Davutoğlu’ndan Erdoğan’a Sert Sözler!

Gelecek – Saadet grubunda konuşan Gelecek Partisi Lideri Ahmet Davutoğlu, Erdoğan’ın “Anayasa Mahkemesi’nin kararlarını hazmedemiyorum” sözleri üzerinden eleştirerek, “Bakın biz neleri hazmedemiyoruz” dedi ve ekledi:

Haber Merkezi / “ABD Başkanı’nın Türkiye Cumhuriyeti Devlet Başkanı aptal olma diye mektup göndermesini hazmedemiyoruz Sayın Erdoğan. Gazze şimdi Refah’a sığınmış yüz binlerin bomba altında inlediği bir dönemde Türk limanlarından İsrail’e giden ticaret gemilerini hazmedemiyoruz.”

GP Lideri Davutoğlu, “Her Cuma namazında bir siyasi mesaj verilerek gençlerimizin camilerden soğutulmasını hazmedemiyoruz. Nas hükmüdür diyip faizi yasaklamayı dini bir kahramanlık olarak gösterdikten sonra dünyanın en büyük faizini fakirin fukaranın sırtına yüklenmesini hazmedemiyoruz” ifadelerini kullandı.

Saadet-Gelecek Meclis grup toplantısında Saadet Partisi Grup Başkanvekili Bülent Kaya ve Gelecek Partisi Genel Başkanı Ahmet Davutoğlu gündeme ilişkin açıklamalarda bulundu.

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın Mısır ziyaretini gündeme Bülent Kaya, Erdoğan’ın ziyareti sırasında Filistin’de yaşanan zulme değinilmesini beklediklerini dile getirdi. Kaya Mısır’daki darbeci hükumetten kaçarak Türkiye’ye sığınan kişilerin Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlığının da iptal edildiğini söyledi.

“Biz, Siz Sisi’yi ziyaret edip normalleşirken, oradaki Müslümanlar daha rahat nefes alacak. Ve siz Mısır’ı ziyaret ederken İsrail’e karşı Filistinlilerin sesini yükselteceğinizi beklerken, bir de baktık ki maalesef tamamen Filistinlileri yalnız bırakmaya, Türkiye’ye sığınmış olan Mısırlı kardeşlerimizi yalnızlığa mahkum etmeye dair her halde bazı örtülü anlaşmalar yapmış olmanız gerekir ki bu şekilde davranıyorsunuz. Bu millet her zaman mazlumların yanında zalimlerin karşısında olmuştur. Bize yakışan bu gün de hem mısırlı Müslüman kardeşlerimizi, hem Filistinli mazlumların yanında durmak İsrail’e karşı durmaktır” ifadelerini kullandı.

Kaya yerel seçimlere ilişkin de şöyle konuştu: “İktidar partisi ateşten bir gömlekken çıkardıkları ‘Milli Görüş’ gömleğini, yerel seçimlerde 94 ruhu diyerek tekrar giymeye çalışıyor. ‘Milli Görüş’ gömleği konjektöre göre giyip, çıkarılabilecek bir gömlek değildi. Hele ki yapıp ettikleri ile hukuk tanımaz rakiplerine ve düşmanlarına benzeyen kişilerin bedenine uyacak bir gömlek asla değildir.

‘Milli Görüş’ gömleği kendisine düşmanlık edenlere dahi adaletten başka borcu olmayanların giyebileceği bir gömlektir. ‘Dün dündür, bugün bugündür’ diyenlerin giyebileceği bir gömlek asla değildir. ‘Rüşvet alan da, veren de melundur’ diyenlerin giyebileceği bir gömlektir. ‘Çalışırlar, çalmazlar, çaldırmazlar’ diyenlerin giyebileceği bir gömlektir. ‘Çalışırlar ama çalarlar’ diyebileceklerin giyecekleri bir gömlek değildir.”

Maraş merkezli deprem nedeniyle evleri yıkılan ailelerin hala çadırlarda ve konteynerlerde kaldığına dikkat çeken Kaya, depremzedelere verilen 600 bin konuttan sadece 30-40 bininin bir sene sonra yapıldığına dikkat çekti, binlerce insanın hala söz verilen TOKİ konutlarının yapımını beklediğini söyledi.

Erzincan İliç’te yaşanan maden faciasına da değinen Kaya, ÇED raporuna rağmen madenin çalışmasına göz yuman siyasiler hakkında neden yasal bir işlem başlatılmadığını sordu. Kaya olayın üstününü kapatmaya çalışan olursa buna müsaade etmeyeceklerinin ve konunun takipçisi olacaklarının altını çizdi.

“Erdoğan adına üzülüyorum”

Bülent Kaya’nın ardından parti grubuna seslenen GP Lideri Ahmet Davutoğlu, konuşmasında şu ifadeleri kullandı:

Bugün Türk siyasetinin en büyük eksikliği emin olma vasfını kaybetmeleridir. Emin olmak ne demektir; emin olmak sözün gücüne inanmaktır. Devlet adamının temel vasfı güç sahibi olmak değil emin olma vasfıdır. Maalesef Sayın Erdoğan ve bugün ki iktidar Türkiye’de kurumları dağıttı ama verdiği en büyük zarar insanların emin olma duygusunu yok etti.

Düşünün bir devlet adamı seçime hazırlanırken halka şöyle hitap ediyor. Bizim olmadığımız bir büyükşehir belediyesi, kusura bakmayın açık konuşuyorum. Doğal gazı nasıl getirecekler. Biz varsak doğal gaz var biz yoksak doğal gaz yok. Diyelim ki Ordu’da seçimi yüzde 49 oyla kaybettiler, yüzde 51 oyla da başka bir parti kazandı. Diyor ki bana oy vermeyenleri cezalandırdığım gibi bana oy verenleri de cezalandırırım.

Demokrasilerde siz seçimi kazanırsanız o ana kadar bir bir partinin genel başkanı ya da adayısınız. Seçimi kazandığınız gece o andan itibaren bütün ülkenin hükümetisiniz. Şimdi bu ülke insanları nasıl güven duyacakları Cumhurbaşkanlarına. Bana oy verirseniz doğal gaz gelir hizmet gelir. Bana oy vermezsiniz ne doğal gaz gelir ne hizmet gelir demek siz benden emin olmayın ben emin bir insan değilim demektir.

Ben duyunca bir anlamda en azından Refah’a giderler diye sevinmiştim, Gazze’nin bir sesini duyururlar dünyaya diye sevinmiştim. Madem bu kadar büyük taviz veriyorsunuz. Sisi ile yan yana durdular ve kardeşim Sisi dedi. Bundan 5 sene önce İstanbul sokaklarında seçim iki aday arasında değil, Sisi ile Binali arasında oyunuz Binali mi Sisi mi diye insanlara oy kullandırtan bir liderin Allah indinde aslında düştüğü zillet halinin temsilidir. Geçen seçim Binali mi Sisi mi dedin, şimdi Binali kardeşimle seçime gidiyorsunuz.

Sayın Cumhurbaşkanı Anayasa kararını hazmedemiyorum dedi. Biz de hazmedemiyoruz. Siz Anayasa Mahkemesinin insan haklarını esas alan bir kararını hazmedemiyorsunuz. Bakın biz neleri hazmedemiyoruz. ABD Başkanı’nın Türkiye Cumhuriyeti Devlet Başkanı aptal olma diye mektup göndermesini hazmedemiyoruz Sayın Erdoğan. Gazze şimdi Refah’a sığınmış yüz binlerin bomba altında inlediği bir dönemde Türk limanlarından İsrail’e giden ticaret gemilerini hazmedemiyoruz.

Her Cuma namazında bir siyasi mesaj verilerek gençlerimizin camilerden soğutulmasını hazmedemiyoruz. Nas hükmüdür diyip faizi yasaklamayı dini bir kahramanlık olarak gösterdikten sonra dünyanın en büyük faizini fakirin fukaranın sırtına yüklenmesini hazmedemiyoruz.

Bir AK Parti önemli yetkilisiyle karşılaşmıştık, şunu sordum kendisine; yolsuzluk kaldı mı ülkede dedim, kalmadı. Niye kalmadı biliyor musunuz, yolsuzluğun tanımı kalmadı. Yolsuzluk olan her şey o kadar meşrulaştı ki artık yoksulluk diye bir fiil kalmadı.

İliç’te hala 9 işçimiz çıkartılamadı, yüreğimiz yanıyor. Kim bunu sorumlusu, devlet can emniyetini sağlar, devlet bu emniyetin gereğini yapar ve bu emniyeti tehdit eden kim olursa olsun cezalandırır. Ne oldu 1 hafta geçti, 6 asli kusurlu bulundu.

Borulama şefi asli kusurlu ama oraya o maden için ÇED ruhsatı veren bakan suçlu değil öyle mi, o şirketin genel müdür suçlu değil öyle mi. Bu kadar felaket yaşandı 10 binlerce vatandaşımız depremde hayatını kaybetti. Küçük müteahhit tutuklandı büyük müteahhitlere kimse dokunmadı. Bir tek kamu görevlisi suçlu bulunmadı, Nurdağı’nın belediye başkanı ve imar müdürü dışında. Kim verdi o izinleri, emin olun Allah muhafaza yarın İstanbul’da deprem olsa yine böyle küçük işçileri suçlu görürler de İstanbul’a ihanet ettik diyen Cumhurbaşkanı kenara çekilir.

Bugün böyle bir facia karşısında kimse altın madeninin geliri nedir, ne kadarı Türkiye’de kalıyor bunun hesabı içinde değil. 23 milyar dolarlık kapasiteden bahsediyor Türkiye’ye kalan altın ruhsatlarından kalan bir kaç yüz milyar dolar.

Medyanın başlıkları yüzlerce ton toprak kaydı, toprak böyle yuttu, dağ yürüdü, yığma tepe işçileri yuttu. Suçlu dağ, suçlu toprak, suçlu işçiler ama ülkeyi yönetenler suçlu değil. Eğer böyle bir facia başka bir dönemde yaşansaydı dağı toprağı mı suçlardık yoksa onları mı suçlardık.

Mısır konusunda gerçekten ümit ettim Refah Kapısı’na giderler ve mesaj verirler diye. Gazze’de katliam bütün hızıyla devam ediyor ve Refah emin bölge diye insanların gitmesini sağlık verdikleri Refah da bombalanıyor. 30 bini aşkın kardeşimiz hayatını kaybetmiş ve Sayın Erdoğan Kahire’de. Niye gidersiniz Kahire’ye sadece ikili ticaret mi. İspanya Başbakanı’da gitti Kahire’ye ama niye gitti biliyor musunuz, Refah’a gitmek için gitti ve aldı Refah Kapısı’nın önünde İsrail’e hitap etti.

Sayın Cumhurbaşkanı Kahire’ye gitti kardeşim Sisi dedi ama Kahire’deki Gazze’ye insani yardım yapan kuruluşları bile ziyaret etmedi. İstiyor ki 4 ayı aşkın süren soykırım karşısında herkes hazmetsin bu soykırımı ve iktidarı hiç eleştirmesin. Sayın Erdoğan hazmetmiyoruz böyle hamaset yüklü ama eylem noksanlı tavrınız hazmetmiyoruz.

Geçtiğimiz hafta sonu bir toplantı da bir yiğit ses şunu söyledi; ortaya konuşmuyorum sayın Erdoğana söylüyorum dedi ve kesin şu İsrail ile ticareti diye seslendi. Muhammed Emin Yıldırım Hoca.

Erdoğan adına üzülüyorum, eğer siyasi hırsıyla ben hayatımın sonuna kadar bu makamlarda duracağım dememiş olsaydı, onurla ve izzetle one minute demiş bir lider olarak hatırlanacaktı. Ama şimdi ne yapmış olursa olsun, Gazze’de Müslümanlar katledilirken İsrail’e çelik, gıda ve jet yakıtı gönderen bir lider olarak anılacak.”

Paylaşın

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir