OECD’den Türkiye İçin Yıl Sonu Enflasyon Tahmini: Yüzde 33,5

Merkezi Paris’te bulunan Ekonomik İşbirliği ve Kalkınma Örgütü (OECD), Türkiye için yıl sonu enflasyon tahminini yukarı yönlü revize ederek yüzde 33,5’e yükseltti.

OECD, 2025 yılı için Türkiye ekonomisinin büyüme tahminini ise yüzde 2,9’dan yüzde 3,2’ye çekti.

Merkezi Paris’te bulunan Ekonomik Kalkınma ve İşbirliği Örgütü (OECD), “Türkiye İnceleme Raporu” başlıklı raporu yayımlandı. OECD raporunda, Türkiye’nin 2025 yılı ekonomik büyüme ve enflasyon tahminlerini revize etti.

OECD, Türkiye’nin 2025 yılındaki büyüme tahminini yüzde 2,9’dan yüzde 3,2’ye yükseltirken, enflasyon beklentisini de yüzde 31,4’ten yüzde 33,5’e çıkardı.

Kurum, Türkiye için 2026 yılında büyüme beklentisini yüzde 3,3’ten yüzde 3,2’ye indirdi. Enflasyon tahminini ise yüzde 18,5’ten yüzde 19,2’ye yükseltti.

Paylaşın

Türkiye, OECD Ülkeleri Arasında Enflasyon Şampiyonu

Türkiye, Ekonomik İşbirliği ve Kalkınma Örgütü’ne (OECD) üye ülkeler arasında en yüksek enflasyon oranına sahip ülke olmaya devam ediyor. Türkiye’de enflasyon, OECD ortalamasının sekiz katı düzeyinde seyrediyor. 

Ekonomik Kalkınma ve İşbirliği Örgütü’nün (OECD) yayımladığı son tüketici fiyatları endeksi (TÜFE) raporuna göre; Türkiye, yüzde 33,5 ile tüm üyeleri geride bırakarak bir kez daha açık ara zirveye yerleşti. Bu oran, aynı dönemde yüzde 4,1 olarak ölçülen OECD ortalamasının sekiz katına yaklaşıyor.

Karar’dan Berfu Kargı’nın aktardığı rapora göre, OECD üyesi 38 ülkenin arasında sadece Türkiye’de çift haneli enflasyon görüldü. Türkiye, Temmuz 2025 itibarıyla yüzde 33,5’lik yıllık enflasyon oranıyla OECD’de açık ara zirvede yer aldı.

İkinci sıradaki Estonya’da enflasyon yüzde 5,4, Macaristan’da yüzde 4,3, Kolombiya’da ise yüzde 4,9 olarak ölçüldü. Türkiye’nin bir önceki aya göre 1,5 puanlık düşüşle yüzde 35’ten yüzde 33,5’e gerilemesi, Meksika ve Polonya ile birlikte en sert düşüşler arasında yer aldı.

Ancak bu düşüşe rağmen enflasyon seviyesi hâlâ yüksekliğini koruyor. Alt kalemlerde ise Türkiye’de Temmuz itibarıyla gıda enflasyonu yüzde 28, enerji enflasyonu yüzde 37,7, gıda ve enerji hariç çekirdek enflasyon ise yüzde 35,1 olarak kaydedildi.

Gıda ve enerji hariç hesaplanan çekirdek enflasyonda da Türkiye OECD ülkeleri arasında zirvede yer aldı. Temmuz 2025 itibarıyla Türkiye’de çekirdek enflasyon yüzde 35,1 seviyesindeyken, OECD ortalaması yüzde 4,4 oldu. Aradaki yaklaşık sekiz katlık fark, Türkiye’de yapısal fiyat baskılarının ve maliyet kaynaklı enflasyonun ne kadar güçlü olduğunu gösteriyor.

Temmuz 2025 itibarıyla OECD genelinde yıllık enflasyon yüzde 4,1 ile sabit kaldı. Haziran ayında yüzde 4,2 olan oran, sınırlı bir gerileme gösterse de Mart 2025’ten bu yana enflasyon yüzde 4 bandında seyrediyor. Enerji fiyatlarındaki artış yavaşladı; Temmuz’da enerji enflasyonu OECD ortalamasında yüzde 0,3’e düştü. Haziran’da bu oran yüzde 0,9 düzeyindeydi.

Gıda fiyatlarında ise yatay seyir dikkat çekiyor. Haziran’da yüzde 4,6 olan gıda enflasyonu Temmuz’da yüzde 4,5 oldu. Her ne kadar genel ortalama sabit kalsa da 21 OECD ülkesinde gıda fiyatları yükseldi. Çekirdek enflasyon ise yüzde 4,4 ile sabit kalmayı sürdürdü.

G7 ülkelerinde manşet enflasyon yüzde 2,6 ile sabit kalırken, çekirdek enflasyon yüzde 3,0 olarak ölçüldü. Japonya ve Kanada’da enerji fiyatlarındaki düşüş, artan gıda fiyatlarının etkisini sınırladı.

Euro Bölgesi’nde ise Temmuz itibarıyla yıllık enflasyon yüzde 2,0 olarak ölçüldü. Özellikle gıda fiyatlarında yükseliş dikkat çekerken, enerji fiyatlarındaki düşüş hızı yavaşladı. Eurostat’ın Ağustos 2025’e ilişkin öncü verisi, manşet enflasyonun yüzde 2,1’e yükseldiğini, çekirdek enflasyonun ise değişmediğini gösteriyor. Bu veriler, Avrupa Merkez Bankası’nın yıl sonuna kadar para politikasında değişiklik yapmama eğilimini güçlendirebilir.

G20 ülkeleri genelinde yıllık enflasyon Temmuz’da yüzde 3,8 olarak ölçüldü. Bu oran, geçen yılın aynı dönemindeki yüzde 6,7 seviyesinden oldukça düşük. G20 içinde Arjantin hâlâ yüzde 36,6 ile yüksek bir orana sahip olsa da bu ülkenin genel ortalamaya etkisi son aylarda azaldı. Brezilya ve Suudi Arabistan’da enflasyon düşerken, Hindistan, Endonezya ve Güney Afrika’da artış kaydedildi.

OECD raporunun en sıra dışı verilerinden biri Costa Rica’ya ait. Ülkede Temmuz ayında yıllık enflasyon yüzde –0,6 oldu. Bu, üst üste üçüncü ayda yaşanan deflasyon anlamına geliyor. Raporda bu durum; enerji fiyatlarının hâlâ negatif bölgede kalması, gıda fiyatlarındaki yatay seyir ve çekirdek enflasyonun neredeyse sıfıra inmesiyle açıklanıyor.

Paylaşın

OECD Raporu: Türkiye, Eğitim Yatırımlarında Sonuncu

Türkiye, OECD’ye üye ülkeler arasında ilkokul düzeyinde öğrenci başına en az harcama yapan ülkeler arasında yer aldı. 2021 verilerine göre Türkiye’de öğrenci başına yapılan harcama 4 bin 38 dolar seviyesinde bulunuyor.

Türkiye’den yurtdışına yönelen nitelikli insan gücünün ardındaki nedenlerden biri, OECD’nin (Ekonomik Kalkınma ve İş Birliği Örgütü) son raporunda açıkça görülüyor.

Karar’dan Büşra Akdaş’ın haberine göre; OECD’nin 2024 “Education at a Glance” raporuna göre Türkiye, üye ülkeler arasında ilkokul düzeyinde öğrenci başına en az harcama yapan ülkeler arasında yer aldı.

2021 verilerine göre Türkiye’de öğrenci başına yapılan harcama 4.038 ABD doları seviyesinde bulunuyor. Bu rakam, OECD ortalaması olan 11.902 doların oldukça altında.

Listenin en üstünde yer alan Lüksemburg’da öğrenci başına harcama 25.584 dolar ile Türkiye’nin yaklaşık altı katı seviyesinde. Türkiye, Bulgaristan, Romanya ve Meksika ile birlikte listenin son sıralarında yer alıyor.

Uzmanlar, asıl “beka” meselesinin beşeri sermayenin güçlendirilmesi olduğunu belirtiyor. Nitelikli mezunların yurtdışına yönelmesi ise Türkiye’nin eğitimden elde ettiği potansiyel faydayı azaltan faktörlerden biri olarak öne çıkıyor.

