81 İlin Borç Haritası Ortaya Çıktı

Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurumu’nun (BDDK) ikinci çeyrek Fintürk verileri banka borçlarının 81 ildeki hızlı artışını ortaya koyuyor. Verilere göre Haziran 2022 itibarıyla toplam kredi kartı harcamaları 284 milyar 801 milyon TL’ye ulaşırken, son bir yılda en hızlı artış gösteren il yüzde 107 ile Konya oldu.

Sözcü’de yer alan habere göre, hem pahalılık hem de alım gücünde azalma nedeniyle kullanımın artmasıyla 81 ilde kredi kartlarında ortalama artış hızı yüzde 85 oldu. Kartların hızlı artışı tüm illerde kendini gösterirken en düşük büyüme oranı yüzde 40.46 ile İstanbul’da gözlendi.

Faizi yüksek olmasına karşın kullanımı artan kredili mevduat hesapları ise toplamda 43 milyar 648 milyar TL’ye yükseldi, KMH’ta en fazla artış gösteren il ise yüzde 87.77 büyümeyle Kilis oldu. 81 ilin ortalama artış hızı yüzde 64’ü bulan KMH’da en düşük artış gösteren il yüzde 42.93 ile Nevşehir oldu. 81 ilin ihtiyaç kredisi toplamı da haziran sonu itibarıyla 499 milyar 284 milyon TL olurken, ihtiyaç kredisinde ise en yüksek artış yüzde 36.26 ile İstanbul’da görüldü.

9 kentte batık üç haneli büyüdü

Borçluluk hızla büyürken, ödenemediği için takibe düşen kredilerin tutarı da BDDK’nın takibe atma esnekliğine rağmen hızla arttı. Haziran 2021 – Haziran 2022 tarihlerini kapsayan bir yılda takipteki bireysel krediler yüzde 57.7 artış gösterdi ve 20 milyar 765 milyon liraya ulaştı. BDDK verilerine göre Hakkari’de takibe düşen alacak miktarı 2021 Haziran ayına göre yüzde 129.40 arttı, Şırnak’ta yüzde 122.49, Bingöl’de yüzde 113.57, Bayburt’ta yüzde 112.60, Van’da ise yüzde 110.45 artış yaşandı. Takipteki alacak artışında ise 7 ilde üç haneli büyüme yaşandı.

İhtiyaçta İstanbul öne çıktı, Hakkari geride kaldı

İhtiyaç kredilerinde 81 ilde görülen ortalama artış oranı yüzde 23 oldu. 500 milyar lirayı bulan ihtiyaç kredilerinin en çok arttığı il yüzde 36.27 ile İstanbul oldu. Onu yüzde 32.74 ile Kocaeli, yüzde 32.16 ile Ankara, yüzde 31.02 ile Tekirdağ, yüzde 30.86 ile Gaziantep izledi. En düşük artış yüzde 9.54 yükseliş ile Hakkari’de görüldü.

Paylaşın

Milyonerlerin Serveti Yüzde 339 Arttı

CHP’li Veli Ağbaba, BDDK verilerini inceledi ve başkanlık sisteminde zenginlerin artan servetini ortaya koydu. Buna göre milyonerlerin bankalardaki serveti, başkanlık sistemiyle yüzde 339 artarken; milyoner sayısı da yüzde 323 artış gösterdi.

Türkiye’de emeğiyle yaşayan yurttaşlar derin bir yoksulluğa itilirken, AKP iktidarının geçen yılın sonunda uygulamaya aldığı Kur Korumalı Mevduat (KKM) sistemi ile bu yılın ilk 6 ayında 150 bin 305 yeni milyoner yaratıldı. 2021 Aralık ayı itibarıyla hesaplarında bir milyon TL ve üzeri parası olanların milyonerlerin sayısı 521 bin 609 kişi iken KKM ile aradan geçen 6 ay içerisinde bu sayı 671 bin 914 kişiye çıktı.

Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurumu’nun (BDDK) aylık bankacılık sektörü verilerini inceleyen Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) Genel Başkan Yardımcısı ve Malatya Milletvekili Veli Ağbaba, rakamları açıkladı.

Milyonerlerin sayısı ve servetleri katlandı

4 yıllık Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi’nde yaşanan gelir eşitsizliğinin milyoner sayısını da artırdığına dikkat çeken Ağbaba, bu 4 yılda milyoner sayısının yüzde 323, milyonerlerin mevduatlarının ise yüzde 339 oranında arttığını kaydetti. Verilere göre, 2018 Haziran ayında bankalarda bir milyon TL ve üzeri hesaba sahip olan kişi sayısı 158 bin 482 kişi iken, 2022 Haziran ayı itibarıyla bu sayı 671 bin 914 kişiye yükseldi.

Sözcü’den Başak Kaya’nın haberine göre, aradan geçen 4 yılın ardından milyonerler toplam mevduat değeri 4 trilyon 490 milyar TL’yi buldu. Haziran 2018’de milyonerlerin toplam mevduat değeri ise bir trilyon 22 milyar TL idi.

KKM’ye dikkat çekti

CHP’li Veli Ağbaba, “Resmi verilerde dahi 17 milyondan fazla kişi yoksulluk koşullarında yaşarken, asgari ücret açlık sınırının altında son 4 yıldır demir atmışken, tek adam sisteminin 4 yılı sonunda milyoner sayısı yüzde 323 oranında arttı” ifadelerini kullandı.

Bolluk ve refah diye sunulan tek adam sistemi 4 yılın sonunda asgari ücretliyi, memuru, çiftçiyi, emekliyi, esnafı açlık ve yoksulluğa mahkum ederken yeni zenginler yarattığını belirten Ağbaba, “Yoksuldan alıp zengine veren Kur Korumalı Mevduat sistemi ise bu yılın ilk 6 ayında 150 bin yeni milyoner yarattı” diye konuştu.

Paylaşın

Bireysel Kredi Ve Kart Borcu 1 Trilyon 221 Milyar Lirayı Aştı

Yüksek enflasyonla birlikte alım gücü erirken zamlı ücretleri henüz alamayan milyonlar borçlanmaya devam etti. Milyonlarca ücretli çalışan ay sonu yaklaştıkça bankalara biraz daha borçlandı.

Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurumu (BDDK) haftalık istatistiklerine göre temmuz ayının son haftasında yurttaşların bireysel kredi ve kredi kartı borcu 14 milyar 105 milyon lira daha arttı. Böylece bireysel kredi ve kredi kartı borçluluğu 1 trilyon 221 milyar 404 milyona yükseldi. Ayın ilk haftasındaki borçluluk 1 trilyon 196 milyar 644 milyon liraydı. Böylece ay başından sonuna kadar olan borçluluk 24 milyar 760 milyon lira artmış oldu.

Ticari kredi ve kredi kartlarıyla birlikte borçluluk, 6 trilyon 494 milyar 205 milyon liraya yükseldi. Bir haftada gerçekleşen artış 83 milyar 572 milyon lira oldu.

Tüketici kredileri 927 milyar lira

Verilere göre, tüketici kredileri tutarı, 29 Temmuz itibarıyla 5 milyar 553 milyon lira artışla 926 milyar 793 milyon liraya yükseldi. Söz konusu kredilerin 350 milyar 202 milyon lirası konut, 25 milyar 613 milyon lirası taşıt ve 550 milyar 978 milyon lirası ihtiyaç kredilerinden oluştu. Söz konusu dönemde taksitli ticari kredilerin tutarı 12 milyar 664 milyon lira artarak 858 milyar 640 milyon liraya yükseldi. Bankaların bireysel kredi kartı alacakları da yüzde 3 artışla 294 milyar 611 milyon liraya çıktı. Bireysel kredi kartı alacaklarının 125 milyar 257 milyon lirası taksitli, 169 milyar 354 milyon lirası taksitsiz oldu.

Merkez raporunda alkol vurgusu

Merkez Bankası, temmuz ayı fiyat gelişmeleri raporunu açıkladı. Raporda tüketici fiyatlarının yüzde 2,37 oranında arttığı, yıllık enflasyonun yüzde 79,60 olduğu hatırlatıldı. Bu dönemde, tüketici yıllık enflasyonunun enerji grubunda gerilerken diğer gruplarda yükseldiği belirtildi. Enflasyondaki artışa en belirgin katkının temel mal ve hizmet gruplarından geldiği ifade edildi. Alkollü içecekler ve tütün ürünleri fiyatlarındaki artışta tütün ürünlerindeki vergi ayarlamasının sınırlı etkisinin yanı sıra üretici firmaların fiyatlama davranışlarının etkili olduğu belirtildi. Gıda grubunda yıllık enflasyonun işlenmemiş gıdada sınırlı bir düşüş kaydettiği, işlenmiş gıdada ise yükselmeye devam ettiği ifade edildi.

Enerji enflasyonunun, uluslararası enerji fiyatlarındaki görünüme paralel olarak gerileyen akaryakıt ve tüp gaz fiyatlarıyla düştüğü belirtilerek “Uluslararası emtia fiyatlarının etkileriyle rafine petrol ve ana metal fiyatlarında gerileme gözlense de özellikle diğer enerji kalemlerinin etkisiyle üretici enflasyonundaki yükseliş sürmüştür. Bu görünüm altında, B ve C göstergelerinin mevsimsellikten arındırılmış aylık değişimi bir önceki aya göre artışa işaret ederken, göstergelerin yıllık enflasyonlarındaki yükseliş devam etmiştir” ifadeleri yer aldı.

Dövize yönelimde artış

Türk Lirası değer kaybedip enflasyon tarihi seviyelere yükselirken, dövize yönelimdeki artış da sürüyor. Merkez Bankası verilerine göre 29 Temmuz haftası itibariyle yurt içi yerleşiklerin döviz mevduatı 1,9 milyar dolar artışla 212,7 milyar dolar oldu. Böylelikle toplam mevduatları içinde döviz mevduatlarının payı yüzde 54,5’e yükseldi. BDDK verilerine göreyse kur korumalı mevduat geçen hafta itibariyle 1,13 trilyon TL’ye yükseldi.

Bu mevduat ürününde tutulan tasarruflar da dahil edildiğinde mevcut dolarizasyon yüzde 71’e ulaştı. MB verilerine göre 29 Temmuz haftasında özellikle şirketlerin döviz mevduatlarında artış dikkat çekti. Söz konusu dönem itibariyle şirketlerin döviz mevduatları pariteden arındırılmış veri setine göre 2,1 milyar dolar arttı. Gerçek kişilerin döviz mevduatlarıysa 193 milyon dolar düştü.

Paylaşın

Bankalar Karını Yüzde 400 Artırdı

Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurumu (BDDK) tarafından, Haziran 2022 dönemine ilişkin ‘Türk Bankacılık Sektörünün Konsolide Olmayan Ana Göstergeleri’ raporu yayımlandı.

Rapora göre, sektörün net kârı haziran ayında 37 milyar 44 milyon TL oldu. Sektörün ocak-haziran döneminde elde ettiği net kâr ise geçen yılın aynı dönemine göre yüzde 400,5 artışla 169,1 milyar TL’ye ulaştı.

Rapora göre, haziranda bankacılık sektörünün aktif büyüklüğü 11 trilyon 713 milyar 882 milyon lira düzeyinde gerçekleşti. Sektörün aktif toplamı 2021 sonuna göre 2 trilyon 498 milyar 419 milyon lira artış kaydederken, bunun oransal karşılığı yüzde 27,1 oldu.

Aynı dönemde, sektörün en büyük aktif kalemi olan krediler yüzde 28,1 artarak 6 trilyon 278 milyar 647 milyon liraya, menkul değerler toplamı yüzde 28,9 yükselerek 1 trilyon 903 milyar 799 milyon liraya çıktı. Kredilerin takibe dönüşüm oranı da haziranda yüzde 2,49 seviyesinde gerçekleşti.

Mevduat yüzde 28 arttı

Bankaların kaynakları içinde en büyük fon kaynağı durumunda olan mevduat, haziranda 2021 sonuna göre yüzde 28,1 artışla 6 trilyon 796 milyar 195 milyon liraya yükseldi.

Bu dönemde öz kaynak toplamı yüzde 43,9 artışla 1 trilyon 27 milyar 520 milyon liraya ulaştı. Sektörün haziran sonu itibarıyla dönem net karı 169 milyar 145 milyon lira, sermaye yeterliliği standart oranı yüzde 18,05 seviyesinde gerçekleşti.

Paylaşın

Bankaların Karı Yüzde 500 Artacak!

Farklı bankalar tarafından hazırlanan raporlara göre bankaların kârı yılın ikinci çeyreğinde yüzde 500’ü aşan oranlarda artacak. Akbank’ın raporuna göre kârlılık da enflasyon etkili oluyor.

AK Parti iktidarının uyguladığı politikalar, ekonomiyi yüksek enflasyon ve yüksek faiz ortamına sokarken, bankaların kârı bu yılın ikinci çeyreğinde 5 kat artacak. Banka dışı şirketlerin ise kârını yılın ilk 6 ayında 2,5 kat artırması bekleniyor.

Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası’nın (TCMB) 8 aydan fazla süredir yüzde 14’te tuttuğu politika faizi nedeniyle yüzde 16-17 faiz bandında TL mevduat toplayan bankalar, yüzde 22-23 faiz ile kredi veriyor. Akbank’a ait AK Yatırım Araştırma tarafından hazırlanan rapora göre, bankaların kârını bu yılın ilk 6 ayında kârını, bir önceki yılın ilk 6 ayına göre 5 kat (yüzde 452) artırması bekleniyor. Buna göre bankalar bir çeyrekte 45 milyar 800 milyon lira kâr edecek.

Bankaların bir önceki yılın aynı döneminde elde ettiği net kâr 8 milyar 287 milyon lira seviyesindeydi.

Yükselen enflasyon karı arttıracak

Evrensel’den Uğur Zengin’in rapordan aktardığına göre, bankaların katlanan kârında Merkez Bankası tarafından ucuz fonlanmalarının yanı sıra yüksek enflasyon; yurttaşların harcamalarını enflasyon nedeniyle öne çekmesi, düşük vergi oranları etkili oldu.

Garanti BBVA Yatırım tarafından hazırlanan rapora göre ise bankalar 2022 yılı ikinci çeyreğinde net kârını yıllık bazda yüzde 523 artırarak 46 milyar 800 milyon liraya çıkaracak. Şirket tarafından açıklanan rapora göre banka dışı şirketlerin yıllık bazda kârı ise yüzde 133 artacak.

İş Bankası’na ait İş Yatırım tarafından açıklanan rapora göre ise bankaların kârı yıllık yüzde 422, çeyreklik bazda yüzde 49 artacak.

Paylaşın

Kamunun Döviz Satışı 3 Milyar Dolara Yaklaştı

Bankacılık kaynakları BDDK’nın geçen cuma TL kredilere döviz varlığı sınırı getirmesiyle birlikte kamu bankaları ve Merkez Bankası’nın yoğun şekilde döviz satışı yaptığını belirterek bu hafta yapılan satışın 2-3 milyar doları bulduğunu vurguladı. Merkez Bankası net uluslararası rezervleri ise 7.53 milyar dolar seviyesinde.

Türk Lirası’ndaki değer kaybını durdurmayı ve kredileri kısmayı amaçlayan Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurumu’nun geçen cuma aldığı karar sonrası Merkez Bankası ve kamu bankalarından yoğun döviz satışı gerçekleştirildi.

Dünya Gazetesi’nin bankacılık kaynaklarına dayandırdığı bilgiye göre, geçen hafta Cuma günü kararın açıklanmasıyla beraber başlayan ve bu hafta bireysel ve kurumsal talebi karşılamaya çalışan döviz satışı 2-3 milyar doları buldu. Merkez Bankası ise para ve banka istatistiklerinde 24 Haziran ile biten haftaya ilişkin uluslararası net rezerv verilerini açıkladı. 17 Haziran haftasında 7 milyar 380 milyon dolar ile 20 yılın en düşük seviyesine gerileyen IMF tanımla net uluslararası rezervler 24 Haziran haftasında 7 milyar 531 milyon dolar ile yine 20 yılın en düşük seviyelerinde kalmaya devam etti. Analistler bu hafta da yaşanan döviz satışlarından kaynaklı net uluslararası rezervlerde kaybın sürmesini bekliyor.

Önce bireysel sonra kurumsal talep

Geçen hafta cuma günü dolar/ TL’nin Türkiye piyasalarında günü 17.39 lira seviyelerinden tamamlamasının ardından BDDK’nın TL kredi için döviz varlığı sınırı kararını açıkladı.

BDDK’nın TL kredi kullanılıp döviz alınmasını engellemek için aldığını açıkladığı karar ilk etapta döviz varlığı sınırı aşan şirketlerin döviz satışına yol açabileceği şeklinde yorumlandı. Türkiye piyasaları kapalıyken ise dolar/ TL bu karara sert bir tepki verdi ve 16.47 liraya kadar geriledi. Pazartesi sabah Türkiye piyasaları açılana kadar 16.09 liraya kadar inen dolar/ TL, piyasalar açıldıktan sonra ise gelen yoğun bireysel talep nedeniyle 16.40 liraya yükseldi. Bankacılık kaynakları cuma kararın açıklanması ve pazartesi piyasalar açılıncaya kadar kamu bankaları ve Merkez Bankası’nın yoğun bir şekilde düşük hacimli piyasada işlem yaptığını dile getirdi.

Pazartesi günü 1 milyar dolara yaklaşan bireysel talep nedeniyle kamunun döviz satışının sürdüğünü söyleyen bankacılık kaynakları salı gününden itibaren ise dövizde kurumsal talebin ortaya çıktığını vurguladı. Bankacılık kaynakları bunu şaşırtıcı olarak yorumlarken kamunun da bu talebi karşılamak için satışlara devam ettiğini dile getirdi. Dolar/TL ise hafta boyunca 16.09-16.73 lira arasında hareket etti. Türkiye piyasaları kapalıyken ulaşılan 16.09 lira piyasalar açıkken bir daha görülemedi. Kaynakların verdiği bilgiye göre cuma günü karardan itibaren düne kadar kamunun sattığı döviz miktarının 2-3 milyar doları buldu.

Net rezervde artış 150 milyon dolar

Merkez Bankası dün ise 24 Haziran ile biten haftaya ilişkin verileri açıkladı. Buna göre Merkez Bankası’nın IMF tanımlı net uluslararası rezervleri bir önceki haftaya göre 150 milyon dolar artış ile 7 milyar 531 milyon dolar oldu. 17 Haziran ile biten haftada 7 milyar 380 milyon dolar ile 20 yılın en düşük seviyesine gerileyen rezervler geçen hafta da bu seviyelerde kalmaya devam etti.

Yüzde 40 sınırı yüzde 50’ye mi çıkarılacak?

Merkez Bankası, KKM, reeskont kredileri, ihracat gelirinin yüzde 40’ının Merkez Bankası’na satılması ve ülkeler arası swap anlaşmalarıyla rezervlerini güçlendirmeye çalışıyor. Ancak döviz piyasasına müdahale için yapılan satışlar ve BOTAŞ başta olmak üzere KİT’lere yaptığı döviz satışları ile rezervler geriliyor. Bankacılık kaynakları BDDK’nın bu son TL krediye döviz varlığı sınırı adımının da Merkez Bankası’nın talebiyle atıldığını dile getirdi. Bu adımla da bir miktar döviz satışı bekleyen Merkez Bankası’nın bir sonraki adımının ise ihracat gelirinin yüzde 40’ının değil yüzde 50’sinin Merkez Bankası’na satılması zorunluluğu olabileceğine dikkat çekildi.

Bloke kıymetin değerini Merkez belirleyecek

Bankaların Merkez Bankası’nda tutacakları bloke menkul kıymetlerin değerini Merkez Bankası belirleyecek. Yabancı para yükümlülükleri için Türk Lirası cinsinden menkul kıymet tesis edilmesine ilişkin şartları düzenleyen 10 Haziran tarihli tebliğde değişiklik yapıldı. Değişiklik yapılan tebliğ bankalara kur korumalı mevduata dönüşüm oranına göre belirli bir hedef veriyor. Bu hedefe uymayanlar için de bloke olarak menkul kıymet tesis etme şartı getiriyordu. Buna göre bankaların Merkez Bankası’nda açtıkları hesaplarda bloke olarak bulunduracakları menkul kıymetlerin değeri Merkez Bankası tarafından belirlenecek.

KKM hesapları 1 milyar lirayı aştı

Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurumu’nun (BDDK) haftalık verilerine göre kur korumalı mevduat 24 Haziran ile biten hafta itibariyle 1 milyar 18 milyon 197 bin liraya yükseldi. BDDK verilerine göre bankacılık sektörünün kredi hacmi, geçen hafta 40 milyar 664 milyon lira artarak 6 trilyon 344 milyar 453 milyon liraya çıktı. Bankacılık sektöründeki toplam mevduat da (bankalararası dahil), geçen hafta 26 milyar 847 milyon lira arttı. Söz konusu haftada yüzde 0,4 yükselen bankacılık sektörü toplam mevduatı, 7 trilyon 7 milyar 981 milyon lira oldu. Verilere göre, tüketici kredileri tutarı, 24 Haziran itibarıyla 9 milyar 830 milyon lira artışla 905 milyar 932 milyon liraya çıktı. Söz konusu kredilerin 345 milyar 238 milyon lirası konut, 23 milyar 308 milyon lirası taşıt ve 537 milyar 387 milyon lirası ihtiyaç kredilerinden oluştu. Söz konusu dönemde taksitli ticari kredilerin tutarı 2 milyar 315 milyon lira artarak 843 milyar 302 milyon liraya çıktı. Bankaların bireysel kredi kartı alacakları da yüzde 3,0 artışla 276 milyar 759 milyon liraya çıktı. Bireysel kredi kartı alacaklarının 115 milyar 276 milyon lirası taksitli, 161 milyar 482 milyon lirası taksitsiz oldu. BDDK haftalık verilerine göre, bankacılık sektöründe takipteki alacaklar, 24 Haziran itibarıyla bir önceki haftaya göre 2 milyar 310 milyon lira azalarak 160 milyar 510 milyon liraya geriledi. Söz konusu takipteki alacakların 128 milyar 992 milyon lirasına özel karşılık ayrıldı.

Rezervlerin güçlendirilmesine odaklanılacak

Para Politikası Kurulu’nun (PPK) geçen hafta politika faizini sabit tutma kararı aldığı toplantının dün özetleri yayımladı. Özetlerde büyümenin kompozisyonunda sürdürülebilir bileşenlerin payı artarken, cari işlemler dengesinde turizm kaynaklı iyileşmelerin yanında enerji fiyatlarından kaynaklanan riskler devam ettiği belirtilirken şu noktalara dikkat çekildi: “Cari işlemler dengesinin sürdürülebilir seviyelerde kalıcı hale gelmesi, fiyat istikrarı için önem arz etmektedir. Enflasyonda gözlenen yükselişte; jeopolitik gelişmelerin yol açtığı enerji maliyeti artışları, ekonomik temellerden uzak fiyatlama oluşumlarının geçici etkileri, küresel enerji, gıda ve tarımsal emtia fiyatlarındaki artışların oluşturduğu güçlü negatif arz şokları etkili olmaya devam etmektedir. TCMB’nin tüm politika araçlarında kalıcı ve güçlendirilmiş liralaşmayı teşvik eden geniş kapsamlı bir politika çerçevesi gözden geçirme süreci devam etmekte. Bu süreçte, politika araçlarının Türk lirası mevduat gelişiminin desteklenmesi, APİ fonlamasının teminat yapısında Türk lirası cinsi varlıkların artırılması, para takası (swap) miktarının kademeli şekilde azaltılması ve döviz rezervlerinin güçlendirilmesi istikametinde geliştirilmesine odaklanılacak.”

Yabancı TL menkul kıymet satarken yerlinin aklı dövizde

Yabancı yatırımcıların TL menkul kıymetlerinden çıkışı geçen hafta da devam etti. Merkez Bankası haftalık menkul kıymet istatistiklerine göre 24 Haziran haftasında yabancı yatırımcılar 98.4 milyon dolarlık hisse senedi, 57.7 milyon dolarlık da devlet iç borçlanma senedi sattı. Yabancı yatırımcı satış yapıp çıkarken yurtiçi yerleşik kişilerin de döviz mevduatlarını artırdı. Merkez Bankası haftalık para ve banka istatistiklerine göre parite etkisinden arındırılmış olarak döviz mevduatı 769 milyon dolar arttı. Yabancı yatırımcılar hisse senedinde son 3 haftadır DİBS’te ise 10 haftadır kesintisiz çıkış yapıyor. Yılbaşından bu yana 24 Haziran ile biten hafta itibariyle hisse senedinde 3 milyar 317,5 milyon dolar, DİBS’te 1 milyar 741,7 milyon dolar olmak üzere toplam çıkışı 5 milyar 59 milyon dolara ulaştı. Yurtiçi yerleşiklerin döviz mevduatı 24 Haziran ile biten haftada hem bireyselde hem kurumsalda arttı. Bireysellerin döviz mevduatı parite etkisinden arındırılmış olarak 78 milyon dolar artarken, kurumsalların döviz mevduatı BDDK’nın yeni hamlesi öncesi 691 milyon dolar arttı.

Paylaşın

Bankacılık Sektörünün Net Karı Mayıs’ta Yıllık Yüzde 742 Arttı

Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurumu’nun (BDDK) Mayıs ayına ait verilerine göre bankacılık sektörünün kârı yılın ilk beş ayında geçen yılın aynı dönemine göre yüzde 434,1 artarak 132 milyar 101 milyon liraya çıktı.

Mayıs ayında sektörün net kârı yıllık yüzde 742 artışla 34 milyar liraya yaklaştı. Bu dönemde bankacılık sektörünün aktif büyüklüğü 11 milyar 304 milyon TL olarak gerçekleşti Sektörün aktif toplamı 2021 yılsonuna göre yaklaşık 2,1 milyar TL arttı.

Mayıs 2022 döneminde en büyük aktif kalem olan krediler 6 milyar TL, menkul değerler 1,9 milyar TL olarak gerçekleşti.

2021 yılsonuna göre sektörün;

  • Toplam Aktifi %22,7
  • Krediler Toplamı %24
  • Menkul Değerler Toplamı %25,5 oranında arttı

Bu dönemde kredilerin takibe dönüşüm oranı yüzde 2,61 oldu. Bankaların kaynakları içinde en büyük fon kaynağı durumunda olan mevduat 2021 yılsonuna göre yüzde 24,1 artışla 6,6 milyar TL’ye yaklaştı.

