Hizmet Olarak Muhasebe Nedir, Güvenli Mi?

Hizmet Olarak Muhasebe (AaaS), işletmelerin finansal verilerini ve operasyonlarını yönetme biçiminde devrim yaratmak üzere tasarlanmıştır. Değişen bir iş dünyasında verimli, doğru ve akıcı muhasebe süreçlerine olan artan ihtiyacı karşılama amacına hizmet eder.

Haber Merkezi / AaaS, bulut bilişimdeki en son gelişmeleri profesyonel muhasebe hizmetleriyle birleştirerek, kuruluşların finansal verilerine gerçek zamanlı erişim sağlamalarını ve uzman rehberliği almalarını sağlar.

AaaS, çeşitli gelişmiş muhasebe araçları ve kaynakları sunarak, işletmelerin güncel finansal bilgilere dayanarak bilinçli kararlar almasını sağlar. Bu teknoloji odaklı yaklaşım, şirketlerin finansal yönetimlerini optimize etmelerine ve genel finansal durumlarını daha iyi anlamalarına olanak tanır. AaaS’nin temel amacı, işletmelerin hesaplarını etkili bir şekilde yönetmelerine, zamandan tasarruf etmelerine ve maliyetleri düşürmelerine yardımcı olmaktır.

Muhasebe süreçleri geleneksel olarak manuel ve zaman alıcıydı ve bu da sıklıkla hatalara ve verimsizliklere yol açıyordu. AaaS, bu görevleri otomatikleştirerek finansal süreçleri kolaylaştırarak, doğruluğu artırarak ve hayati önem taşıyan finansal verilere anında erişim sağlayarak bu zorlukların üstesinden gelir. Ayrıca, sistem içinde sürekli güncellendiği için işletmelerin yasal uyumluluk gerekliliklerini karşılamalarına da destek olur.

Ayrıca, AaaS ekip üyeleri arasında iş birliğini teşvik eder ve finansal bilgilerin güvenli ve her zaman erişilebilir olmasını sağlar. Tüm muhasebe verilerini merkezileştirerek ve profesyonel destek sunarak, firmalar güçlü ve çevik bir finansal yönetim sisteminden faydalanırken temel iş faaliyetlerine odaklanabilirler.

Hizmet Olarak Muhasebe hakkında sıkça sorulan sorular:

Bir şirket Muhasebe Hizmetini neden değerlendirmeli?

Şirketler, maliyet tasarrufu, finansal verilere gerçek zamanlı erişim, ölçeklenebilirlik ve uzmanlık gibi çeşitli nedenlerle AaaS’yi değerlendirmelidir. AaaS ayrıca profesyonel muhasebecilere erişim sağlayabilir, süreçleri kolaylaştırabilir ve finansal raporlamayı iyileştirerek işletmelerin temel yetkinliklerine ve stratejik büyümelerine odaklanmalarını sağlayabilir.

Muhasebe Hizmeti sağlayıcısı hangi hizmetleri sunar?

Bir AaaS sağlayıcısı genellikle muhasebe, bordro, borç ve alacak hesapları, vergi beyannamesi hazırlama, finansal analiz ve raporlama gibi geniş bir muhasebe hizmetleri yelpazesini kapsar. Ek hizmetler arasında, müşterinin özel ihtiyaçlarına bağlı olarak bütçeleme, tahmin ve nakit akışı yönetimi yer alabilir.

Muhasebe Hizmeti nasıl çalışır?

AaaS sağlayıcıları, müşterilerinin finansal işlemlerini yönetmek ve finansal verilere gerçek zamanlı erişim sağlamak için bulut tabanlı muhasebe yazılımları kullanır. Müşteri verileri bulutta güvenli bir şekilde saklanır ve hem hizmet sağlayıcının hem de müşterinin internete bağlı herhangi bir cihazdan verilere erişip analiz etmesine olanak tanır. Hizmet sağlayıcı ile müşteri arasındaki iletişim ve iş birliği genellikle güvenli çevrimiçi portallar veya iletişim araçları aracılığıyla gerçekleştirilir.

Muhasebe Hizmeti güvenli midir?

AaaS sağlayıcıları veri güvenliğini ciddiye alır ve müşteri verilerini korumak için şifreleme teknolojileri, güvenli depolama tesisleri ve kullanıcı kimlik doğrulama mekanizmaları kullanır. Ancak, veri güvenliğini sağlama sorumluluğu nihayetinde hem hizmet sağlayıcıya hem de müşteriye aittir ve müşteriler, veri koruma konusunda sektör standartlarını karşıladıklarından emin olmak için potansiyel sağlayıcıları her zaman araştırmalıdır.

Paylaşın

“Bezelye Virüsü” Kanserle Mücadelede Oyunun Kurallarını Değiştirebilir

Tümörlere doğrudan enjekte edildiğinde bağışıklık sistemini güçlü bir şekilde tetikleyen ve genellikle kara baklagillerini enfekte eden bir virüs, kanser tedavisi olarak umut vadediyor.

Haber Merkezi / Kaliforniya Üniversitesi’nden bilim insanları, bu zararsız bitki virüsünün vücudun bağışıklık sisteminin, kanser hücrelerini hedef almasına ve yok etmesine nasıl yardımcı olabileceğini keşfettiler.

Araştırmanın sonuçları yakın zamanda Cell Biomaterials dergisinde yayımlandı.

İnek bezelye mozaik virüsü (CPMV) adı verilen virüs, insan hücrelerini enfekte etmiyor; ancak tümörlere doğrudan enjekte edildiğinde bağışıklık sistemini güçlü bir şekilde tetikliyor.

Fareler ve hatta kanserli evcil köpekler üzerinde yapılan araştırmalarda, CPMV’nin tümörlere saldıran bağışıklık hücrelerini başarıyla aktive ettiği ve kanserin yayılmasını önlemeye yardımcı olduğu görüldü.

CPMV, nötrofiller, makrofajlar ve doğal öldürücü hücreler gibi bağışıklık hücrelerini, tümör bölgesine çekiyor ve kanser hücrelerini yok ediyor. CPMV ayrıca, bağışıklık hafızasından sorumlu olan B ve T hücrelerini de uyandırıyor.

Bu, bağışıklık sisteminin kanser hücrelerini tanımayı öğrenmesi ve bunlarla yalnızca enjeksiyon bölgesinde değil, vücudun diğer bölgelerinde de savaşabileceği anlamına geliyor.

Araştırmanın lideri Dr. Nicole Steinmetz, CPMV’nin bu etkiye sahip olmasının, diğer benzer bitki virüslerinin ise bu etkiye sahip olmamasının şaşırtıcı olduğunu söyledi.

Araştırmada yer alan ekip, bunun nedenini daha iyi anlamak için CPMV’yi, yakından ilişkili bir virüs olan inek bezelyesi klorotik benek virüsü (CCMV) ile karşılaştırdı. Her iki virüs de birbirine benziyor ve insan bağışıklık hücreleri tarafından benzer şekillerde alınıyor, ancak yalnızca CPMV güçlü bir kanser karşıtı tepkiyi tetikliyor.

Araştırmaya konu olan virüsler arasındaki temel fark, CPMV’nin insan bağışıklık hücreleri içindeki davranışında yatmakta. CPMV, hücrelere girdiğinde, uzun zamandır kanserle savaştığı bilinen interferon adı verilen proteinleri aktive ediyor. Erken dönem bazı kanser ilaçları bu proteinlere dayanıyordu.

Bir diğer önemli keşif ise CPMV’nin genetik materyalinin (RNA) hücre içinde nasıl davrandığıydı. CPMV’nin RNA’sı hücrede daha uzun süre kalıyor ve endolizozom adı verilen bir bölüme ulaşarak TLR7 adlı bir sensörü aktive ediyor.

Bu sensör, vücudun virüsleri tespit etmesine ve güçlü bir savunma mekanizmasını tetiklemesine yardımcı oluyor; bu savunma mekanizması aynı zamanda kanserle savaşmaya da yardımcı oluyor. Ancak CCMV’nin RNA’sı bu aşamaya ulaşamıyor.

Paylaşın

İmamoğlu’nun Yüksek Lisans Diploması Da İptal Edildi

Silivri’deki Marmara Cezaevi’nde tutuklu bulunan İstanbul Büyükşehir Belediye (İBB) Başkanı ve CHP’nin cumhurbaşkanı adayı Ekrem İmamoğlu’nun tezli yüksek lisans diploması da iptal edildi.

Haber Merkezi / İstanbul Üniversitesi tarafından verilen kararın gerekçesinde, Ekrem İmamoğlu’nun lisans mezuniyetinin geçersiz sayılması ve yüksek lisans kaydında usule aykırılıklar bulunması gösterildi.

İktidara yakınlığıyla bilinen Yeni Şafak, Ekrem İmamoğlu’nun yüksek lisans diplomasının iptal edileceğini yazmıştı.

İstanbul Üniversitesi ayrıca, Ekrem İmamoğlu’nun mezuniyet kaydının hem Akademik Kayıt Sistemi (AKSİS) hem de Yükseköğretim Bilgi Sistemi (YÖKSİS) üzerinden silinmesine karar verdi. Yüksek lisans tezinin YÖK Ulusal Tez Merkezi’nden kaldırılması da karara bağlandı.

Ekrem İmamoğlu hakkında, 2024 yılının Eylül ayında üniversite diplomasının sahte olduğu iddiasıyla soruşturma başlatılmıştı.

Soruşturma, İmamoğlu’nun 1990 yılında Girne Amerikan Üniversitesi’nden (GAÜ) İstanbul Üniversitesi İşletme Fakültesi İngilizce İşletme Bölümü’ne yatay geçiş sürecinde usulsüzlük yaptığı iddialarına dayanıyor.

İddialar, ilk olarak 2019 yerel seçimlerinden sonra sosyal medyada gündeme gelmiş, 2024’te Veryansın TV Genel Yayın Yönetmeni Erdem Atay tarafından yeniden dile getirilmişti. Atay, GAÜ’nün o dönemde YÖK tarafından tanınmadığını ve İmamoğlu’nun geçişinin imkansız olduğunu savunmuştu.

İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı, Ekrem İmamoğlu hakkında, 22 Şubat 2025’te “resmi belgede sahtecilik” suçlamasıyla soruşturma başlatmıştı. Soruşturmanın dayanağı ise, Yüksek Öğretim Kurumu (YÖK) Denetleme Kurulu’nun 17 Şubat 2025 tarihli raporu olmuştu.

Raporda, İmamoğlu’nun yatay geçiş yaptığı dönemde GAÜ’nün YÖK tarafından tanınmadığı ve sadece Doğu Akdeniz Üniversitesi’nin tanındığı belirtilmişti. Ayrıca, İstanbul Üniversitesi’nin yatay geçiş işlemlerinin YÖK kararlarına uygun yürütülmediği de öne sürülmüştü.

İstanbul Üniversitesi, 18 Mart 2025’te İmamoğlu’nun da aralarında bulunduğu 28 kişinin diplomalarını “yokluk” ve “açık hata” gerekçeleriyle iptal etmişti. Üniversite, İmamoğlu’nun yatay geçişinin usulsüz olduğunu ve GAÜ yerine Doğu Akdeniz Üniversitesi adıyla işlem yapıldığını iddia etmişti.

Savcılık, “zincirleme şekilde resmi belgede sahtecilik” suçlamasıyla Ekrem İmamoğlu hakkında, 2 yıl 6 aydan 8 yıl 9 aya kadar hapis cezası ve siyasi yasak talep ediyor.

Paylaşın

“Silah Bırakma” Dünya Basınında: Erdoğan’ın Tek Hedefi İktidarını Korumak

PKK, Irak Kürdistan Bölgesel Yönetimi’nin (IKBY) Süleymaniye kenti kırsalında, sembolik silah bırakma töreni düzenledi. Silah bırakma töreninin dış basına yansımaları ise şöyle:

Agence France-Presse (AFP): “Tören, PKK’nin son on yıldır üslerinden biri olan Irak Kürdistanı dağlarında, Süleymaniye kenti yakınlarında, gizli tutulan bir bölgede sabah saatlerinde yapılacak. Törene dair detaylar sınırlı olsa da, PKK kaynakları AFP’ye yaklaşık 30 savaşçının silahlarını imha ettikten sonra tekrar dağlara döneceğini söyledi. ‘İyi niyet göstergesi olarak, son yıllarda Türk güçlerine karşı çatışmalara katılmış bazı PKK savaşçıları, silahlarını bir törende yakarak ya da imha ederek süreci başlatacak,’ diyen bir PKK komutanı, AFP’ye yaptığı açıklamada ismini vermemeyi tercih etti.

“Ancak tören öncesinde gerilim yükseldi. Süleymaniye ve batıdaki Kerkük kentlerinde, peşmerge güçlerine ait üsler yakınında gece saatlerinde iki insansız hava aracı düşürüldü. Saldırının arkasında kimin olduğu açıklanmazken, yetkililer olayda can kaybı yaşanmadığını belirtti.”

Reuters: “Sürece yakın kaynaklara göre, yaklaşık 40 PKK’li militan ve bir komutan, Süleymaniye’deki törende silahlarını teslim edecek. PKK, son yıllarda Türkiye sınırlarının ötesine itildikten sonra üslerini Irak’ın kuzeyine taşıdı. Silahlar, daha sonra düzenlenecek başka bir törenle imha edilecek. Bu ikinci törene Türkiye ve Irak istihbarat yetkilileri, IKBY yetkilileri ve PKK’nin silah bırakma kararında arabuluculuk rolü oynayan Türkiye’deki Kürt siyaseti temsilcisi DEM Parti’den üst düzey isimler katılacak.

“PKK, DEM Parti ve Abdullah Öcalan, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’a Kürtlerin siyasi taleplerini karşılaması yönünde çağrıda bulundu. Öcalan, çarşamba günü yayınlanan video mesajında, Türkiye Büyük Millet Meclisi’nin bir komisyon kurarak silahsızlanma sürecini denetlemesini ve kapsamlı barış sürecini yürütmesini önerdi. Ankara’nın bu yönde adımlar attığı belirtilirken, DEM Parti ve Öcalan, PKK’nin demokratik siyasete geçişini kolaylaştıracak yasal güvencelere ve belirli mekanizmalara ihtiyaç olduğunu vurguladı. Cumhurbaşkanı Erdoğan, silahsızlanma sürecine yönelik sabotaj girişimlerine izin vermeyeceklerini ifade ederken, halka ‘tarihi bir müjde’ vereceğini söyledi. AKP’nin sözcüsü Ömer Çelik ise, sürecin birkaç ayı aşmaması gerektiğini, aksi halde provokasyonlara açık hale gelebileceğini belirtti.”

“Abdullah Öcalan’a ne olacak?”

BBC: “Süleymaniye’deki silahsızlanma töreninin ardından gözler, sürecin bir sonraki durağı olan Türkiye Büyük Millet Meclisi’ne çevrildi. Ankara’da kurulacak özel bir komisyon, hükümetin bundan sonraki adımlarına ilişkin kararları şekillendirecek. Ancak yaz tatili yaklaşırken Meclis’te önümüzdeki birkaç ay içinde somut bir karar çıkması beklenmiyor. Komisyonun hazırlayacağı rapor sonrasında milletvekilleri önerileri oylayacak; nihai kararı ise Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan verecek. Abdullah Öcalan’ın durumunun nasıl şekilleneceği ise belirsizliğini koruyor. Hükümet yetkilileri, sürecin ilerleyişine göre Öcalan’ın cezaevi koşullarının gözden geçirilebileceğini belirtiyor. Ancak olası bir tahliye ya da ceza indirimi, sürecin çok daha sonraki aşamasında gündeme gelebilir. AKP ve Kürt siyasi hareketini temsil eden DEM Parti, barış süreci ile anayasa değişikliği arasında doğrudan bir bağ kurulmadığını savunsa da, Erdoğan’ın DEM’in desteğini alması halinde anayasa değişikliğini Meclis’ten geçirme şansı önemli ölçüde artacak.

“Erdoğan, son anketlerde geride görünse de, en güçlü rakibi İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu yolsuzluk suçlamasıyla tutuklu. İmamoğlu suçlamaları reddederken, geçtiğimiz hafta başka muhalefet belediye başkanlarının da gözaltına alınması, sürecin muhalefet açısından zorlu geçeceğini gösteriyor. Sonuç olarak, PKK’nin silah bırakmasıyla başlayan barış süreci yalnızca çatışmasızlık değil, aynı zamanda Türkiye’nin iç siyasetini yeniden şekillendirecek karmaşık bir dönemin kapısını aralıyor.”

ABC News: “Türkiye’de yıldır süren bir isyan yürüten Kürt militan grup mensupları, cuma günü Kuzey Irak’ta düzenlenen sembolik bir törenle silah bırakmaya başladı. Bu adım, barış süreci kapsamında vaat edilen silahsızlanmaya yönelik atılan ilk somut adım oldu. Irak devlet haber ajansı INA’ya göre, silahsızlanma sürecinin Eylül ayına kadar tamamlanması bekleniyor.”

Al Monitor: “Cuma günü Irak Kürdistanı’nda düzenlenen bir törende 30 PKK savaşçısı silahlarını yok etti. Bu tören, Kürt militanların Türkiye devletine karşı on yıllardır sürdürdükleri silahlı mücadeleyi sonlandırmalarının üzerinden iki ay geçmesinin ardından geldi. Tören, PKK’nin silahlı isyandan demokratik siyasete geçişinde bir dönüm noktasını temsil ediyor. Aynı zamanda, bölgenin en uzun süredir devam eden çatışmalarından birine nokta koyma çabasının parçası olarak görülüyor.

“Kısa süren törende, Kuzey Irak’taki dağlarda bir mağarada bulunan ilk 30 militanın silahlarını yaktığı görüldü. AFP muhabirinin sahadan aktardığına göre, bu savaşçılardan dördü komutandı. Sabah boyunca, PKK’ye yakın Fırat Haber Ajansı’na göre, geçmişte bir Kürt matbaasına ev sahipliği yapmış sembolik bir yer olan Şikefta Caseneyê’ye araçların geliş-gidişi gözlendi. Ayrıca, DEM Parti’den bazı milletvekilleri ve birkaç gazeteci de törende yer aldı.”

Shafaq News: “PKK’den onlarca erkek ve kadın savaşçı, Süleymaniye’de düzenlenen sembolik bir törende silahlarını yaktı. Barış ve Demokratik Toplum Grubu üyesi Mola Nader, Shafaq News’e yaptığı açıklamada, savaşçıların ardından Jasana Dağı’na döndüklerini belirterek, Türk hükümetine genel af ilan etme ve bu kişileri topluma yeniden kazandırma çağrısında bulundu. Nader ayrıca, daha kapsayıcı bir vatandaşlık çerçevesine ulaşmak için anayasal reformlar yapılması gerektiğini vurguladı. Grup tarafından yapılan açıklamada, bu adımın PKK kurucusu Abdullah Öcalan’n çağrısı ve partinin 12. kongresinde alınan kararlar doğrultusunda atıldığı belirtildi. Grup, bölgesel ve uluslararası güçlere Kürt halkının meşru haklarına saygı gösterme ve barış sürecini destekleme çağrısında bulundu. Tüm siyasi aktörlerden eğitim, taban örgütlenmesi ve demokratik gelişim alanlarında üzerlerine düşen rolleri yerine getirmeleri istendi.”

Yunanistan merkezli Kathimerini gazetesinin internet baskısı Ekathimerini: “Otuz PKK militanı, Irak’ın kuzeyindeki bir mağaranın ağzında silahlarını yaktı. Bu sembolik ama anlamlı adım, Türkiye’ye karşı onlarca yıldır süren isyanı sona erdirme yönünde önemli bir başlangıç olarak değerlendiriliyor. Törene ait görüntülerde, yarısı kadınlardan oluşan militanların AK-47 tüfekleri, fişeklikleri ve diğer silahları büyük gri bir kazan içine sırayla bıraktıkları görülüyor. Daha sonra gökyüzüne doğrultulmuş siyah silah namlularını alevler sararken, Kürt, Iraklı ve Türk yetkililer yakınlarında bu anı izliyordu. Geçmişte başarısızlıkla sonuçlanan barış girişimlerinin ardından bu yeni girişim, Ankara için 40 binden fazla insanın ölümüne neden olan, ekonomiyi ağır şekilde etkileyen ve Türkiye ile bölge genelinde derin sosyal ve siyasi ayrışmalara yol açan isyanı sona erdirmek adına yeni bir yol açabilir.”

“Demokratik bir açılım pek olası görünmüyor”

Spiegel: Spiegel dergisi “Erdoğan’ın yaptıkları kimsenin gözünü kör etmemeli” başlığıyla yayımladığı yorumda PKK’nın silah bırakma töreni “tarihi bir dönüm noktası” ve Erdoğan için de “başarı” olarak nitelendiriliyor. Bununla birlikte “Ancak Türkiye’de demokratik bir açılım pek olası görünmüyor. Erdoğan çoktan gözünü yeni bir hasıma dikmiş durumda” gözlemi aktarılıyor.

Kuzey Irak’taki sembolik törenle birlikte yarım asırdır süren, on binlerce insanın hayatını kaybettiği ve silah yoluyla çözümü mümkün olmayan bir ihtilafın sona erdiğine vurgu yapılan yazıda, son gelişmelerin barış umudunu yeşerttiği belirtiliyor. Fakat kalıcı bir barışın ancak Türkiye’de bir demokratik açılım ile mümkün olabileceğinin savunulduğu yazıda, bu haftaki gelişmelerin barış konusunda bir ilüzyona yol açmaması ve kimsenin gözünü kör etmemesi gerektiği kaydediliyor.

Erdoğan’ın öncelikli hedefinin iktidarını korumak olduğunun altı çizilerek, “Erdoğan hâlâ bildiğimiz Erdoğan. Ve geçmişte ülkede demokrasiyi teşvik etme konusunda pek de iyi bir iş çıkarmış değil. Tam tersine, son yıllarda yargının altını oydu ve medyayı istediği yönde hizaya soktu. Son olarak, en umut verici rakibi olan İstanbul Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu’nu hapse attırdı. Pek çok hamlesi, Erdoğan’ın gelecekte de kendi isteklerine göre bir muhalefet örgütlemek istediğini gösteriyor” deniliyor.

Erdoğan’ın devletin kurucusu Atatürk’ün muhalefetteki partisi CHP’yi kriminalize ederek şiddetli bir mücadele yürüttüğüne, bunu da iktidarını korumak için yaptığına işaret edilen yazı şu ifadelerle bitiyor: “Bunun için Erdoğan’ın Kürtlerin oyuna ihtiyacı var. Artık Erdoğan’ın bir dönem daha görev yapması, hatta belki de ömür boyu cumhurbaşkanlığı yapmasına kapı aralanması onlara bağlı. Ya da hedeflerine sadık kalıp, diğer muhalefet partileriyle birlikte ülkenin gerçek bir demokratik açılımı için mücadele mi edecekler?”

Süddeutsche Zeitung: Süddeutsche Zeitung yorumu ise “Erdoğan bir kez daha ülkesini bölüyor ama bu kez farklı bir şekilde” başlığını taşıyor. Erdoğan’ın Kürtlere barış önerisinin “bir bedeli olduğu” belirtilen yazıda, Erdoğan’ın eş zamanlı olarak ana muhalefetteki CHP’ye baskı uyguladığı, izlediği bu ikili strateji ile “iktidarını güvence altına almayı amaçladığı” yorumu yapılıyor.

“Türk Cumhurbaşkanı güç bilincine sahip bir kişi. Güç ile neler yapılabileceğinin farkında” ifadelerine yer verilen yazıda, “Erdoğan örneğin bu gücü, devlet bir yandan giderek daha fazla Kürt belediye başkanları ve aktivistleri tutuklatırken, ordunun diğer yandan PKK’yı yenilgiye uğratmasından aldı. Bu da ona barış önerisi yapma ve uyguladığı baskıya son verme gücü verdi. Tabii Kürtlerin bir bedel ödemesi kaydıyla: Oyları ile Erdoğan’ın istediği kadar cumhurbaşkanı kalmasına yardımcı olmaları gerekecek” görüşü aktarılıyor.

Yorumda, Erdoğan’ın “Sizin için iyi olan bir şeyi, sadece benden geldiği için reddedebilir misiniz?” diyerek Kürtleri bir ikilemle karşı karşıya getirdiği belirtiliyor, CHP’ye karşı başlatılan tutuklama dalgasına dikkat çekilerek şunlar kaydediliyor: “CHP lideri dokunulmazlığın kaldırılması tehdidiyle karşı karşıya. Kürtler bugüne kadar İmamoğlu’na yakın durdular, çünkü onlar da otokrasi altında acı çekti. Peki hâlâ İmamoğlu’nun serbest bırakılmasını umut etmeliler mi? İmamoğlu Erdoğan’ın yerini alabilecek mi? Alacaksa kaç yıl içinde? Oysa Erdoğan’ın teklifi hemen geçerli. Üstelik Erdoğan CHP’nin alternatif olmasını da gittikçe zorlaştırıyor.”

Der Standart: Avusturya gazetesi Der Standart da PKK’nın silah bırakma törenini mercek altına aldığı yorumunda, Türkiye ile ilgili karamsar bir tablo çiziyor. “PKK, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın muhalefeti ezmeye çalıştığı bir dönemde silah bırakıyor” denilen yorumda PKK’nın Kuzey Irak’taki töreninin sembolik niteliğine dikkat çekiliyor.

Kürt sorununun, barışın tesisini sağlayacak şekilde çözülmesi için Türk devletinin adımlar atması gerektiğine işaret edilen yazıda, “artık Türk devletinden geriye bir otokrata dönüşen Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın kaldığı” belirtilerek şu ifadelere yer veriyor: “Türk demokrasisi büyük bir tehdit altında ve muhalefet ortadan kaldırılıyor. Erdoğan’ın önceliği iktidarda kalmak, siyasi ve toplumsal uzlaşma sürecini başlatmak değil. Oysa PKK’nın silahsızlanma sürecine eşlik etmesine acilen ihtiyaç duyulan da tam da bu.”

Paylaşın

İmamoğlu Hakkında “Sahte Diploma” İddianamesi: 8 Yıl 9 Ay Hapis Talebi

Marmara Cezaevi’nde tutuklu bulunan Ekrem İmamoğlu hakkında, yatay geçişle usulsüz diploma aldığı iddiasıyla açılan davada 8 yıl 9 aya kadar hapis ve siyasi yasak talep edildi.

Silivri’deki Marmara Cezaevi’nde tutuklu bulunan İstanbul Büyükşehir Belediye (İBB) Başkanı ve Cumhuriyet Halk Partisi’nin (CHP) cumhurbaşkanı adayı Ekrem İmamoğlu hakkında, “usulsüz yatay geçişle diploma temin ettiği” iddiasına ilişkin yürütülen soruşturmada savcılık iddianamesini tamamladı.

Hazırlanan iddianamede İmamoğlu’nun, “resmi belgede sahtecilik suçuna iştirak ettiği” öne sürüldü. Savcılık, İmamoğlu’nun hileyle diploma aldığını belirterek, 8 yıl 9 aya kadar hapis ve siyasi yasak uygulanmasını talep etti.

İddianamede, İmamoğlu’nun öğrenim sürecine dair belgelerin gerçeği yansıtmadığı, yatay geçiş sürecinin mevzuata aykırı yürütüldüğü savunuldu. Belgelerin incelenmesinin ardından, dosya ilgili mahkemeye gönderildi.

Ne olmuştu?

Ekrem İmamoğlu’nun İstanbul Üniversitesi İşletme Fakültesi’nden aldığı 35 yıllık diplomasına ilişkin ‘usulsüzlük’ iddiasıyla soruşturma başlatılmıştı.

Ekrem İmamoğlu, Girne Amerikan Üniversitesi’nden İstanbul Üniversitesi İşletme Fakültesi’ne yatay geçiş yapmış, İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı, geçişin usulsüz olduğunu ve diplomasının geçersiz olduğunu savunmuştu.

18 Mart’ta İstanbul Üniversitesi yönetimi, İmamoğlu ile birlikte 28 kişinin diplomasını ‘yokluk’ ve ‘açık hata’ gerekçeleriyle iptal ettiğini duyurmuştu.

İmamoğlu’nun avukatı Mehmet Pehlivan 6 Mayıs’ta yaptığı açıklama ile iptal edilen diploma için karşı dava açtıklarını bildirmiş, aynı gün İstanbul Üniversitesi, İmamoğlu’nun diploma bilgisini üniversitenin veri tabanından silmişti.

Karara ilişkin tebligat ise 55 gün sonra iletildi.

Paylaşın

CHP’de “Mutlak Butlan” Tartışmaları: Kim Ne Dedi?

CHP’de (Cumhuriyet Halk Partisi) “mutlak butlan” tartışmaları, 4 – 5 Kasım 2023 tarihli 38. Olağan Kurultay ve 6 Nisan 2025 tarihli 21. Olağanüstü Kurultay’ın iptali için açılan davalar etrafında yoğunlaşmış durumda.

Kurtuluş Aladağ / Bu davalar, kurultaylarda “usulsüzlük” ve “şaibe” iddialarıyla gündeme gelmiş, mahkeme tutanağına “mutlak butlan” ifadesinin girmesi ile birlikte tartışmalarda alevlenmiştir.

Mutlak butlan, bir hukuki işlemin baştan itibaren kanuna, kamu düzenine veya ahlaka aykırı olması nedeniyle geçersiz sayılması anlamına gelir ve bu durumda kurultaylar hukuken hiç yapılmamış kabul edilebilir.

CHP yönetimi, mutlak butlan kararının partiyi zayıflatmak için siyasi bir hamle olduğunu savunurken, Kemal Kılıçdaroğlu’nun “kayyuma bırakmam” çıkışı, İmamoğlu, Yavaş ve Özel cephesinde sert tepkilere yol açarken, parti içinde de bölünme endişesi artmış durumda.

Kılıçdaroğlu: CHP kayyuma teslim edilemez

CHP’nin 7. Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, mahkemeden mutlak butlan kararı çıkması durumunda partinin başına döneceğini belirtmiş ve bu kararı tanımamanın hukuki bir karşılığı olmadığını vurguladı. Kılıçdaroğlu, partinin kayyuma teslim edilmesi riskine karşı, “CHP kayyuma teslim edilemez. CHP’nin DNA’sı ile oynanıyor, buna izin veremem” dedi.

