Sol Parti, Emek Ve Özgürlük İttifakı’nda Yer Almayacak

14 Mayıs’ta yapılacak olan cumhurbaşkanlığı ve milletvekilliği seçimlerine sayılı günler kala partilerde de hareketli zamanlar yaşanıyor. Seçime ittifak ile girecek partilerin başvurusunda son güne gelindi.

Seçime katılma yeterliliği bulunan partilerin yer alacağı protokolün son teslim tarihi 24 Mart. Bir süredir merak konusu olan Sol Parti’nin seçimlerdeki tutumu ise kesinleşti.

Sol Parti Başkanlar Kurulu üyesi İsmail Hakkı Tombul, Halkların Demokratik Partisi (HDP), Sosyalist Meclisler Federasyonu (SMF), Emekçi Hareket Partisi (EHP), Emek Partisi (EMEP), Türkiye İşçi Partisi (TİP) ve Toplumsal Özgürlük Partisi’nden (TÖP) oluşan Emek ve Özgürlük İttifakı’na sundukları öneriler kabul edilmediği için ittifakta yer almayacaklarını açıkladı.

Artı Gerçek’ten Seda Taşkın’ın haberine göre; Sol Parti, Emek ve Özgürlük İttifakı’nda yer almayacak. Artı Gerçek’e konuşan Sol Parti Başkanlar Kurulu Üyesi İsmail Hakkı Tombul, ittifaka sunduğu önerilerin kabul edilmediğini belirtti.

Tombul, deprem sonrasında ortaya çıkan siyasal iklim ve sol değerlerin toplumsal bilince çıkmasıyla birlikte sosyalist yapıların bir arada olmasının önemini vurguladı. Emek ve Özgürlük İttifakı ile Sosyalist Güç Birliği’nin seçimde işbirliği yapabilmesi konusunda HDP ile üç kez görüştüklerini söyleyen Tombul, ittifaka yaptığı önerilerin detaylarını şöyle aktardı:

“İttifaka, seçime Sol Parti olarak kendi kimliğimizle gireceğimizi belirttik. Emek ve Özgürlük İttifakı ile Sosyalist Güç Birliği’ni yan yana getiren bir adım atılabilirse seçim işbirliği için bunu önemsediğimizi ve bu konuda üzerimize düşen sorumluluğu yerine getireceğimizi ifade ettik. Ancak bize, Emek ve Özgürlük İttifakı çatısı altında seçime girme önerisinde bulunuldu ve bazı kentlerde seçime girmememiz istendi. Biz de Emek ve Özgürlük İttifakı’nın bir parçası olmadığımızı belirttik. Biz, bir seçim işbirliğini önemsiyoruz; dolayısıyla bu seçim işbirliğinin isminin, her iki bloku temsil eden bir isim olması gerektiğini söyledik.”

‘İttifak kararlarından vazgeçmedi’

Tombul, bu akşam saatlerinde Emek ve Özgürlük İttifakı’ndan, isim konusunda bir değişikliğin söz konusu olmadığı ve bazı kentlerde seçime girmemeleri konusundaki kararlarından vazgeçmedikleri yönünde bir geri dönüş aldıklarını dile getirdi. Bu koşullarda seçim işbirliğinin mümkün olmadığını belirten Tombul, sözlerini şöyle sürdürdü:

“Emek ve Özgürlük İttifakının üyesi değiliz. Bu ittifakın kendi üyelerine yaptığı öneriler bizi bağlamıyor. Bunlar ittifak içi tartışmalardır. Bugün itibariyle seçim işbirliği arayışımıza bir karşılık bulamadık. Ama şunu söylemek gerekir ki biz seçim sürecinde ve seçimden sonra da HDP ve Emek ve Özgürlük İttifakı’yla dayanışma ve işbirliğini sürdürmekte kararlıyız. Seçime kendi kimliğimizle, Sosyalist Güç Birliği olarak giriyoruz.”

Paylaşın

Emek ve Özgürlük İttifakı’nda “Kılıçdaroğlu” İsmi Ne Zaman Dile Getirilecek?

Halkların Demokratik Partisi (HDP), Sosyalist Meclisler Federasyonu (SMF), Emekçi Hareket Partisi (EHP), Emek Partisi (EMEP), Türkiye İşçi Partisi (TİP) ve Toplumsal Özgürlük Partisi’nden (TÖP) oluşan Emek ve Özgürlük İttifakı cumhurbaşkanlığı seçimlerine dair aday kararını açıkladı.

HDP’nin öncülüğünde bir araya gelen Emek ve Özgürlük İttifakı, ocak ayında aldığı cumhurbaşkanı adayı çıkarma kararından vazgeçtiğini duyurdu.

İttifak deklarasyonunu okuyan HDP Eş Genel Başkanı Pervin Buldan, “Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde aday çıkarmayacağımızı deklere ediyoruz, bu kararı paylaşıyoruz” ifadelerini kullandı. Deklarasyon metninde Millet İttifakı’nın cumhurbaşkanı adayı ve CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu dahil herhangi bir isim ifade edilmedi, ancak açıklamada Kılıçdaroğlu “tarif” edildi.

20 Mart görüşmesi ilk adım

Deklarasyonda yer verilen “Türkiye’nin en temel ihtiyacı halkın egemenliğine dayanan gerçek ve güçlü bir demokrasidir”, “Kürt sorununda demokratik ve barışçı bir çözüm için Meclis’in asli bir irade olarak görüldüğü, tüm muhatapların şeffaf bir diyalog ekseninde özgür bir tartışma yürütebildiği, yurttaşların eşit, özgür ve barış içinde bir geleceği kuracağı günler bütün vicdan sahibi insanlarımızın özlem ve talebidir” gibi ifadelerin Kılıçdaroğlu’nun 20 Mart’ta HDP ile görüşmesinde dile getirdiği görüşlerle benzerlikler taşıdığı şeklinde yorumlandı.

DW Türkçe’den Kıvanç El’in haberine göre Kılıçdaroğlu’nun HDP ile görüşmesinde verdiği mesajların ittifak paydaşları tarafından desteklendiği, ayrıca TİP ve EMEP gibi partilerin de Kılıçdaroğlu’nun ziyaretini beklediği kaydediliyor.

Kılıçdaroğlu ismi ne zaman dile getirilecek?

İttifak açıklamasında Kılıçdaroğlu’nun ismi açıkça ifade edilmese de “demokrasi” mesajıyla genel bir tarif yapıldı. İttifak temsilcileri de toplantı sonrası yaptıkları değerlendirmelerde “Kılıçdaroğlu’nu demokrasiyi geliştirebilecek bir güç olarak görüyoruz. Ancak bu açıklamadan ‘Kılıçdaroğlu’na destek verildi’ gibi bir anlam çıkmamalıdır. Süreçte bu isimlendirme ittifak partilerince yapılacaktır. Çok fazla seçenek olduğunu da zaten düşünmüyoruz” ifadelerini kullandı.

Alınan bilgilere göre Kılıçdaroğlu’nun adı daha çok sahada ve mitinglerde dillendirilecek. Kılıçdaroğlu’nun “demokratikleşme”, “Kürt sorunu” başlıklarında verdiği mesajlar yakın takipte olacak. HDP, 2019 yılındaki İstanbul Büyükşehir Belediyesi için yapılan seçimlerinde de aday çıkarmayarak fiilen Ekrem İmamoğlu’nu desteklemişti. Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde de benzeri bir yol izlenecek.

“İsim vermenin anlamı yok”

Toplantıyı izleyen Kürt siyasetinin önemli isimlerinden Ahmet Türk de gazetecilerin “Kılıçdaroğlu’na destek verecek misiniz?” sorusuna, “Biz demokrasiye destek veriyoruz. Demokratik bir Türkiye mücadelesi veriyoruz. Adres göstermenin bir manası yok zaten seçenekler ortadadır. Demokratik bir seçenek desteklenecektir. Bizim için Türkiye’nin geleceği, demokratik siyasetin güçlü hale gelmesi, halk iradesinin tanınması, iradeye saygı gösterilmesi gerekmekte. Bu ülkede kayyumlar atanıyor, Kürt siyasetçiler kıskaca alınıyor. Bu hukuksuzluğa haksızlığa karşı demokratik bir gelecek mücadeledir. Bir isim vermenin anlamı da yok” ifadelerini kullandı.

Ahmet Türk, Kılıçdaroğlu’nun HDP görüşmesindeki açıklamalarını da “Doğru bir yaklaşımdır, bunu destekleriz” sözleri ile değerlendirdi.

“Siyasi stratejimiz net”

HDP Eş Genel Başkanı Mithat Sancar da toplantı sonrası yaptığı açıklamada “Siyasi stratejimiz net; biz bu iktidarı göndereceğiz, bu düzeni değiştireceğiz. Bu bizim Türkiye halklarına karşı tarihi sorumluluğumuz ve demokratik görevimizdir. Hep birlikte başaracağız, hep birlikte kazanacağız” dedi.

TİP Genel Başkanı Erkan Baş ise “Bu açıklama bir irade beyanıdır. Bütün muhaliflere sorumluluk çağrısıdır. Gün hiçbirimizin kendisini, partisini, ittifakını düşünme günü değil” diye konuştu. EMEP Genel Başkanı Ercüment Akdeniz de “İttifakımız değerli bir çalışma yaptı. Adayın belirlenmesi sürecinde adayımızın çekilmesi üzerine milyonlarla görüşerek bu irade ortaklaştı. Deklarasyonda milyonların iradesi var. Bizim için esas olan şey başkanlık yetkileri ve bu Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sisteminin lağvedilmesidir” dedi.

Paylaşın

HDP’li Mithat Sancar: Seçimlere Yeşil Sol Parti’yle Gireceğiz

HDP’nin kapatılması olasılığı karşısında ne yapacaklarına dair değerlendirmede bulunan Sancar, “Bundan sonra parlamentoda nasıl bir yol izleyeceğimiz sık sık soruluyor. Kapatma davası var. Bu iktidarın bilinçli bir stratejisidir. Dava açıldığı zaman da bu değerlendirmeyi yaptık: Bu dava seçim dönemine sarkıtılır” dedi ve ekledi:

“Binde bir ihtimal bile olsa kapatma riskinin olduğu bir sürece biz kendimiz girmeyiz. Bunu parti meselesi olarak düşünmeyin. Tarihin en kritik seçimine giriyor. Seçim süreci çok mühim. Bu iktidar değiştiğinde demokratik dönüşüm yakalanabilmesi için biz ittifaklarımızla en büyük güvence olduğumuza inanıyoruz. Böyle bir güçten yoksun bırakma hakkımız, şansımız yok.”

HDP Eş Genel Başkanı, açıklamasının devamında, “Yeşil Sol Parti’yle seçime girece[klerini]” söyledi: “Yeşil Sol Parti bizim bileşenlerimizdendir. Hızla örgütlenmesini tamamladı. Yeşil Sol Parti’yi engelleselerdi başka seçenekler çıkaracaktık” ifadelerini kullandı.

Halkların Demokratik Partisi (HDP) Eş Genel Başkanı Mithat Sancar, “Emek ve Özgürlük İttifakı”nın Cumhurbaşkanı seçimlerine aday göstermeyeceğini açıkladığı toplantının ardından konuk olduğu Halk TV’de, gündemde ilişkin soruları yanıtladı.

HDP Eş Genel Başkanı Sancar, HDP’nin kapatılması olasılığı karşısında ne yapacaklarına ilişkin soruyu şöyle yanıtladı: “Bundan sonra parlamentoda nasıl bir yol izleyeceğimiz sık sık soruluyor. Kapatma davası var. Bu iktidarın bilinçli bir stratejisidir. Dava açıldığı zaman da bu değerlendirmeyi yaptık: Bu dava seçim dönemine sarkıtılır.

“Binde bir ihtimal bile olsa kapatma riskinin olduğu bir sürece biz kendimiz girmeyiz. Bunu parti meselesi olarak düşünmeyin. Tarihin en kritik seçimine giriyor. Seçim süreci çok mühim. Bu iktidar değiştiğinde demokratik dönüşüm yakalanabilmesi için biz ittifaklarımızla en büyük güvence olduğumuza inanıyoruz. Böyle bir güçten yoksun bırakma hakkımız, şansımız yok” dedi

HDP Eş Genel Başkanı, “Yeşil Sol Parti’yle seçime girece[klerini]” söyledi: “Yeşil Sol Parti bizim bileşenlerimizdendir. Hızla örgütlenmesini tamamladı. Yeşil Sol Parti’yi engelleselerdi başka seçenekler çıkaracaktık” dedi.

AYM Kararı etkili oldu

HDP seçimlere kendi adıyla girip girmeme kararını vermek üzere Anayasa Mahkemesi (AYM) önündeki sözlü savunmasının genel seçimler sonrasına bırakılması talebine Yüksek Mahkeme’nin vereceği yanıtı bekliyordu.

Anayasa Mahkemesi (AYM), Halkların Demokratik Partisi (HDP) hakkındaki kapatma davasında, sözlü savunma tarihininin 3 ay ertelenmesi talebini bugün oy birliğiyle reddetti.

HDP, Eş Genel Başkanı Sancar’ın ağzından, genel seçim sürecindeki yolculuğunu Yeşil Sol Parti’ye sürdüreceğini kesin olarak açıklamış oldu. Yeşil Sol Parti Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının açıkladığı son listede seçimlere girme yeterliliğini almış partiler arasında ilan edilmişti.

Paylaşın

Emek Ve Özgürlük İttifakı Aday Çıkarmayacak: Sorumluluğumuzu Yerine Getireceğiz

Halkların Demokratik Partisi (HDP), Emek Partisi (EMEP), Türkiye İşçi Partisi (TİP), Sosyalist Meclisler Federasyonu (SMF), Emekçi Hareket Partisi (EHP) ve Toplumsal Özgürlük Partisi’nden (TÖP) oluşan Emek ve Özgürlük İttifakı, 14 Mayıs seçimlerinde cumhurbaşkanı adayı çıkarmayacaklarını açıkladı.

Haber Merkezi / Emek ve Özgürlük İttifakı liderleri, Ankara Dünya Ticaret Merkezi’nde bir araya geldi. Toplantı sonrası ittifakın tutum belgesini HDP Eş Genel Başkanı Pervin Buldan okudu.

AK Parti iktidarının 21 yılda ekonomik ve sosyal politikalarının yarattığı yıkıma değinen Buldan, “AKP’nin yarattığı yıkım ve ağır bunalıma karşı Emek ve Özgürlük İttifakı’nın Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde üzerine düşen sorumluluğu yerine getireceğini” belirtti.

Buldan’ın açıkladığı deklarasyon şöyle:

“Türkiye tarihinin en kritik seçimlerinden birine iki aydan az bir zaman kaldı. Ülkenin ve toplumun geleceğini belirleyecek tarihsel bir andan geçiyoruz. Cumhuriyetin ikinci yüzyılının eşiğinde, ülkenin 13. Cumhurbaşkanı seçilecek ve parlamento yeniden oluşturulacak.

AKP iktidarının son yirmi bir yılda uyguladığı ekonomik ve sosyal politikalar hayatın her alanında büyük bir yıkım yaratmış; özgürlükleri kısıtlayan, baskı ve hukuksuzluklara dayalı uygulamalar sınır tanımamıştır. Yaşadığımız çoklu sorunlar, çözümsüzlük ve ağır bunalım her geçen gün derinleşmektedir. AKP-MHP iktidarı, toplumun bugününü çalmıştır ve yarınını da tehdit etmektedir.

“15 Mayıs sabahına umutla uyanacağız”

Ülkeye bir kâbus gibi çökmüş olan bu siyasi iktidar, her türlü tahakküm pratiklerini uygulayarak tek adam yönetimini ülkenin her bir karışına yaymış durumdadır. ‘Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi’ Türkiye halklarını nefessiz bırakmaktadır.

Türkiye’nin en temel ihtiyacı halkın egemenliğine dayanan gerçek ve güçlü bir demokrasidir. Evrensel hak ve özgürlüklerin tanındığı ve anayasal güvence altına alındığı, demokratik hukuk ilkelerinin geçerli olduğu, sosyal ve ekonomik hakların yaşam bulduğu bir düzen istiyoruz. Yerel katılım mekanizmalarının işlediği güçlü bir yerel demokrasi olmadan bu hedefe ulaşmak mümkün değildir.

Ülke ve toplum olarak 15 Mayıs sabahına umutla uyanacağız. Demokratik değişimi gerçekleştirecek güçlerin parlamentoda çoğunluğu kazandığı, Kürt sorununda demokratik ve barışçı bir çözüm için Meclis’in asli bir irade olarak görüldüğü, tüm muhatapların şeffaf bir diyalog ekseninde özgür bir tartışma yürütebildiği, yurttaşların eşit, özgür ve barış içinde bir geleceği kuracağı günler bütün vicdan sahibi insanlarımızın özlem ve talebidir.

Emek ve Özgürlük İttifakı, emekçilerin ve tüm ezilenlerin taleplerinin sözcüsüdür. Demokratik değişimin gücü ve inşa iradesidir. Halklarımızın haklarının yegane temsilcisi ve teminatıdır. Doğanın talanına karşı mücadelenin adresidir. Gençlerin özgür yaşamının güvencesidir. Türkiye’nin geleceğinin demokrasiyle buluşmasının anahtarıdır.

Emek ve Özgürlük İttifakı olarak kadın özgürlükçü bir yaşamı kuracağız. Kadınların yok sayılmasına asla müsaade etmeyeceğiz. Kadınların yaşamın tüm alanlarında eşit ve özgür olacağı yarınların teminatı biziz. Kadınların, eşit temsiliyet ilkesiyle siyasette özne olmasının en güçlü savunucusuyuz.

İttifakımız İstanbul Sözleşmesi’ni tekrar yürürlüğe sokacak ve kadınların tüm kazanımlarını anayasal güvence altına almak için var gücüyle mücadele edecektir. Ve bizler, on yıllardan gelen mücadele birikimi, deneyim ve ferasetimizle Türkiye halklarının demokratik egemenliğinin tesis edildiği günlere kavuşmak için kararlıyız.

Türkiye’nin demokratikleşmesinin yolu Meclis’te emek, adalet ve barışta ısrar edenlerin, demokratik değişim ve dönüşümü gerçekleştirecek olanların, yani bizlerin önemli bir gücü elde etmesinden geçmektedir. Tek adam sistemi ve restorasyon arasında sıkıştırılmak istenen halkımızın gerçek alternatifi bizleriz.

Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde tek adam yönetimine karşı tarihsel sorumluluğumuzu yerine getireceğiz. Ülkede demokrasinin, temel hak ve özgürlüklerin, toplumsal adaletin gerçekleşmesi için yoksulluğa, yolsuzluğa, talana ve ranta dayalı bir yönetimi sürdürmüş olan bu iktidardan, büyük tahribatın sorumlularından hesap sorma konusunda kararlıyız.

Bu nedenlerle Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde aday çıkarmayacağımızı kamuoyu ile paylaşıyoruz. Halkın çalışma ve yaşam koşullarının iyileştirilmesinin, kamu yönetiminde adaletin sağlanmasının, toplumsal cinsiyet eşitliğinin, doğaya saygının, gençlere özgür yaşamın, barışçıl bir dış politikanın, tarafsız ve bağımsız bir yargının, özgürleşen kimliklerin ve en önemlisi de bütün bunları içeren demokratik bir anayasanın tesis edildiği bir siyasal iklimi inşa etmek acil hedefimiz ve mücadele sebebimizdir.

“Umudu büyüteceğiz”

Türkiye’nin çatışmaya değil aklı selim olanı uygulayarak barışmaya; toplumsal ve siyasal sorunlarımıza kalıcı, gerçekçi ve kapsayıcı çözümler üretmeye ihtiyacı var. Toplumu kutuplaştıran, gerginlik çıkaran, iç ve dış düşmanlar yaratarak huzursuzluğu büyüten, milyonlarca yurttaşın taleplerini ve özlemlerini görmezden gelen bir kişinin kazanma şansı olmayacaktır.

Hep birlikte aydınlık bir geleceğe yürümenin, siyasal demokrasiyi inşa etmenin yolu birlikte mücadeleyi ve umudu büyütmekten, cesaretle yeni bir yaşam için adımlar atmaktan ve toplumun özlemlerini, ihtiyaçlarını karşılayacak politikaları kararlılıkla savunmaktan ve uygulamaktan geçiyor. Hepimize kolay gelsin ve yolumuz açık olsun.”

Paylaşın

Emek Ve Özgürlük İttifakı Kemal Kılıçdaroğlu’na Destek Verecek Mi?

Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) Genel Başkanı ve Millet İttifakı’nın cumhurbaşkanı adayı Kemal Kılıçdaroğlu, Halkların Demokratik Partisi (HDP) eş genel başkanları Mithat Sancar ve Pervin Buldan ile Türkiye Büyük Millet Meclisi’nde (TBMM) bir araya geldi.

Yaklaşık bir saat süren görüşme sonrası yapılan açıklamalarda “Kürt sorununun çözüm yeri Meclis’tir” vurgusu ön plana çıkan mesaj olurken hem Kılıçdaroğlu’nun hem de Sancar’ın “yeni bir başlangıç” mesajı da dikkat çekti. Edinilen bilgiye göre görüşme oldukça olumlu geçerken Emek ve Özgürlük İttifakı’nda eğilim Kılıçdaroğlu’na destek yönünde.

CHP ve HDP heyetlerinin TBMM’de gerçekleşen görüşmesinde Kılıçdaroğlu’na CHP Grup Başkanvekili Özgür Özel, CHP Genel Sekreteri Selin Sayek Böke ve CHP Genel Başkan Yardımcısı Oğuz Kaan Salıcı eşlik etti. HDP’de ise Eş Genel Başkanlar Buldan ve Sancar’a Parti Sözcüsü Ebru Günay ve Grup Başkanvekili Saruhan Oluç eşlik etti. 1 saat süren görüşmenin ardından Kılıçdaroğlu, buldan ve Sancar açıklamalarda bulundu.

“Görüşme olumlu ve sıcak bir atmosferde geçti”

DW Türkçe’den Kıvanç El’e bilgi veren CHP ve HDP kaynakları görüşmenin oldukça olumlu ve sıcak bir atmosferde geçtiğini ifade etti. Görüşmede Kılıçdaroğlu Millet İttifakı’nın hazırladığı “Güçlendirilmiş parlamenter sistem”, “Anayasa değişikliği” ve “İktidara gelinmesi halinde izlenecek ortak politikalar”a dair 3 belgeyi HDP’ye sundu. HDP tarafı ise daha önce hazırlanan 11 maddelik tutum belgesini Kılıçdaroğlu’na sundu.

Kemal Kılıçdaroğlu’nun 14 dakikalık basın açıklamasında görüşmede ele alınan tüm başlıkları açıkladığını kaydeden HDP kaynakları, “Bizim tutum belgemizde de dile getirdiğimiz bazı başlıklara da Kılıçdaroğlu değindi. Açıkladığı başlıklar dışında bir konu gündeme gelmedi” dedi. Görüşmede “HDP’ye bakanlık” ve “Abdullah Öcalan’a tecritin kaldırılması” gibi başlıkların gündeme gelmediği belirtildi.

Kılıçdaroğlu’na desteğin açıklanması bekleniyor

HDP, Kılıçdaroğlu görüşmesindeki başlıkları önce kendi kurullarına ardından da Emek ve Özgürlük İttifakı paydaşlarına taşıyacak. HDP içerisinde yapılan ilk yorumlarda Kılıçdaroğlu tarafından verilen mesajların olumlu olduğu ve destek verilmesi kararının çıkmasının yüksek ihtimal olduğu değerlendirildi. TİP ve EMEP’in de Kılıçdaroğlu’na destek açıklamasına olumlu yaklaştığı belirtildi. İttifak paydaşları bu hafta içerisinde bir araya gelecek ve ardından bir basın toplantısı ile kamuoyuna kararlarını açıklayacak. Emek ve Özgürlük İttifakı’nın aday çıkarmayarak Kılıçdaroğlu’na desteğini açıklaması bekleniyor.

İYİ Parti cephesinde de Kılıçdaroğlu-HDP görüşmesi yakından takip edildi. Kılıçdaroğlu’nun “Millet İttifakı”nın belgelerine sahip çıkan” konuşması ve “Kürt sorununda çözüm yerinin Meclis olduğuna” dair mesajları olumlu karşılandı.

TBMM Başkanı Şentop’tan yanıt

Kılıçdaroğlu, HDP görüşmesi sonrasında TBMM Genel Kurulu’nda Kürtçe konuşmaların tutanaklarda “bilinmeyen bir dil” diye yazıldığınıı ifade ederek, “TBMM’de kürsüde konuşulur, ‘İngilizce’ yazar parantez içinde, bu söz İngilizcedir, Fransızca söz Fransızcadır vs. Her şey yazılır. Konuşma metninin içinde Kürtçe bir cümle geçtiği zaman ‘bilinmeyen bir dil’ deniyor. Ya Allah aşkına bu ülkenin insanlarının vicdanlarına sesleniyorum; TRT’nin TRT Kürdi diye bir kanalı var, yayın yapıyor. Nasıl olurda buraya ‘bilinmeyen bir dil’ diye yazıyorsunuz? Binlerce yıldır konuşulan bir dili neden ‘bilinmeyen bir dil’ diye yazıyorsunuz?” dedi.

Bu sözlere Meclis Başkanı Mustafa Şentop yanıt verdi. Şentop gazetecilerin soruları üzerine, “HDP’li milletvekili arkadaşların bazıları ısrarla ‘bilinmeyen bir dil’ iddiasını ortaya atıyorlardı. Son 1 senedir aşağı yukarı onlar da ikna oldular. Propaganda için başka bir yol, başka bir isim bulmuşlar gibi geldi bana. Kürtçe için özel bir uygulama yok. ‘Bilinmeyen dil’ diye bir ifade kullanılmıyor. Ne oluyor? Resmi dil Türkçe olduğu için tutanaklarda Türkçe kullanılıyor. Türkçe dışında bir kelime kullanıldığı zaman bu tutanağın metnine yazılmıyor, bir dipnot işareti kullanılarak dipnotta atıf ‘Türkçe olmayan kelime veya kelimeler kullanılmıştır’ diye yazılıyor” dedi.

MHP’li Semih Yalçın’dan görüşmeye tepki

Kılıçdaroğlu’nun HDP ziyaretine MHP Genel Başkan Yardımcısı Semih Yalçın sosyal medya hesabından tepki gösterdi. Yalçın, “Siyasi tarihimizdeki pazarlıkların en çirkini, en kirlisi, en utanmazcası gerçekleşti. Zillet ittifakının cumhurbaşkanı adayı Kemal Kılıçdaroğlu; PKK’nın siyasi kanadının ayağına gitti, eşiğine yüz sürüp cephane ve militan desteği istedi” açıklaması yaptı. Semih Yalçın, “Kılıçdaroğlu tarafından PKK’nın mazbatalı temsilcilerine verilen demokratik özerklik sözleri tekrarlandı. Bununla da yetinilmedi, bölücübaşına özgürlük ve Kandil piyonlarına da bakanlık teklifinde bulunuldu” iddiasında da bulundu.

Paylaşın

Millet İttifakı Adayı Kılıçdaroğlu – HDP Görüşmesi; TBMM Vurgusu

Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) Genel Başkanı ve Millet İttifakı cumhurbaşkanı adayı Kemal Kılıçdaroğlu, Emek ve Özgürlük İttifakı bileşeni Halkların Demokratik Partisi (HDP) Eş Genel Başkanları Pervin Buldan ve Mithat Sancar ile bir araya geldi.

Haber Merkezi / Pervin Buldan ve Mithat Sancar’a Ebru Günay ve Saruhan Oluç eşlik ederken, Kılıçdaroğlu’na, Selin Sayek Böke, Oğuz Kaan Salıcı ve Özgür Özel eşlik etti.

Türkiye Büyük Millet Meclisi’nde (TBMM) gerçekleştirilen ve yaklaşık bir saat süren görüşme sonrasında yapılan basın açıklamasında üç lider de çözümlerin yerinin TBMM olduğuna vurgusu yapıldı.

Kılıçdaroğlu, “Biz birlikten, beraberlikten yanayız… Kürt sorunu dahil bütün sorunların çözüm adresi TBMM’dir” dedi. Serbest siyasetin önünün açılması gerektiğini belirten Kılıçdaroğlu, “Siyaset artık bir kavga alanı olmamalı” diye konuştu.

HDP Eş Genel Başkanı Pervin Buldan da “Kürt sorununun parlamento çatısı altında çözülmesi gerektiğini bir kez daha ifade etmek için Genel Başkanı burada kabul ettik” dedi.

Yapıcı bir görüşme gerçekleştirdiklerini belirten Eş Genel Başkan Mithat Sancar ise “Acil bir onarım programına ve yeni bir başlangıca ihtiyaç var. Bu yeni başlangıç, demokrasi, insan hakları, adalet ve özgürlük temelinde bir sistem kurmakla mümkün olacaktır” diye konuştu.

Sancar da “Bu görüşmeyi Meclis’te yapmamızın nedeni, çözüm adresi olarak TBMM’yi gördüğümüzü vurgulamaktır” ifadesini kullandı ve görüşmeyi parti kurullarına sunacaklarını belirtti ve “İttifak güçlerimizle bu görüşmeyi değerlendireceğiz” dedi.

Kılıçdaroğlu, Buldan ve Sancar’ın görüşme sonrası yaptığı açıklamalar şöyle:

Kemal Kılıçdaroğlu:

“Anayasa değişiklikleri ve güçlendirilmiş parlamenter sistem ile ilgili dokümanımızı ve ortak mutabakat metnimizi kendilerine ilettik. Ayrıca, Türkiye’nin pek çok sorununu görüştük ve gündeme taşıdık. Bağımsız ve tarafsız yargı mutlaka olmalı, hukuk devleti mutlaka olmalı. Gelir dağılımdaki bozulan dengesizliğin giderilmesi ve sosyal devletin güçlü bir şekilde hayata geçirilmesi gerekiyor. Temel hak ve hürriyetlerin korunması da ortak talep olarak dillendirildi.

Temel haklar ve özgürlükler ile çevre ve iklim değişikliği konusundaki duyarlılık gündemimizdeydi. İklim değişikliği var ve ciddi hazırlıklar yapmak gerekiyor. Dünyanın önlem aldığı bir konuda Türkiye’nin bunu gündeme almaması, özellikle yaşadığımız doğa felaketlerinin oluşmasında devletin hazırlıksız olmasına yol açıyor.

Yerel yönetimler üzerinde duruldu. Kayyım uygulanmasının sürdürülmesini asla doğru bulmadığımızı ifade ettik Sayın Genel Başkanlara. Bizim ortak mutabakat metninde de kayyım uygulamasının olmaması gerektiğinin yer aldığını belirttik. Seçimle gelen seçimle gider, bu demokrasinin temel kuralıdır. Siz demokrasiyi ipotek altına alır, “verdiğiniz oyları kabul etmiyorum, buraya kendi istediğimi, atamayla gelen birisini getireceğim” derseniz, bu doğru bir uygulama değildir.

Demokrasiyi savunuyorsak her koşulda savunmalıyız. Demokrasiyi savunmak; insan haklarını savunmaktır, kadın erkek eşitliğini savunmaktır. Çevre ve iklim konularında oluşacak tahribatların giderilmesi açısından her türlü önlemin alınması için irade ortaya koymaktır. Demokrasi için olmazsa olmaz koşullarımızdan birisi olduğu da ifade edildi.

“Bizler beraberlikten yanayız, ortak hareket etmeye hazırız”

Serbest siyasetin önünün açılması. Siyaset artık bir kavga alanı olmamalıdır. Artık bu ülke kavgadan bıkmadı mı? Bu akşam yine belli televizyon kanallarında bir sürü şey yazılıp çizilecek. Kavgadan bıkmadınız mı? Kucaklaşmak varken, bir araya gelip uygar insanlar gibi tartışmak varken niye kavga ediyoruz? Hangi gerekçe ile kavga ediyoruz? Toplumu niçin kamplaştırıyoruz, niçin ayrıştırıyoruz? Biz birlikten ve beraberlikten yanayız, bu ülkenin kalkınması ve büyümesi için, var olan bütün sorunların çözülmesi için ortak hareket etmeye hazırız. Siyaset sorun yaratmamalı, siyaset var olan sorunları çözmeli.

Siyaset sorun yaratıyorsa bu ülkenin kalkınmasına, büyümesine, insan haklarına, kadın erkek eşitliğine negatif yansıyor. Parti kapatılması; 21. yy’dayız hala parti nasıl kapatılır arayışındayız. Bu doğru değil. Ben şu partiyi kapatayım da oyları bana gelsin, ne münasebet! Bu doğru değil. Kapatılan partilerin farklı isimlerle tekrar siyaset sahnesinde yer aldığını, halkın bunlara destek verdiğini hepimiz biliyor ve görüyoruz. Parti kapatmanın, ki ortak mutabakat metninde düzenlemeler var, zorlaştırılması gerekiyor.

Önce Meclis’in karar alması gerekiyor, bu konuda düzenlemeler var. Bu konuda görüşlerimi Genel Başkanlara ifade ettim. Kadına şiddetin mutlaka son bulması lazım. Bu konuda toplumun duyarlılığı var ve bu duyarlılığı siyaset kurumunun da ruhunda hissetmesi lazım. Siz kadına yönelik şiddeti şu veya bu düzeyde teşvik ederseniz, bu doğru değil. Kadına yönelik şiddetin mutlaka sonlandırılması ve bu konuda açık ve net siyaset kurumunun tavır alması gerekiyor.

Tüm dezavantajlı gruplarla ilgili de siyaset kurumunun üstüne düşeni yapması lazım. Dezavantajlı grupların görmezden gelinmesi, haklarının ellerinden alınması 21’inci yüzyılda Türkiye’ye yakışmaz. Tüm dezavantajlı grupların haklarının teslim edilmesi, hayatın her alanında yaşamalarının yollarının açılması lazım. Yargının bir sopa olarak kullanılması gerekiyor.

Yani siyasi iktidarın yargıyı siyasallaştırmasını, oraya kendi adamlarını getirmesini, yargının siyaset üzerinde bir sopa olarak kullanılmasını asla kabul etmiyoruz. Hakim, Anayasa’nın 138 maddesine göre, hukukun üstünlüğü ve vicdani kanaatine göre karar verir. Kanuna göre değil hukukun üstünlüğü ve vicdani kanaatine göre karar verir. Biz yargıçlardan bunu bekliyoruz. Siyasal iktidarın baskılarına direnmelerini bekliyoruz. Bu olduğu takdirde gerçek bir demokrasiyi inşa edebiliriz.

Deprem ile ilgili de konuştuk. Evet, deprem konusunda bir acil onarım programına ihtiyaç olduğu Sayın Genel Başkanlar tarafından ifade edildi. Aynı düşünceye biz de katılıyoruz. Bu bölge ile ilgili özel bir planlamanın yapılması kesinlikle şart. Hükümete bu konuda gittiğim deprem bölgesinde çağrı yaptım, tekrar aynı çağrıyı buradan yapmak isterim. Acil bir onarım programının devreye konulması gerekiyor.

“Kürt sorunu dahil bütün sorunların çözüm adresi TBMM’dir”

Değerli arkadaşlar, Kürt sorunu dahil bütün sorunların çözüm adresi TBMM’dir. Bir daha ifade ediyorum: Kürt sorunu dahil bütün sorunların çözüm adresi TBMM’dir. TBMM’nin varlığı zaten sorunları çözen bir meclis olmasından kaynaklanmaktadır. Kuruluşundan bu yana Türkiye’nin en temel sorunları TBMM’de çözülmüştür. Biz milletin sağduyusuna güvenerek, buraya getirdiği seçtiği parlamenterlerle birlikte var olan bütün sorunları çözmeye hazırız ve çözeceğiz.

Göreceksiniz hiçbir sorun çözümsüz değildir. Her sorunun çözüm adresi TBMM’dir. Yani milletin iradesiyle bu sorunların tamamı çözülebilir. Dolayısıyla efendim sorun çözülmez dememeli, niçin çözülmesin? Herkes sorununu çözüyor da biz mi çözemeyeceğiz! TBMM’nin kapasitesi sorun çözmeye yeterli değil mi? Hayır, yeterlidir efendim. Her sorunun çözüm adresi burasıdır. İkinci Yüzyıla Çağrı Beyannamemizde, Kürt sorununa çözüm adresinin TBMM olduğunu açık ve net olarak vurguladık ve bizim kurultayımızdan oy birliği ile çıktı bu kararların tamamı.

Biz demokrasiyi savunuyoruz, insan haklarını savunuyoruz; hiç kimsenin ötekileştirilmemesi gerektiğine inanıyoruz. Kadın erkek eşitliğini savunuyoruz. Çevre ve iklimden insan haklarına, demokrasiye ve yargı bağımsızlığına kadar, dezavantajlı grupların haklarının teslim edilmesine kadar, kadın erkek eşitliğine kadar, bu ülkeye demokrasiyi ya getireceğiz ya getireceğiz.

Bu işin ortası yok, kavga yok. Özgürce tartışacağız, beraber tartışacağız. Anlaşamazsak bir daha konuşacağız, bir daha konuşacağız. Bu ülkenin saygın insanları var, akademik dünya ve sivil toplumdan var, her kentin kanaat önderleri var. Siyaset tek başına bir kurum değildir, gücünü toplumdan ve kanaat önderlerinden, toplumun bilginlerinden alır. O destekle biz var olan sorunların tamamını çözebiliriz. Çözümsüz hiçbir sorun yoktur.

Bu ziyaret anlaşılıyor ki sizin açınızdan da büyük bir önem taşıyor. Artısıyla eksisiyle bütün kameralar burada. Ben özellikle basın mensuplarından istirham ediyorum; toplumu ayrıştıran bir dilden lütfen kaçının, toplumu kutuplaştıran bir dilden kaçının. Medyanın da sorumluluğu var. Medya bu sorumluluğu bilmeli, farkına varmalıdır.

Yahu tokalaşmak, kucaklaşmak, acı günlerimizi paylaşmak varken, sevinçli günlerimizden neşelenmek varken, bu kavga neden? Kavgayı bitireceğiz. 13’üncü cumhurbaşkanı adayı olarak bu ülkede kavgayı bitireceğim. Söz veriyorum. Milletime söz veriyorum; kimliği ne olursa olsun, inancı ne olursa olsun, yaşam tarzı ne olursa olsun insan insandır ve benim başımın üstünde yeri vardır.

Bakın acı bir olay daha. Geçen TBMM’de kürsüde konuşuluyor. İngilizce yazar parantez içinde bu söz İngilizce diye. Fransızca vs. Her şeyi yazar. Konuşma metninin içinde bir cümle Kürtçe geçtiği zaman “bilinmeyen bir dil” diye geçiyor. Yahu Allah aşkına bu ülkenin insanlarının vicdanına sesleniyorum; TRT’nin TRT Kurdi diye bir kanalı var yayın yapıyor, nasıl olur da buraya bilinmeyen bir dil diye yazıyorsunuz? “Bilinmeyen bir dil”. Binlerce yıldır konuşulan bir dili neden bilinmeyen bir dil diye yazıyorsunuz? Şimdi ben vicdan sahibi, ahlak sahibi herkese soruyorum. Devlete çifte standart yakışmaz, doğru değil.

Herkesin diline saygı göstereceksiniz. Evet, resmi dilimiz Türkçe eyvallah kimsenin bir şey dediği yok zaten. Ama siz devlet olarak çifte standart uygulayamazsınız. Çifte standart uyguladığınız zaman vatandaşlarımızı ayrıştırıyorsunuz demektir. Bir grup insanı bir grup insana düşman ediyorsunuz demektir. Bu emperyal güçlerin Türkiye’ye oynadıkları bir oyundur ve bu oyundan da Türkiye’yi kurtaracağız. Herkes rahat olacak, bu ülkede kimseyi düşman olarak görmeyeceksiniz, kimseyi ötekileştirmeyeceksiniz. Yeni bir başlangıç yapacağız. Ahlaklı demokratik bir başlangıç yapacağız. Herkesi kucaklayan bir başlangıç yapacağız.

Kavgadan arınan bir toplum. Nasıl büyüyeceğiz, nasıl gelişeceğiz, işsizliği nasıl çözeceğiz, bölgeler arasındaki dengesizliği nasıl gidereceğiz işte bunlara odaklanacak toplum. Sorun var deprem bölgesinde. Yaşayan binlerce, milyonlarca insanın sorunu var, bu sorunları nasıl çözeceğiz? Toplum buraya odaklanmalı. Kısır tartışmalara odaklanmamalıdır. Burada basın mensuplarına büyük görev düşüyor. Hepinize yürekten teşekkür ederim. Lütfedip bizi kabul ettikleri için Sayın Genel Başkanlara hepinizin huzurunda teşekkür ederim.

Pervin Buldan

Biz de öncelikle hepinize teşekkür ediyoruz. Bu ilgi ve alakadan dolayı hepinizin emeğine sağlık. Bugün Sayın Başkan ve heyetiyle bir görüşme gerçekleştirdik. Yaklaşık bir saat boyunca Sayın Başkanın ifade ettiği konular üzerinde istişarede bulunduk, Türkiye’nin en temel sorunlarını konuştuk. Bu temel sorunlar neticesinde Türkiye toplumunun, Türkiye halklarının bizlerden beklentilerini konuştuk. Sayın Başkanın bize sunmuş olduğu bu bilgiler için bir kez daha teşekkür ediyorum.

Bugün Sayın Başkanı burada ağırlamamızın nedeni, Kürt sorununun demokratik çözümünün TBMM çatısı altında olmasından yana olduğumuzu göstermekti. O yüzden Sayın Başkanı ve heyetini parlamentoda ağırlamak istedik. Başta Kürt sorunu olmak üzere Türkiye’nin bütün sorunlarını, Türkiye toplumunun bizden beklentilerini ve seçimler sonrası yapılacakları da istişare ettik. Bir kez daha Sayın Başkana ve heyetine geldikleri için teşekkür ediyoruz. Kolay gelsin Sayın Başkan.

Mithat Sancar

Sayın Kılıçdaroğlu ve heyetinin bizleri burada ziyaret etmesini değerli buluyoruz. Yaptığımız görüşmede pek çok konu ele alındı ve biraz önce Sayın Kılıçdaroğlu bunları özetle sizlere sundu. Türkiye çok derin bir kriz dönemini yaşıyor. Deprem büyük bir acıyla içinde bulunduğumuz yıkımın tablosunu bir kez daha çıplak bir şekilde gözler önüne serdi. Yeni bir döneme girmemize neden olan deprem keşke bu kadar acıyla birlikte gündeme gelmesiydi.

Ama bu acıları yok sayarak siyaset yürütmek ve çalışmaları sürdürmek de mümkün değil. Bizler yapıcı bir görüşme gerçekleştirdik. Partimiz, Türkiye’nin yıkımdan ağır zarar gören toplumsal kesimlerini ve yapılarını onarma konusunda acil bir programa ihtiyacı olduğu inancında. Yani acil bir onarım programına ve yeni bir başlangıca ihtiyaç var. Yeni bir başlangıç da demokrasi, insan hakları, adalet ve özgürlük temelinde bir yaşam ve sistem kurmakla ancak mümkün olacaktır. Bu konularda görüşlerimizi karşılıklı paylaştık.

Bu görüşmeyi Meclis’te yapmamızın nedeni de çözüm adresi olarak TBMM’yi gördüğümüzü vurgulamaktır. Sayın Başkanın da vurguladığı gibi Türkiye’nin bütün sorunları burada geniş bir toplumsal mutabakatla çözülmelidir, çözülebilir. Öte yandan bu görüşmenin içeriğini ve konuştuğumuz hususları kurullarımıza taşıyacağız, ittifak güçlerimizle bu görüşmeyi değerlendireceğiz ve yakın zamanda basına ve kamuoyuna daha ayrıntılı bir açıklama yapacağız. Hepinize teşekkür ediyoruz.”

Paylaşın

HDP, TİP Ve EMEP Arasında Uzlaşma Sağlandı

Halkların Demokratik Partisi (HDP) Eş Genel Başkanları Pervin Buldan ve Mithat Sancar ile Türkiye İşçi Partisi (TİP) Genel Başkanı Erkan Baş ve Emek Partisi (EMEP) Genel Başkanı Ercüment Akdeniz arasında müzakere görüşmesi gerçekleştirildi. Yapılan görüşmenin ardından uzlaşı sağlandı.

Emek ve Özgürlük İttifakı’nı oluşturan partilerden seçime katılma yeterliği olan TİP, EMEP tek liste yerine, ittifak listesinden kendi bayrak ve amblemleriyle seçime girmeyi istiyordu.

HDP ise aynı seçim bölgelerinde ittifak partilerinin birbirine karşı seçime giriyor olmasının esasen HDP seçmen kitlesinin belirleyici olacağı koşullarda en çok sayıda milletvekili çıkarılmasını engelleyeceğini savunuyordu.

Emek ve Özgürlük İttifakı’nın Halkların Demokratik Partisi (HDP) ev sahipliğinde toplantı gerçekleştirildi.

Cumhurbaşkanlığı ve Genel Seçimler gündemiyle gerçekleştirilen toplantıda, HDP’nin seçimlere bir listeyle girilmesi önerisine karşı, Türkiye İşçi Partisi (TİP) ve Emek Partisi’nin (EMEP) kendi listelerinden girme önerisi üzerine uzlaşmazlık yaşanmıştı.

MA’da yer alan habere göre; HDP Eş Genel Başkanları Pervin Buldan ve Mithat Sancar ile TİP Genel Başkanı Erkan Baş ve EMEP Genel Başkanı Ercüment Akdeniz arasında müzakere görüşmesi gerçekleştirildi.

“Genişleyerek bir seçim ittifakı haline de getirmek üzere bir irade ortaya çıktı”

Yapılan görüşmenin ardından uzlaşı sağlandı. Emek ve Özgürlük İttifakından yapılan açıklamada şu ifadeler yer aldı:

“Mücadele ittifakı olarak başlattığımız süreci, genişleyerek bir seçim ittifakı haline de getirmek üzere bir irade ortaya çıktı. Seçime, Emek ve Özgürlük İttifakı olarak girme kararı alındı. Teknik çalışmalarda HDP başta olmak üzere ittifakın bileşeni olan tüm güçlerin kazanımlarını koruyup geliştirecek yol ve yöntemler esas alınacak.”

Gündem başlıklarımızdan biri olan cumhurbaşkanlığı seçimiyle ilgili geniş çaplı bir tartışma yürüttük. Depremden sonra cumhurbaşkanı adayı belirleme sürecini tekrar değerlendirme kararı almıştık. Bugün yürüttüğümüz tartışma neticesinde oluşan ortak tutumumuzu en kısa zamanda bir basın toplantısıyla kamuoyu ile paylaşma kararı aldık.”

Ne olmuştu?

Emek ve Özgürlük İttifakı’nı oluşturan partilerden seçime katılma yeterliği olan Türkiye İşçi Partisi (TİP) ve Emek Partisi (EMEP) tek liste yerine, ittifak listesinden kendi bayrak ve amblemleriyle seçime girmeyi istiyor.

HDP ise aynı seçim bölgelerinde ittifak partilerinin birbirine karşı seçime giriyor olmasının esasen HDP seçmen kitlesinin belirleyici olacağı koşullarda en çok sayıda milletvekili çıkarılmasını engelleyeceğini savunuyor.

Paylaşın

TİP’ten “Emek Ve Özgürlük İttifakı’ndan Ayrılacağı İddialarına Yalanlama

Türkiye İşçi Partisi (TİP) Genel Başkan Yardımcısı Doğan Ergün, partisinin Emek ve Özgürlük İttifakı’ndan ayrılacağı iddialarını yalanladı: İttifak kolay kurulmadı, ufak hesaplarla da dağılmaz.

Halk TV yazarı İsmail Saymaz, konuyla ilgili ‘HDP ve TİP yol ayrımında’ başlıklı yazısında en az 41 şehirde kendi amblem ve adaylarıyla seçime katılma istekleri HDP tarafından geri çevrilirse TİP’in, ittifaktan ayrılabileceğini; Erkan Baş, Sera Kadıgil, Ahmet Şık ve Barış Atay’ı bağımsız aday göstermeyi düşündüğünü yazmıştı.

Doğan Ergün, sosyal medya hesabından yaptığı paylaşımda, “İttifak kolay kurulmadı ufak hesaplarla da dağılmaz. Daha çok yolumuz, büyük iddialarımız var. El ele vererek bu Saray rejimini tarihin çöplüğüne göndereceğiz” ifadelerini kullandı.

Ne olmuştu?

Emek ve Özgürlük İttifakı’nda yer alan Türkiye İşçi Partisi’nin 14 Mayıs’ta yapılacak seçimlere kendi adı, logosu ve adaylarıyla girme kararı aldığı, Halkların Demokratik Partisi’nin ise seçimlere tek listeyle girilmesini istediği belirtilmişti.

Halk TV yazarı İsmail Saymaz, konuyla ilgili ‘HDP ve TİP yol ayrımında’ başlıklı yazısında en az 41 şehirde kendi amblem ve adaylarıyla seçime katılma istekleri HDP tarafından geri çevrilirse TİP’in, ittifaktan ayrılabileceğini; Erkan Baş, Sera Kadıgil, Ahmet Şık ve Barış Atay’ı bağımsız aday göstermeyi düşündüğünü yazmıştı.

TİP Sözcüsü Sera Kadıgil’in de önceki gün katıldığı bir programda, ittifaklarla ilgili yasal zorunluluklar nedeniyle güçlü oldukları illerin belirlenerek TİP listesinden seçime girilmesinin daha doğru olacağını söylemesi tartışmalara neden olmuştu.

Kadıgil, şunları söylemişti:

“Mevcut sistemde TİP’in 81 ilin 81’inde de HDP ile rekabet halinde seçime girmesi hepimiz için bir felaket sonucu doğurur. HDP’nin istediği modelde şu deniliyor: İttifak olmasın, seçime giderken, 81 ilin 81’inde de tek partinin, tek listeleriyle seçime gidelim. HDP’nin fikrine göre bu şekilde seçime gitmek daha çok milletvekili kazandıracak.

‘TİP seçime girsin’ diyoruz ya, bunun aslında HDP’ye değil 1 vekillik, 1 oy kaybettirmeyeceği bir yol var. O yol nedir? Mesela Bayburt, Gümüşhane, Aksaray, 52 tane bu şekilde HDP’nin zinhar, TİP’in de vekil çıkartamayacağı iller var. Bu illerde TİP olarak bizim seçime girmemizin HDP’ye bir sandalye bile kaybı dokunmayacak. Bundan herkes emin olabilir.

Öbür tarafta gerçekten stratejik iller var. Konya; HDP’nin orada 50 bin oyu var. Vekil çıkartmak için 85 bin-95 bin arasında oya ulaşılması gerekiyor. Muğla’da HDP’nin milletvekili yok ama 40 bin oyu var. Böyle yerleri tespit edelim. Ve diyoruz ki buraların bazılarında en işimize gelecek şekilde seçime girelim. Farzı mahal olarak şu an konuştuğumuz için söylüyorum: Muğla üzerinden örnek vermeye devam edeceğim.

HDP’nin orada 40 bin oyu var. TİP’in de bir karşılığı var. Biz bunu görüyoruz. Ben defalarca gittim. TİP’in bir karşılığı var. Daha önemli bir şey söyleyeceğim. TİP bu karşılığı HDP tabanından almıyor, elimizde anketler var, bize oy vereceğini söyleyen, ki son ankette yüzde 3 artık bu, Yön Eylem’in son anketi, insanın çok küçük bir kısmı daha önce HDP’ye oy vermiş. Bizim seçmenimizle HDP’nin tabanı bir değil…

Kontenajan talebimiz yok. İstanbul’da diyoruz ki mesela, yarışabiliriz. HDP de girsin o yarışa. CHP zaten giriyor, İYİ Parti giriyor, biz de girelim TİP olarak.

(‘Oy kaybettirmez mi ittifaka? Mesela İstanbul 1. Bölgede 1. sırada Sera Kadıgil var, öbür tarafta Mithat Sancar var. Bu yarış iki partiye zarar vermez mi?’ sorusu üzerine) Eğer ki benzer seçmen havuzuna sesleniyor olsaydık bunun cevabı evet olurdu. Mithat Hoca’nın oy alacağı taban başka, Sera’nın oy alacağı taban başka…”

Paylaşın

“HDP Ve TİP Yol Ayrımında” İddiası

Emek ve Özgürlük İttifakı’nın bileşenlerinden Emek Partisi (EMEP) ve Türkiye İşçi Partisi’nin (TİP) seçimlere en az 41 şehirde kendi amblemleri ve adaylarıyla girmek istemesinin Halkların Demokratik Partisi’nde (HDP) rahatsızlık yarattığı öne sürüldü.

Türkiye İşçi Partisi’nin (TİP) taleplerinin Halkların Demokratik Partisi (HDP) tarafından geri çevrilmesi halinde ittifaktan ayrılabileceğini iddia edildi.

Halk TV yazarı İsmail Saymaz, ‘HDP ve TİP yol ayrımında’ başlıklı yazısında HDP Eş Genel Başkan Yardımcısı Tayip Temel ile dün MYK’dan sonra Yeşil ve Sol Parti çatısı altında seçime girme kararı, TİP’le HDP arasındaki gerilim ve Kılıçdaroğlu’nun 18 Mart’taki ziyareti üzerine yaptığı görüşmeyi aktardı.

TİP İstanbul Milletvekili Sera Kadıgil’in HDP’yi kastederek “İstanbul’da yarışabiliriz” sözlerinin iki parti tabanını tartışmaya sürüklediğini belirten Saymaz, “Haliyle bu kriz HDP MYK’sının başat gündemiydi” dedi.

Saymaz’ın yazısında ilgili bölüm şöyle:

“14 Mayıs’ta seçime Emek ve Özgürlük İttifakı olarak mı, yoksa Yeşil ve Sol Parti çatısı altında mı gireceksiniz?

Sol-sosyalist güçler, demokrasi güçleri, Aleviler, demokratik İslam değerlerine inanan mütedeyyinler, kadınlar, bütün ötekileştirilmiş kimliklerin tarihsel ittifakta zafer sağlamaları, büyük başarı ile seçimden çıkmaları, güçlü parlamento oluşturmaları için tek parti çatısı altında girme kararı aldık.

Bu kararın bir de ek maddesi var. O da şu: Emek ve Özgürlük İttifakı düzleminde yürütülecek tartışmalar ve ittifakın selametini sağlayacak öneriler konusunda MYK eşbaşkanlarımıza yetki verdi.

Hangi çatı altında seçime gireceksiniz?

Bizim tercih edeceğimiz çatı Yeşil Sol Parti’dir. Ancak HDP’den vazgeçmiş değiliz. HDP davasına, savunma tarihine ve taleplerimizin mahkemece değerlendirilmesine bakacağız. HDP ile seçime girmek de bir seçenek olarak masada duruyor.

Yeşil Sol Parti veya HDP ile girme kararını neye göre vereceksiniz?

Partimizin kapatma davası sürüyor. Ona dair bir savunma tarihi verildi, biz de bazı itirazlar yaptık, süre istedik. O süreci görmemiz lazım.

AYM’den erteleme istemiştiniz, değil mi?

Evet, seçim sathına girdi eşbaşkanlarımız. Savunma konusunda zorlanacaklar. Tek çatı altında gireceğiz ama HDP’den mi, Yeşil Sol Parti’den mi, 10 gün sonra MYK’da belirleyeceğiz.

TİP “Belli yerlerde ayrı listelerle girelim” diyor. TİP ısrarcı olursa HDP’nin tavrı ne olur?

