Cinsel Performans Kaygısı Nedir, Nasıl Başa Çıkılır?

Cinsel performans kaygısı, cinsel ilişki öncesinde veya sırasında yoğun korku veya endişeye neden olan bir kaygı biçimidir. Cinsel performans kaygısı herkesi etkileyebilir, ancak erkeklerde daha yaygındır.

Haber Merkezi / Cinsellikle ilgili kaygı, partnerinizle ilişki yaşamanızı imkansız hale getirebilir ve duygusal ilişkinizi dahi zorlayabilir. Cinsel performans kaygısı, ayrıca erektil disfonksiyon gibi diğer cinsel bozukluklara da yol açabilir.

Neyse ki, cinsel performans kaygısını aşmanın birkaç yolu var.

Cinsel performans kaygısının belirtileri

Erkeklerde: Cinsel ilişki sırasında orgazm olamama, erken boşalma, geç boşalma, erektil disfonksiyon

Kadınlarda: Cinsel ilişki sırasında orgazm olamama, vajinal kuruluk, acılı seks.

Cinsel performans kaygısına ne sebep olur?

Partnerinizin cinsel beklentileri konusunda endişe duymak,
Cinsel ilişki sırasında ne kadar erkeksi veya kadınsı göründüğünüz konusunda endişe duymak,
Özgüven eksikliği,
Partnerinize karşı fiziksel veya duygusal olarak çekim hissetmemek,
Cinsel travmayla ilgili korkular.

Stres ve kaygı cinsel performansı tam olarak nasıl etkiler?

Stresli veya kaygılı olduğunuzda, vücudunuz daha fazla stres hormonu kortizol üreterek stres tepkisini başlatır. Kortizol seviyesi yükseldiğinde, cinsellik hormonu testosteron seviyesi düşer, cinsel isteğinizi veya libidonuzu azaltır. Erkeklerde düşük testosteron aynı zamanda erektil disfonksiyonla da bağlantılıdır.

Cinsel performans kaygısı ilişkileri nasıl etkiler?

Cinsel performans kaygısı nedeniyle oluşan cinsel ilişki eksikliği, ilişkinin duygusal yapısına da zarar verebilir. Çalışmalar, daha yüksek oranda cinsel aktivitede bulunan çiftlerin daha fazla yakınlık kurduğunu göstermektedir.

Cinsel ilişkiye girmemek veya cinsel ilişkiden zevk alamamak, partnerlerin daha az bağlı ve yakın hissetmelerine neden olabilir. Sonuç olarak, partneriniz, onları arzulamadığınız veya umursamadığınız için yakınlıktan kaçındığınızı hissedebilir.

Cinsel performans kaygısıyla nasıl başa çıkılır?

Tetikleyicilerinizi belirlemek ve kaygıdan kurtulmanın yollarını bulmak, genellikle cinsel hayatınızı etkileyen olumsuz düşünce ve hislerle nasıl başa çıkacağınızı bilmeyle ilgilidir.

Partnerinizle konuşmak, cinsel performans kaygısıyla başa çıkmanıza yardımcı olabilir. Açık iletişim, partnerlerin cinsel ilişkiyle ilgili duygularını daha iyi anlamalarına yardımcı olabilir.

Partneriniz ayrıca, beden imajınız veya performans endişeleriniz gibi cinsel olarak göstermenizi engelleyen yanlış, önyargılı düşünceler hakkında içgörüler sunabilir.

Cinselliğin mükemmel olmadığını kabul etmek veya cinsel ilişki öncesine daha fazla zaman ayırmak da yakınlığı artırmaya yardımcı olabilir.

Paylaşın

Hipertansiyon Üreme Sağlığını Nasıl Etkiler?

Dünya genelinde milyonlarca insanı etkileyen kronik bir tıbbi rahatsızlık olan hipertansiyon veya yüksek tansiyonun ölümcül felce ve kalp krizine neden olduğu tartışılsa da, bu rahatsızlığın üreme sağlığı üzerindeki etkileri genellikle göz ardı edilir.

Haber Merkezi / Hipertansiyon veya yüksek tansiyonun hem kadın hem de erkek üreme sağlığını etkilediği bilinmektedir.

Hipertansiyon veya yüksek tansiyon, erkeklerde ereksiyon olma ve ereksiyonun sürdürülmesinde zorluk anlamına gelen erektil disfonksiyonun (ED) nedenlerinden biridir. Bu rahatsızlıktan muzdarib olan çok sayıda erkekte yaygın bir şikayettir. Sertleşme sorunu, genital bölgeye daha az kan akışı olduğunda ortaya çıkar.

Rahatsızlık, erkeklerde, erektil disfonksiyonun (ED) yanı sıra, düşük sperm sayısı, hareketlilik, anormal sperm yapısı, düşük sperm hacmi ve kısırlığa neden olabilir.