BDDK dört büyük denetim firmasından yetkilerle bir araya geldi

Öte yandan İngiliz haber ajansı Reuters, Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurumu’nun (BDDK) 15 milyon TL’den fazla nakit döviz tutan firmalara TL kredi kullanımında getirdiği sınırlama ile ilgili bir araya geldiğini yazdı.

Reuters’a konuşan kaynaklar, BDDK’nın kararı alırken bankaları ya da denetim şirketlerini bilgilendirmediğini ancak yanıtlanması gereken birçok sorunun olduğunu söylüyor.

Buna göre yeni düzenlemenin ön gördüğü denetimlerin finansal çeyrek dönemleri yerine aylık olarak yapılması büyük bir iş gücü gerektiriyor. Ancak büyük denetim şirketlerinin bu talebi karşılamaya yetecek kadar teknik bilgiye sahip çalışanı hemen işe alması çok zor.

Buna göre BDDK denetim şirketlerinin cevap bekleyen sorularını yanıtlamak için Ernst & Young, PricewaterhouseCoopers, KPMG ve Deloitte’tan yetkililerle görüştü.

Reuters haberine göre bankalar TL kredi verdikleri müşterilerine BBDK’nın olası bir cezasını karşılayacaklarını taahhüt eden anlaşmalar imzalatıyor.

Paylaşın

BDDK Kararının Şirketler Ve Ekonomi Üzerinde Olası Etkileri Neler?

BDDK’nın getirdiği son düzenleme, elinde yüksek miktarda döviz tutan firmaların TL kredi kullanmalarına sınırlama getiriyor. Buna göre, bağımsız denetimden geçmesi gereken ve elinde 15 milyon TL’den fazla nakit dövizi bulunan firmalar, şayet bu miktar toplam aktiflerinin ya da bir yıllık satış gelirlerinin yüzde 10’unu aşıyorsa TL cinsi ticari kredi alamayacak.

Söz konusu uygulama, bu sınırlamaya tabi olan şirketleri ellerindeki dövizi satmaya ve bu şekilde piyasadaki döviz arzını artırarak kurdaki yükselişi sınırlamayı umuyor. Peki atılan bu yeni adım şirketler ve ülke ekonomisi üzerinde ne tür etkilere sahip olabilir?

Prof. Dr. Selva Demiralp, BBC Türkçe için değerlendirdi;

“Son uygulama ile bir kez daha altta yatan probleme kalıcı çözüm geliştirilmeyip problemin yarattığı yan etkilerle mücadele çabasına şahit oluyoruz.

TL’nin değer kazanması için enflasyonu kontrol altına almak gerekiyor. Çünkü bir para biriminin başka para birimleri cinsinden değerini o paranın alım gücü belirliyor. Bizde ise “enflasyonla büyüme”nin bilinçli bir politika tercihi olarak ifade edilmesi, enflasyonun düşürülmeyeceğini, enflasyonla mücadele için gerekli para politikasının uygulanmayacağını söylüyor.

Büyümeyi desteklemek için faizler düşük tutuluyor. Düşük faiz enflasyonu tetikliyor. Faizlerin enflasyona paralel bir şekilde artması engellenince bu sefer gerek kişisel gerek kurumsal düzeyde tasarruflar dövize kayıyor.

Düşük faiz ortamında TL cinsi varlıklar cazip olmadığı için dışarıdan döviz girişi olmuyor. Bilakis, artan kırılganlık ve risklerle içerideki döviz arzı da dışarı kaçıyor. Bu nedenle bir süredir döviz likiditesinde ciddi bir açık yaşıyoruz.

Faizleri yükseltip kurumsal alt yapıyı güçlendiren, üretkenliği destekleyecek politikalar geliştirilmeyince sermaye girişini artırmak mümkün olmuyor. Bu durumda geriye içeride döviz talebini dizginleyecek önlemler kalıyor.

KKM bu düzenlemelerin en önemlilerinden biriydi. Ancak “yara bandı” niteliğindeki bu düzenlemeler kendi içinde yan etkilerle geliyor.

Altta yatan sorun devam ettiği için vergi istisnası gibi ek teşvikler olmayınca bu ürünler bir noktada ömrünü dolduruyor. O noktada yeni enstrümanlar ve düzenlemeler devreye sokuluyor.

Haftasonu devreye giren BBDK düzenlemelerini bu çerçevede değerlendirdiğimizde KKM’nin devamı için geliştirilmiş yeni bir teşvik olarak da görebiliriz. Bu bağlamda dövizde geçici bir rahatlama yaratsa da kalıcı bir etki beklemek zor.

Yeni düzenlemenin etkisi ne olur?

Olası senaryoları tartışmadan önce şunu hatırlayalım ki şirketlerin ellerinde döviz tutmaları kurda artış beklentisinin bir sonucu.

Kura yönelik yukarı yönlü riskler ise giderek artıyor. Bir taraftan içeride TL’nin değerini koruyacak para politikası adımlarının atılmayacağının her fırsatta altı çizilirken diğer yandan büyük merkez bankaları agresif faiz artırımlarını başlattılar.

İçerideki döviz ihtiyacına karşılık enflasyondaki artış devam ediyor ve bu kırılganlıklar risk primini artırıyor. Artan risk primi ise borçlanma maliyetlerimizi yükselterek kur üzerindeki yukarı yönlü riskleri artırıyor.

Kurda artış bekleyen bir şirket ise doğal olarak gelirini döviz olarak tutup ileride yapacağı döviz cinsi harcamalar için şimdiden kaynak ayırıyor.

Bunu önlemenin yolu kurda istikrar, kurda istikrarın yolu fiyat istikrarı, fiyat istikrarının yolu ise “enflasyonla büyüme” tercihinin terk edilmesidir.

Bu yapılmadığı sürece alınacak her yeni önlem belki geçici bir rahatlama yaratacak ama uzun vadede hem etkinliğini yitirecek hem de düzeltilmesi gereken daha fazla yan etki yaratacaktır.

BBDK düzenlemesi şirketleri hangi kanallardan etkiler?

  • Şirketler TL kredisi edinebilmek için ellerindeki dövizi satarlar: Tekrar hatırlayalım ki şirketlerin ellerinde döviz tutmaları, ileride döviz ihtiyaçları olduğunda finansman maliyetlerini en ucuza getirebilmek için yaptıkları bir “optimizasyon”un sonucu.

Eğer bugün ellerindeki dövizi satıp yarın daha pahalı bir fiyata almak durumunda kalırlarsa bu durum kısa vadede döviz piyasasını sakinleştirse de uzun vadede artan maliyet olarak geri dönecek, şirket bilançolarını olumsuz etkileyecek ve enflasyonist baskıları artıracaktır.

İlave olarak bu tür bir düzenleme dışarıdan döviz girişi sağlamayacağından sadece mevcut dövizin kısa vadede el değiştirmesine vesile olup uzun soluklu bir rahatlama getirmeyecektir.

  • Şirketler ellerindeki döviz varlıkları eritmeden TL kredisi de alabilmek için yan yollara başvurabilirler: Eurobond satın almak, döviz varlıkları şirket hesabında değil şahıs hesabında tutmak, yurtdışındaki hesaplarına taşımak, bankalarla swap yapıp bugün ellerindeki dövizleri ellerinden çıkmış gösterip ileri bir tarihte geri almak gibi. Bu durumda dövizde arzu edilen rahatlama sağlanamadığı gibi şirketler üretime odaklamaları gereken enerjilerini finansal canbazlıklara harcadıklarından üretim olumsuz etkilenir.
  • Şirketler döviz tutmak yerine o dövizle almayı düşündükleri ara malını önceden alıp depolama yoluna giderler ve depolama maliyetlerine katlanmak durumunda kalırlar. Artan bu maliyet daha fazla enflasyon olarak geri döner.
  • Şirketler banka kredisi yerine tahvil çıkararak borçlanmaya çalışır: Finansal piyasalarının derinliği çok yüksek olmayan ve bankacılık sisteminin finansal sistemin belkemiğini oluşturduğu bizim gibi ülkelerde banka dışı finansman imkanları hem daha kısıtlı hem daha maliyetidir. Şirketler küçüldükçe daha çok asimetrik bilgi sorununa maruz kaldıkları için tahvil çıkararak borçlanabilme maliyetleri daha da artar. Bu da bir kez daha maliyet enflasyonunu tetikler.
  • Kredilerde yavaşlama: Yeni düzenleme hem arz hem de talep tarafından kredileri yavaşlatabilir. Arz tarafında bankalar hangi şirketlerin bu düzenlemeye tabi olduğunu anlamaya çalışırken frene basabilirler.

Çalışma sermayesi konusunda daha rahat olan şirketler ise TL kredi almak yerine döviz tutmayı tercih ettikleri ölçüde kredi talebinde azalma olacaktır. “Enflasyonla büyüme” tercihini ortaya koymuş olan hükümetin böyle bir yan etkiden hoşlanmayacağı kesin. Çünkü kredilerdeki yavaşlama büyümenin de yavaşlaması anlamına gelir. Enflasyonun kontrolü açısından bu tür bir sonuç faydalı olur. Ancak eğer kredilerde bir yavaşlama görülürse bu sefer büyüme sekteye uğrayacağı için söz konusu düzenlemenin geri çekilmesi muhtelemeldir.

Görünen o ki tüm bu kanallar orta ve uzun vadede ya daha yüksek enflasyon ya da daha düşük büyüme olarak geri dönüyor ki bunlardan hiçbiri arzu edilecek sonuçlar değil.

Ancak ekonominin dinamik yapısında etki sadece bu şirketlerle kalmayacak dalga etkisi ekonominin geneline yayılacaktır. Bu noktada o etkiyi kestirebilmek zor.

Döviz piyasasına yapılan ek düzenlemeler giderek sıkışan bir likidite ihtiyacının altını çizdiği için dolarizasyonu beslemesi olası.

Keza yeni gelen her düzenleme düşük faiz politikasından geri adım atılmayacağı ve altta yatan problemin derinleşerek devam edeceği inancını kemikleştiriyor.

BDDK kararının ardından varlık fiyatlarında gözlenen oynaklık da bu belirsizliği yansıtıyor.”

Paylaşın

Hazine’den BDDK’nın Kararlarına Destek

Hazine ve Maliye Bakanlığı, son dönemde Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurumu (BDDK) tarafından alınan kararlara ilişkin açıklama yaptı. Açıklamada, kararların hem Türkiye Ekonomi Modeli çerçevesindeki selektif kredi yaklaşımını hem de finansal istikrarı destekleyecek nitelikte olduğu belirtildi.

Açıklamada “Tüm ekonomi kurumlarımızla birlikte ve eşgüdüm halinde birbirini tamamlayıcı ve finansal istikrarın güçlendirilmesine yönelik tedbirler alınmaya devam edilecektir” ifadeleri yer aldı.

BDDK, Cuma günü TL ticari kredilere ilişkin yeni koşullar açıkladı. Döviz varlıklarının TL karşılığı 15 milyon TL’yi aşmayan şirketlere kredi kullanım durumunda döviz varlıklarını 15 milyon TL üzerine çıkarmama şartı getirilmişti. 15 milyon TL üzeri döviz nakdi varlığı bulunan şirketlerin ise bu varlığı aktifinin ya da satış hasılatının yüzde 10’unu aşması durumunda yeni nakdi TL ticari kredi kullanamayacağı belirtilmişti.

BDDK’dan Pazar akşamı yapılan açıklamada ise “Bağımsız denetime tabi bir şirket olması, şirketin yabancı para (YP) nakdi varlıklarının TL karşılığının 15 milyon liranın üzerinde olması ve şirketin YP nakdi varlıkların TL karşılığının aktif toplamından veya son 1 yıllık net satış hasılatından büyük olanının yüzde 10’unu aşması… Herhangi bir şirketin karar kapsamına girebilmesi söz konusu 3 şartın hepsinin birden sağlanması gerekmektedir” denildi.

Ayrıca gerçek kişiler ile gerçek kişi şirket ortaklarının karar kapsamına girmedikleri belirtildi.

Açıklamada, daha önce bankalara, kredilerin amacına uygun olmayan işlemlerin gerçekleştirilmesinde kullanılmasının engellenmesi için azami özenin gösterilmesi yönünde talimatlar verildiği anımsatıldı. Bazı şirketlerin, döviz borcu ya da döviz yükümlülüğü olmamasına hatta döviz pozisyon fazlası bulunmasına rağmen, TL kredi kullanarak döviz alımı gerçekleştirdikleri ve döviz pozisyonu tuttukları aktarıldı. ,

Paylaşın

Reuters: Birçok Banka Kredi Kullanımını Durdurdu

Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurulu (BDDK) tarafından cuma günü yayımlanan kurul kararına göre 15 milyon lira karşılığı, yani yaklaşık 900,000 dolar yabancı para nakit varlığı bulunan şirketler, aktifleri veya yıllık satış gelirlerinin yüzde 10’undan fazla yabancı para nakit varlığı tutuyorlarsa TL cinsi nakdi ticari kredi kullanamayacak.

Kararın ardından Reuters’ın görüş aldığı üç bankacılık kaynağı, bankaların kredi kullandırmaya devam etmek için sürecin netleşmesini ve detayları takip ettiğini belirterek, bazı bankaların bu yüzden yeni kredi kullandırmayı şu anda durduğunu söyledi.

Bir bankacılık kaynağı, “Kararda bağımsız denetime tabi olma koşulu ön koşul. Eğer bağımsız denetime tabi değilse şirket etkilenmez bu karardan. Böyle olan çok sayıda şirket de var tabi. Ancak bağımsız denetime tabi olma şartı da sıkılaştırılırsa o zaman kapsam değişir” dedi.

Enflasyon ve kur raydan çıktı

Merkez Bankası’nın geçen yıl enflasyonda başlayan yükselişe rağmen politika faizini düşürmesi ve yüzde 70’i aşan enflasyona rağmen politika faizini yıl başından bu yana yüzde 14 seviyesinde koruması yatırımcıların TL’den uzaklaşmasına neden oldu.

TL geçen yıl yüzde 44, bu yıl ise yüzde 20’nin üzerinde değer yitirirken, ekonomi yönetimi geçen yıldan bu yana TL’nin daha fazla değer kaybetmemesi için bir dizi önlem açıkladı.

Ekonomi yönetimi olarak liralaşma stratejisi olarak özetlenen bu önlemler bir yandan döviz talebini sınırlamayı, enflasyon karşısında negatif getirisi olan TL’ye olan talebi artırmayı, diğer yandan da TCMB’nin döviz rezervini artırmayı amaçlıyor.

Ekonomistlerden tepki

Türk Sanayici ve İş İnsanları Derneği (TÜSİAD) Başekonomisti Gizem Öztok Altınsaç, kişisel Twitter hesabından paylaştığı mesajda, dün akşam BDDK kararına ilişkin “Doğru iktisadi politikalar uygulamak yerine, ardı sıra regülasyonlarla ekonomiyi idame ettirmeye çalışıyoruz. Bu son uygulamalarının hiçbir tanesi orta vadede ne sürdürülebilir ne de ekonomiye katkı sağlar. Gün sonunda ticaret durursa kime ne faydası olacak?” dedi.

Gelecek Partisi Ekonomi Politikaları Başkanı Kerim Rota da karara ilişkin paylaştığı mesajda, “Şirketlerin hesaplarında tasarruf amaçlı 1 milyon dolar bile tutmasına tahammül edemez hale düşmüşler. Artık bir sonraki adımı beklemekten dolayı bozulacak beklentiler, kısa vadeli kazanımlardan çok daha zehirleyici olacak. Yeni ekonomi modeli dedikleri 1970’lere dönüşmüş” ifadelerini kullandı.

Paylaşın