Türkiye, Sahte Ürün Ticaretinde İkinci Sırada

Küresel sahte ürün trafiğinde önemli bir aktör konumunda olan Türkiye, sahte ürün ticaretinde Çin’in ardından ikinci sırada yer aldı. Tüm dünyada el konulan sahte ürünlerin yüzde 45’i Çin menşeli.

Ekonomik Kalkınma ve İşbirliği Örgütü (OECD) ile Avrupa Birliği Fikri Mülkiyet Ofisi’nin 2024 yılında yayımladığı ortak rapor, 2020–2021 dönemine ilişkin çarpıcı veriler ortaya koydu. Karar’ın aktardığı rapora göre, Türkiye, sahte ürün ticaretinde Çin’in ardından ikinci sırada yer aldı.

Tüm dünyada el konulan sahte ürünlerin yüzde 45’inin Çin menşeli olduğu belirtilirken, Hong Kong’un bu ticaretteki payı da artış gösterdi. Türkiye ise her ne kadar önceki yıllara kıyasla ele geçirilen sahte mallar açısından daha düşük paya sahip olsa da, küresel sahte ürün trafiğinde hâlâ önemli bir aktör konumunda.

Raporda, Türkiye’nin coğrafi konumu, gelişmiş lojistik altyapısı ve bölgesel ticaret ağı nedeniyle, sahte ürünlerin menşe ülkesi olmasa bile bu ürünlerin sevkiyatında ve geçişinde sıklıkla kullanıldığı vurgulandı. Türkiye, Hong Kong ve Lübnan ile birlikte sahte ürün ihracatına yatkın ülkeler arasında “yüksek risk grubunda” yer aldı.

Sahte ürün ticaretinde en çok karşılaşılan kategoriler arasında giyim, ayakkabı, deri ürünleri ve saatler öne çıkarken; sağlık ve güvenlik açısından risk barındıran sahte ilaçlar, kozmetikler, oyuncaklar ve gıda maddeleri de ciddi bir sorun olarak öne çıkıyor. Bu ürünlerin, doğrudan tüketicilerin sağlığını tehdit etmesi, konunun sadece ekonomik boyutla sınırlı olmadığını gösteriyor.

Raporun dikkat çeken bir diğer başlığı ise çevrimiçi sahtecilik faaliyetlerinin ulaştığı boyut oldu. Sahte ürünlerin giderek daha fazla e-ticaret platformları üzerinden pazarlanması, geleneksel denetim mekanizmalarının etkisini sınırlarken, tüketiciye ulaşma hızını artırıyor. Pop-up reklamlar ve sahte markalarla donatılmış sosyal medya içerikleri üzerinden yapılan satışlar, özellikle bilinçsiz alıcılar için büyük risk oluşturuyor.

Raporda, büyük uluslararası markaların gümrük denetimlerini destekleme yönünde artan etkisinin, küçük ve yerel üreticilerin ürünlerinin daha kolay hedef haline gelmesine neden olabileceği yönünde uyarılar yer aldı. Bu durum, fikri mülkiyet haklarının korunmasında adaletin sağlanması ve tüm ölçeklerdeki işletmelerin eşit derecede korunması gerektiği yönündeki çağrıları da beraberinde getiriyor.

Paylaşın

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir