AYM’den HDP’ye 60 Günlük Ek Süre

Anayasa Mahkemesi (AYM), Halkların Demokratik Partisi’nin (HDP) kapatılması istemiyle açılan davada, partiye esas hakkındaki savunmasını hazırlaması için 60 günlük ek süre verdi.

Yüksek Mahkeme, 29 Kasım 2021’de Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı’nca hazırlanarak AYM’ye gönderilen esas hakkındaki görüşü, savunmanın hazırlanması için HDP’ye göndermiş ve partiye, savunmasını hazırlamak için 30 günlük süre vermişti.

Alınan bilgiye göre HDP, esas hakkındaki savunmasını hazırlamak için 4 aylık daha süre istedi.
HDP’nin savunma yapmak için istediği süre talebini görüşen Anayasa Mahkemesi, partiye 60 günlük daha ek süre verilmesine karar verdi.

Tanınan toplam 60 günlük ek sürenin de sonra ermesinin ardından esas hakkında savunmanın tamamlanarak mahkemeye sunulması gerekiyor.

Süreç nasıl işleyecek?

Kapatma davasında işleyen süreç kapsamında, daha sonra belirlenecek bir tarihte Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı Bekir Şahin sözlü açıklama, HDP yetkilileri de sözlü savunma yapacak.

Bu sürecin ardından, davaya ilişkin bilgi, belgeleri toplayacak Anayasa Mahkemesi raportörü, esas hakkındaki raporunu hazırlayacak. Bu işlemler sürerken Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı ve davalı HDP, ek delil veya yazılı ek savunma verebilecek.

Raporun, Yüksek Mahkeme üyelerine dağıtılmasının ardından AYM Başkanı Zühtü Arslan, toplantı için gün belirleyecek, üyeler belirlenen günde bir araya gelerek kapatma istemini esastan görüşmeye başlayacak.

Karar oy çokluğuyla verilecek

HDP hakkındaki kapatma davasını, 15 kişiden oluşan Anayasa Mahkemesi heyeti, karara bağlayacak. Anayasa’nın 69. maddesinde sayılan hallerden ötürü partinin kapatılmasına veya dava konusu fiillerin ağırlığına göre devlet yardımından kısmen ya da tamamen yoksun bırakılmasına, toplantıya katılan üyelerin 3’te 2 oy çokluğuyla yani 15 üyenin 10’unun oyuyla karar verilebilecek.

Siyasi parti kapatma davası sonucunda verilen karar, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı ile ilgili siyasi partiye tebliğ edilecek ve Resmi Gazete’de yayımlanacak.

Anayasa Mahkemesinin, siyasi yasak istenen partililerin, beyan ve eylemleriyle partinin kapatılmasına neden olduğunu belirlemesi halinde bu kişiler, kesin kararın Resmi Gazete’de gerekçeli yayımlanmasından başlayarak 5 yıl süreyle bir başka partinin kurucusu, üyesi, yöneticisi ve denetimcisi olamayacak.

Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı Şahin, 7 Haziran 2021’de HDP’nin kapatılması istemiyle Anayasa Mahkemesine dava açmış, Anayasa Mahkemesi Genel Kurulu da 21 Haziran 2021’de iddianamenin kabulüne oy birliğiyle karar vermişti.

Paylaşın

AYM Başkanı Arslan’dan AİHM Çıkışı

Avrupa Birliği ve Avrupa Konseyi tarafından finanse edilen Anayasa Mahkemesinin Temel Haklar Alanındaki Kararlarının Etkili Şekilde Uygulanmasının Desteklenmesi Projesi kapsamında, Anayasa Mahkemesinin bireysel başvuru ihlal kararları ve ihlalin sonuçlarının ortadan kaldırılmasına ilişkin bölge toplantısı düzenlendi.

Birgün’de yer alan habere göre; Toplantının açılışında konuşan Anayasa Mahkemesi (AYM) Başkanı Zühtü Arslan, temel hak ve özgürlüklerin korunmasının, tüm toplumların temel önceliği olduğunu söyledi.

Arslan, geçen yüzyılın özellikle ilk yarısında yaşananların, hak ve özgürlüklerin korunması noktasında çok önemli yapısal değişikliklere neden olduğunu, özellikle iki dünya savaşı arasında ve sırasında yaşanan yoğun, sistematik hak ihlallerinin, bugünkü temel haklar düzenini belirlediğini kaydetti.

Türkiye’de 2010 Anayasa değişikliğiyle sisteme giren ve 2012’de uygulanmaya başlanan bireysel başvurunun pratik amacının, “hak ihlali iddialarının ulusal sınırlar içerisinde halledilerek, AİHM’e taşınmasın engellemek”, ilkesel amacının da “temel hak ve özgürlüklerin korunmasının standardının yükseltilmesi” olduğunu vurgulayan Arslan, şöyle konuştu:

“Bu ilkesel ve pratik amacı gerçekleştirmeye yönelik getirilen bireysel başvuru, bugün 10. yılında, Türkiye’de çok önemli etkili bir hak arama yolu olarak önümüzde duruyor. Aradan geçen 10 yıl içinde bireysel başvuru gerçekten Anayasa koyucunun iradesine uygun olarak, onun amaçladığı şekilde iyi işleyen etkili bir hak arama yolu oldu mu?

Bu kritik soruya, bireysel başvurun uygulamaya geçtiği 2012’den itibaren bunun içerisinde olan uygulayıcılardan biri olarak rahatlıkla ‘evet’ cevabını verebilirim. Bütün zorluklara, başta her geçen gün artan iş yüküne rağmen Türkiye’de bireysel başvuru, etkili bir hak arama yolu olarak tesis edilmiştir ve yoluna devam etmektedir.”

Buna rağmen önlerinde çok ciddi zorlukların bulunduğuna işaret eden Arslan, bireysel başvurunun etkili bir hak arama yolu olarak yoluna devam etmesinde iki temel tehdit bulunduğunu anlattı.

Zühtü Arslan, şunları kaydetti:

“Birincisi her geçen gün artan iş yükü. Bu iş yükünün dramatik bir boyuta ulaştığını her vesileyle söylüyoruz. Bugün Anayasa Mahkemesinin önünde 66 bine yakın bireysel başvuru bulunmaktadır. Bu rakamının ne kadar korkutucu olduğunu ifade edebilmem için bizim gibi bireysel başvuru sistemini benimseyen ülkelerin önündeki başvuru sayısına bakmam lazım.

Alman veya İspanya Anayasa Mahkemesi, bunlar bizden çok daha önce bireysel başvuru sistemini benimsediler ama önlerinde bizim bireysel başvuru sayımızla karşılaştırılmayacak kadar az başvuru var. Ocak 2022’de bize gelen başvuru sayısı 12 bine yakın. Bu sayı, Alman ve İspanya Anayasa Mahkemelerine yılda gelen başvuru sayısından daha fazla, o yüzden biz bazen şaka yollu söylüyoruz, Anayasa Mahkemesinin tek rakibi Avrupa insan Hakları Mahkemesi. Maalesef böyle.

Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinin önünde şu anda 70 bin civarında derdest başvuru var ve bu başvurular 47 ülkeden alınan başvurular. Neredeyse Anayasa Mahkemesi tek başına Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinin 47 ülkeden aldığı başvuru kadar başvuru alıyor. Bu meselenin önümüzde çözülmesi gereken çok ciddi bir mesele olarak durduğunu vurgulamak istiyorum.”

Bununla bağlantılı ikinci tehlike ve tehdidin de “bireysel başvurunun objektif etkisinin hayata geçirilmemesi” olduğunu ifade eden Arslan, “Bireysel başvurunun amacı, tek tek sivrisineklerle mücadele etmek değildir, amacı sivri sinekleri üreten bataklığı kurutmaktır.” dedi.

AYM Başkanı Arslan, asıl amacın, bireysel başvurunun etkili şekilde uygulanarak, yeni ihlallerin ortaya çıkmasının engellenmesi olduğuna işaret ederek, burada bazı sıkıntılar bulunduğunu aktardı.

“Bunun önemli ölçüde bireysel başvurunun henüz tam manasıyla anlaşılamamasından kaynaklandığını düşünüyorum.” diyen Arslan, bu tür toplantılar ve karşılıklı diyalog sayesinde, bireysel başvurunun gelecek dönemde çok daha başarılı bir şekilde uygulanacağına inandığını dile getirdi.

Burada, “Bireysel başvurunun etkili olması neye bağlı?” sorusunun da yanıtlanması gerektiğini söyleyen Arslan, “Bu da objektif etkiyle bağlantılı olarak, hak ihlalini gidermekle yükümlü olan kurumların, kişilerin yeni hak ihlali iddialarının ortaya çıkmasını beklemeden hareket etmesine bağlı. Bu da yasama organı, yargısal merciler olabiliyor.” dedi.

Anayasa Mahkemesinin, ihlalin nereden kaynaklandığını kararlarında belirttiğini ifade eden Arslan, “İhlal nereden kaynaklanıyorsa o idari makamların ya da yargısal organların somut ihlali gidermesi gerekiyor, bu da yeterli değil, benzer mahiyette meselelerle karşılaştıklarında, Anayasa Mahkemesinin ihlal kararında belirttiği ilkeleri dikkate alarak karar karar vermesi gerekiyor. Aksi takdirde benzer mahiyetteki problemler sürekli Anayasa Mahkemesinin önüne gelecektir.” vurgusunu yaptı.

Anayasa Mahkemesinin, ihlalin idari ya da yargısal merciinin kararından değil de kanunun kendisinden kaynaklandığı durumlarda yasama organının hareket geçmesini beklediğini vurgulayan Arslan, “Çünkü, ihlale yol açan kanun hükmü değiştirilmediği, kaldırılmadığı müddetçe o ihlal tekrar etmeye devam edecektir ve Anayasa Mahkemesi de benzer ihlalleri ele almaya devam edecektir.” şeklinde konuştu.

