Dikkat Çeken Dolar Tahmini: 2023 Sonunda 26 TL

Capital Economics Kıdemli Gelişen Piyasalar Ekonomisti Liam Peach, “Türkiye ekonomisinin, seçim sonuçlarından bağımsız olarak, lirada çok büyük bir değer kaybı olmadan dengeye gelmesi gerektiğini düşünüyoruz” dedi.

Liam Peach, Dolar/TL’nin 2023 sonunda 26 liraya, 2024 sonunda ise 32 liraya yükselebileceğini öngördüklerini aktardı.

Yabancı ekonomistlere göre Türkiye’de iktidarın değişeceğine yönelik “umut”, Batı’da hissedilenden daha fazla. Muhtemel bir değişimde ise politikaların iyileşmesi konusunda beklenti yüksek. Döviz kuru için biraz daha zamana ihtiyaç var.

Independent Türkçe’den Gökçen Tuncer, Capital Economics Kıdemli Gelişen Piyasalar Ekonomisti Liam Peach’in dolar tahminlerine yer verdiği bir yazı kaleme aldı. Yazıda 2023 ve 2024 sonu dolar tahminlerine yer verildi.

Türkiye’nin makroekonomik dengesizliklerinin giderek derinleştiğini ve bu durumu yönetmenin yıllar alacağını söyleyen Capital Economics Kıdemli Gelişen Piyasalar Ekonomisti, “Muhalefetin zaferi Türkiye’nin finansal piyasalarına bir canlanma getirebilir, özel sermaye akışı dalgası yaratabilir. Ancak diğer yandan bu canlanma hızlı şekilde yok olabilir. Reform süreci kararlılıkla hayata geçene kadar, Türkiye büyük yatırım akımlarının olmasında bir tereddüt yaşayabilir” dedi.

Peach sözlerini şöyle sürdürdü: “Buna ek olarak, Türkiye ekonomisinin, seçim sonuçlarından bağımsız olarak, lirada çok büyük bir değer kaybı olmadan dengeye gelmesi gerektiğini düşünüyoruz.” Peach Dolar/TL’nin 2023 sonunda 26 liraya, 2024 sonunda ise 32 liraya yükselebileceğini öngördüklerini aktardı.

Yazıda görüşlerine yer verilen gelişen piyasalar ekonomisti Timothy Ash ise kendi blogunda yer alan yazısında “Muhalefetin kazanmasıyla hızlı bir şekilde ortodoks politikalara geçileceğini ve 2023’ün ikinci yarısında gelişen piyasaların en iyi hikayelerinden birinin yazılabileceğini söyledi.

Timothy Ash’e göre ekonomi yönetimi için kamuoyunda ismi öne çıkan muhalefet temsilcileri “güvenilir, ortodoks ve piyasa tarafından biliniyor.”

İYİ Parti’den Bilge Yılmaz’ın DEVA’dan Ali Babacan ve İbrahim Çanakçı ikilisini örnek veren Ash, Merkez Bankası yönetiminde yer alması muhtemel kişiler olarak da TCMB Eski Baş Danışmanı Hakan Kara ve Citibank yöneticilerinden İlker Domaç’ın ismini verdi:

“Muhalefetin kazanması durumunda bence bu ekip, hızlıca para politikasını normalleştirmeye başlayacaktır. Faiz oranları en az yüzde 25-30 seviyesine çıkarılabilir. Kredibilitelerinin yüksek olması nedeniyle piyasa onlara güvenecektir.”

Paylaşın

Faiz Düştü, Döviz Kurları Düşmedi; Türkiye’de Döviz Krizi Tehlikesi Var Mı?

Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası (TCMB) 24 Kasım’da politika faizini 150 baz puan daha indirerek yüzde 9’a çekti. Böylece 2 yıl aradan sonra TCMB’nin politika faizi yeniden tek haneye inmiş oldu.

Geçen yıl Eylül-Aralık döneminde 500 baz puanlık faiz indirimi yapan Merkez Bankası, bu yıl ise Ağustos-Kasım döneminde yine 500 baz puanlık indirime imza attı ve “indirim döngüsünü sonlandırdığını” ilan etti.

Aradan geçen yaklaşık 14 aylık dönemde dolar kuru 8,30’dan 18,60’a çıkarken, resmi tüketici enflasyonu ise yüzde 19’dan yüzde 85’e kadar yükseldi. Üretici enflasyonu ise ekim ayında yüzde 157’yi görerek rekor kırdı. Ancak faizde tek haneye inilmesine rağmen dolar kurunda geriye dönüş sağlanamadı. Kur seviyesi 18.50-18.70 bandında kaldı.

Türkiye’de enflasyon açısından kritik bir parametre olan dolar kuru seviyesi, TCMB’nin döviz satışı, bazı ülkelerle yapılan swap işlemleri, ihracatçılara getirilen yükümlülükler ve Kur Korumalı Mevduat (KKM) ile Ağustos ayından beri 18 Türk Lirası (TL) bandında stabil duruyor. Son bir ayda ise 18.60-18.70 seviyesine demir atmış durumda.

Hükümet dolar kurunu tutmaya çalışırken ihracatçılar ise dış ticarette avantaj kazanmak için dolar kurunun 20 TL üzerine çıkması gerektiği görüşünde. Seçimlerden sonra sert bir kur artışı bekleyişi hakim. Uzmanlara göre de kurun suni şekilde sabit tutulmaya devam edilmesi halinde Türkiye’de döviz krizi tehlikesi yaşanabilir.

Seçimler belirleyici olacak

Ekim ayı sonunda açıklanan Cumhurbaşkanlığı Yıllık Programı’nda yer alan bilgilere göre dolar/TL’nin 2023’ü 21,51 lira seviyesinde tamamlaması hedefleniyor. Programa göre vatandaşın ve şirketlerin dövize yönelmesini engellemek için geliştirilen KKM 2023 yılında da devam edecek ve bu sistem için 25 milyar TL kaynak ayrılmış durumda. Ancak pek çok uluslararası kuruluş ve ekonomiste göre, dolar kuru 2023’te çok daha yüksek seviyeleri görebilir.

Örneğin uluslararası kredi derecelendirme kuruluşu Fitch, Türkiye’de dolar kurunun seviyesini 2023 yılı için 3 farklı senaryoya göre değerlendirirken Erdoğan’ın yeniden Cumhurbaşkanı seçilmesi ancak AKP’nin Meclis çoğunluğunu kaybetmesi halinde, dolar kurunun 2023 yılında 23,2 TL, 2024 yılında 24,6 TL, 2025 yılında ise 24,5 TL seviyesini göreceği tahmininde bulundu.

Erdoğan’ın yeniden seçilmesi ve AKP’nin Meclis çoğunluğunu da kazanması halinde dolar kurunun 2023 yılında 28 TL, 2024 yılında 39,9 TL, 2025 yılında 39,7 TL’yi bulacağını öngören Fitch, muhalefetin hem cumhurbaşkanlığını hem parlamento çoğunluğunu kazanması halinde ise dolar kurunun 2023’te 24,2 lira, 2024’te 22,5 lira, 2025’te ise 18,2 TL seviyesinde olacağı öngörüsünde bulundu.

“Hâlâ hesapların yüzde 50’den fazlası dövizde”

DW Türkçe’den Aram Ekin Duran’a konuşan ekonomi yazarı Barış Soydan, hükümetin dövize karşı TL’yi özendirmek için attığı adımlar ile Aralık 2021’de 240 milyar dolar seviyesinde olan Türkiye’deki toplam döviz hesaplarının önceki hafta 200 milyar doların altını gördüğünü belirtiyor. Soydan buna karşın hâlâ vatandaşların banka mevduatlarının yüzde 50’den fazlasının döviz hesaplarından oluştuğunu dile getiriyor.

TCMB rezervlerinden satılan yaklaşık 100 milyar dolar sonrasında, ihracatçılara ve turizmcilere döviz gelirlerinin yüzde 40’ını TCMB’ye satma zorunluluğu getirildiğine işaret eden Barış Soydan, şöyle konuşuyor:

“Bu normal bir uygulama değil. Hatta ben buna finansal OHAL diyorum. Bu uygulamanın olağanüstü olduğunu nereden çıkarıyorum peki, çünkü başka ülkelerde yok. Bir tek savaş sonrası Rusya bu adımı attı. Yani ancak savaş koşullarında yapılan bir uygulama var bugün Türkiye’de.”

Bu olağanüstü uygulamalar sayesinde TCMB rezervlerinin eriyip bitmesinin önüne geçilebildiğini de sözlerine ekleyen Soydan, “Bununla birlikte Rusya, Katar ve Suudi Arabistan’dan gelen ve gelecek olan paralar ile birlikte rezervler yükselmeye bile başladı diyebiliriz” diyor.

“Önlemler uzarsa döviz krizi yaşanabilir”

Söz konusu para girişleri ile birlikte seçime kadar geçecek sürede dolar kurunun mevcut seviyelerde tutulabileceğini kaydeden Soydan’a göre, orta vadede ise bu önlemlerin devam etmesi Türkiye ekonomisinde çok ciddi sorunlar ortaya çıkarabilir.

Seçim sonrası dolar kurunda sert bir artış olma olasılığının yüksek olduğunu dile getiren Soydan, “Giderek artan cari açık varken bu sistem çok fazla sürdürülemez. Türkiye’nin ihracat artışı yüzde 1’e indi, ihracat artışı ise yüzde 30’lara çıktı. Böyle giderse Türkiye duvara çarpar. Bir döviz krizi yaşanır” şeklinde konuşuyor.

Soydan, yapılan son akademik araştırmalara göre dolar kurunda yaşanacak her yüzde 100 artışın enflasyona yüzde 50 gibi çok ciddi bir oranda etki edeceğinin ortaya konduğuna da işaret ediyor.

Faiz düştü, dolar düşmedi

TCMB 24 Kasım’da politika faizini 150 baz puan daha indirerek yüzde 9’a çekti. Böylece 2 yıl aradan sonra TCMB’nin politika faizi yeniden tek haneye inmiş oldu. Geçen yıl Eylül-Aralık döneminde 500 baz puanlık faiz indirimi yapan Merkez Bankası, bu yıl ise Ağustos-Kasım döneminde yine 500 baz puanlık indirime imza attı ve “indirim döngüsünü sonlandırdığını” ilan etti.

Aradan geçen yaklaşık 14 aylık dönemde dolar kuru 8,30’dan 18,60’a çıkarken, resmi tüketici enflasyonu ise yüzde 19’dan yüzde 85’e kadar yükseldi. Üretici enflasyonu ise ekim ayında yüzde 157’yi görerek rekor kırdı. Ancak faizde tek haneye inilmesine rağmen dolar kurunda geriye dönüş sağlanamadı. Kur seviyesi 18.50-18.70 bandında kaldı.

“Hükümetin kur artışına tahammülü yok”

Beykoz Üniversitesi Öğretim Üyesi Doç. Dr. Evren Bolgün, son bir yıldır ekonomi yönetiminin “yarı katı” sermaye kontrolleri ile dolar kurunun belli bir seviyenin üstüne çıkmasını engellediğine işaret ediyor.

Kurun tutulmasında öncellikle TCMB rezervlerinden “arka kapı” yöntemi ile satılan yaklaşık 100 milyar doların büyük etkisi olduğunu kaydeden Doç. Dr. Bolgün, “Seçime gidilirken hükümetin kur artışına hiçbir tahammülü yok. Çünkü kur artışı başta enflasyon olmak üzere bütün dinamiği bozuyor” diye konuşuyor.

“Dolar kuru 20-21 TL olmalı”

Alınana tüm önlemler nedeni ile seçime kadarki 5 aylık süreçte dolar kurunda çok büyük oynamalar beklemediğini ifade eden Bolgün’e göre, öte yandan cari açık sorununa karşı seçime kadarki süreçte 20-21 TL bandında bir dolar kuruna izin verilmesi gerekiyor.

Seçimden sonra iktidarın değişmesi halinde ise ekonomi politikalarında ciddi bir dönüşüm beklentisi olduğuna işaret eden Bolgün, “Ekonomi politikasında radikal bir değişim olması halinde, halihazırdaki yüzde 9’luk TCMB faizinin yüzde 30’un üzerine çıkarılması ile karşı karşıya kalabiliriz. Bu da ister istemez dolar kuru dahil tüm parametreleri değiştirecektir” değerlendirmesinde bulunuyor.

Paylaşın

Dikkat Çeken Rapor: Avrupalılar Yıllık 3 Bin Euro Fakirleşti

Avrupa’da 2009 yılından itibaren uygulanmaya başlayan kemer sıkma politikalarının maliyeti ağır oldu. New Economics Foundation (NEF) ve Finance Watch tarafından yayınlanan bir rapora göre, Avrupalılar bu politikalar nedeniyle yıllık ortalama üç bin euro fakirleşti.

Rapor, kemer sıkma politikalarının daha hafif seyirde uygulanması halinde Avrupa Birliği (AB) ülkelerinin kamu hizmetlerine kişi başına yılda bin euro daha fazla harcama olanağı sağlayabileceğine dikkat çekti.

“Son on yıllık kemer sıkma politikaları Avrupa ekonomilerine zarar verdi ve yaşam standardımızın iyileşmesini engelledi” diyen NEF’in makro-ekonomi program sorumlusu Frank Van Lerven, “Borç ve bütçe açığını azaltma saplantısı ne ekonomik büyümeyi arttırdı ne de borçları düşürdü. Bunun yerine kemer sıkma politikaları Avrupa ülkelerini potansiyel gücünden uzaklaştırdı” ifadelerini kullandı.

Kemer sıkma önlemlerinin Avrupa’yı Covid-19’dan ve Ukrayna’daki savaşın yol açtığı krizden kaynaklanan ekonomik şoklara karşı daha savunmasız bıraktığını da işaret eden raporda, “Kesintiler bu kadar şiddetli olmasaydı, AB hükümetlerinin elinde yeşil projeler de dahil altyapı projelerine harcayabilecekleri ek 533 milyar euro mevcut olabilirdi” tespitine yer verildi.

Bu miktarın özellikle enerji fiyatlarındaki artışların etkisini hafifletmeye yardımcı olabileceği vurgulandı.

“Rapor dengeli bakış açısı sunmuyor”

Ancak Avrupa Liberal Forumu Geçici İcra Direktörü Antonios Nestoras, raporun bulgularının dengeli bir bakış açısı sunmadığını ve diğer önemli faktörleri dikkate almadığını belirtti.

Raporu eleştiren Nestoras, kamu harcama seviyelerinin toplumda sadece bir zenginlik temeli oluşturulduğunda etkin bir şekilde yönetilebileceğini söyledi.

“Zenginlik yaratmamız gerekiyor. Vatandaşlara ve şirketlere de bu zenginliği yaratmaları için eşit bir oyun alanı sağlamalıyız” diyen Nestoras, “Çabalarımızı zenginlik yaratmaya odaklamadığımız sürece para nereden gelecek? Bu, bu rapor ve genel olarak kamu politikaları tarafından yanıtlanmayan bir soru” ifadelerini kullandı.

‘Uzun vadeli bir yaklaşım gerekli’

Avrupa Komisyonu gelecek çarşamba 2023’te Avrupa Birliği’nin mali kurallarında yapacağı değişiklikleri açıklayacak.

Bu çerçevede yürütme organının her bir üye ülkeye özel borç azaltma yolları önermesi bekleniyor. NEF’te kıdemli kampanya sorumlusu Sebastian Mang ise harcama kurallarının gelecekte gevşetilmesi gerektiğini vurguluyor.

Mang, Avrupa’nın 2024’ten sonra ihtiyacı olan şey, her yeni krize geçici yanıtlar vermek yerine, amaca uygun uzun vadeli bir yaklaşımdır. Kemer sıkma ekonomisi başarısız bir deney oldu. Gayri safi yurtiçi hasıladaki (GSYH) düşük büyüme, hükümetlerin vergi gelirlerinde düşüşe yol açarak devlet borçlarını arttırdı” dedi.

Kemerler sıkıldı, kamu borçları arttı

NEF ve Finance Watch’un raporu Yunanistan ve İtalya gibi daha fazla kemer sıkan ve kamu harcamalarında kesintiye giden ülkelerin aslında daha yüksek kamu borcu seviyelerine ulaştığını savunuyor.

Tedbirlerin harcanabilir gelir üzerindeki etkisi konusunda da farklılıklar tespit eden çalışma, Almanya’da maaşların finansal kriz öncesine kıyasla sadece yüzde 1 oranında düştüğünü işaret ederken, krizden en çok etkilenen ülkelerden İrlanda ve İspanya’da ortalama yüzde 27 oranında azaldığını gösterdi.

(Kaynak: Euronews Türkçe)

Paylaşın

Altın, Euro, Sterlin, Yen: Hepsi Birden Neden Düşüyor?

Avrupa Birliği’nin parası Euro, dolar karşısında 1’in altına gerileyerek son 20 yılın en düşük seviyesine indi. İngiliz parası Sterlin de eriyor, dolar karşısında 1985 yılından bu yana en düşük seviyesine geriledi. Japon parası Yen de dolar karşısında son 24 yılın en düşük seviyesinde. Bu arada ons altın da Mart ayında gördüğü 2070 dolar seviyesinden 1700 dolara düştü.

Halk Tv yazarı Barış Soydan, bugünkü yazasında Euro, Sterlin, altın ve Yen’in düşüşünün arkasındaki ana sebebin, Amerikan Merkez Bankası FED’in faiz artırımları olduğunu yazdı. “Ama sadece bu değil. Hepsinin kendi dertleri de var” diyen Soydan şöyle devam etti:”

“Pandemide dünyanın her yerinde merkez bankaları ekonomileri desteklemek için gevşek para politikası uygulamıştı. Bunun için politika faizini 0’a, hattan 0’ın da altına indirdiler, bu arada ekonomilerine para pompaladılar.

Ama gevşek para politikasının bir yan etkisi var: Enflasyon. Enflasyon geçen yıl bütün dünyada yükselişe geçti. Amerika ve Avrupa’da son 40 yılın en yüksek seviyesine çıktı. Merkez bankaları enflasyonu bastırabilmek için faiz artırımlarına gittiler. (Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası dışında.)

Faiz artırımında en cesur davranan Amerikan Merkez Bankası FED’di. Mart’ta 25 baz puanlık (0.25) faiz artırımıyla başladı, daha sonra bir tane 50 (0.50), iki tane 75 (0.75) baz puanlık artırım yaptı. Bu ay 75 baz puanlık bir artırım daha yapacak. Ondan sonra da durmayacak, Kasım’da büyük ihtimalle bir 50 baz puanlık artırım daha gelecek.

FED faizi bu kadar çok artırınca geçmişte yüksek getiri peşinde başka varlıklara yönelen küresel sermayenin bir kısmı dolara geçti. Bu arada FED’in faiz artırımları sonrasında Amerikan devlet tahvillerinin getirilerinde de sert artışlar yaşandı. Bu da dolara yönelimi güçlendirdi.

Buna karşılık Avrupa Merkez Bankası ilk faiz artırımını ancak bu yaz yapabildi. Temmuzdaki artırım oranı hepi topu 50 baz puandı. Dün 75 baz puanlık bir artırım daha yaptı ama toplamda FED’in ciddi oranda gerisinde kalmış durumda.

Avrupa Merkez Bankası’nın ürkek davranmasının sebebi, AB’nin derin bir ekonomik durgunluğun eşiğinde bulunması. Rusya-Ukrayna savaşı Avrupa ekonomisine ağır darbe oldu. Rusya gazı kesince Avrupa’da bazı fabrikalar üretime ara vermek zorunda kaldı. Bu koşullarda faizi çok fazla artırmak Avrupa ülkelerindeki ekonomik durgunluğu daha da derinleştirmek demek. Avrupa Merkez Bankası’nın faiz artırımlarına ne kadar devam edebileceği tartışmalı.

Ayrıca bir para birimi sadece faiz politikasından değil, ödemeler dengesi, geleceğe dair beklentiler, siyasi ve ekonomik istikrar veya istikrarsızlık gibi faktörlerden de etkilenir. Avrupa’da bunların hepsi baş aşağı gidiyor. Geleceğe dair beklentiler karamsar, ihracat rekortmeni Almanya bile cari açık vermeye başladı ve İtalya, Portekiz gibi ülkelerin dev ölçülerde kamu borçları var. Bunların üzerine popülist ve aşırı sağ partilerin yükselişiyle gelen siyasi istikrarsızlığı da ekleyin… Euro’nın dolar karşısında son 20 yılın en düşük seviyesine inmesinde şaşıracak bir şey yok.

Aynı şey İngiliz Sterlini için de geçerli. İngiltere aynı anda hem yüksek enflasyonu hem ekonomik daralmayı yaşıyor. Sterlin’deki sert değer kaybı da sürpriz değil.

Japon parası Yen’in dertleri daha eskiye uzanıyor. Japonya 1990’lı yıllardan bu yana bir türlü içinden çıkamadığı inatçı bir ekonomik durgunluğun pençesinde. Japon Merkez Bankası ekonomiyi canlandırabilmek için çok uzun zamandır ultra gevşek para politikası uyguluyor. (Ama kâr etmiyor.) Bu politika Yen’i zayıflatıyor.

Altına gelince… Onun hikayesi biraz farklı. Normalde enflasyonun yükseldiği, jeopolitik ve siyasi istikrarsızlığın arttığı dönemlerde ons altının yükselmesi gerekir. Nitekim Rusya-Ukrayna savaşının patladığı günlerde tarihi zirvesi olan 2070 dolara çıkmıştı. Ama altının bir rakibi var: Dolar. İkisi de riskli dönemlerde tasarruf sahiplerine ve yatırımcılara güvenli bir liman sunuyorlar. Ama doların bir artısı var: Faiz veriyor. Doların güçlendiği, Amerikan devlet tahvillerinin getirisinin yükseldiği dönemlerde ons altında durmaya devam edenler faiz getirisinden oluyorlar. Bu yıl altında yaşanan sert düşüşün sebebi işte bu. FED’in faiz artırımları doları güçlendirince küresel sermayenin bir kısmı altından çıkıp Amerika’ya yöneldi.”

Yazının tamamı için TIKLAYIN

Paylaşın

Mevduat: Türk Lirası’nda Bitlis, Dövizde Aksaray Zirvede

Türk Lirası (TL) mevduata ilginin kur korumalı mevduatla (KKM) birlikte kısmen arttığı görülürken, TL’nin toplam mevduat içindeki payının en yüksek olduğu il Bitlis; döviz mevduatındaysa Aksaray liste başı.

Dünya’dan Barış Erkaya’nın Fintürk verilerinden aktardığına göre, mevduat tarafında dolarizasyonda kağıt üzerinde bir miktar gevşeme dikkat çekiyor. Fintürk verilerine göre 2012 yılının sonunda TL mevduatların toplam tasarruf mevduatları içerisindeki oranı yüzde 50’nin üzerinde olan şehir sayısı sadece 7 iken (yani kalan 74 şehirde toplam tasarruf mevduatının yarısından fazlası DTH’ta tutuluyorken) 2022 ilk yarıyıl sonuçlarına göre bu sayı 25’e çıktı. Özetle söylemek gerekirse artık her üç şehirden birinde DTH’tan daha fazla TL mevduat tutuluyor.

KKM etkisi

Fakat elbette bu dönem Kur Korumalı Mevduat ürününün hayatımıza girdiği bir döneme işaret ediyor. Yani her ne kadar mevduat TL’de görünse de getirisi doların performansına bağlı. Yani yine dolarize bir gelir… Peki hangi şehirlerde bu eğilim yüksek?

Ülkenin doğusunda özellikle KKM etkisinin yüksekliği görülüyor. TL Mevduat oranının en yüksek olduğu şehir Bitlis. Bitlis’teki tasarruf mevduatlarının yüzde 62’si TL mevduatlardan oluşuyor. Onu yüzde 60 ile Ardahan, yüzde 59.56 ile Şanlıurfa, yüzde 59.48 ile Kars, yüzde 57 ile Siirt izliyor.

DTH ağırlığı yüksek şehirler

Döviz tevdiatın daha ağır bastığı şehirlere baktığımızda ise elbette ilk sırada yurtdışından yapılan mevduatlar zirvede. Aksaray, Nevşehir, Yozgat, İstanbul, Kütahya, Kayseri, Kırşehir, Bingöl, Karaman gibi şehirlerde hala DTH oranı çok yüksek.

Fakat bu şehirlerin bazıları son altı ayda TL mevduat oranı en hızlı yükselen şehirler sıralamasında da yer alıyor. Iğdır’da 2021 sonunda yüzde 32 olan TL mevduat oranı 2022 Haziran ayında yüzde 41’e çıkmış. Gaziantep’te yüzde 36’dan yüzde 45’e, Uşak’ta yüzde 31’den yüzde 40’a, Çorum’da yüzde 35’ten yüzde 44’e, Niğde’de yüzde 44’ten yüzde 53’e yükseliş var.

Sıralamanın kalanında Nevşehir, Trabzon, Kayseri, Hatay, Bilecik gibi şehirler bulunuyor. TL mevduatın son altı ayda en az arttığı ya da KKM’den yola çıkarsak Kur Korumalı Mevduata en az rağbet gösteren şehirler arasında ise Bingöl, Hakkari, Artvin, Kilis, Karabük, Rize, Elazığ, Manisa, Kırklareli sıralamanın üst sıralarında yer alıyor.

DTH cazibesi kalır mı?

Yani toplam tabloya bakıldığında KKM, birçok şehri etkisi altına almış ve bireysel yatırımcıların TL mevduata yönelimi artırmış olsa da hala çok ciddi bir DTH ağırlığı dikkat çekiyor. Diğer yandan benzer bir tablonun 2022’nin kalanında devam edip edemeyeceği cevabı en merak edilen sorulardan biri. 30 Aralık 2021, yani analizin başlangıç noktasında dolar kuru 13.17 TL seviyesinde.

Bitiş noktası olan 30 Haziran 2022’de ise 16.7 TL. Yani aradan geçen altı ayda doların getirisi yüzde 27. Benzer bir getirinin sağlanabilmesi için Haziran sonunu baz alırsak doların gelmesi gereken seviye 21.2 TL seviyeleri. Şu ana kadarki getirisi altıncı aydan itibaren yüzde 9 seviyelerinde. Aynı cazibenin yaşanıp yaşanmayacağı doların bundan sonraki günlerde yaşanacak seyriyle alakalı olacak.

Paylaşın

Dolar, 2022’nin Rekorunu Kırdı

Dolar/TL kuru, güne yükselişle başlamasının ardından 18,23’ü aşarak yılın rekorunu kırdı. Euro 18,15 TL, İngiliz sterlini ise 21 TL seviyesinde işlem görüyor. TL’nin bu yıl dolar karşısındaki değeri yüzde 27’den fazla geriledi.

Reuters dün, Merkez Bankası’nın net rezervinin 26 Ağustos haftasında bir önceki haftaya göre 1,26 milyar dolara azalarak 12,6 milyar dolara gerilediğini aktarmıştı. Böylece iki haftadaki düşüş 3 milyar doları aştı.

Net rezervler Temmuz ayında 6 milyar dolar ile en düşük seviyeyi görmüş, ardından Ağustos’ta yükselişe geçmişti.

Ajansa bilgi veren bankacılar, son haftalarda Merkez Bankası rezervlerine başka bir ülkenin merkez bankasından 1-2 milyar dolarlık bir para aktarıldığını belirtmişti.

Derecelendirme kuruluşu Fitch, TL’deki değer kaybının 2024 kadar sürmesini beklediklerini açıklamıştı.

Derecelendirme kuruluşu Fitch, Körfez ülkelerinden bankaların Türkiye’deki faaliyetleri nedeniyle zarara girdiğini belirtti.

Türkiye’deki koşulların gittikçe kötüleştiğini söyleyen Fitch, Türk Lirası’nın değer kaybının bu bankaları etkilediğini vurguladı.

Fitch’e göre Türkiye’de şubesi olan Körfez bankalarının 2022’nin ilk yarısındaki net zararı 950 milyon dolar oldu.

En fazla zarar eden bankaların Birleşik Arap Emirlikleri’nden NBD ve KFH olduğu açıklandı.

Kuruluşa göre bu iki bankanın yanı sıra Burgan Bank’ın da Türkiye’deki zararı, toplam kârlarının yüzde 15’inden fazlasını oluşturdu.

Fitch Türkiye’de 2022’nin ikinci yarısı ve 2023’te enflasyonun yavaşça azalmasıyla birlikte bu bankaların zararlarında da benzer bir azalma görmeyi beklediklerini belirtti.

Kuruluş TL’nin en az 2024’e kadar değer kaybedeceğini fakat bu zorluklara rağmen Körfez bankalarının Türk pazarından çıkmayacağını tahmin ediyor.

Paylaşın

Yıl Sonu Enflasyon Beklentisi Yine Arttı!

Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası (TCMB) ağustos ayı, Piyasa Katılımcıları Anketi’nin sonuçlarını paylaştı. Katılımcıların cari yıl sonu tüketici enflasyonu (TÜFE) beklentisi bir önceki anket döneminde yüzde 69,94 iken, bu anket döneminde yüzde 70,60 oldu.

Haber Merkezi / 12 ay sonrası TÜFE beklentisi bir önceki anket döneminde yüzde 40,23 iken, bu anket döneminde yüzde 41,99 oldu. 24 ay sonrası TÜFE beklentisi ise aynı anket dönemlerinde sırasıyla yüzde 24,27 ve yüzde 24,35 olarak gerçekleşti.