OECD verileri, ülkeler arasında öğrenci başına harcama miktarının ciddi şekilde değiştiğini ortaya koyuyor. Norveç, İzlanda, Danimarka ve ABD gibi ülkeler listenin üst sıralarında yer alırken, Latin Amerika ve Doğu Avrupa ülkelerinin önemli bir kısmı listenin alt sıralarında bulunuyor.

Paylaşın

120 Yılda Kuraklıktan Etkilenen Alanlar İki Katına Çıktı

OECD’nin raporuna göre; Kuraklıktan etkilenen alanlar son 120 yılda iki katına çıktı. Kuraklık, 1900’de dünya genelindeki alanların yaklaşık yüzde 10’unu etkilerken, 2020’de yüzde 20’nin üzerine çıktı.

OECD raporunda, dünyada kuraklığın insani ve ekonomik maliyetinin keskin şekilde arttığını ve 2035’te yaşanacak kuraklık maliyetinin bugüne kıyasla en az yüzde 35 daha yüksek olacağını belirtti.

Ekonomik Kalkınma ve İşbirliği Örgütü’nün (OECD) “Küresel Kuraklık Görünümü: Eğilimler, Etkiler ve Daha Kurak Bir Dünyaya Uyum Sağlama Politikaları” başlıklı yeni raporuna göre, son 120 yılda küresel çapta kuraklıktan etkilenen kara alanı iki katına çıktı.

Dünya üzerindeki kara alanlarının yüzde 37’sinde 1980’den beri önemli düzeyde toprak nemi kaybı yaşandı. Son yıllarda gezegenin yüzde 40’ı daha sık ve yoğun kuraklık yaşarken, kuraklık yalnızca tarımda değil, ticaret, sanayi ve enerji üretimi gibi pek çok sektörde verim kayıplarına yol açıyor.

Etkisini birçok alanda hissettiren kuraklığın insani ve ekonomik maliyeti de keskin şekilde artıyor. Kuraklık, afet kaynaklı ölümlere neden olurken, yoksulluk, eşitsizlik ve yerinden edilme koşullarını kötüleştiriyor. Bu kapsamda, OECD’nin hesaplamalarına göre, bu yıl yaşanacak ortalama bir kuraklık olayının 2000’deki şartlara kıyasla en az iki kat daha maliyetli olacağı öngörülüyor.

OECD, hükümet kurumlarının, gelişen kuraklık riskine karşı öngörülü, önleyici ve uyum sağlayıcı biçimde derhal ve koordineli hareket etmesi, zararların sınırlandırılması, toplumların ve ekonomilerin kuraklığa karşı dayanıklılığını artırarak toparlanma kabiliyetinin güçlendirilmesi çağrısında bulunuyor.

Su geri kazanımı ve yağmur suyu hasadı gibi yenilikçi yöntemlerin yanı sıra kuraklığa dayanıklı tarım ürünlerinin teşviki ve düzenleyici çerçevenin bu doğrultuda uyumlu hale getirilmesi ve daha verimli sulama sistemlerinin kurulması gibi çözümlerin, kuraklığın etkilerini azaltabileceği değerlendiriliyor.

OECD Genel Sekreteri Mathias Cormann, rapora ilişkin değerlendirmesinde, giderek artan kuraklık risklerine karşı, hükümetler, sektörler ve ülkeler arasında koordineli politika adımları atılması gerektiğini belirterek “Bu, gıda güvenliği, sağlık, enerji, ulaşım, tarım, barış ve güvenlik üzerindeki etkilerin azaltılmasına yardımcı olacaktır. Su, ekosistemler ve araziyi sürdürülebilir şekilde yönetmeye yönelik pratik çözümler, kırılganlığı azaltabilir, hazırlığı artırabilir ve kuraklıkların ekonomik etkilerini hafifletebilir” dedi.

(Kaynak: Bianet)

Paylaşın

Türkiye’de Çocuklar Telefondan Uzak Kalamıyor

Türkiye’deki 15 yaş grubundaki çocukların yüzde 29,6’sı, yani neredeyse üçte biri telefonsuz kaldığında gerginlik veya endişe yaşıyor. Türkiye’yi yüzde 29,2 ile Slovakya, yüzde 28,7 ile Polonya takip ediyor.

Ekonomik Kalkınma ve İş Birliği Örgütü (OECD), 45 ülkeye ait verilerin karşılaştırıldığı yeni bir raporla çocukların dijital dünyadaki varlığını mercek altına aldı. “Dijital Çağda Çocukların Hayatı Nasıl?” başlıklı araştırma, özellikle 15 yaş grubundaki çocukların teknolojiyle ilişkisini gözler önüne serdi.

Rapora göre OECD ülkelerinde 15 yaşındaki çocukların yüzde 98’i akıllı telefona sahip. Ancak bu yüksek oranda teknoloji erişimi, bazı riskleri de beraberinde getiriyor.

Araştırmanın temelini, 2022 PISA verileri oluşturdu. Bulgulara göre, dijital cihazlara erişim kesildiğinde kendini huzursuz hisseden çocukların sayısının en yüksek olduğu ülkenin Türkiye olduğu belirtildi. Türkiye’deki 15 yaş grubundaki çocukların yüzde 29,6’sı, yani neredeyse üçte biri telefonsuz kaldığında gerginlik veya endişe yaşadığını belirtti.

Türkiye’yi yüzde 29,2 ile Slovakya, yüzde 28,7 ile Polonya takip ederken; listenin sonunda yüzde 10 ile Güney Kore yer aldı. Araştırmanın kapsadığı tüm ülkeler ortalamasında ise bu oran yüzde 17 düzeyinde ölçüldü.

Rapor, yalnızca dijital bağımlılıkla sınırlı değil. Araştırmada yer alan verilere göre, 15 yaşındaki öğrencilerin yüzde 5’i gizliliklerini korumak için dijital ayarları kolaylıkla değiştirebildiğini söylüyor. Ancak aynı yaş grubunun yüzde 27,6’sı sosyal medya platformlarında gerçek dışı ya da gerçeğe aykırı bilgiler paylaştığını kabul ediyor.

Buna ek olarak, siber zorbalığın OECD ülkelerinin tamamında yükselişte olduğu ve internet başında geçirilen uzun sürelerin çocukların bilişsel ve sosyo-duygusal gelişimini olumsuz etkilediği de vurgulanıyor.

Araştırma sonuçlarını değerlendiren OECD Genel Sekreteri Mathias Cormann, çocukların dijital dünyada güvenli şekilde var olabilmesi için çok yönlü bir yaklaşım gerektiğine dikkati çekerek, “Çocukların dijital dünyada gezinirken korunması ve desteklenmesi için tüm paydaşların birlikte çalışması çok önemli. Riskler çevrimiçi ve çevrimdışı dünyada genellikle birbirini besliyor. Bu nedenle çocukların fiziksel dünyadaki durumları da göz önünde bulundurulmalı” ifadelerini kullandı.

Raporda ayrıca, dijital medyanın bilinçli kullanımı, çocukların dijital okuryazarlığının artırılması ve risklerin azaltılmasına yönelik politika önerilerine yer verildi.

(Kaynaak: DW Türkçe)

Paylaşın

Türkiye, Sahte Ürün Ticaretinde İkinci Sırada

Küresel sahte ürün trafiğinde önemli bir aktör konumunda olan Türkiye, sahte ürün ticaretinde Çin’in ardından ikinci sırada yer aldı. Tüm dünyada el konulan sahte ürünlerin yüzde 45’i Çin menşeli.

Ekonomik Kalkınma ve İşbirliği Örgütü (OECD) ile Avrupa Birliği Fikri Mülkiyet Ofisi’nin 2024 yılında yayımladığı ortak rapor, 2020–2021 dönemine ilişkin çarpıcı veriler ortaya koydu. Karar’ın aktardığı rapora göre, Türkiye, sahte ürün ticaretinde Çin’in ardından ikinci sırada yer aldı.

Tüm dünyada el konulan sahte ürünlerin yüzde 45’inin Çin menşeli olduğu belirtilirken, Hong Kong’un bu ticaretteki payı da artış gösterdi. Türkiye ise her ne kadar önceki yıllara kıyasla ele geçirilen sahte mallar açısından daha düşük paya sahip olsa da, küresel sahte ürün trafiğinde hâlâ önemli bir aktör konumunda.

