Ahmet Davutoğlu’ndan Devlet Bahçeli’ye “Münafık” Yanıtı

Gelecek – Saadet ortak grup toplantısında gündeme ilişkin açıklamalarda bulunan Gelecek Partisi Lideri Ahmet Davutoğlu, “Bahçeli, MHP grubunda doğrudan benim ismimi vererek munafık suçlamasında bulundu. İslamı kavramları kullanırken insanın zihninden diline doğru giden süreç elli filtreden geçmesi lazım. Ben kimseye munafık demem kimseye kafir de demem. Kalpleri bilen Allah’tır” dedi ve ekledi:

“Sayın Bahçeli, biz de herkes şahit olduğumuz gibi göründük göründüğümüz gibi olduk. Böyle olduğumuz için siyasi ahlak dediğimiz ve davasına başımızı koyduğumuz değerler adına siyasi ahlak mücadelesi verdiğimizde olduğumuz gibi görünmemek ya da göründüğümüz gibi olmamak için sizin peşinde olduğunuz başbakanlık makamını terk ettik ama hep olduğumuz gibi göründük göründüğümüz gibi olduk.”

Davutoğlu, konuşmasının devamında, “Koalisyon görüşmeleri için gittiğimizde odanızda saat 17.25’e ayarlıydı ve önce masaya koyduğunuz 17-25 dosyaları açılsın, yolsuzluk meseleleri çözülsün ondan sonra hükümet kurarız dediniz, ne oldu o günden bugüne Sayın Bahçeli? Neden olduğunuz gibi görünüyorsanız 17-25 dosyalarını ve yüce divanı işletin. Göründüğünüz gibi olacaksanız bir daha ağzınızı açmayın lütfen, yolsuzluk demeyin teslim olduk deyin iktidara. Bir takım bürokratik makamlara yakınlarımızı veya bizim fikriyatımızdan insanları yerleştirmek için yolsuzlukları unuttuk deyin” ifadelerini kullandı.

Gelecek Partisi Genel Başkanı Ahmet Davutoğlu, Gelecek-Saadet ortak grup toplantısında gündeme ilişkin açıklamalarda bulundu. Davutoğlu’nun açıklamalarından satırbaşları şu şekilde:

“Diyarbakır’da Kulp da bir olay yaşında Merkez Başkanı ile ilgili iddialar var TÜİK’in enflasyon rakamları var ve hemen hemen hangi konuya dokunursanız dokunun milletin değerleriyle devletin kurumsallaşması arasında bağ kurmayan bir iktidar var.

Diyarbakır Kulp’ta ne oldu bizim tutumumuz açıktı şu anda da son derece açık bazı olaylar vardır ki olup olmaması kadar duyulması dahi toplumu sarsar hutbe okuyan bir imama kaymakamın müdahalesinde bahsediyorum. Sadece müdahale değil darp iddiaları da ve bu iddialar da reddedilmiş değil.

Şimdi hepimiz Anadolu topraklarından geldik. Bir küçük köyde eğer bir boşanma olsa iki aile ihtilaf etse, o köy de bir felaket olsa, üç kanaat önderi bir araya gelir. Muhtar imam ve öğretmen. Muhtar halkı temsil eder, imam halkın değerlerini temsil eder, öğretmen irfanı öğretmeni temsil eder.

Şehitlerimiz bizim en yüce miraslarını başımızın tacı kıldığımız yetimlerini evladımız, eşlerini bacı bildiğimiz en yüce değerlerimizdir, kimse şehitlerimiz üzerinde bir istismara asla kalkışmasın. Şehitlerin ruhu ve maneviyatı o şehitler adına konuşan yüce milletimize, meclisimize aittir. Bundan hiçbir taviz vermeyiz.

Diyelim ki imam şehitlerimizle ilgili iki paragrafı unuttu, sehven veya bilerek okumadı. Bir kaymakamın yapması gereken bunu not alması ve daha sonra idari soruşturma ile gereğini yapması. Eğer sehven olmuşsa mesele hallolur, eğer bilinçli veya bir örgüt iltisatı varsa bunun gereğini yapıp adli makamlara teslim etmesidir.

Bir kaymakam suç ne olursa olsun ceza makamı değildir. Demokratik hukuk devletinde ceza makamı mahkemelerdir. Eğer herkes kendisi adaletin yerine geçip ceza uygulamaya başlarsa toplumda huzur kalmaz.

Kaymakamı destekleyen diğer kaymakamlar arkası arkasında açıklama yaptılar. Memur-Sen açıklama yaptı. Bir devlette olmaması gerek şey, devletin bürokratı kaymakamı sendika değildir. Ortada suç varsa yeri ve otoritesi bellidir. Kaymakamlar tek tek devleti temsil ederler. Toplumca bir refleks vermeye başladıklarında ortak beyanatlarda bulunan askeri yetkililerin vesayeti gibi bir tablo ortaya çıkar. Hatırlarsanız 28 Şubat’ta.

Devlet bürokratı kendi başına konuşmaz, devlet bürokratı devlet adına konuşur ve siyasi iktidar gerçekten iktidarsa önce o konuşur sonra bürokrat konuşur. Demokratik hukuk devletinde böyle şey yaşanmaz. Kaymakam MHP kökenliymiş, imam AK Partiliymiş. MHP ile AK Parti arasında bir güç mücadelesi varmış. Çok net ifade edeyim. İmamın siyasi kimliği olmaz, imamın tek kimliği vardır; islam islam islam.

Bir devlet adamı olarak ifade ediyorum; kaymakamın siyasi kimliği olmaz kaymakamın tek kimliği vardır devlet devlet devlet. Siyasi kimlikler üzerinden kaymakamları imamları karşı karşıya getirirsek olacak şey toplumsal kaostur. Biz bunları söyledik diye, şehitlerimize sahip çıktığınız gibi devlete ve camilerimize sahip çıkın dediğimizde itirazlarımıza sert eleştiriler yöneltenler oldu.

“Kimseye munafık, kafir demem”

Dün Sayın Bahçeli, MHP grubunda doğrudan benim ismimi vererek munafık suçlamasında bulundu. İslamı kavramları kullanırken insanın zihninden diline doğru giden süreç elli filtreden geçmesi lazım. Ben kimseye munafık demem kimseye kafir de demem. Kalpleri bilen Allah’tır.

Sayın Bahçeli, biz de herkes şahit olduğumuz gibi göründük göründüğümüz gibi olduk. Böyle olduğumuz için siyasi ahlak dediğimiz ve davasına başımızı koyduğumuz değerler adına siyasi ahlak mücadelesi verdiğimizde olduğumuz gibi görünmemek ya da göründüğümüz gibi olmamak için sizin peşinde olduğunuz başbakanlık makamını terk ettik ama hep olduğumuz gibi göründük göründüğümüz gibi olduk.

Koalisyon görüşmeleri için gittiğimizde odanızda saat 17.25’e ayarlıydı ve önce masaya koyduğunuz 17-25 dosyaları açılsın, yolsuzluk meseleleri çözülsün ondan sonra hükümet kurarız dediniz, ne oldu o günden bugüne Sayın Bahçeli? Neden olduğunuz gibi görünüyorsanız 17-25 dosyalarını ve yüce divanı işletin. Göründüğünüz gibi olacaksanız bir daha ağzınızı açmayın lütfen, yolsuzluk demeyin teslim olduk deyin iktidara. Bir takım bürokratik makamlara yakınlarımızı veya bizim fikriyatımızdan insanları yerleştirmek için yolsuzlukları unuttuk deyin.

Biz Doğu Türkistan diye bu salonları bu meydanları ve sayın grup başkanımız Japonya’da gür sesle Doğu Türkistan’ı haykırırken siz neredeydiniz? Olduğunuz gibi gerçekten ‘Kızıl Elma’ bir takım idealleriniz var idiyse niye Doğu Türkistan’dan bahsetmezseniz.

Hepimiz takdir ettik 24 saat süre verdiniz İsrail’e değil mi Sayın Bahçeli. Hala alkışlıyorum o sözü. Hala alkışlıyorum o sözü. Peki 24 saat üzerinde kaç 24 saat geçti. Anladık İsrail’e sözün geçmiyor ama bari iktidara sözünüz geçsin de İsrail ile olan şu ticareti durdurun diye bir sesinizi duyalım Sayın Bahçeli.

Serok Ahmet diyerek bana atıfta bulunmuş yine, bakın her dil azizdir Rabb’imin milletlere lütfettiği dil mukaddestir. Taaruf için milletlerin birbirini tanıması için yaratılmış her dil bizim için saygı dahil ve mukaddestir. Onun için bana her Serok Ahmet dendiğinde Kürtçe olarak, “sersera ser çava” derim; göz baş üzere derim. Ama bilirler ki hani Atatürk’ün gidin bakın ülke krizdeyse Toros dağlarında Yörük çadırlarında duman tütüyorsa ülke emniyettedir çünkü Yörükler ayaktadır dediği Yörük doğmuş Yörük Ahmet’im ben.

Gidemediniz ama Uygur’a bir gidin, sokağa çıkın Rumçi’ye Ahmet Davutoğlu deyin Uygur o derler, Cengiz Dağcı’nın Kırım’daki mezarına gidin Tatarlar, Tatar Ahmet derler. Biz bu milletin her rengini temsil etmeyi başımızın tacı biliriz. Milleti birleştiririz, bölmeyiz. dilleri kardeş kılarız düşman kılmayız. Bu topraklarda konuşulan hiçbir dili de yabancı dil kabul etmeyiz.

Biz Dicle ile Fırat’ı Meriç’e Sakarya’ya kardeş kılanlarız. Şimdi herkes iddiasıyla mesuldür. Şimdi gelelim daha net bir ifade ile söyleyeceğim. İmamlarımıza güveniyor muyuz, diyanet işlerimize güveniyor muyuz. Peki o zaman niye Ankara’dan merkezi hutbe gönderilir, niye Türkiye’nin her yerinde aynı hutbe milli güvenlik kurulu bildirisi gibi okunur. 70’li yıllarda İstanbul’da yaşayan bilir hepimiz Gönenli Mehmet Efendi’nin hutbesini dinlemeye giderdik Sultanahmet’e. Gönenli Mehmet Efendi, Ankara’dan gönderilmiş hutbeyi okumazdı.

Şimdi bizim Toros Dağları’ndaki Taşkent’teki hutbe ile Şişli’deki hutbe aynı hutbe. Edirne’deki hutbe ile Hakkari’deki hutbe aynı hutbe. Din adamı ve imam cemaatini bilir, cemaatine sahip çıkar, cemaatine ne söyleyeceğini de bilir. Ne zaman çıktı bu hutbelerin merkezileşmeleri biliyor musunuz? Hep darbe sonrasında. 1962’dedir ilk genelgelerden biri çünkü imamların çoğunun 27 Mayıs karşıtı ve Demokrat Partisi yanlısı olduğu düşünülmüştür. 12 Eylül’de başörtüsünü yasaklayanlar helikopterle Kur’an-ı Kerim bildirileri attılar. 28 Şubat’ta hutbelere ve ezanın mikrofonuna ayar getirmeye kalkıştılar.

Çekin elinizi dinimizin üstünden, bırakın gerçekten iyi yetişmişlerse imamlarımız, din adamlarımız hür özgürce konuşsunlar. Hutbelerin bu niteliği dolayısıyla gençler, siyasi bildiri gibi bir şey dinlememek için camilerden koptular, uzaklaştılar.

Biz olsaydık ne yapardık. Bu haber geldiği anda İçişleri Bakanı’na derhal soruşturma açmasını isterdim, bir mülkü amir nasıl bir din adamını caminin içinde rencide eder diye. Sonra da Diyanet İşleri Başkanlığı’na derhal bir soruşturma açın, gerçekten bu imam sehven mi unuttu yoksa bilinçli örgütsel bir yapımı var ve gözünün yaşına bakmadan ikisini de gerekli şekilde cezalandırırdım ta ki milletin, devletin kaymakamına ve dinin imamına karşı güveni kaybolmasın.

Biz bunları söyledik diye üstümüze gelenlere sesleniyorum. Devlete sahip çıkmak slogan atmakla olmaz, devletin valisinin kaymakamının halk tarafında itibar sahibi kılınmasıyla olmasıyla olur. Dine sahip çıkmak her ne suretle olursa olsun gidip Cuma namazında oturmak ve merkezi hutbe dinlemek değil, ahlaken dine sahip çıkmakla olur hal ile dine sahip çıkmakla olur. Ahlakçı olmakla değil ahlaklı olmak ile dine sahip çıkılır.

“Amerika’da yapamadıklarını burada yapıyorlar”

Bir aydır neredeyse daha önce söylenti halindeydi, Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası Başkanı Hafize Gaye Erkan hakkında iddialar var. Daha 6 ay oldu ya, nasıl Amerika’dan Türkiye şartlarına bu kadar kolay intibar ettiler bilmiyorum ama dünyayı tanırız Amerika’da herhangi bir şirketin hanımefendinin başında bulunduğu bankanın CEO’su babasını bırak oda ayırmayı, benim kızım buradan çalışıyor diyerek resepsiyondan bile geçemez kimliğini göstermesi lazım veya ne yapacaksınız diye sorarlar çünkü bir dakikasını bile ayıramaz bir bürokrat görev yaparken bir dakika bile haramdır, işinizi yapacaksınız. Amerika’da yapamadıklarını burada yapıyorlar.

Amerika’da yapamadıklarını burada yapıyorlar. Özel odalar ayrılmış, memurlar onların çocuklarına bakıyor. Bir göreve bir kişi atandığında sülalesiyle atanıyor, cümbür cemaat geliyorlar.

Balık baştan kokar derler, siz damadınızı bakan yaparsanız, Varlık Fonu’nun başkanını kayınpeder, yardımcısı, vekili damat olursa demek usul Türkiye’de böyle der dışardan gelen de aynı usulü kendisi yerleştirir. Kimi eleştiriyorsunuz, nepotizm diye başbakanken ilk kullandığımda herkes sözlüklere bakmıştı. Tam da bu işte akraba kayırmacılığı, bir gece yarısı üst düzey bir bürokratı saat 1’de akrabalarını yanında çalıştırıyor diye görevden aldığım zaman bir hafta içinde bütün bakanlıklardan akrabalar temizlenmişti.