Kılıçdaroğlu, kendisini ziyaret eden CHP’lilere, “Ne atamaları yapabilirler, ne faturaları ödeyebilirler, genel merkezde kim varsa bunları o yapar” diyerek görevi kabul edeceğini ifade etti. Kılıçdaroğlu ayrıca, “Umarım böyle bir karar çıkmaz, ama çıkarsa partiyi kayyuma bırakmam” diyerek kararlı bir duruş sergiledi.

Özel: CHP’yi kurultayda seçilmemiş kimse yönetemez

CHP Genel Başkanı Özgür Özel, Kılıçdaroğlu’nun olası mutlak butlan kararını kabul etmesinin “tarihsel bir hata” olacağını savunmuş ve “CHP’yi kurultayda seçilmemiş kimse yönetemez” dedi. Özel, Siyasi Partiler Kanunu’nda kayyım değil, çağrı heyeti olduğunu ve 40 gün içinde yeni bir seçim yapılabileceğini belirtti.

Özel ayrıca, “Kayyıma da butlana da partiyi bırakmayız” diyerek mevcut yönetimin partiyi koruma kararlılığını vurguladı.

İmamoğlu’nda Kılıçdaroğlu ve destekçilerine uyarı

Tutuklu bulunduğu Silivri Cezaevi’nde Kılıçdaroğlu’nun mutlak butlan kararını kabul etme tavrına sert tepki gösteren Ekrem İmamoğlu, “Büyük bir ihanete uğrama duygusuyla karşı karşıyayım. Çok içimi yaktı” diyerek hayal kırıklığını dile getirdi.

Ekrem İmamoğlu ayrıca, “Mutlak butlan hevesinde olanlar utançla hatırlanır, lanetlenirsiniz. Ailenize ve çocuklarınıza temiz bir isim bırakmak istiyorsanız bu yoldan geri dönün” diyerek Kılıçdaroğlu ve destekçilerine uyarıda bulundu.

Yavaş’tan Kılıçdaroğlu’na uzlaşma çağrısı

Ankara Büyükşehir Belediye (ABB) Başkanı Mansur Yavaş, Kemal Kılıçdaroğlu’nu ziyaret eden heyet arasında yer aldı ve onun “Partiyi kayyuma teslim etmem” sözlerine tepki gösterdi. Yavaş’ın “Bu yaptığınız CHP’yi böler. Bunu yaparsanız siyasetten çekilirim” diyerek rest çektiği iddia edildi. Mansur Yavaş, partinin bölünmemesi ve bütünleşmesi gerektiğini savunarak Kılıçdaroğlu’na uzlaşma çağrısı da yaptı.

Hukukçular ne dedi?

Eski Adalet Bakanı Hikmet Sami Türk,  siyasi partilere kayyım atanmasına yönelik yasal bir hüküm olmadığını, sadece çağrı heyeti atanabileceğini belirtti. Türk, çağrı heyetinin görevinin partiyi kurultaya götürmek olduğunu vurguladı.

Eski Cumhuriyet Savcısı Bülent Yücetürk, mutlak butlan kararının kaosa yol açabileceğini, kararın hemen uygulanmayacağını ve istinaf/temyiz süreçleriyle uzayabileceğini söyledi. Yücetürk, Kılıçdaroğlu’nun görevi reddetmesi durumunda 45 gün içinde yeni bir kurultay toplanabileceğini belirtti.

Eski Yargıtay Hâkimi Ömer Faruk Eminağaoğlu, mutlak butlan kararının kesinleşmesi için istinaf ve temyiz süreçlerinin tamamlanması gerektiğini, Kılıçdaroğlu’nun davacı olmadığı için otomatik olarak genel başkanlığa dönemeyeceğini ifade etti.

Hukukçu Ersan Şen, Yüksek Seçim Kurulu’nun (YSK) kurultayı onayladığını, bu nedenle mutlak butlan kararı çıkmasının zor olduğunu savundu. Hukukçu Cem Kaya, mutlak butlan kararı çıksa bile Çankaya İlçe Seçim Kurulu’nun son sözü söyleyeceğini, mevcut delegelerle yeni bir kurultay yapılabileceği için Kılıçdaroğlu’nun doğrudan geri dönemeyebileceğini belirtti.

Dava ne zaman görülecek?

30 Haziran 2025’te Ankara 42. Asliye Hukuk Mahkemesi’nde görülecek davada, kurultayların “şaibe” iddialarıyla iptali ve mutlak butlanla geçersiz sayılması talep edilmektedir. Mahkeme, 4-5 Kasım 2023 kurultayının yok hükmünde olduğunun tespiti, Özgür Özel ve mevcut MYK/PM üyelerinin görevden alınması ve Kılıçdaroğlu ile önceki PM üyelerinin iadesi taleplerini değerlendirmektedir.

Mutlak butlan kararı çıkarsa, kurultaylar hukuken geçersiz sayılabilir, Özgür Özel’in genel başkanlığı düşebilir ve Kılıçdaroğlu’nun geri dönmesi gündeme gelebilir. Ancak CHP yönetimi, bu durumda Kılıçdaroğlu’nu genel merkeze sokmamak ve yeni bir kurultay düzenlemek için planlar yapmaktadır. Parti, YSK’nın kurultayı onaylamış olmasını hukuki bir dayanak olarak görüyor.

Paylaşın

Ekrem İmamoğlu’nun “Akın Gürlek” Davası 16 Temmuz’a Ertelendi

Ekrem İmamoğlu hakkında İstanbul Cumhuriyet Başsavcısı Akın Gürlek’i “tehdit edip, hedef gösterdiği” iddiasıyla açılan dava 16 Temmuz saat 10.00’a erteledi. İmamoğlu için 7 yıl 4 aya kadar hapis cezası isteniyor.

Haber Merkezi / İstanbul Büyükşehir Belediye (İBB) Başkanı ve CHP’nin cumhurbaşkanı adayı Ekrem İmamoğlu hakkında İstanbul Cumhuriyet Başsavcısı Akın Gürlek’e yönelik sözleri nedeniyle açılan davanın ikinci duruşması Silivri’de görüldü.

