Midas Antik Kenti (Yazılıkaya)

Eskişehir, gezilecek yerler ve tarihiyle dikkat çekiyor… Millatan Önce (M.Ö) Porsuk Nehri kıyılarında Frigyalılar tarafından kurulan Eskişehir, Türkiye’nin en önemli yol kavşaklarından birisidir. 

Kuruluş döneminden itibaren Anadolu’daki ünlü merkezlerden biri olan Eskişehir, Türkiye’de görülmesi gereken yerleri arasında ilk sıralardadır. Çok yönlü bir kent olan Eskişehir, Türkiye’nin en çok tekrar ziyaret edilen şehridir.

Eskişehir’in gezilecek yerleri bitmez. Gezilecek yerler arasında Midas Antik Kenti’de (Yazılıkaya) önemli bir yer tutar.

Midas Antik Kenti

Eskişehir’in Çiftelere ilçesine 39 km uzaklıkta bulunan Midas, binlerce yıl önce kayalık bir platform üzerine kurulmuştur. 1315 metre yükseklikte, dikdörtgen şeklindeki, Frigya yaylası üzerinde bulunmaktadır. Roma devrindeki yazarlar, bu bölgenin havasının sağlıklı ve toprağının bereketli olduğundan söz etmişlerdir. Bardakçı Suyu da bu bölgeden geçmektedir.

Midas Anıtı, Frigya sanatının tipik bir örneğidir. Bu anıt, bir mezar anıtı olmayıp, Frigya’da pek çok kaya anıtı örneğinde görüldüğü gibi, bir Kybele (Ana Tanrıça) heykeli koymak üzere yapılmıştır. Anıtın üzerinde Frig yazıları olduğundan “YAZILIKAYA”, yazılarda ise “MİDAS” adı geçtiğinden “MİDAS AMİTİ” denmiştir.

Midas Anıtı’nın M. Ö. 550 yıllarında yapıldığı sanılmaktadır. Kaya üzerinde, bir tapınağın cephesi biçiminde işlenmiştir. Cephesi doğuya bakmaktadır. Anıtın en ilginç yönü, üzerinde henüz çözülememiş olan ve ilk kez 1839 yılında Ch. Texiker tarafından yayınlanan, üç yazıtın bulunmasıdır.

Birinci Yazıt: Alınlığın üzerindeki kaya çıkıntısı üzerinde bulunan 11 m uzunluğunda ve 45 cm büyüklüğündeki harflerin yazılı olduğu bir yazıttır. Frig dili ile ilintili “ATEŞ” ve “MİDAİ” sözcükleri belirgin olarak okunmaktadır. Ateş, Frigliler’in bir tanrısıdır. Midai, efsanelere göre Kral Midas’ın annesi ve ürünlerin koruyucusudur. Aynı zamanda, demirin keşfi de bu tanrıçayla ilgilidir. Bu yüzden, bu anıt ile demir endüstrisi kökeni arasında bir bağlantı vardır.

İkinci Yazıt: Midas Anıtı’nın iki ucunda dikdörtgen şeklindeki bir girintinin, dip duvar ve yan duvarı üzerinde, 45 cm’lik harflerle işlenmiş bir yazıttır. Üçüncü Yazıt: Kuzey taraftaki dikdörtgen dikmenin üzerinde, yukarıdan aşağı 25 cm büyüklüğündeki harflerle yazılmıştır. Yazıtın başındaki “BABA” sözcüğü belirgin olarak okunmaktadır.

Eskişehir Kısa Tarihi

Üzerinde asırlarca kanlı ve çok önemli savaşların cereyan ettiği Eskişehir’in bilinen tarihi Hititlere dayanır. Hititler zamanında bu bölgeye “Masa” denirdi. Hititlerden sonra Frigyalalılar bölgeye hakim oldular. Başkentleri Gordion (Polatlı civarı) bu bölgeye yakın olduğundan, krallığın önemli bir bölgesiydi.

Eskişehir’in eski ismi “Dorylaion” olup, Frigyalılar zamanında Eretrialı Doryleos tarafından kurulmuştur. Frigyalılardan sonra Lidyalılar bölgeye hakim olmuşlardır. M.Ö. 6. asırda Persler, Lidya Devletini yıkarak topraklarını istila etiler.

M.Ö. 4. asırda Makedonya Kralı İskender Persleri yenerek Anadolu’yu işgal etti. Makedonya İmparatorluğu İskender’in ölümü üzerine komutanları arasında taksim edildi. Porsuk Çayının kuzeyinde Bitinya ve güneyinde Galatya krallıkları kuruldu. M.Ö. 1. asırda Roma İmparatorluğu bu bölgeyi ilhak etti.

M.S. 395 Roma İmparatorluğu ikiye bölününce, bütün Anadolu gibi bu bölge de Doğu Roma (Bizans) payına düştü. Bizans imparatorlarından bazıları Eskişehir’de oturdular. Bizans’ın kuvvetli bir askeri üssü haline geldi.

Sasaniler, İstanbul ve Üsküdar önlerine giderken buradan geçtiler. 708 senesinde Emevi kumandanı Abbas İbnü’l-Velid Eskişehir’i fethetti. Abbasiler devrinde ise Hasan ibni Kahtaba 778’de Eskişehir önlerine kadar geldi. Araplar Dorylaion’a “Duruliye” dediler.

1071 Malazgirt Zaferinden az sonra Anadolu Fatihi ve Anadolu’da Türkiye devletinin kurucusu Selçuklu Kutalmışoğlu Birinci Süleyman Şah’ın başkumandanlığı altındaki Türk orduları Eskişehir’i fethettiler. Birinci Haçlı Seferinin en büyük ve en kanlı meydan muharebesi Eskişehir ovasındaki Porsuk civarında cereyan etmiştir.

“Dorylaion” (Eskişehir) (Porsuk) Meydan Muharebesi olarak tarihe geçen bu savaşta, Kılıç Arslan emrindeki Türk ordusu, Haçlı ordusunu hezimete uğrattı. Selçuklu, Osmanlı ve Türkiye Cumhuriyetinin varoluşunun kökleri Alparslan’ın Malazgirt ve Kılıç Arslan’ın, Sultan Mes’ud’un Eskişehir zaferlerine dayanır.

1175’te Bizans İmparatoru Manuel Kommenos Eskişehir’i işgal etti. Ertesi sene Birinci Mes’ud’un oğlu İkinci Kılıç Arslan, Bizans imparatorunu Miryakefalon (Karamukbeli) Meydan Muharebesinde yenerek Eskişehir’i geri aldı.

