Davutoğlu: Erdoğan, Beni Kullandığı Gibi Onları Da Mı Kullanacak?

Gelecek Partisi (GP) Lideri Ahmet Davutoğlu, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın yeni kabinesiyle ilgili soruya, “Kabinedeki bu insanlar bizim savunduğumuz değerlere göre hareket etmekte özgür olacaklar mı? Yoksa Erdoğan, beni ya da diğer siyasetçileri birkaç ay veya birkaç yıl kullandığı gibi onları da kullanıp, sonrasında tasfiye etmeye mi çalışacak?” şeklinde yanıt verdi.

Ahmet Davutoğlu, Erdoğan’ın gelecek yıl yapılacak yerel seçimlere kadar kabineye getirdiği kişileri kullanacağını, politikaların başarılı olması durumunda övgüyü kendisinin alacağını, başarısız olunursa da bundan göreve getirdiği bakanları sorumlu tutacağını öne sürdü.

Erdoğan’la en son Mart 2018’de görüştüğünü ve kendisine AK Parti’deki ve Türkiye’deki kötü gidişatla ilgili 25-27 sayfalık bir rapor sunduğunu belirten GP Lideri Davutoğlu, “Benim gibi gerçek dostlarıyla çalışmak yerine Bahçeli ve Perinçek’le birlikte olmayı tercih etti. Bu benim onunla son yüz yüze görüşmemdi” dedi.

Gelecek Partisi (GP) Genel Başkanı Ahmet Davutoğlu, Londra merkezli dergi Majalla’yla söyleşisinde Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’la ilişkisini, hükümetin mevcut politikalarını ve 14 Mayıs’taki genel seçimlerin sonuçlarını değerlendirdi.

İbrahim Hamidi’nin gerçekleştirdiği söyleşi, “Erdoğan’ın eski dostuyken rakibine dönüşen Davutoğlu, Türkiye’nin seçim sonrası geleceğini değerlendirdi” başlığıyla dün yayımlandı.

Davutoğlu, seçimlerde Erdoğan’a rakip olarak Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’nu aday gösteren Millet İttifakı’nın temelde ülkedeki kutuplaşmayı aşmayı amaçladığını söyledi.

“Altılı Masa” olarak da bilinen ittifakta Gelecek Partisi ve CHP’nin yanı sıra İYİ Parti, Saadet Partisi (SAADET), Demokrat Parti (DP) ve Demokrasi ve Atılım Partisi (DEVA) yer alıyordu. İYİ Parti geçen ay ittifaktan ayrıldığını duyurmuş, SAADET ve GP de 6 Temmuz’da ayrı ittifak kurduklarını bildirmişti. Kılıçdaroğlu da perşembe günkü açıklamasında ittifakın seçim amacıyla kurulduğunu ve artık devam etmediğini söylemişti.

“Kutuplaşmayı aşmayı hedefledik”

Davutoğlu, söyleşisinde modern Türkiye tarihinde üç temel siyasi eğilimin olduğunu ve seçimlerde Millet İttifakı’nın bu eğilimlerin yarattığı kutuplaşmayı aşmayı hedeflediğini belirterek, şu değerlendirmeyi yaptı:

Türkiye’nin son 200 yıllık modern tarihinde temelde üç ana eğilim vardı: İslami çözümlerin geleneksel değerlerine dayanan muhafazakar eğilim, bu geleneksel değerlerin modern milliyetçi yaklaşımlarla bir bileşimi niteliğindeki milliyetçi eğilim ve de seküler sol eğilim.

Diğer 5 liderle birlikte, 200 yıllık kutuplaşmış bir atmosferin ardından ulusal uzlaşı için bir temel oluşturmak üzere bu siyasi eğilimleri tek masa etrafında bir araya getirmeye çalıştık. Dolayısıyla bu sadece siyasi bir ittifak değildi.

Davutoğlu, aynı gelenekten geldiği Erdoğan’la girdiği seçim mücadelesinde kendisinin “özgürlük odaklı muhafazakarlığı savunduğunu” söylerken, Cumhurbaşkanı’nın “temelde otokratik bir yaklaşımla muhafazakârları ve daha geleneksel değerleri savunduğunu” belirtti.

Gelecek Partisi Genel Başkanı, seçim maratonunda kurdukları ittifaktan şu dersi çıkardıklarını söyledi: Muhalefet sonuç anlamında seçimi kaybetmiş olsa da bu çalışmayla farklı siyasi geleneklerin demokratik bir zeminde bir araya gelebildiğini de göstermiş oldu. Bu çok önemli bir başarıdır.

Hükümetin medyanın yüzde 80 ila 90’ını kontrol ettiğini ve seçimlerin adil bir ortamda gerçekleşmediğini savunan Davutoğlu, şu ifadeleri kullandı: Örneğin ben eski bir başbakanım, sizse bir gazetecisiniz. TRT’de çalışsaydınız, bir gazeteci olarak benim seçimlere ilişkin görüşlerimi duymak isterdiniz, değil mi? Ancak son 7 yıldır TRT benim yüzümü halka hiç göstermedi.

Seçim kampanyası sırasında sesim TRT aracılığıyla halka duyurulmadı, her gün saatlerce Erdoğan’a, Bahçeli’ye, Perinçek’e ve diğerlerine yayın süresi verildi. Burası ulusal bir TV kuruluşu, millete ait çünkü TRT çalışanlarının maaşlarını bizim vergilerimiz ödüyor. Fakat TRT’de muhalefetin sesi çıkmıyor. Bu demokrasi değil, bu adil bir seçim değil.

28 Ağustos 2014 – 24 Mayıs 2016’ta başbakanlık yapan Davutoğlu, ayrıca mevcut başkanlık sistemini “sahte” diye niteleyip, bunun ülkedeki seçim atmosferini ve siyasi iklimi olumsuz etkilediğini savunarak, şu yorumu yaptı:

2017’de parlamenter sistemden başkanlık sistemine değil, başkanlık sisteminin çok özel bir haline geçildiğini unutmayalım. Aslında daha önce yürürlükteki parlamenter sistem de saf bir parlamenter sistem değildi. Yani çok saptırılmış ya da sahte bir parlamenter sistemden, sahte bir başkanlık sistemine geçtik. Ve bu başkanlık sistemine göre güç bizzat başkanın elinde.

“Seçimleri kaybetmesinde üç önemli neden…”

Muhalefetin seçimleri kaybetmesinde üç önemli neden olduğunu belirten Davutoğlu, bunlardan ilkini şöyle açıkladı:

2015’te Türkiye’nin başbakanı olarak iki seçime girdim. Kabinemdeki İçişleri Bakanım, Adalet Bakanım ve Ulaştırma Bakanım seçimden iki ila üç ay önce istifa etti çünkü bu üç bakanlık adil bir seçim için stratejik açıdan önemli bakanlıklardı. Ama şimdi en radikal bakanlar halkı Erdoğan’a oy vermeye itti. Dolayısıyla başarısızlığın arkasındaki nedenlerden biri bu.

27 Ağustos 2014 – 22 Mayıs 2016’ta AK Parti Genel Başkanı olarak görev yapan Davutoğlu, ikinci nedeninse muhalefetin projelerini halka etkili şekilde anlatamamasından kaynaklandığını ifade ederek, “Kendimizi daha iyi tanıtmış olsaydık, daha sonuç odaklı hareket edebilirdik. Bunu yapamadık. Fakat bunu yapabilmek için de basın özgürlüğüne sahip olmanız gerekiyor. Bu anlamda basın özgürlüğü yok” dedi.

Gelecek Partisi Genel Başkanı, üçüncü olarak Erdoğan’ın “korku iklimi” yaratıp muhalefetin yükselişini engellediğini savunarak, şunları söyledi:

Muhalefet ilerliyordu. Ancak hükümet, halkı muhalefetin kazanmasının terör tehdidini artıracağına ikna ederek bir korku iklimi yarattı. Bu imajı yaratmak için üzerinde oynanmış videolar kullandılar. Erdoğan videoların sahte olduğunu kendisi de kabul etti ama bu görüntüler halk üzerinde psikolojik etki bıraktı. Ayrıca muhalefetin kazanmasının, Türkiye’nin dini değerlerini ve başörtüsü gibi sembollerini tehdit edeceğini de söylediler.

“Bazı kişiler bunu ‘Davutoğlu’nun kabinesi’ diye niteledi”

64 yaşındaki siyasetçi, seçimlerin ardından Erdoğan’ın Hakan Fidan’ı Dışişleri Bakanı, Cevdet Yılmaz’ı Cumhurbaşkanı Yardımcısı, Yaşar Güler’i Savunma Bakanı ve Mehmet Şimşek’i de Hazine ve Maliye Bakanı olarak atadığına dikkat çekerek, bu isimlerin hepsinin kendi kabinesinde de çalıştığını hatırlatıp, “Bazı kişiler bunu ‘Davutoğlu’nun kabinesi’ diye niteledi” ifadelerini kullandı.

Davutoğlu, 5 Mayıs 2016’da başbakanlıktan istifa ettikten sonra kendisine yakın tüm kişilerin Erdoğan tarafından AK Parti’den tasfiye edildiğini, Cumhurbaşkanı’nın da “tüm gücü elinde toplamak için AK Parti’yi ve Türk siyasi kültürünü otoriterleştirdiğini” savundu.

12 Haziran 2011 – 24 Haziran 2018’de üç dönem milletvekilliği yapan Davutoğlu, Erdoğan’ın yeni kabinesiyle ilgili şu soruyu sordu: Kabinedeki bu insanlar bizim savunduğumuz değerlere göre hareket etmekte özgür olacaklar mı? Yoksa Erdoğan, beni ya da diğer siyasetçileri birkaç ay veya birkaç yıl kullandığı gibi onları da kullanıp, sonrasında tasfiye etmeye mi çalışacak?

Davutoğlu, Erdoğan’ın gelecek yıl yapılacak yerel seçimlere kadar kabineye getirdiği kişileri kullanacağını, politikaların başarılı olması durumunda övgüyü kendisinin alacağını, başarısız olunursa da bundan göreve getirdiği bakanları sorumlu tutacağını öne sürdü.

Erdoğan’la en son Mart 2018’de görüştüğünü ve kendisine AK Parti’deki ve Türkiye’deki kötü gidişatla ilgili 25-27 sayfalık bir rapor sunduğunu belirten Davutoğlu, “Benim gibi gerçek dostlarıyla çalışmak yerine Bahçeli ve Perinçek’le birlikte olmayı tercih etti. Bu benim onunla son yüz yüze görüşmemdi” dedi.

Davutoğlu ayrıca Erdoğan’ın, 2019’daki yerel seçimlerde İstanbul’daki sonuçların geçersiz sayılmasının ardından yeniden başlatılan seçim kampanyasında kendisinden destek istediğini fakat bunu reddettiğini belirtti.

İstanbul’daki seçim sonuçları, AK Parti ve MHP’nin itirazları sonucu Yüksek Seçim Kurulu tarafından iptal edilmişti. Bunun ardından 23 Haziran 2019’da tekrar sandığa gidilmiş, CHP’nin adayı Ekrem İmamoğlu, İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı seçilmişti. Davutoğlu söyleşisinde, seçim sonuçlarının iptalini yanlış bulduğunu da ifade etti.

Erken seçim ihtimalinin her zaman masada olduğunu belirten Gelecek Partisi lideri, mevcut hükümetin ülkedeki derin sorunları uzun vadede etkili biçimde çözemeyeceğini düşündüğünü söyledi.

1 Mayıs 2009 – 29 Ağustos 2014’te Dışişleri Bakanı olarak görev yapan Davutoğlu, Erdoğan’ın artık halkın kalbini kazanamadığını savunarak, “Erdoğan, birlikte çalıştığımız ilk yıllarda modern Türkiye tarihinin en başarılı liderlerinden biriydi ve halk onu seviyordu. Ancak bugün halk ondan korkuyor. Onu seçenler bile bu korku psikolojisiyle ona oy verdi” dedi.

“Arap Baharı’nın kazananı yok. Hepimiz başarısız olduk”

Gelecek Partisi lideri, söyleşisinde 2011’deki Arap Baharı’yla ilgili değerlendirmelerde de bulundu. Davutoğlu, Arap Baharı’nın “mühendisliğini” yapmadığını belirterek, bunun Tunus, Libya ve Mısır gibi ülkelerin iç dinamiklerinden kaynaklanan bir hareket olduğunu söyledi.

“Arap Baharı’nın kazananı yok. Hepimiz başarısız olduk” diyen Davutoğlu, hareketlerin gerçek sonuçlarının incelenebilmesi için olayların üzerinden daha fazla vakit geçmesi gerektiğini belirtti.

Davutoğlu, Suriye’deki iç savaşın barışçıl şekilde sonlanabilmesi için Devlet Başkanı Beşar Esad’ın Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi’nin (BMGK) 2015’te oybirliğiyle kabul ettiği 2254 sayılı kararı uygulaması gerektiğini savundu.

Kılıçdaroğlu’nun seçimi kazanmasını halinde Esad’la görüşeceğini söylediğini hatırlatan Davutoğlu, yalnızca BMGK kararını uygulaması halinde Esad yönetimiyle ilişkilerin geliştirilebileceğini ifade etti.

Davutoğlu, son dönemde Suudi Arabistan ve İran’ın karşılıklı ilişkileri geliştirmesinin sevindirici olduğunu belirtip, Ortadoğu’da diyaloğun artırılması çağrısı yaparak, şunları söyledi:

Bugün Suudi Arabistan – İran ilişkilerinin geliştirilmesinden, Suudilerle Mısırlıların, Mısırlılarla İranlıların diyalog kurmasından ve Türkiye’nin birçok güçle ilişkilerini geliştirmesinden dolayı çok mutluyum. Yaşanabilir bir bölgesel düzen için çalışmamız gerekiyor.

Benzer bir diyaloğun Rusya ve Ukrayna arasında da oluşturulmasına ihtiyaç duyulduğunu ifade eden GP lideri, Kremlin ve Kiev’in bölgede belirli bir çerçevede uzlaşıya vararak savaşı sonlandırması gerektiğini belirtti.

(Kaynak: Independent Türkçe)

Paylaşın

Davutoğlu’ndan Erdoğan’a İsveç Sözü Hatırlatması

Saadet Meclis Grubu’nda konuşan Gelecek Partisi Lideri Davutoğlu, “Bir hafta önce Sayın Erdoğan, İsveç’e şöyle hitap etti; Boşuna uğraşma İsveç, sen benim mukaddes kitabım Kur’an-ı Kerim’in yakılmasına izin verdikçe NATO’ya giremezsin. Aynı günlerde Bahçeli, ‘İsveç’le ilişkilerimizi keselim’ diyordu” dedi vee ekledi:

Haber Merkezi / “Bunlar böyle işte. Bir hafta içinde tutum değiştirdiler. Ne tutum koydunuz İsveç’e? Sebebi çok açık. Biden ile bir görüşme yapabilmek için taviz verdiler. Bundan sonra Sayın Erdoğan’ın ilk hedefi; Washington’a bir saatliğine de olsa gidebilmektir.”

Gelecek Partisi milletvekillerinin Saadet Partisi’ne geçmesiyle kurulan SAADET Meclis Grubu’nun ilk grup toplantısını gerçekleştirdi. Saadet Partisi Genel Başkanı Temel Karamollaoğlu ve Gelecek Partisi Genel Başkanı Ahmet Davutoğlu toplantıda söz aldı.

Gelecek Partisi Genel Başkanı Ahmet Davutoğlu’nun cümlelerinin satırbaşları şu şekilde:

“1946 da dahil bugüne kadar gelen seçimler dahil devlet imkanlarının en hoyrat kullanıldığı bir seçim yaşadık. Montaj videolar yalan kampanyalarla tam bir psikolojik harp uygulandığı bir seçimdi. Buna rağmen yüzde 48-52 şeklinde bir denge oluştu. Toplumumuz karpuz gibi ortadan ikiye ayrılmış gibi görünüyor.

Biz Gelecek ve Saadet Partisi milleti bütünleştirmenin, milletin vicdanını harekete geçirmenin mücadelesini vereceğiz. Seçim sonrasında iktidar tüm devlet imkanlarını kullanarak kazandığı pirus zaferini geçmiş yolsuzluklarına ibra imiş gibi tutumunu değiştirmeden siyaset yöntemini kullanıyor.

Halkın yüzde 48’i bize neden karşı çıktı diye düşünmediler. Milletimiz size bir uyarı vermiştir. Muhalefet kendi iç muhasebesini yaparken ciddi savrulma da yaşıyor. Altılı masanın kazanımlarınn tehdit eder hale geldi. Seçmen bize bir mesaj vermiştir. Milletin iradesini tartışmayalım, millet bize ne demek istedi onu konuşalım.

Biz şu sonuca vardık, milletin verdiği mesaj, “Bu iktidardan memnun değilim ama önümüze güçlü bir alternatif koyamadınız” dedi millet. Milletimizin önüne güçlü bir alternatif koymak için bir araya geldik, artık önünüzde güçlü bir alternatif var.

İsveç’in üyeliğinin konuşulduğu bu günlerde, Bosna Hersek’in üyelik eylem süreci dondurulmuşken, masaya konulan en önemli dosyalardan birisi Bosna Hersek’in NATO’ya üyelik süreci olmalıdır. Bakanlık ve Başbakanlık süreçlerimde takip ettiğim bu süre. maalesef bizden sonra takip edilmedi. Bu süreç önemlidir. Çünkü NATO’ya üyeliği ile birlikte Bosna Hersek’in toprak bütünlüğü teminat altına alınacak ve Türkiye Cumhuriyeti, Bosna Hersek’in bu anlamda koruyucusu olacaktır.

15 Temmuz 2016’da hain bir çete devletimize nüfuz etmiş ve bir gece milletimizi bombalarken, milletimiz bu çeteye ‘Dur’ dedi. 15 Temmuz şehitlerinin kanları üzerinde, kendi otoriter yolsuzluk düzenlerini kuran bugünkü iktidar sahiplerine sesleniyorum; 15 Temmuz’un aziz şehitlerinin kanı üzerinde kumar oynamayın. Kendi İçişleri Bakanınızın, 15 Temmuz’un faili ilan ettiği bir ülkeye, bugünkü ekonomik yoksullaşmanın sorumlusu olarak, gidip 3-5 milyar dolar için avuç açmayın.

Sayın Karamollaoğlu da izin verirse ekimde Meclis açılır açılmaz ortak grubumuzun ilk yasa teklifinin “Siyasi Ahlak Yasası” olmasını teklif ediyorum.