Kadınlarda, hipertansiyon veya yüksek tansiyon, adet düzensizliklerine ve doğurganlığın azalmasına neden olarak üreme sisteminin düzgün çalışmasını etkileyebilir. Bu rahatsızlıktan muzdarib olan kadınlar, ayrıca gebelik sırasında preeklampsi, gebelik diyabeti ve erken doğum gibi komplikasyonlarla karşılaşabilirler.

Rahatsızlık, gebelik sırasında, plasentaya giden kan akışının kısıtlanmasına, ve bebeğin rahimde yeterli oranda oksijen ve besin almasın da engelleyebilir. Rahatsızlık, kadınlarda ayrıca, zayıf embriyo implantasyonu da düşük yapmaya neden olabilir.

Hipertansiyon veya yüksek tansiyon nedeniyle erkeklerde ve kadınlarda cinsel işlev bozukluğu veya düşük libido gibi sorunlar da görülür.

Paylaşın

Osteoporoz Nasıl Önlenir? 8 İpucu

Osteoporoz riski erkeklere oranla kemik kütlesi daha az olan kadınlarda daha yüksektir. Ancak osteoporozu bir kadın hastalığı olarak düşünülmemesi gerekir, erkekler de bu durumdan muzdarip olabilir.

Haber Merkezi / Osteoporoz bilinen adıyla kemik erimesi, kemiğin içeriğindeki mineral yoğunluğunun azalması sonucunda kemiklerin zayıflaması ve kırılgan hale gelmesidir.

Osteoporozu önlemek ve kemikleri korumak için 10 ipucu:

Yeterli kalsiyum ve D vitamini: Kalsiyum kemik kaybını önlemek için önemlidir. 19 ila 50 yaş arasındakiler için günlük 1.000 mg kalsiyum alımı tavsiye edilir. 65 yaş ve üzerindekiler ise günde en az 700 mg kalsiyum almalıdır.

Dengeli beslenme: Dengeli beslenme yeterli miktarda fosfor ve kemikler için gerekli olan magnezyum, K vitamini, B6 vitamini ve B12 vitamini gibi diğer mineralleri almak anlamına gelir.

Alkolün sınırlandırılması: Alkolün kemik oluşumunu ve vücudun kalsiyum emilimini azalttığı düşünülmektedir. Bu nedenle alkol alımının sınırlandırılması önemlidir.

Tuzlun azaltılması: Çok fazla sodyum tüketmek vücudun kalsiyum emilimini azaltır.

Güçlendirme egzersizleri: Güçlendirme egzersizler kemikleri daha güçlü ve yoğun hale getirir. Bu nedenle haftada en az 3 gün 1 saat güçlendirme egzersizi önerilir.

Kafeinin sınırlandırılması: Kahvede bulunan kafein, kemiklerden kalsiyumu emer. Bu nedenle kafein alımının sınırlandırılması önemlidir.

Sağlıklı kilonun korunması: Sağlıklı kilonun korunması genel sağlık açısından faydalı olduğu kadar kalp hastalığı ve diyabet gibi diğer kronik durumların riskini de azaltır.

Sigara: Sigara vücudun kalsiyum emilimini azaltarak kemik kaybını arttırdığı düşünülmektedir. Bu nedenle sigara içmenin sınırlandırılması önemlidir.

Paylaşın

“Toplumsal Cinsiyet Eşitliği” İçin Yılda Ek 360 Milyar Dolara İhtiyaç Var

‘Toplumsal Cinsiyet Eşitliği 2023 Durum Raporu’nda 2030 yılına kadar toplumsal cinsiyet eşitliği ve kadınların güçlenmesini sağlamak için acil bir şekilde somut adımlar atılması gerektiği vurgulandı. Raporda, bunu başarmak için yıllık ek 360 milyar dolara ihtiyaç duyulduğu belirtildi.

Rapor, 2030 Sürdürülebilir Kalkınma Gündemi’nin vaatlerinin yerine getirilmesi ve hiçbir kadının ve kız çocuğunun geride bırakılmadığından emin olmak için bir çağrıda bulundu.

“Sürdürülebilir Kalkınma Amaçlarında (SKA) İlerleme: Toplumsal Cinsiyet Eşitliği 2023 Durum Raporu” toplumsal cinsiyet eşitliğini gerçekleştirmek için acil ve kararlı bir eylemin gerekliliğini gösteriyor.

Sürdürülebilir Kalkınma Amacındaki ilerlemeyi kapsayan rapor, UN Women (Birleşmiş Milletler Kadın Birimi) ve Birleşmiş Milletler Ekonomik ve Sosyal İşler Departmanı (UN DESA) tarafından 7 Eylül’de yayınlandı.

Rapora göre, mevcut hızda ilerlediğimiz takdirde, 2030 yılına gelindiğinde dünya nüfusunun yüzde 8’ini oluşturan 340 milyondan fazla kadın ve kız çocuğunun aşırı yoksulluk içinde yaşayacağı öngörülüyor.

