Gezi Parkı Davası’nda Karar Pazartesine Kaldı

İstinaf mahkemesinin beraat kararlarını bozmasının ardından İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesi’nde yeniden görülen Gezi Parkı davasında bugün karar çıkmadı, duruşma Pazartesi günü saat 10.00’a ertelendi. 

Haber Merkezi / Çağlayan Adliyesi’nde görülen Gezi davasının sekizinci duruşması öncesi Taksim Dayanışması adliye binası önünde basın açıklaması yaptı. Açıklamada, “Bu akıl ve hukuk dışı dava derhal geri çekilmeli, kurgu ithamlarla yargılanmak istenen arkadaşlarımız hakkındaki iddialar düşürülmeli, somut hiçbir delil olmadığı halde siyasi bir tutsak olarak tutukluluğu devam eden Mehmet Osman Kavala derhal serbest bırakılmalıdır” denildi.

Çok sayıda diplomatik temsilci ve uluslararası gözlemcinin takip ettiği duruşmaya Türkiye Barolar Birliği Başkanı Erinç Sağkan, CHP’li milletvekilleri Özgür Özel, Sezgin Tanrıkulu, Aykut Erdoğdu, Ali Şeker, HDP’li milletvekilleri Züleyha Gülüm, Garo Paylan ile TİP’li milletvekili Ahmet Şık’ın yanı sıra çok sayıda kişi katıldı.

İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesi’nde görülen duruşmaya, davanın tek tutuklu sanığı iş insanı Osman Kavala Ses ve Görüntülü Bilişim Sistemi (SEGBİS) aracılığıyla katılırken, Ali Hakan Altınay, Can Atalay, Tayfun Kahraman, Ayşe Mücella Yapıcı’nın arasında bulunduğu tutuksuz sanıklar da hazır bulundu.

Davada duruşma savcısı celse arasında mütalaasını açıklamış, mütalaada, Osman Kavala ve Ayşe Mücella Yapıcı’nın ‘Cebir ve şiddet kullanarak Türkiye Cumhuriyeti Hükümetini ortadan kaldırmaya teşebbüs’ suçundan ağırlaştırılmış müebbet hapisle cezalandırılması talep edilirken, 6 sanığın ise ‘Cebir ve şiddet kullanarak Türkiye Cumhuriyeti Hükümetini ortadan kaldırmaya teşebbüse yardım etme’ suçundan 15’er yıldan 20’şer yıla kadar hapisle cezalandırılması istenmişti.

Savunmalar başladığında ilk sözü alan Ali Hakan Altınay, “Hukuka aykırı delilleri kabul etmiyorum. Dört yıldır deli saçması bir hikayenin içinde debeleniyoruz” diyerek suçlamaları reddetti. Duruşmada, Mücella Yapıcı, Can Atalay ve Tayfun Kahraman ortak savunma yaptı. İlk olarak Yapıcı’nın okuduğu ortak savunmada,”Gezi Direnişi bu ülke tarihinin en demokratik, yaratıcı, eşitlikçi ve en kapsayıcı barışçıl kitlesel hareketi. Ölümcül polis şiddetine karşı her şehirde yankılanan barışçıl ve haklı tepkinin adıdır Gezi. Milyonlarca insanı haftalarca insanı sokağa dökecek tek güç, halkın kendi iradesidir” ifadeleri yer aldı.

Ortak savunmada, Taksim Dayanışması’nın Gezi Parkı eylemleri sürecinden tüm yetkililere yurttaşların talep ve beklentilerini iletmek ve kamu idaresine yükümlülüklerini hatırlatmak üzere diyalog kurmaya çabaladığı belirtilerek, “İstanbul valisinden büyükşehir belediye başkanına, başbakan yardımcısından başbakana ve cumhurbaşkanına kadar tüm yetkililere bu talepler iletilirken demokratik kamuoyu yaratmak amacıyla kararlı, ısrarlı ama her zaman barışçıl etkinliklere çağrı yapıldı” denildi. Hem iddianame hem de mütalaanın akla ve vicdana sığmadığını savunan Yapıcı, Atalay ve Kahraman, “Gezi direnişi fon ile para ile açıklanamaz, Gezi süresince tüm ihtiyaçlar imece usulü karşılandı. Provokatif müdahalelere kolluğu sevk ve idare eden tüm şeflerin Fethullahçı çete mensubu olduğunu daha sonra hep birlikte öğrenmedik mi” diye konuştu.

“İddianame bir senaryo olsa çekilemez bulurdum”

Dava kapsamında yargılanan sinemacı Çiğdem Mater Utku, “Çekmediğim bir filmle dosyaya dahil edildim. Yapılmamış bir filmle hükümeti zor durumda bırakmak mümkün değil. Belgesel çekilmiş olsaydı da düşünceyi açıklama ve yayma kapsamında suç teşkil etmeyecekti. Sinemacı olarak çok fazla senaryo okudum. Bu iddianame beni en çok şaşırtan metinlerden biri oldu. Yapımcı olarak bir senaryo olsa çekilemez bulurdum” dedi ve beraatini talep etti. Mine Özerden ise Gezi Parkı eylemleri için iddianamede dillendirilen fon iddialarına ilişkin, “Gezi’yi fonlamak için aracı olduğum iddiasını hakaret addederim” dedi. Yiğit Ali Ekmekçi ise “Akla ve mantığa aykırı girişimlere son vermenizi talep ediyorum” diye konuştu.

Son olarak duruşmaya SEGBİS aracılığıyla bağlanarak söz alan tutuklu iş insanı Osman Kavala, “Soyut gerekçelerle tutukluluğumun sürdürülmesi sebebiyle artık savunma yapmamaya karar vermiştim. Ancak davada karara gitmek yönünde bir irade olduğunu görüyorum. Alınacak karara etki edeceğini düşünmesem de kamuoyuna saygı gereği açıklamalar yapacağım” dedi.

Kavala, “AİHM kararının ardından davanın hızla karara bağlanmasına karar verildi. Gerekçesiz birleştirilen dosyalar ayrıldı. İkinci iddianamenin kullanım süresi sona erdi. İkinci iddianame benim tutuklanmam için hazırlanmıştı. Gezi protestoları kamuoyunun gözü önünde gerçekleştiğinden o dönem bu protestoların bir darbe girişimi olduğuna yönelik komplo teorisi tutmadı, hükümet de bu komployu benimsemedi. Yoksa Başbakan kendisini devirmek isteyenlerle görüşür müydü? Keza George Soros da 2015’te Türkiye’ye geldiğinde hükümet yetkilileri ile görüşmüştü” diye konuştu.

Kavala savunmasında ayrıca şu ifadelere yer verdi: “Gezi’nin dışarıdan yönetildiğine dair delil gösterilemedi. 80 ile yayılan protestoları yönlendirdiğim iddiası akla uygun değildir, sadece poğaça ve eczaneden alınmış maskelerle gittiğim Gezi’nin maddi ihtiyaçlarını karşıladığım iddiası saçmalıktır.

“Türkiye’yi ziyaretinde vakfın çalışmalarını değerlendirdiği toplantılar dışında Soros ile hiçbir irtibatım yok. Benim dışımda hiçbir vakıf üyesiyle konuşmuş olmaması, Soros’un sanıklar arasında olmaması, bu iddiaları yazanların da iddialara inanmadığını gösteriyor.”

Paylaşın

Osman Kavala’nın Tutukluluğuna Devam Kararı

İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesi tarafından Osman Kavala hakkında bugün dosya üzerinden aylık tutukluluk incelemesi yapıldı. Mahkeme, Kavala’nın hukuki durumunda bir değişiklik olmamasını dikkate alarak tutukluluğunun oy çokluğuyla devamına karar verdi.

Bir üye hakim, Osman Kavala’nın adli kontrol tedbiriyle tahliye edilmesi yönünde görüş bildirerek karara şerh düştü. Osman Kavala’nın sanıkları arasında bulunduğu Gezi davasının bir sonraki duruşması 22 Nisan’da yapılacak.

Osman Kavala’nın tutukluluğu

Osman Kavala’nın tutukluluk hikâyesi, yargının siyasallaşması, siyaset tarafından kullanılmasının, cezalandırılmak istenen kişiye göre suç yaratma teşebbüsünün ve sadece hukuk normlarının değil, mantık kurallarının da hiçe sayılarak delil yerine komplo teorileri kullanma faaliyetinin açık bir örneği.

Kavala, 1 Kasım 2017’de “hükümeti devirmek veya görevini yapmasını engellemeye teşebbüs” (TCK 312) ve “cebir ve şiddet kullanarak anayasal düzeni devirmeye teşebbüs” (TCK 309) suçlamalarıyla tutuklandı.

Gezi protestolarının planlayıcısı, yöneticisi ve finansörü olduğu iddiasıyla hükümeti devirmeye teşebbüs suçuyla yargılandığı dava beraat kararıyla sonuçlandı. Beraat kararından sonra serbest bırakılmadı, daha önce tahliye kararı verilmiş olan ikinci suçlamayla yeniden tutuklandı.

Bu süreç içinde, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi hem hükümeti devirme hem de darbe teşebbüsüyle ilgili suçlamalar için makul şüphe uyandıracak delil olmadığına hükmetti, tutuklanmanın siyasi faktörlerle yetkinin kötüye kullanılması olduğu tespitini yaptı ve Kavala’nın derhal serbest bırakılması yönünde karar aldı. AİHM kararının etrafından dolanarak tutukluluğu devam ettirmek amacıyla üçüncü bir suçlama, casusluk suçlaması (TCK 328), ortaya çıkarıldı.

Kavala hakkında hazırlanan ikinci iddianamede bu suçlama, casusluğun konusu olması gereken gizli bilginin ne olduğunu, kimden ve nasıl temin edildiğini anlatma ihtiyacı hissedilmeden yer aldı. İddianamede, Kavala’nın Gülenci örgütün mahrem sorumlularıyla irtibat halinde olduğu, 15 Temmuz darbe girişimine katıldığı, hatta darbe sonrası kurulacak hükümette yer alacakların koordinasyonu ile uğraştığı şeklinde akıl almaz suçlamalar da bulunuyordu.

İddianamede hem casusluk hem de 15 Temmuz darbe girişimini desteklemek suçlamasına dayanak olarak, Kavala’nın darbe girişiminin arkasındaki dış güçlerin ajanı olmakla suçlanan Henri Barkey ile yoğun irtibat içinde olduğu iddia edilmişti. Bu iddiayla ilgili kullanılan sözde delil, Kavala, Divan ve Hilton otelleri arasındaki çalışma ofisindeyken Barkey’in telefonunun yakın yerlerden sinyal vermiş olmasıydı; aynı baz istasyonundan sinyal çakışması dahi bulunmamıştı. Somut delil bulunmaması ise, ilişkinin çok gizli yürütülmüş olması ile açıklandı.

Osman Kavala, hükümeti devirmek, darbe teşebbüsünde bulunmak ve casusluk gibi çok ağır suçlamalarla yargılandığı davalarla ilgili olarak farklı tarihlerde tutuklanmış ve 3,5 yıldan fazla bir süre tutuklu kalmış olduğu sürecin hiçbir aşamasında, savcı tarafından sorgulanmadı.

Bütün bu yoğun delilsizlik durumuna karşın, Cumhurbaşkanı birkaç kez Kavala’nın suçlu olduğuna dair demeçler verdi, bunlardan birinde de Gezi davasında verilen beraat kararını eleştirerek, bunu Kavala’nın tahliyesini sağlamaya yönelik bir operasyon olarak niteledi.

Kavala ile ilgili Gezi davası daha sonra, Çarşı grubu ile ilgili Gezi davasıyla birleştirildi. Bu davanın da Kavala ile ilgili 15 Temmuz darbe girişimini desteklemek ve casusluk suçlamalarıyla ilgili davayla birleştirilmesi söz konusu.

Böylece birbirlerinden farklı eylemler, birbirlerini tanımayan kişiler arasında ilişki kurulmaya çalışılacak. Ergenekon ve Balyoz davalarında gördüğümüz bu uygulama, siyasi davalarda algı yaratmaya yarayan elverişli bir yöntem olarak ortaya çıkıyor.

Daha bir süre Gezi protestolarının yargı aracılığıyla dış komplo olarak kriminalize edilmesi, siyasetin gündeminde yer almaya devam edecek ve bunun kanıtı olarak da Kavala’nın cezaevinde kalmasına gayret edilecek gibi görünüyor.

Paylaşın

Osman Kavala’nın Tutukluluğunun Devamına Karar Verildi

İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesi’nde görülen, Osman Kavala’nın tek tutuklu olduğu Gezi Parkı Davası’nda Osman Kavala’nın tutukluluğunun devamına, sanıklara savunma için ek süre verilmesine ve duruşmanın 22 Nisan’a ertelenmesine karar verildi.

1602 gündür Silivri Cezaevinde tutulan Osman Kavala’yla birlikte Mücella Yapıcı, Çiğdem Mater, Ali Hakan Altınay, Mine Özerden, Can Atalay, Tayfun Kahraman ve Yiğit Ali Ekmekçi gibi isimlerin yargılandığı Gezi Davasında sona gelindi.

İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesi’ndeki duruşmaya Osman Kavala SEGBİS aracılığıyla katıldı. Diğer sanıklar da salonda hazır bulundu. Duruşmayı 200’e yakın kişi takip etti. Takip edenler arasında milletvekilleri, konsolosluk temsilcileri, STK’ler ve gazeteciler bulunuyor. Yargılanan hak savunucular bu duruşmada 4 Mart’ta Savcı Edip Şahiner’in ceza istediği mütalaaya karşı savunma yaptı.

Savunmalar öncesinde Can Atalay söz alarak usule ilişkin beyanda bulunmak istedi. Bu sırada hakimle ufak bir tartışma yaşandı. Atalay usule ilişkin eksiklikler giderilmeden esas hakkında savunma alınamayacağını söyledi. “Biz ısrar etmeseydik heyetiniz bozmaya ilişkin beyanımızı bile almayacaktınız. Bozmaya ilişkin beyanlarımızı ısrarla ‘savunma’ diyerek aldınız” dedi.

Atalay sonrasında şöyle devam etti:

“Bir düğmeye basıldı, Gezi davası bozuldu. Bir düğmeye basıldı, Yargıtay 16. Ceza Dairesi kendi dosyasında bulunmayan, Gezi ile birlikte değerlendirilmesi gerektiğini belirterek Çarşı davasını bozdu. 30. ACM alelacele dosyayı size gönderdi. Bir üyenizin şerhiyle dosyalar birleştirildi, bir düğmeye basıldı, esas hakkında mütalaa açıklandı. İstinaf kararı gerekleri yerine getirilmeden nasıl hükme gidiyorsunuz? Yargıtay 16. Ceza Dairesinin bozma kararı ne oldu?

Biz nereye gitsek peşimizden gelen savcı Edip Şahiner ve temsil ettiği siyasi kadro bu sefer çok daha ince çalışmış, iddianamenin ve ilk esas hakkında mütaalanın yüklerinden kendilerini kurtarmaya çalışırken tarafımızca suçüstü yakalanmıştır.” Atalay “Biz kendimizi değil Gezi’yi savunduk. Gezi’yi savunmaya devam edeceğiz” diye de ekledi.

Bayraktar: Karara gitmek doğru değil

Atalay’ın ardından konuşan Kavala’nın avukatı Köksal Bayraktar’sa “30 Ağır Ceza Mahkemesi’nde verilen sanık ifadelerini tekrar ettirdiniz, başka hiçbir şey yapmadınız, işin esasına girmediniz” dedi.

Mahkemenin doğrudan karara gitme amacında olduğunu belirten Bayraktar “Müvekkilim usul hükümleri karşısında yalpalayan bir mahkeme karşısında 4 yıldan fazladır tutuklu. Hiçbir davada olmayan bir şeyle karşı karşıyayız. Savcılık olmasına rağmen bakanlar bu davaya müdahil oluyor. 700 kişi müştekiyiz diyor, bunların biri dahi mahkemeye getirilmiyor. Durum buyken karara gitmek doğru değil.” diye konuştu.

Uluslararası Af Örgütü’nden Osman Kavala ve tüm sanıklara beraat çağrısı

Osman Kavala ve altı sanığın beşinci duruşmada savunmalarını sunmasından önce Uluslarası Af Örgütü, Osman Kavala ve tüm sanıkların beraatini talep etmişti.

Uluslararası Af Örgütü Avrupa Direktörü Nils Muižnieks, Osman Kavala ile ilgili olarak, “uluslararası kabul görmüş bir suç işlememesine rağmen, ailesinden uzakta bir hapishanede temelsiz suçlamalarla keyfi olarak tutuklu kalıyor” demişti: 2017’den bu yana, savcılık makamları bir suçu yoktan var etmeye çalıştı ancak defalarca başarısız oldu. Aksine, bu siyasi güdümlü kovuşturmadaki her dolambaçlı karar, Türk adalet sistemindeki boşluklar daha da ortaya çıkardı.

Osman Kavala’nın tutukluluk süresi 1600 günü geçti

18 Ekim 2017’de gözaltına alınan Kavala, 1 Kasım 2017’de Gezi olaylarını finanse etme suçlamasıyla tutuklandı.

Türk Ceza Kanunu’nun (TCK) 312. maddesinde düzenlenen ‘Cebir ve şiddet kullanarak hükümeti ortadan kaldırmaya teşebbüs etmek’ ve TCK’nin 309. maddesinde düzenlenen ‘Cebir ve şiddet kullanarak Anayasal düzeni ortadan kaldırmaya teşebbüs etmek’ suçlamaları ile tutuklanmasına karar verildi.

Kavala hakkında verilen tahliye kararları yeni suçlamalarla bozuldu ve tutukluluğu devam etti. 17 sanıklı Gezi Parkı davası 2021’de yeniden görülmeye başladı. O arada 35 sanık hakkında beraat kararı verilen Çarşı davası ise Yargıtay tarafından bozulmuş; Yargıtay, bozma kararında iki dava arasında hukuki bağlantı olduğunu belirtmişti.

Ardından iki dava 30 Temmuz 2021’de birleştirildi. 21 Şubat 2022’de görülen duruşmadaysa Çarşı davasının Gezi Parkı davasından ayrılmasına karar verildi.

Avrupa Konseyi’nin siyasi organı Bakanlar Komitesi 30 Kasım-2 Aralık 2021 arasında yaptığı değerlendirmeler ve oylama sonucunda iş insanı Osman Kavala’yı Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM) kararlarına rağmen serbest bırakmayan Türkiye aleyhine “ihlal prosedürü” başlatma kararı almıştı. Avrupa Konseyi Bakanlar Komitesi, Şubat ayında “ihlal prosedürü” ile ilgili ara kararı kabul etmişti.

AİHM, “Türkiye yükümlülüklerini yerine getirmedi” sonucuna varırsa, bu yöndeki değerlendirmesini yeniden Bakanlar Komitesi’ne iletecek. Bakanlar Komitesi de eğer bu süreç içerisinde Kavala serbest bırakılmamışsa Türkiye’ye karşı alınacak yaptırımları değerlendirecek ve uygun görülen önlemleri karara bağlayacak. Bu Türkiye’ye karşı ilk, Avrupa Konseyi tarihinde de Azerbaycan’dan sonra ikinci ihlal prosedürü olacak.

Paylaşın

Osman Kavala Ve Mücella Yapıcı İçin Ağırlaştırılmış Müebbet Hapis Talebi

Savcı Edip Şahiner, İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesi’nde görülen Gezi Parkı davasında  mütalaasını açıkladı. Savcı, Osman Kavala ve Ayşe Mücella Yapıcı´nın ‘Cebir ve şiddet kullanarak Türkiye Cumhuriyeti Hükûmetini ortadan kaldırmaya teşebbüs’ suçundan ağırlaştırılmış müebbet hapisle cezalandırılmasını talep etti.

Diğer sanıklar Çiğdem Mater Utku, Ali Hakan Altınay, Mine Özerden, Şerafettin Can Atalay, Tayfun Kahraman ve Yiğit Ali Ekmekçi hakkında da “Cebir ve şiddet kullanarak Türkiye Cumhuriyeti Hükümetini ortadan kaldırmaya teşebbüse yardım etme” suçundan 15 yıldan 20’şer yıla kadar hapisle cezalandırılması talep edildi.

Savcı Şahiner, Osman Kavala’nın tutukluluğunun da devamını istedi. İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesi 12 Şubat’ta, iş insanı Osman Kavala’nın hukuki durumunda değişiklik olmadığını belirterek tutukluluğun devamına karar vermişti.

Mahkeme, bu karara gerekçe olarak, Kavala’nın tutuksuz yargılanması halinde, adli kontrol tedbirlerinin yetersiz kalacak olmasını göstermişti. Mahkemenin oy çokluğuyla aldığı karara üye hakim Kürşad Bektaş muhalefet şerhi koymuştu. Bektaş, karşı oy yazısında, sanığın savunmasının alındığını ve delillerin toplandığını belirtmişti.

Hakkında Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM) tarafından verilen tutukluluğunun son bulması gerektiği yönündeki kararlardan sonra tahliye edilmeyen Osman Kavala, “savunma yapmasının artık anlamsız olduğunu” söyleyerek duruşmalara katılmayacağını açıklamıştı.

Anadolu Kültür Yönetim Kurulu Başkanı Osman Kavala’nın AİHM kararına rağmen tahliye edilmemesi ve aynı kanıtlarla farklı davalar açılarak cezaevinde tutulması nedeniyle Türkiye’ye Avrupa Konseyi tarafından yaptırım uygulanmasına yönelik süreç devam ediyor.

Osman Kavala kimdir?

Osman Kavala, 2 Ekim 1957’de Fransa’nın başkenti Paris’te doğdu. İngiltere’de Manchester Üniversitesi Ekonomi Bölümü’nden mezun olduktan sonra, 1982 yılında Kavala Grubu şirketlerinin yönetimini üstlendi.

1983 yılında İletişim Yayınları’nın kuruluşuna katılan Kavala, 1990’ların başından beri birçok sivil toplum kuruluşuna destek oldu.

Kavala, 2002’den beri kâr amacı gütmeyen bir kültür kurumu olarak faaliyetlerini sürdüren Anadolu Kültür Vakfı’nın kurucusu ve yönetim kurulu başkanı. Ayrıca Açık Toplum Vakfı, TESEV, TEMA Vakfı, Tarih Vakfı, Diyarbakır Siyasal ve Sosyal Araştırmalar Enstitüsü, Türkiye Sinema ve Audiovisuel Kültür Vakfı gibi pek çok sivil toplum örgütünde kurucu üye, yönetim kurulu üyesi veya danışma kurulu üyesi.