“Karamollaoğlu ve biz çok çaba sarf ettik”

Sayın Karamollaoğlu ve biz seçim öncesinde çok çaba sarf ettik. Cumhur İttifakı’ndan kopanların rahatça oy verecekleri bir alternatif için çok çalıştık. Olmadı. Ama şimdi önümüze bakacağız. İki bakan değişmedi sadece; biri Kültür ve Turizm Bakanı biri ise Sağlık Bakanı. Niye? Çünkü tam seçim ortamında Ege’de imar yasağı getirilen yetki Çevre ve Şehircilik Bakanlığı’na verildi. Yetmedi. Anadolu’nun her bir köşesindeki yerlere rant olarak baktılar. Bizim meselemiz vatanın her bir köşesini korumaktır. İstanbul’u korumayı boynumuzun borcu biliyoruz. Onun için ‘imar yasası’ demiştik, karşı çıktılar.

Eğer bir ülkenin gençleri, başka ülkelere gidebilmek için riski yolculukları göze alıyorsa vatan tehlikededir. Gençlere, ‘Giderseniz gidin’ diyen o hoyrat sese sesleniyorum; Bu vatanın evlatları, bu vatanda yaşamaya devam edecektir. Ama siz iktidardan gideceksiniz.

AK Parti Genel Başkanı’ndan başlayarak Cumhur İttifakı’nın bütün üyelerine bakın. Hepsi seçim boyunca bizlere, ağır hakaretlerle saldırdılar, montaj videolar yayınladılar. Cumhur İttifakı’na oy vermiş seçmen kardeşlere de seslenerek, biz bölmeye değil birleştirmeye geliyoruz. Biz kutuplaştırmaya değil, kucaklaştırmaya geliyoruz.

Herhangi birimizin terör örgütüyle bağımız varsa çıkarın dosyaları, ama yoksa bu kürsüden her toplantıda size “müfteri” diye sesleneceğiz. Başımızı kaldıracağız, yeni dönemin habercisi olacağız.

Bir hafta önce Sayın Erdoğan, İsveç’e şöyle hitap etti; Boşuna uğraşma İsveç, sen benim mukaddes kitabım Kur’an-ı Kerim’in yakılmasına izin verdikçe NATO’ya giremezsin. Aynı günlerde Bahçeli, ‘İsveç’le ilişkilerimizi keselim’ diyordu. Bunlar böyle işte. Bir hafta içinde tutum değiştirdiler. Ne tutum koydunuz İsveç’e? Sebebi çok açık. Biden ile bir görüşme yapabilmek için taviz verdiler. Bundan sonra Sayın Erdoğan’ın ilk hedefi; Washington’a bir saatliğine de olsa gidebilmektir.

Kapılar ardında bile ağzımızdan çıkmayan bir sözcük TBMM’de kadına yönelik söylenmişse kadına saygıdan söz edilebilir mi? Bu nezaketsizliğe son vermeye geleceğiz. Hekimlere “giderlerse gitsinler” diyen nobran sesi unuttuk mu?

Her şeyin telafisi mümkündür. Bir tek umudu kaybederseniz telafi edemezsiniz. Başkalarının ahlakıyla ahlaklanmamayı ilke ediniyoruz. Bize LGBT’ci diyen Erdoğan’a sesleniyorum: Bu topluluktan LGBT’ci çıkmaz ama sizden de aileyi koruyan çıkmaz.

(Tokatçı meselesi) Sayın Erdoğan bu tabirleri nereden buluyor bilemiyorum. Onlara hakaret, bize nezaket yakışır. HÜDA PAR, YRP meclise zembille mi indi? Onlar da AK Parti’yi mi tokatladı? O zaman sen de tokatlanansın. Rıza Zarrab kimi tokatladı? Bu saatten sonra Hazineyi tokatlayan olursa karşısında 20 cesur yürek olacak. İki ay önce bizi Amerika’nın ajansları olarak nitelendirenler şimdi neredeler? Gerçek Türkiye Yüzyıllarını inşa edeceğiz. Siyasi iktidarın sonu gelirken, biz daha yeni başlıyoruz.“

Paylaşın

Davutoğlu’ndan “Vergi Zamları” Tepkisi: Sizin Yaptığınızı Deli Dumrul Yapmaz!

Katma Değer Vergisi (KDV) ve harç zamlarına ilişkin sosyal medya hesabından açıklamada bulunan Gelecek Partisi Lideri Davutoğlu, “Sizin yaptığınızı Deli Dumrul yapmaz!” dedi.

Haber Merkezi / Gelecek Partisi Genel Başkanı Ahmet Davutoğlu, bugün açıklanan Katma Değer Vergisi (KDV) ve harç zamlarındaki artışla ilgili açıklama yaptı. Davutoğlu’nun açıklaması şöyle:

“Sizin yaptığınızı Deli Dumrul yapmaz!

Cahil, iş bilmez ekonomi yöneticileriniz ülkemizin ekonomisini çökertip kenara çekildi, faturasını ödemek de milletimize mi düştü?

Bu zamların izahı yok. Kaşıkla verdiniz, kepçeyle alıyorsunuz. Asgari ücret zammı da, memur maaş zammı da daha gelmeden eridi. Ekonomiyi yanlış yönetiyorsunuz, ülkeyi uçuruma sürüklüyorsunuz.

‘Mali disiplini’ sağlamak için gelirleri artırmak yerine, önce tasarrufu neden düşünmüyorsunuz? ‘İtibardan tasarruf olmaz’ diye kendinizi savunarak, milletimizi vergiye boğarak yeni yolsuzluklara kaynak mı yaratmak derdiniz?”

Artışlar

Resmî Gazete’de bugün yayımlanan 7346 sayılı Cumhurbaşkanı Kararı’yla Katma Değer Vergisi (KDV) yüzde 18 olan ürünlerde yüzde 20’ye, yüzde 8 olan ürünlerde ise yüzde 10’a çıkarıldı.

Deterjan, sabun, tuvalet kâğıdı, bebek bezi ve yeme-içme sektöründeki KDV yüzde 10; mobilya, beyaz eşya, elektronik ürünler, sigara ve alkolde ise yüzde 20 olacak. Daha çok gıdayı kapsayan yüzde 1’lik KDV diliminde ise değişiklik yapılmadı.

7344 sayılı Cumhurbaşkanı Kararı’yla ise yurt dışından getirilen telefonların kayıt altına alınması için belirlenen tutarda harç ücreti (IMEI) ise karar öncesinde 6 bin 91 TL iken 20 bin TL’ye yükseldi.

492 Sayılı Harçlar Kanunu’na bağlı tariflerde yer alan maktu harçlara yüzde 50 oranında artış yapıldı. Karara göre, trafik harçları kapsamında bulunan “sürücü belgesi harçları” yapılan artıştan hariç tutuldu.

Paylaşın

Meclis’te 6 Grup: Saadet Partisi Ve Gelecek Partisi

Gelecek Partisi ve Saadet Partisi, Türkiye Büyük Millet Meclisi’nde (TBMM) ortak grup karma kararı aldı. Meclis’teki altıncı siyasi parti grubunu oluşturacak olan Gelecek Partisi ve Saadet Partisi, 14 Mayıs parlamento seçimlerine CHP listelerinden girmişlerdi.

Haber Merkezi / Saadet Partisi Genel Başkanı Temel Karamollaoğlu ile Gelecek Partisi Genel Başkanı Ahmet Davutoğlu, ortak grup kurmaya karar verdiklerini açıkladılar.

Davutoğlu, ortak basın toplantısında “Gelecek ve Saadet milletvekileri ortak bir grup çalışması içine girecek. Bugün grup dilekçesi, TBMM’ye iletilecek. Her parti milletvekili kendi kimliğini korumakla birlikte TBMM çatısı altında bir devre için Saadet Partisi grubu olarak faaliyet gösterecek. Grup başkanı Gelecek Partisi’nden olacak.” dedi.

Karamollaoğlu ise, “Gelecek Partisi de bir fedakarlıkta bulundu. Bizim amblemimiz altında birleşerek Meclis’te grup oluşturmaya karar verdik. Meclis’te en ciddi çalışmaları yapan grup inanıyorum ki bu grup olacak. Fikirlerde bazı farklılıkların olmasını bakış açısına göre değerlendirmek mümkün” ifadelerini kullandı.

Basın toplantısında konuşan Gelecek Partisi Genel Başkanı Ahmet Davutoğlu şunları söyledi: “Mayıs seçimlerinden sonra siyaset hayatımızın en önemli gelişmesine şahit oluyoruz. Siyasi tabloyu değerlendirdiğimizde şu sonuçlara ulaştık… Siyasi iktidar her türlü yola başvurarak iktidarını sürdürüyor. Statükoyu sürdürmeye çalışıyorlar. Muhalefet partileri kendi içinde muhasebesini yaptı. Değerlendirmeye baktığımızda seçmenimiz bize güçlü alternatif ihtiyacı duyduklarına dair verdiği mesajdır.

İki parti olarak önemli adım attık. Saadet-Gelecek ittifakı altında önemli adımlar atacağız. Ortak grup çalışması içine girecek. Bugün ortak grup talebi dilekçesi Meclis’e iletilecek. Saadet Partisi grubu olarak faaliyet gösterecek. Grup Başkanı, Gelecek Partisi’nden olacak. Görüş ayrılıklarımız doğaldır. Görüş farklılıklarına rağmen işbirliği yapmayı zorunlu kılıyor içinde bulunduğumuz durum”

Saadet Partisinin amblemiyle grup kurulacak

Saadet Partisi lideri Temel Karamollaoğlu ise şöyle konuştu: “Kürsülerde meydanlarda dile getirdiğimiz konuların siyasette de dile getirilmesi için grup ihtiyacı oldu. Grup olmadan yapılacak çalışmalar çok zayıf kalıyor Meclis çatısı altında. Vekillik yapan, iktidarda bulunan ülkeyi yöneten tecrübede bulunan kardeşlerimiz biliyor. Seçimlerde istediğimiz neticeyi elde edemedik. Meclis’te bir araya geldiğimizde grup oluşturacak kadar vekilimiz var. Bir araya gelmeyi ülkemiz için bir ihtiyaç olarak gördük.

Ahmet Davutoğlu, Gelecek Partisi de bir fedakarlıkta bulundu. Bizim amblemimiz altında birleşerek Meclis’te grup oluşturmaya karar verdik. Meclis’te en ciddi çalışmaları yapan grup inanıyorum ki bu grup olacak. Fikirlerde bazı farklılıkların olmasını bakış açısına göre değerlendirmek mümkün.

Bunu çatlak meselesi olarak da görmek zenginlik olarak da görmek mümkün. Bu büyük zenginliktir diye düşünüyorum. Hepimiz aynı çatı altında seçime girdik. Niye böyle oldu diye sorgulayanlar var, herkes sorgulayabilir. Aynı çatı altında seçime girmeseydik bu kararın alınması mümkün gözükmüyordu. Bugün Meclis’te arkadaşlarımızla bir araya geleceğiz. İlk grup toplantısını Meclis tatile girmeden önümüzdeki hafta gerçekleştireceğiz.

İttifakın gerekçeleri

İki partinin yaptığı ortak basın açıklamasında ise ittifakın gerekçeleri şöyle sıralandı;

Geniş toplum kesimlerinin önüne daha güçlü bir alternatif koyabilmek,
Siyasi yelpazedeki dağınıklığı giderebilmek,
Muhalefetin TBMM’ndeki denetim gücünü artırabilmek,
Genel seçimler sonrası oluşan alternatifsizlik duygusuna dayalı karamsar toplumsal psikolojiyi dağıtarak yeni bir umut ve vizyon dalgası oluşturmak,
Yerel seçimlere hazırlıkları daha etkin şekilde yürütebilmek,
İktidarın milli ve manevi değerlerimizi istismar ederek sürdürdüğü otoriter yolsuzluk düzenine karşı siyasi ahlak başta olmak üzere ortak değerlerimizi siyasi hayatımıza egemen kılmak,

Yanlış ekonomik politikaların yol açtığı yoksullaşma süreci ile büyük bir çoğunluğu açlık sınırının altında yaşamak zorunda bırakılan halkımızın gür sesi olmak,
Temel hak ve özgürlükler bağlamında siyasi çıkarları değil insan onurunu ve adaleti yücelten bir siyasi iklimin oluşmasını sağlamak,
İktidarın kutuplaştırmaya, sloganlara ve kaba hakaret diline dayalı siyaset yöntemine karşı ortak aidiyet bilincine, akla, vicdana ve siyasi nezakete dayalı bir siyaset yöntemine öncülük edebilmek.

Grup kurmak ne sağlıyor?

Meclis’te grup kurmak için 20 milletvekili gerekiyor. İki partinin 10’ar milletvekilinin kuracağı ortak grup ile Meclis’te hem görünürlük sağlanması hem de idari açılardan çeşitli avantajlar elde edilebiliyor. Grup kurulmasıyla birlikte genel kurulda söz hakkı artarken, haftada bir düzenlenen grup toplantıları ile kamuoyunda daha çok etki yaratma imkanı doğuyor ve aynı zamanda Meclis komisyonlara üye verilmesi gibi pek çok hak kazanılıyor.

Saadet Partisi ile Gelecek Partisi’nin ortak grubunun kurulması Meclis’teki komisyonların üye sayıları da değişiyor. Buna göre yeni grupla birlikte ihtisas komisyonlarında AKP’ye düşen 1 üye yeni gruba geçecek. Böylelikle 26 üyeli komisyonlarda AKP’nin 12, CHP’nin 6, Yeşil Sol Parti’nin 3, MHP’nin 2, İYİ Parti’nin 2 ve yeni kurulan grubun 1 üyesi olacak.

Paylaşın

Ali Babacan’dan Ahmet Davutoğlu’nun “Birleşme” Teklifine Ret

14 Mayıs’ta yapılan milletvekili genel seçimlerine Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) listelerinden giren Demokrasi ve Atılım (DEVA) Partisi 15, Gelecek Partisi ve Saadet Partisi 10, Demokrat Parti ise 3 milletvekilliği kazandı.

Seçimlerin ardından, 3 parti arasında “Türkiye Büyük Millet Meclisi’nde grup kurma” konusuna ilişkin DEVA Partisi’nden yazılı bir açıklama geldi. Açıklamada Gelecek Partisi lideri Davutoğlu’nun “birleşme” önerisine ilişkin de bilgi verildi.

Açıklamada, “Gelecek Partisi Genel Başkanı Sayın Davutoğlu, Gelecek Partisi ile DEVA Partisi’nin birleşmesiyle ilgili Genel Başkanımız Sayın Ali Babacan’a bir model önerisi getirmiştir. Önerilen birleşme modeli, parti yönetiminde çift başlılık ve mesaj karmaşasına yol açacağı ve sürdürülebilir olmayacağı gerekçeleriyle uygun bulunmamıştı” denildi.

Açıklamanın tamamı ise şöyle:

DEVA Partisi, kurulduğu ilk günden bu yana diğer siyasi partilerle diyalog ve işbirliği süreçlerini çok önemli görmüş, genel seçimler öncesinde 6 siyasi partiyle beraber yapılan çalışmalar bu işbirliğinin en ileri örneğini sergilemiştir.

Bilindiği üzere genel seçimler sonrasında TBMM’de grup kurma ve birleşme konularında DEVA, Gelecek ve Saadet Partileri arasında çeşitli seçenekler üzerinde bir görüşme ve değerlendirme süreci yaşanmıştır.

Gelecek Partisi Genel Başkanı Sayın Davutoğlu, Gelecek Partisi ile DEVA Partisi’nin birleşmesiyle ilgili Genel Başkanımız Sayın Ali Babacan’a bir model önerisi getirmiştir. Önerilen birleşme modeli, parti yönetiminde çift başlılık ve mesaj karmaşasına yol açacağı ve sürdürülebilir olmayacağı gerekçeleriyle uygun bulunmamıştır.

Öte yandan, üç partinin kendi tüzel kişiliklerini korurken belli sayıda milletvekili vererek yeni bir çatı parti kurmak suretiyle ortak grup oluşturma modeliyle ilgili DEVA Partisi içinde kapsamlı değerlendirmeler yapılmıştır.

Yetkili kurullarımızda yapılan görüşmelerde, mecliste grup kurmanın önemli olacağı vurgulanmış, ancak söz konusu modelin vatandaşlarımızca doğal karşılanmayacağı, zihin karmaşasına yol açacağı, yönetişim sorunları çıkaracağı ve partilerin kendi öz kimliklerinin gelişimini engelleyeceği yönündeki görüşler ağırlık kazanmıştır. Genel Başkanımız Sayın Ali Babacan, bu grup kurma modeliyle ilgili olumsuz görüşleri Sayın Davutoğlu ve Sayın Karamollaoğlu ile paylaşmıştır.

Siyasi partiler arasındaki diyalog ve işbirliğini çok kıymetli gören DEVA Partisi, önümüzdeki dönemde farklı seçenekleri görüşmeye ve değerlendirmeye hazırdır.

Paylaşın

Davutoğlu: Yeni Siyasi Konjonktürdeki Yol Haritamızı Belirleyeceğiz

Seçim sonuçlarına ilişkin açıklamalarda bulunan GP Lideri Davutoğlu, partililere seslenerek, “Sizler yeni parti kurma ortamı açısından herkesin korku ikliminde sustuğu Cumhuriyet tarihinin en zor dönemlerinden birinde samimiyetle ve cesaretle çağrımıza kulak verdiniz, mahallelerinizdeki konfor alanlarından çıktınız ve ayağa kalktınız. Fiili saldırılara, hukuki davalara, baskılara, dışlamalara direnerek sadece bir parti kurmadınız, ülkenin siyasi iklimini değiştirdiniz” dedi ve ekledi:

Haber Merkezi / “Ekonomik zorluklara rağmen kimseye boyun eğmeden özgürlükçü demokrasi mücadelesinde milletimizin gür sesi oldunuz. Millet ittifakı içinde kaynaştırıcı bir misyon, seçim sathı mahallinde enerjik bir güç kaynağı oldunuz. Teşkilatlarımız olarak adayımızın olmadığı illerde dahi büyük bir gayretle gece gündüz çalıştınız.”

Davutoğlu, açıklamasının devamında, “Bugün yeni bir başlangıç günüdür. Her zamankinden daha büyük bir azim ve kararlılıkla çınar yaprağının beş kolunu oluşturan adalet, demokrasi, refah, eşitlik ve siyasi ahlak mücadelemize devam edeceğiz. Önümüzdeki günlerde her düzeyde yapacağımız istişarelerle başta yerel seçimler olmak üzere yeni siyasi konjonktürdeki yol haritamızı belirleyeceğiz. TBMM’ndeki on cesur yürek arkadaşımızla insanlarımızın hakkını ve hukukunu koruyacak, daha büyük birlikteliklerin önünü açacağız” ifadelerini kullandı.

Gelecek Partisi Genel Başkanı Ahmet Davutoğlu, sosyal medya hesabından yaptığı canlı yayınla Cumhurbaşkanı seçiminin ikinci turu sonuçlarına ilişkin açıklamalarda bulundu. Davutoğlu’nun açıklamaları şöyle:

“Hepimizin geleceği açısından son derece önemli bir seçimi geride bıraktık. Demokrasilerde seçimler sonuçları ne olursa olsun bir yenilenme imkanı sunarlar. Bu imkanı değerlendirenler bir sonraki seçime daha hazır hale gelirler. Bugün gerek siyasi partiler gerekse bütün bir toplum olarak bu değerlendirme sorumluluğu ile karşı karşıyayız.

Her şeyden önce dünyada örneği az görülen bir katılım oranı ile sandığa giden halkımızın demokratik olgunluğu geleceğimizin en büyük teminatıdır. Bu siyasi katılım bilinci oldukça her krize çözüm bulabilir, her çürümüş siyasete alternatif üretebilir, her karanlık tünelden yeni bir ufka yelken açma umudunu sürdürebiliriz. Bu bilinç dolayısıyla sandığa giden her bir vatandaşımıza, sandık başında demokrasinin namusu olan oylara sahip çıkmak için çaba gösteren her bir görevlimize ve müşahidimize teşekkür ediyorum.

Milletimizin tecelli eden iradesi başımızın tacıdır.

Seçim sonuçlarına göre yeniden Cumhurbaşkanı seçilen Sayın Tayyip Erdoğan’ı tebrik ediyorum. Son derece eşitsiz şartlarda demokrasi mücadelesi veren sayın Kılıçdaroğlu’na ve birlikte mücadele ettiğimiz Millet ittifakı liderlerine ve belediye başkanlarına teşekkürü bir borç biliyorum.

Bugün ülkemizin karşı karşıya olduğu son derece yaygın bir yoksullaşmaya yol açan ekonomik kriz, on bir şehrimizi ve insan dokusunu tahrip etmiş depremin getirdiği sorunlar, kurumsal çözülme, ekonomipolitik sistemin her bir yanına nüfuz etmiş yolsuzluklar, adalet sistemine güvensizlik vb. derin bunalım unsurları bütün can yakıcılığıyla gündemimizde.

Bütün bu sorunların müsebbibi olan iktidar elindeki devlet imkanları ve tekeline aldığı propaganda araçları ile kampanya süresince bu sorunların değil, milli ve dini sembollerin kullanıldığı terör ve din özgürlüğü bağlamında bir tehdit algısının gündemi işgal etmesini başardı. Kabul etmek durumundayız ki, en azından bu aşamada sembol istismarına dayalı siyaset alternatif politika önermelerine dayalı akli siyasete, kutuplaştırma dili nezaket diline, montaja dayalı yalan propaganda umuda dayalı kampanyaya galebe çaldı.

Ancak şimdi seçim bitti ve bütün bu can alıcı sorunlar başta iktidar olmak üzere hepimizin gündeminde. Şahıs ve grup çıkarını değil, ülke çıkarını siyasetin merkezine alan Gelecek Partisi olarak bundan sonra bu sorunların çözümü yönündeki çabalarımızı yapıcı muhalefet anlayışı zemininde sürdürecek, otoriter yolsuzluk düzeninin devamı yönündeki her uygulamaya karşı da kararlılıkla direneceğiz.

Dün gece Sayın Erdoğan’ın Kısıklı ve Beştepe konuşmalarını hiçbir önyargı olmaksızın sadece tek bir saikle dinledim: Sayın Erdoğan acaba son dönemine başlarken artık seçim hedefine ulaşmış olmanın özgüveni içinde yeni bir sayfa açarak hep birlikte ülke sorunlarını çözmeye yönelme olgunluğu gösterecek mi, yoksa alışageldiği siyasi nezaketten yoksun hakaret ve kutuplaştırma yöntemi ile var olan sorunları ve yolsuzlukları hamaset şalı ile örtecek bir dil mi kullanacaktı?

Maalesef, arzu etmediğim ama beklediğim oldu ve beni şaşırtmadı. Karşımızda iki Erdoğan vardı. Prompter’a sadık kaldığında metin yazarlarının ifadeleriyle “bu seçimin kaybedeni olmayacak, 85 milyon kazanacak” diyerek kucaklayıcı mesajlar verirken, prompterdan koparak irticalen konuştuğunda bilinçaltını ortaya dökerek yine hakaret ve itham diline döndü. Bizlerin de içinde olduğu bütün bir muhalefeti LGBT’ci, terör ile işbirlikçi, dış güçlerin aparatı ilan etti, milli iradeyle seçilmiş milletvekillerine “kiralık vekiller” diye hitap etti, rakibi Sayın Kılıçdaroğlu’nu kitlelere yuhalattı.

Seçilen Cumhurbaşkanının kullandığı bu kutuplaştırıcı dil toplumsal barış ve ülke için en büyük tehdittir.

Sayın Erdoğan’a bir kez daha sesleniyorum: Demokratik ülkelerde rastlanmayan yöntemlerle de olsa seçimi kazandınız ve kaybetmekten çok korktuğunuz iktidarınızı korudunuz. Muhalefet de milli iradeye saygısını ortaya koydu. Artık biraz olgunluk gösterin ve bu dışlayıcı aşağılayıcı dili terk edin. Millet bu kutuplaşmadan yorgun düştü, daha fazla yormayın. Madem seçimi kazandınız, ülkenin sorunlarına odaklanın.

Cumhur İttifakı’na oy vermiş değerli vatandaşlarım,

Verdiğiniz oya saygım sonsuzdur. Ancak büyük bir çoğunluğunuzun ülkedeki bütün bu sorunların müsebbibi olan iktidara bu desteği iç huzuru ile vermediğinizi de biliyorum. İktidardaki güç yozlaşmasının ve varolan yakıcı sorunların siz de farkındaydınız; ancak iktidarın oluşturduğu din ve vicdan özgürlüğü ile ilgili kazanımların korunması ve terörle mücadele kaygısına dayalı korku iklimi varolan sorunları ertelemenize yol açtı. Ne yazık ki devletin resmi kanalı TRT de dahil olmak üzere tüm iletişim kanallarının bize kapalı olması nedeniyle tüm samimi çabalarımıza rağmen biz de size yeterince ulaşamadık.

Ancak siz de şunu görün lütfen. AK Parti bu seçimi olumlu icraatları ile değil ürettiği korku ve dürtü politikası ile kazandı. Artık seçim geçti; arzu ettiğiniz gibi bu korkuları engelleyeceğini düşündüğünüz iktidar İslam ahlakına, devlet kültürümüze ve Anadolu irfanına açıkça aykırı yolsuzluk düzeninin daha da derinleşmesi pahasına da olsa sürecek.

Ortada bir vehim şeklinde üretilen muhalefet kazanırsa “Diyanet İşleri Başkanlığı kapatılacak”, “Ayasofya tekrar müze yapılacak”, “başörtüsü yasaklanacak”, “savunma sanayi durdurulacak”, “LGBT’ye özgürlükler tanınacak”  vb. yalanlara dayalı vehimler artık geçersiz olduğuna göre iktidardan verdiğiniz oyun hesabını sormaktan çekinmeyin. Bunu bizim için değil çocuklarınız ve torunlarınız için yapın.

“Herkesle yüzleşmeye ve halleşmeye hazırım”

Bizim ne yapacağımızı merak ediyorsanız onu da söyleyeyim. Hakkımda uydurulan iftiralara inanmış kardeşlerim de dahil herkesle yüzleşmeye ve halleşmeye hazırım.

Evet, gençliğimden beri savunduğum değerlerle buradayım. “Eski Başbakan”, “Gelecek Partisi Genel Başkanı”, “Ahmet Hoca”, “Prof. Dr. Ahmet Davutoğlu” olarak değil “Mehmet oğlu Ahmet” olarak huzurunuzdayım. Arkamda ne iktidar, ne medya, ne sermaye gücü var; dış odakların da iç odakların da hedefinde oldum, hala hedefindeyim. Bırakın gemiyi, sandalım dahi yok ki yakayım.

Neye mi güveniyorum? Mutlak adaletine inandığım Rabbime ve nihai kertede hiçbir zaman şaşmayacağına inandığım milletimin vicdanına.

12 Eylül’ün sert rüzgarlarında, 28 Şubat’ın kuru ayazında, 15 Temmuz’un yakıcı gecesinde neredeysem hala oradayım. Başını omuzuma koyup ağlayan Arakanlı kardeşimle, bütün varlığıyla sadece bana değil bir umuda sarılan Doğu Türkistanlı yaşlı büyüğümle, Gazze’de bombalar altında Şifa hastanesinde şehit kızının başında teselli arayan Filistinli kardeşimle kucaklaştığımda hangi hal ile hallenmişsem yine aynı hal üzereyim. 28 Şubat şartlarında dahi hiç ara vermediğim ilim kürsüsünde, İslam dünyasına yeni bir nesil yetiştirme amacıyla Malezya’da 85 milletten gençlere verdiğim derslerde, Mavi Marmara katliamı sonrası BM Güvenlik Konseyi’nde, terörle mücadelede Van havaalanında şehitlerimizi uğurlarken, Arakan’da bir selam ile ayağa kalkan mazlumlara hitap ederken kelamım hangi nefesten çıkmışsa yine aynı nefese sahibim.

Ne insani kimlik, tarih ve zaman bilinciyle donandığım değerlerden taviz verdim, ne küçük çıkarlar için güç yozlaşmasının girdabına kapıldım. İnsanım, hata yaptım belki ama hatamı inancımla ve vatanperverlik hamaseti ile örtmeye çalışmadım.

Başbakanken devleti kurumsal çürümeden, ülkeyi terör örgütlerinden, AK Parti’yi yolsuzluklardan temizlemek için nasıl çaba sarf ettiğime Rabbim de sizler de şahitsiniz. Meselemin bir şahsi ikbal meselesi olmadığını gösterebilmek için herkesin peşinde koştuğu başbakanlık makamı dahil bütün makamları ülkem ve parti zarar görmesin diye terk ettim. Ülke yasaklar, yolsuzluklar ve yoksulluktan oluşan şeytan üçgeninin girdabına girdiğinde ise güçlü bir alternatif oluşturmak için nasıl gayret ettiğime de bu süreçlerin içinde olanlar şahittir. Bütün bu çabalarım karşılıksız kaldığında her türlü çileyi göze alan dava arkadaşlarımla yola çıktığımda bunu beyhude çaba olarak görenler olmuştu. Halbuki biz gücü değil ahlakı, zaferi değil seferi, çıkarı değil çileyi, beni değil bizi öncelemiştik.

Bütün benliğimle, çıkarlarıyla değil ilkeleriyle siyaset yapan, “olduğu gibi görünen, göründüğü gibi olan” Gelecek Partisinin fedakar ve samimi kadrolarıyla bugün de buradayız. Dürtüleriyle değil yüreğiyle yaşayan insanlara has bir vakarla dimdik ayaktayız. Sizin oylarınızın hukukunu da aramak üzere siyaset yapmaya devam edeceğiz. Sizden tek talebimiz kısa dönemli güç politikasının sürmesi adına kulaklarınızı bize, gözlerinizi gerçeklere kapatmayın. Her Müslümanın bildiği hadis mucibince “haksızlık karşısında susan dilsiz şeytan olmayalım ve gerektiğinde Hz. Ömer’den hesap soran sahabinin ahlakı ile ahlaklanalım. Kendimize örnek olarak her tür yolsuzluğa meşruiyet kılıfı bulan din adamlarını değil, haksızlık söz konusu olduğunda kimliğe değil fiile bakan ve hem Emevi hem Abbasi hapishanelerinde çile çeken ve bir rivayete göre son nefesini adalet arayışı için zindanda veren İmamı Azam Ebu Hanifeyi örnek alalım. Onu sadece ibadet ederken değil toplumsal ahlak için de rehber edinelim.

Millet İttifakı’na destek vermiş olan değerli vatandaşlarıma da sesleniyorum.

Asla ümitsizliğe de olası tahriklere de kapılmayınız. Seçim neticeleri bir iktidar değişimine yol açmamışsa da toplumun yarısı statükoya karşı değişim talebini açık bir şekilde ortaya koymuştur. Sayın Erdoğan’ın dün geceki üslubu sizi yanıltmasın. Cumhur İttifakı’na destek verenlerin iktidarın uygulamalarını ve otoriter yolsuzluk düzenine dayalı statükoyu benimsediği düşüncesine kapılmayınız. Onların bu tercihi, oluşturulan korku ikliminin eseridir. Onlarla köprüleri atmayalım, yeni köprüler kuralım. Kutuplaşma tuzağını biz bozalım.

Altılı Masa ve sonucunda oluşan Millet İttifakının siyasi tarihimiz içindeki önemine ilk günkü gibi inanıyorum. Biz sadece altı lider olarak bir araya gelmedik; birbirini tanıma şansı olmayan kitleleri de ortak bir demokratik toplum hedefinde buluşturduk. Yine söylüyorum: bu çaba 200 yıllık modernleşme, 150 yıllık Meclis, 100 yıllık Cumhuriyet, 75 yıllık demokrasi tarihimizin bütün ana damarlarını bir araya getiren bir toplumsal barış projesidir. Bu toplumsal barış projesine destek veren bütün liderlere ve zorlu seçim mücadelesinde omuz omuza mücadele veren parti teşkilatlarımıza teşekkür ediyorum. Bu süreçte yeni dostluk köprüleri kuruldu, yeni bir iklim oluştu. Ülkemizin bu dostluk köprülerine ve bu toplumsal barış iklimine ihtiyacı var.

Özetle, bu toplumsal barış projesi asla başarısız olmamıştır. Bu misyon yeni şartlara uyum sağlayacak şekilde yeniden değerlendirilmeli, bu çabalarla oluşan toplumsal zemin ise mutlaka korunmalıdır. Ülkenin muhafazakar, milliyetçi ve laik akımların gittikçe radikalleşen otoriter formlarına karşı özgürlükçü muhafazakarlığın, özgürlükçü milliyetçiliğin ve özgürlükçü laikliğin ortak bir zeminde ve gelecek vizyonunda buluşması son derece değerlidir. Bu misyonun gerektirdiği şekilde Erdoğan liderliğinde oluşan Cumhur ittifakı ve seçim yaklaşırken aralarına katılan yeni bileşenleri de dahil olmak üzere sergilenen otoriter yaklaşımların daima karşısında olacağız.

Bir bütün olarak toplumumuzun bütün kesimlerine de seslenmek istiyorum. Önümüzde bizi bekleyen en büyük tehlike dün seçim neticesinin ortaya çıkardığı ortadan ikiye yarılmış toplum görüntüsünün kemikleşerek kalıcı hale gelmesi ve bu parçalanmanın yetmişli ve doksanlı yıllarda olduğu gibi otoriter dikta heveslilerince istismar edilmesidir. Sayın Erdoğan’ın dünkü konuşması bu kaygıyı azaltmadığı gibi artırmıştır.

Aslında birbirine karşı imiş gibi görünen veya iktidar tarafından böyle gösterilen bu yüzde ellilik topluluklar aynı ideal ve özlemin peşindedirler: bağımsız ve güçlü bir ülke, özgür ve demokratik bir toplum, insan onuruna yakışır bir hayat standardı.

Demokrasi tarihimizde hiçbir siyasiye nasip olmamış bir tecrübemi paylaşarak bu kanaatimi pekiştirmek istiyorum. 2015 yılındaki iki seçimde AK Parti Genel Başknaı ve Başbakan olarak büyük çoğunluğu muhtemelen bu seçimlerde Cumhur İttifakı’na oy vermiş AK Partililere hitap ettiğim İstanbul (Maltepe), İzmir (Konak), Samsun (Cumhuriyet) ve Bursa (Gökdere) meydanlarında bu kez Gelecek Partisi Genel Başkanı olarak AK Parti’ye muhalif Millet İttifakı seçmenlerine hitap ettim. Benim için hem son derece duygusal hem de sınama niteliği taşıyan tecrübelerdi. İki farklı kutbu temsil ettiği düşünülen iki kitle ile de coşku yüklü duygusal iletişim bağı kurduğumda şunu fark ettim: Yüreğinizle konuştuğunuzda milletimizin farklı kesimlerinin duygularını buluşturabilirsiniz.

Kitleler farklı idi ama ben hemen hemen aynı milli duyguları ve aynı demokratik vurguları öne çıkarmıştım ve aynı coşkuyla karşılanmıştım. Bugün de kendime ve partime biçtiğim en önemli misyon iktidar sahiplerinin otoriter yolsuzluk düzenini korumak için kutuplaştırma taktiği ile birbirne hasım hatta düşmen kılmaya çalıştığı bu kitleleri ortak bir gelecek vizyonunda buluşturmaktır.

Bu zor şartlarda şiarımız kutuplaşma değil kucaklaşma olmalıdır.

Son olarak bütün bu zorlu süreçlerde kendilerine hiçbir çıkar ve makam vaat etmememe rağmen beni hiç yalnız bırakmayan vefakar Gelecek Partisi kadrolarına seslenmek istiyorum.

Sizler yeni parti kurma ortamı açısından herkesin korku ikliminde sustuğu Cumhuriyet tarihinin en zor dönemlerinden birinde samimiyetle ve cesaretle çağrımıza kulak verdiniz, mahallelerinizdeki konfor alanlarından çıktınız ve ayağa kalktınız. Fiili saldırılara, hukuki davalara, baskılara, dışlamalara direnerek sadece bir parti kurmadınız, ülkenin siyasi iklimini değiştirdiniz. Ekonomik zorluklara rağmen kimseye boyun eğmeden özgürlükçü demokrasi mücadelesinde milletimizin gür sesi oldunuz. Millet ittifakı içinde kaynaştırıcı bir misyon, seçim sathı mahallinde enerjik bir güç kaynağı oldunuz. Teşkilatlarımız olarak adayımızın olmadığı illerde dahi büyük bir gayretle gece gündüz çalıştınız.

Bugün yeni bir başlangıç günüdür. Her zamankinden daha büyük bir azim ve kararlılıkla çınar yaprağının beş kolunu oluşturan adalet, demokrasi, refah, eşitlik ve siyasi ahlak mücadelemize devam edeceğiz. Önümüzdeki günlerde her düzeyde yapacağımız istişarelerle başta yerel seçimler olmak üzere yeni siyasi konjonktürdeki yol haritamızı belirleyeceğiz. TBMM’ndeki on cesur yürek arkadaşımızla insanlarımızın hakkını ve hukukunu koruyacak, daha büyük birlikteliklerin önünü açacağız.

Bu vesile ile Aziz İstanbul’umuzun Fethi’nin 570. yılı kutlar, çağ kapatıp, çağ açarak Hz. Muhammed’in övgüsüne mazhar olan Fatih Sultan Mehmet Han’ı ve fetih şehitlerimizi rahmetle anarım.”

Paylaşın

CHP Genel Merkezi’ndeki Millet İttifakı Liderleri Toplantısı Sona Erdi: Açıklama Yapılmadı

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın zaferle çıktığı ikinci tur Cumhurbaşkanı seçimi sonrası, Millet İttifakı liderleri, Kemal Kılıçdaroğlu’nun davetiyle CHP Genel Merkezi’nde bir araya geldi. Toplantı sonrası açıklama yapmadı.

Haber Merkezi / Millet İttifakı bileşeni CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, İYİ Parti Genel Başkanı Meral Akşener, Saadet Partisi Genel Başkanı Temel Karamollaoğlu, Gelecek Partisi Genel Başkanı Ahmet Davutoğlu, DEVA Partisi Genel Başkanı Ali Babacan ve Demokrat Parti Genel Başkanı Gültekin Uysal, saat 22:30’da CHP Genel Merkezi’nde seçim sonucunu değerlendirdi. Toplantı 23:50 sıralarında bitti, liderler açıklama yapmadı.

Millet İttifakı

Millet İttifakı, 5 Mayıs 2018 tarihinde Cumhuriyet Halk Partisi (CHP), İYİ Parti, Saadet Partisi (SAADET) ve Demokrat Parti (DP) arasında kurulan seçim ittifakıdır. Daha sonrasında Demokrasi ve Atılım Partisi (DEVA), Gelecek Partisi ittifaka katılmıştır.

Türkiye’de 2023 genel seçimlerinde ana rakip olan Cumhur İttifakı’na karşı yarışmak üzere altı muhalefet partisinden oluşan bir seçim ve yönetim ittifakıdır. Aslen 2018 genel seçimlerinden önce kurulan ittifak, Türkiye’nin yeni kurulan cumhurbaşkanlığı sistemine direnme konusunda ortak payda bulan siyasi yelpazedeki dört muhalefet partisi tarafından resmen başlatıldı.

Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) ve İYİ Parti, muhalefete yıllar sonra ilk büyük seçim başarısını kazandıran 2019 yerel seçimleri için ittifakı yeniden kurdu.

İttifak o zamandan beri genişledi ve iktidardaki Adalet ve Kalkınma Partisinden (AK Parti) ayrılan iki yeni partiyi bünyesine dahil etti: Gelecek Partisi ve Demokrasi ve Atılım Partisi (DEVA).Her iki parti de Millet İttifakı partileriyle birlikte ortak bir aday gösterme niyetlerini önceden açıklamıştı.

Genişlemeden kısa bir süre sonra Millet İttifakı gelecekteki hükûmet programlarını açıklayarak Türkiye’de seçimlerden önce bunu yapan ilk siyasi oluşum oldu. Millet İttifakı, 30 Ocak 2023 tarihinde Ortak Politikalar Mutabakat Metni’ni Ankara’da kamuoyu ile paylaştı.

Genel olarak ittifak, güçlendirilmiş bir parlamenter sistemin kurulmasına özellikle vurgu yapmaktadır. Ülkedeki mevcut demokratik gerileme eğilimini tersine çevirme, hukukun üstünlüğünü ve kuvvetler ayrılığını yeniden tesis etme ve Türkiye’nin insan hakları sicilini iyileştirme ittifakın hükûmet programında değindiği konulardandır.

Paylaşın

GP Lideri Davutoğlu’ndan Üç Partiye “Meclis Grubu” Çağrısı

Gelecek Partisi Lideri Ahmet Davutoğlu, Ali Babacan’ın lideri olduğu DEVA, Temel Karamollaoğlu’nun Genel Başkanı olduğu Saadet Partisi ve Gültekin Uysal’ın lideri olduğu Demokrat Parti’ye TBMM’de ortak grup kurma çağrısı yaptı.

Karar TV’de konuşan Gelecek Partisi Genel Başkanı Ahmet Davutoğlu, Millet İttifakı’nda yer alan üç partiye daha önce de bu teklifi götürdüğünü ancak kabul görmediğini söyleyerek “Meclis’te bir yeni tablo oluştu, birlikte bir grup kurmak bir zarurettir” dedi. Seçimlere CHP listelerinden giren Gelecek Partisi, 14 Mayıs’taki meclis seçimlerinde TBMM’de 10 milletvekili çıkarmıştı.

Millet İttifakı’nın AKP’den rahatsız olan seçmenleri niye kendine çekemediği konusuna değinen Davutoğlu, “Ben bu meseleyi iki sene önce gördüm. Altılı masayı kurmadan önce arkadaşlara ‘gelin ortak zemin kuralım’ dedim. ‘AK Parti’ye oy vermeye alışmış kitlelerin bir anda Cumhuriyet Halk Partisi’ne oy vermesi mümkün değil’ dedim. Ama anlatamadım. Yani sonra da anlatamadım. İtiraf edeyim. Çok ısrar ettim. Herkes biliyor kamuoyunda bunu. Bazı şeyleri, fırtınanın geldiğini görürsünüz ama gücünüz fırtınayı engellemeye yetmez” ifadelerini kullandı.

Ahmet Davutoğlu, “Şimdi de buradan bir çağrıda bulunuyorum. Özellikle bu üç parti yetkililerine. Meclis’te bir yeni tablo oluştu, birlikte bir grup kurmak bir zarurettir. Üç parti, hatta Demokrat Parti’yle. Birlikte grup kurmak bir zarurettir” diye konuştu.

Gelecek Partisi Genel Başkanı Davutoğlu, bunun ne şekilde gerçekleşebileceği sorusunu ise “Onun formülleri bulunur. Biz çalıştık. Ya ben çalışmadığım hiçbir şeyi gündeme getirmem. Çok rahat formülleri bulunur. Yeter ki insanlar yaşadıklarından biraz ders alsınlar. Yani evet. Orada ben de suçlayamıyorum seçmeni. Alışmadığı bir yere gidip vuramıyor işte. Ve ben bunu söyledim” diye yanıtladı.

Paylaşın

GP Lideri Davutoğlu: Daha Başarılı Olabilirdik

14 Mayıs’ta yapılan seçimlere ilişkin değerlendirmede bulunan GP Lideri Davutoğlu, “Seçimin mantığı gereği bunu ölçmek çok zor. Biz de kendi amblemimiz ile girmek isterdik ama bu seçim sisteminde zor. Bunu İYİ Parti’ye eleştiri için söylemiyorum. Tek listeden kastım, her yerde CHP listesi değil baştan beri kanaatim 50 ilde CHP, 30 ilde İYİ Parti listesiydi” dedi ve ekledi:

“Güçlere göre. belli yerlerde seçmenin niteliğinde şu veya bu partiye oy vermekte zorlanıyor. Öyle olsaydı daha başarılı olabilirdik. Birlikte olsa daha iyi olurdu. Seçim yasası değiştiği gün, partilerimizin alacağı oylardan daha çok topluca Meclis’te çoğunluk elde etmemiz, hangi opsiyona uyum sağlayacağımızı söyledik.”

Millet İttifakı’nın Cumhurbaşkanı Yardımcısı adayı ve Gelecek Partisi Genel Başkanı Ahmet Davutoğlu, TELE1’de katıldığı programda gazeteci Zeynel Lüle’nin gündeme ilişkin sorularını yanıtladı. Davutoğlu şunları ifade etti:

“14 Mayıs’tan 2 gece önce bir aradaydık. Prensip olarak, seçim gecesi Ankara’da olma kararı vermiştik. Genel Merkez’de takip ettik. Gece 12’de diğer liderle beraber CHP Genel Merkezi’nde izledik. İlk sonuçtan ne üzüldüm ne sevindim. Birçok tecrübeden sonra kesin sonuçların sabaha alınacağını biliyorduk. Telaş anımız da yoktu.

Seçimin mantığı gereği bunu ölçmek çok zor. Biz de kendi amblemimiz ile girmek isterdik ama bu seçim sisteminde zor. Bunu İYİ Parti’ye eleştiri için söylemiyorum. Tek listeden kastım, her yerde CHP listesi değil baştan beri kanaatim 50 ilde CHP, 30 ilde İYİ Parti listesiydi.

Güçlere göre. belli yerlerde seçmenin niteliğinde şu veya bu partiye oy vermekte zorlanıyor. Öyle olsaydı daha başarılı olabilirdik. Birlikte olsa daha iyi olurdu. Seçim yasası değiştiği gün, partilerimizin alacağı oylardan daha çok topluca Meclis’te çoğunluk elde etmemiz, hangi opsiyona uyum sağlayacağımızı söyledik.

Arkadaşlar birçok kanaati oldu. Toplantılarda konuşulanları dışarı konuşmayı sevmem. Bu da dahil bütün opsiyonlar konuşuldu. Her konu konuşulabilir. Ben olabilecek bir makamdan değil, sahip olduğum makamı Türkiye için çekildi. Türkiye’nin en kudretli Başbakanlık makamını hiç tereddüt etmeden bıraktım.

Kimse bana şuradan çekilir misin diyemez, bütün makamları gördük. Sayın Kılıçdaroğlu ile iki kez seçim rekabeti yaptık. Onun cumhurbaşkanlığını destekliyorum hiçbir ego yapmadan. Şimdi de derse kamuoyu, Kılıçdaroğlu tek çıksın benim için sorun yok.

Önemli olan bir ekip olarak gören kitlelerin bize vereceği oyda olumlu yönde bir değişim olacaksa makamlar hiçbir önemi yok. 6-7 Cumhurbaşkanlığı yardımcısı bir karışıklık yaptıysa muhasebesi yapılır. Kılıçdaroğlu, isterse bir an bile düşünmem. Farklı kesimlere teminat vermek için bulunuyoruz.