Başkan Arslan, bu durumdaki ihlal kararlarında yapılması gerekenin, süratle ihlale sebep olan kanun hükmünü değiştirmek veya ortadan kaldırmak olduğuna işaret etti.

Başkan Zühtü Arslan, “Bireysel başvurunun etkili bir şekilde, iyi işleyen bir hak arama yolu olarak yoluna devam etmesi, sadece Anayasa Mahkemesinin çabalarıyla mümkün değildir, yasama, yürütme ve yargı organlarının, idari mercilerin bu konuda duyarlı olmasıyla ve objektif etkiyi hayata geçirmesiyle ancak mümkün olabilir.” değerlendirmesini yaptı.

“Temyiz makamı değiliz”

İstinaf Mahkemelerinin kurulmasının, yargı sistemi bakımından bir dönem noktası, kazanım olduğunu ifade eden Zühtü Arslan, istinaf mahkemelerinde kesinleşen başvuruların doğrudan Anayasa Mahkemesine gelmesinin, kısa sürede daha çok başvuru yapılmasını beraberinde getirdiğini de aktardı.

Arslan, şöyle devam etti:

“Burada bir yanlış anlaşılma var, Anayasa Mahkemesi istinafların temyiz mercii değil, Anayasa Mahkemesi, hiçbir şekilde bireysel başvuruda temyiz makamı değil. Aslında bu iş yükünün bir nedeni de bu. Temel hak ve özgürlüklerin ihlalini gidermek öncelikle kamu makamlarının ve derece mahkemelerinin görevidir. Anayasa Mahkemesi ilk elden ihlali gideren bir merci değildir, olamaz da.”

Anayasa Mahkemesi Başkanı Zühtü Arslan, Türkiye için bireysel başvurunun, hukuk sistemi ve hak, özgürlüklerin korunması bakımından gerçekten büyük bir kazanım olduğunu söyleyerek, “Bireysel başvuru, Türkiye’de insanımıza yapılan en büyük hizmetlerden biridir ama bu hizmeti sürdürmek, bu kurumu iyi işleyen, etkili bir hak arama yolu olarak ettirmek de hepimizin sorumluluğundadır.” ifadelerini kullandı.

Paylaşın

AYM’den 10 Yıl Sonra Yaşam Hakkı İhlali Kararı

2011 yılında Mardin Nusaybin’de askerlerin düzenlediği bir operasyonda ellerinde hilti uzun namlulu silah sanılan işçilere ateş açılması sonucu bir işçi yaşamını yitirmişti, bir işçi de yaralanmıştı. Anayasa Mahkemesi 10 yıl sonra yaşam hakkı ihlali kararı vererek yeniden yargılanma yolunu açtı. 

İnşaat işçileri “terörist”; “Hilti” uzun namlulu silah sanıldı. Düzenlenen operasyonda bir işçi hayatını kaybederken, bir işçi yaralandı. Operasyona katılan güvenlik güçleri hakkında açılan dava cezasızlıkla sonuçlandı. Anayasa Mahkemesi; 10 yıl sonra “yaşam hakkı ihlal edildi” dedi. Yargılamanın yenilenmesine karar verdi. Hayatını kaybeden işçinin eşi ve yaralanan işçiye 175’er bin TL tazminat ödenmesi kararlaştırıldı.

Habertürk’ten Fevzi Çakır’ın haberine göre; Olay 2011 yılında Mardin’in Nusaybin ilçesi kırsalındaki bir köyde meydana geldi. Bir eve teröristlerin geldiği yönündeki ihbarı değerlendiren güvenlik güçleri operasyon düğmesine bastı. Söz konusu eve akşam saatlerinde baskın düzenlendi. Termal kameradan elinde uzun namlulu silah olduğu değerlendirilen iki şüpheliye ateş açıldı. Biri hayatını kaybederken, biri yaralandı.

Ancak; iki ismin evde tadilat yapan işçiler olduğu, ellerinde bulunan ve silah olarak değerlendirilen şeyin ise Hilti olduğu ortaya çıktı. Olaya dair soruşturma başlatıldı. Savcılık; köylülerin ve tim görevlilerinin ifadesini aldı. Operasyon timinin komutanı; termal kamera görüntülerinden Hilti’nin silah olarak görüldüğü ifade etti. Kendilerine bölgeden ateş açıldığını savunan tim komutanı, bu nedenle karşılık verilmek durumunda kalındığını söyledi.

Ancak soruşturmasını tamamlayan Savcılık; 5 tim görevlisi hakkında “taksirle ölüme ve yaralamaya neden olma” suçundan dava açtı. Yargılama 2016 yılında tamamlandı. Mahkeme, “güvenlik güçleri Hilti’yi silah sanıp hataya düştü” diyerek; ceza verilmesine yer olmadığına karar verdi. Bu karar istinaf tarafından da onaylandı.

AYM’den 10 yıl sonra ihlal kararı

Bu gelişme üzerine saldırıda hayatını kaybeden işçinin eşi ve yaralı kurutulan işçi Anayasa Mahkemesi’nin kapısını çaldı. Yüksek Mahkeme “yaşam hakkının usul boyutu ihlal edildi” dedi. Yeniden yargılama yapılmasına hükmetti. Ayrıca başvuruculara 175’er bir TL tazminat ödenmesini kararlaştırdı.

AYM kararında; davanın makul bir özen ve süratle yürütülmediği vurgulandı. Bu durumun; benzer yaşam hakkı ihlallerinin önlenmesinde sahip olunan önemli rolün zarar görmesine neden olabileceği kaydedildi.

Paylaşın

AYM’ye Başvurular Katlandı: 8 Senede Yüzde 221’lik Artış

Anayasa Mahkemesi, 2012’yle 2021 arasındaki bireysel başvuru ve norm denetimi istatistikleri yayınlandı. Buna göre, AYM’ye bireysel başvuru hakkının getirildiği 23 Eylül 2012’den 31 Aralık 2021’e kadar 361 bin 159 bireysel başvuru yapıldı.

Bianet’te yer alan habere göre; Yüksek Mahkeme bu başvurulardan 302 bin 429’unu sonuçlandırdı. Başvuruların karşılanma oranı yüzde 83,7 olarak kayıtlara geçti.

Geçen yıl Anayasa Mahkemesine yapılan bireysel başvuru sayısı 66 bin 121 olurken, mahkemece 45 bin 321 başvuru sonuçlandırıldı. Anayasa Mahkemesine en fazla bireysel başvuru ise 80 bin 756 ile 2016’da (15 Temmuz darbe girişimi) yapıldı. AYM’ye yıllara göre yapılan bireysel başvuru sayıları şöyle:

  • 2012 – 1342
  • 2013 – 9 bin 897
  • 2014 – 20 bin 578
  • 2015 – 20 bin 376
  • 2016 – 80 bin 756
  • 2017 – 40 bin 530
  • 2018 – 38 bin 186
  • 2019 – 42 bin 971
  • 2020 – 40 bin 402
  • 2021 – 66 bin 121

Yüzde 86’sına “kabul edilemez” dedi

Yüksek Mahkeme sonuçlandırdığı başvurulardan 261 bin 681’i “kabul edilemez” bulurken, 25 bin 857 başvuruda ise en az bir hakkın ihlal edildiğine, 840 başvuruda ise “hakkın ihlal edilmediği”ne hükmetti.

Sonuçlandırılan başvurulardan 12 bin 627’sinde idari ret kararı verilirken, 1424 başvuruda ise diğer kararlar çıktı.

En az bir hakkın ihlal edildiğine karar verilen 25 bin 857 başvurunun yıllara göre dağılımında ise Anayasa Mahkemesince 11 bin 830 ihlal kararı, 2021’de verildi. Bu oran yüzde 45,8 olarak kayıtlara geçti.

İhlal kararının verildiği başvuruların hak ve özgürlüklere göre dağılımında ise “adil yargılanma hakkının ihlali” 20 bin 84 ile ilk sırada yer aldı. Bu sayı, ihlal kararlarının yüzde 76,8’ini oluşturdu. Bunu yüzde 11,4 ile “mülkiyet hakkının ihlali”, yüzde 2,6 ile “özel hayatın ve aile hayatının korunması hakkının ihlali”, yüzde 2,5 ile “ifade özgürlüğünün ihlali” kararları izledi.

131 iptal davası açıldı

Anayasa Mahkemesinin norm denetimi istatistiklerine göre ise 2012 ile 2021 arasında Yüksek Mahkemeye 319 iptal davası, 1137 de itiraz başvurusu yapıldı. Karara bağlanan başvuruların sayısı ise 1416 oldu.

Geçen yıl Anayasa Mahkemesine toplam 134 iptal davası ve itiraz başvurusu yapılırken, söz konusu alanda en fazla başvuru 199 ile 2014’te yapıldı.

Anayasa Mahkemesince 2021’de iptal davalarının 18’inde iptal, 14’ünde ise ret kararı verildi. 2021’de sonuçlandırılan itiraz başvurularında ise 10 iptal, 49 ret ve 15 birleştirme kararı verildi.

Paylaşın

AYM, Güvenlik Soruşturması Kanununun İptal İstemini Reddetti

Anayasa Mahkemesi (AYM), 7315 sayılı Güvenlik Soruşturması ve Arşiv Araştırması Kanunu’nun yok hükmünde olduğunun tespiti, aksi halde iptali ve yürürlüğün durdurulması istemiyle açılan davanın reddine karar verdi.

Haber Merkezi / Resmi Gazete’de yayımlanan karara göre, CHP, eylemli içtüzük değişikliği niteliğindeki işlemlere dayanılarak görüşülüp kabul edilen kanunun yok hükmünde olduğunun tespiti, aksi takdirde iptal edilmesi ve yürürlüğün durdurulması talebiyle Anayasa Mahkemesinde dava açtı.

Yüksek Mahkeme, davayı oy birliğiyle reddetti. Anayasa Mahkemesinin kararında kanun koyma, değiştirme ve kaldırmanın TBMM’nin görev ve yetkileri arasında olduğu, bir kanun teklifinin TBMM’de kabul edilmesinin de kanunun varlık kazanması için gerekli ve yeterli olacağı, bu nedenle yokluğu isteminin reddedildiği belirtildi.

Güvenlik soruşturması ve arşiv araştırması Türkiye’de 1980’li yıllardan itibaren kamu görevine girişte gizlilik dereceli birimlerde ve kanunda sayılan kurum ve kuruluşlarda çalışacak memurlar hakkında yapılmaya başlanmıştır. 2016 yılın da OHAL ilanının ardından, kamu görevine atanacak personelin devlete sadakat yükümlülüğüne uygun davranıp davranmayacağının tespitinde önemli bir güvenlik politikası haline gelmiştir.

Bu süreçten sonra kamuya alımların tamamında güvenlik soruşturması ve arşiv araştırması yapılmaya başlanmıştır. Güvenlik soruşturmaları ile kamu hizmetinin güvenli bir şekilde yerine getirilmesi riske sokacak faktörlerin en başından ortadan kaldırılması amaçlanmaktadır.

Paylaşın

HDP’nin Kapatma Davasına İlişkin Savunması Yargıtay’a Gönderildi

Anayasa Mahkemesi (AYM), Halkların Demokratik Partisi’nin (HDP) kapatma davası için sunduğu ve bir ek klasör ve 173 sayfadan oluşan ön savunmasını Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı Bekir Şahin’e gönderdi.

Haber Merkezi / Başsavcı Bekir Şahin, bir ay içinde esas hakkındaki görüşünü sunması gerekiyor. Bu görüş de HDP’ye gönderilecek. Daha sonra Anayasa Mahkemesince (AYM) belirlenecek tarihlerde, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı Şahin sözlü açıklama, HDP yetkilileri de sözlü savunma yapacak. Bütün sürecin ardından davaya ilişkin bilgi ve belgeleri toplayacak olan raportör, esas hakkındaki raporunu hazırlayacak.

15 kişiden oluşan AYM heyeti karara bağlayacak

Bu işlemler sürerken gerek Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı gerekse davalı HDP, ek delil veya yazılı ek savunma verebilecek. Raporun, Yüksek Mahkeme üyelerine dağıtılmasının ardından Başkan Zühtü Arslan, toplantı için gün belirleyecek, üyeler belirlenen günde bir araya gelerek kapatma istemini esastan görüşmeye başlayacak. HDP hakkındaki kapatma davasını, 15 kişiden oluşan Anayasa Mahkemesi (AYM) heyeti karara bağlayacak.

Paylaşın

HDP, AYM’ye Ön Savunmasını Sundu

Halkların Demokratik Partisi (HDP), hakkında açılan kapatma davasına ilişkin hazırladığı ön savunma dosyasını Anayasa Mahkemesi’ne (AYM) sundu. Savunma dosyası bir ek klasör ve 173 sayfadan oluşmakta.

Haber Merkezi / HDP’nin AYM’ye verdiği savunma dosyası, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı Bekir Şahin’e gönderilecek. Başsavcının bir ay içinde esas hakkındaki görüşünü sunması gerekiyor. Bu görüş de HDP’ye gönderilecek. Daha sonra Anayasa Mahkemesince belirlenecek tarihlerde, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı Şahin sözlü açıklama, HDP yetkilileri de sözlü savunma yapacak. Bütün sürecin ardından davaya ilişkin bilgi, belgeleri toplayacak raportör, esas hakkındaki raporunu hazırlayacak.

15 kişiden oluşan AYM heyeti karara bağlayacak

Bu işlemler sürerken gerek Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı gerekse davalı HDP, ek delil veya yazılı ek savunma verebilecek. Raporun, Yüksek Mahkeme üyelerine dağıtılmasının ardından Başkan Zühtü Arslan, toplantı için gün belirleyecek, üyeler belirlenen günde bir araya gelerek kapatma istemini esastan görüşmeye başlayacak. HDP hakkındaki kapatma davasını, 15 kişiden oluşan Anayasa Mahkemesi heyeti karara bağlayacak.

Savunma sunulmasından sonra açıklama yapan HDP Hukuk ve İnsan Haklarından Sorumlu Eş Genel Başkan Yardımcısı Ümit Dede, “AYM’nin verdiği süre içerisinde bugün ön savunmamızı sunduk. Yargılama süreci devam ediyor, daha öncelikli olarak değinilmesi gereken konuları işledik. Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı savunmamıza karşı mütalaa verecek, biz de buna karşı esas hakkındaki savunmamızı vereceğiz. Daha önce AYM’ye sunulan ilk iddianameyi reddetme durumu vardı. Bu da bizim için önemli bir itiraz gerekçesiydi. Yarın saat 11:00’de Genel Merkezimizde açıklama yapacağız ve savunmanın başlıklarını sizlerle paylaşacağız. Bu aşamada bu bilgilendirmeyi sizlerle paylaşmış olayım” dedi.

“Kaç sayfalık bir savunma verdiniz ve bir de usule ilişkin itirazlarınız vardı, biraz açar mısınız?” şeklinde gelen soruyu yanıtlayan Dede şöyle devam etti:

“173 sayfalık bir savunma oldu. Ön savunma niteliğinde bir savunma yaptık, ekinde belgerimizi de sunduk. Savunma süreci devam ediyor, aslında bizim de AYM’den taleplerimiz olmuştu. Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı, Türkiye yargı tarihine kara bir leke olarak geçecek şekilde iddianameyi hazırlarken gösterdiği özensizliği iddianame ekinde, dile getirdiği iddiaları kanıtlamak adına sunduğu delillerde de göstermişti. Bize gönderilmesi gereken bir kısım belgeler gönderilmemiş, bir kısım belgeler ise eksik gönderilmişti.

“Verilen süre içerisinde, dosyanın şu anki haliyle savunmamızı hazırladık ve sunduk”

Bu haliyle hakkımızın kısıtlanacağını söyledik ve partimiz hakkındaki iddiaları destekleyen varsa kanıtların, ki biz olmadığını düşünüyoruz, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından mahkemeye, mahkeme tarafından da bize iletilmesini talep etmiştik. Taleplerimizden biri de süre uzatmaya dairdi. Çünkü bir çöp yığını halindeki 70 klasör ve 8 flash bellekteki belgeleri ayıklamak ve incelemek için bile uzun bir zaman gerekiyordu.

AYM bu talebimizi haklı bularak ek süre verdi. Bir de 451 arkadaşımız hakkında siyaset yasağı talep ediliyordu. Bu arkadaşlarımızın savunma hakkı olduğu için kendilerine de tebligat yapılmasını istemiştik, bu da kabul edildi ve tebliğler yapılmaya başlandı. Diğer haklı taleplerimizi, iddiaların dayanağının olmamasına ilişkin eleştirilerimizi ve bunların tamamlanmasına ilişkin taleplerimizi ise AYM reddetmişti. Verilen süre içerisinde, dosyanın şu anki haliyle savunmamızı hazırladık ve sunduk.”

Paylaşın

HDP, Savunmasını Hazırladı: AYM’ye Teslim Edilecek

Halkların Demokratik Partisi (HDP), Anayasa Mahkemesinin (AYM) kapatma davasına dair ilk savunmasını tamamladı. Savunma, 5 veya 8 Kasım’da teslim edilecek. HDP’nin AYM’ye savunmayı vermesinin ardından dosya Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı Bekir Şahin’e gönderilecek.

Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının, HDP hakkında açtığı kapatma davasını 21 Haziran’da kabul eden AYM’nin ilk savunma için 7 Eylül’e kadar verdiği süre partinin talebi üzerine iki ay uzatıldı. HDP’ye verilen süre 6 Kasım’da sona eriyor.

Evrensel’in haberine göre, HDP Hukuk ve İnsan Haklarından Sorumlu Eş Genel Başkan Yardımcısı Ümit Dede başkanlığında oluşturulan ve 11 kişinin yer aldığı komisyon tarafından hazırlanan savunma tamamlandı. Savunma, 5 Kasım veya 8 Kasım’da AYM’ye teslim edilecek.

HDP’nin AYM’ye savunmayı vermesinin ardından dosya Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı Bekir Şahin’e gönderilecek. Başsavcının bir ay içinde esas hakkındaki görüşünü sunması gerekiyor. Savcılık tarafından sunulacak mütalaanın ardından HDP’ye esas savunmasını hazırlamak için bir ay süre verilecek.

Komisyon dışında akademisyenlerden ve alanında uzman avukatlardan alınan öneriler ve desteklerle hazırlanan ön savunma dilekçesinde HDP’nin öncelikle partilerine yönelik iktidar vesayeti altındaki yargı eliyle yürütülen operasyonlara ve partinin Türkiye demokrasisindeki yeri ve önemine dikkat çekeceği belirtildi.

Paylaşın

Anayasa Mahkemesi’nin Osman Kavala kararı Resmi Gazete’de

Anayasa Mahkemesi’nin (AYM), Anadolu Kültür A.Ş. Yönetim Kurulu Başkanı Osman Kavala’nın bireysel başvurusunda, kişi hürriyeti ve güvenliği hakkının ihlal edilmediğine ilişkin gerekçeli kararı Resmi Gazete’de yayınlandı. Kavala, ‘tutuklamanın hukuki olmaması nedeniyle kişi hürriyeti ve güvenliği hakkının ihlal edildiği’ gerekçesiyle AYM’ye başvurmuştu.

