2021’de Metan Emisyonları Zirve Yaptı

ABD’de bulunan Ulusal Okyanus ve Atmosfer İdaresi (NOAA), insan kaynaklı iklim değişikliğinin karbondioksitten (CO2) sonra 2. en büyük kaynağı olan metan gazında ölçümlerin başladığı son 40 yıldan beri üst üste ikinci yıl en yüksek seviyeye ulaştığını açıkladı.

NOAA’nın bildirdiğine göre, 2021’de, atmosferdeki metan gazı miktarı milyarda 17 birim (ppb) yükseldi. 2020’de ise bu artış 15 ppb olarak kaydedildi. NOAA, karbondioksit miktarının ise şu anda milyonda 415 birim (ppm) olduğunu ve yükselmeye devam ettiğini bildirdi. Bu, karbondioksitin milyonda 2 birimden fazla arttığı arka arkaya 10. yıl oldu.

“Daha fazla çaba gerekiyor”

NOAA’nın Küresel İzleme Laboratuvarı’nda çalışan Xin Lan metan gazındaki artışa ilişkin şu değerlendirmeleri yaptı: Metan gazı, atmosferde binlerce yıl kalan karbondioksitten biraz farklı, bu yüzden azaltmayı yapmak için daha fazla çaba harcamak gerekiyor. Ancak, karbondioksit çok uzun bir ömre sahip olduğu için, atmosfere bir kez salındığında, etkisi uzun sürüyor.

IPCC en yüksek seviye demişti

Birleşmiş Milletler (BM) bünyesindeki Hükümetlerarası İklim Değişikliği Paneli (IPCC) III. Çalışma Grubu’nun AR6 adlı son raporunda, atmosferdeki metan gazı yoğunluğunun, en az 800 bin yıldan beri görülen en yüksek seviyede olduğunu açıklamıştı.

Emisyonları azaltmak için merkez kuruldu

Öte yandan, önde gelen bilim insanlarının, tehlikeli ısınma seviyelerini sınırlamak için kısa ömürlü gazı azaltmayı tavsiye etmeleri üzerine, metan emisyonlarını azaltacak küresel bir merkez kuruldu. Şili’nin eski çevre bakanı ve Pontificia Universidad Católica de Valparaíso’daki İklim Eylem Merkezi direktörü Marcelo Mena, merkezi yönetecek.

340 milyon dolarlık hayırsever fonla kurulan Global Methane Hub, Global Metan Taahhüdünü uygulamak için hibeler ve teknik destek sunacak. İlk 10 milyon dolarlık fon, 2030 hedefine ulaşmak için önümüzdeki üç yıl boyunca planlar oluşturmak adına 30 gelişmiş ve gelişmekte olan ülke ile birlikte çalışacak olan BM İklim ve Temiz Hava Koalisyonu (CCAC) için ayrıldı.

Metan gazı hakkında ne biliyoruz?

Doğalgazın ana bileşenlerinden biri olan metan gazı, petrol ve gaz sondajlarından ve fosil yakıtları taşıyan boru hatlarından sızabiliyor, çöpler ve tarımsal uygulamaların yanı sıra ineklerden de kaynaklanabiliyor. Metan, küresel ısıtmaya da önemli ölçüde katkıda bulunuyor. Atmosferde yalnızca yaklaşık dokuz yıl kalmasına rağmen, 20 yıllık bir süre içinde CO2’nin 84 katı bir ısınma etkisine sahip.

Geçen yıl yayımlanan bir makale, metan emisyonlarını azaltmak için kapsamlı ve hızlı bir çabanın, mevcut ısınma oranını yüzde 30 yavaşlatabileceğini ve yüzyılın sonuna kadar 0,5°C’lik ısınmayı önleyebileceğini buldu.

Uluslararası Enerji Ajansı’na göre, petrol ve gaz endüstrisi mevcut teknolojiyi kullanarak 2030 yılına kadar metan emisyonlarında yüzde 75’lik bir azalma sağlayabilir. Ve pahalı olması da gerekmiyor: IPCC, fosil yakıt operasyonlarından kaynaklanan metan emisyonlarının yüzde 50-80’inin, 1 ton CO2 eşdeğeri başına 50 dolardan daha düşük bir maliyet ile azaltılabileceğini tahmin ediyor.

Neredeyse yüzde 40’tan sorumlu olan diğer büyük metan emisyonu kaynağı ise çiftçilik. Bir inek, otları sindirmesi sonucu günde ortalama 250-500 litre metan üretiyor. IPCC raporu, et tüketimini azaltmak ve bitki bazlı diyetlere geçiş gibi davranış ve yaşam tarzı değişikliklerinin çözümün önemli bir parçası olduğunu söylüyor.

Kasım 2021’de İskoçya’nın Glasgow kentinde gerçekleşen Birleşmiş Milletler İklim Değişikliği Çerçeve Sözleşmesi 26’ncı Taraflar Konferansında (COP26) AB ve ABD, metan salımını 2030 itibariyle azaltmak için küresel bir ortaklık duyurusu yaptı. Bugüne kadar 110 ülke, metan emisyonlarını 2020 ile 2030 arasında yüzde 30 oranında azaltma taahhüdünde bulunan bu ortaklığa imza attı.

Paylaşın

Dünyanın Yüzde 99’u Sağlıksız Hava Soluyor

Dünya Sağlık Örgütü (DSÖ), dünya nüfusunun neredeyse tamamının insan sağlığını tehdit eder nitelikte hava soluduğunu açıkladı. Örgütün 7 Nisan Dünya Sağlık Günü öncesi yayımladığı raporda, 117 ülke ve 6 binin üzerinde şehirde hava kalitesine dair veriler ve bulgular paylaşıldı.

Bianet’te yer alan habere göre; Raporda dünya nüfusunun yüzde 99’unun, DSÖ’nün kaliteli hava standartlarının gerisinde ve insan sağlığını tehdit edici hava şartlarında yaşadığı vurgulandı.

İncelenen ülke ve şehirlerin hepsinde havanın, vücuda zarar verici oranda ince parçacıklı madde ve azot dioksit içerdiği, bu elementlerin en fazla orta ve düşük gelirli ülkelerdeki havada bulunduğu bilgisi paylaşıldı.

Önlenebilir çevre sorunlarının dünyada yılda 13 milyondan fazla kişinin ölümüne yol açtığı verisi paylaşılarak, 7 Nisan Dünya Sağlık Günü öncesinde uluslararası camiaya “insanların ve evrenin sağlığını koruma” çağrısı yapıldı.

Fosil yakıt kullanımının etkisi

Dünya Sağlık Örgütü’nün güncellenen hava kalitesi veri tabanı, havadaki zararlı partikül madde miktarını gösteren PM2,5 ve PM10 ölçümlerini de içeriyor ve veri tabanının 2011’de yayınlanmasından bu yana yaklaşık iki bin şehirde neredeyse 6 kat bir artışa işaret ediyor.

Partikül madde, özellikle PM2.5, akciğerlerin derinliklerine nüfuz edebiliyor ve kan dolaşımına girerek kardiyovasküler, serebrovasküler (felç) ve solunumsal etkilere neden olabiliyor. DSÖ ayrıca söz konusu partikül maddenin diğer organları etkilediğine ve başka hastalıklara da neden olduğuna dair kanıtların da olduğunu kaydediyor.

Rapor bulgularını işaret eden DSÖ fosil yakıt kullanımını kısıtlamanın ve hava kirliliği seviyesini azaltmak için somut adımlar atmanın önemini vurguladı.

“Fosil yakıtlara daha az bağımlı dünya”

Dünya Sağlık Örgütü, hava kalite yönergesini geçen yıl güncelleyerek ülkelerin hava kalitelerinde değerlendirme yapmaları için yönergeleri daha katı hale getirmişti.

Rapor sonuçlarını değerlendiren DSÖ Genel Direktörü Dr. Tedros Adhanom Ghebreyesus, “Mevcut enerji endişeleri, daha temiz, daha sağlıklı enerji sistemlerine geçişi hızlandırmanın önemini vurguluyor” dedi.

Ghebreyesus, iklim değişikliği ve hava kirliliği gibi sorunların fosil yakıtlara çok daha az bağımlı bir dünyaya doğru daha hızlı ilerleme ihtiyacının altını çizdiğini ifade etti.

Ülkelerin gelirlerine göre hava kaliteleri

DSÖ verilerine göre; hava kalitesini izleyen 117 ülke içerisinde, yüksek gelirli ülkelerdeki şehirlerin yüzde 17’sindeki hava kalitesi, DSÖ’nün PM2.5 veya PM 10 için Hava Kalite Yönergesinin altında kaldı.

Öte yandan düşük ve orta gelirli ülkelerde, şehirlerin yüzde 1’inden daha azında hava kalitesi DSÖ tarafından önerilen eşik değerlere uygun bulundu.