Ekrem İmamoğlu savunmasında, “İstanbul’u bu zihniyete karşı tam üç kez kazandığım için bu zindandayım. 16 milyon kişiye ayırmadan, insanlığa hizmete kutsal bir çerçeveden bakan, herkesin derdine ortak olan halkçı bir belediyecilik yaptığımız için buradayım. Ön seçimde dünya tarihinde ilk kez 15,5 milyon kişinin oyunu alarak cumhurbaşkanı adayı olduğum için buradayım” dedi. Savunmasında birçok kez “Biz yargılanmıyoruz, direkt cezalandırılıyoruz” ifadesini kullanan İmamoğlu, bunun nasıl yapıldığını örnekleriyle anlattı.

İmamoğlu’nun savunmasının ardından avukatları, savcılığın esas hakkındaki mütalaasına karşı savunma için ek süre talep etti. 10 gün süre veren mahkeme heyeti, duruşmayı 16 Temmuz saat 10.00’a erteledi.

Neden yargılanıyor?

Ekrem İmamoğlu, 20 Ocak’ta Modern Hukuk ve Yargının Siyasallaşması Paneli’nde CHP Gençlik Kolları Başkanı Cem Aydın’ın gözaltına alınması üzerinden Akın Gürlek’e seslendi ve şunları söyledi:

“Cem Aydın’ı ifade için çağırıyorsun. Evine baskın yapıyorsun. Senin amacın milletin gözünü korkutmak. Başsavcı sana söylüyorum. Senin evlatlarını bile bu muamelelerden kurtarmak için seni yöneten aklı bu milletin zihninden söküp atacağız. Söküp atacağız ki senin evlatlarının kapısına kimse dayanmasın.”

Bunun üzerine hakkında soruşturma açıldı. Soruşturma davaya dönüştü. İddianamede ‘kamu görevlisine karşı görevinden dolayı alenen hakaret’, ‘tehdit’ ve ‘terörle mücadelede görev almış kişileri hedef göstermek’ suçlandı ve 7 yıl 4 aya kadar hapisle cezalandırılmasını istedi.

Özgür Özel hakkında da Akın Gürlek’le ilgili soruşturma

CHP Genel Başkanı Özgür Özel hakkında da Başsavcı Akın Gürlek’e yönelik sözleri nedeniyle soruşturma Ankara’da başlatılmıştı.

Özel’in Akın Gürlek’e yönelik “Akın sert kayaya çarptın oğlum. Aklını başına al Akın… Bir daha görmeyeceğim… O haysiyetsizliği bir daha görmeyeceğim” şeklindeki sözlerinin “suç işlemeye tahrik, kamu görevlisine hakaret ve tehdit suçlarını oluşturduğu” sözleri soruşturmaya konu olmuştu.

Paylaşın

Ekrem İmamoğlu’nun Diploması Belge Olmadan İptal Edilmiş

İstanbul Üniversitesi, Marmara Cezaevi’nde tutuklu bulunan İBB Başkanı Ekrem İmamoğlu’nun diplomasının iptaline ilişkin istenen 23 ayrı belge için mahkemeye yazı gönderdi.

Üniversite, söz konusu belgelerin hazırlanmasının zaman alacağını belirterek, 13 Haziran’dan itibaren geçerli olmak üzere 30 günlük ek süre talebinde bulundu.

Silivri’deki Marmara Cezaevi’nde tutuklu bulunan İstanbul Büyükşehir Belediye (İBB) Başkanı ve CHP’nin cumhurbaşkanı adayı Ekrem İmamoğlu’nun diploması ile ilgili açılan davada İstanbul 5’inci İdare Mahkemesi ara kararını verdi.

Sözcü’nün haberine göre, İmamoğlu’nun diplomasının iptali ve yürütmenin durdurulması talebiyle açılan davada mahkeme, 4 ayrı kurumdan toplam 36 belgeyi 13 Haziran tarihine kadar teslim etmelerini istedi.

İstanbul Üniversitesi, kendisinden istenen 23 ayrı belge için mahkemeye yazı gönderdi. Üniversite, söz konusu belgelerin hazırlanmasının zaman alacağını belirterek, 13 Haziran’dan itibaren geçerli olmak üzere 30 günlük ek süre talebinde bulundu.

Üniversitenin İstanbul 5’inci İdare Mahkemesi’ne gönderdiği yazıda şu ifadeler yer aldı: “Müvekkil İdare adına savunma dilekçesi hazırlamak, 13/05/2025 tarihli ara kararda istenen bilgi ve belgelerin temini, ara kararda belirtilen hususlara ilişkin açıklamaları hatırlamanın uzun sürmesi ve mesleki yoğunluğumuzdan dolayı ara karara cevap ve davaya cevap süresinin, 30 günlük yasal sürenin sona erme tarihinden itibaren başlayacak şekilde 30 gün daha uzatılmasına karar verilmesini saygılarımla vekaleten talep ederim.”

Davanın seyri, mahkemenin bu talebe vereceği yanıtla birlikte netleşecek.

Paylaşın

Bahçeli’den “İBB Operasyonları”na Destek

MHP Lideri Devlet Bahçeli, İstanbul’un derin bir yolsuzluk ve rüşvet sarmalına mahkûm edildiğini belirterek, bu durumun “milli yürekleri acıtan büyük bir yara” olduğunu söyledi.

Haber Merkezi / Milliyetçi Hareket Partisi (MHP) Genel Başkanı Devlet Bahçeli, İstanbul’un Fethi’nin 572’nci yıldönümüne ilişkin yazılı bir açıklama yaptı. Devlet Bahçeli açıklamasında şu ifadeleri kullandı:

“Parlak ufkuna kara perdelerin çekilmek istendiği, tarihin gerisine düşmesi için sinsi çabaların gözlemlendiği İstanbul’un 572’inci fetih yıldönümünü haklı bir gurur ile kutluyoruz. İstanbul, Türk-İslam medeniyetinin ve Türkiye’nin baş tacı, gönül tahtı, iftihar tablosudur.

Maalesef fethin ruh ve şuurunu isabetle anlayamamış, iradeyle kavrayamamış siyasi ve ideolojik yıkım müellifleri 572 yıl önceki muhteşem zaferden adeta rövanş almak amacıyla kuyruğa girmişlerdir. Ancak tüm menfur çabalar boşunadır. Dünyaya açılan tarih, kültür ve kardeşlik penceresi olan İstanbul’un derin ve çetin mahiyetli hırsızlık, rüşvet ve yolsuzluk sarmalına mahkum edilmesi milli yürekleri acıtan büyük bir yara olarak karşımızdadır.

Fethin akıl, ahlak ve manevi mirasıyla taban tabana çelişen bugünkü ıstıraplı dönemin geride kalması, kahırdan lütufların doğması inanıyorum ki mukadderdir. İstanbul’a vurulan zincirler 572 yıl evvel nasıl kırılmışsa bugünkü habis kuşatma da aynı şekilde kırılacaktır.

Emin ve ehil ellerden mahrum kalan İstanbul’un fetih emanetine sarılarak zorlu etapları birer birer aşacağından, milli birlik, dayanışma ve kardeşliğimizin asırlara sari çınarı olacağından hiç kuşkum yoktur. Elbette her fetih bir stratejinin mahsulüdür. Her fetih kapsamlı bir hazırlığın, sağlam bir iradenin, inanmış kalplerin, hedefine kilitlenmiş bir cesaretin mükâfatıdır. Anadolu Hisarı’nın karşısına inşa edilen Rumeli Hisarı gıpta edilen sezgi ve zekanın marifetidir.

Karadan çekile çekile Haliç’ten denize indirilen gemiler göz kamaştıran bir vizyonun tecelli etmiş muhayyilesidir. Denizin üzerinden dev gibi giden yuvarlak topların yapımı tavsamayan, tehir edilmeyen bir çalışmanın mukavemetidir. O güne kadar hiçbir gücün aşamadığı 6,5 km uzunluğunda, 30 metre yüksekliğindeki surlara Ulubatlı Hasan olup Üç Hilali dikmek medyunu şükran olduğumuz bir inanmışlığın maharetidir.

Sabır, dua, kahramanlık ve usta planlamayla 53 gün sonra alınan İstanbul, Türk milletinin kalpgahı yapmaya ant içmiş bir milliyetperverliğin muvaffakiyetidir. İstanbul’un fethi, sefer bizden, zafer Allah’tan diyen inanmış yüreklerin muteber ve müstesna bir mecmuudur.

Yeniçerisinden hakanına, elleri havada dua eden isimsiz neferlerinden devrin ilim irfan pınarı Aksemsettin’e kadar fetih; bir destanın, bir dirilişin, efendimizin övgüsüne layık olmayı hedeflemiş bir kararlılığın şeref menkıbesidir. İstanbul’un fethiyle doğu ile batı arasındaki denge bozulmuştur. İstanbul’un fethiyle hak nail, haram zail olmuştur.

“İstanbul’u adaletle tanıştırıp…”

İnsanlığın kader haritası, tarihsel akışın ana rotası değişmiştir. Fatih Sultan Mehmed sadece kılıçla, sadece topla, sadece yaklaşık 70 bini bulan kahraman askeriyle değil; sabrıyla, sağduyusuyla, taşıdığı emsalsiz misyonuyla, sahip olduğu derin fikir, yüksek ahlak, alim vasfı, tutkulu hükümdarlık özelliğiyle İstanbul’u Türk milletiyle buluşturmuştur. Fetih tarihin bir anında donmuş, durmuş, duraklamış bir hal değildir.

Fetih dinamiktir, süreçtir, süreklilik içinde, tarihsel mizan ve milletin müdavim ve müdahalesiyle canlıdır, sonsuza kadar da öyle kalacaktır. İstanbul’u adaletle tanıştırıp, Türk milletiyle kucaklaştıran kutlu ecdadımızı hürmetle, minnetle, özlemle yad ediyorum. İstanbul’un fethinin 572’inci yıldönümünde, Türk milleti için canlarını feda eden aziz şehitlerimize, büyük hünkârımız Fatih Sultan Mehmet Han başta olmak üzere kahraman neferlerine Cenab-ı Allah’tan rahmetler diliyorum.”

Paylaşın

AK Parti’de “Ekrem İmamoğlu” Çatlağı

İBB’ye yönelik operasyonunun ekonomik krizi tırmandırdığını ve bu durumun faturasının AK Parti’ye kesileceğinin altını çizen bir grup partili, İmamoğlu’ndan “kahraman” yaratıldığını kaydediyor.

Muhalefete savaş açmanın AK Parti’nin oy oranını daha da düşüreceğini kaydeden partililer, AK Parti’nin ana hedefinin “kopan seçmeni geri döndürmek” olduğunu ifade ediyor.

İstanbul Büyükşehir Belediye (İBB) Başkanı ve CHP’nin cumhurbaşkanı adayı Ekrem İmamoğlu’nun tutuklanması ve ardından tüm yurda yayılan protestolar, siyaset gündemindeki yerini koruyor.

CHP Ankara milletvekili Umut Akdoğan da katıldığı bir televizyon programında 16 AK Partili milletvekilinin toplantı yaparak İmamoğlu’na ve muhalefete yönelik operasyondan rahatsızlığını ifade ettiğini öne sürdü.

Cumhuriyet’ten Merve Kılıç‘ın ulaştığı AK Partili kaynaklar ise toplantıyı yalanladı. Ancak parti yönetiminde İmamoğlu operasyonuna ilişkin eleştirilerin yüksek sesle dile getirildiği kaydedildi. Parti kaynakları, olayların dış politikaya ve ekonomiye olumsuz yansıdığını belirtiyor.

Bu durumun da seçmen kaybettirdiğine işaret eden kaynaklar, “Seçmen yerel seçimlerde bize bir uyarı verdi. Bu uyarıya yönelik özeleştirimizi yapıp, partide değişikliğe gitmeliydik. Ancak parti yönetiminde yapılan değişiklik hayal kırıklığı yarattı. Muhalefetle uğraşmakla bu iş olmaz” yorumunu yapıyor.

Operasyonunun ekonomik krizi tırmandırdığının ve bu durumun faturasının AK Parti’ye kesileceğinin altını çizen kurmaylar, İmamoğlu’ndan “kahraman” yaratıldığını da kaydediyor.

Muhalefete savaş açmanın AK Parti’nin oy oranını daha da düşüreceğini kaydeden parti kaynakları, AK Parti’nin ana hedefinin “kopan seçmeni geri döndürmek” olduğunu ifade ediyor.

Paylaşın