On üçüncü asır başlarında Eskişehir Bizans sınırında bir “uç” olarak bulunuyordu. Ertuğrul Gazi ve oğlu Osman Gazi uç beyi idiler. 1289’da Eskişehir-Bilecik- Kütahya vilayetlerinin kesiştiği bölge, Osmanoğullarının elindeydi. Orhan Gazi, Eskişehir’in bütün topraklarını Osmanlı Devletine kattı. Osmanlılar, şehrin kendisine Eskişehir derken, civarındaki topraklara “Sultanönü” dediler.

Sultanönü; merkezi Kütahya’da olan (1451’den önce Ankara) Anadolu Beylerbeyliği eyaletinin 14 sancağından biriydi. On dokuzuncu asır başlarında geriledi ve kasaba haline geldi. Yirminci asır başlarında ise Hüdavendigar (Bursa) eyaletinin Kütahya sancağına bağlı 5 kazadan birinin merkeziydi.

On dokuzuncu asrın sonlarında Eskişehir’den demiryolu geçince, yeniden gelişmeye başladı. 1894’te Eskişehir’de 17 cami, 3 medrese, 4 tekke, 25 han, 700 dükkan ve 2 kervansaray vardı. Rum, Ermeni gibi gayri müslim halk sayısı sadece 2000 idi. 20 Temmuz 1921 ile 2 Eylül 1922 arasında 1 sene 1 ay 13 gün Yunan işgalinde kaldı. Yunanlılar Eskişehir’den kaçarken en az yarısını yıktılar, yaktılar ve harabe halinde terk ettiler.

Cumhuriyet devrinde sancaklara (mutasarrıflıklara) “vilayet-il” denilince, Eskişehir il olmuştur. Cumhuriyet devrinde en hızlı gelişen şehir Eskişehir’dir denilebilir. Demiryolu ve karayolu kavşağı olması, sanayi tesisleri, uçak ve demiryolu fabrikası ve Anadolu’nun en büyük askeri hava meydanına sahib olması, Eskişehir’in gelişmesinde mühim rol oynamıştır.

Paylaşın

Eskişehir’in Tarihi “Camileri”

Tarihi dönemler içinde Anadolu’daki ünlü merkezlerden biri olan Eskişehir, Türkiye’de görülmesi gereken yerleri arasında ilk sıralardadır. Çok yönlü bir kent olan Eskişehir, Türkiye’nin en çok tekrar ziyaret edilen şehridir.

Eskişehir’in gezilecek yerleri bitmez. Gezilecek yerler arasında tarihi camilerde önemli bir yer tutar. Eskişehir’in tarihi camilerini şöyle sıralayabiliriz:

Alaeddin Camii

Eskişehir, Odunpazarı İlçesi sınırları içerisinde yer alan Alaeddin Camii, Anadolu Selçuklu Devleti döneminde 1267 yılında III. Gıyaseddin Keyhüsrev zamanında yapılmıştır. 1267 yılından sonra cami üzerinde değişikler yapılmış, restorasyonlarla Selçuklu mimari özelliklerini yitirmiştir.

Kendi adı ile anılan parkın içerisinde bulunan cami şehrin en eski camilerindendir. Alaeddin Camii çevresinde Alaeddin Parkı adıyla anılan yeşil bir alan bulunuyor.

Akoğlan Camii

Eskişehir Odunpazarı İlçesi Çifteler Caddesinde bulunan Akoğlan Camii tarihi bir cami olup 1890’da ibadete açılmıştır. Eskişehir 2013 Türk Dünyası Kültür Başkenti Ajansı “Kalıcı Eserler Projesi” kapsamında restore edilerek, tekrar ibadete açılmıştır.

Balaban Camii

Eskişehir’in Sivrihisar ilçesinde yer alan Sofya Fatihi Balaban Paşa tarafından yaptırılmıştır. Dört ahşap direkli ve ahşap örtülü caminin minaresi, güzel tuğla işçiliği ile ilgi görür. Cami önündeki çeşmenin de Balaban Paşa tarafından yaptırıldığı kabul ediliyor.

Büğdüz Köyü Camii

Eskişehir’in Alpu ilçesine bağlı Büğdüz köyü meydanında yapılmış olan cami bahçe içerisinde yer almaktadır. Kârgir olarak inşa edilmiş caminin duvarları içte ve dışta sıvalı ve boyalıdır.

Yaklaşık 155 cm olan beden duvarlarının üzerinde iki kademe hâlinde yükselen, üzeri kiremitle örtülü onikigen kasnak yer almaktadır. Kuzey ve güney cepheleri yola, doğu ve batı cepheleri bahçeye bakan caminin avlusuna batıdan ve güney cephesinin batı tarafından olmak üzere iki farklı kapı ile girilebilmektedir.

Kitabesi bulunmayan caminin inşa tarihi bilinmemektedir. Köy halkının ifadesine göre 1235 yılında inşa edilmiştir.

Çalçı Köyü Camii (Kuş Evli Camii)

Mihalıççık’ta, ilçenin 13 km kuzeyinde bulunan Çalçı köyündedir. Caminin Osmanlı dönemine ait ve adının Babüsaade Ağası “Mehmet Ağa Camii” olduğu belirtilir. Cami kare planlı, tek mekânlı, kubbeli ve kubbe kasnağı çokgenlidir. Önünde üç kemerli, üç kubbeli son cemaat yeri bulunur.

Minaresi tek olup çok kenarlıdır. Plan tipi ve diğer mimari özelliklerine göre cami, 16-17. yüzyıl Osmanlı camilerine benzemektedir. Son cemaat yerinin doğusundaki en dış sütunu, ibadet mekânının kuzeybatı köşesine birleştiren kemer üzerinde yer alan kuş evi bir geç devir özelliğidir.

Halk arasında kuş evinin; caminin maketi olduğu söylenmektedir. Caminin kıble tarafında ise güzel bir çeşme bulunur. Sivri kemerli aynasında 1850 tarihli bir yazıt ve altta iki adet niş bulunur. Kemer üstünde ve yanlarında rozet süsleri vardır. Çeşme tek oluklu olup hâlen buz gibi soğuk suyu gürül gürül akmaktadır.

Hamamkarahisar Camii

Eskişehir’in Sivrihisar İlçesi Hamamkarahisar Köyü’nde Emir Seyfettin Kızıl tarafından 1259’da yaptırılır. Emir Seyfettin Kızıl’ın Türkmen Bayındır Boyu Beyi olduğu, İzzeddin Keykavus’un danıştığı üç büyük emirden biri olduğu belirtilir. Hamamkarahisar Camii, ana mekân ve son cemaat yeri olarak bölümlerin biçimlenmesi ve bütünleşmesi açısından Osmanlı mimarisine geçiş aşamasında kimliğini günümüze taşıyabilen özgün bir örnektir.

