CHP ‘Başörtüsü’ Teklifi İle Erdoğan’a ‘Gündem’ Hediye Etti

Kılıçdaroğlu, kadınların giyim kuşamını siyasetin tekelinden çıkartacakları kanun teklifini gündeme getirmişti. CHP de önceki gün teklifi Meclis’e sunmuştu. Mehmet Y. Yılmaz, CHP’nin başörtüsü çıkışıyla Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’a gündem hediye ettiği görüşünü savundu.

T24 yazarı Mehmet Y. Yılmaz, bugünkü köşe yazısında “CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’nun ‘başörtüsü takma özgürlüğünü yasal güvenceye bağlama” çağrısının beklenmesi gereken sonucunun Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın el yükseltmesi” olduğunu söyledi.

“Nitekim öyle de oldu, Erdoğan, ‘gelin çözümü Anayasa düzeyinde sağlayalım’ dedi” diyen Yılmaz, şunları yazdı:

Bu çağrıyı yaparken Kılıçdaroğlu’na seslenme biçimi, çok önem verdiğini iddia ettiği “geleneksel Türk aile değerleri terbiyesine” ne kadar uyuyor diye de hiç düşünmedi.

CHP’nin bu çağrıya yanıtı, “yeni Anayasa’yı yeni Meclis yapacak” oldu ama bugünden başlayarak iki tarafın bir diğerini “yan çizmekle” suçlama yarışına gireceğini söyleyebilirim.

Böylece CHP Genel Başkanı, AKP Genel Başkanı’na üzerinde doya doya tepinebileceği bir yeni gündem armağan etmiş bulunuyor.

Dün CHP “gerçek gündeme odaklanmalı” derken bunu anlatmaya çalışıyordum.

Konserler, festivaller bile yasaklanırken, yaşam biçimimiz otokrasinin açık ve yakın tehdidi altındayken gündemi durduk yerde bir kez daha “başörtüsü yasaklarına” getirmeyi başaran CHP ve Genel Başkanı’nın, pirinçteki bu taşı şimdi nasıl ayıklayabileceğini merak ediyorum.

Öte yandan Erdoğan seçimi kaybederse “kazandıklarımızı kaybederiz” diye endişelenen muhafazakârların, bu kayıkçı kavgasına itibar edip etmeyeceklerini de zaman içinde göreceğiz.

Yılmaz, “endişeli muhafazakarlar” olarak tanımladığı gruba “AKP’den pompalanan ‘kazandıklarımızı kaybederiz’ propagandasında ‘kaybedilecek kazanımlar’ başörtüsü filan değil” diyerek seslendi ve şöyle devam etti:

Başörtüsü, AKP’nin yeni zenginlerinin ve yöneticilerinin bu 20 yıl içinde başardıkları ani zenginleşmeyi fark etmenizi engelleyen bir örtü işlevi görüyor.

Sizleri “başörtüsü hakkını kaybedersiniz” diye korkutmalarının nedeni, o örtünün altına saklamak istediklerini koruma kaygılarıdır.

Sadece bugün AKP’yi yönetenlerin 20 yıl önceki aile fotoğrafları ile bugünküleri karşılaştırsınlar, kimin neyi kaybetmekten endişelendiğini daha iyi göreceklerdir.

Tabii “günün fıkrası” her zaman olduğu gibi Adalet Bakanı Bekir Bozdağ oldu.

Bozdağ, “Sayın Cumhurbaşkanımızın grup toplantısında verdiği talimatı aldık. Anayasa değişiklik teklif taslağı hazırlama çalışmalarımıza başlıyoruz” dedi.

Bu absürt tartışmada dikkatimi çeken şey Erdoğan’ın “temel insan hakları” hassasiyeti oldu.

Kılıçdaroğlu’na çağrı yaparken şunu söyledi:

“Eğer samimiysen şayet bu zat temel bir insan hakkı olan başörtü meselesini ülkenin gündeminden kati bir şekilde çıkarmakta samimiyse, şayet bu zat gençlerimizin en büyük hassasiyetleri olan özgürlük alanlarından biri konumundaki bu meselenin ahdi temelini güçlendirme sözünün arkasındaysa gelin çözümü yasa değil anayasa düzeyinde sağlayalım.”

Gördüğünüz gibi Erdoğan’a göre Türkiye’nin gençleri, sadece “başörtüsü” konusunda hassaslar.

İnanç özgürlüğü, düşünce ve ifade özgürlüğü, örgütlenme özgürlüğü, işkence ve kötü muamele yasağı, özel hayatın gizliliği, adil yargılanma hakkı, protesto hakkı gibi temel insan haklarından söz edilmiyor.

Gerçi onlardan söz edecek olsa kendi varlığını inkâr durumuna da düşebilir.

Meclisinde benzerine ancak faşist rejimlerde rastlanabilecek bir “sosyal medya yasa tasarısı” kanunlaşmak üzere olan bir ülkede Cumhurbaşkanı’nın “temel insan hakkı” denilince sadece bunu anlamasında da bir gariplik yok aslında.

Yazının tamamı için TIKLAYIN

Paylaşın

Başörtüsü Tartışması: CHP, Yine Hayır Diyen Pozisyonuna Düştü

Cumhuriyet Halk Partisi’nin (CHP) kamuda başörtüsünün güvence altına alınmasını öngören kanun teklifi, siyasetin tartışma konusu olurken, Sabancı Üniversitesi Öğretim Üyesi Dr. Berk Esen’e göre ise toplumun şu anda başörtüsü ile ilgili bir gündemi yok.

Esen, bu nedenle Kılıçdaroğlu’nun hamlesini yanlış bir strateji olarak gördüğünü belirterek, “CHP, türban meselesini genel anlamda özgürlükleri artıracak bir paketin içine madde olarak koyabilirdi. CHP’nin eli böylece daha güçlü olabilirdi” dedi.

Esen, sadece başörtüsü meselesi konuşulunca AKP’ye bir adım atma imkanı tanınmış olduğunu vurgularken, CHP’nin önümüzdeki dönemde yine başörtüsüne karşıymış gibi suçlamalara maruz bırakılacağını dile getirdi. Esen, “Erdoğan’ın bu hamlesiyle CHP yine hayır diyen pozisyonuna düştü” değerlendirmesinde de bulundu.

CHP’nin kamuda başörtüsünün güvence altına alınmasını öngören kanun teklifi, siyasetin tartışma konusu oldu. Erdoğan, Kılıçdaroğlu’nun teklifine “Yeni Anayasa” çağrısıyla karşılık verdi. Peki, muhalefet ne yanıt verdi ve Anayasa değişikliği mümkün mü?

Anayasa değişikliği için TBMM üye tam sayısının beşte üç çoğunluğunun oyu gerekiyor. AKP ve MHP’nin Meclis’te toplam 334 olan sandalye sayısı bu çoğunluğu karşılamadığı için muhalefetin desteğine ihtiyaç duyuluyor. Peki, Kılıçdaroğlu’nun bu açıklamalarının ardından muhalefet, Erdoğan’ın çağrısına nasıl yaklaştı?

Özgür Özel’den AKP’ye “gizli ajanda” suçlaması

Tartışmalarla ilgili DW Türkçe’den Eray Görgülü’nün sorularını yanıtlayan CHP Grup Başkanvekili Özgür Özel, AKP’nin panik havasında olduğunu öne sürerek, “Acaba buradan biz siyasi rant kaybederiz, CHP bir alan kazanır mı diye. Oysa genel başkanımız bunu siyasi saiklerle oy hesabı uğruna yapmadığını açıkça söylemişti” ifadesini kullandı. Erdoğan’ın sorunun çözümünün yasa yoluyla olabileceğini kabul ettiğini ancak kanun teklifine evet demediğini kaydeden Özel, “Her gün kendisi için yapılmış bir anayasayı bile defalarca çiğneyen, ayakları altına alan birisiyle oturup da anayasa değiştirecek değiliz” dedi.

Özel, Kılıçdaroğlu’nun tweeti ile ilgili de “İlk bölümünde başörtüsüyle ilgili düzenlemedeki yasal değişikliğimize destek vermesinin sorunu çözeceği söyleniyor. Ayrıca devamında da başta Alevi yurttaşlarımızın talepleri olmak üzere özgürlükçü bir yaklaşım varsa onu da getir destekleriz diyor” ifadesini kullandı. Özel, bugüne kadar tüm özgürlükçü yaklaşımları desteklediklerini belirterek, AKP’yi gizli ajanda tutmakla suçladı. Özel, “Biz adımız gibi biliyoruz. Özgürlükçü görünüp arka tarafta gizli ajandasında farklı gündemleri olacaktır. Biz böyle bir gündemin parçası olmak istemeyiz” dedi. Özel, özgürlükçü bir yaklaşım olması halinde öneriyi değerlendireceklerini de ekledi.

Yeneroğlu: AK Parti’den özgürlükçü bir tutum beklemek abesle iştigal

DEVA Partisi Genel Başkan Yardımcısı Mustafa Yeneroğlu da, başörtüsü ile ilgili bütün yasakların Anayasa Mahkemesi’nin kararı ve AKP’nin geçmişteki mücadelesi ile sonlandırıldığını belirtti. “Bunu takdir etmek gerekir” diyen Yeneroğlu, “ideolojik saiklerle insanların inanç ve yaşam biçiminin kısıtlanabileceği anlayışının terk edilmesi” gerektiğini savundu.

Kılıçdaroğlu’nun özeleştiri yaptığına da dikkat çeken Yeneroğlu, ancak başörtüsü konusunda kanuni bir düzenlemeye gerek olmadığını dile getirdi. Yeneroğlu, buna karşın mevcut Anayasa’da özgürlükleri kısıtlayan çok fazla istisnalar bulunduğunu da vurgulayarak, “Bu girişimlere kimden gelirse gelsin destek veririm. Ancak AK Parti iktidarının böyle bir niyeti olmadığını düşünüyorum” diye konuştu. Yeneroğlu, “Bugün AK Parti, zorba devlet anlayışını üstlenmiş, her gün toplumda kendisi gibi düşünmeyen, inanmayan ve yaşamak istemeyen insanların temel haklarını eziyor. Dolayısıyla bu saatten sonra AK Parti’den özgürlükçü bir tutum beklemek abesle iştigaldir” ifadelerini kullandı.

HDP’li Oluç: Tüm ayrımcılıkları silecek anayasa maddesi yazalım

HDP Grup Başkanvekili Saruhan Oluç da Meclis’te düzenlediği basın toplantısında Türkiye’nin tek sorununun başörtüsü olmadığını ve ayrımcılığa Alevilerin, Kürtlerin, azınlıkların uğradığını kaydetti. Tüm ayrımcılıkları silecek bir anayasa maddesi yazılması çağrısında bulunan Oluç, “Diyelim ki ayrımcılığa uğrayan herkesin sorununu çözmek istiyoruz. Gelin böyle bir madde yazarak farklılıkların eşit ve özgür olduğunu ifade etmiş olalım. Bu anlayışı bir anayasal anlayış haline getirmiş olalım” diye konuştu.

Bu arada bu tartışmalar yaşanırken İYİ Parti’den henüz bu konuda bir açıklama gelmemesi de dikkat çekti. TBMM’de partisinin grup toplantısında konuşan İYİ Parti Genel Başkanı Meral Akşener, toplantı çıkışında soru sormak isteyen gazetecilerin sorularını almadan Meclis’ten ayrıldı.

“AKP seçmeni başörtüsü için kaygılı”

Siyaset bilimcilere göre, CHP, Cumhur İttifakı’nın muhafazakar seçmene karşı kullanacağı “CHP, başörtüsüne karşı” argümanını elinden almak istedi. Aksoy Araştırma Kurucusu Ertan Aksoy, toplumun şu an gündeminde başörtüsü sorunu olmadığını belirtti ancak kamuoyu araştırmalarında ortaya çıkan bir sonuca dikkat çekti.

Aksoy, “İktidar değişikliği durumunda AKP seçmeninin başörtüsüne yönelik müdahale kaygısı ön plana çıkıyor. Sayın Kılıçdaroğlu, bu kaygıya yönelik mesaj vermek istemiş olabilir” dedi. Aksoy, mesajın yeterince ulaşıp ulaşmadığının ise önümüzdeki günlerde yapılacak ölçümlerle ortaya çıkabileceğini kaydetti. Aksoy, Erdoğan’ın Anayasal düzenleme çağrısı ile ilgili de, “Tam olarak neyi değiştireceğini açıklamadığı için toplumda bir duygu yarattığını düşünmüyorum” diye konuştu.

“CHP yine hayır diyen pozisyonuna düştü”

Sabancı Üniversitesi Öğretim Üyesi Dr. Berk Esen’e göre ise toplumun şu anda başörtüsü ile ilgili bir gündemi yok. Esen, bu nedenle Kılıçdaroğlu’nun hamlesini yanlış bir strateji olarak gördüğünü belirterek, “CHP, türban meselesini genel anlamda özgürlükleri artıracak bir paketin içine madde olarak koyabilirdi. CHP’nin eli böylece daha güçlü olabilirdi” dedi.

Esen, sadece başörtüsü meselesi konuşulunca AKP’ye bir adım atma imkanı tanınmış olduğunu vurgularken, CHP’nin önümüzdeki dönemde yine başörtüsüne karşıymış gibi suçlamalara maruz bırakılacağını dile getirdi. Esen, “Erdoğan’ın bu hamlesiyle CHP yine hayır diyen pozisyonuna düştü” değerlendirmesinde de bulundu.

(Kaynak: DW Türkçe)

Paylaşın

İran Halkı Sokakta: Başörtüsü Krizi Nereye Gidiyor?

İran’da 22 yaşındaki Mahsa Amini‘nin akrabalarını ziyarete giderken ‘ahlak polisi’ tarafından gözaltına alındıktan sonra hayatını kaybetmesinin ardından başlayan protestolar, yayılarak devam ediyor.

Sosyal medyaya yansıyan görüntülerde de polisin müdahale sırasında göz yaşartıcı, plastik mermi ve benzeri mermiler kullandığı görülüyor. Polisin sert müdahalesine rağmen gösteriler dalga dalga tüm ülkeye yayılmaya devam ediyor.

Şiddete tepki gösterin kimi kadınlar saçlarını kazıtırken kimisi de başörtülerini yaktı. Sokaklara çıkan halk slogan atarak yürüyor ve olup bitene tepki gösteriyor. En dikkat çekici slogan ise “diktatöre ölüm” oldu. Bu neredeyse tüm göstericilerin ortak sloganı haline gelmiş durumda.

Sokaklardan ayrılmayacaklarını söyleyen göstericiler, “kız kardeşimi öldüreni ben de öldüreceğim”, “biz savaşın çocuklarıyız, savaş ki savaşalım”, “kadın, yaşam, özgürlük”, “kazanana kadar savaş”, korkmayın, hep birlikteyiz”, İslami hükümet istemiyoruz”, Hamaney’e ölüm” şeklinde Tahran yönetimi aleyhine sloganlar atıyor.

Amini’nin ölümü konusunda yetkililer ne diyor?

Polis Amini’nin öldürülmediğini, kendi kendine öldüğünü ve bunun da kalp krizi ile olduğunu iddia ediyor. Amini’nin ailesi ise kalp rahatsızlığı geçmişi olmadığını ve gömülmeden önce cesedini görmelerinin engellendiğini söylüyor.

BM Genel Kurulu’nda konuşacak olan İran Cumhurbaşkanı İbrahim Reisi, soruşturma sözü verdi.

Gösteriler Cumartesi günü Saqez’de cenazesinin ardından patlak verdi ve kısa sürede Tahran da dahil olmak üzere ülkenin diğer bölgelerine yayıldı.

İran’da kadınlara nasıl muamele yapılıyor?

İran, Afganistan’daki Taliban rejimi dışında kamusal alanda başörtüsü takmayı zorlayan tek ülke.

İranlı kadınların eğitime tam erişimi var, ev dışında çalışıyor ve kamu görevlerinde bulunuyorlar. Ancak, başörtüsü takmanın yanı sıra uzun, bol elbiseler de dahil olmak üzere halka açık yerlerde “mütevazı” giyinmeleri gerekiyor. Evli olmayan erkek ve kadınların birbirine yakın durması ve teması yasak.

1979 İslam Devrimi’nden sonraki günlere dayanan kurallar, “devletin her kademesinde yolsuzluk ve rüşvet gibi durumların aleniyet kazandığı ülkede” ahlak polisi tarafından uygulanıyor.

Resmi olarak Rehberlik Devriyesi olarak bilinen bu birimler, halka açık alanlarda geziyor ve hem erkeklerden hem de kadınlardan oluşuyor.

Uygulama, bir noktada ahlak polisini aşırı saldırgan olmakla suçlayan ve nispeten ılımlı olan eski Cumhurbaşkanı Hassan Ruhani döneminde yumuşatıldı. 2017 yılında kadınların kıyafet kurallarını ihlal ettikleri için tutuklanmayacağı sadece uyarılacağı açıklandı.

Ancak geçen yıl seçilen sert görüşlü Reisi yönetiminde, ahlak polisinin ajanları farklı bir uygulamaya geçti.

BM insan hakları ofisi, son aylarda genç kadınların yüzlerine tokat atıldığını, coplarla dövüldüklerini ve polis araçlarına alındıklarını söylüyor.

İran rejimi protestolara nasıl tepki veriyor?

İranlı yetkililer ve siyasi figürler Amini’nin ölümünün nedenlerini araştırma sözü verirken, adı açıklanmayan yabancı ülkeleri ve sürgündeki muhalefet gruplarını da huzursuzluğu körüklemekle suçluyorlar.

Bu tür suçlamalar ülkede son yıllarda patlak veren protestolarda kullanılan yaygın bir kalıp haline geldi. Ülkede internet ve sosyal medya kullanımı kısıtlanmış durumda. Yurt dışından özgürce yapılan yayınların da maksatlı ve yabancı destekli olduğu ileri sürülüyor.

İran’ın yönetici din adamları, ABD’yi İslam Cumhuriyeti için bir tehdit olarak görüyor ve Batı geleneklerinin benimsenmesinin toplumu baltaladığına inanıyor. Hamaney, Avrupa’da ve başka yerlerdeki sözde “renkli” protestoları, daha fazla hak için gösteri yapan insanlar olarak değil, yabancı müdahaleler olarak nitelendiriyor.

Halkın düzene ve rejime olan isyanlarının arkasında yabancı devletler olduğu iddiası devlet medyasında devamlı olarak işleniyor.

Tahran valisi başkentteki protestolarda üç yabancı uyruklunun tutukladığını açıkladı ancak bunların kim oldukları ve neden tutuklandıklarına dair ayrıntı vermedi.

Protestoculara karşı gerçek mermi kullanılıyor olması ölümlere yol açmaya da devam ediyor.

Ne olmuştu?

İran’ın Sakız kentinden başkent Tahran’a akrabalarını ziyarete gelen genç kadın erkek kardeşinin kullandığı aracı durduran ahlak polisince gözaltına alınmıştı. Kardeşine, nasihat edilip serbest bırakılacağı söylenerek götürülen genç kadının, gözaltına alındıktan iki saat sonra komaya girdiği ve kaldırıldığı hastanede öldüğü ortaya çıktı.

Devlet televizyonu Amini’nin dövüldüğü iddialarını yalanlayarak, polisin genç kadını “nasihat etmek ve eğitmek” üzere karakola götürdüğünü ve orada kalp krizi geçirdiğini söyledi. Akrabaları, kadının herhangi bir kalp rahatsızlığı olduğunu yalanladı.