Haber Merkezi / AYM Genel Kurulu, Gezi Parkı odaklı olaylara ilişkin davada tahliyesi ve beraatine karar verildikten sonra başka suçlamadan tutuklanan Osman Kavala’nın bireysel başvurusunda, kişi hürriyeti ve güvenliği hakkının ihlal edilmediğine hükmetmişti. 29 Aralık 2020 tarihli karar, Resmi Gazete’de gerekçeli olarak yayınlandı.

Anayasa Mahkemesi’nin söz konusu karar sonrası yazılı bir açıklama yapan Osman Kavala, “Anayasa Mahkemesi’nin son anda icat edilmiş, yasadaki tanıma uymayan ve hiçbir delile dayanmayan casusluk suçlamasıyla tutuklanmış olmamı hukuka uygun bulması, akıl alır gibi değildir” ifadelerini kullanmıştı.

Kavala, yazılı açıklamasının devamında ise şunları belir belirtmişti;  “AYM’deki çoğunluğun hukuk normlarına uygun olmayan bu davranışı son derece endişe vericidir. Yargıda en yaygın ve can yakıcı sorun siyasi mesajların ve siyasi ortamın etkisiyle alınan, sağlam gerekçelere dayanmayan ve cezalandırmaya dönüşen tutuklama uygulamalarıdır.

Tutuklama kararları verilirken suçlananın özgür yaşama hakkı karşısında onun adalete ve topluma zararlı bir eylemde bulunma ihtimali tartılır. Kesin olan evrensel haktır, diğeri ise sadece bir ihtimaldir. İhtimalin özgür yaşama hakkını kısıtlamaya gerekçe olabilmesi ancak istisnai şartlarda meşru görülebilir. Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin de anayasamızın da uyulmasını emrettiği bağlayıcı norm budur.”

Ne olmuştu?

Osman Kavala, daha önce ‘tutuklamanın hukuki olmaması nedeniyle kişi hürriyeti ve güvenliği hakkının ihlal edildiği’ iddiasıyla Anayasa Mahkemesi’ne başvurmuştu. Anayasa Mahkemesi Birinci Bölümü, 15 Aralık’taki gündem toplantısında, başvurunun Genel Kurula sevkine karar vermişti.

Anayasa Mahkemesi Genel Kurulu, Osman Kavala’nın bireysel başvurusunu geçen yılın aralık ayında yapılan gündem toplantısında ele almıştı. Genel Kurul, Kavala’nın Anayasa’nın 19. maddesinde güvence altına alınan kişi hürriyeti ve güvenliği hakkının ihlal edilmediğine karar vermişti. Kararın 7 üyeye karşı 8 üyenin oy çokluğuyla alındığı öğrenilmişti.

Daha fazla bilgi için TIKLAYIN

Paylaşın

Yargıtay’dan HDP hakkında AYM’de kapatma davası; HDP’den sert tepki

Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı Bekir Şahin, Halkların Demokratik Partisinin (HDP) kapatılması istemiyle Anayasa Mahkemesi’nde (AYM) dava açtı. HDP, Eş Genel Başkanlar Pervin Buldan ve Mithat Sancar imzasıyla bir açıklama yayımlayarak karara sert tepki gösterdi.

Haber Merkezi / Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı Şahin, yazılı açıklamasında, demokratik siyasi hayatın vazgeçilmez unsurlarından olan siyasi partilerin, toplumun ekonomik ve sosyal gelişimine katkı sunmayı amaçlayan kurumlar olduğunu belirtti.

Siyasi partilerin bu amaçlarını evrensel ve demokratik hukuk kuralları çerçevesinde barışçıl yollarla gerçekleştirmelerinin esas olduğunu vurgulayan Şahin, bununla birlikte Anayasa’nın 68/3. fıkrasında ve Siyasi Partiler Yasası’nın 90. maddesinde, siyasi partilerin faaliyetlerini Anayasa ve kanun hükümleri çerçevesinde sürdürmeleri gerektiğinin düzenlendiğini hatırlattı.

Yine Anayasa’nın 14. maddesinde, temel hak ve hürriyetlerden hiçbirinin, “Devletin ülkesi ve milletiyle bölünmez bütünlüğünü bozmayı ve ortadan kaldırmayı amaçlayan” faaliyetler biçiminde kullanılamayacağının öngörüldüğünü anımsatan Şahin, şunları kaydetti:

“Anayasanın 69. maddesinin 6. fıkrasında ve Siyasi Partiler Yasası’nın 103. maddesinde, bir siyasi partinin Anayasa’nın 68. maddesinin 4. fıkrası hükümlerine aykırı eylemlerinden ötürü temelli kapatılmasına, ancak bu nitelikteki fiillerin işlendiğinin ve odak haline geldiğinin Anayasa Mahkemesince tespit edilmesi halinde karar verileceği belirtilmiş, fıkranın devamında da bir siyasi parti, bu nitelikteki fiiller o partinin üyelerince yoğun bir şekilde işlendiği ve bu durum o partinin tüm organlarınca zımnen veya açıkça benimsendiği, yahut bu fiiller doğrudan doğruya anılan parti organlarınca kararlılık içinde işlendiği takdirde söz konusu fiillerin odağı haline gelmiş sayılacağına işaret edilmiştir.”

Başsavcı Şahin, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesinin 11. maddesinin 1. fıkrasında, “herkesin barışçıl olarak toplanma ve dernek kurma hakkı”na sahip olduğunun belirtildiğini, aynı maddenin 2. fıkrasında ise bu hakların kullanılmasına, ulusal ve kamusal güvenliğin korunması, kamu düzeninin sağlanması, suç işlenmesinin önlenmesi, sağlığın veya ahlakın veya başkalarının hak ve özgürlüklerinin korunması amacıyla kanunla kısıtlama getirilebileceği ilkesinin kabul edildiğini vurguladı.

Şahin, açıklamasında şu değerlendirmelerde bulundu:

“Nitekim, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi, terörün kınanmamasını dahi siyasi partilerin kapatılması için yeterli bir gerekçe olarak kabul etmiştir. Siyasi parti yönetici ve üyeleri demokratik ilkeler çerçevesinde faaliyetlerine devam etmeli, terör örgütleri ile irtibatlı ve iltisaklı olmamalı, devletin ülkesi ve milletiyle bölünmez bütünlüğünü bozmayı ve ortadan kaldırmayı amaçlamamalıdır. Bu bağlamda, Halkların Demokratik Partisi yönetici ve üyelerinin beyan ve eylemleriyle demokratik ve evrensel hukuk kurallarının kabul etmeyeceği şekilde davrandıkları, PKK terör örgütü ve bağlı örgütlerle birlikte hareket ettikleri, örgütün uzantısı olarak faaliyetlerde bulunarak, devletin ülkesi ve milletiyle bölünmez bütünlüğünü bozmayı ve ortadan kaldırmayı amaçladıkları anlaşıldığından, adı geçen siyasi partinin kapatılması Anayasa Mahkemesinden talep edilmiştir.”

HDP’den açıklama: Kapatma davası, ülke demokrasisine ve hukukuna ağır bir darbedir

HDP, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı’nın parti kapatma davasına ilişkin olarak, Eş Genel Başkanlar Pervin Buldan ve Mithat Sancar imzasıyla bir açıklama yayımladı.

Kocaeli Milletvekili Ömer Faruk Gergerlioğlu’nun vekilliğinin düşürülmesinin hatırlatılarak başlayan açıklamada “Gergerlioğlu’nun iktidarın siyasi hesapları ve hukukun çiğnenmesiyle vekilliğinin düşürüldüğü gün, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı partimiz hakkında kapatma davası açmıştır” hatırlatması yapıldı.

Açıklama şu şekilde:

”AKP iktidarı, kendisine bağımlı ve taraflı hale getirdiği yargıyı, siyaseti dizayn etmek için bir sopa olarak kullanmaktadır.

Partimize yönelik kapatma davası, ülke demokrasisine ve hukukuna ağır bir darbedir. Bu iktidar, darbeci bir yönetim olarak tarihe adını yazdırmıştır. AKP, kapatma davası ile yargı üzerinden MHP’ye bir kongre hediyesi vermiş, savcılar siyasi talimatla hareket etmiştir.

Yaşananlar, AKP-MHP iktidar blokunun içine düştüğü derin acizliği de göstermektedir. Fikren, politik olarak ve sandıkta üstünlük sağlayamadıkları HDP’yi, şimdi yargı eliyle demokratik siyasetten tasfiye etmeyi hedeflemektedirler. Bu saldırganlıkları yaşadıkları derin korkudan kaynaklanmaktadır.

HDP, sadece bir parti değil aynı zamanda bir fikirdir. Bu fikir etrafında milyonlarca insan kenetlenmiş durumdadır. Milyonlarca insan siyasi iradesine ve geleceğine sahip çıkacaktır.

AKP-MHP iktidarı ise demokratik meşruiyetini yitirmiş, zor ve baskı aygıtlarıyla ayakta durmaya çalışmaktadır. AKP-MHP iktidarı şunu çok iyi bilmeli ki, ne yaparsa yapsın, asla boyun eğmeyeceğiz, diz çökmeyeceğiz ve demokratik siyasetten asla taviz vermeyeceğiz, demokratik direnişimizi kararlı bir mücadeleyle sürdüreceğiz.

Tüm demokrasi güçlerini, toplumsal ve siyasal muhalefeti ve halkımızı bu siyasi darbeye, hukukun ve demokrasinin açıkça tasfiye edilmesine karşı ortak mücadeleye çağırıyoruz.

Partimizin Merkez Yürütme Kurulu’nu yarın olağanüstü toplantıya çağırıyoruz. Sahip olduğumuz tarihsel mücadele geleneğiyle bu karanlık süreci atlatacağız. İnançlıyız ve kararlıyız. Mutlaka, ama mutlaka kazanacağız.”

Paylaşın