Rapor, liderlik pozisyonlardaki kadınların oranının ise değişmediğini gösteriyor: Parlamentolarda yüzde 26,7, yerel yönetimlerde yüzde 35,5, iş dünyasında üst düzey pozisyonlarda yüzde 28,2 oranında kadın bulunuyor.

Bu yıl ilk kez, iklim değişikliğinin kadınlar ve kız çocukları üzerindeki etkilerine de yer veren rapor, iklim krizinin 158 milyon kadın ve kız çocuğunu yoksulluğa itebileceğini tahmin ediyor. Yaşlılığa da değinen rapor, yaşlı kadınların yaşlı erkeklere göre daha yüksek oranda yoksulluk ve şiddete maruz bırakıldığını gösteriyor.

2030 yılına kadar toplumsal cinsiyet eşitliği ve kadınların güçlenmesini sağlamak için acil bir şekilde somut adımlar atılması gerektiğini vurgulayan “Toplumsal Cinsiyet Eşitliği 2023 Durum Raporu”, bunu başarmak için yıllık ek 360 milyar dolara ihtiyaç duyulduğunu belirtiyor.

“Bilinçli bir şekilde hareket etmeliyiz”

UN Women İcra Direktör Yardımcısı Sarah Hendriks, “Sürdürülebilir Kalkınma Amaçları için bu yılki rapor bir çağrı niteliğinde. Her kadın ve kız çocuğunun eşit haklara, fırsatlara ve temsiliyete sahip olduğu bir dünya için şimdi kolektif ve bilinçli bir şekilde hareket etmeliyiz. Bunu başarmak için kararlılık, yenilikçi çözümler, tüm sektörler ve paydaşlar arasında işbirliği gerekiyor” dedi.

UN DESA Politika Koordinasyonu ve Kurumlararası İşler Genel Sekreter Yardımcısı Maria-Francesca Spatolisano ise şunları söyledi: “Toplumsal cinsiyet eşitliği, 2030 Gündemi içinde sadece bir amaç değil, aynı zamanda diğer tüm amaçların üzerine inşa etmemiz gereken bir hedef. Kadınların ve kız çocuklarının toplumun her alanına tam katılımını sağlamak için engelleri kaldırabilir ve tüm insanlar için ilerlemeyi sağlayabiliriz.”

Bianet‘in aktardığına göre; Raporda vurgulanan diğer veriler şöyle:

İklim değişikliği nedeniyle ortaya çıkacak gıda güvensizliği, 236 milyon kadın ve kız çocuğunu ve 131 milyon fazla erkek ve oğlan çocuğunu etkileyebilir.

Dünyadaki hiçbir ülke, yakın partner şiddetini tamamen ortadan kaldıramamıştır.

Toplumsal cinsiyet eşitliğini ve kadınların güçlenmesini sağlamak için kapsamlı sistemlere sahip olan ve bu alanlarda bütçe ayırabilen ülke sayısı sadece 27’dir.

Çatışmalardan etkilenen kadın ve kız çocuklarının sayısı önemli ölçüde artmıştır. 2022’de bu rakam 614 milyona yükselmiştir. Bu, 2017’deki rakamdan yüzde 50 daha fazladır.

Mevcut hızla ilerlediğimiz takdirde, 2030 yılında tahmini 110 milyon kız çocuğu ve genç kız eğitimden mahrum bırakılmış olacaktır.

Kadınlar ve erkekler arasındaki iş gücü ve gelir uçurumu hala yüksek seviyededir. Dünya genelinde erkeklerin kazandığı her 1 dolara karşılık olarak kadınlar 51 sent kazanmaktadır. İş yaşamının en verimli dönemindeki erkeklerin yüzde 90’u iş gücüne katılırken, bu oran kadınlarda 61,4’tür.

Mevcut ilerleme hızında, bir sonraki neslin kadınları ortalama olarak erkeklere göre günde 2,3 saat daha fazla ücretsiz bakım ve ev işi yapacaktır.

“Toplumsal Cinsiyet Eşitliği 2023 Durum Raporu”, toplumsal cinsiyet eşitliği hedefine ulaşmanın giderek daha zor olacağını vurguluyor. 2030’a kadar ilerlemeyi hızlandırmak için iş birliklerinin, ortaklıkların, yatırımların ve bu alanda küresel ve ulusal finansmanın artırılmasının son derece önemli olduğunu gösteriyor.

Rapor, 2030 Sürdürülebilir Kalkınma Gündemi’nin vaatlerinin yerine getirilmesi ve hiçbir kadının ve kız çocuğunun geride bırakılmadığından emin olmak için bir çağrıda bulunuyor.

Raporun tamamı için TIKLAYIN

Paylaşın

Kardiyak Sorunlar: Kadınlar Daha Fazla Etkileniyor

50’den fazla ülkede yürütülen ve 2,3 milyondan fazla insanı kapsayan yeni bir araştırma, kalp kaynaklı sorunlarda, kadınların erkeklere göre daha kötü sonuçlarla karşılaştıklarını ortaya koydu.

