İran’dan Almanya, Fransa Ve İngiltere’nin ‘Nükleer Bildirisi’ne Sert Tepki

İran Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü Nasır Kenani, Almanya, Fransa ve İngiltere’nin, ülkesinin Uluslararası Atom Enerjisi Ajansı ile ilgili duruşunun müzakereleri tehlikeye attığına ilişkin ortak bildirisinin iyi niyete aykırı olduğunu ve yapıcı olmadığını ifade etti.

Dışişleri Bakanlığından yapılan yazılı açıklamaya göre, Kenani, Almanya, Fransa ve İngiltere’nin ortak bildiriyle İran’ın Uluslararası Atom Enerjisi Ajansı ile ilgili duruşunu eleştirmesi ve söz konusu duruşun müzakereleri tehlikeye attığını öne sürmesine tepki gösterdi.

Kenani, ortak bildirinin yapıcı olmadığını ve “üç Avrupa ülkesinin yaptırımları kaldırmaya yönelik müzakerelerle ilgili iyi niyetine aykırı” olduğunu belirtti.

Müzakerelerin sonuca ulaşması için müzakere eden taraflar ile müzakerelerin koordinatörü arasında diplomatik etkileşimlerin ve mesaj alışverişinin devam ettiğini bildiren Kenani, müzakerelerin birçok aşamada ilerlediğini, bunun, İran’ın iyi niyetinin, girişimlerinin ve fikirlerinin bir sonucu olduğunu savundu.

Avrupalı tarafları, müzakere sürecine başından beri karşı çıkan ve şimdi tüm güçleriyle İran’ı yenmeye çalışan üçüncü tarafların etkisi konusunda dikkatli olmaya çağıran Kenani, yaptıkları ortak açıklama nedeniyle üç Avrupa ülkesini İsrail çizgisine uymakla suçladı.

Kenani, bu ülkelerin, nükleer anlaşmayı yeniden canlandırma müzakerelerinin başarısız olması durumunda sorumlu tutulacaklarını ifade etti.

İran Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü, Almanya, Fransa ve İngiltere’ye, “kalan birkaç anlaşmazlığın sona erdirilmesine yönelik çözüm sağlamak için diplomatik süreci yok etme noktasına gelmek yerine daha aktif rol oynama” tavsiyesinde bulundu.

Ne olmuştu?

Fransa, Almanya ve İngiltere, yayınladıkları ortak bildiride, nükleer anlaşmanın diğer üyeleri ve ABD ile birlikte Nisan 2021’den bu yana İran ile anlaşmayı yeniden canlandırmak ve uygulamak için müzakere ettiklerini belirtmişti.

Ağustos ayının başlarında Kapsamlı Ortak Eylem Planı (KOEP) Koordinatörü, Avrupa Birliği Dış İlişkiler ve Güvenlik Politikası Yüksek Temsilcisi Josep Borrell’in İran’a KOEP yükümlülüklerine geri dönmesine izin verecek ve aynı zamanda ABD’nin anlaşmaya dönmesi için zemin sağlayacak nihai metni sunduğu bildirilmişti.

Bildiride, müzakereye sunulan son metinde koordinatörün, sınırlarını zorlayan değişiklikler de yaptığı belirtilerek, “Ne yazık ki İran bu kritik diplomatik fırsatı kullanmamayı tercih etti. Bunun yerine, nükleer programını kabul edilebilir sivil gerekçelerin sınırlarının ötesine taşımaya devam etti.” ifadeleri kullanılmıştı.

Bildiride, İran’ın konumunun yasal olarak bağlayıcı yükümlülükleriyle çeliştiği ve KOEP’i yeniden canlandırma olasılığını tehlikeye attığı kaydedilmişti.

(Kaynak: Euronews Türkçe)

Paylaşın

‘Sosyal Medya Fenomeni’ İmama Sınır Dışı Kararı

Fransa’da Danıştay, idari mahkemenin, ülkede “sosyal medya fenomeni” olarak bilinen imam Hassan İquioussen’in sınır dışı edilmesi işlemlerini askıya alan kararını bozdu.

Bu kararın ardından YouTube kanalında 170 bin, Facebook üzerinde ise 43 bin takipçisi bulunan Faslı imamın sınır dışı edilmesi kesinleşti.

Vaizlerini 2000 yılından bu yana sosyal medyada paylaşan ve Müslüman Kardeşlere yakınlığıyla tanınan imamın görüntülerinin yaklaşık 30 milyon kez izlendiği tahmin ediliyor.

İçişleri Bakanı Geral Darmanin, sosyal medya hesabından yaptığı açıklamada Danıştay’ın, Iquioussen’in sınır dışı edilmesine “yeşil ışık yaktığını” belirterek, bu durumun “Fransa Cumhuriyeti için büyük bir zafer olduğunu” savundu.

Danıştay gerekçeli kararında ne dedi?

Danıştay’ın gerekçeli kararında, Faslı imamın son yıllarda toplantılarda yaptığı ve kayıtlara da geçen konuşmalarda “anti-Semitik ifadelerinin yanı sıra kadınları aşağıladığı ve kadınların erkeklere boyun eğmesi konusunda tavsiyelerinin açık ve kasıtlı ayrımcılık oluşturduğu” belirtilerek, bu eylemlerin imamın sınır dışı edilmesini haklı çıkardığı kaydedildi.

Gerekçeli kararda, sınır dışı edilme kararının, imamın özel ve aile hayatına yönelik bir ihlal teşkil etmediği bildirildi.

İmam mahkemeye başvurmuştu

İçişleri Bakanı Darmanin, 28 Temmuz’da Twitter’dan yaptığı açıklamada, Iquioussen’in yıllardır Fransa’nın değerlerine karşı, laiklik ve kadın erkek eşitliği ilkelerine aykırı nefret söylemi sergilediğini ileri sürmüş ve Fransız topraklarından gönderileceğini ifade etmişti.

Iquioussen’in avukatı aracılığıyla başvurduğu Paris İdari Mahkemesi, Bakan Darmanin’nin imamın sınır dışı edilmesine yönelik kararını “özel ve aile hayatını orantısız şekilde ihlal ettiği” gerekçesiyle askıya almıştı.

Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM) acil süreç başlatılarak, imamın sınır dışı edilmesi için ihtiyati tedbir kararı uygulanması talebini temmuz ayında kabul etmemişti.

(Kaynak: Euronews Türkçe)

Paylaşın

Sosyal Medya Fenomeni İmamın Sınır Dışı Kararı Askıya Alındı

Paris İdari Mahkemesi, sosyal medyada paylaştığı vaizleri milyonlarca kez izlenen Faslı imam Hassan İquioussen’in ülkeden sınır dışı edilmesi için verilen kararı iptal etti. İçişleri Bakanı Gerald Darmanin ise bu karara itiraz edip Danıştay’a başvurduğunu açıkladı.

İçişleri Bakanlığı tarafından yapılan yazılı açıklamada, “İdari Mahkeme’nin bu kararı karşısında, Yahudi aleyhtarı ve kadın erkek eşitliğine aykırı yorumlar yapan ve yayanlara karşı mücadele etmeye kararlı olan İçişleri Bakanı Darmain, Danıştay’a başvurdu. ” denildi.

Aynı açıklamada, Faslı imamın “yıllardır Fransa’nın değerlerine karşı, laiklik ve kadın erkek eşitliği ilkelerine aykırı bir nefret söylemi sergilediği” kaydedildi.

“İhvancı” olduğu belirtilen Faslı imamın avukatı Lucie Simon, mahkemenin müvekkilinin Fas’a sınır dışı edilmesini, “özel ve aile hayatına orantısız bir saldırıya nedeni olacağı gerekçesiyle askıya aldığını” duyurdu.

İçişleri Bakanı Gerald Darmanin, 28 Temmuz’da sınır dışı kararını Twitter hesabından “Bu vaiz, yıllardır Fransa’nın değerlerine karşı, laiklik ve kadın erkek eşitliği ilkelerimize aykırı nefret söylemi sergiledi. Fransız topraklarından gönderilecek.” ifadesiyle paylaşmıştı.

Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM) ise Fransa’dan sınır dışı edilmesi kararlaştırılan Hassan İquioussen’in yürütmeyi durdurma kararı için talep ettiği ihtiyati tedbir başvurusunu dün reddetmişti.

Fransa’nın sosyal medya fenomeni imam

Müslüman Kardeşler sempatizanı olduğu belirtilen imamın sosyal medyada çok sayıda takipçisi bulunuyor. Faslı imamın YouTube kanalında 170 bin, Facebook üzerinde ise 43 bin takipçisi var.

Verdiği vaizlerini 2000 yılından bu yana sosyal medyada paylaşan Faslı imamın görüntülerinin yaklaşık 30 milyon kez izlendiği bildirildi.

Bakanlık sınır dışı genelgesinde, “kamu düzeni için tehdit” olarak görülen imamın, “paylaştığı görüntülerin bazılarında Cumhuriyet yasalarına uymamayı savunduğu, İŞİD’in gerçekleştirdiği saldırıların gerçekliğini sorguladığı” belirtilerek, “El-Kaide’nini kurucularından ve Usame bin Ladin’e sempati duyduğu laikliğe karşı çıktığı” bildirilmişti.

(Kaynak: Euronews Türkçe)

Paylaşın

Fransa’da 102 Parlamenterden Ortak ‘Erdoğan Bildirisi’

Fransa’da senatör Laurence Cohen’in girişimiyle farklı siyasi gruplardan 102 parlamenter, yayımladıkları ortak bildiride Türkiye’nin olası Suriye operasyonuna karşı çıkılması çağrısında bulundu.

“Erdoğan’ın savaş çılgınlığına karşı çıkılmalı” başlıklı mektupta senatörler, Türk hükümetinin, “Ukrayna savaşı ile NATO’da merkez rolünü oynama stütüsünden faydalanarak Suriye’nin kuzeyindeki saldırıları yoğunlaştırmak için Atlantik İttifakı’nın onayını elde etmeye çalıştığını” ifade etti.

Le Journal du Dimanche gazetesinde yayımlanan bildiride yer alan ifadeler şöyle:

“Suriye’nin kuzey ve doğusunda özerk yönetim tarafından kontrol edilen bölgelerde savaşın neden olduğu korkunç koşullara rağmen Kürt, Arap, Asuri-Keldani, Ermeni ve tüm etnik halklar bir arada yaşamakta ve kendilerini demokratik, feminist ve ekolojik bir sistem içinde örgütlemeye çalışıyor ve diyalog içinde barışı inşa etmek için mücadele ediyorlar.”

Batılı ülkeler artık Türk ordusu tarafından işlenen ihlalleri görmezden gelmemelidir. Kürt savaşçılarının IŞİD’e karşı mücadeledeki kararlılığı tüm uluslararası toplum tarafından memnuniyetle karşılanmıştır. Ancak bugün unutulmuş görünüyorlar. Kürt müttefiklerimize bir kez daha saldırılmasına izin veremeyiz ve vermemeliyiz.”

Cumhurbaşkanı Erdoğan, güney sınırları boyunca 30 km derinliğinde güvenli bölgeler oluşturmak istediklerini duyurmuş ve yeni operasyon sinyali vermişti.

Euronews’e konuşan Stratejik Düşünce Enstitüsü Başkanı Güray Alpar, operasyonun Türkiye’nin kendi güvenliğini tesis etmesi açısından önemli olduğu kanaatinde. Alpar, Suriye’de istikrarın sağlanması ve göçmenlerin de kendi ülkelerine dönebilmeleri için bu bölgelerin ‘temizlenmesi’ gerektiğini vurguluyor.

