Demirtaş: Ajan Provokatörler Bu Seçimle İfşa Olacaklar

Eski HDP Eş Genel Başkanı Demirtaş, 14 Mayıs seçimlerine ilişkin yaptığı değerlendirmede, “AKP’nin muhalefet partilerine sızdırdığı ajan provokatörler de bu seçimle ifşa olacaklar” dedi ve ekledi:

Haber Merkezi / “2017 referandumu ve 2018 seçimlerinde bu ajanlar içeriden çok kritik etki yaptılar, bu defa hepsinin ipliği pazara çıkacak. Yok öyle yağma. Oyun bitti. Halk nasıl istiyorsa öyle olacak.”

Edirne Cezaevi’nde 6 yıldır tutuklu bulunan eski Halkların Demokratik Partisi (HDP) Eş Genel Başkanı Selahattin Demirtaş, sosyal medya hesabından 14 Mayıs’ta yapılacak olan cumhurbaşkanlığı ve milletvekilliği seçimlerine ilişkin açıklamalarda bulundu.

“Değişim başladı” diyen Demirtaş’ın açıklamaları şöyle:

“1- AKP’nin muhalefet partilerine sızdırdığı ajan provokatörler de bu seçimle ifşa olacaklar.

2017 referandumu ve 2018 seçimlerinde bu ajanlar içeriden çok kritik etki yaptılar, bu defa hepsinin ipliği pazara çıkacak.

Yok öyle yağma. Oyun bitti. Halk nasıl istiyorsa öyle olacak.

2- Halkımız bilmeli ki, siyasi tarihimizin en derin tasfiye operasyonlarını, direnerek boşa çıkardık. Partimizi de bizi de teslim alamadılar.

Dört koldan yürüttükleri itibarsızlaştırma, yok etme girişimleri halkımızın güvenine, sevgisine, iradesine çarpıp geri döndü.

3- Demokrasi ve Özgürlük Hareketinin direniş tarihini bilmeyenler “iş verenleri” ile birlikte tarih çöplüğüne gidecekler.

Değişim başladı. Hiçbir kirli odak bunu durduramaz. Güzel günlere az kaldı. Huzura, refaha, barışa az kaldı.

Hep birlikte, coşkuyla çalışmaya devam edelim.”

Paylaşın

HDP’li Buldan: 100 Milletvekili Hedefiyle Seçimlere Hazırlanıyoruz

Partisinin il eşbaşkanları toplantısında konuşan HDP Eş Genel Başkanı Buldan, 14 Mayıs’ta gerçekleşecek seçimlere değinerek, “Cumhuriyetin ikinci yüzyılında 100 milletvekili şiarıyla bu seçimlere hazırlanıyoruz” dedi ve ekledi:

Haber Merkezi / “Çok güçlü bir Yeşil Sol Parti’nin temsiliyeti ile farklı renklerin, kimliklerin aidiyetlerin ve mağduriyet yaşayan, yok sayılan, inkar edilen bütün kimliklerin temsil edilmesi de parlamentoya çok daha güçlü girebilmek için çalışacağız ve mücadele vereceğiz. Dolayısıyla güçlü bir partiyle parlamentoda temsil edilmenin önümüzdeki senelerde yapılacak olan yasal çalışmalara etki edeceğini bilerek ve bu anlayışla parlamentoya girmeyi hedefliyoruz.”

Halkların Demokratik Partisi (HDP) İl Eşbaşkanları, seçim çalışmalarını değerlendirmek üzere toplandı. Toplantıya HDP Eş Genel Başkanları Pervin Buldan ve Mithat Sancar başkanlık etti.

Toplantının açılışında konuşan Pervin Buldan şunları söyledi:

“Bugün Ramazanın ikinci günü, Ramazanın hayırlara vesile olmasını temenni ediyorum. Oruç tutan halkımızın oruçlarının kabul olmasını diliyorum. Gerçekten önemli bir tarihsel dönemden geçiyoruz. Bu tarihi dönemde sorumluluk ve yükümlülüklerimizin çok daha ağır olduğunu biliyoruz. Ancak şunu ifade etmek isterim bizim artık hayatımızın iki şekli oluştu; birincisi deprem öncesi hayatımız ikincisi deprem sonrası hayatımız. Deprem öncesini çok farklı anlatacağız. Deprem dönemini gelecek nesillere aktarırken deprem öncesi ve sonrası Türkiye diye anlacatağız.

O yüzden açıkçası ben de depremde yaşanan bu büyük felakette yaşamını yitiren bütün insanlarımıza Allah’tan rahmet diliyorum. Çok büyük bir acının, çok büyük bir felaketin sonuçlarıyla karşı karşıya kaldık. Deprem felaketini çok daha büyük mağduriyetlere dönüştüren bir iktidarla karşı karşıya kaldık. Özellikle deprem bölgesinde il eş başkanlarımıza ben öncelikle teşekkür etmek istiyor ve onlara ayrıca geçmiş olsun dileklerimi sunuyorum. Deprem bölgesindeki il eş başkanlarımız yakınlarını komşularını kaybettiler. Depremin olduğu saatten itibaren sahaya indik. Oralardaki il eş başkanlarımızın durumunu bizler de gördük, yakındır tanık olduk.

Evet, depremin sonuçları devam ediyor. Üzerinden uzun bir zaman geçmesine rağmen yaraların sarılmadığını, acıların dinmediğini dolayısıyla ülkeyi yönetenlerin iktidarın bu anlamda sınıfta kaldığını, depremzedelerini her anlamıyla kaderleriyle baş başa bıraktıklarını ilk andan itibaren gördük. Bakanları göstermelik olarak bölgeye gönderdiler ama hala yaralar sarılmadı, birçok ihtiyacın olduğunu biliyoruz. Barınma, gıda ihtiyacı, göçten kaynaklı yaşananların getirdiği sonuçları önümüzdeki dönemlerde dayanışmayı daha da büyüterek sürdürmek gerek ve bunun farkındalığıyla hareket etmek zorundayız.

Deprem oldu bitti, insanlar yakınlarını kaybetti. Kalanlar nasıl yaşayacak nasıl barınacak, geleceklerini nasıl teminat altına alacak. Bütün bunlar elbette birer soru işareti. Bizim ve tüm Türkiye halklarının bunun üzerinde daha fazla çalışması gereken bir döneme giriyoruz. Çünkü insanların bir çoğu depremin yaşandığı yerleri terk etmek zorunda kaldı.

“HDP olarak halklarımızın yanındayız”

Hem göç eden insanlar, aynı zamanda deprem bölgesini terk etmeyen binlerce insanımız var. O yüzden bu dayanışmayı çok güçlü bir şekilde gönüllerle sivil toplum örgütleri ve HDP’nin bütün kurullarıyla deprem bölgelerinde yürüttüğü dayanışmayı daha da güçlendirmenin zamanıdır. Ama aynı zamanda gelecek dönemleri ve süreçleri de buna hazırlıklı bir şekilde yönetmeyi başarmamız gerekiyor. Depremzedelerin bize ihtiyacı var, iktidara olan öfkenin, sitemin karşısında HDP olarak bizler halkımızın yanındaydık ve dayanışmayı büyüttük.

8 Mart sürecini geçirdik. Kadın arkadaşlara özellikle teşekkür ediyorum. Yıkımdan sonra miting değil ama kadınları bir araya getirecek etkinlikler yürüyüşler gerçekleştirildi. Her yerde açıklamalara yoğun katılımlar gerçekleşti. Hatay’da 4 Mart’ta gittiğimde böylesi bir manzarayı beklemiyordum. Çok yoğun bir kadın katılımı vardı. En büyük yıkımın yaşandığı bir kent, daha doğrusu böyle bir kent kalmadı aslında oradaki kadınların 8 Mart vesilesiyle bizimle olmalarını çok anlamlı olduğunu ifade etmek istiyorum.

Dolayısıyla bundan sonraki 8 Mart’larda daha güçlü birliktelikler ve buluşmalar gerçekleştireceğiz. Hem 8 Mart’ın hem de Newroz’un yas havasında da olsa gerçekleşmesi bizlere umut veriyor. Newroz da aynı şekildeydi. Birçok yerde Newroz’da bir araya gelindi ama her şeye rağmen milyonların bir araya gelip verdiği mesajlar birlik beraberliğin önemini bizlere gösterdi. Newroz’da da 8 Mart’ta da il eş başkanlarımızın emeği büyüktür. Ben de bütün arkadaşlarımıza teşekkür ediyorum.

Seçim dönemine girdik. Artık kaçınılmaz bir gerçekle karşı karşıyayız. Ertelenir mi gibi sorular da bitti. Seçim tarihi netleşti, ittifaklar oluştu, başvurular başladı. Biz Yeşil Sol Parti olarak seçimlere girme kararımızı açıkladık. Cumhurbaşkanlığı seçiminde daha önce hem Mithat Başkan’ın açıklamaları hem de benim Kars İl Kongresinde yapmış olduğum kendi adayımızı çıkarma konusundaki açıklamamız halkımızda büyük motivasyon yarattı.

Bu coşkuyu anlayabiliyoruz. Bu anlamda halkımızın talebinin ne kadar yerinde olduğunu biliyoruz. Seçime yaklaşırken depremden kaynaklı şartların değişmesiyle birlikte kurullarımızla yaptığımız toplantılardaki kararla bu tutumumuzda değişiklik yaptık. Umut ediyoruz ki bu yeni karar da insanlarımızda yine bir heyecan yaratmış, büyük bir coşkuya vesile olmuştur.

Çünkü biz kararlarımızı alırken, kendi başımıza almıyoruz. Bütün kurullarımızla bu kararları alıyoruz. MYK’da saatlerce yaptığımız tartışmalar, Kadın Meclimizde yaptığımız değerlendirmeler milletvekillerimizle yaptığmız değrlendirmelerle birlikte bu tutum değişikliği önümüzdeki dönemi şekillendirme, yeni yaşamı inşa ve faşizmi yok etme, iktidar gönderme açısından önemli bir karardır.

Belki isim açıklamadık ama henüz seçim çalışmaları başlamadığı için isim açıklamadık. Seçim çalışmaları başladıktan sonra Cumhurbaşkanlığı konusunda kimi destekleyeceğimizi isim olarak telaffuz etmeyi önümüzdeki günlerde gündemimize alacağız. Cumhurbaşkanlığı seçimi kadar parlamento seçimlerinin de çok önemli olduğunu biliyoruz.

“100 milletvekili ile parlamentoda olma hedefiyle seçimlere hazırlanıyoruz”

Cumhuriyetin ikinci yüzyılında 100 milletvekili şiarıyla bu seçimlere hazırlanıyoruz. Çok güçlü bir Yeşil Sol Parti’nin temsiliyeti ile farklı renklerin, kimliklerin aidiyetlerin ve mağduriyet yaşayan, yok sayılan, inkar edilen bütün kimliklerin temsil edilmesi de parlamentoya çok daha güçlü girebilmek için çalışacağız ve mücadele vereceğiz. Dolayısıyla güçlü bir partiyle parlamentoda temsil edilmenin önümüzdeki senenlerde yapılcak olan yasal çalışmalara etki edeceğini bilerek ve bu anlayışla parlamentoya girmeyi hedefliyoruz.

Eşit temsiliyet meselesinde kadınların da erkekler kadar parlamentoda temsilinin sağlanması için fermuar sistemini hayata geçirmeyi önemli bir mesele olarak gördüğümüzü, bu konuda herhangi bir taviz vermeyeceğimizi kadın temsilinin partimiz açısından büyük önemde olduğunu ve listeler yapılırken buna çok büyük önem verdiğimizi belirtmek isterim.

Kısacası ben de bu dönem bütün arkadaşlarımıza büyük bir sorumluluk düştüğünü bütün il eş başkanlarımıza görev düştüğünü ifade etmek istiyorum. İçinizde aday adayları olacaktır, bu konuda kısıtlama yok ama bütün arkadaşlarımız şimdilik il eş başkanları olarak görevine devam edecektir, sizlere olan ihtiyacın büyük olduğunu belirtmek istiyorum. Yolumuz açıktır. Buna yürekten inanıyorum.”

Paylaşın

Emek Ve Özgürlük İttifakı Seçim Stratejisini Belirledi

14 Mayıs’ta yapılacak cumhurbaşkanlığı ve milletvekilliği seçimlerine sayılı haftalar kala ittifaklarda stratejilerini de netleştiriyor. Seçimlerde cumhurbaşkanı adayı çıkarmama kararı alan Emek ve Özgürlük İttifakı, genel seçimlere dair stratejisini belirledi.

Türkiye İşçi Partisi (TİP), Emekçi Hareket Partisi (EHP), Emek Partisi (EMEP), Toplumsal Özgürlük Partisi (TÖP), Sosyalist Meclisler Federasyonu (SMF) ve Halkların Demokratik Partisi’nden (HDP) oluşan ittifak, yürütülen müzakereler sonucunda tam uzlaşı sağladı.

Merkez Yürütme Kurulu (MYK) toplantısında seçimlere tek parti ve tek listeyle kararını ittifak toplantısına taşıyan HDP, bu ısrarını sürdürdü. Ancak TİP ve EMEP, aynı toplantıda seçimlere kendi logolarıyla girme eğilimi gösterdi.

MYK’nin müzakere için tam yetki verdiği HDP Eş Genel Başkanları Pervin Buldan ve Mithat Sancar, TİP Genel Başkanı Erkan Baş ve EMEP Genel Başkanı Ercüment Akdeniz ile görüştü.

Müzakere görüşmesinin ardından genel başkanlar, parti kurullarıyla görüşmek için süre istedi. Parti kurullarıyla görüşen Baş ve Akdeniz, ittifak masasına kararlarını bildirdi. Kararların bildirilmesinin ardından partiler arasında seçim stratejisine dair formül netleşti

İttifak çatısı altında seçimlere giriliyor

Anayasa Mahkemesi’nde devam eden kapatma davasının seçim sonrasına bırakılması talebi reddedilen HDP, seçimlere ittifak çatısı altında Yeşil Sol Parti ile girecek. TİP ve EMEP de ittifak çatısı altında kendi logolarıyla seçimlere gidecek. İttifakta yer alan TÖP, EHP ve SMF ise Yeşil Sol Parti listesinden seçimlere girecek.

(Kaynak: Bianet)

Paylaşın

HDP’li Mithat Sancar: Temel Hedef İktidarın Gönderilmesi

Partisinin il eşbaşkanları toplantısında konuşan HDP Eş Genel Başkanı Sancar, 14 Mayıs’ta gerçekleşecek seçimlerine değinerek, “Seçim sürecinin yoğunluğu çalışmaların ne kadar yoğun olacağı bundan önceki tecrübelerimizle de sabittir” dedi ve ekledi:

Haber Merkezi / “Özellikle seçim dönemlerinde hem halka ulaşma hem desteğimizi büyütmek, gücümüzü büyütmek, bunları sağlayabilmek için sandıkları koruma hedefi önümüzde duruyor. Bu konudaki çalışmaları da yakından takip ediyoruz, sizlerin yaptıklarınızı da görüyoruz. Bundan önceki seçimlerde çalışan bütün yoldaşlarımızın birikimi şimdi sizlerin ellerindedir”

Sancar, konuşmasının devamında, “14 Mayıs’ta yapılacak seçimler tarihi bir öneme sahiptir, bunun da herkes farkındadır. Ya bu otoriter, sömürücü savaşı temel politika olarak kabul eden rejim kendini pekiştirecek ya da demokratik cumhuriyete giden yolun açıldığı yeni bir başlangıç ortaya çıkacak. İnkara, talana, sömürüye, savaşa, dayanan iktidarın gönderilmesi temel stratejik hedefimizdir. Bu konuda zaten her alanda mücadelemizi kararlılıkla yürütüyoruz. Bütün saldırılara, kuşatmalara rağmen hiçbir güç bizi yolumuzdan alıkoyamıyor.” ifadelerini kullandı.

Halkların Demokratik Partisi (HDP) İl Eşbaşkanları, seçim çalışmalarını değerlendirmek üzere toplandı. Toplantıya HDP Eş Genel Başkanları Pervin Buldan ve Mithat Sancar başkanlık etti.

Toplantının açılışında konuşan Mithat Sancar şunları söyledi:

Önemli bir dönemeçte önemli bir toplantı gerçekleştiriyoruz. Bunu yüz yüze gerçekleştirmek isterdik ama şartlar ve program yoğunluğu nedeniyle bir araya gelemedik. Ancak online toplantı yapma imkanını yaratabildik. Buradan bu platformdan da görüşlerimizi karşılıklı değerlendirmelerimizi paylaşmak önemlidir.

Öncelikle ben son bir ay içinde başta 8 Mart Newroz olmak üzere sahada büyük emek sarf eden değerli yoldaşlarıma teşekkür etmek istiyorum. Daha da önemlisi deprem sonrasında bütün birimlerimizle başta il eş başkanlarımız, yöneticilerimiz, bütün çalışanlarımızla sahada olmak ve dayanışma içinde olmak için büyük bir seferberlik gerçekleştirdi. Evet halkımız, bu düzenin yarattığı enkazın altında kalmışken ilk dayanışma hareketini başlatan ve sahaya hemen koşan arkadaşlarımız oldu.

Elbette sizler gibi bizler gibi binlerce insan alana gitti ama gittiğimiz her yerde örgütümüzün halkımızın acılarını paylaşma, yaralarını sarma konusunda büyük bir gayret gösterdiklerine tanık olduk. Bundan dolayı da sizleri hem kutluyor ve teşekkürlerimizi sunuyoruz. Bu bizim görevimizdir. Çok büyük yıkım oldu. Büyük kayıplar derin acılar yaşadık. Devlet ve iktidar ilk 3 gün de hiç bir yerde yoktu. Ne arama kurtarma çalışmaları için gerekli yardımlar yapılmıştı ne de açıkta kalan insanlarımızın ihtiyaçlarını karşılayacak bir çalışmaya tanık olduk. Sahada halklarla dayanışan insanlarımızla buluşan sizler ve bizler gibi pek çok çevreden insanlar vardı.

Acımız büyüktü yıkım ağırdı. Hala devam ediyor bu yıkımın sonuçları. Öte yandan dayanışmanın büyüklüğü de acıları biraz hafifletme yaraları sarma anlamında bize teselli olduğu gibi umut da verdi. Çünkü asıl halkı ve toplumu koruyacak gücün bizzat kendi öz örgütlülüğü olduğunu halkla beraber çalışan, halk için çalışan kesimlerin ancak halkı savunabileceğini görebildik.

Bu her alanda böyledir. Ama bu depremin yarattığı yıkımın büyüklüğü karşısında dayanışmanın da muazzam büyüklükte ortaya çıkmış olması bizler için umut vericidir. Emek veren herkese teşekkürlerimi iletiyorum. Depremde hayatını kaybedenlere rahmet diliyor, geride kalanlara sabır, yaralılarımıza da acilen sağlıklarına kavuşması için duygularımız onlarladır.

Aranızda deprem bölgesinde çalışan il eş başkanlarımız da var. Onların da kayıpları var biliyorum. Özellikle Pazarcık ilçe eş başkanımızın çok büyük çabalarını gördük. Kendi kayıpları olmasına rağmen gece gündüz durmadan çalıştı ama onu da maalesef kalp krizi sonucu yitirdik. Onu da saygıyla rahmetle anıyorum.

Depremde yaşanan bu büyük yıkıntının sorumlusunun iktidar olduğunu, bu düzen olduğunu her fırsatta vurguluyoruz. Depremden önce yapılanlar ve yapılmayanlar ile depremden sonra yapılanlar ve yapılmayanlar toplandığında kayıpların sorumlusunun bu düzen olduğunu herkes görüyor. Ranta, sömürüye, rüşvete, yolsuzluğa dayalı bu işleyiş kentlerimiz evlerimizi birer potansiyel yıkım mekanına dönüştürmüştür.

“Sömüreye ve ranta tahsis edilen kaynaklar ölüm getiriyor”

Yaşadığımız evlerin insanlarımıza mezar olmasının zeminini yaratmıştır. Maalesef bu durum yine dediğim gibi büyük kayıplarla ortaya çıktı. Büyük kayıplarla kendini gösterdi. Sorumlu bu talan düzeninin sahipleridir. Öte yandan depremden hemen sonra ulaşması gereken acil kurtarma çalışmalarının da gerçekleşmediğini gördük.

Yine deprem vergileriyle başka alanlardaki kaynaklarla hızlı örgütlenebilecek acil yardım ve kurtarma çalışmaları bu kaynakların başka alanlarda kullanılmasından dolayı deprem bölgesine ulaşamadı. Bu iktidar kaynakları sömürüye, yandaşa sermaye ve savaşa tahsis ediyor. Savaş ranta tahsis edilen bu kaynaklar ölüm ve yıkım getiriyor. Oysa halkın bizzat kendisinin ürettiği bu kaynakları yine insanların iyi bir yaşam sürebilmeleri, hayatlarını ve sağlıklarını koruyabilmek için kullanmak mümkün.

“Başka bir düzen mümkün”

Başka bir düzen, başka bir ülke, başka bir anlayış mümkündür. Bizler bu yeni düzenin kurulması, yeni bir başlangıç için yola çıkmış, demokratik cumhuriyeti toplumun bütün kesimlerinin eşit özgür ve refah içinde yaşayacağı bir sistem olarak kurmak için mücadele yürütüyoruz. O nedenle depremden sonra çalışmalarımızı bu şiarla diğer alanlarda yoğunlaştırarak sürdürürdük.

Bunda da yine en ağır yük sizlerin omuzlarımdaydı. 8 Mart’ı kadınlar dayanışma ruhuyla, acı ve yası paylaşma şiarıyla karşıladılar. Kadın mücadelesinin ne kadar önemli bir güç olduğunu, dönüşüm için ne kadar değerli kaynak olduğunu bizlere gösterdiler. Kadın yoldaşlarımızın bu emekçileri, mücadeleleri bizlere yol gösteriyor, onlara teşekkür ve minnet sunuyorum.

Ardından Newroz’u yas ve acıyı paylaşma ortamında karşılamak durumunda kaldık. Newroz yeni bir başlangıç diriliş, ve direniş günüdür. Başta Kürtler olmak üzere bütün Ortadoğu halklarının bu heyecanla kutladıkları bir bayramdır. Ancak bu sene bir şenlik olarak değil bu düzeni değiştirme kararlılığıyla karşıladık. Yası, acıyı paylaşma duyarlılığı ile karşıladık. Meydanlara onbinler yüzbinler milyonlar aktı.

Bu konuda sizlerin çabalarının da ne kadar önemli olduğunun farkındayız. İl, ilçe örgütlerimiz olmasa böyle canla başla çalışmasa ne depremdeki dayanışmayı ne 8 Mart’taki paylaşmayı ne de Newroz’daki o görkemli buluşmayı gerçekleştirebilirdik. Şimdi önümüzde 1 Mayıs var. Bütün bu söylediğim değerleri, kararlılığı 1 Mayıs’a taşıma sorumluluğumuz var.

1 Mayıs’tan sonra da 14 Mayıs’ta artık sandıklar kurulacak. Seçim sürecine girdik. Seçim sürecinin yoğunluğu çalışmaların ne kadar yoğun olacağı bundan önceki tecrübelerimizle de sabittir. Özellikle seçim dönemlerinde hem halka ulşama hem desteğimizi büyütmek, gücümüzü büyütmek, bunları sağlayabilmek için sandıkları koruma hedefi önümüzde duruyor. Bu konudaki çalışmaları da yakından takip ediyoruz, sizlerin yaptıklarınızı da görüyoruz. Bundan önceki seçimlerde çalışan bütün yoldaşlarımızın birikimi şimdi sizlerin ellerindedir.

14 Mayıs’ta yapılacak seçimler tarihi bir öneme sahiptir, bunun da herkes farkındadır. Ya bu otoriter, sömürücü savaşı temel politika olarak kabul eden rejim kendini pekiştirecek ya da demokratik cumhuriyete giden yolun açıldığı yeni bir başlangıç ortaya çıkacak. İnkara, talana, sömürüye, savaşa, dayanan iktidarın gönderilmesi temel stratejik hedemizidir. Bu konuda zaten her alanda mücadelemizi kararlılıkla yürütüyoruz. Bütün saldırılara, kuşatmalara rağmen hiçbir güç bizi yolumuzdan alıkoyamıyor.

İttifaklarımızı kuruyoruz. Emek ve Özgürlük İttifakı zaten daha önce kuruldu ve şimdi yoluna genişleyerek devam ediyor. Öte yandan Kurdi İttifaklarımızın da kuruluşu ile ilgili çalışmalar son aşamaya geldi. Hem Emek ve Özgürlük İttifakı hem Kurdi İttifak bu Demokrasi ve Özgürlük ittifakının motor gücü olacaktır. Demokratik dönüşümün belirleyici dinamiği olacaktır. Bu ittifakla aslında bizim en geniş birlikteliği demokratik demokratik güç birliği değişimi geniş çatı altında toplanıyor. Buna en başta kadın mücadelesi ve kadın hareketleri dahildir. Gençliğin büyük kararlılığı, azmi ve onların yarattığı mücadele birliği de bizim ittifakımızın belki de en temel sütununu oluşturuyor.

Bu seçimlere HDP olarak giremeyeceğimizi açıkladık fakat bütün teşkilatlarımız seçime bu ihtimalleri gözeterek hazırlanmıştır. İktidarın ve rejimin oyunlarına karşı bizler de her daim uyanık olduk, hazırlıklarımızı hiçbir dönem aksatmadık. Bu seçimlere bu büyük gücü, yarattığımız büyük dinamizmi ve değişim iradesini yansıtacağımızı ilan ettik. Kapatma davası açıldıktan kısa süre sonra bunu söyledik, halklarımızı asla seçeneksiz bırakmayacağız. Üçüncü Yolu inşa etmek için mutlaka alternatifler oluşturacağız.

“Bu seçimlere Yeşil Sol Parti çatısı altında gireceğiz”

Üçüncü Yol’un başarıya ulaşması için mutlaka seçimleri büyük toplumsal mücadelenin önemli bir parçası olarak görüp çalışmaları en ileri noktaya taşıyacağız. Bunları böyle de belirtmiştik, soru işaretleri vardı belki belli insanlarımızın ve çevrelerin zihinlerinde acaba ne olacak diye soruyorlardı ama çok büyük çoğunluk biliyordu ki geçmişten gelen o büyük mücadele birliği bugün bizlere yol gösteriyor. O birikim ve tecrübenin bize verdiği büyük güçle biz alternatifleri oluşturduk. Biz alternatiflerimizi oluşturduk, bu seçimlere Yeşil Sol Parti çatısı altında gireceğiz. Yeşil Sol Parti’nin örgütlendiği iller zaten var, İlçeler var.

Ama HDP’nin bulunduğu her yer Yeşil Sol Parti’nin gücüdür. Onun insan ve mücadele kaynağıdır. Yeşil Sol Parti’yi bu seçimlerde bütün gücümüzle ittifakların da dahil olduğu bir çerçevede en yüksek başarıya hep birlikte taşıyacağız. Bu sorumluluğun farkındayız. Bu rejimi değiştirmemiz gerekiyor. İnkar, imha, savaş ve sömürü düzenini değiştirmemiz gerekiyor.

Halklarımıza ve topluma büyük bedeller ödeten bu baskıcı ve zalim anlayışı durdurmamız gerekiyor. Bu hedeflere ulaşma konusunda güvenceyiz. Kürt sorunuda demokratik çözüm, yeni başlangıç ancak bizim öz gücümüzle olur. Bizler demokratik dönüşümün güvencesiz. Kürt sorununda demokratik çözümün asıl yine kaynak gücü olacağız. Büyük barışı demokratik çözüm üzerine inşa etmek yine bizlerin gücüyle olacaktır.

Özgür gelecek bizlerin mücadelesi ile kurulacaktır. O nedenle bütün enerjimizi bütün kaynaklarımızı bu sorumluluk bilinciyle harekete geçiriyoruz. Siz eş başkanlarımız bu mücadelenin gerçek anlamda emekçilerisiniz, gerçek rençberlerisiniz, zahmetkeşlerisiniz. Sizlerin bu emekleri bizlerin de hep birlikte yolumuzu açıyor. Sorumluluklarımızı bize her gün yeniden hatırlatıyor, değişim bizim mücadelemizden geçiyor. İkitdarı göndermek yetmiyor, yeni bir dönem başlatmak gerekiyor.

Bu yeni dönem demokratik cumhuriyet hedefiyle mücadele dönemi olacaktır. Demokratik cumhuriyete giden yolda hep birlikte başarılı olacağımıza inancımız tamdır. Hep birlikte kazanacağımızı biliyoruz. Bütün çalışmalarınız, emeklerinizi için teşekkür ederim. Bundan sonraki zorlu çalışmalar için kolaylıklar diliyorum. Ramazan ayının da hayırlara bu mücadelede hayırlı sonuçlara vesile olmasını diliyorum. Serkeftin hepimize, Türkiye halklarına ve geleceği umutla bekleyen bütün insanlarımıza.”

Paylaşın

HDP’li Buldan: En Demokrat Adayın Hangisi Olduğunu Halkımız Biliyor

“14 Mayıs’ta Kılıçdaroğlu’nu mu destekleyeceksiniz?” sorusunu yanıtlayan HDP Eş Genel Başkanı Buldan, “Dün çok kapsamlı bir değerlendirmeyle görüşümüzü açıkladı. Cumhurbaşkanı adayımızı çıkaracağımızı deprem öncesinde belirtmiştik. Ancak yaşanan depremden sonra tutumumuzda bir değişiklik yaptık. Depremin yönetilemediğini, depremin yaşandığı yerlerde hükümetin yetersizliğini gördüğümüz için tutumumuzu bir kez daha en azından mevcut koşullar altında gözden geçirdik.” dedi ve ekledi:

Haber Merkezi / “AKP-MHP hükümetinin ülkeyi yönetemediği bir gerçeklikle karşı karşıyayız. Dolayısıyla bu ülkede daha demokratik, daha özgürlükçü, bütün mağduriyetlere karşılık verecek bir anlayışın yerleşmesi için deprem sonrasında bu tutumumuzu gözden geçirdiğimizi ifade ettik.”

Buldan, açıklamasının devamında, “Bir isim açıklamadık ancak biz Türkiye’de bir değişim ve dönüşümden yanayız. Biz demokrasinin kazanmasını istiyoruz. Biz Türkiye’de özgürlüklerin ve adaletin, hukukun kazanmasını istiyoruz. Dolayısıyla cumhurbaşkanı adayları içerisinde buna en uygun olan ismi destekleyeceğimizi de önümüzdeki günlerde muhtemelen isim bazında da ifade ederek kararımızı daha net bir şekilde kamuoyuyla paylaşacağız. En demokrat adayın hangisi olduğunu insanlarımız, halkımız biliyor” ifadelerini kullandı.

Halkların Demokratik Partisi (HDP) Eş Genel Başkanı Pervin Buldan, İstanbul’da düzenlediği basın toplantısında partisinin depreme yönelik tespit ve çözüm önerilerini açıkladı. Buldan, şunları söyledi:

“Büyük bir depremle on binlerce insanımız yitirdik. Halen yaraların sarılmadığı, acıların dinmediği ve felaketin kelimelerle anlatılamayacak boyutlarının olduğu bir depremdi. Önlemler alınmadığı için birçok insanımızın yaşamını yitirdiği bir deprem felaketiyle karşı karşıya kaldık. Yaşanan iki büyük depremden hemen sonra yetkili kurullarımızla deprem bölgesine gittik, deprem bölgesindeki yaraları sarmaya çalıştık ve yaşanan mağduriyetleri birebir yerinde gözlemedik.

Üzerinden uzun bir zaman geçmesine rağmen halen aynı mağduriyetlerin yaşandığını, yaraların sarılmadığını, acıların -elbette geçemeyecek bir acı olduğunu biliyoruz ama- bir nebze de olsa hafiflemediğini görüyoruz. Bu ülkeyi yönetenler insanları kaderleriyle baş başa bıraktılar. İlk günden depremzedelerin yanında olmayanlar şimdi binalar dikmek üzere oraya gittiler. Bizler HDP olarak bütün bu yaşananları ve gözlemlerimizi bir tutum belgesiyle Türkiye kamuoyu ile paylaşmak için bugün buradayız:

6 Şubat 2023’teki iki büyük depremle ülke olarak büyük bir yıkım yaşadık. 10 ilde resmi verilere göre 50 binin üzerinde, gerçek verilere göre ise çok daha fazla insanın yaşamına mal olan; 100 binden fazla insanın yaralandığı; 20 binin üzerinde binanın ve 100 binden fazla bağımsız bölümün yıkıldığı depremlerin acısı yüreğimizi yakmaya devam ediyor.

Deprem bir doğa olayıdır ve Anadolu coğrafyasının aktif fay hatlarında sürekli yıkıcı depremler meydana gelmektedir. 1939 Erzincan, 1966 Varto, 1971 Bingöl, 1975 Lice, 1999 Marmara, 2011 Van, 2020 Elazığ depremlerinin sonuçları çok ağır olmuştur. Bu tarihsel gerçekliğe rağmen halen bu acı felaketlerin yaşanıyor olmasının nedenleri siyasal ve yönetsel yetmezlik, öngörüsüzlük ve bilimsellikten uzaklıktır.

Kaçak ve sağlam olmayan yapıların son 10 yıldaki imar afları dolayısıyla ruhsat alması ve yasal kılıfa büründürülerek işlenen kent suçları sonucunda düzensiz bir kentleşme tüm ülkeye hâkim kılınmıştır. Oy ve rant uğruna yapılmayan denetimler yaşadığımız felaketin ve yaşam hakkı ihlalinin ve kent suçlarının siyasi sorumlularına da işaret etmektedir. Son yaşanan depremle; AKP-MHP iktidarının gerekli ve yeterli deprem önlemleri almadığı, kamu kurumlarının hazırlıksız olduğu, büyük bir organizasyon ve koordinasyon sorunu yaşandığı açıkça görülmüştür.

“Kızılay şirket durumuna getirilmiştir”

Doğal afetlere müdahalede yetkili kurum olan AFAD, İçişleri Bakanlığına bağlanmış, kurumun bütçesi genel bütçenin yüzde 0,25’i oranında belirlenmiştir. Kurumun yönetim kadrosu nepotizme teslim edilmiş, personel ve ekipman eksikliği açıkça ortaya çıkmış, asli görevi afetlere acil müdahale olan bu kurum iktidarın hırsızlık ve yolsuzluk kapısı haline getirilmiştir. Kızılay da kurum yönetimi açısından liyakatsizlikle malul ve arpalık olarak kullanılan, halka yardım ulaştıran değil malzeme satan bir şirket durumuna getirilmiştir.

Bu duruma karşılık siyasi iktidar deprem bölgesinde yaşanan muazzam toplumsal dayanışmaya adeta bir kâbus gibi çökmeye çalışmıştır. Mülki amirlerin, siyasi partiler ve sivil toplum örgütlerinin yardımlarını engellemeye çalışması ibretlik bir tablo oluşturmuştur. Türkiye’nin aşırı merkeziyetçi idari yapısı da kentsel planlama süreçlerini, bilimsel ve demokratik katılım süreçlerini olumsuz etkileyen bir durumdur. İmar kanunları, yapı yönetmelikleri ve denetim mekanizmaları bilimsel ve kamusal bakış açısından uzak, vahşi piyasa koşullarına göre hazırlanmaktadır.

Deprem değil depreme karşı gerekli ve yeterli önlemleri almayan siyasi iktidar ölümlerin sorumlusudur. Sözüm ona bürokratik hantallıktan kurtulma iddiasına sahip Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sisteminin, yani tek adam yönetiminin, nasıl enkaz altında kaldığına bu toplum tanık olmuştur. Merkezi devletin hantallığı yüzünden yitirilen canlara şahit olmuştur.

Yerel yönetimlerin güçlü olduğu, anında müdahale için Ankara’dan talimatın beklenmediği bir siyasal düzen ihtiyacı bir kez daha bir zorunluluk olarak açığa çıkmıştır. Mevcut siyasi iktidar yaşanan sorunlara kalıcı çözümler bulma ehliyetini kaybetmiştir.

Atılması gereken adımlar 

Seçimlerden sonra oluşacak yeni yönetimin depreme hazırlık ve kent hakları kapsamında ilk atması gereken belli başlı adımlar şunlardır:

1 – Bina kusuruna bağlı meydana gelen yıkım ve ölümlerden inşaat, ruhsat, onay aşamasında birinci derecede sorumlu olan herkes için mevzuatta cezai yükümlülükler artırılmalı ve kesinlikle uygulanmalıdır.

2 – Afet bilinci ve kültürünün gelişmesi için ilköğretimden itibaren coğrafya ve jeoloji dersleri müfredata alınmalı; afet öncesi, afet anı ve sonrası için eğitimler verilmeli, afet esnası ve sonrasında yapılacaklara dair eğitimler ilkokul seviyesinden başlatılmalıdır.

3 – Afet dönemlerinde merkezin karar alma süreçlerini beklemeyecek, halkla beraber hareket edecek güçlü demokratik yerel yönetimlerin inşası gereklidir. Yatay örgütlenme tarzı ve merkezi kurumlarla koordineli halde hareket edecek yerel yönetimler her bir mahallede oranın ihtiyaçları doğrultusunda afet gönüllüleri örgütlenmesini hazırlamalıdır.

4 – Mevcut 4708 Sayılı Yapı Denetimi Hakkında Yasa yürürlükten kaldırılarak yeni bir düzenleme yapılmalı, 3194 Sayılı İmar Yasası ve bağlı yönetmelikler de kent suçları tanımlaması kapsamında yeni mevzuata uyumlu hale getirilmelidir.

5 – Doğayla çatışmadan planlı ve sağlıklı kentleşmeye gidilmelidir. Başta imar afları olmak üzere tüm kent suçları anayasal hüküm altına alınmalı, imar ve yapı mevzuatına uygun yapılaşma, kamu yararı ve halk katılımı dikkate alınarak gerçekleştirilmeli, bilimsel içerikli imar planları şehirlerin anayasası niteliğini taşımalıdır.

6 – Kentlerde afetlerden korunmak ve zararlarından en az etkilenmek amacıyla “Afet Risk Yönetimi” anlayışı benimsenmeli, öncelikle başta deprem olmak üzere afet riski olan bölgeler tespit edilmeli ve söz konusu riskleri azaltacak önlemler ivedilikle alınmalıdır. Özellikle İstanbul başta olmak üzere tüm kentlerimizde kapsamlı Afet Yönetim Planları hazırlanmalı ve gecikmeksizin uygulama olanakları yaratılmalıdır.

7 – Gelecek 5 yıllık planlamada depreme dayanıklı ve dirençli kentler projesi ilan edilmeli ve uygulanmalıdır.

8 – Tarım alanları, nehir dere yatakları, kıyılar, fay zonları, heyelan, çığ gibi riskli alanlar imara açılmamalı, mevcut olanlar bir planlama doğrultusunda boşaltılmalıdır.

9 – Barınma hakkı anayasal bir haktır ve demokratik sosyal devletin bir görevidir. Kent planlaması, merkezi üst plan ilkeleri altında, yerel yönetimlerin bilimsel, ekolojik dengeyi dikkate alan, katılımcı, sosyo-kültürel, çevresel ve jeolojik kriterlerine göre yapılmalıdır.

10 – Kent ve mekan planlamaları, kent hakkı kavramı çerçevesinde imar kanunları ve bina ve yapı yönetmelikleri yapı denetim sistemi uzmanı kurumlar, üniversiteler, TMMOB ve benzeri STK’lar ile bilimsel gerçekler ışığında yeniden düzenlenmelidir.

11 – Afet ve Kentsel Dönüşüm Bankası kurulmalıdır.

12 – AFAD kesinlikle özerk bir kimliğe kavuşmalı, liyakat temelinde atamalar yapılmalıdır. AFAD’ın teşkilat yapısı yerel ve bölgesel düzeyde yeniden düzenlenmeli, illerde AFAD Danışma Kurulları oluşturulmalı, ilgili STK’lar ve yerel yönetimler bu kurullarda yer almalıdır.

13 – Afet anlarında halka yardım anlayışını kaybeden ve iktidarın arpalığına dönüşmüş olan Kızılay bu çarpık anlayıştan ivedilikle arındırılmalı ve yeniden yapılandırılmalıdır.

HDP olarak bir arada yaşamın sadece politik hedeflerle gerçekleşmeyeceğine ve doğal yaşamı, ekolojik dengeyi gözetmesi gerektiğine; kent yaşamının ve kültürünün sağlıklı bir biçimde gerçekleşmesi için her bireyin karar alma süreçlerine aktif katılımının zorunluluğuna inanıyoruz.

Son yaşanan depremlerde görüldüğü gibi, Türkiye halklarının muazzam bir dayanışmayla yaraları sarmaya çalışması geleceğe dair umutlarımızı yeşertmiş, açığa çıkan haklı öfke ise halkların iktidara yönelik demokratik değişim isteğini netleştirmiştir.  Artık bir canımızı bile depremlerde yitirmek istemiyoruz, siyasi ve idari sorumluluğu olanların da hukuk önünde hesap vermesi gerektiğini bir kez daha önemle belirtiyoruz.

SORU: Deprem bölgesi HDP seçmenin yoğun olduğu bir bölge. Büyük göç yaşandı. Bu durum oy kullanmaya yansır mı?

Deprem illerine dönük çalışmalar yürütülüyor. Göç edenlerin nereye yerleştiğine dair çalışmalarımız ile orayı terk etmeyen vatandaşlarımız için çalışmalarımız ivedilikle yürütülüyor. İnsanlarımız nerede oy kullanmak istiyorsa onları taşıyarak oy kullanmalarını sağlayacağız.

“En demokrat adayın hangisi olduğunu insanlarımız, halkımız biliyor”

Soru: Yeşil Sol Parti ile katılacağınızı açıkladınız. Dün yaptığınız açıklamada Kılıçdaroğlu’na destek olarak algılandı. 14 Mayıs’ta Kılıçdaroğlu’nu mu destekleyeceksiniz?

Dün çok kapsamlı bir değerlendirmeyle görüşümüzü açıkladı. Cumhurbaşkanı adayımızı çıkaracağımızı deprem öncesinde belirtmiştik. Ancak yaşanan depremden sonra tutumumuzda bir değişiklik yaptık. Depremin yönetilemediğini, depremin yaşandığı yerlerde hükümetin yetersizliğini gördüğümüz için tutumumuzu bir kez daha en azından mevcut koşullar altında gözden geçirdik. AKP-MHP hükümetinin ülkeyi yönetemediği bir gerçeklikle karşı karşıyayız. Dolayısıyla bu ülkede daha demokratik, daha özgürlükçü, bütün mağduriyetlere karşılık verecek bir anlayışın yerleşmesi için deprem sonrasında bu tutumumuzu gözden geçirdiğimizi ifade ettik.

Bir isim açıklamadık ancak biz Türkiye’de bir değişim ve dönüşümden yanayız. Biz demokrasinin kazanmasını istiyoruz. Biz Türkiye’de özgürlüklerin ve adaletin, hukukun kazanmasını istiyoruz. Dolayısıyla cumhurbaşkanı adayları içerisinde buna en uygun olan ismi destekleyeceğimizi de önümüzdeki günlerde muhtemelen isim bazında da ifade ederek kararımızı daha net bir şekilde kamuoyuyla paylaşacağız. En demokrat adayın hangisi olduğunu insanlarımız, halkımız biliyor.

Paylaşın

Emek ve Özgürlük İttifakı’nda “Kılıçdaroğlu” İsmi Ne Zaman Dile Getirilecek?

Halkların Demokratik Partisi (HDP), Sosyalist Meclisler Federasyonu (SMF), Emekçi Hareket Partisi (EHP), Emek Partisi (EMEP), Türkiye İşçi Partisi (TİP) ve Toplumsal Özgürlük Partisi’nden (TÖP) oluşan Emek ve Özgürlük İttifakı cumhurbaşkanlığı seçimlerine dair aday kararını açıkladı.

HDP’nin öncülüğünde bir araya gelen Emek ve Özgürlük İttifakı, ocak ayında aldığı cumhurbaşkanı adayı çıkarma kararından vazgeçtiğini duyurdu.

İttifak deklarasyonunu okuyan HDP Eş Genel Başkanı Pervin Buldan, “Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde aday çıkarmayacağımızı deklere ediyoruz, bu kararı paylaşıyoruz” ifadelerini kullandı. Deklarasyon metninde Millet İttifakı’nın cumhurbaşkanı adayı ve CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu dahil herhangi bir isim ifade edilmedi, ancak açıklamada Kılıçdaroğlu “tarif” edildi.

20 Mart görüşmesi ilk adım

Deklarasyonda yer verilen “Türkiye’nin en temel ihtiyacı halkın egemenliğine dayanan gerçek ve güçlü bir demokrasidir”, “Kürt sorununda demokratik ve barışçı bir çözüm için Meclis’in asli bir irade olarak görüldüğü, tüm muhatapların şeffaf bir diyalog ekseninde özgür bir tartışma yürütebildiği, yurttaşların eşit, özgür ve barış içinde bir geleceği kuracağı günler bütün vicdan sahibi insanlarımızın özlem ve talebidir” gibi ifadelerin Kılıçdaroğlu’nun 20 Mart’ta HDP ile görüşmesinde dile getirdiği görüşlerle benzerlikler taşıdığı şeklinde yorumlandı.

DW Türkçe’den Kıvanç El’in haberine göre Kılıçdaroğlu’nun HDP ile görüşmesinde verdiği mesajların ittifak paydaşları tarafından desteklendiği, ayrıca TİP ve EMEP gibi partilerin de Kılıçdaroğlu’nun ziyaretini beklediği kaydediliyor.

Kılıçdaroğlu ismi ne zaman dile getirilecek?

İttifak açıklamasında Kılıçdaroğlu’nun ismi açıkça ifade edilmese de “demokrasi” mesajıyla genel bir tarif yapıldı. İttifak temsilcileri de toplantı sonrası yaptıkları değerlendirmelerde “Kılıçdaroğlu’nu demokrasiyi geliştirebilecek bir güç olarak görüyoruz. Ancak bu açıklamadan ‘Kılıçdaroğlu’na destek verildi’ gibi bir anlam çıkmamalıdır. Süreçte bu isimlendirme ittifak partilerince yapılacaktır. Çok fazla seçenek olduğunu da zaten düşünmüyoruz” ifadelerini kullandı.

Alınan bilgilere göre Kılıçdaroğlu’nun adı daha çok sahada ve mitinglerde dillendirilecek. Kılıçdaroğlu’nun “demokratikleşme”, “Kürt sorunu” başlıklarında verdiği mesajlar yakın takipte olacak. HDP, 2019 yılındaki İstanbul Büyükşehir Belediyesi için yapılan seçimlerinde de aday çıkarmayarak fiilen Ekrem İmamoğlu’nu desteklemişti. Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde de benzeri bir yol izlenecek.

“İsim vermenin anlamı yok”

Toplantıyı izleyen Kürt siyasetinin önemli isimlerinden Ahmet Türk de gazetecilerin “Kılıçdaroğlu’na destek verecek misiniz?” sorusuna, “Biz demokrasiye destek veriyoruz. Demokratik bir Türkiye mücadelesi veriyoruz. Adres göstermenin bir manası yok zaten seçenekler ortadadır. Demokratik bir seçenek desteklenecektir. Bizim için Türkiye’nin geleceği, demokratik siyasetin güçlü hale gelmesi, halk iradesinin tanınması, iradeye saygı gösterilmesi gerekmekte. Bu ülkede kayyumlar atanıyor, Kürt siyasetçiler kıskaca alınıyor. Bu hukuksuzluğa haksızlığa karşı demokratik bir gelecek mücadeledir. Bir isim vermenin anlamı da yok” ifadelerini kullandı.

Ahmet Türk, Kılıçdaroğlu’nun HDP görüşmesindeki açıklamalarını da “Doğru bir yaklaşımdır, bunu destekleriz” sözleri ile değerlendirdi.

“Siyasi stratejimiz net”

HDP Eş Genel Başkanı Mithat Sancar da toplantı sonrası yaptığı açıklamada “Siyasi stratejimiz net; biz bu iktidarı göndereceğiz, bu düzeni değiştireceğiz. Bu bizim Türkiye halklarına karşı tarihi sorumluluğumuz ve demokratik görevimizdir. Hep birlikte başaracağız, hep birlikte kazanacağız” dedi.

TİP Genel Başkanı Erkan Baş ise “Bu açıklama bir irade beyanıdır. Bütün muhaliflere sorumluluk çağrısıdır. Gün hiçbirimizin kendisini, partisini, ittifakını düşünme günü değil” diye konuştu. EMEP Genel Başkanı Ercüment Akdeniz de “İttifakımız değerli bir çalışma yaptı. Adayın belirlenmesi sürecinde adayımızın çekilmesi üzerine milyonlarla görüşerek bu irade ortaklaştı. Deklarasyonda milyonların iradesi var. Bizim için esas olan şey başkanlık yetkileri ve bu Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sisteminin lağvedilmesidir” dedi.

Paylaşın

HDP’li Mithat Sancar: Kararımız Açık Tutumumuz Net İktidarı Göndereceğiz

Partisinin Danışma Kurulu toplantısının açılışında konuşan HDP Eş Genel Başkanı Sancar, “Kararımız açık tutumumuz nettir. Bu iktidarı göndereceğiz bu düzeni değiştireceğiz. Geleceğin de yeni başlangıç ve yaşamı da kurma konusunda güvence olma rolümüzü sonuna kadar yerine getirmek için her türlü çalışmayı sonuna kadar sürdüreceğiz” dedi ve ekledi:

Haber Merkezi / “Çağrımız açıktır. Bütün demokrasi güçlerini iktidarın her türlü kötücül oyununa bütün yalanlarına toplumu kaosa sürükleme planlarına karşı birleşme zorundadır.”

Sancar, konuşmasının devamında, “Demokrasi güçlerinin birliği en geniş mücadele ortaklığı en güçlü irade birliği bu seçimleri de başarıyla atlatmamızı sağlayacaktır. Biz diyoruz ki birlikte başaracağız hep birlikte kazanacağız. Bundan başka çaremiz yoktur. Buna gücümüz yeter. Buna imkanlarımız var bu konuda toplumun büyük çoğunluğunun da desteği var. Yolumuz açık olsun iyi bir toplantı olmasını diliyorum.” ifadelerini kullandı:

Halkların Demokratik Partisi (HDP) Eş Genel Başkanı Mithat Sancar, partisinin Danışma Kurulu toplantısının açılışında konuştu. Sancar, şunları söyledi:

“Tarih yazma değil tarih yapma mücadelelerinin çok kızıştığı, zamanın hızlandığı bir günde bir araya gelmiş bulunuyoruz. Bu toplantı bizler için çok değerli. Çünkü bundan sonraki yol haritamızı belirlemek için yapacağımız istişareler bizim açımızdan çok değerli olacaktır.

Önemli kararları çeşitli istişarelerle dün açıkladık. Depremden sonra aldığımız bir karar vardı. Cumhurbaşkanlığı seçiminde aday çıkarma politikamızı yeniden gözden geçireceğimizi ilan etmiştik. Ondan önce aday çıkarma çalışmalarımız son aşamaya gelmişti ama depremde sadece yerin altı yarılmadı aynı zamanda yerin üstündeki düzen de bütün ağırlığı ile halkın üzerine çöktü.

Bu düzenin tüm çürümüşlüğü, yozlaşmışlığı ve zalimliği halka çok ağır kayıplar yaşattı. Can kayıplarımız çok büyük, sayıyı bile bilmiyoruz. 50 bin civarında olduğu resmi rakamlarla söyleniyor ama bundan çok daha fazla olduğunu o yıkımı gören herkes biliyor. Acımız büyük, üzüntümüz derin. Kaybettiğimiz bütün insanlarımıza bir kez daha rahmet diliyoruz. Kalanlara başsağlığı, yaralılara da acil şifa dileklerimizi sunuyoruz.

Depremin yıkımı aynı zamanda bu düzenin değiştirilmesi sorumluluğunun da ne kadar ağır ve ciddi olduğunu bizlere gösterdi. Yaptığımız tartışmalar, kurullarımızda yürüttüğümüz görüşmeler ve çeşitli çevrelerle gerçekleştirdiğimiz istişareler sonucunda ittifak güçlerimizle birlikte cumhurbaşkanlığı seçiminde aday çıkarmama kararına vardık.

Bu kararımızı dün Ankara’da basın toplantısı ile kamuoyuna duyurduk. Bundan sonra bizler parlamento seçimleri için mücadelemizi ve yolumuzu daha da ayrıntılandırarak, daha da güçlendirerek yürüyeceğiz. Bu yol haritamızı bugün sizlerle görüşmeler netleştirecektir.

Tarih hızlandı, sorumluluklar çok ağırlaştı, ciddileşti. Bizler bu tarihi dönemeçte demokratik sorumluluk bilinciyle hareket etme konusunda kararlı olduğumuzu hep söyledik. Bu sorumluluğunun sonuçlarının da ne kadar önemli olduğunun bilincindeyiz. Yine dün bir gelişme daha yaşandı. AYM sözlü savunma tarihinin ertelenmesine ilişkin talebimizi reddetti. 24 aydır devam eden bir davada AYM bir ay daha bekleyemeyeceğine karar vermiş oldu. Bu kararın ne anlama geldiğini gayet iyi biliyoruz. Seçimlere gidilirken Demokles’in kılıcı olarak tepemizde sallandırılması kararının devamı olarak değerlendiriyoruz.

Bu karar verildikten sonra artık top AYM’de, daha doğrusu iktidarda. Yani bundan sonra davanın kaderi iktidarın insafına terk edilmiş durumda. Bizler de bu ülkenin geleceğini, demokratik dönüşüm umudunu iktidarın insafına terk etme hakkına sahip olmadığımızın bilincindeyiz. Olmamamız gerektiği konusunda da geniş kesimlerin bir fikir birliği var.

“Seçimlere Yeşil Sol Parti çatısı altında girme kararı aldık”

Geniş kesimlerin bir fikir birliği var. Bu nedenle seçimlerde HDP olarak girmenin ciddi riskler taşıdığı sonucuna vardık ve seçimlere Yeşil Sol Parti çatısı altında girme kararını verdik. Seçimler bizim açımızdan sadece bu dönemi sona erdirmek için değil gelecek dönemi kurmak için de tarihi bir öneme sahiptir. Karşımızda organize bir kötülük düzeni vardır. Bu kötülük düzeni her türlü zorbalığı kendine hak sayıyor.

Bu konuda sınır tanımıyor. Yalan aygıtlarıyla sürekli kamuoyunu yanıltma ve nifaklar sokarak demokrasi güçlerini ayrıştırma operasyonu yapıyor. Bizler bunun farkındayız. Bu kötülük düzeni demokrasiyi çökertmiştir, hukuku yok etmiştir, talanı ekonomik düzen haline getirmiştir, sömürüyü hayatın her alanında yaygınlaştırmıştır. Biz bu kötülük düzenine son verme kararlığındayız. Bunu yapabilecek gücümüz olduğunun da farkındayız.

Toplumun büyük çoğunluğunun da bu kötülük düzeninin bitmesi yönünde güçlü bir isteğe ve iradeye sahip olduğunu düşünüyoruz. İnancımız bu konuda gerçekten çeşitli verilere dayanıyor. Sadece verilere de dayanmıyor. Günlük hayatta karşılaştığımız bütün gerçekler toplumdaki asıl güçlü talebin, büyük çoğunluğun arzusunun demokratik dönüşüm ve değişim olduğunu bizlere gösteriyor.

Bizler demokrasi güçlerinin ortak mücadelesi sorumluluğuyla hareket ediyoruz. Evet, bu dönüşümü gerçekleştirmek için de sorumlulukla hareket etmek ve bütün demokrasi güçlerini bir araya getirmek önemli bir ihtiyaç olarak kendini gösteriyor. Bütün demokrasi güçlerini aynı çizgide buluşturmanın bu süreçte ne kadar önemli olduğunu uzun uzun anlatmaya gerek yok.

Seçime giderken de seçimden sonra yeni bir yaşama ve yeni düzene giden yolu inşa ederken de öyledir. Bizler HDP, Yeşil Sol Parti ve Emek ve Özgürlük İttifakı olarak bu sorumlulukla hareket edeceğiz. Demokratik dönüşümün, özgür geleceğin ve büyük barışın inşasının güvencesi olarak üzerimize düşen bütün görevleri yerine getirmeye kararlıyız. Değişimin adresi ve güvencesi bizleriz.

“Birlikte başaracağız, hep birlikte kazanacağız”

Cumhurbaşkanlığı seçiminin sonuçları hiç şüphesiz önemlidir. Bu iktidar mutlaka gitmelidir, bu iktidarı gönderecek güç bu toplumun çoğunluğunda vardır. Ama yeni başlangıcı demokrasi, adalet, özgürlük ve barış üzerine inşa etme sorumluluğu da bizlerdedir. Bizler bu görevi hem bugüne hem de geleceğe karşı tarihi bir sorumluluk olarak görüyor ve değerlendiriyoruz.

Sizlerle birlikte bugün yapacağımız tartışmalar bize bu yolda çok önemli katkılar sağlayacaktır. Kararımız açık, tutumumuz nettir. Bu iktidarı göndereceğiz, bu düzeni değiştireceğiz. Yeni başlangıç ve yaşamı da kurma konusunda güvence olma rolümüzü sonuna kadar yerine getirmek için her türlü çalışmayı sonuna kadar sürdüreceğiz.

Çağrımız açıktır: Bütün demokrasi güçleri iktidarın her türlü kötücül oyununa, yalanına ve toplumu kaosa sürükleme planına karşı birleşmek zorundadır. En geniş mücadele ortaklığı, en güçlü irade birliği bu seçimleri de başarıyla atlatmamızı sağlayacaktır. Biz diyoruz ki; birlikte başaracağız, hep birlikte kazanacağız. Bundan başka çaremiz yoktur. Buna gücümüz yeter, buna imkanlarımız var. Bu konuda toplumun büyük çoğunluğunun da desteği var. “

Paylaşın

Demirtaş’tan “Meclis’teki Yeni 100’ümüz Yeşil Sol Parti” Paylaşımı

HDP’nin seçimlere Yeşil Sol Parti çatısı altında gireceğini duyurmasının ardından, eski HDP Eş Genel Başkanı Demirtaş, ‘hedef100vekil’ etiketiyle yaptığı paylaşımda “Meclis’teki yeni 100’ümüz Yeşil Sol Parti” ifadelerini kullandı.

Haber Merkezi / Halkların Demokratik Partisi’nin (HDP) seçimlere Yeşil Sol Parti çatısı altında gireceğini duyurmasının ardından, HDP Eş Genel Başkanı Mithat Sancar, “Biz 100’ün üstünde milletvekili çıkarmayı hedef koyduk” açıklamasında bulundu.

Edirne Cezaevi’nde tutuklu bulunan eski HDP Eş Genel Başkanı Selahattin Demirtaş, sosyal medya hesabından yaptığı paylaşım ile Mithat Sancar’ın açıklamasına destek verdi. Demirtaş’ın paylaşımı şöyle:

“Arkadaşlar, Yeşil Sol Parti bizden 100 istiyor, ne diyorsunuz? 100 verecek miyiz? 🙂 Meclis’teki yeni 100’ümüz Yeşil Sol Parti, #hedef100vekil.”

“Seçmenimiz mecburiyetin farkında, Yeşil Sol Partiyi sahipleneceklerdir”

Demirtaş, Yeşil ve Sol Parti’den seçime girilmesine ilişkin olarak, “Anayasa Mahkemesi’nin ne yapacağını öngörmek mümkün değil çünkü hukuka göre hareket etmiyorlar. Siyasi sürece, seçimlere açık müdahale anlamına gelebilecek kararlar alıyorlar.

Anayasa Mahkemesi açısından gerçekten hazin bir durumdur, trajedidir. Anayasa’yı korumakla görevli en üst yargı organı, Anayasa’nın çiğnenmesine alet oluyor, bunu kabul etmek mümkün değil.

Elbette Yeşil Sol Parti’yle seçime girileceği için belli zorluklar olacaktır fakat bunlar kısa sürede aşılır. Seçmenimiz mecburiyetin farkında. Durumu kavrıyorlar ve Yeşil Sol Partiyi sahipleneceklerdir. Tek bir oyumuzun ziyan olacağını düşünmüyorum” değerlendirmesinde bulunmuştu.

HDP’nin Yeşil Sol Parti’yle seçimlere girecek iddiaları sonrası Demirtaş, “Merhaba arkadaşlar, nasılsınız? Bu görselin renkli çıktısını alıp evde buzdolabı kapısına, oda kapılarına yapıştırın lütfen. Ne olduğunu bilmeyen kalmasın, lazım olacak 🙂 Haydi arkadaşlar, elden ele…” paylaşımında bulunmuştu.

Paylaşın

Demirtaş’tan Dikkat Çeken Açıklama: Kürtler Erdoğan Sayfasını Kapattı

Eski HDP Eş Genel Başkanı Demirtaş, seçimlere ilişkin yaptığı değerlendirmede, “Erdoğan’ın ne şapkası var ne de Kürt seçmen için şapkadan çıkaracağı bir sürpriz. Şurada seçime 50 gün kaldı artık, son 7-8 yıldır Erdoğan’ın Kürtlere yaşattığını unutturacak ne yapılabilir ki?” dedi ve ekledi:

“Mesela biz seçilmişler, 7 yıla yakındır Erdoğan’ın talimatıyla bir hücrede suçsuz yere tutuluyoruz, halk kendi iradesine her yerde yapılan bu hakareti ve tüm saldırıları önümüzdeki 50 günde unutacak mı? Mümkün mü bu? AKP ve Erdoğan Kürtler açısından kesin olarak kapanmış kara bir sayfadır.”

Edirne F Tipi Cezaevi’nde tutuklu bulunan eski Halkların Demokratik Partisi (HDP) Eş Genel Başkanı Selahattin Demirtaş, Halktv.com.tr yazarı Şirin Payzın’in sorularını yanıtladı. Demirtaş sorulara yanıtları şöyle:

1- Emek ve Özgürlük İttifakı bugün yaptığı açıklamada doğrudan “Sayın Kılıçdaroğlu’nu destekliyoruz” demedi. Neler söylemek istersiniz?

Emek Özgürlük İttifakı aday çıkarmama kararıyla bir adım atmış oldu ama Cumhurbaşkanı adaylarından kimi destekleyeceğini açıklamadı. Gelişmelere göre belki böyle bir karar da alırlar ama şimdilik isim belirtmemeyi tercih ettiler, buna saygı duymak lazım. Ben de bu kararı doğru buluyorum.

2- Anayasa Mahkemesi, HDP’nin sözlü savunmasının seçim sonrasına kalması talebini reddetti. HDP’yi kapatmaya kesin kararlı olduklarını mı anlıyoruz sizce bundan?

Anayasa Mahkemesi’nin ne yapacağını öngörmek mümkün değil çünkü hukuka göre hareket etmiyorlar. Siyasi sürece, seçimlere açık müdahale anlamına gelebilecek kararlar alıyorlar. Anayasa Mahkemesi açısından gerçekten hazin bir durumdur, trajedidir. Anayasa’yı korumakla görevli en üst yargı organı, Anayasa’nın çiğnenmesine alet oluyor, bunu kabul etmek mümkün değil. Elbette Yeşil Sol Parti’yle seçime girileceği için belli zorluklar olacaktır fakat bunlar kısa sürede aşılır. Seçmenimiz mecburiyetin farkında. Durumu kavrıyorlar ve Yeşil Sol Partiyi sahipleneceklerdir. Tek bir oyumuzun ziyan olacağını düşünmüyorum.

3- AK Parti’nin HÜDAPAR ile ittifakının, oy oranından çok bölgede HDP tabanını manipüle etmek için yapıldığı yorumlarına katılır mısınız? Erdoğan Kürt oylarını kazanmak için şapkasından başka ne çıkaracak?

HÜDAPAR mevzusu, bizim için değerlendirmeye bile değmez. İsteyen istediği ile ittifak yapar, bizi ilgilendirmez. Tabanımızı da Kürt seçmeni de zerre kadar etkilemez. Halk kimin ne olduğunu acı deneyimleriyle iyi biliyor, gerisi boş ve gereksiz tartışmalardır.

Erdoğan’ın ne şapkası var ne de Kürt seçmen için şapkadan çıkaracağı bir sürpriz. Şurada seçime 50 gün kaldı artık, son 7-8 yıldır Erdoğan’ın Kürtlere yaşattığını unutturacak ne yapılabilir ki? Mesela biz seçilmişler, 7 yıla yakındır Erdoğan’ın talimatıyla bir hücrede suçsuz yere tutuluyoruz, halk kendi iradesine her yerde yapılan bu hakareti ve tüm saldırıları önümüzdeki 50 günde unutacak mı? Mümkün mü bu? AKP ve Erdoğan Kürtler açısından kesin olarak kapanmış kara bir sayfadır.

Paylaşın

HDP’li Mithat Sancar: Seçimlere Yeşil Sol Parti’yle Gireceğiz

HDP’nin kapatılması olasılığı karşısında ne yapacaklarına dair değerlendirmede bulunan Sancar, “Bundan sonra parlamentoda nasıl bir yol izleyeceğimiz sık sık soruluyor. Kapatma davası var. Bu iktidarın bilinçli bir stratejisidir. Dava açıldığı zaman da bu değerlendirmeyi yaptık: Bu dava seçim dönemine sarkıtılır” dedi ve ekledi:

“Binde bir ihtimal bile olsa kapatma riskinin olduğu bir sürece biz kendimiz girmeyiz. Bunu parti meselesi olarak düşünmeyin. Tarihin en kritik seçimine giriyor. Seçim süreci çok mühim. Bu iktidar değiştiğinde demokratik dönüşüm yakalanabilmesi için biz ittifaklarımızla en büyük güvence olduğumuza inanıyoruz. Böyle bir güçten yoksun bırakma hakkımız, şansımız yok.”

HDP Eş Genel Başkanı, açıklamasının devamında, “Yeşil Sol Parti’yle seçime girece[klerini]” söyledi: “Yeşil Sol Parti bizim bileşenlerimizdendir. Hızla örgütlenmesini tamamladı. Yeşil Sol Parti’yi engelleselerdi başka seçenekler çıkaracaktık” ifadelerini kullandı.

Halkların Demokratik Partisi (HDP) Eş Genel Başkanı Mithat Sancar, “Emek ve Özgürlük İttifakı”nın Cumhurbaşkanı seçimlerine aday göstermeyeceğini açıkladığı toplantının ardından konuk olduğu Halk TV’de, gündemde ilişkin soruları yanıtladı.

HDP Eş Genel Başkanı Sancar, HDP’nin kapatılması olasılığı karşısında ne yapacaklarına ilişkin soruyu şöyle yanıtladı: “Bundan sonra parlamentoda nasıl bir yol izleyeceğimiz sık sık soruluyor. Kapatma davası var. Bu iktidarın bilinçli bir stratejisidir. Dava açıldığı zaman da bu değerlendirmeyi yaptık: Bu dava seçim dönemine sarkıtılır.

“Binde bir ihtimal bile olsa kapatma riskinin olduğu bir sürece biz kendimiz girmeyiz. Bunu parti meselesi olarak düşünmeyin. Tarihin en kritik seçimine giriyor. Seçim süreci çok mühim. Bu iktidar değiştiğinde demokratik dönüşüm yakalanabilmesi için biz ittifaklarımızla en büyük güvence olduğumuza inanıyoruz. Böyle bir güçten yoksun bırakma hakkımız, şansımız yok” dedi

HDP Eş Genel Başkanı, “Yeşil Sol Parti’yle seçime girece[klerini]” söyledi: “Yeşil Sol Parti bizim bileşenlerimizdendir. Hızla örgütlenmesini tamamladı. Yeşil Sol Parti’yi engelleselerdi başka seçenekler çıkaracaktık” dedi.

AYM Kararı etkili oldu

HDP seçimlere kendi adıyla girip girmeme kararını vermek üzere Anayasa Mahkemesi (AYM) önündeki sözlü savunmasının genel seçimler sonrasına bırakılması talebine Yüksek Mahkeme’nin vereceği yanıtı bekliyordu.

Anayasa Mahkemesi (AYM), Halkların Demokratik Partisi (HDP) hakkındaki kapatma davasında, sözlü savunma tarihininin 3 ay ertelenmesi talebini bugün oy birliğiyle reddetti.

HDP, Eş Genel Başkanı Sancar’ın ağzından, genel seçim sürecindeki yolculuğunu Yeşil Sol Parti’ye sürdüreceğini kesin olarak açıklamış oldu. Yeşil Sol Parti Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının açıkladığı son listede seçimlere girme yeterliliğini almış partiler arasında ilan edilmişti.

Paylaşın