Haber Merkezi / Kalp hastalıkları (kardiyak sorunlar) üzerine yapılan 15 çalışmanın yeni bir analizi, kadınların kalp sorunları konusunda erkeklere göre daha geç teşhis ve tedavi edildiğini ve bu durumun daha kötü sonuçlara yol açtığını ortaya koydu.

ABD’deki Massachusetts Lowell Üniversitesi’ndeki araştırmacılar tarafından yürütülen analiz çalışmasında, 50’den fazla ülkede yürütülen ve 2,3 milyondan fazla insanı kapsayan çalışmalar gözden geçirildi.

Kalp hastalıkları nelerdir?

Kalp hastalığı, kalpte meydana gelen ve kalbi etkileyen herhangi bir bozukluğu kapsayan bir terimdir. Kalp hastalığı başlığı altında koroner arter hastalığı gibi kan damar hastalıkları, kalp ritmi problemleri (aritmiler) ve bu hastalıkların yanında doğuştan gelen kalp kusurları yer alır.

Kalp hastalıkları terimi çoğunlukla kardiyovasküler hastalık terimi ile dönüşümlü olarak kullanılır. Kalp hastalıklarını genel manada şu şekilde sıralayabiliriz:

Doğuştan gelen kalp hastalığı,
Koroner arter hastalığı,
Kalp ritminin bozukluğu ile ortaya çıkan kalp hastalıkları,
Dilate kardiyomiyopati (Kalp karıncıklarının genişlemesi),
Miyokard enfarktüsü (Kalbin kas tabakasının oksijensiz kalması olarak tanımlanabilir),
Kalp yetmezliği.

Kalp hastalıklarının belirtileri nelerdir?

Kalp hastalığının belirtileri hangi kalp hastalığıyla ilgili olduğuna bağlı olarak değişir.

Kalp hastalığı doğuştan gelebilir.
Kalp ritminin bozukluğu ile ilgili hastalıklar gelişebilir.
Koroner arter hastalığı,
Dilate (kalp karıncıklarında genişleme) kardiyomiyopati,
Kalbin kas tabakasının oksijensiz kalması demek olan miyokard enfarktüsü
Kalp yetmezliği adı sık duyulan kalp hastalıkları arasında yer alır.

Kalp hastalıkları kadınlarda ve erkeklerde farklı belirtiler gösterebilir. Ancak genel olarak ortak olan birçok belirti vardır. Çoğunlukla belirtiler süreklilik arz eder ve kendiliğinden bir iyileşme söz konusu değildir. En yaygın belirtiler arasında:

Göğüs ağrısı, göğüs sıkışması, göğüs basıncı ve göğüs rahatsızlığı,
Kısa aktiviteler sonrasında veya hiçbir sebep yokken ortaya çıkan nefes darlığı,
Kalpteki kan damarlarının sertleşmesi veya daralması sonucunda bacaklarda ve kollarda ağrı, uyuşukluk veya halsizlik,
Boyunda, çenede, boğazda, üst karın veya sırtta ağrı,
Baş dönmesi hatta bayılma,
Kalbin yerinden çıkacakmış gibi atması veya tam tersine hissedilemeyecek kadar yavaş atması,
Soluk gri veya mavi ten rengi,
Bacaklarda, karında veya göz çevresindeki bölgelerde şişkinlik,
Ateş, kuru ve kalıcı öksürük,
Deri döküntüleri veya ciltte meydana gelen dökülmeler yer alır.

Kadınlarda Kalp Hastalıkları Belirtileri Nelerdir?

Kalp hastalıkları, özellikle de kadınları daha fazla etkilemektedir. Kadınlarda daha sık görülen yüksek tansiyon ve romatizmal hastalıklar kontrol altına alınmadığı takdirde, kalbe zarar vererek kalp hastalıklarına davetiye çıkarır.

Erkeklerde göğüs ağrısı, kadınlara nazaran daha belirgindir. Bununla birlikte, kadınlarda göğüs ağrısı daha çok nefes darlığı ya da yorgunluk olarak hissedilir. Bunların yanı sıra, kalp hastalıkları söz konusu olduğunda kadınları daha çok etkileyen diğer belirtileri ise şu şekilde sıralayabiliriz:

Aşırı derecede halsizlik,
Boyun, çene ya da kolu etkileyen ağrı,
Mide bulantısı.

Kalp hastalıklarının nedenleri nelerdir?

Kalp hastalıkları ve korunma yolları konusunda çok daha dikkatli hareket edebilmek için, kalp hastalıklarına yol açan nedenleri bilmek ve buna göre yaşam tarzınızı düzene sokmak gerekir. Kalp hastalıklarına yol açan pek çok sebep vardır. Kalp hastalıklarına zemin hazırlayan bu sebepleri ise şu şekilde sıralayabiliriz:

Sigara kullanmak,
Beslenme düzeninde paketlenmiş hazır gıdalara yer vermek,
Yaşın da ilerlemesiyle birlikte hareketsiz kalmak,
Aşırı kilo ve obezite,

Yüksek tansiyon ve kolesterol kontrol altına alınmadığı takdirde, kalp zaman içinde zarar görür ve bu da kalp hastalıklarına zemin hazırlar.

Bunların haricinde, gebelik dönemindeki kadınların kan basıncında ani artışlara yol açan preeklampsi hastalığı da kalp hastalıklarına sebep olabilir.

Paylaşın

Erken Uyuma Eğilimi Olan Erkekler Dikkat: Kalp Hastalığı Belirtisi Olabilir

Yeni yapılan bir araştırma, erkeklerde erken uyuma isteğinin kalp hastalığının bir işareti olduğunu gösteriyor. Erken yatmanın yüksek tansiyonla bağlantılı olduğu ve hatta vücudun biyolojik saatini etkileyebileceği belirtildi.

Haber Merkezi / Herkes uyumayı sever. Çoğu, ne kadar erken uyuyabilirse, o kadar erken uyumak ister. Ancak, erken uyuma eğiliminde olan erkeklerin birkaç şeye dikkat etmesi gerekiyor. Çünkü bu durum bir hastalık belirtisi olabilir.

Yeni bir araştırma, erkeklerde erken uyuma isteğinin kalp hastalığının bir işareti olduğunu gösteriyor. Araştırmada, erken yatma eğilimine yüksek tansiyonun neden olabileceği belirtiliyor. Araştırmada yer alan bilim insanları, bu konuda uyarıyorlar.

2400 yetişkin üzerinde yapılan araştırmada yüksek tansiyonu olanların, sağlıklı olanlara göre en az 18 dakika daha erken yattıkları tespit edilmiştir.

Kan basıncının olması gereken ideal değerlerin üzerinde olması olarak tanımlanan yüksek tansiyon, kalp krizlerinin ana nedenlerinden biridir. Yüksek tansiyon, aynı zamanda felce de yol açar.

Japonya’dan araştırmacı Nubuo Sasaki, erken uykunun yüksek tansiyonla bağlantılı olduğunu ve hatta vücudun biyolojik saatini etkileyebileceğini söyledi.

Yüksek tansiyona ne sebep olur?

Aşırı tuz tüketimi: Yüksek tansiyona yol açan nedenlerden biridir.
Hareketsiz yaşam biçimi: Hareketsizlik yüksek tansiyon görülme olasılığını artırır.
Sigara-alkol tüketimi: Yüksek tansiyon görülme sıklığı artar.
Stres: Yüksek tansiyonun ortaya çıkmasını kolaylaştırabilir.

Yüksek tansiyon kaç olunca tehlikeli?

Kan basıncının 120-129/80-84 mmHg olması normal, 130-139/85-89 mmHg olması yüksek normal tansiyon olarak adlandırılır. Kan basıncının 140/90 mmHg’nın üzerinde olması hipertansiyondur. Hastaların % 90-95’inde yüksek tansiyona neden olabilecek altta yatan başka bir hastalık yoktur.

Yüksek Tansiyonu Ne Düşürür?

Başınızı soğuk su ile yıkamanız yüksek tansiyonunuzu düşürmek için doğru bir adım olacaktır. Çünkü soğuk su sinirlerinizi uyardığı için tansiyonunuzun düşmesine ön ayak olacaktır.
Kekik tüketimi ya da kekik suyu kaynatılması, düşürmekte yararlı olacaktır.
Yoğurt veya ayran tüketebilirsiniz.

Limon tüketimi doğru bir tercih olacaktır. Çünkü limon suyu damarların tıkanmasına neden olan bazı maddeleri vücudumuzdan temizleme görevini üstleniyor. Her sabah bir bardak suya yarım limon sıkarak sizde bu maddelerin vücudunuzdan uzaklaştırılmasını sağlayabilirsiniz.

Sarımsaklı ürünler tercih edebilirsiniz. Sarımsak tansiyonunuzun düşmesini hızlı bir şekilde sağlayacaktır. Her gün 1-2 diş sarımsak tüketimine özen gösterin.
Pancar suyu içeriğindeki nitrat sayesinde kanın damarlardan rahat rahat geçmesini sağladığı için etkili bir tansiyon düşürücüdür.

Muz içerdiği zengin potasyumlu içeriği ile kan akışınızı hızlandırır ve tansiyonunuzun düşmesini sağlar. Ayrıca damarlarda tıkanıklık yaratabilecek maddelerin birikmesini önlemede birebirdir.

Kudret narı çoğu hastalığa şifalı geldiği gibi yükselen tansiyonunuzu düşürmek için doğru bir çözüm olacaktır.
Tuz tüketimini indirgemeniz hipertansiyon için çok mühimdir.
Kuşburnu çayı ile tansiyonunuzu düzene sokma yoluna gidebilirsiniz.

Paylaşın

Dünyada Cinsiyet Eşitsizliğini Gidermek 131 Yıl Alabilir

Dünya genelinde cinsiyet eşitsizliğinin giderilmesine yönelik ilerlemenin mevcut hızda devam etmesi durumunda bu farkın ancak 2154’te, yani 131 yıl içinde kapanabileceği tespit edildi.

Bu süre, ekonomik eşitsizliği kapatmak için 169 yıl, siyasi yetkilendirme alanındaki eşitsizliği kapatmak için ise 162 yıl alabilir. Cinsiyet eşitliğinde en yüksek oran İzlanda’da en düşük Afganistan’da. Türkiye, yüzde 63,8 ile cinsiyet eşitliğinde 129’uncu sırada yer aldı.

Dünya çapında kadınlar iş gücüne erkeklere göre daha yüksek oranda katılım sağlamasına karşın bu yıl küresel iş gücünün yüzde 41,9’unu kadınlar oluşturdu.

İsviçre’nin Cenevre kentinde yer alan Dünya Ekonomik Forumu, Küresel Cinsiyet Farkı 2023 Raporu’nu yayınladı.

146 ülkede “ekonomik katılım ve fırsat”, “eğitimsel kazanımlar”, “sağlık ve hayatta kalma” ve “siyasi yetkilendirme” olmak üzere 4 temel alanda cinsiyet eşitsizliğinin değişiminin ölçüldüğü rapora göre, dünyada cinsiyet eşitsizliğini gidermek için sağlanan ilerlemenin hızı yaşanan çeşitli krizler nedeniyle büyük ölçüde yavaşladı.

Cinsiyet eşitsizliği, geçen yıla göre sadece yüzde 0,3 kapandı. Bu yavaş ilerlemede, eğitimsel kazanımlarda cinsiyet eşitliğinin sağlanmasına ilişkin iyileşme ana faktör oldu.

WEF’in raporu yayımlamaya başladığı 2006’dan beri cinsiyet eşitliğinin sağlanmasında sadece yüzde 4,1 iyileşme kaydedildi. Dünyada cinsiyet eşitsizliğinin giderilmesine yönelik ilerlemenin mevcut hızda devam etmesi durumunda bu farkın ancak 2154’te, yani 131 yıl içinde kapanabileceği tespit edildi.

Bu süre, ekonomik eşitsizliği kapatmak için 169 yıl, siyasi yetkilendirme alanındaki eşitsizliği kapatmak için ise 162 yıl alabilir. Cinsiyet eşitliğinde en yüksek oran İzlanda’da en düşük Afganistan’da

Dünyada hiçbir ülkede cinsiyet eşitliği yüzde 100 sağlanamamış olsa da İzlanda yüzde 91,2 ile bu konuda ilk sırada yer aldı ve üst üste 14 yıldır en yüksek oranın görüldüğü ülke oldu.

Bu oran; Norveç’te yüzde 87,9, Finlandiya’da yüzde 86,3, Yeni Zelanda’da yüzde 85,6 ve İsveç’te yüzde 81,5 olarak belirlendi. Almanya’da ise cinsiyet eşitliği oranı yüzde 81,5, Nikaragua’da yüzde 81,1, Namibya’da yüzde 80,2, Litvanya’da yüzde 80 ve Belçika’da yüzde 79,6 oldu.

Belçika, ilk kez cinsiyet eşitliğinin en yüksek olduğu 10 ülke arasına girdi. Türkiye, yüzde 63,8 ile cinsiyet eşitliğinde 129’uncu sırada yer aldı. Afganistan yüzde 40 ile cinsiyet eşitliğinin en düşük ölçüldüğü ülke olurken, bunu yüzde 57 ile Çad, Cezayir, İran ve Pakistan izledi.

Bölgesel bazda Avrupa, yüzde 76,3 ile cinsiyet eşitliğinin en yüksek ölçüldüğü bölge olurken, Avrupa’yı, yüzde 75 ile Kuzey Amerika, yüzde 74,3 ile Latin Amerika ve Karayipler, yüzde 69 ile de Avrasya ve Orta Asya izledi. Sahra Altı Afrika’da bu oran yüzde 68,2, Güney Asya bölgesinde yüzde 63,4 ve Orta Doğu ve Kuzey Afrika’da yüzde 62,6 oldu.

İş gücünün yüzde 41,9’unu kadınlar oluşturuyor

Dünya çapında kadınlar iş gücüne erkeklere göre daha yüksek oranda katılım sağlamasına karşın bu yıl küresel iş gücünün yüzde 41,9’unu kadınlar oluşturdu.