Dolar/TL

Katılımcılar cari yıl sonu döviz kuru (ABD Doları/TL) beklentisi bir önceki anket döneminde 18,99 TL iken, bu anket döneminde 19,65 TL oldu. 12 ay sonrası döviz kuru beklentisi ise aynı anket dönemlerinde sırasıyla 20,92 TL ve 22,03 TL olarak gerçekleşti.

2021 yılı aralık ayı anketinde 12 ay sonrası dolar/TL kuru beklentisi 15,56 olarak tahmin edilmişti. Böylece yıl sonu dolar kuru beklentisi sekiz ayda 4,09 TL arttı.

Faiz

Katılımcıların BİST Repo ve Ters-Repo Pazarı’nda oluşan cari ay sonu gecelik faiz oranı beklentisi bir önceki anket döneminde ve bu anket döneminde yüzde 14,00 olmuştur. TCMB bir hafta vadeli repo ihale faiz oranı cari ay sonu beklentisi de bir önceki anket döneminde ve bu anket döneminde yüzde 14,00 olarak gerçekleşti.

Büyüme

Katılımcıların GSYH 2022 yılı büyüme beklentisi bir önceki anket döneminde yüzde 3,6 iken, bu anket döneminde yüzde 3,7 olarak gerçekleşmiştir. GSYH 2023 yılı büyüme beklentisi ise bir önceki anket döneminde ve bu anket döneminde değişmeyerek yüzde 3,8 olarak gerçekleşti.

Paylaşın

Merkez Bankası Yıl Sonu Dolar Tahminini Yine Yükseltti

Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası (TCMB), sektör ve finansal sektör temsilcileri ile profesyonellerden oluşan 41 katılımcı tarafından yanıtlanmış Ağustos ayı Piyasa Katılımcıları Anketi’nin sonuçlarını paylaştı.

Haber Merkezi / Katılımcıların cari yıl sonu döviz kuru (ABD Doları/TL) beklentisi bir önceki anket döneminde 18,99 TL iken, bu anket döneminde 19,65 TL oldu. 12 ay sonrası döviz kuru beklentisi ise aynı anket dönemlerinde sırasıyla 20,92 TL ve 22,03 TL olarak gerçekleşti.

2021 yılı aralık ayı anketinde 12 ay sonrası dolar/TL kuru beklentisi 15,56 olarak tahmin edilmişti. Böylece yıl sonu dolar kuru beklentisi sekiz ayda 4,09 TL arttı.

Enflasyon

Katılımcılar cari yıl sonu tüketici enflasyonu (TÜFE) beklentisi bir önceki anket döneminde yüzde 69,94 iken, bu anket döneminde yüzde 70,60 oldu.

12 ay sonrası TÜFE beklentisi bir önceki anket döneminde yüzde 40,23 iken, bu anket döneminde yüzde 41,99 oldu. 24 ay sonrası TÜFE beklentisi ise aynı anket dönemlerinde sırasıyla yüzde 24,27 ve yüzde 24,35 olarak gerçekleşti.

Faiz

Katılımcıların BİST Repo ve Ters-Repo Pazarı’nda oluşan cari ay sonu gecelik faiz oranı beklentisi bir önceki anket döneminde ve bu anket döneminde yüzde 14,00 olmuştur. TCMB bir hafta vadeli repo ihale faiz oranı cari ay sonu beklentisi de bir önceki anket döneminde ve bu anket döneminde yüzde 14,00 olarak gerçekleşti.

Büyüme

Katılımcıların GSYH 2022 yılı büyüme beklentisi bir önceki anket döneminde yüzde 3,6 iken, bu anket döneminde yüzde 3,7 olarak gerçekleşmiştir. GSYH 2023 yılı büyüme beklentisi ise bir önceki anket döneminde ve bu anket döneminde değişmeyerek yüzde 3,8 olarak gerçekleşti.

Paylaşın

Temmuz Ayında Euro, Altın Ve Borsa Yatırımcısına Kaybettirdi

Temmuz ayında en yüksek reel getiri Devlet İç Borçlanma Senetleri’nde (DİBS) olurken, euro, altın ve borsa ise yatırımcısına kaybettirdi. Yıllık en yüksek reel getiri dolar da yaşanırken, DİBS ise yatırımcısına kaybettirdi.

Haber Merkezi / Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK), Finansal Yatırım Araçlarının Reel Getiri Oranları Temmuz 2022 verilerini açıkladı.

Buna göre, aylık en yüksek reel getiri, tüketici fiyat endeksi (TÜFE) ile indirgendiğinde yüzde 2,50 oranında Devlet İç Borçlanma Senetleri’nde (DİBS) gerçekleşti. Yurt içi üretici fiyat endeksi (Yİ-ÜFE) ile indirgendiğinde ise DİBS yüzde 0,23 oranında yatırımcısına kaybettirdi.

Yİ-ÜFE ile indirgendiğinde; yatırım araçlarından dolar yüzde 2,17, mevduat faizi (brüt) yüzde 3,76, Euro yüzde 5,51, külçe altın yüzde 7,22 ve BIST 100 endeksi yüzde 7,39 oranlarında yatırımcısına kaybettirdi.

TÜFE ile indirgendiğinde dolar yüzde 0,51 oranında reel getiri sağlarken, mevduat faizi (brüt) yüzde 1,12, Euro yüzde 2,93, külçe altın yüzde 4,68 ve BIST 100 endeksi yüzde 4,85 oranlarında yatırımcısına kaybettirdi.

Dolar, üç aylık değerlendirmede; TÜFE ile indirgendiğinde yüzde 7,47 oranında yatırımcısına en yüksek reel getiri sağlarken; Yİ-ÜFE ile indirgendiğinde ise yüzde 2,64 oranında yatırımcısına kaybettirdi. BIST 100 endeksi, Yİ-ÜFE ile indirgendiğinde yüzde 16,69, TÜFE ile indirgendiğinde ise yüzde 8,04 oranında yatırımcısına en çok kaybettiren yatırım aracı oldu.

Altı aylık değerlendirmeye göre dolar, Yİ-ÜFE ile indirgendiğinde yüzde 16,10, TÜFE ile indirgendiğinde ise yüzde 1,52 oranıyla yatırımcısına en az kaybettiren yatırım aracı oldu. Aynı dönemde Mevduat faizi (brüt), Yİ-ÜFE ile indirgendiğinde yüzde 29,41, TÜFE ile indirgendiğinde ise yüzde 17,14 oranında yatırımcısına en çok kaybettiren yatırım aracı oldu.

Yıllık bazda en çok getiri dolarda

Finansal yatırım araçları yıllık olarak değerlendirildiğinde dolar, TÜFE ile indirgendiğinde yüzde 13,06 oranında yatırımcısına en yüksek reel getiri sağlayan yatırım aracı olurken; Yİ-ÜFE ile indirgendiğinde ise yüzde 16,99 oranında yatırımcısına kaybettirdi.

Yıllık değerlendirmede, Yİ-ÜFE ile indirgendiğinde; yatırım araçlarından külçe altın yüzde 19,88, BIST 100 endeksi yüzde 26,20, Euro yüzde 28,38, DİBS yüzde 52,14 ve mevduat faizi (brüt) yüzde 52,47 oranlarında yatırımcısına kaybettirdi.

TÜFE ile indirgendiğinde ise külçe altın yüzde 9,11 ve BIST 100 endeksi yüzde 0,52 oranında yatırımcısına kazandırırken; Euro yüzde 2,45, DİBS yüzde 34,81 ve mevduat faizi (brüt) yüzde 35,26 oranlarında yatırımcısına kaybettirdi.

Paylaşın

Doların Euro İle Eşitlenmesi 3 Alanda Sıkıntı Yaratacak

ABD Merkez Bankası’nın faiz artırım politikası nedeniyle euro/dolar paritesi neredeyse eşitlenmiş durumda. Yılbaşında 1,1370 olan euro/dolar kuru bugün 1.004’ten güne başladı.

İktisatçı Mahfi Eğilmez, ihracatı euro, borcu ise dolar ağırlıklı olan Türkiye’nin bu durumdan olumsuz etkileneceğini belirtirken, Dünya gazetesi ekonomi yazarı Alaattin Aktaş ise 3 alanda sıkıntı yaşanacağının altını çizdi.

Aktaş, Başımıza bir de parite belası çıktı!’ başlıklı yazısında, “Euro kazanıp dolar harcamak, abartılı bir benzetmeyle ‘Dolar kazanıp TL harcamak’ gibiydi. Şimdi durum değişti; artık ‘TL kazanıp dolar harcamak’ durumundayız” değerlendirmesinde bulundu.

Dolar ile euronun eşitlenmesinin özellikle dış ticaret ve turizm gelirleri ile dış borç ödemeleri açısından sıkıntı yaratacağını vurgulayan Aktaş’ın yazısı özetle şöyle:

“Döviz gelirimizin çoğu euro cinsinden ama giderimizde ağırlık dolar. Dolayısıyla giderek değer yitiren bir para cinsinden gelir elde ediyor, öte yandan değer kazanan bir parayla harcama yapmak durumunda kalıyoruz.

…Yıllardan beri euronun dolardan daha değerli olmasının avantajını kullanan, kullanması gereken Türkiye, şimdi tam tersi bir tabloyla karşı karşıya. Üstelik bu durumla yüz yüze geldiğimiz şu dönemde bir dizi sorunumuz zaten var.

Döviz açığımız, yani cari açığımız rekor kıra kıra artıyor. Bu kış enerji faturamız çok daha büyüyebilir ve bundan dolayı ithalat ve bağlı olarak cari açık daha da tırmanabilir. Bu açığı veriyorsak tabii ki öncesinde bir şekilde finanse etmiş oluyoruz ama bu finansmanın kalitesi giderek bozuluyor.

Ne doğrudan yatırım var, ne portföy yatırımı. Bulursak, çok pahalı borç buluyoruz ya da yama yapa yapa bir düzeyde tutmaya çalıştığımız Merkez Bankası rezervinden yiyoruz.”

Paylaşın