Devlet televizyonu bir polis karakolunda Amini olduğu söylenen bir kadının oturduğu koltuktan bir yetkiliyle konuşmak üzere kalktıktan sonra yere düştüğünü gösteren güvenlik kamerası kayıtları yayınladı. Ancak görüntülerden kadının Amini olduğu doğrulanamadı.

Amini’nin dövülerek öldürüldüğü yolunda sosyal medyada yayılan iddialarını reddeden Tahran emniyeti açıklamasında, “Ayrıntılı araştırmalara göre, Amini’nin araca alınması sonrasında ve tutulduğu karakolda fiziksel bir temas olduğunu” reddetti.

Ancak, İran’ın yarı resmi Fars haber ajansı, Mahsa Amini’nin ahlak polisince dövülmesi nedeniyle komaya girdiğini duyurdu.

VoA’nın haberine göre genç kadının karakolda ölümünü eleştiren sosyal medya yorumcuları arasında, sözünü sakınmamasıyla tanınan reformcu eski milletvekili Mahmud Sadıki, Ayetullah Ali Hamaney’i olayla ilgili kamuoyuna açıklama yapmaya çağırdı.

Paylaşın

İran’da Kaykay Yaparken Başörtülerini Çıkaran Kızlar Tutuklandı

İran polisi, ülkenin güneyinde tarihi Şiraz kentinde, “kaykay etkinliğinde” başörtülerini çıkaran çok sayıda kızı tutukladı. Polisin, etkinliği düzenleyen organizatörleri de tutukladığı bildirildi.

İran’da 1979 yılında gerçekleşen devrimden bu yana kadınların saçlarını gizlerken, baş ve boyunlarını örtecek şekilde başörtüsü takmaları zorunlu.

Şiraz polis şefi Faraj Shojaee, resmi haber ajansı IRNA’ya yaptığı açıklamada, “Bazı genç kızlar, spor müsabakasının sonunda dini ve yasal kurallara uymayıp, başörtülerini çıkardı. Dini ve yasal kurallara saygı gösterilmeden her türlü spor veya spor dışı karma toplantı düzenlenmesi yasak. İhlali yapanlar yasalara göre cezalandırılacak. “dedi.

Polis şefi, etkinliği düzenleyenlerin de yasalar uyarınca cezalandırılacaklarını sözlerine ekledi.

Tutuklamalar, kentteki “Go Skateboarding Day” (Kaykay gününe gidin) sloganıyla düzenlenen etkinlikte çekilen görüntülerin sosyal medyada çok fazla izlenmesinin ardından perşembe günü gerçekleşti.

Şiraz Valisi Lütfullah Şeybani, etkinliği düzenleyenleri ve katılanları eleştirerek, “Bu olayların toplumsal, dini ve ulusal kuralları ihlal etmek amacıyla önceden planlandığından şüphe yok.” ifadesini kullandı.

İran medyası, ülkenin kuzeyindeki bir ormanda pazar günü içki içip, kızlı erkekli dans ettiği ve kızların başörtü takmadığı bir partiye düzenlenen baskında 120 kişinin tutuklandığını duyurmuştu.

(Kaynak: Euronews)

Paylaşın

Fransa’da Senato, Spor Müsabakalarında Başörtüsü Yasağını Oyladı

Fransa’da Senato, spor müsabakalarında başörtüsü takılmasının yasaklanması yönünde karara imza attı. Ülkenin üst meclisinde, spor federasyonları tarafından düzenlenen etkinliklere ve yarışmalara katılmak için “göze çarpan dini semboller takmanın yasak olduğunu” belirten yasal değişiklik lehinde oy kullanıldı.

Eurnews’ta yer alan habere göre; Merkez sağ Cumhuriyetçiler Partisi (LR) üyelerince önerilen ve Fransız hükümetinin karşı çıktığı değişiklik, 143’e karşı 160 oyla kabul edildi.

Başörtüsünün “sporcuların güvenliğini riske atabileceği” ifade edilen metinde, açıkça “müsabakalarda başörtüsü takılmasının yasaklamak” istendiği belirtildi.