“Siyasi bir pazarlık söz konusu olmadı”

Siyasetin insani bir boyutu var. Sinan bey bu seçimde bir göz önüne alınması gereken bir oy oranı aldı. Ortak dostumuz vasıtasıyla görüştük. Orada da kendisine ifade ettim. Kılıçdaroğlu, sizinle konuşur ben bir akademisyen devlet adamı olarak konuştum. Toplantının sohbeti iklimi buydu. Siyasi bir pazarlık söz konusu olmadı. Türkiye’nin gerçekleri ilişkileri nedir? Nasıl bir siyasi tavır almak lazım? Bunları konuştuk.

Kılıçdaroğlu’na bir gün önce görüşeceğimi bildirdim. Mansur Yavaş ile de görüştüm çünkü onun da bazı temasları vardı. Burada demokrasinin tarafında olanlar var. Sayın Bahçeli ve yardımcıları bizi tehdit edebilir, Erdoğan hakaret edebilir ama bize düşen doğruyu söylemek. Oğan ile geçmiş insani boyutumuz sebebiyle rahat bir konuşmaydı. Teklif götürecek kişi Kılıçdaroğlu’ dur. Ben bizim perspektifimizi anlattım.

Onun yerine kendime koyarak, konuştum. Kendisi de ifade ediyor, topyekun oyun bir yana kalması kolay değil. Ama onun yapacağı tercih, psikolojik olarak, iklim olarak önemli. Kararı, ülke için sonuç doğuracak. Soğukkanlı bir şekilde karar verecek. Oğan’a MHP’den gelen tepkiler vahim. Oğan’a söylenenler bize söylense biz o masaya oturamazdık. Oğan’ın hesap etmesi gereken şey temelde bu.

Çok net olarak şunu söylerim biz hiçbir lideri rencide edecek bir şey söylemeyiz. Bizi desteklerse borçlandırmayız. Özdağ ile geçmişimiz var ama çok sert dili var. Karşılaştık da selamını verdi aldık. Kimseyi rencide edecek bir söz söylemem. Erdoğan Bahçeli, en ağır hakaretlerle saldırdılar.

Onları tenkit ettik ama aynı üslubu ortaya koymadık. Oğan’ı ciddiye alınacağı, süreçte rahat eder Altılı Masa’da. Seçimden sonra Oğan, şu anda taşıdığı değeri Cumhur İttifakı’nda taşıyacak mı? Yoksa bu kadar ağır ifadeler kullanan MHP, tasfiye etmeye mi çalışacak.

Destici niye giremedi parlamentoya? Niye AKP listesinden yer bulamadım. Geçmişti BBP’ye ihtiyacı vardı şimdi Hüdapar’a. Şimdi Oğan’a 3 ay sonra kime ihtiyacı olacağı belli olmaz Erdoğan da Bahçeli de makyavelist siyaset yapıyorlar. Yok etmeyecekleri ilke yok.

Kullanmayacakları dini milli değer yok. Tam bir öğütme makineleri. Her şeyi yok ettiler. Millet ve devlet, karşı tarafı suçlayan unsurlar oldu. Bunların hiçbir kaygısı yok. Sinan bey bütün bunları göz önüne alması gerekir. Karar aldıktan sonra da görüş ayrılıklarımız da olur.

Paylaşın

Davutoğlu’ndan “28 Mayıs” Mesajı: Bu Riyakarlık Son Bulmalı

Partisinin kurmaylarına ve teşkilatlarına seslenen GP Lideri Davutoğlu, “Din ve vicdan özgürlüğünün teminatı milletin derin vicdanı ve gelecek kadrolarıdır. Korku siyasetine karşı olacağız. Bir Müslüman olarak en büyük faiz transferini gerçekleştireceksiniz… Allah’ın ayetinden bahsedeceksiniz, sonra faizi ortaya atacaksınız. Artık bu riyakarlık son bulmalı” dedi ve ekledi:

Haber Merkezi / “Dinimizi istismar etmek için açık yalan söyleyenlere kimse taviz vermesin. Bu soytarıların riyakar düzeni son bulacak. Dini kazanımlar diyerek dinimizi siyasete alet edenlere karşı kararlıyız. Biz gidersek savunma sanayi şöyle olur diyorlar. 2015’te roketsan kapatılıyordu.”

Davutoğlu, konuşmasının devamında, “Gelecek Partisi’nden korkan iki kesim var; biri Çankaya’da oturuyor. Siz iyi bilirsiniz hortumlamayı. Biz hortumculuk falan bilmeyiz. Biz bütün partilerle son derece ilkeli bir anlaşma yaptık. AK Parti ve MHP’nin servetleri araştırılsın. Kim hortumcu görülsün, araştırılsın” ifadelerini kullandı.

Gelecek Partisi Genel Başkanı Ahmet Davutoğlu, partisinin genel merkezinde parti yöneticileri ve il başkanlarıyla bir araya geldi. Partisinin kurmaylarına ve teşkilatlarına seslenen Davutoğlu, Kılıçdaroğlu’nun kazanması için gece gündüz çalışacaklarını söyledi.

Davutoğlu’nun konuşmasından öne çıkanlar şöyle:

“14 Mayıs seçimlerini geride bıraktık. 28 Mayıs seçimlerine gidiyoruz. Bu tarihleri iyi okumak gerekiyor. Toplum var olan cumhurbaşkanına hayır demiştir. Milletimiz tekrar seçimlere, sandığa gidecek. 14 Mayıs gecesi iktidar erken bir zafer sarhoşluğuna girdi. Toplum iktidar partisinin oy kaybı ile ‘ülkeyi kötüye götürüyorsunuz’ demiştir. Milli iradenin üstünde bir irade kabul etmeyiz. Halk bir mesaj verdi. Bizim de milletimizden beklentimiz, bir kez daha düşünmesidir. Bu sadece bir seçim değil. Artık sadece iki tercih var. Milletimiz bu tercihi kullanırken, iki kişi arasında tercih yapmayacak.

Yolsuzluklar böyle devam edemez. İktidar zafer kazandı havasına girmiş olabilir. Biz süreç bitmedi, biz bitti demeden bitmeyecek. Altı genel başkan olarak dün önemli kararlar aldık. İktidar kampanya süresince korku politikasını gösterdi. ‘Biz gidersek şunlar olur’ dediler. Millet ya değişim diyecek ya da statükoya devam diyecek. 5 konuda propaganda yapacaklar. Sizlerden ricam bunlara karşı başınız dik olmanız. Bu şehrin illeri, köyleri asla teröre teslim olmayacak.

“Artık bu riyakarlık son bulmalı”

Din ve vicdan özgürlüğünün teminatı milletin derin vicdanı ve gelecek kadrolarıdır. Korku siyasetine karşı olacağız. Bir Müslüman olarak en büyük faiz transferini gerçekleştireceksiniz… Allah’ın ayetinden bahsedeceksiniz, sonra faizi ortaya atacaksınız. Artık bu riyakarlık son bulmalı. Dinimizi istismar etmek için açık yalan söyleyenlere kimse taviz vermesin. Bu soytarıların riyakar düzeni son bulacak. Dini kazanımlar diyerek dinimizi siyasete alet edenlere karşı kararlıyız. Biz gidersek savunma sanayi şöyle olur diyorlar. 2015’te roketsan kapatılıyordu.

Gelecek Partisi’nden korkan iki kesim var; biri Çankaya’da oturuyor. Siz iyi bilirsiniz hortumlamayı. Biz hortumculuk falan bilmeyiz. Biz bütün partilerle son derece ilkeli bir anlaşma yaptık. AK Parti ve MHP’nin servetleri araştırılsın. Kim hortumcu görülsün, araştırılsın.

Biz asla prim vermeyiz, asla geri adım atmayız. Kılıçdaroğlu’nun seçilmesi için gece gündüz çalışacağız. Algı operasyonlarına karşı kararlılıkla çalışıyoruz. 28 Mayıs bir eşiktir, hiçbir şey o eşiği geçmedikçe kesin bir nihayete ulaştık sayılmaz. Hep beraber yeni bir ufka yelken açacağız. Yeni baharın müjdesini vermek en büyük isteğimizdir. Yeni bir demokrasi şöleni bize nasip olur.”

Gelecek Partisi’nde görev değişimi

Öte yandan Gelecek Partisi’nde milletvekili seçilen genel başkan yardımcıları görevlerini başka isimlere devretti.

Ankara Milletvekili seçilen Nedim Yamalı’dan boşalan Siyasi İşler Başkanlığı’na Seçim ve Hukuk İşleri Başkanı Ayhan Sefer Üstün getirildi. Üstün’den boşalan Seçim ve Hukuk İşleri Başkanlığı’na ise Alaattin Fırat atandı.

TBMM’ye İstanbul 1. Bölgeden giren Teşkilat Başkanı Selim Temurci ise görevini Parti Yönetim Kurulu üyesi ve eski milletvekili Ömer Ünal’a bıraktı.

Kültür ve Sanat Politikaları Başkanı Sema Silkin Ün, Meclis’e giren isimler arasında yer alıyordu. Denizli’den vekil seçilen Ün’ün görevini yeni dönemde Burçak Başbuğ Erkan yürütecek.

İstanbul’dan milletvekili seçilen Doğan Demir, Yerel Yönetimler Başkanlığı’nı Parti Yönetim Kurulu üyesi Hasan Hüseyin Bozok’a devredecek.

İzmir’den milletvekili seçilen AR-GE Başkanı Mustafa Bilici’nin yerine Yönetim Kurulu üyesi Ferhat Esener, Antalya’dan seçilen İnsan Hakları Başkanı Serap Yazıcı Özbudun’un yerine Yönetim Kurulu üyesi Bahadır Kurbanoğlu, Bursa’dan seçilen Kani Torun’un yerine ise Genel Başkan Danışmanı Hasan Seymen getirildi.

Paylaşın