74 ülkedeki yaklaşık dört bin şehirde ise zemin seviyesinde azot dioksit verisi toplanıyor. Bu verilere göre; bu yerlerdeki insanların yalnızca yüzde 23’ü, DSÖ’nün Hava Kalite Yönergesinin güncellenen versiyonundaki seviyeleri karşılayan yıllık ortalama azot dioksit konsantrasyonlarını soluyor.

DSÖ’den hükümetlere hava kalitesi önerileri

Hükümetlerin hava kalitesini ve sağlığını iyileştirmek için atabileceği adımlara da değinen DSÖ hükümetlere çağrıda bulunarak şu maddeleri sıraladı:

  • En son DSÖ Hava Kalite Yönergesi’ne göre ulusal hava kalitesi standartlarını kabul edin veya gözden geçirin ve uygulayın
  • Hava kalitesini izleyin ve hava kirliliği kaynaklarını belirleyin
  • Pişirme, ısıtma ve aydınlatma alanlarında kullanılan eve ait temiz enerjinin özel kullanımına geçişi destekleyin
  • Güvenli ve uygun fiyatlı toplu taşıma sistemleri ile yaya ve bisiklet dostu ağlar oluşturun
  • Daha katı araç emisyonları ve verimlilik standartları uygulayın ve araç için zorunlu denetimi ve bakım uygulayın
  • Enerji tasarruflu konut ve elektrik üretimine yatırım yapın
  • Sanayi ve belediye atık yönetimini geliştirin
  • Tarımsal atıkların yakılmasını, orman yangınlarını ve belirli tarımsal ormancılık faaliyetlerini azaltın
  • Sağlık profesyonellerinin müfredatlarına hava kirliliğini dahil edin ve sağlık sektörünün katılımı için araçlar sağlayın.

Hava kirliliği ve dünya

Çapı 2,5 mikrometreden küçük olan (PM2.5) ince parçacıklar akciğerlere derinlemesine nüfuz ederek zamanından erken ölüme sebep oluyor. Ayrıca arabalardan, kamyonlardan ve kömür santrallerinden yayılan nitrojen dioksit ve yeryüzündeki ozon seviyesi de hava kirliliğine bağlı erken ölümlere sebep oluyor.

Birleşmiş Milletler verilerine göre dünya çapında hava kirliğinden dolayı yılda yedi milyon kişi hayatını kaybediyor. Bu rakam sigara ve zayıf beslenme alışkanlıkları nedeniyle hayatını kaybedenlerle aynı düzeyde.

Ayrıca dünya nüfusunun yüzde 91’i hava kalitesinin DSÖ’nün belirlediği sınırların üzerindeki yerlerde yaşıyor. DSÖ, her yıl dünya genelinde dış ortam hava kirliliği nedeniyle 4,2 milyon ölüm yaşandığını söylüyor. 3,8 milyon ölüm, evlerde kullanılan ve kirli yakıtlarla çalışan ocaklara maruz kalmasından kaynaklanıyor.

Temiz Hava Fonu’nun (CAF) bir analizine göre, hava kirliliğine küresel kalkınma yardımlarının yalnızca yüzde 1’i ayrılıyor. Dünyanın dört bir yanından hükümetler, 2019 ve 2020’de denizaşırı fosil yakıt projesi fonlarına, neden oldukları hava kirliliğini azaltma projelerine kıyasla yüzde 20 daha fazla kaynak sağladı.

Raporda, hava kirliliğinin HIV/AIDS, sıtma ve tüberkülozun toplamından daha fazla insanı öldürdüğü, ancak bu tür sağlık sorunlarının çok daha fazla fon aldığı tespit edildi.

Hava kalitesi projeleri için finansman yoğunluklu olarak orta gelirli Asya ülkelerine yönelikken Afrika ve Latin Amerika ülkeleri, çok sayıda yoğun kirli şehre sahip olmalarına rağmen toplam fonun sadece yüzde 15’ini alıyor.

Örneğin, 2019’da hava kirliliği ile ilgili tahmini 2260 kaybı olan Moğolistan, 2015-2020 yılları arasında 437 milyon dolar alırken, hava kirliliği nedeniyle 70 bin 150 erken ölüm yaşayan Nijerya sadece 250 bin dolar aldı.

Paylaşın

Orta Doğu Ve Kuzey Afrika’da Hava Kirliliği Nedeniyle Her Yıl 270 Bin Kişi Ölüyor

Dünya Bankası, Orta Doğu ve Kuzey Afrika’da hava kirliliği nedeniyle her yıl 270 bin kişinin hayatını kaybettiğini açıkladı. Kurumun yayımladığı raporda, bu bölgelerin en büyük kentlerindeki hava kirliliğinin Güney Asya’dan sonra en yüksek orana sahip olduğu belirtildi.

Hava kirliliğinde güvenli kabul edilen seviyenin 10 kat aşıldığı belirtilen raporda, bu durumun bölgede yüzde 2’lik bir ekonomik kayba yol açtığı ifade edildi.

Raporda, bölge ülkelerine daha katı emisyon standartları uygulama, atık yönetimini iyileştirme ve temiz ulaşım seçenekleri oluşturma çağrısı yapıldı.

“Sağlık ve refahı azaltıyor”

Dünya Bankası’nın Orta Doğu-Kuzey Afrika bölge temsilcisi Ferid Belhaj, rapora ilişkin şu değerlendirmeyi yaptı:

“Kirli gökyüzü ve denizler, bu bölgedeki milyonlarca insanın sağlığını, sosyal ve ekonomik refahını azaltıyor. Ülkelerin daha yeşil, sürdürülebilir ekonomik büyüme yolunu tercih etme olanağı var.”

Kurumun “sürdürülebilir kalkınma” yöneticisi Ayat Soliman ise “Bölgede ticaret, turizm ve sanayinin etkili olduğu yerlerde temiz alanların azaldığını” açıkladı.

Aşırı sıcaklık, kuraklık, fosil yakıt tüketimi

Dünya Bankası’na göre, bölgede iklim kriziyle birlikte artan aşırı sıcaklık, kuraklık ve göçün yanı sıra fosil yakıt tüketimi, çatışmalar ve tarım alanındaki yanlış politikalar, hava kirliliğinde temel nedenler arasında yer alıyor.

2019’da Afrika’da 1 milyondan fazla ölüm

Ekim 2021’de Lancet Planetary Health dergisinde yayımlanan bir araştırma, 2019 yılında Afrika’da kömür ve gaz yağının evlerde yol açtığı hava kirliliği nedeniyle 697 bin, dış ortamdaki hava kirliliği nedeniyle de 394 bin kişi hayatını kaybettiğini ortaya koymuştu.

Dünya Sağlık Örgütü’nün (DSÖ) verilerinden yararlanılarak hazırlanan araştırmada dış hava kirliliğine bağlı ölümlerde görülen artışın en tedirgin edici bulgu olduğu ifade edilmiş ve kıtadaki kentleşmeyle bu rakamın katlanarak büyüme riski olduğunun altı çizilmişti.

Raporda hem sanayileşme hem de kentleşmeden ötürü fosil yakıt kullanımının arttığına da dikkat çekilirken, 2100 yılı itibariyle kıta nüfusunun üç kat artarak 1,3 milyardan 4,3 milyara çıkmasının beklendiği de ifade edilmişti.

Dünyanın en büyük petrol ihracatçısı olan Suudi Arabistan, geçen yıl düzenlenen Birleşmiş Milletler (BM) iklim konferansında 2060’a kadar karbon emisyonlarını sona erdirme taahhüdünde bulunmuştu. Birleşik Arap Emirlikleri (BAE) ise 2050 yılına kadar net sıfır emisyona ulaşma hedefini açıklamıştı.

Dünyada hava kirliliği

Çapı 2,5 mikrometreden küçük olan (PM2.5) ince parçacıklar akciğerlere derinlemesine nüfuz ederek zamanından erken ölüme sebep oluyor. Ayrıca arabalardan, kamyonlardan ve kömür santrallerinden yayılan nitrojen dioksit ve yeryüzündeki ozon seviyesi de hava kirliliğine bağlı erken ölümlere sebep oluyor.

Birleşmiş Milletler verilerine göre dünya çapında hava kirliğinden dolayı yılda yedi milyon kişi hayatını kaybediyor. Bu rakam sigara ve zayıf beslenme alışkanlıkları nedeniyle hayatını kaybedenlerle aynı düzeyde.

Ayrıca dünya nüfusunun yüzde 91’i hava kalitesinin DSÖ’nün belirlediği sınırların üzerindeki yerlerde yaşıyor. DSÖ, her yıl dünya genelinde dış ortam hava kirliliği nedeniyle 4,2 milyon ölüm yaşandığını söylüyor. 3,8 milyon ölüm, evlerde kullanılan ve kirli yakıtlarla çalışan ocaklara maruz kalmasından kaynaklanıyor.

Temiz Hava Fonu’nun (CAF) bir analizine göre, hava kirliliğine küresel kalkınma yardımlarının yalnızca yüzde 1’i ayrılıyor. Dünyanın dört bir yanından hükümetler, 2019 ve 2020’de denizaşırı fosil yakıt projesi fonlarına, neden oldukları hava kirliliğini azaltma projelerine kıyasla yüzde 20 daha fazla kaynak sağladı.

Raporda, hava kirliliğinin HIV/AIDS, sıtma ve tüberkülozun toplamından daha fazla insanı öldürdüğü, ancak bu tür sağlık sorunlarının çok daha fazla fon aldığı tespit edildi.

Hava kalitesi projeleri için finansman yoğunluklu olarak orta gelirli Asya ülkelerine yönelikken Afrika ve Latin Amerika ülkeleri, çok sayıda yoğun kirli şehre sahip olmalarına rağmen toplam fonun sadece yüzde 15’ini alıyor.

Örneğin, 2019’da hava kirliliği ile ilgili tahmini 2260 kaybı olan Moğolistan, 2015-2020 yılları arasında 437 milyon dolar alırken, hava kirliliği nedeniyle 70 bin 150 erken ölüm yaşayan Nijerya sadece 250 bin dolar aldı.

(Kaynak: bianet)

Paylaşın

Hava Kirliliği Genel Sağlığı Nasıl Etkiliyor?

Hava kirliliğinin artması, son zamanlarda önemli bir çevre ve sağlık sorunu haline gelmiş durumda. Havayı kirleten maddeler sadece ciğerlerimize zarar vermekle kalmaz, aynı zamanda vücudumuzun diğer kısımlarına da ciddi şekilde zarar verirler.

Haber Merkezi / Dünya Sağlık Örgütü’ne (WHO) göre, küresel nüfusun yüzde 90’ından fazlası, akciğer sağlığına zarar verebilecek zararlı gazlar ve parçacıklar içeren kirli havada nefes alıp vermeekte.

Havayı soluduğumuzda, solunum yollarımızı tahriş edebilecek ve nefes darlığına, öksürüğe, hırıltılı solunuma, astım ataklarına ve göğüs ağrısına neden olabilecek küçük, zararlı parçacıklara maruz kalırız.

Bu durum zamanla, kalbimizi, beynimizi, cildimizi ve diğer hayati organlarımızı etkileyen başka sağlık sorunlarının gelişmesine neden olabilir.

WHO’ya göre, kalp durması ve kalp krizi gibi kalp rahatsızlıkları dünya genelinde önde gelen ölüm nedenlerinden biridir. Uzmanlar, hava kirliliği ile kalbe kan, oksijen ve besin sağlayan koroner arterlerde oluşan plak arasında doğrudan bir ilişki olduğuna inanıyor.

Havayı kirleten maddeleri soluduğunuzda, partikül madde kan dolaşımında emilir ve daha sonra vücudun çeşitli organlarına gider. Kirli havada nefes aldığınızda, bağışıklık sistemi, havayı kirleten maddelerin bakteri olduğunu düşünür ve sizi kalp krizlerine daha yatkın hale getiren bir tepkiyi tetikler.

Felç, bunama ve bozulmuş bilişsel yetenekler gibi nörolojik durumlar hava kirliliği ile ilişkilendirilmiş durumdadır. Son araştırmalar, kirli havanın aslında beyin fonksiyonlarını etkileyebileceğini öne sürmektedir. Bazı araştırmalar, yüksek düzeyde hava kirliliğinin çocukların bilişsel yeteneklerine zarar verebileceğini, yetişkinlerin bilişsel gerileme riskini artırabileceğini ve hatta muhtemelen depresyona katkıda bulunabileceğini iddia etmektedir.

Havayı kirleten maddelere tekrar ve tekrar maruz kalmak cildinize de zarar verebilir. Hava kirliliğinin, çocuklarda akne, kırışıklık ve egzamaya yol açan oksidatif stresi tetiklediğine inanılıyor.

Hava kirliliği söz konusu olduğunda, gözleriniz de buna karşı savunmasız olabilir. Özellikle gözleriniz ozon (O3) ve nitrojen dioksite (NO2) maruz kaldığında konjonktivitlere de yol açabilir. Kontakt lens kullananlar bu tür komplikasyonlara daha yatkındır.

Hava kirliliğinin şiddetli olduğu bir zamanda, maske takmak ve uygun hijyeni sağlamak son derece önemlidir.

Paylaşın

Hava Kirliliği Zattüre Riskini Artırabilir Mi?

Metropol kentlerde özellikle kış aylarında artan hava kirliliği sağlığı her açıdan kötü etkilemeye devam ediyor. Sadece dışarıdaki hava kirliliği değil, iç mekan hava kirliliği de aynı derecede önemli bir sorundur. Her iki faktör de zatürre gibi tehdit edici durumlar da dahil olmak üzere önceden var olan solunum yolları sorunlarının ağırlaşmasına neden olmaktadır.

Haber Merkezi / Hava kirliliği, sağlıklı bir bireyin dahi astım gibi belirtiler yaşamasına neden olabilecek büyük bir sorun olsa da, zattüre, hava kirliliği tarafından ağırlaşan bir hastalık olabilir. Havada bulunan kirleticiler akciğerlerdeki iltihaplanma seviyesini artırabilir ve zamanında tedavi edilmezse ciddi sonuçlara neden olabilir.

Zattüre nedir?

Zattüre, akciğerlerin birinde veya her ikisinde bulunan hava keselerinin (alveoller) iltihaplandığı ve sıvı ile dolduğu enfeksiyonal bir durumdur. Alveoller, akciğerlerdeki temel işlev birimidir. Hava keselerinde yaygın bir iltihaplanma olduğunda, solunum komplikasyonlarına neden olabilir ve bir kişinin nefes almasını veya temel solunum fonksiyonlarını gerçekleştirmesi dahi çok zorlaşabilir. Zattüre, solunum komplikasyonları olan kişiler, küçük çocuklar veya yaşlılar (65 yaş üstü) için hayati tehlike oluşturabilir.

Zattürenin genellikle virüsler, bakteriler veya mantarlardan kaynaklandığı söylense de, bir kişinin havadaki patojenlerle kirlenmiş bir yüzeyle temas etmesi durumunda da ortaya çıkabilir ve son derece bulaşıcı hale gelebilir.

Zattüre, şüphesiz, hava kirliliği seviyeleri alevlendiğinde büyük bir sorun haline gelebilecek riskli bir solunum yolu enfeksiyonudur. Bilim insanları, hava kirliliğinin, ister içeride ister dışarıda olsun, zattüre ve diğer ciddi solunum problemleri riskini iki katına çıkardığını ve ayrıca ölüm riskini artırdığını söylemektedirler.

Zatürre, hastaneye yatış ve ölüm oranları aşağıdaki gruplar için daha yüksek olma eğilimindedir:

  • 5 yaşından küçük çocuklar
  • 65 yaşından büyükler
  • Hamile kadın
  • Ciddi solunum yolu komplikasyonlarından muzdarip olanlar

Belirtileri;

Enfeksiyon evresine bağlı olarak, zatürre genellikle hafif başlayabilir, kalıcı semptomlar gösterebilir. Solunum güçlükleri, göğüs tıkanıklığı, boğaz tahrişi dışında, aşağıdaki belirtiler dikkate alınmalıdır:

  • Ateş, titreme
  • Balgam eşliğinde öksürük
  • Nefes darlığı ve zorluklar
  • Nefes almak veya öksürmekle kötüleşen göğüs ağrısı
  • Mide bulantısı ve kusma
  • Tükenmişlik
  • Hızlı nefes alma veya hırıltı (çoğunlukla küçük çocuklarda)

Dikkat edilmesi gerekenler;

İster daha önce solunum hastalıklarıyla hiç karşılaşmamış biri olun, ister akciğer veya solunum bozuklukları öyküsü olan biri olun, kirli hava nefes almanızı zorlaştırmaz, aynı zamanda sağlığın bozulmasına neden olur. Bu nedenle, hava kirliliğinin sağlık üzerindeki tüm etkilerini azaltmak için önlemlerin eksiksiz olarak alınması önemlidir:

  • Dışarı çıkarken mutlaka maske (üç katlı bez maske veya N95) kullandığınızdan emin olun
  • İç mekan havalandırmasına dikkat edin
  • Grip zatürrenin bir numaralı nedeni olduğundan, riskleri minimumda tutmak için grip aşısı yaptırın
  • Aktif veya pasif sigaradan uzak durun
  • Bağışıklığınızı artırın
Paylaşın