Nerede Merkez Bankası Başkanı’mız, 1 Ocak’tan itibaren Christmas’tan bu yana Amerika’dalar. Amerika’dan ayrılmak bu kadar zorsa gelmeyecektiniz Hanımefendi. Neredeyse yılda bir kere merkez bankası başkanı değişiyor, göreceksiniz yakında bu da değişir. Kurumsallaşma nerede.

Kulp olayında İçişleri Bakanlığı’nın teamülü, milletin teamülü ve Diyanet İşleri Başkanlığı’nın teamülü sarsıldı, burada da Merkez Bankası gibi devlete çok ciddi bir bürokrat yetiştirmiş bir okul gibi olan bir kurum, su anda lime lime dökülüyor. Sayın Erdoğan’ın ne Kulp olayıyla ilgili ne Merkez Bankası olayıyla ilgili herhangi bir açıklamasını görmüyorsunuz, varsa yoksa muhalefete isim takma peşinde.

Nedir kanaatiniz Sayın Cumhurbaşkanı Kulp olayıyla ilgili, pozisyonunuz nedir, kim haklı kim haksız ya da ikisi de haksızsa ne yaptınız. Birisi haklıysa hangi soruşturmayı yaptınız. Devletin itibarını korumak Cumhurbaşkanlığı makamının görevidir. Aynı şekilde Merkez Bankası Başkanı ile ilgili iddialarda, kimi iddialar eski damat bakanın bir komplo kurduğu, kimi iddialar şu anki Maliye Bakanı ile Merkez Bankası Başkanı’nın arasının açık olduğu. Siyaset saray dedikoduları haline dönüşmüşse millet kendini güvende hissetmez.

TÜİK’in resmi açıklaması enflasyon yüzde 64,7, bir kaç gün önce yine bir açıklama yaptı; hissedilen enflasyon açıkladığımız enflasyonun iki mislidir yani yüzde 129,7’dir dedi. Bu bir itiraf, hissedilen enflasyon halkın hissettiği, TÜİK enflasyonu ne demek biliyor musunuz, memura işçiye düşük maaş vermek için devletin tayin ettiği enflasyon. TÜİK Başkanı’na da sesleniyorum, sizin hissedilen enflasyon dışında ürettiğiniz her enflasyon rakamı memurun, çiftçinin cebinden para çalmaktan farkı yoktur. Bunun adı memurun, çiftçinin dolandırılması, bunun adı hırsızlıktır.

Kamu özel işletme köylülere ödenirken hissedilen ödeme yok, orada ne yazılırsa o yazıyor. Halbuki her köprü geçişinde acı hissediyor millet, siz bu acının da hissedilenini bir düşünün bakalım. Emekliler kan ağlıyor. Yapmayın etmeyin 10 bin lirayla geçinemez bu emekli dedik ve rakam verdik. 2016’da emekli maaşı asgari ücretin 1.2 katıydı ve şimdiki rakama vurursak 20 bin lira olması gerekirdi emekli maaşı.

Şimdi 10 bin lirayla asgari ücretin yüzde 60’ına denk geldi, neredeyse yarı yarıya asgari ücretin. Ne istiyorsunuz emeklilerden, onurla yaşamak dışında yaşamak dışında hiçbir beklentisi kalmamış son nefeste kimseye muhtaç olmayayım diyen emekliden kefen parasını bile neredeyse esirgeyen bir yaklaşım içindesiniz.

Yandaş müteahhitlerden ucuz kredi verdiğiniz yandaş sermayeden hiçbir şey esirgemiyorsunuz. Gelir adaletinin sağlanması lazım. Biz geldiğimizde gelir adaletini sağlayacağız. Bunların döneminde kim haksız rant elde etmişse önce onları vergilendireceğiz sonra bu vergilerle milletin sosyal yardım fonlarını artıracağız.

Gazze’de dördüncü ayına yaklaşıyoruz savaşın, hala İsrail ile ticaret devam ediyor hala İsrail’e Türkiye yakıt, gıda ve bir çok malzeme göndermeye devam ediyor. Sayın Erdoğan bu konuda hiçbir izahat getirmiyor, Ticaret Bakanı bir takım teknik kendilerince izahat getiriyor. Ama vaka değişmiyor Türkiye İsrail’i lojistik olarak desteklemeye devam ediyor. Dökülen her kanda, ölen her çocuğun bedeninde sizin gönderdiğiniz malzemelerin izi varsa bunun hesabını millet de Allah’ta sorar ve soracak.”

Paylaşın

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir