Diyanet’te Faize ‘Faiz’ Dememe Mücadelesi

Diyanet İşleri Başkanlığı’nın 2015-2019 yılları arasındaki faiz geliri 7 milyon 432 bin TL oldu. Diyanet İşleri Başkanlığı, daha önce faiz gelirinin elde edilmesi konusunda “Diyanet İşleri Başkanlığı’nın faiz geliri, personele ödenen paraların (aile yardımı, harcırah, ek ders vs.) kontrol-denetim sonucunda farkına varıldığında geriye alınması aşamasında faiziyle Hazine’ye ödenmiştir” açıklaması yapmış ve eklemişti:

“Başkanlığımızın bir işletme gibi gelirlerinden faiz elde ettiği ve kullandığı gibi bir durum söz konusu değildir. Personelden yapılan bu istirdat (geri alma, tahsil) faizi Hazine’ye îrat kaydedilmektedir.”

Önceki yıllarda aldığı faiz gelirleriyle eleştirilen Diyanet İşleri Başkanlığı’ndan yeni bir hamle geldi.

Sözcü’den Deniz Ayhan’ın haberine göre 2019’da 2 milyon 197 bin 374 TL faiz geliri elde ettiği Sayıştay denetçilerince belirlenen Diyanet, 2021 mali tablosunda faiz gelirleri yerine ‘diğer gelirler’ ifadesini kullandı. Diyanet’in 2021’deki ‘Diğer gelirleri’ 58 milyon 17 bin 792 TL oldu.

“Faizin adı ‘diğer gelir’ olmuş” diyen CHP Balıkesir Milletvekili Ensar Aytekin, “Diyanet geçtiğimiz yıllarda aldığı faizle gündeme gelmişti. İki senedir faaliyet tablosunda ne hikmetse ‘diğer gelirler’ diye bir kalem açılmış ve faiz geliri kalemi çıkarılmış. Diğer gelir miktarı 58 milyon lirayı aşıyor. Şimdi bu miktar faiz geliri değilse, ne geliri açıklasınlar” dedi.

4 yılda 7 liralık faiz

Vatandaşı faize karşı uyaran Diyanet İşleri Başkanlığı’nın 2015-2019 yılları arasındaki faiz geliri 7 milyon 432 bin TL oldu.

Diyanet İşleri Başkanlığı, daha önce faiz gelirinin elde edilmesi konusunda “Diyanet İşleri Başkanlığı’nın faiz geliri, personele ödenen paraların (aile yardımı, harcırah, ek ders vs.) kontrol-denetim sonucunda farkına varıldığında geriye alınması aşamasında faiziyle Hazine’ye ödenmiştir. Başkanlığımızın bir işletme gibi gelirlerinden faiz elde ettiği ve kullandığı gibi bir durum söz konusu değildir. Personelden yapılan bu istirdat (geri alma, tahsil) faizi Hazine’ye îrat kaydedilmektedir” açıklaması yapmıştı.

Paylaşın

Diyanet’ten ‘Kiralık Takı’ Fetvası: Ahlaki Değil

Diyanet,“Düğünlerde bir süre takıp sonra geri vermek üzere kolye, bilezik gibi altının kiraya verilmesi caiz midir” sorusuna, “Maddi imkânı olmayan kişilerin toplum nezdinde kendilerini varlıklı gibi gösterme temayülünde olması ve gerçekte olmayanı varmış gibi göstermesi ahlaki açıdan doğru bir davranış değil” yanıtını verdi.

Ekonomik kriz yurttaşın yaşamını etkisi altına aldıkça, Diyanet İşleri Başkanlığı’nın (DİB) dini konulardaki en yüksek karar ve danışma organı olan Din İşleri Yüksek Kurulu’na sorulan sorular ve verilen fetvalardaki ekonomi içerikleri de artıyor. Kurul, bu kez “kiralık takı”lar için bir soruya yanıt verdi.

Cumhuriyet’ten Sefa Uyar’ın haberine göre, Kurul, internet sitesinden, “Düğünlerde bir süre takıp sonra geri vermek üzere kolye, bilezik gibi altının kiraya verilmesi caiz midir” sorusunu yanıtladı.

Fetvada, “Altın kolye, bilezik gibi ziynetin (süs eşyasının), bozdurulmadan bizzat kendisini (aynını) geri vermek şartıyla düğün gibi münasebetlerde kullanmak için kiralanması caizdir. Çünkü burada altın bozdurulmadan iade edileceğinden, verilen bedel süs eşyasının (aynının) karşılığında değil, bu eşyanın kullanılmasıyla elde edilecek menfaatin karşılığındadır” denildi.

‘Varlıklı gösterir’

Ancak fetvaya, “Maddi imkânı olmayan kişilerin toplum nezdinde kendilerini varlıklı gibi gösterme temayülünde olması ve gerçekte olmayanı varmış gibi göstermesi ahlaki açıdan doğru bir davranış değil” notunun düşülmesi de dikkat çekti.

Paylaşın

Diyanet’ten ‘Vadesiz Hesap’ Fetvası: Dinen Uygun Değil

Diyanet İşleri Başkanlığı (DİB), “Bankaların vadesiz mevduat hesaplarına para yatırmanın dini hükmü nedir” sorusuna “Zorunluluk olmadıkça paranın vadesiz bir hesapta tutulması dinen uygun değildir” yanıtını verdi.

Cumhuriyet’ten Sefa Uyar’ın haberine göre; Din İşleri Yüksek Kurulu’nun (DİYK) internet sitesinde, istenildiğinde çekilmek üzere para yatırılan ve herhangi bir faiz getirisi olmayan banka hesapları olan vadesiz mevduat hesaplarına yönelik verilen fetva yer aldı.

“Bankaların vadesiz mevduat hesaplarına para yatırmanın dini hükmü nedir” sorusuna verilen yanıtta, şöyle denildi:

“Herhangi bir faiz getirisi olmayan vadesiz mevduat hesapları, faize dayalı açılan vadeli mevduat hesaplarıyla aynı kapsamda değerlendirilemez. Bununla birlikte vadesiz mevduat hesabına yatırılan paranın faiz gibi dinen meşru olmayan işlemlerde kullanılması da söz konusu olabileceğinden, bu hususta meşru seçenekler olduğu sürece, zorunluluk olmadıkça paranın böyle bir hesapta tutulması dinen uygun değildir.”

Diyanet İşleri Başkanı Ali Erbaş’ın talimatı ve ısrarıyla maaş promosyon anlaşmasını katılım bankalarıyla yapan Diyanet, 2 bin 880 liralık anlaşma nedeniyle kurum personeliyle karşı karşıya gelmişti. 16 bin liraya kadar çıkan ve tüm bankaların katıldığı ihaleler, iptal edilmişti.

Paylaşın

Tek Dertleri Kadınlar;: Diyanet ‘Tayt’ Ve Pantolan’a Taktı

Diyanet İşleri Başkanlığı (DİB) Din İşleri Yüksek Kurulu üyesi İdris Bozkurt, Diyanet TV’de katıldığı bir programda, tayt giyen kadınları hedef alarak, “Örtünmek bir kuraldır. Son zamanlarda tayt şeklindeki pantolonları tasvip etmek doğru değil. Dini kuralların ihlalidir. Bu pantolon üzerine geniş bir giysi örtülebilir. Tesettür sağlanmış olur. Her toplumda, sosyal çevrede giysinin adı farklı oluyor. Esas olan örtülmesi gereken yerlerin örtülmesi.” dedi.

Hilafet çağrısı ve çeşitli vaazları ile tepki çeken imam Halil Konakcı, kadınları giyimleri üzerinden hedef alırken erkeklere seslenerek “Kadın-erkek eşitliği tamamen yalan. Namazını kıldırt hanımına, başını örttür. Bak sokaklar ne hale geldi? Kasap dükkânı gibi. Et görmekten içimiz dışımıza çıkıyor. Bu kadınların başında yok mu adamları, abileri, babaları, kocaları?” demişti. Konakcı, bu sözleriyle tepki çekerken destek ise Diyanet’ten geldi.

Konuyla ilgili Cumhuriyet’ten Sefa Uyar’a konuşan ilahiyatçı ve felsefeci Prof. Dr. Şahin Filiz, tesettürün Kuran’da olmadığını belirtti.

“Doğru tesettür”  öğrettiler!

Diyanet İşleri Başkanlığı’nın kanalı olan Diyanet TV, Konakcı’nın sözlerinin gündeme gelmesinden kısa süre sonra 13 Ağustos’ta, “Doğru tesettür nasıl olmalı” sorusunu kanaldaki bir programa taşıdı. Programın konuğu olan Din İşleri Yüksek Kurulu üyesi İdris Bozkurt, söz konusu soruya verdiği yanıtla Konakcı’ya “kalkan” oldu. “Tesettür dediğimiz şey örtünmektir” diyen Bozkurt, “Bir kadının; yabancılara yani kendisine nikâh düşen yabancı kişilere karşı el, yüz ve ayak dışındaki yerlerini kapatması gerekiyor. Örtünmek dini bir vecibe. Allah’ın bir emri” dedi.

“Söz konusu yerlerin vücut hatlarını belli etmeyecek ve teni göstermeyecek şekilde kapatılması” gerektiğini söyleyen Bozkurt, pantolonu da hedef aldı. Bozkurt, “Hepimiz kabul edelim, pantolon dediğimiz şeyler, daracık şeyler oluyor. Hele hele kadınlarımızda… Son zamanlarda da tayt şeklinde pantolonları tasvip etmek, toplumun huzuruna onunla çıkmak tasvip edilir şeyler değil. Dini kuralların ihlalidir” diye konuştu.

“İslamda ve Kuran’da tesettür yok”

Tesettür tartışmasının dinci politikara alet edildiğini, kadınlar üzerinde cehennem korkusu ile baskı kurmanın aracı haline getirildiğini söyleyen İlahiyatçı ve felsefeci Prof. Dr. Şahin Filiz, “el, yüz ve ayak dışındaki yerler” tanımına, Hazreti Muhammed’in yaşamını inceleyen İbn İshak’ın siyerinde ve diğer siyeri nebi kitaplarında dahi rastlanmadığını vurgulayarak “Nur Suresi 31. ayette ve Ahzap Suresi’nde geçen örtünme de göğüslerin örtünmesi konusundadır” ifadelerini kullandı. Filiz, “Kadını salt güvenlikçi ve himayeci tedbirlerin nesnesine dönüştürmek, onu kapitalizmden daha beter araçsallaştırmak demektir. Örtünmek için dindar; örtünmemek için dinsiz olmak gerekmez. Konuk, Diyanet TV’deki konuşmasıyla kadınları aşağılayan ve toplumsal ayrımlaşmaları körükleyen cahil imamın cehaletini meşrulaştırmaya ve o hakaretleri resmi bir dini otorite tarafından onaylamaya çalışmıştır. İslam’da olmayan bir hükmü, sırf politik ve ekonomik nedenlerle varmış gibi vaaz etmek; bu yanlışa dayanarak tesettür ve iman konularında keyfi tanımlar yapmak, sizi dinden; kurumunuzu da Cumhuriyet dairesinden çıkarır” dedi.

“Allah ile aldatma”

İlahiyatçı ve felsefeci Prof. Dr. Şahin Filiz, “Kimin hangi ayda nasıl giyineceğine dair hiç bir nass yoktur. Giyim-kuşam örfe, toplumsal kurallara ve kişilerin tercihlerine göre ortaya çıkar. Tesettür kavramı Kuran’da geçmiyor, kadınların nasıl örtüneceği konusunda açık ve belirgin bir hüküm bulunmuyor. ‘Allah ile aldatma’ aşaması kadınlarımızı, Kuran’da olmayan ‘tesettür’ uydurmasıyla baskı altına almakla başladı” tepkisini gösterdi.

Paylaşın

Üç İmam Ve Bir Müezzine ‘Escort Kız’ Soruşturması

Denizli’de bazı din görevlilerinin eskort kızlarla birlikte olduğu söylentileri yayılınca Merkezefendi İlçe Müftülüğü soruşturma başlattı. Soruşturma sırasında müftülüğü denetime gelen Diyanet İşleri Başkanlığı müfettişleri de olaydan haberdar oldu. Müfettişler kendileri de ikinci bir soruşturma başlattı.

Sözcü’den Selami Aydın’ın haberine göre, üç imam ve bir müezzin hakkında yürütülen soruşturma kapsamında çok sayıda din görevlisinin ifadesine başvuruldu.

Son olarak soruşturmaya konu olan 4 din görevlisi dinlendi. Eskort kızlarla yapılan görüşmelerin bir camiye kayıtlı telefondan yapıldığı, watsapp ve twitter uygulamalarının kullanılarak temasa geçildiğinin tespit edildiği öne sürüldü.

Suçlanan din görevlilerinden ikisinin Bayramyeri ve Somuncuoğlu camilerinde görevli A.S. ve M.İ.D. oldukları iddia edildi. Diğer yandan soruşturmanın Memur Sen Konfederasyonu dışındaki tüm sendikaları hedef aldığı iddia edildi.

Daha önce 5 kez görevden alınan ve mahkeme kararları ile geri dönen Adil Sen üyesi Hilal Camisi imamı M.O. ile Din-Bir Sen Denizli temsilcisi Y.K.’nın da ilgileri olmadıkları halde soruşturmaya dâhil edildiği öne sürüldü.

Soruşturmada ifade veren din görevlilerine bu iki isim hakkında aleyhte ifade vermeleri için mobbing uygulandığı iddia edildi. Soruşturmaya konu olan şikâyette 4’ten fazla imamın olduğu da iddialar arasında yer aldı.

Soruşturma dedikodularının yayılması üzerine Adil Sen Genel Başkanı Ahmet Murat Hocaoğlu Denizli’ye gelerek il müftülüğü önünde açıklama yaptı.

İlçe müftüsünün soruşturmanın selameti açısından açığa alınmasını isteyen Hocaoğlu,
şöyle konuştu:

“Üyelerimize mobbing yapılmakta ve hukuksuz bir şekilde Merkezefendi İlçe Müftüsü tarafından çalışan arkadaşlarımız birbirlerini şikâyet etmeye zorlanmaktadır.

Oynanan oyunları görüyoruz. Üyelerimizin yanında olduğumuzu kamuoyuna bildiriyoruz. Yürütülen soruşturmanın selameti açısından, çalışan arkadaşlarımıza bir daha baskı kurmasına fırsat vermemek için soruşturma bitene kadar Merkezefendi ilçe müftüsünün derhal açığa alınması gerektiği kanaatindeyiz.”

Soruşturmadan bir sonuç çıkmaması durumunda soruşturmayı açanlar hakkında adım atacaklarını söyleyen Hocaoğlu, şu ifadeleri kullandı:

Denizli il Müftülüğü çalışanlarıyla alakalı duyduğumuz duyumlar üzerine ilçe müftülüklerinde olan güzide görev arkadaşlarımızın hakkında başlatılan soruşturma ile ilgili buraya geldik.

Hakkında belden aşağı vurulan arkadaşlarımızla alakalı sadece duyumlardan ibaret olan konularla ilgili bazı temaslarda bulunmak zorunda kaldık.

Kuvvetli şüphe olmadığı halde, farklı iddialar sebebiyle birileri tarafından zorlanarak adeta mobbing yapılarak şikâyete zorlandığını tespit ettik.

Bu soruşturma içine dâhil edilen 4 kişiden üç tanesinin Adil Sen’e üye olması bizi son derece rahatsız etti. Hukuken bir kişi hakkında işlem yapılırken kuvvetli şüphe olmalı.

Ondan sonra soruşturma başlatılmalı. Özellikle bir kişi hakkında soruşturma açılsın diye birileri tafrandan zorlanıyor ise bu hukuk dışı bir uygulamadır.

Soruşturmadan hiçbir sonuç çıkmazsa bunu kuranlar hakkında adımlar atacağımızı duyururuz.”

Paylaşın

Kur’an Kursu’ndaki Cinsel İstismara 119 Yıl Hapis Cezası

Erzurum’da Diyanet İşleri Başkanlığı’na bağlı yatılı kuran kursunda sekiz çocuğa cinsel istismarda bulunmakla suçlanan belletmen, ilk duruşmada 119 yıl 6 ay hapis cezasına çarptırıldı. Mahkeme, Diyanet’in davaya katılma talebini de reddetti.

DW Türkçe’den Alican Uludağ’ın haberine göre, Erzurum’un Palandöken ilçesinde Diyanet İşleri Başkanlığı’na bağlı Hacı Bahattin Evgi Diyanet Erkek Yatılı Kuran Kursu’nda 2021 Mayıs-Ekim ayları arasında yaşları 12’den küçük sekiz çocuğa cinsel istismarda bulunmakla suçlanan belletmen Hakan Aslankafa, beş ay sonra bugün hakim karşısına çıktı.

Tutuklu sanığın hazır bulundurulduğu Erzurum 4. Ağır Ceza Mahkemesi’ndeki duruşma, suçun mağdurlarının çocuk olması nedeniyle kapalı yapıldı. Mağdur çocukların aileleri de duruşmada yer aldı.

Duruşmaya Türkiye Barolar Birliği Başkanı (TBB) Erinç Sağkan ile Erzurum Baro Başkanı Talat Göğebakan, Ardahan Baro Başkanı Murat Yolcu ile İstanbul, Ankara ve İzmir’in arasında bulunduğu bazı baroların kadın ve çocuk hakları merkezi üyesi avukatlar da katıldı.

Çocukların avukatlığını üstlenen Önce Çocuklar ve Kadınlar Derneği Genel Başkanı Avukat Müjde Tozbey Erden, duruşmada çocukların aynı tramvayı yaşamamaları için tekrar mahkemeye çağrılmamasını ve daha önce alınan ifade kayıtlarının izlenmesini talep etti. Mahkeme bu talebi yerinde gördü. Duruşmada, çocukların soruşturma aşamasında alınan ifadelerinin görüntüleri izletildi.

Diyanet’in ve baroların davaya katılma talebi kabul edilmedi

Diğer yandan Diyanet İşleri Başkanlığı avukatı da davaya katılma talebinde bulundu. Ancak mahkeme, suçtan zarar görmediği gerekçesiyle talebi reddetti. Avukat kararın ardından salondan çıkarıldı. TBB ve diğer baro başkanlarının davaya taraf olma talepleri de yine mahkeme tarafından reddedildi.

Tutuklu Hakan Aslankafa, savunmasında çocuklara yönelik cinsel istismarda bulunduğunu itiraf etti. Çocuklara cinsel istismarın yanı sıra şiddet uyguladığını ifade eden sanık, çocukların olayı ailelerine anlatmaları halinde öldüreceğini söyleyerek tehdit ettiğini söyledi.

Mahkeme heyeti, 9 saat süren duruşma sonucunda sanığı nitelikli cinsel istismar ve çocukları hürriyetinden yoksun kılma suçlarından 119 yıl 6 ay hapis cezasına çarptırdı.

Ali Erbaş’a tepki

Kararın ardından avukatlar ve müşteki aileler adliye önünde açıklama yaptı. Avukat Müjde Tozbey Erden, bu kararın ilk olduğunu, diğer davaları takip edeceklerini söyledi. Mağdur bir çocuğun annesi ise Diyanet İşleri Başkanı Ali Erbaş’a tepki gösterirken, “Ben aslında çok şey söylemek istiyorum. Sayın demeyeceğim, Ali Erbaş, bu senin onuruna yakışacak şeylerdir. Bravo sana, seni alkışlıyorum. Senin kurumun mu senin onurun mu incinmiş? Allah seni kurumunla beraber kahrı perişan etsin. Dine esas zarar veren sensin” söyleminde bulundu.

Yurt yöneticileri ve belletmenler de yargılanacak

Öte yandan Erzurum’daki sekiz çocuğa yönelik cinsel istismar davasının yanında iki ayrı dava daha açılmış durumda. Cinsel istismara ve şiddete göz yummakla suçlanan yurt yöneticileri bu nedenle sanık olarak yargılanacak. Olaya ilişkin üçüncü dava ise aynı yurtta 14 çocuğa şiddet uyguladığı iddia edilen diğer belletmenlere yönelik açıldı.

Önce Çocuklar ve Kadınlar Derneği Başkanı, Avukat Müjde Tozbey Erden, DW Türkçe’ye yaptığı açıklamada, şunları dile getirdi:

“Aylarca uygulanan cinsel istismar sırasında belletmen tarafından kameralar duvara döndürülmüştü. Yurt yöneticilerinin hiçbiri, bu kameraların neden çalışmadığını ya da neden duvara dönük olduğu sorgulamamış. Ve hem cinsel istismara devam edilmiş hem diğer öğretmenlerin çocuklara yönelik fiziksel şiddetlerinin sürdürülmesine de göz yumulmuş. Yani çocuklara başlarında oklavalar kırmaları, ellerinde ateşler yakmaları, vücutlarını morartacak düzeyde dövmeleri, kanatmaları da dava konusu olacak.”

“Bu dernekler denetlenmeli”

Avukat Tozbey Erden, Karaman’da Ensar Vakfı ve KAİMDER’e bağlı yurtlarda yaşları 8 ila 10 arasında değişen on çocuğa cinsel istismarda bulunulması olayına dikkat çekerek, şunları söyledi:

“Ensar Vakfı, hepimiz için bir örnekti. Bunun gibi dini duyguların suistimal edilerek, dini eğitim verileceği söylenerek çocuklarımız maalesef cinsel istismara maruz kalıyor. Oysa bu dernekler, hiçbir denetime tabi değiller ve eğitim uzmanı değiller. İşte bizler buna karşı çıkıp çocuklarımızın çağdaş, laik ve bilimsel eğitiminde ısrarcı olmalıyız.”

Paylaşın

HDP’li Gergerlioğlu’ndan Diyanet’te Çok Sert Sözler

Bitlis’te bir camide asılı tabelanın fotoğrafını sosyal medya hesabından paylaşan HDP’li Gergerlioğlu, Diyanet İşleri Başkanlığı’na “Ey Diyanet, Allah Kürtçe bilmiyor mu?” diye seslendi.

Haber Merkezi / Halkların Demokratik Partisi (HDP) Kocaeli Milletvekili Ömer Faruk Gergerlioğlu, sosyal medya hesabından Bitlis’te bir camide asılı tabelanın fotoğrafını paylaştı.

Diyanet İşleri Başkanlığı’na seslenen Gergerlioğlu, paylaşımında, “Ey Diyanet, Allah Kürtçe bilmiyor mu? Bitliste bir cami… Asılı bir tabela… Bitlis yüzde 90’ı Kürt şehridir. Diyanet, camilerde İngilizce, Almanca, Fransızca ve Rusçaya rahatlıkla izin veriyor. Ama Kürtçe tabela asmak ya da Kürtçe hutbe vermek, Kürtçe ibadetini yapmak yasak oluyor” ifadelerini kullandı.

Paylaşın

2021 yılı fitre miktarı ne kadar? Diyanet İşleri Başkanlığı açıkladı

Diyanet İşleri Başkanlığı (DİB) Din İşleri Yüksek Kurulu Başkanlığı, 2021 yılı fitre miktarını açıkladı. Açıklamada, “2021 yılı Ramazan ayının başlangıcından 2022 yılı Ramazan ayının başlangıcına kadar olan süre için fitre miktarı 28 TL olarak belirlendi” ifadeleri yer aldı.

Haber Kaos / Diyanet İşleri Başkanlığı (DİB) Din İşleri Yüksek Kurulu Başkanlığı tarafından 2021 yılı fitre miktarı açıklandı.

“2021 yılı Ramazan ayının başlangıcından 2022 yılı Ramazan ayının başlangıcına kadar olan süre için fitre miktarı 28 TL olarak belirlendi” ifadelerinin yer aldığı açıklama şöyle;

“Din İşleri Yüksek Kurulu, Prof. Dr. Abdurrahman Haçkalı başkanlığında yaptığı toplantı sonrasında aldığı kararla, 2021 yılı Ramazan ayının başlangıcından 2022 yılı Ramazan ayının başlangıcına kadar olan süre için fitre miktarının 28 TL olarak belirlendiğini açıkladı.

Din İşleri Yüksek Kurulu tarafından karar sonrasında yapılan açıklamada şu ifadelere yer verildi:

“Din İşleri Yüksek Kurulumuzca, 2021 yılı Ramazan ayının başlangıcından 2022 yılı Ramazan ayının başlangıcına kadar olan süre için Fitre miktarı 28 TL olarak belirlenmiştir.

Fitre miktarının belirlenmesinde, İslam dininin temel kaynaklarında zikredilen deliller ve günümüz şartlarında bir kişinin günlük gıda ihtiyacının ortalaması esas alınmıştır.

Belirtilen meblağ, nakdî olarak verilebileceği gibi gıda vb. maddelerden aynî olarak da verilebilir.

Belirlenen bu miktar aynı zamanda, günlük fidye miktarıdır.

Bununla birlikte her bir mükellef (fitre veren kişi) bir günlük kendi gıda harcamasına denk düşecek meblağı ya da daha fazlasını fitre/fidye olarak da verebilir.”

Paylaşın