Hoşkadem Camii

15. yüzyıla tarihlenen bu camii, Hacı Hoşkadem tarafından yaptırılmıştır. Yapı, tek mekânlı kare planlı, kubbe örtülüdür. Pencere alınlıklarında Osmanlı tuğla işçiliği örneklerini görebilirsiniz.

Hüsrev Paşa Camii

IV. Murat’ın vezirlerinden Hüsrev Paşa tarafından 1631-1638 yılları arasında inşa edilen Menzil Külliyesi’nin en önemli yapısı olan cami, günümüzde sağlam ve kullanıma açıktır. Olasılıkla Bizans dönemine ait bir kilisenin üzerine inşa edilen cami, ters “T” (Zaviyeli) plan tipindedir. Dört yönde yarım kubbelerle desteklenen ortada büyük bir kubbe ile örtülüdür. 16 ve 17 yüzyılın mimari özelliklerini taşır.

Kurşunlu Camii

Sivrihisarlı Şeyh Baba Yusuf’un İstanbul’daki II. Bayezid Medresesi’nin açılışını yaptığı, Bayezid Camii’nde ilk cuma namazında açılış dersi verdiği belirtilir. İlçe merkezindeki cami Şeyh Baba Yusuf tarafından yaptırılmıştır. Kitabesine göre inşa tarihi 1492’dir. Bina plan olarak tek kubbelidir. Üç kubbeli bir son cemaat yeri ve sağında caminin zarif bir minaresi ve önünde çeşmesi vardır.

Son cemaat cephesi ve minare kesme taştan, diğer kısımları kesme taş-üç sıra tuğladan inşa edilmiştir. Son cemaat yeri ince iki yan duvarı uzantısıyla ve kare şeklinde iki yığma ayaktan meydana gelmiş ve üç kubbelidir. Caminin en çarpıcı özelliklerinden biri duvarlarıdır.

Duvar kalınlıkları son cemaat duvarında 1.32 m, diğer duvarlarda 1.48 m olarak ölçülmüştür. Bu cami 1343’te Hacı Osman oğlu Hoca İbrahim’in yaptırmış olduğu mescidin yerine inşa edilmiştir. Caminin yanındaki türbede Şeyh Baba Yusuf’un babası Halil Hoca ve oğlu Veli Hamdi Baba’nın kabri bulunmaktadır.

Sultan Alaaddin Camii

Eskişehir İnönü Bucağında bulunan ve Alaaddin Cami adıyla anılan takriben 14. yy. yapısı kargir, kare planlı, tek kubbeli moloz taş duvarlı, tuğla minareli caminin son cemaat yeri bulunmamaktadır. Beden duvarı yüzlerinde; minare kapısı ile batı cephede üst pencere tuğla kemerleri, kirpi saçakları ve kubbe tamburu düzeni yapıldığı tarihin mimari hususiyetini muhafaza etmektedir. Kitabesi yoktur.

Ulu Camii

Anadolu’nun En Büyük Ahşap Direkli Camilerinden Ulu Cami; 1274 yılında Mevlana Celaleddin Rumi’nin müritlerinden ve II. Gıyaseddin Keyhüsrev’in naiplerinden Emineddin Mikail tarafından yaptırılmıştır. Fatih Sultan Mehmet dönemi kadılarından, İstanbul’un ilk Kadısı Hızır Bey bu camiyi l440 yılında onarmıştır. 1485 m2 ’lik bir alana kuruludur. Çatısını 67 adet ahşap direk taşımaktadır.

Bu direklerden altısı motiflerle bezenmiştir. Direklerin üst bölümleri rozet, palmet, geometrik ve bitkisel motiflerle bezenmiştir. Direkler üzerinde Bizans dönemine ait başlıklar da kullanılmıştır. Minberi bir sanat şaheseridir. El işçiliği Horasanlı İbni Mehmet tarafından geçme yöntemiyle yapılmıştır.

Cami içerisinde ceviz ağacından oyma tekniği ile yapılmış dolap kapakları da bulunmaktadır. Duvarlar kesme ve moloz taşlarla örülmüştür. Caminin sağ ve sol kanadı üzerinde kitabeler bulunmaktadır. Dört giriş kapısı bulunan caminin minaresinin 1409 yılında Osman oğlu Hacı Habib tarafından yaptırıldığı kitabesinde yazılıdır. Camide, Sivrihisar kilim dokumacılığının güzel örnekleri görülebilir.

Reşadiye Camii

1916’da Sultan Reşad tarafından yaptırılan Reşadiye Camii yıkılmış ve 1969-1978 tarihleri arasında yeniden yaptırılmıştır. Güzel mimarisiyle dikkat çekiyor. Yapının Mimarı Cevat Ülger’dir. Reşadiye Cami arkasında Eskişehir Valiliği ve eski Adliye binası yer almaktadır. Caminin hemen karşısında Taşbaşı Çarşısı, diğer tarafında İl Halk Kütüphanesi bulunur.

Yazılıkaya Köyü Camii

Eskişehir’in Han ilçesi Yazılıkaya Köyü’nde yer alan caminin kapısı üzerinde yer alan mermer levhada, latin harflerle, 1303 yılında yapıldığı yazılan caminin kitabesi yoktur. Caminin kuzeybatısında bahçe içinde yapıdan tamamen bağımsız, küçük boyutlu minaresi 1969 yılında yapılmıştır.

Abbas Halim Paşa Köyü Camii

Tek mekanlı caminin, duvarları moloz taş örgülüdür. Duvar taşlar arasında ahşap hatıllarla desteklenmiş ve çamur harç kullanılmış, üzeri çimento katkılı harçla sıvanmıştır. Ahşap kırma çatılı caminin çatısı Marsilya tipi kiremitle kaplıdır. Cami üst pencereleri yuvarlak kemerli, alt pencereleri ise dikdörtgen formludur.

PVC malzemeden yapılmış çift kanatlı giriş kapısından asıl ibadet mekanına girilir. Girişin hemen üzerinde ahşap kadınlar mahfeli vardır. Mahfelin korkulukları ahşaptır. Oldukça sade ve basit olan mihrap, beyaz boyalı olup üzerinde perde tasviri bulunmaktadır. Minberi ise ahşap malzeme ile yapılmış ve boyalıdır. Ahşap tavan ortadaki iki ahşap direk üzerine oturmaktadır. Bu direkler üzerine oturan kalın ahşap kiriş üzerine çakılmış düz tavan tahtası, yapının tavanını oluşturmaktadır.

Caminin hangi tarihte ve kimin tarafından yapıldığı bilinmemektedir. Köylüler tarafından yapıldığı rivayet olunmaktadır. Minaresi betonarme olarak sonradan yapılmıştır.

Paylaşın

Demirtaş: HDP’liler Ve Kürtler Her Zaman Barışa Hazır Olacak

Halen Edirne F Tipiş Cezaevi’nde tutuklu bulunan HDP’nin eski eş genel başkanı Selahattin Demirtaş, Amerikan Washington Post gazetesinde yayınlanan yazısında 31 Mart yerel seçiminin sonuçlarını değerlendirdi.

Selahattin Demirtaş, yazısında, seçim sonuçlarını Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan için “küçük düşürücü bir yenilgi” olarak nitelendirdi.

Erdoğan’ın eleştirileri dikkate almadığını belirten Demirtaş, “Şu anda kibrinden dolayı ağır bir siyasi faturayla karşı karşıya” ifadelerini kullandı.

Selahattin Demirtaş’ın Washington Post’ta yayınlanan yazısı şöyle:

Selahattin Demirtaş, Türkiye Büyük Millet Meclisi eski milletvekili ve Halkların Demokratik Partisi’nin eski eş başkanı. Halen Edirne Yüksek Güvenlik Cezaevinde tutulmaktadır.

31 Mart 2019 tarihinde yapılan yerel seçimler, Erdoğan başta olmak üzere bütün yönetim eliti için önemli mesajlar içeriyor. Seçimleri haklı olarak bir referandum olarak gören Erdoğan, küçük düşürücü bir yenilgiye uğradı. Partisi, ülkesinde siyasi kariyerine başladığı, kendi şehri olan İstanbul dahil olmak üzere, ülkedeki en önemli beş büyükşehir belediyesinde kontrolünü kaybetti.

“Yolsuzluk, adaletsizlik ve tiranlık eleştirilerine kulak tıkadı”

Erdoğan’ın iktidardaki Adalet ve Kalkınma Partisi (AKP) son yıllarda yalnızca demokrasiden değil, aynı zamanda gerçek İslami değerler ve ahlaktan da uzaklaştı. Cumhurbaşkanı, partisiyle ilişkilendirilen yolsuzluk, adaletsizlik ve tiranlık eleştirilerine kulak tıkadı. Şu anda kibrinden dolayı ağır bir siyasi faturayla karşı karşıya.

Ben de dahil olmak üzere, siyasette yer alması gereken binlerce Halkların Demokratik Partisi (HDP) üyesi şu anda siyasi gerekçelerle cezaevinde. Güvenlik güçleri, partimizin cezaevinde olmayan üyelerini taciz etmeye ve engellemeye devam ediyor. Birçoğumuz iktidar yetkilileri tarafından kriminalize edilip “terörist” olarak ilan edildik. Yine de yıllarca eş başkanlık yaptığım partim, bu son seçimlerde gücünü gösterdi.

Karşısına çıkan bütün engellere rağmen, HDP’nin seçim başarısı dikkat çekicidir. Bu başarı, HDP ve birçok Kürt’ün, devletin baskıcı önlemlerine boyun eğmediğini göstermektedir. HDP’liler bir kez daha; özgür, eşit, demokratik ve barışçıl bir Türkiye’de birlikte yaşama kararlılıklarını gösterdiler.

Orta Doğu’daki (ve özellikle Suriye’deki) mevcut gelişmeler, Türkiye’nin hangi yolu izlemesi gerektiğini açıkça göstermektedir: birlik ve toplumsal bütünlük için çaba göstermeliyiz. Bunu ancak barış ve demokrasi ilkeleri etrafında toplanarak başarabiliriz.

Halihazırda devam eden ekonomik krizin ([AA1] özellikle de işsizliğin ve artan enflasyonun) önüne geçmenin yegane yolu, acilen demokratik ve politik reform uygulamaktır. Ancak Erdoğan’ın merkezinde durduğu mevcut siyasi yapının sicili, bunun için gerekli irade, kapasite veya cesarete sahip olmadığını gösteriyor.

“Kürtlerin büyük çoğunluğu diğer halklarla barış içinde yaşamak istiyor”

Erdoğan’ın muhaliflere ve özellikle de Kürt halkına yönelik ayrıştırıcı politikaları, toplumun kutuplaşmasını artırıyor. Kürtlerin büyük çoğunluğu diğer halklarla barış içinde yaşamak istiyor; şiddet ve savaştan usandılar. Evet, Kürtlerin daha fazla demokrasiye ihtiyaç duyduğu, bir dizi politik, toplumsal ve kültürel talepleri olduğu doğrudur. Muhalefetteki bizler bu amaçların yerine getirilmesi için çalışmaya söz verdik. Ancak, bu taleplerin sağlanamamasının ana sorumlusu Cumhurbaşkanı ve iktidar partisidir.

Aralarında milletvekilimiz Leyla Güven’in de olduğu, Türkiye cezaevlerinde ve cezaevleri dışında olan birçok aktivist açlık grevindedir. Açlık grevcilerinin yegane talebi, Abdullah Öcalan’a yönelik mutlak tecride son verilmesidir. Öcalan, yirmi yıldır ağır tecrit koşullarında avukat ve aile ziyaretleri engellenerek İmrali Adasındaki bir hapishanede tutulmaktadır.

Açlık grevcileri, Öcalan’ın Türkiye’deki Kürt sorununun barışçıl ve demokratik çözümünde belirleyici bir rol oynadığını biliyor. Öcalan’ın Türkiye ve Suriye’deki Kürtler arasında önemli bir etkisi olduğu iyi bilinmektedir. Ayrıca, yeniden gündeme gelebilecek olan bir barış görüşmesinde, PKK’nin Öcalan dışında hiç kimseyi dikkate almayacağı da biliniyor.

Öcalan’ın dahil olmadığı hiçbir barış sürecinin sonuçta başarılı olamayacağını ve hatta Erdoğan’ın, birkaç yıl önce PKK lideriyle barışı, bu sebeple değerlendirdiğini söylemek doğru olur. Kürt halkının önemli bir kısmı Öcalan’ı hayati bir muhatap olarak görüyor.

Dahası, seçimlerin sonuçları, sadece partimizin değil tüm Türkiye halklarının barış içinde ve demokratik bir şekilde birlikte yaşamak istediklerini onaylamaktadır. Otoriterliğe ve tek kişilik yönetime karşı çıkıyorlar. Erdoğan’ın bunu anladığını umuyoruz. Bunu yapmazsa, bir sonraki seçimler ona son darbeyi vurabilir.

“HDP’liler ve Kürtler her zaman barışa hazır olacak”

Partimizin tüm üyeleri, hapishanede olanlar da dahil olmak üzere, demokratik ve barışçıl direnişe olan inancımızı yitirmeden çalışmaya devam edecektir. Türkiye için aydınlık ve demokratik bir geleceğe inanıyoruz. Bu seçimlerin yol gösterdiğine inanıyoruz. Hükümet otoriter seyrini sürdürürse daha derin siyasi ve ekonomik krizlerin yaşanacağından endişe ediyorum.

Uluslararası toplumu, Türkiye’yi demokrasi ve barış yolunu seçmeye teşvik etmeye çağırıyoruz. Biz Türkiye halkları olarak, birçok farklılığımıza rağmen sorunlarımızı tartışarak çözebileceğimizi gösterebilmeliyiz. Anadolu ve Mezopotamya tarihi bize çoğulculuk içinde birçok birlik örneği göstermektedir.

HDP’liler ve Kürtler her zaman barışa hazır olacak. Başarılı olacağımıza inanıyorum. Toplumumuzun tüm kesimlerini bir araya getirerek, güçlü bir demokrasiye ve ekonomiye sahip bir ülke yaratacağız. 31 Mart seçimleri bize yolu gösterdi.

Paylaşın

Gazeteci Gürsel: Bahçeli’nin Örtülü Hedefi Erdoğan’dır

Milliyetçi Hareket Partisi (MHP) Genel Başkanı Devlet Bahçeli, Antalya’da MHP’li il başkanlarıyla bir araya geldi ve basın toplantısı düzenledi.

MHP Lideri Bahçeli, konuşması sırasında Türkiye’nin kurucu Cumhurbaşkanı Mustafa Kemal Atatürk’ün doğum yılı olan 1881’e atıf yaparak 31 Mart yerel seçimlerini değerlendirdi ve “Oy oranımız yüzde 18.81’dir. 18.81, 1881’dir. O da Atatürk’ün doğumudur” dedi.

Gazeteci Kadri Gürsel, “Bahçeli’nin 18,81 varsayımından Atatürk’ün doğum yılına uzanan numerolojinin örtülü hedefi Erdoğan’dır” dedi.

Gürsel’in twitter üzerinden konuya ilişkin yaptığı paylaşım şöyle:

“Bahçeli, AKP’ye ‘yüzde 33’e düştünüz’ demiş oluyor. Hesap basit, Cumhur’un yüzde 52’sinden Bahçeli’nin yüzde 18,81’ini çıkarınca 33,19 kalıyor. Bahçeli’nin 18,81 varsayımından Atatürk’ün doğum yılına uzanan numerolojinin örtülü hedefi Erdoğan’dır. Çok ilginç!”

Paylaşın

Galatasaray, Kayserispor’u 3 Golle Geçti!

Galatasaray, Süper Lig’in 29. haftasında evinde ağırladığı Kayserispor’u 3 – 1 mağlup ederek puanını 59’a yükseltti. Galatasaray’a galibiyeti getiren golleri; 16 ve 42. dakikada Diagne, 45+4. dakikada Nagatomo kaydetti. Kayserispor’un tek golünü ise 15. dakikada Kravets attı.

14. dakikada kontra atağa çıkan Kayserispor’da Chery savunmanın arkasına sarktı. Sağ kanattan ceza sahasına giren Chery, pasını müsait pozisyondaki Kravets’e iletti. Kravets düzgün bir vuruşla Kayserispor’u öne geçiren golü kaydetti.

16. dakikada ceza sahasının dışında topla buluşan Fernando yerden sert bir şut çıkardı. Kalecinin zorlukla çeldiği top müsait pozisyondaki Diagne’nin önünde kaldı. Düzgün bir dokunuşla topu ağlara gönderen Diagne, karşılaşmaya 1-1’lik dengeyi getirdi.

42. dakikada Diagne, kalecinin sağına doğru yaptığı düzgün vuruşla Galatasaray’ı 2-1 öne geçirdi. 45+4. dakikada Nagatomo’nun golüyle Galatasaray, farkı ikiye çıkardı.

Stat: Ali Sami Yen Spor Kompleksi Türk Telekom Stadyumu

Hakemler: Arda Kardeşler, Cevdet Kömürcüoğlu, Hakan Yemişken, Tugay Kaan Numanoğlu

Var Hakemleri: Serkan Tokat, Bahattin Şimşek

Galatasaray: Muslera, Nagatomo, Marcao, Donk, Mariano, Fernando, Belhanda (Selçuk 75’), Ndiaye, Emre Akbaba (Yunus 62’), Feghouli (Emre Taşdemir 86’), Diagne.

İM Kayserispor: Lung, Lopes, Kana Biyik, Levent, Kucher, Sapunaru, Hasan Hüseyin, Deniz (Hakan 90+2’), Chery (Bilal 83’), Kravets, Umut Bulut (Varela 49’)

Goller: Kravets (15’), Diagne (16’, 42’ P), Nagatomo (45+4’)

Sarı Kartlar: Umut Bulut (8’), Emre Akbaba (19’), Tiago Lopes (30’), Kravets (59’), Ndiaye (76’), Feghouli (85’), Kucher (90+1’)

Kırmızı Kart: Tiago Lopes (37’)

“Bu maç bizim toparlanma maçımızdı”

Galatasaray Teknik Direktörü Fatih Terim, 3-1’lik Kayserispor maçı sonrasında karşılaşmaya ilişkin yaptığı açıklamada “Burada ben memnun eden tek şey; takımımın vazgeçmemesiydi. Bu maç bizim toparlanma maçımızdı. Kupaya hazırlanacağız. Arkasından Konyaspor deplasmanı var. Kayserispor’u da tebrik ederim” dedi.

“VAR hakemi diye bir şey var”

Kayserispor teknik direktörü Hikmet Karaman, 3-1 mağlup oldukları Galatasaray maçına ilişkin yaptığı değerlendirmede, kaçırdıkları golleri atmaları gerektiğini belirtirken hakem Arda Kardeşleri de eleştirdi ve “VAR hakemi diye bir şey var! Emre Akbaba ve Artem Kravets pozisyonları ortada” dedi.

Paylaşın

Fenerbahçe, Beşiktaş’ı Rahat Geçti!

Fenerbahçe Kadın Basketbol Takımı, Kadınlar Basketbol Süper Ligi Play-off çeyrek final serisi ikinci maçında Beşiktaş’ı 67-81 mağlup etti. Fenerbahçe, seri de 2-0 yaptı ve yarı finale yükseldi.

Fenerbahçe, yarı final serisinde ise Hatay Büyükşehir Belediyespor’u 2-0’la geçen Galatasaray’la karşılaşacak.

Karşılıklı basketlerle başlayan mücadelede dış atışlarla sayılar bulan ev sahibi Beşiktaş’a boyalı alanda etkili olan Vaughn ile orta mesafe atışlarla sayı üreten Verameyenka ile yanıt veren Fenerbahçe, ilk 5 dakikalık bölümü 10-12 önde geçti. Televizyon molasının 12-12 eşitlikle geçildiği bu periyot, 18-21  Fenerbahçe’nin üstünlüğüyle tamamlandı.

Fenerbahçe, Kia Vaughn ve Birsel’in pota altından buldukları sayılarla ikinci çeyreğe başlarken; farkı da beş sayıya çıkardı (20-25). Kelsey Plum ve Verameyenka ile sayılar üreten Fenerbahçe, Beşiktaş’a öne geçme şansı tanımayınca soyunma odasına 32-36 önde giren taraf oldu.

Beşiktaş’ın Kelsey Mitchelle ve Akhator’un sayılarıyla başladığı üçüncü çeyrekte, Fenerbahçe, rakibine Ayşe Cora ve Kia Vaughn ile cevap verdi (42-49). Hücumda ritmi yakalayan Fenerbahçe, farkı da çift hanelere çıkararak siyah beyazlı ekibe molayı aldırdı (42-54). Mola dönüşünde de Ayşe ve Verameyenka ile sayılar üreten Fenerbahçe, son dakikalarda da farkın kapanmasına izin vermedi ve çeyreği 47-62 önde bitirdi.

Son çeyreğe Tuğçe Canıtez’in üç sayılık isabetiyle başlayan Fenerbahçe, Kia Vaughn’un sayılarıyla skoru 61-77’ye getirdi. Son bölüme kadar oyunda üstünlüğünü hissettiren Fenerbahçe, Beşiktaş’ı 67-81 mağlup ederek seriyi 2-0 kazandı ve yarı finale yükseldi.

Paylaşın

Fenerbahçe Beko, Zalgiris Kaunas’a Boyun Eğdi

Fenerbahçe Beko, Turkish Airlines EuroLeague Play-off turu ikinci maçında Litvanya temsilcisi Zalgiris Kaunas’a 80-82 mağlup oldu ve seride durum 1-1’e geldi.

Play-off serisinin üçüncü maçı 23 Nisan Salı günü, dördüncü maçı ise 25 Nisan Perşembe günü Kaunas’ta oynanacak.

Karşılaşmaya çok iyi başlangıç yapan Fenerbahçe Beko, ilk 2 dakikayı 8-2 önde geçti. Boyalı alandan bulduğu sayılarla farkı eritmeye çalışan Litvanya ekibi Zalgiris Kaunas, oyunu boyalı alan dışından kurmaya başlayınca dış atışlarla skoru 15-16 yaptı. Başa baş geçen son bölümün ardından ilk periyot 21-20 tamamlandı.

Karşılıklı sayılarla başlayan ikinci periyotta konuk ekip Zalgiris Kaunas, hücum ribauntlarını alarak bulduğu sayılarla skoru 26-30 yapınca koç Obradovic’ten mola geldi. Fenerbahçe Beko, mola dönüşü farkı eritemedi ve soyunma odasına 39-46’lık skorla gidildi.

İkinci yarıya istediği başlangıcı yapamayan Fenerbahçe Beko, televizyon molasını 46-61 geride geçti ve üçüncü periyot 58-73 tamamlandı.

Dördüncü periyotta hücumda ve savunmada vites yükselten Fenerbahçe Beko, Kalinic ve Sloukas’ın sayılarıyla farkı 11 sayıya indirdi: 62-73. Karşılıklı basketlerle süren oyunda Melli’nin smacıyla da fark 9 sayıya indi ve televizyon molasına 68-77’lik skorla gidildi.

Moladan Guduric’in üçlüğüyle dönen Fenerbahçe Beko, Ulanovic’in basketinin ardından molaya gitti: 71-79. Fenerbahçe Beko moladan Datome ve Vesely’nin basketleriyle dönünce bu kez konuk ekipten mola geldi: 74-79.

Son bölümü büyük çekişmeye sahne olan mücadele 39 saniye kala 80-80’de eşitlendi ve Litvanya temsilcisi Zalgiris Kaunas’ın basketiyle 80-82 tamamlandı.

Paylaşın

TÜSİAD’dan ‘Yerel Seçim’ Sonrası İlk Açıklama

Türk Sanayicileri ve İş İnsanları Derneği (TÜSİAD), 31 Mart’ta gerçekleştirilen ‘Yerel Seçim’ sonrası sürece ilişkin değerlendirmelere ilişkin yazılı bir açıklama yaptı.

Son dönemde ekonomide bazı olumlu verilerin gözlemlendiğini ancak talep koşullarının hâlâ zayıf seyrettiği belirtilen açıklamada, “Seçim gündeminin ardından reform gündemimize hızla dönmeliyiz” ifadelerine yer verildi.

“İşsizlikteki artış endişe vericidir. Yüksek enflasyon ve yüksek dış borç ekonomide kırılganlıkların devam ettiğini gösteriyor” denilen TÜSİAD açıklaması şu şekilde:

“İstanbul’da uzayan seçim sürecinin bitmesinden memnuniyet duyuyor, İstanbul Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu’nu tebrik ediyoruz. 31 Mart seçimlerinde seçilen tüm belediye başkanlarımıza başarılar diliyoruz.

Seçim sürecinin ardından artık reform gündemimize hızla dönme fırsatımız var. Son dönemde bazı olumlu veriler gözlenmekle beraber talep koşulları halen zayıf seyrediyor. İşsizlikteki artış endişe vericidir. Yüksek enflasyon ve yüksek dış borç ekonomide kırılganlıkların devam ettiğini gösteriyor.

Bu çerçevede, ekonomimizdeki sorunların gerçekçi bir anlayışla tespiti ve bunlara yönelik kalıcı çözümler aciliyetini korumaktadır. Açıklanan tüm plan ve programların bütünlük içerisinde ayrıntılarıyla ve öncelikleriyle kamuoyuyla paylaşılarak zaman kaybetmeksizin uygulamaya geçirilmesi çok faydalı olacaktır.

Eşzamanlı olarak başta hukuk devleti ve özgürlükler olmak üzere, dijital dönüşümden eğitime çok önemli yapısal reform önceliklerimiz bulunuyor.

Uluslararası ilişkilerimizde de ekonomik dengelerimizi sarsabilecek tehditlere karşı gereken tedbirlerin alınmasını ve sorunların diplomasi yoluyla aşılmasını temenni ediyoruz. Ayrıca Avrupa Birliği üyelik sürecimiz çerçevesinde mevcut gümrük birliğinin güncellenmesi de ülkemizin küresel rekabet gücü açısından çok etkili olacaktır.”

Paylaşın

Mimari Şaheser “Öşvank Kilisesi”

Gürcü Bağrat’lı Hanedanlığı zamanında 3. Adernese’nin oğlu Magistras Bağrat tarafından 963-973 yılları arasında yapılan Öşvank Kilisesi, Erzurum’un Uzundere ilçesi Çamlıyamaç köyündedir.

Mimarisi Öşk’lü Grigor’a ait olan kilise Vaftizci Yahya’ya adanmış yapının büyük kubbesi Bizans imparatorları 2. Basileios ve 7. Constantin tarafından 1022-1028 yılları arasında onarılmıştır.

Kilisenin iç bölümlerinde bol miktarda görülen freskolar, 1036 yılında, Jojil Potrikios tarafından yapılmıştır. Kubbe kasnağında on iki pencere bulunmaktadır. Pencerelerin dış yüzleri kabartma silmelerle sınırlandırılmıştır.

Sivri kemerli ve ince uzun olan bu pencereler gotik üslubu yansıtmaktadır. Haç Planlı olan kilisenin dıştan çapraz kanatlı (trancept) olmasına karşın içeride apsislerin oluşturduğu üç dilimli bir bölüm ve onun devamı olan uzun bir kol bulunmaktadır.

Yapının iç bölümlerinde bulunan sütunların kaideleri bitkisel motifler ve dini resimlerle bezenmiştir. Apsisin üstü yıkılmış olan kilisenin ön cephesinde, portakaldaki ilave bölüme ait sütunlardan birisi günümüze kadar gelememiş ve onun yerine bir ağaç kütüğü konulmuştur.

Batı haç kolu; batı, kuzey ve güney cephelerden ek mekânlarla çevrilidir. İki katlı kuzey mekân ilk yapıma aitken, güney ve batıdakiler sonradan eklenmiştir. Kilisenin içerisinde hamam, yatakhane, vaftizhane, rahip evleri, mutfak ve kütüphane gibi bolümler bulunmaktadır.

Erzurum Kısa Tarihi

Doğu Anadolu’nun en büyük kenti olan Erzurum’un MÖ 4900 yıllarında kurulduğu tahmin edilmektedir. Erzurum’u da içine alan bölge tarih boyunca Urartular, Kimmerler, İskitler, Medler, Persler, Parftlar, Romalılar, Sasaniler, Araplar, Selçuklular, Bizanslılar, Sasaniler, Moğollar, İlhanlılar ve Safaviler gibi çok çeşitli kavim ve milletler tarafından idare edilmiştir.

1514 yılında şehir ve çevresini fetheden Osmanlılar, Türkiye Cumhuriyeti’nin kurulduğu 1923 yılına kadar bu topraklarda hüküm sürmüşlerdir.Milli mücadele, milli birlik ve bağımsızlık hareketinin temelinin atıldığı Kongre 23 Temmuz 1919 da Erzurum’da toplamıştır.

Erzurum Coğrafya

Erzurum ili, Türkiye’nin orta ve batı kesimlerine göre, yükseltinin fazla olduğu illerinden biridir. Doğu Karadeniz Dağlarının doğu uzantıları olan Rize Dağları, ili kuzeyden çevreler ve Rize ile sınırını oluşturur.

Karadeniz’e paralel düzenli sıralar durumunda uzanan bu dağlar, geçit vermez ve yüksektir. En yüksek noktaları 3937m. yüksekliğindeki Kaçkar Tepesi ile Verçenik Tepesi’dir. Dumlu Dağından doğuya doğru uzandığında iki yüksek dağ sırasına ulaşılır.

Tortum’a doğru olanı Güvercin Dağıdır; Pasinler Ovası ile Gürcü Boğazı arasını doldurmuş olanı ise Karga Pazarı Dağlarıdır. Erzurum şehrini doğudan çevreleyerek Palandöken Dağlarına ulaşır.Erzurum şiddetli karasal Doğu Anadolu iklimi bölgesinde yer alır. İlin yıllık sıcaklık ortalaması 6.0 derece kadardır.

Erzurum Turizm

Palandöken Kayak MerkeziÜlkenin önemli Kayak Merkezlerinden olan Palandöken Erzurum ili sınırlarındadır.

Erzurum Tarihi Yerler

Erzurum İli’ne 79 km uzaklıktaki Horasan – Pasinler – Erzurum tarihi İpek Yolu üzerindedir. İlk inşa tarihi kesin olarak bilinmeyen Erzurum Kalesi’nin M.S. 5. yy ilk yarısında Bizanslılar tarafından yaptırıldığı tahmin edilmektedir. İç kale mescidine minare olarak yaptırılan Saat Kulesi, Tepsi Minare ve Kule diye de adlandırılmaktadır. Şehre hakim bir tepe üzerinde kurulu bulunan Erzurum Kalesi’nin surlarındaki Saat Kulesi her taraftan çok rahatlıkla görülebilmektedir.

1297-98 yıllarında İlhanlıların Veziri Emir Çoban Salduz tarafından yaptırılmıştır. Aras nehri üzerinde 7 kemer gözlü olarak inşaa ettirilen önemli bir yapıttır. Kanuni Sultan Süleyman’ın Sadrazamı Rüstem Paşa tarafından yaptırılmıştır. Osmanlı mimarisinin özelliklerini taşıyan iki katlı bina halen çarşı olarak kullanılmaktadır. Çarşıda daha ziyade oltu taşı satıcıları faaliyet göstermektedir.

Erzurum Medreseler

13’üncü yüzyılın sonlarında İlhanlılar tarafından yaptırılmıştır. Anadolu Selçuklu Mimari geleneğinde açık avlulu, iki katlı ve iki minareli eğitim kurumu, Anadolu’nun en büyük medresesidir. Hoca Celaleddin Yakut tarafından MS 1310 yılında inşa edilmiştir.

İlhanlı döneminden günümüze kalan nadir eserlerden birisidir. İslam Eserleri Müzesi olarak kullanılmaktadır.

Erzurum Cami ve Kiliseler

İl merkezindeki Lalapaşa Cami, Üç Kümbetler ve Oşvank Kilisesi görülmeye değerdir. Üç kümbetlerden sekiz köşeli plan üzerine oturtulmuş olan Saltuklu Devleti’nin kurucusu Emir Saltuk’a ait olduğu sanılmaktadır. Tamimiyle kesme taştan yapılmış olan kümbetlerin diğer ikisini kimlerin yaptığı bilinmemektedir.

Kümbetlerin genel olarak 13 üncü yüzyıl sonu ve 14 üncü yüzyıl başına ait oldukları kabul edilmektedir. Üç kümbetler Türklere ait diğer kümbetlere nazaran değişik planları, kullanılan malzeme ve süslemeleri açısından ayrı bir yer tutar.