Biz ittifakın dağılmasını, herkesin durduğu yerde durmasını ve esnememesini yanlış buluyoruz. Herkesin bu tarihsel rolün farkında olarak, sorumluluğu doğru temelde taşıması gerekiyor.

Onları ikna etmek istiyorsunuz.

Belki ikna olma belki başka formüller bulma diyelim.

Cumhurbaşkanı adayı çıkarma kararınız netleşti mi?

Kılıçdaroğlu’nun 18 Mart’ta ziyaret talebi partimize ulaştı. Bu ziyaretten sonra kurullarımızın değerlendirmesi temelinde tavrımızı kamuoyuna deklerasyonla açıklayacağız.

Kılıçdaroğlu’ndan talebiniz olacak mı?

Taleplerimizi yüz yüze ileteceğiz. Talebimiz Türkiye’nin tümünün özgürlük talebidir.

Kılıçdaroğlu’nun kampanyasında sahnede olmak istiyor musunuz?

Destekleme kararı verirsek, aday çıkarmayarak destek veririz. Sahnede görünmek bizim işimiz değil. Zaten biz ayrı bir ittifakız, ayrı bir partiyiz.

AK Parti’nin Hüda Par ile ittifak ilişkisine girmesini nasıl yorumluyorsunuz?

AK Parti ve MHP’nin zayıfladığını, umudunu kaybettiğini ve süreci nasıl götüreceğine dair paniğe kapıldıklarını düşünüyorum. Samimi bir ilişki olmadığına dair görüşlerimiz var.”

Paylaşın

TİP’ten Kemal Kılıçdaroğlu’na Destek Ve ‘Tek Liste’ Kararı

14 Mayıs’ta yapılacak olan Cumhurbaşkanlığı ve Milletvekilliği seçimlerine Emek ve Özgürlük İttifakı listesinden ancak kendi adları ve amblemleriyle girme kararı alındığı duyuran Türkiye İşçi Partisi (TİP), Cumhurbaşkanlığı seçiminde Millet İttifakı’nın adayı Kemal Kılıçdaroğlu’nu destekleme kararı aldıklarını bildirdi:

“Kılıçdaroğlu’nun adaylığının desteklenmesi yönündeki değerlendirmemizi başta Emek ve Özgürlük İttifakı’ndaki müttefik kurumlar olmak üzere demokratik kamuoyuyla istişare ederek karar haline getirmek konusunda MYK yetkilendirilmiştir.”

Türkiye İşçi Partisi (TİP) Hatay’da topladığı parti meclisinde 14 Mayıs’ta yapılacak seçime ilişkin kararlar aldı. Sonuç bildirgesinde seçime Emek ve Özgürlük İttifakı listesinden ancak kendi adları ve amblemleriyle girme kararı alındığı duyuruldu. Bildirgede “Bunun en önemli gerekçesi, bu seçeneğin Cumhur İttifakı cephesini zayıflatacak olmasıdır” denildi.

TİP Parti Meclisi’nde, Millet İttifakı’nın Cumhurbaşkanı Adayı Kemal Kılıçdaroğlu’yla ilgili de karar alındı. Bildirgede konuya ilişkin “Kılıçdaroğlu’nun adaylığının desteklenmesi yönündeki değerlendirmemizi başta Emek ve Özgürlük İttifakı’ndaki müttefik kurumlar olmak üzere demokratik kamuoyuyla istişare ederek karar haline getirmek konusunda MYK yetkilendirilmiştir” ifadeleri yer aldı.

TİP Parti Meclisi’nin bildirisi şöyle:

“Depremden etkilenen tüm yurttaşlarımıza bir kez daha geçmiş olsun dileklerimizi iletiyor, hayatını kaybedenlerin yakınlarına baş sağlığı diliyoruz. Kara günleri dayanışmayla aşacağız.

Ülke tarihimizin en önemli seçimlerinden birine yaklaşılırken yapılan toplantıda aşağıdaki değerlendirmeler yapıldı, kararlar alındı.

1) Seçimlerin, depremi, katliamı ve suçluları unutturmasına izin vermeyeceğiz. Bir doğal afetin halkımız için büyük bir katliama dönüşmesinde hangi yetkili kurum/kişinin sorumluluğu, ihmali, suçu varsa ortaya koymak ve halktan yana afetle mücadele ve imar politikalarımızı kamuoyuyla paylaşmak üzere TİP Bilim Kurulu tarafından hazırlanan kapsamlı deprem dosyasını en kısa sürede yayımlayacağız. Öte yandan, afetle mücadele kapsamında sürdürdüğümüz dayanışma faaliyetlerimizi, örgütlü toplumu desteklemek, yeni geçici barınma alanları oluşturmak ve yurttaşları ekolojik tarım ve toplumsal cinsiyet eşitliği temelli üretime sevk etmek üzere zenginleştireceğiz.

2) Cumhurbaşkanlığı seçimlerine ilişkin, Saray Rejimi’ni alt etmek ve cumhurbaşkanlığı hükümet sistemi adı verilen ucube yapıdan halkımızı kurtarmak için muhalefetin ortak bir adayda birleşmesi yönündeki eğilim değerlidir. Kemal Kılıçdaroğlu’nun adaylığının desteklenmesi yönündeki değerlendirmemizi başta Emek ve Özgürlük İttifakı’ndaki müttefik kurumlar olmak üzere demokratik kamuoyuyla istişare ederek karar haline getirmek konusunda MYK yetkilendirilmiştir.

3) Milletvekili seçimlerindeki hedefimiz Saray Rejimi’nin temsilcileri olarak AKP-MHP blokunun ağır bir yenilgiye uğratılması, bugünkü muhalif güçlerin tek adam rejimini ortadan kaldırmak için gerekli Anayasa değişikliklerini yapabilecek milletvekili sayısına ulaşması, sol-sosyalist-demokratik güçlerin mümkün olan en çok vekil sayısıyla TBMM’de temsil edilmesinin sağlanmasıdır.

4) İktidarın yenilgisi ve geleceğin Türkiye’sinin halkçı, emekten ve barıştan yana bir eksende inşası için kurucularından olduğumuz Emek ve Özgürlük İttifakı’nın varlığı son derece değerlidir. Emek ve Özgürlük İttifakı’nın en kısa sürede bir seçim ittifakına da dönüşmesi, seçim hazırlıklarının ivmelenmesi bakımından büyük önem taşımaktadır. Mücadele yoldaşlarımıza, müttefiklerimize çağrımız; memlekete karşı tarihsel sorumluluğumuz gereği ittifak protokolünü bir an önce hazırlayıp imzalamaktır. Parti Meclisi, ittifak protokolünün hazırlanması için bir komisyon görevlendirmiştir.

5) Parti Meclisi, milletvekili dağılımında Emek ve Özgürlük İttifakı’nı güçlendirecek şekilde, seçimlere ittifak içerisinde kendi adımız, amblemimiz ve adaylarımızla girmemiz gereken illeri tespit etmiştir. Bunun en önemli gerekçesi, bu seçeneğin Cumhur İttifakı cephesini zayıflatacak olmasıdır. Ayrıca, seçim ittifakının halkımızın tüm taleplerini karşılayacak çok renkliliğe ulaşması ve mümkün olan en geniş yurttaş topluluğunu temsil edebilmesi gereklidir. Partimizin seçimlere ittifak içerisinde kendi adı, amblemi ve adaylarıyla katılma tercihi bu gerekliliği de karşılamaya yöneliktir. Bu kararımızda örgütümüzün raporları ve saha araştırmaları verileri de dikkate alınmıştır.

6) Emek ve Özgürlük İttifakı’na dahil olmayan sol-sosyalist-demokratik partilerin böylesi bir seçim ittifakının bileşeni olması fikrine partimiz açıktır. Her bir kurum ve partinin en büyük kuvveti ve enerjisiyle ittifakımızda yerini alması, AKP-MHP blokunun yenilgisinde, Türkiye’nin emek, özgürlük, eşitlik, adalet, laiklik, demokrasi ve barış temellerinde yeniden inşasında tarihsel öneme sahiptir.

Paylaşın