Kadınların kıdemli liderlik pozisyonlarındaki oranı ise yüzde 32,2 ile erkeklere göre 10 puan daha düşük. Küresel işsizlik oranları açısından da kadınlarda işsizlik oranı yüzde 4,5 ile erkeklerdeki yüzde 4,3 işsizlik oranına göre daha yüksek ölçüldü.

(Kaynak: Bianet)

Paylaşın

Obezite Erkeklerde Prostat Kanseri Riskini Artırıyor

Dünya genelinde her yıl 12 binden fazla insanın ölümüne neden olan prostat kanserine ilişkin dikkat çeken bir araştırma yayınlandı. Araştırmaya göre, obezite erkeklerde prostat kanseri riskini artırıyor.

Haber Merkezi / Obez veya kilolu olanlar yaş ilerledikçe, ne yerse yesinler aç kalma eğiliminde olurlar, sonuç olarak vücut ağırlığı artar.

Yakın zamanda yapılan bir araştırma, genç yaşta kilolu veya obez olan erkeklerin prostat kanserine yakalanma riskinin daha yüksek olduğunu ortaya koydu.

İsveçli bilim insanlarına göre 17 ile 27 yaşları arasında bir kilogram kilo alınsa bile prostat kanseri riski yüzde 27 oranında artıyor.

Uzmanlar, yetişkinlikte kilonun kontrol altına alınamaması durumunda, tek başına bunun bile gelecekte hayatı tehdit eden hastalıklara yol açabileceği konusunda ise uyarıyorlar.

Yaş, aile sağlığı geçmişi ve genetik değiştirilemeyecek şeylerdir. Ancak çoğu kanser önlenebilir. Çoğu prostat kanseri de kilo kontrolü sağlanarak önlenebilir.

Dünya genelinde her yıl 12 binden fazla insanın prostat kanseri nedeniyle öldüğü unutulmamalı.

Prostat

İdrarı vücuttan dışarı taşıyan tüp olan üretra başlangıcında yer alan prostat, yaklaşık küçük bir kivi veya iri bir ceviz büyüklüğündedir. Normal bir prostat 20 ila 30 gram ağırlığındayken, genişlemiş bir prostat 100 grama kadar çıkabilir.

Ekzokrin sistemin bir parçası olarak sınıflandırılır. Bu sistem vücudun dış fonksiyonları için sıvı salgılar. Prostat, meninin yaklaşık yüzde 20 ila 30’unu oluşturan süt benzeri bir madde salgılar. Ayrıca boşalma sırasında meniyi çıkarmaya yardımcı olan kaslara sahiptir.

Prostat, prostatit, iyi huylu prostat hiperplazisi ve kanser dahil bir dizi rahatsızlıktan etkilenebilir. Tüm bu bozukluklar, prostatın iltihaplanmasıyla karakterize edilir, bu nedenle, bu bozukluklardan birinden şüpheleniliyorsa, bir doktor manuel bir rektal prostat muayenesi planlayacaktır.

Doktor parmağını rektumunuza yerleştirecek ve prostatı olağandışı şişlik açısından inceleyecektir. Bu prosedür ağrısızdır ve sadece bir veya iki dakika sürer. Çoğu erkek için utanç verici olsa da, yaygın bir prosedürdür.

Paylaşın

Bilim İnsanları Daha Uzun Yaşamanın Basit Bir Sırrını Keşfetti

Bilim insanları, düzenli olarak kaliteli gece uykusu çeken erkeklerin diğerlerine kıyasla neredeyse 5 yıl daha uzun yaşayabildiğini saptadı. Kadınlarda ise bu sayı iki yıl olarak belirlendi.

Bilim insanları,, daha iyi uyku alışkanlıkları olan gençlerin erken ölme ihtimalinin de daha düşük olduğunu tespit etti.

Yeni bir araştırmada uzun yaşamanın basit bir yolu ortaya kondu. Buna göre kaliteli bir uyku, insan ömrüne fazladan birkaç yıl ekleyebilir.

Harvard Üniversitesi Tıp Fakültesi’nden bilim insanlarının da aralarında yer aldığı araştırma ekibi, düzenli olarak kaliteli gece uykusu çeken erkeklerin diğerlerine kıyasla neredeyse 5 yıl daha uzun yaşayabildiğini saptadı.
Kadınlarda ise bu sayı iki yıl olarak belirlendi.

Ekip, daha iyi uyku alışkanlıkları olan gençlerin erken ölme ihtimalinin de daha düşük olduğunu tespit etti.

Öte yandan, tek başına uyku miktarının yeterli olmadığı, önemli olanın uyku kalitesi olduğu vurgulandı.

Araştırmacılar kaliteli uykuyu şu faktörlere dayandırdı:

– Gecede 7 ila 8 saatlik ideal uyku süresini tamamlamak
– Haftada en fazla iki kez uykuya dalmakta zorluk çekmek
– Haftada en fazla iki defa uykunun bölünerek kaçması
– Herhangi bir uyku ilacı kullanmamak
– Haftada en az 5 gün uyandıktan sonra dinlenmiş hissetmek

Araştırmada, 2013 ve 2018 arasında ABD’deki Ulusal Sağlık Görüşmesi Anketi adlı geniş çaplı bir çalışmaya katılan yurttaşların verileri incelendi.