Kimi analistler ise bunun seçim öncesi iç kamuoyuna yönelik bir hamle olduğu görüşünü dile getiriyor.

Ancak operasyona şu ana kadar ABD, Rusya ve İran, bölgeyi istikrarsızlaştıracağı gerekçesiyle karşı çıktı.

Son olarak İran’ın dini lideri Ayetullah Ali Hamaney, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ile Tahran’da yaptığı görüşmede Türkiye’nin Suriye’ye yapacağı olası askeri operasyonun, bölge için “zararlı” olacağını söylemişti.

(Kaynak: Euronews Türkçe)

Paylaşın

G7 Ülkelerine Tepki: Milyonlarca Kişiyi Açlıktan Ölüme Terk Ettiniz

Uluslararası sivil toplum kuruluşu Oxfam, küresel gıda güvenliği kriziyle mücadele için 4,5 milyar dolar ayıran G7 (Almanya, ABD, Birleşik Krallık, İtalya, Fransa, Japonya, Kanada) ülkelerini kınadı.

Birleşik Krallık tarafından kurulan ve merkezi Kenya’da yer alan Oxfam’dan Max Lawson, salı günü yaptığı açıklamada G7 ülkelerinin “milyonlarca kişiyi açlıktan ölüme terk ettiğini” söyledi.

Oxfam’ın eşitsizlik politikası başkanı Lawson, son 10 yılın en büyük gıda krizinin yaşandığı bir dönemde 4,5 milyar dolarlık bütçenin bununla mücadelede çok yetersiz kaldığını belirtti.

Lawson, “Birleşmiş Milletler’in insani yardım çağrılarındaki büyük boşluğu doldurmak, açlığı sona erdirmek ve gıdayla tarım yatırımlarını finanse etmek için en az 28,5 milyar doların” gerekli olduğunu ifade etti.

G7 ülkeleriyse, en son açıklanan 4,5 milyar dolarlık paketle birlikte bu yıl gıda kriziyle mücadele için toplamda 14 milyar dolar ayırdı. Fakat bu miktarın ne kadarının ihtiyacı olan ülkelere gönderildiği net değil.

ABD, Ukrayna’ya gönderilecek ve “küresel açlıkla mücadele” amacı için de kullanılacak 5 milyar dolarlık bir silah ve yardım paketini mayısta onaylamıştı. Öte yandan ABD’li siyasi yayın kuruluşu Politico’nun haberine göre henüz açlıkla mücadele için ayrılan miktar gönderilmedi.

Oxfam’a göre küresel gıda ve açlık krizinden en çok Doğu Afrika etkileniyor. 70 yılın en kötü kuraklığının yaşandığı Etiyopya, Kenya ve Somali’de her 48 saniyede bir kişi açlıktan ölüyor.

(Kaynak: Independent Türkçe)

Paylaşın

G7’den ‘Çin’in İpek Yolu’na Alternatif Proje

ABD, İngiltere, Almanya, İtalya, Fransa, Japonya ve Kanada’dan oluşan G7’nin liderleri, gelişmekte olan ülkelerde altyapının finansmanı için 600 milyar dolar fon sağlama kararı aldı.

G7’nin planı, “Çin’in İpek Yolu” olarak nitelendirilen “Kuşak ve Yol” Projesi’ne alternatif bir girişim. Çin’in trilyonlarca dolarlık altyapı inisiyatifi, ülkeleri çok fazla borçlandırdığı gerekçesiyle eleştiriliyordu.

G7’nin Küresel Altyapı ve Yatırım için Ortaklık Planı geçen yıl İngiltere’de yapılan G7 görüşmelerinde gündeme gelen bir progam.

ABD Başkanı Joe Biden, planın herkes için kazançlı olacağını söyledi. Biden, G7’nin planı için “Net olmak istiyorum. Bu yardım ya da hayır girişimi değil. Herkese kazanç sağlayacak bir yatırım. Ülkelerin demokrasilerle ortaklık yapmanın somut yararlarını görmesine yardımcı olacak” dedi.

Plan kapsamında ABD; hibeler, federal fonlar ve özel yatırımlardan 200 milyar dolarlık bir bütçe vadetti. Avrupa Birliği de 300 milyar euroluk kaynak sözü verdi.

Avrupa Komisyonu Başkanı Ursula von der Leyen, projenin amacının “kalkınmakta olan ülkelerdeki ortaklarımıza bir seçenekleri olduğunu göstermek için olumlu bir yatırım duygusu sunmak” olduğunu söyledi.

Altyapı programı ilk olarak 2021’de İngiltere’de yapılan G7 toplantısında gündeme gelmişti. O dönem “Daha iyi bir dünya inşa et” adını taşıyan ABD öncülüğündeki planda gelişme kaydedilememesi üzerine adı Küresel Altyapı ve Yatırım için Ortaklık Planı olarak değiştirilmiş ve 2022 G7 zirvesinin gündemine alınmıştı.

G7 ülkeleri yeni planlarıyla iklim değişikliğiyle mücadeleyi, küresel sağlığı iyileştirmeyi, cinsiyet eşitliğini ve dijital bir altyapı geliştirmeyi hedefliyor. Büyük projeleri arasında, Angola’da güneş enerjisiyle çalışan bir tesis, Senegal’de bir aşı fabrikası ve Mısır ve Afrika Boynuzu üzerinden Singapur’u Fransa ile bağlayacak 1609 kilometre uzunluğunda bir su altı telekomünikasyon kablosu da sayılıyor.

G7’nin planı, Çin’in Kuşak ve Yol İnisiyatifi’ne karşı gündeme gelmişti.

Çin, lideri Şi Cinping’in 2013’te duyurduğu proje ile gelişmekte olan ülkelere liman, yol ve köprü gibi altyapı projelerinde finansman sağlıyor.

Kuşak ve Yol İnisiyatifi, ticari ilişkileri geliştiriyor. Ancak inisiyatif, aynı zamanda zaten borç yükü altında ezilen ülkelere yüksek faizli krediler sağladığı ve bu ülkeler borçlarını ödeyemedikleri takdirde önemli varlıklarına el koyma aracı olarak kullanıldığı gerekçesiyle eleştiriliyor.

(Kaynak: BBC Türkçe)

Paylaşın

Fransız Kadın Bakan Hakkında Hastalarına Cinsel İstismar Soruşturması

Fransa’da Kalkınma, Frankofoni ve Uluslararası Ortaklıklardan Sorumlu Devlet Bakanı Chrysoula Zacharopoulou hakkında iki hemcinsi tarafından tecavüzle suçlanmasının ardından soruşturma açıldı. 

Euronews Türkçe’de yer alan habere göre, Paris Cumhuriyet Savcılığı’na Frankofoni ve Uluslararası Ortaklıklardan Sorumlu Devlet Bakanı Chrysoula Zacharopoulou hakkında iki kadın şikayette bulundu.

Daha önce Jinekolog olarak görev yapan Bakan Zacharopoulou hakkındaki ilk şikayet başvurusu 25 Mayıs, ikincisi ise 16 Haziran’da yapıldı. Savcılık ilk başvurudan iki gün sonra şikayetle ilgili soruşturma başlattı.

Şikayetçilerin jinekolog olarak görev yapan Bakan Zacharopoulou’yu tedavi sırasında tıbbi amacı aşan cinsel müdahalede bulunmakla suçladıkları ifade edildi.

İçişleri Bakanı Gerald Darmanin ile Bakan Damien Abad hakkında ayrı ayrı tecavüz suçlamaları gündeme gelmiş ve her ikisi de bu suçlamaları reddetmişti.

Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron, her iki bakanın da henüz mahkum edilmediği için suçsuz sayılmaları gerektiğini belirterek masumiyet karinesine dikkat çekiyor.

7 Mayıs 1976 doğumlu olan Chrysoula Zacharopoulou’n mesleği jinekolog. Zacharopoulou, siyasete atılmadan önce son olarak Paris yakınlarındaki Saint – Mande’deki Begin Askeri Eğitim Hastanesinde çalıştı.

Paylaşın

Fransa’da Danıştay Kadınların Burkiniyle Havuza Girme İznini Engelledi

Fransa’da Danıştay, Grenoble Belediyesi’nin, yüzme havuzlarına kadınların tesettürlü mayoyla girebilmesine izin veren düzenlemesini reddetti. Böylece kadınların kentte, ‘burkini’ olarak adlandırılan tesettür mayosu ile havuza girmesi yasaklandı. 

Danıştay’da Grenoble kentinin yüzme havuzlarına kadınların tesettürlü mayoyla girebilmesine izin veren düzenlemenin askıya alınmasına yönelik Grenoble Belediyesi’nin itirazını değerlendirmek üzere bugün oturum düzenlendi.

Danıştay, Grenoble Belediyesi tarafından getirilen düzenlemenin “sadece dini bir talebi karşılamak amacıyla burkini (tesettür mayosu) giyilmesine izin vermeyi amaçladığı” gerekçesiyle Grenoble İdare Mahkemesi tarafından daha önce verilen askıya alma kararını onadı.

Danıştayın açıklamasında, “Özel istisnanın kamu hizmetinin düzgün işleyişi ve kamu hizmetlerinin tarafsızlığı ilkesini zedeleyen koşullarda kişilere eşit muameleyi etkilemesi muhtemel” denildi.

Kentin Belediye Meclisi, 16 Mayıs’ta kamuya ait yüzme havuzlarına yönelik düzenlemelerde değişikliğe giderek tesettür mayosunu da kapsayan kıyafet serbestisi getirmişti.

Ancak 1 Haziran’dan itibaren yürürlüğe girmesi öngörülen söz konusu düzenleme, İçişleri Bakanı Gerald Darmanin’in talimatı üzerine Isere Valisi tarafından mahkemeye taşınmıştı.

Grenoble İdari Mahkemesi, 25 Mayıs’ta Grenoble Belediyesi’nin yeni havuz kurallarındaki tesettürlü mayoya izin veren düzenlemeyi askıya almıştı.

Mahkeme, bu maddeyi “kamu hizmetlerinin tarafsızlığına aykırı” bulmuştu.

Grenoble Belediye Başkanı Eric Piolle de mahkemenin kararına itiraz ederek Danıştaya başvuracaklarını duyurmuştu.

Son yıllarda tesettürlü mayonun havuzlarda serbest bırakılması için mücadele eden Grenoble’daki Müslüman Kadınlar Sendikası’na destek amaçlı Paris’te bir miting düzenlenmişti.

(Kaynak: Euronews Türkçe)

Paylaşın

Macron, Ulusal Meclis’te Çoğunluğu Kaybetti

Fransa’da 48 milyon seçmenin, Ulusal Meclis’te görev alacak 577 milletvekilini belirlemek için sandığa davet edildiği parlamento seçimlerinin ikinci turunda, iktidar ağır darbe aldı. Resmi olmayan ilk sonuçlara göre, seçmenin yüzde 54’ü sandığa gitmedi.

İlk turda, Macron iktidarının önderliğindeki Birlikte! koalisyonu oyların yüzde 25.78’ini, Boyun Eğmeyen Fransa önderliğindeki Yeni Ekolojik ve Sosyal Halk Birliği (NUPES) yüzde 25.75’ini almışlardı. Aradaki oy farkı yalnızca 6 bin 668’di.

Ifop enstitüsünün sandıklardan yansıyan ilk projeksiyonlarına göre, Cumhurbaşkanı Macron’un partisi, 289 olan salt çoğunluğa yaklaşamadı. İlk belirlemelere göre, “Birlikte/Ensemble” hareketi sadece 210 ila 250 sandalye elde edebiliyor.

Solun 4 eğilimini birleştiren Jean Luc Melenchon’un liderliğindeki Yeni Ekolojik ve Sosyal Halk Birliği- NUPES” ise, 170-190 sandalye, büyük bir atılım yapan Marine Le Pen liderliğindeki aşırı sağ Ulusal Bütünleşme 75-95 arasında sandalye, ana muhalefet sağ parti Cumhuriyetçiler (RN) ise, 60-75 sndalyeye sahip olabilecek.

Bu rakamlarla ülkeyi yönetmesi zorlaşacak olan Macron’un, Fransa Meclisi’nde salt çoğunluğu elde edebilmek için, koalisyon ya da milli birlik hükümeti gibi arayışlara girmesi gerekiyor.

Aşırı sağcı bir grup en son 1986 yılında 35 milletvekili çıkararak parlamentoda grup oluşturabilmişti. Le Pen’in de aday olduğu ve ikinci tura yüksek bir oy oranıyla kaldığı genel seçimlerde, Le Pen’in partisi RN’nin 20 ila 40 milletvekili çıkaracağı tahmin ediliyordu.

Mevcut sandık çıkış sonuçlarının doğrulanması halinde bu Cumhurbaşkanı Macron’un vaat ettiği reformları hayata geçirme olanağını zora sokacak.

Macron, seçim öncesi Fransızları kendisine ‘güçlü ve net bir salt çoğunluk’ vermeye çağırmıştı ancak sonuçlar bunun böyle olmayacağını gösteriyor. Seçimlerde Macron’a yakın isimlerden eski Christophe Castaner Alpers-de-Haute-Provence bölgesinde seçimi kazanamadı.

Fransa’da genel seçimin ilk turunda bir adayın salt çoğunluğu sağlayamadığı sandalyeler için ikinci tur yapılıyor. İlk turda yüzde 12,5 ve üzeri oy alan adaylar, ikinci tura kalıyor. Bu turda en fazla oyu alan aday milletvekili seçiliyor.

Genel seçimlerde öne çıkan iki ittifak

Fransa Boyun Eğmeyen Partili (LFİ) aşırı solcu Jean-Luc Melenchon’un girişimiyle LFİ, Yeşiller Partisi (EEVL), Sosyalist Partisi (PS) ve Komünist Partisi’ni (PCF) kapsayan “Sosyal ve Ekolojik Yeni Halk Birliği” (Nupes) ittifakı kuruldu.

Nupes ittifakı, Meclis’te salt çoğunluğu (289 sandalye) alarak, Melenchon’un başbakan olarak atanmasını hedefliyordu.

Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron’un partisi Cumhuriyet Yürüyüşü (LREM) etrafında da Horizons (Ufuklar) ve Demokrasi Hareketi (MoDem) partilerinden oluşan Ensemble adında bir konfederasyon oluşturuldu.

Macron’un vaatlerini yerine getirebilmesi için, genel seçimlerde mecliste salt çoğunluğu sağlayabilmesi ve hükümeti kurabilmesi büyük önem taşıyor.

Paylaşın

Fransa’da Parlamento Seçimleri: Macron Ve Sol İttifak Başa Baş

Fransa’da seçmenler 577 koltuğa sahip Fransa Parlamentosu’na seçilecek milletvekillerini belirlemek üzere Pazar günü sandığa gitti. İki turlu seçimde Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron liderliğindeki Ensemble (Birlikte) İttifakı ile Jean-Luc Mélenchon liderliğindeki sol ittifak Nupes başa baş gidiyor.

Haber Merkezi / İlk sonuçlara göre Macron’un Merkez ittifakı ilk turda oyların yüzde 25,75’ini, sol ittifak ise oyların yüzde 25,66’sını aldı. Sol ittifak ile Macron’un ittifakı arasında 21 bin 400 oy fark olduğu bildirildi.

İlk sonuçlara göre katılım düşüklüğünde tarihsel bir rekor kırıldı. Seçmenlerin yüzde 52,5’i seçimlere katılmadı. Sol İttifak NUPES ve Macron’un “Birlikte”si birinci turu başa baş bitirirlerken aşırı sağcı Ulusal Buluşma ittifakı yüzde 18,8’de kalarak ana muhalefet konumundan uzaklaştı ve üçüncü sıraya geriledi. Eski De Gaulle’cu partinin kalıntısı Cumhuriyetçiler ise yüzde 11,4 oy alarak dördüncü oldu.

Ancak, seçim yorumcuları ve uzmanlar, oy dağılımıyla sandalye dağılımının ikinci turla birlikte değişiklik gösterebileceğine dikkat çekiyor. “Çoğu seçim bölgesinde, başkanlık çoğunluğu ile NUPES arasında gerçekleşecek düellolar”ın, diğer bloklar da göz önüne alındığında, nasıl sonuçlanacağı şimdiden kesin olarak öngörülemiyor.

Ancak Macron’un mutlak çoğunluktan uzakta, parçalı ve meydan okuyan bir parlamentoyla iktidarı paylaşmak zorunda kalması en muhtemel sonuç olarak görülüyor. Macron’un çoğunluğu koruyabilmesi için gelecek Pazar yapılacak seçimlerde 289 sandalye kazanması gerekiyor.

Seçim öncesi tahminler de, sosyalist ve yeşilleri de kapsayan sol ittifakın, Cumhurbaşkanı Macron’u zorlayacağı yönündeydi. Jean-Luc Mélenchon ilk sonuçların gelmesinin ardından yaptığı açıklamada, “Gerçek şu ki, birinci tur sonunda cumhurbaşkanının partisi yenildi” dedi ve “Macron’un çoğunluğu kazanmasını engellemek üzere” seçmenleri ikinci tur için sandığa çağırdı.

Kamuoyu araştırma şirketlerinin tahminleri, Macron’un çoğunluğu elinde tutmasının garanti olmadığını gösteriyor. Ifop, Macron’un Ensemble ittifakının sandalye sayısının 275-305 arasında, sol-yeşil ittifakın sandalye sayısının da 175-205 olacağı tahmininde bulunuyor. Ipsos ile Ensemble’ın 255-295 milletvekili, sol ittifakın ise 150-190 arasında milletvekili çıkaracağını tahmin ediyor.

Jean-Luc Mélenchon, Nisan ayındaki cumhurbaşkanlığı seçiminde üçüncü gelmiş, ikinci tura giden seçimlerde Macron, aşırı sağcı rakibi Marine Le Pen’i yüzde 42’ye karşı yüzde 58 oyla geride bırakmıştı. Le Pen’in Ulusal Birlik’inin de ilk turda oyların yüzde 18,74’ünü aldığı görülüyor. Tahminler Le Pen’in şu anda 8 olan milletvekili sayısını 15-30 arasına çıkaracağı yönünde.

Mélenchon’un NUPES (Yeni Ekolojik ve Sosyal Halk Birliği) ittifakı; sosyalist ve komünist partiler ile Boyun Eğmeyen Fransa’nın yanı sıra ülkenin ana yeşiller partisini de kapsıyor.

Macron emeklilik yaşını 62’den 65’e çekmeyi savunurken, Mélenchon emeklilik yaşını 60’a düşürme sözü veriyor. NUPES’in seçim vaatleri arasında ayrıca 100 temel maddenin fiyatlarını dondurmak ve milyonlarca istihdam yaratmak da var. Fransa da artan gıda fiyatları ve enflasyonla boğuşuyor.

Fransa’da her bir seçim bölgesinde adaylar kendi aralarında mücadele ediyor. Bir adayın kazanabilmek için oyların yarısından fazlasını ve aynı zamanda o bölgede kayıtlı seçmenlerin en az yüzde 25’inin oyunu alması gerekiyor. Bunu başarabilen aday yoksa ikinci tur seçim yapılıyor.

Paylaşın