,0 olan fiyat artışlarının yıl sonunda yüzde 2’ye düşmesi bekleniyor. Japonya’da ise enflasyon oranı yalnızca yüzde 0,6.

Amerikan Merkez Bankası’nın (Fed) bu noktada öncü rol üstlenerek önümüzdeki hafta faizleri arttırması bekleniyor. Japon Merkez Bankası’nın ise tam tersine önlemleri önümüzdeki yıllarda olağandışı serbest bırakacağı öngörülüyor.

IMF Başkanı’ndan Kovid 19’un kontrol altına alınması vurgusu

Dünyadaki büyük ekonomilerin merkez bankalarının pandeminin en şiddetli döneminde birbiriyle uyumlu hareket ettiğine dikkat çeken Uluslararası Para Fonu (IMF) Başkanı Kristalina Georgieva merkez bankalarının yükselen enflasyon karşısında farklı hızlarda politikalarını sıkılaştıracağını ve bu durumun ekonomilerde ve piyasalada dalgalanmaya yol açabileceğini belirtti.

Dünya Ekonomik Forumu’nun bir panelinde konuşan Georgieva, “Buradaki sorun Fed ne yaparsa etkileri yalnızca ABD’de değil başka ülkelerde, özellikle de dolara bağlı borcu yüksek olan ülkelere de yansıyor” dedi ve bu durumun zaten zayıf ilerleyen iyileşme sürecinde bazı ülkelerin cesaretini kırabileceğine işaret etti.

Georgieva bu ülkelerin borçlarını şimdi yeniden finanse etmeleri uyarısında bulundu. Nitekim, Fed’in hızla faiz arttıracağına dair beklentiler zaten yüksek olan borçlanma maliyetini yükseltmeye başladı.

IMF Başkanı ayrıca pandemiyle mücadele ve aşılama oranının arttırılmasının zengin ve yoksul ülkeler arasında açılan farkın kapatılması ve gelecekte herkes için büyümenin mümkün olabilmesi için şart olduğunun altını çizerek, “Dünya daha sonra trilyonlar kazanabilmek için şimdi Kovid 19’u kontrol altına almak için gereken milyarları harcamalıdır” ifadelerini kullandı.

“İşgücü piyasasındaki durum enflasyon sorunumuzun ABD ile aynı olmadığını gösteriyor”

Aynı toplantıda konuşan Avrupa Merkez Bankası Başkanı Christiane Lagarde ise işgücü piyasasındaki farklılıklara değindi.

Lagarde “İşgücü piyasasına baktığımda büyük oranda istifalar görmüyorum. İstihdama katılım rakamları pandemi öncesi düzeye yaklaşıyor” değerlendirmesinde bulundu.

Enflasyon ve işgücü piyasası faktörleri kıyaslandığında Avrupa ülkelerinin ABD ile aynı hızla ilerlemediğine dikkat çeken Lagarde bu nedenle Avrupa’da durumun ABD piyasalarının karşı karşıya olduğu enflasyon artışından farklı seyrettiğini belirti.

Lagarde yine de Avrupa Merkez Bankası’nın olağanüstü gevşek politikadan uzaklaşmaya başlayacağını ve varlık alımlarını kesmeye devam etmeyi amaçladığını açıkladı.

Japonya Merkez Bankası Başkanı Haruhiko Kuroda ise bankasının bu yönde hareket etmeyi henüz düşünmediğini belirterek, “Biz enflasyondan korkmuyoruz çünkü Japonya’da enflasyon çok düşük” diye konuştu. Kuroda ABD ve Avrupa’nın tersine şu aşamada gevşek para politikasına devam edeceklerini kaydetti.

(Kaynak: Euronews)

Paylaşın

IMF Başkanı Georgieva’dan ‘Faiz’ Uyarısı

Uluslararası Para Fonu (IMF) Başkanı Kristalina Georgieva, merkez bankalarının enflasyonla mücadele için faizleri yükseltmesinin gelişmiş ve gelişmekte olan ülkeler arasındaki uçurumu tehlikeli bir şekilde büyüteceği uyarısında bulundu.

Georgieva, Küresel Kalkınma Merkezi tarafından düzenlenen etkinlikte, küresel ekonomiye ilişkin değerlendirmelerde bulundu.

Enflasyonun endişe kaynağı olduğunu vurgulayan Georgieva, ancak bunun evrensel bir olgu olmadığını, ABD gibi bazı ekonomilerde sorun teşkil ettiğini belirtti.

Georgieva, ülkeler arasındaki tehlikeli ayrışmanın giderek daha fazla kalıcı hale geldiğine dikkati çekerek, enflasyonla mücadeleye yönelik faiz artırımlarının bu ayrışmayı körükleyebileceğini kaydetti.

ABD’de yıllık enflasyon yüzde 7’ye çıkarak yaklaşık 40 yıldır en yüksek seviyesini görmüştü. Federal Reserve de faiz artırımlarına beklenenden daha erken başlanabileceği sinyalini vermişti.

Georgieva bu durumun dolaylı olarak yükselen ekonomileri de etkileyerek ayrışmayı daha da derinleştirebileceğini belirtti. Gelişmiş ülkelerdeki faiz artışları borçlanma maliyetlerini yükselttiği için yükselen ekonomilere yapılan yatırımlarda da sıkışmaya yol açıyor.

Buna ilave olarak Georgieva 2022’de daha fazla belirsizlik öngördüklerini, toparlanma ivmesinin biraz daha zayıf olmasını beklediklerini söyledi.

Georgieva, toparlanmanın zayıflayacağından endişe duyduklarına işaret ederek, dünyanın iki büyük ekonomisi ABD ve Çin’in yazdan bu yana yavaşladığını ve Covid-19 salgınında Omicron varyantının ortaya çıktığını anımsattı.

(Kaynak: Euronews)

Paylaşın

IMF’den Gelişmekte Olan Ülke Ekonomilerine ‘Türbülans’ Uyarısı

ABD Merkez Bankası Fed faiz artırımına hazırlanırken ve küresel ekonomik büyümenin Omicron varyantı nedeniyle yavaşlaması beklenirken, Uluslararası Para Fonu’ndan (IMF) gelişmekte olan ülke ekonomilerini “zor zamanların” beklediği uyarısı geldi.

Uluslararası Para Fonu (IMF) 25 Ocak’ta güncellenmiş ekonomik tahminlerini yayımlamaya hazırlanırken, küresel ekonominin bu yıl ve gelecek yıl pandeminin etkilerinden toparlanmaya devam etmesinin beklendiğini açıkladı.

Ancak IMF ekonomistleri Stephan Danninger, Kenneth Kang ve Helene Poirson tarafından yapılan değerlendirmede “pandeminin yeniden güçlenerek ekonomik büyümeye yönelik riskleri artırdığının” altı çizildi.

Aralık ortasında bu yana büyük bir hızla yayılan Omicron varyantı nedeniyle Covid vaka sayıları katlanarak artıyor. Omicron önceki varyantlara göre hastalığın daha hafif geçirilmesine neden olsa da ülkelerin vaka sayıları sebebiyle kısıtlamalara gitmesi ekonomilere darbe vuruyor.

“Türbülansa hazırlıklı olun”

IMF ekonomistleri “Bu durumun Fed’in daha hızlı parasal sıkılaştırmaya gitmesi ile kesişmesi riski düşünüldüğünde, gelişmekte olan ülke ekonomileri ekonomik türbülans potansiyeline karşı hazırlıklı olmalı” diyerek gelişmekte olan ülkelerin yüksek enflasyon ve kamu borcuyla da karşı karşıya olduğuna da dikkat çekti.

Fed, ABD’de büyümenin lokomotifi olan hane halkı ve tüketimi vuran enflasyona karşı koymak için faizleri planlanandan daha hızlı ve sert artırabileceğinin işaretlerini vermişti. Faizlerin yükselmesi dolara endeksli borcu olan gelişmekte olan ülke ekonomilerinin finansman maliyetlerinin artması anlamına geliyor.

IMF bu ülkelerin küresel ekonomik büyümenin gerisinde kaldığını belirterek ek maliyetler konusunda daha duyarlı olabileceğini kaydetti.

IMF “Dolar borçlanma maliyetleri birçoğu için düşük olsa da yerel enflasyon ve istikrarlı yabancı finansman endişeleri geçen yıl Brezilya, Rusya ve Güney Afrika gibi birçok gelişmekte olan ülkenin faiz artırmasına neden oldu” dedi.

Aynı değerlendirmede Fed’in hızlı bir şekilde faiz artırmasının finansal piyasaları sarsmasına ve küresel ölçekte finansman koşullarının daralmasına neden olabileceği belirtildi.

“Sermaye kaçışına neden olabilir”

Bu durumun ABD’de talebin ve ticaretin yavaşlamasına, ayrıca gelişmekte olan ülkelerden sermaye kaçışına ve ülke para birimlerinin değer kaybetmesine neden olabileceği de kaydedildi.

IMF gelişmekte olan ülkelerin “mevcut koşullarını ve hassasiyetlerini” dikkatte alarak bu duruma nasıl karşı koyacaklarına dair hazırlık yapmalarını tavsiye etti.

IMF enflasyonla mücadele etmek için faiz artıran merkez bankalarının da “net ve tutarlı bir iletişim” kullanmalarıyla fiyat istikrarının gereğinin insanlar tarafından daha iyi anlaşılabileceğinin altını çizdi.

Paylaşın

IMF İle Bir Anlaşma İmzalandı Mı? Bakanlık açıkladı

Uluslararası Para Fonu’nun (IMF) yeni tip koronavirüs (Kovid 19) salgını nedeniyle üye ülkeleri desteklemek amacıyla çıkardığı 650 milyar dolarlık SDR tahsisatından Türkiye’ye düşen payıyla ilgili açıklama yapan Hazine ve Maliye Bakanlığı, açıklamasında “IMF ile bir anlaşma imzalanmamış ya da program ilişkisine girilmemiştir” ifadelerini kullandı.

Haber Merkezi / 650 milyar dolarlık tahsisattan Türkiye’nin payına düşen miktarın 6,3 milyar dolar olduğu belirtilen açıklamada ayrıca, “SDR tahsisatı tutarı uluslararası rezervlerimizde yer almakla birlikte, Bakanlığımızın TCMB nezdindeki hesaplarında takip edilecektir” ifadelerine yer verildi.

Hazine ve Maliye Bakanlığı, IMF’nin koronavirüs salgını nedeniyle üye ülkeleri desteklemek amacıyla çıkardığı 650 milyar dolarlık SDR tahsisatından Türkiye’ye düşen payıyla ilgili açıklama yaptı. Bakanlıktan yapılan açıklama şöyle;

“Basın yayın organlarında IMF SDR (Special Drawing Rights – Özel Çekme Hakkı) tahsisatına ilişkin gerçeği yansıtmayan bilgilerin yer aldığı ve tezvirat yapıldığı görülmektedir.

Ülkemiz 1947 yılından bu yana IMF üyesi olup, bahse konu kuruluşta yüzde 0,98 sermaye payına sahiptir.

“Koşulsuz rezerv desteği”

IMF, 23 Ağustos 2021 tarihinde Kovid salgını nedeniyle üye ülkeleri desteklemek amacıyla toplam 650 milyar ABD Doları tutarında SDR tahsisatı, başka bir ifadeyle koşulsuz rezerv desteği sağlamıştır.

SDR tahsisatları üye 190 ülkeye kota payları oranında yapılmaktadır. Örneğin bu son tahsisatla  ABD’ye 112,9 milyar ABD Doları, Almanya’ya 36 milyar ABD Doları, Güney Afrika’ya 4,15 milyar ABD Doları tutarında rezerv imkânı sağlanmıştır. Türkiye’ye ise, IMF’deki kota payına karşılık gelmek üzere 6,3 milyar ABD doları tahsis edilmiştir.

“Tüm üye ülkelerin kullanımına açılmış bir  kaynaktır”

IMF ile bu konuda bir anlaşma imzalanmamış ya da program ilişkisine girilmemiştir. Bu imkân, tüm üye ülkelerin kullanımına açılmış bir  kaynaktır.

SDR tahsisatı tutarı uluslararası rezervlerimizde yer almakla birlikte, Bakanlığımızın TCMB nezdindeki hesaplarında takip edilecektir. SDR tahsisatına ilişkin bilgilere IMF’nin internet sitesinden ulaşılabilmektedir.”

Paylaşın

IMF’den Türkiye Açıklaması: Yardım Talebi Gelmedi

Uluslararası Para Fonu (IMF) Sözcüsü Gerry Rice, Türkiye’nin finansal yardım için fona başvuruda bulunmadığını belirtti.

IMF Sözcüsü Rice, “Durumu yakından takip ediyoruz. Türkiye tarafından IMF finansal programıyla ilgili hiçbir talep olmadı” diye açıkladı.

Piyasadaki dalgalanmalar ışığında, Türk yönetimini açık ekonomik hedefler belirlemeye ve ekonomideki dengesizlik unsurlarını ortadan kaldırmaya çağırdıklarını dile getiren Sözcü Rice, bunun için “merkez bankasının bağımsız” olmasının önemli olduğunu kaydetti.

Paylaşın