Bu veriler, yüzde 54’ü kadın ve ortalama yaşı 50 olan 172 bin kişiyi içeriyordu ve bu kişilerin genel sağlık durumlarıyla uyku alışkanlıklarına dair bilgiler veriyordu.

Katılımcılar ortalama 4,3 yıl takip edilmişti ve bu süre zarfında 8 bin 681 kişi kayatını kaybetmişti.

Bu ölümlerin yüzde 30’u kardiyovasküler hastalıklara, yüzde 24’ü kansere ve yüzde 46’sı da diğer nedenlere bağlıydı.

Bulgular, tüm bu nedenlere bağlı ölümlerin yaklaşık yüzde 8’inin kötü uyku düzeniyle ilişkili olduğunu ortaya koydu.

Harvard Üniversitesi’nden klinik araştırmacı Dr. Frank Qian, “Bence bu bulgular, sadece belli bir süre boyunca uykumanın yeterli olmadığını vurguluyor” diye konuştu:

Gerçekten dinlendirici bir uyku çekmeniz, uykuya dalma ve uykuda kalmayla ilgili az sorun yaşamanız gerekiyor.

(Kaynak: Independent Türkçe)

Paylaşın

Kadınlar Neden Vücut İmajına Odaklanır?

Vücut imajı, kişinin görünüşü görünüşü hakkında ne düşündü, ne hissettiği ve kendi öz değerini nasıl yargıladığını içerir. Olumlu ya da olumsuz bir vücut imajı olabilir. Vücut imajı her zaman vücudun görünüşüyle ilişkili değildir.

Haber Merkezi / Olumlu bir vücut imajına sahip kadınların iyi bir zihinsel sağlığa sahip olma olasılığı daha yüksektir. Vücutları hakkında olumsuz düşünce ve duygulara sahip kadınların, yeme bozuklukları ve depresyon gibi bazı zihinsel sağlık sorunları geliştirme olasılığı daha yüksektir. 

Olumsuz bir vücut imajı, hayatın birçok alanını etkileyebilecek düşük benlik saygısına da yol açabilir.

Kadınlar, çocukluk döneminin ilk anlarından yetişkinliğe kadar nasıl göründüklerine dair mesajlar alırlar, düşüncelerinden veya eylemlerinden daha çok nasıl göründükleri öne çıkar.

Örneğin, medya, zayıf, çekici ve genç kadınları göstermeye odaklanır: Çekim öncesi makyaj, ışık gibi bir çok ayarlama, çekim sonrası olumsuz görüntülerin bilgisayar teknolojisi kullanılarak yeniden düzenlenmesi.

Sonuç olarak, kadınlar gerçek dünyada olma ihtimali çok düşük güzellik ve vücut ideallerine ulaşmaya çalışırlar.

Sağlıklı bir vücut imajına nasıl sahip olunur?

Araştırmalar, kilo kaynaklı olumsuz bir vücut imajına sahip olanların bile uygun bir kilo verme programına katıldığı zaman vücut imajını düzeltebileceğini gösteriyor. Kilo verme programı, sağlıklı beslenme ve fiziksel aktiviteye odaklanmayı içermeli.

Zayıflıktan kaynaklı olumsuz vücut imajı, sağlıklı şekilde kilo alımı ve diğer sağlık sorunları tedavi edilerek düzeltilebilir. Sağlıklı beslenme ve egzersiz, vücut imajı için uygun kilodan daha iyi sonuçlar verebilir.

Kişi kendi hakkında ne kadar çok olumlu düşünceye sahip olursa kendini o kadar iyi hisseder. Unutmayalım çok az kişi vücudunun her yönü hakkında yüzde 100 olumlu düşünceye sahiptir.

Nasıl göründüğünü kabul etmek, nasıl göründüğünü değiştirmeye çalışmaktan daha sağlıklıdır.

Estetik cerrahi sağlıklı bir vücut imajı için iyi mi yoksa kötü mü?

Duruma göre değişir. Estetik cerrahi düşünülüyorsa, kişi kendine karşı dürüst olmalı: Neden ameliyat olmak istiyorum?

Başkalarını etkilemeye çalışmak için estetik ameliyat asla iyi bir fikir değildir. 

Not: Sunulan bilgilerin amacı herhangi bir hastalığı teşhis veya tedavi etmek, iyileştirmek veya önlemek değildir.

Tüm bilgiler yalnızca genel bilginize yöneliktir, tıbbi tavsiye veya belirli tıbbi durumların tedavisinin yerine geçmez. Uygulamadan önce bu bilgileri doktorunuzla görüşün.

Paylaşın