Uluslararası Af Örgütü’nün de bağışçılarından olan Kavala, Türkiye’de risk altında olan kültürel mirasın korunmasına yönelik çabaları nedeniyle 2019 yılında Avrupa Arkeoloji Mirası Ödülü’ne layık görülmüştü.

İnsan Hakları Derneği İstanbul Şubesi de Kavala’ya yine 2019 yılında, demokratik toplum çalışmalarına katkıda bulunduğu için “Ayşenur Zarakolu Düşünce ve İfade Özgürlüğü Ödülü”nü vermişti.

Mücella Yapıcı kimdir?

1951 yılında İstanbul’da doğan Mücella Yapıcı İstanbul Teknik Üniversitesi Mimarlık Fakültesi’nden mezundur. Yüksek Mimar Mücella Yapıcı, TMMOB Mimarlar Odası Afet Komisyonu ve TMMOB Mimarlar Odası İstanbul Büyükkent Şubesi Kentleşme, Afet Komitesi ve Çevre Etki Değerlendirme Kurulu üyesidir. Taksim Gezi Parkı eylemlerinden adını duyduğumuz Mücella Yapıcı Taksim Dayanışması grubundadır.

Paylaşın

Mahkeme, Osman Kavala’nın Tutukluluğunun Devamına Karar Verdi

Birleştirilen Çarşı Davası ile Gezi Parkı Davası’nın dördüncü duruşması bugün görüldü. Mahkeme, 52 sanıklı iki davanın yeniden ayrılmasına ve Osman Kavala’nın tutukluluk halinin devamına karar verdi.

Haber Merkezi / Yargıtay tarafından bozulan Çarşı Davası ile İstinaf Mahkemesi’nce bozulan Gezi Parkı Davası’nın birleştirilmesinin ardından dördüncü duruşma, bugün görüldü. Mahkeme, 52 sanıklı iki davanın yeniden ayrılmasına karar verdi.

Mütalaa hazırlanmak üzere dosyanın savcılığa gönderilmesine ve Osman Kavala’nın tutukluluk halinin devamına karar verildi. Bir sonraki duruşma 21 Mart’ta yapılacak.

Çağlayan Adliyesi’nde görülen duruşma öncesi Taksim Dayanışması, yazılı açıklama yaptı.

“Kurgu ithamlarla yargılanmak istenen arkadaşlarımız hakkındaki iddialar düşürülmeli” ifadeleri kullanılan açıklamada, Osman Kavala için de “Somut hiçbir delil olmadığı halde 1574 gündür siyasi bir tutsak olarak tutukluluğu devam eden Mehmet Osman Kavala serbest bırakılmalıdır” çağrısı yapıldı.

Ne olmuştu?

Gezi Parkı eylemlerine ilişkin beraat kararının bozulmasının ardından Osman Kavala’nın da aralarında bulunduğu 17 sanıklı dava, İstanbul 30. Ağır Ceza Mahkemesinde yeniden görülmeye başlanmıştı. Çarşı üyelerinin de aralarında bulunduğu 35 sanık hakkında verilen beraat kararları ise Yargıtay tarafından bozulmuştu.

Yargıtay, bozma kararında, Gezi Parkı ile Çarşı davasının arasında hukuki bağlantı olduğu gerekçesiyle birleştirilmelerine karar verilmesi gerektiğini vurgulamıştı. İstanbul 30. Ağır Ceza Mahkemesi, İstanbul 13.Ağır Ceza Mahkemesine gönderdiği yazıda davaların birleşmesine onay verdiğini belirtmişti.

Davalar 30 Temmuz 2021’de birleştirilmiş ve sanık sayısı 52’ye çıkmıştı. Birleşme kararının ardından görülen üç duruşmada sanık Osman Kavala’nın tutukluluk halinin devamına karar verilmişti.

Paylaşın