Teklif, Senato ve Ulusal Meclis üyelerinden oluşan bir komisyon tarafından incelenecek. Bu da yasadaki değişiklik önerisinin iptal edilebileceği anlamına geliyor.

“Vatandaşlar dinlerini yaşamakta özgür”

“Tüm vatandaşların dinlerini yaşamakta özgür olduğu” belirtilen metinde, “Dini sembollerin giyilmesi konusunda yasal bir belirsizlik var. Devletin kuralları net bir şekilde tanımlaması gerekiyor. Başörtüsü takmak açıkça yasak olmazsa, belirli dini sembolleri destekleyen kulüpleri görebiliriz” denildi.

Yasağın 2024 Paris Olimpiyat Oyunları için uygulanıp uygulanmayacağı ise belirsizliğini koruyor. Olimpiyat organizasyon komitesi, AFP’nin yorum talebine cevap vermedi.

Fransa Ulusal Meclisi geçtiğimiz yıl Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron’un “dönüm noktası projelerinden” biri olarak nitelendirilen “Fransız değerlerine saygıyı teşvik etmek amacıyla camilerin, okulların ve spor kulüplerinin denetimini güçlendirecek bir yasa tasarısını” onaylamıştı.

Fransa’da halihazırda resmi maçlarda ve Futbol Federasyonu’nun düzenlediği müsabakalarda başörtüsü takmak yasak.

Paylaşın

Belçika Mahkemelerdeki Başörtüsü Yasağını Kaldırdı

Belçika hükümeti, Avrupa Konseyi Bakanlar Komitesi’nin uyarısı üzerine, mahkemelerde başörtüsü takılmasını yasaklayan ceza yasasının 759’uncu maddesini değiştirdi. Yapılan yeni yasal düzenleme ile mahkeme salonlarında uygulanan başörtüsü yasağına son verildi.

BBC Türkçenin haberine göre; Müslüman bir kadın, 2018 yılında başörtüsünü çıkarmadığı gerekçesiyle mahkeme salonuna alınmaması nedeniyle Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’ne (AİHM) başvurmuştu.

Strasbourg’daki mahkeme, Belçika’yı “inanç özgürlüğünü ihlal ettiği” gerekçesiyle mahkum etti. Bu kararın ardından mahkemelere bu konuda AİHM kararına işaret eden bir genelge gönderildi.

Bazı hakimler, AİHM kararı doğrultusunda, mahkeme salonuna başörtüsü takılmasına göz yumarken, bazıları ise yasak kararını uygulamaya devam etti.

Şikayetler devam etti

Belçika Fırsat Eşitliği Merkezi’ne (UNIA) göre, bu tarihten sonra da çoğunlukla başörtüsü takan Müslüman kadınlardan şikayetler gelmeye devam etti.

UNIA yöneticisi Els Keytsman, yaptığı açıklamada, bazı kadınların, mahkemenin nihai kararını etkileyeceği korkusuyla mahkeme salonlarında başörtülerini çıkardığını söyledi.

Bunu “tahammül edilemez bir durum” olarak değerlendiren Belçikalı yetkili, bu nedenle UNIA’nın, Avrupa Konseyi Bakanlar Komitesi’nin, gerekli yasal değişikliğin yapılması konusundaki uyarısını hükümete hatırlatmaya devam ettiğini belirtti.

Yasada değişikliğe gidildi

Bu uyarıların ardından Belçika hükümeti, 19. yüzyıldan kalan ceza yasasının 759’uncu maddesinde değişikliğe gitti.

Herkesin şapka taktığı dönemlerde hazırlanan yasa, mahkeme heyeti önüne çıkması gereken kişilerin bunu, “başları açık, saygıyla ve sessizlik içinde” yapmalarını öngörüyordu.

Fırsat Eşitliği Merkezi yöneticisi Kelstman, “Yasa değişikliği nihayet gerçekleştirildi. İnsan hakları alanındaki bu ilerlemeyi memnuniyetle karşılıyoruz” dedi.

Paylaşın