Erzurum Mesire Yerleri

Tortum Gölü’nün son kısmında, Tortum Çayı’nın 48 m yüksekten düşmesiyle meydana gelen çağlayan vadideki bir dağın heyelan sonucu çayın önünü kapatmasıyla oluşmuştur. Erzurum’a 120 km mesafededir. Baharda suyun bol olduğu mevsimde tabii manzarası ve heybetiyle seyrine doyum olmaz. Pasinler Kaplıcası, Kuş Gözlem Alanı, Doğu Karadeniz Dağları Erzurum Ovası…

Erzurum Sportif Etkinlikler

Erzurum’un İspir ilçesi sınırlarından geçen Çoruh Nehri rafting yapmaya en elverişli akarsulardan birisidir. Derin kanyonları ile ilgi çeken Çoruh, her yıl turistlerin akımına uğrar. 1993 yılında Dünya Rafting Şampiyonası Çoruh Nehrinde yapılmıştır. Erzurum’un kuzeyinde yer alan Dumlu Dağları üzerinde yabancı turistler tarafından günü birlik doğa yürüyüşleri yapılmaktadır.

Bu yürüyüşe gidenler üç saatlik bir yürüyüşle Dumlu Baba diye adlandırılan ve Fırat Nehri’nin önemli kollarından biri olan Karasu’nun kaynağı durumundaki soğuk su gözesine varırlar, burada bir süre dinlenen ziyaretçiler dönüş yürüyüşüne Kırkgöze Köyü üzerinden yaparlar buna benzer dağ yürüyüşleri Erzurum’un güneyinde bulunan Palandöken Dağları üzerinde de yapılmaktadır.

Erzurum Mutfağı

Anadolu’nun her yöresinin kendine ait yöresel bir mutfağı vardır. Erzurum’da zengin bir mutfak kültürüne sahiptir. Bunlardan lor dolması, kadayıf dolması, özel yapılmış su böreği, ayran aşı ve cağ kebabı bu mutfağın baş yemekleridir. Erzurum’a yolu düşenlere bu yemekleri, özellikle meşhur Tortum Cağ kebabını tatmaları özellikle tavsiye edilir.

Paylaşın

Erzurum’da Mutlaka Uğrmanız Gereken “Müzeler”

Tarih boyunca İpek yolu üzerinde bulunan Erzurum her zaman göz önünde olmuş, Medler, Urartular, Persler, Bizanslılar, Müslümanlar, Selçuklu Türkleri ve Osmanlı Türkleri bu bölgeyi ellerinde tutmuşlardır.

Bu dönemlerden kalma eserler, Erzurum Arkeoloji Müzesi , Türk-İslam Eserleri ve Etnografya Müzesi (Yakutiye Medresesi) ,  Atatürk Evi Müzesi ve 23 Temmuz Erzurum Kongre Binası Resim Heykel Müzesi ve Galerisi’nde sergilenmektedir.

Erzurum Arkeoloji Müzesi

Yakutiye İlçesi, Muratpaşa Mahallesi  sınırları içerisinde bulunan Erzurum Arkeoloji Müzesi, 1968 yılında ziyarete açılmıştır. Tarihi özelliği olmayan müze binasının yapımında, bölgenin iklimi de  göz önüne alınarak kesme taş kullanılmıştır. Toplam 20.000 kayıtlı eser bulunan müzede, bölgemizde yaşamış kültürlerin gelişimi, üretimi, yaşam tarzı, sanatı, dini inanışları ve gelenekleri gibi bir çok konuda ziyaretçilere bilgi sunan eserler sergilenmektedir. 

Müzede 5 salon bulunmakta olup bunlar; Tabiat tarihi, Kazılar, Roma, Helenistik, Transkafkas Eserler, Urartu Eserleri ve yazıları salonu ile Ermeni Katliamı salonları bulunmaktadır.

Günümüz itibariyle Müze ziyarete kapalıdır. Yakutiye İlçesi, Rabiaana Mahallesi, Üç Kümbetler mevkiinde yeni ve modern Müze hizmet binasının yapımı devam etmekte olup, yapımı tamamlandıktan sonra Erzurum Arkeoloji Müzesi yeni hizmet binasında ziyaretçilerine açılacaktır.

Türk-İslam Eserleri ve Etnografya Müzesi (Yakutiye Medresesi)

Yakutiye Medresesi, 1310 yılında İlhanlı hükümdarı Sultan Olcayto döneminde Gazan Han ve Bolugan Hatun adına, Hoca Yakut Gazani tarafından yaptırılmıştır. Anadolu’da bulunan kapalı avlulu medreselerin en büyüğüdür. Taç kapının yan yüzlerinde, silme kemerle çevrili nişler içinde pars ve kartal motifleri dikkat çekmektedir.

Ajurlu bir küreden çıkan hurma yaprakları, iki Anadolu parsı ve kartal figürlerinden oluşan hayat ağacı Orta Asya Türklerinin önemli simgelerini bir araya getirmektedir. Her odanın girişinde öğrenci ve hocaların sınıf ve derecelerine göre farklılık gösteren işlemeler bulunmaktadır.

Atatürk Evi Müzesi

19. yüzyılın sonlarına doğru Erzurumlu bir zengin tarafından yapılan konak, sonraları Millî Mücadele için Erzurum’a gelen Mustafa Kemal ve kongre heyetine ev sahipliği yapmıştır.

Mustafa Kemal ve beraberindeki heyet, 9 Temmuz 1919’dan 29 Ağustos 1919’a kadar Erzurum Kongresi için yaptıkları çalışmaların önemli bir kısmını burada sürdürmüşlerdir. 1984 yılında Kültür Bakanlığına devredilen konak o tarihten sonra “Atatürk Evi Müzesi” olarak ziyarete açılmıştır.

23 Temmuz Erzurum Kongre Binası Resim Heykel Müzesi ve Galerisi

Erzurum Kongresinin toplandığı ilk bina 1864’de Mıgırdiç Sanasaryan tarafından yaptırılmış ve Sanasaryan Koleji – Ermeni Kız Yatılı Okulu- olarak eğitim vermiştir. Cumhuriyet öncesinde bina satın alınarakdevlete kazandırılmıştır.

Bina 1924 sonlarında esaslı bir yangın geçirmiş ve ahşap kısım tamamen yanmıştır. Yangından sonra onarılan bina, Gazi İlkokulu olarak 1926’da hizmete açılmış, zaman içerisinde Yapı Sanat, Güzel Sanatlar Lisesi, Sosyal Bilimler Lisesi olarak varlığını devam ettirmiştir.

Okulun bir salonu 1960’da Atatürk ve Erzurum Kongresi Müzesi olarak ziyarete açılmış, 2011-2013 yılları arasında TBMM tarafından yapılan yenileme çalışmaları sonrasında Kültür ve Turizm Bakanlığına devredilmiştir.

Günümüzde Kongre Binası, Atatürk Resim Heykel Müzesi ve Galerisi Müdürlüğü olarak hizmet vermekte Kongre Binasında ayrıca küçük ölçekli bir de Sanat ve Edebiyat Kütüphanesi yer almaktadır.

Paylaşın