Raporda, Türkiye’nin coğrafi konumu, gelişmiş lojistik altyapısı ve bölgesel ticaret ağı nedeniyle, sahte ürünlerin menşe ülkesi olmasa bile bu ürünlerin sevkiyatında ve geçişinde sıklıkla kullanıldığı vurgulandı. Türkiye, Hong Kong ve Lübnan ile birlikte sahte ürün ihracatına yatkın ülkeler arasında “yüksek risk grubunda” yer aldı.

Sahte ürün ticaretinde en çok karşılaşılan kategoriler arasında giyim, ayakkabı, deri ürünleri ve saatler öne çıkarken; sağlık ve güvenlik açısından risk barındıran sahte ilaçlar, kozmetikler, oyuncaklar ve gıda maddeleri de ciddi bir sorun olarak öne çıkıyor. Bu ürünlerin, doğrudan tüketicilerin sağlığını tehdit etmesi, konunun sadece ekonomik boyutla sınırlı olmadığını gösteriyor.

Raporun dikkat çeken bir diğer başlığı ise çevrimiçi sahtecilik faaliyetlerinin ulaştığı boyut oldu. Sahte ürünlerin giderek daha fazla e-ticaret platformları üzerinden pazarlanması, geleneksel denetim mekanizmalarının etkisini sınırlarken, tüketiciye ulaşma hızını artırıyor. Pop-up reklamlar ve sahte markalarla donatılmış sosyal medya içerikleri üzerinden yapılan satışlar, özellikle bilinçsiz alıcılar için büyük risk oluşturuyor.

Raporda, büyük uluslararası markaların gümrük denetimlerini destekleme yönünde artan etkisinin, küçük ve yerel üreticilerin ürünlerinin daha kolay hedef haline gelmesine neden olabileceği yönünde uyarılar yer aldı. Bu durum, fikri mülkiyet haklarının korunmasında adaletin sağlanması ve tüm ölçeklerdeki işletmelerin eşit derecede korunması gerektiği yönündeki çağrıları da beraberinde getiriyor.

Paylaşın

Türkiye, OECD Ülkeleri Arasında Enflasyonda Zirvede

Şubat ayını 39,05 enflasyonla kapatan Türkiye, Ekonomik İşbirliği ve Kalkınma Örgütü’ne (OECD) üye ülkeler arasında en yüksek enflasyon oranına sahip ülke olmaya devam etti.

Haber Merkezi / OECD’yi, dünya ekonomisinin yönetimine alt yapı oluşturan, küresel bağlamda önem kazanmakta olan konuları analitik düzeyde inceleyen temel ve öncü kuruluşlardan biri olarak nitelemek mümkündür. OECD esas itibariyle, ekonomik konularda uzmanlaşmış hükümetlerarası bir istişare kuruluşu görünümündedir

Devrimci İşçi Sendikaları Konfederasyonu Araştırma Merkezi (DİSK-AR), Türkiye’nin enflasyon verilerine ilişkin yeni bir değerlendirme yayımladı. Açıklamada, Türkiye’nin yüksek enflasyon oranıyla OECD ülkeleri arasında ilk sırada yer aldığı belirtilirken, Türkiye İstatistik Kurumu’nun (TÜİK) açıkladığı resmi enflasyon rakamlarına yönelik tartışmaların sürdüğü vurgulandı.

TÜİK tarafından açıklanan verilere göre, 2025 Şubat ayı itibarıyla yıllık enflasyon yüzde 39,05, aylık enflasyon ise yüzde 2,27 olarak gerçekleşti. Sektörel bazda en yüksek fiyat artışı yüzde 94,90 ile eğitim alanında görülürken, onu yüzde 70,81’lik oranla konut harcamaları ve yüzde 45,90 ile lokanta ve oteller takip etti. Gıda ve alkolsüz içecekler grubundaki yıllık fiyat artışı ise yüzde 35,11 seviyesinde gerçekleşti.

DİSK-AR tarafından yapılan açıklamada, Türkiye’de uzun süredir devam eden yüksek enflasyonun özellikle düşük ve sabit gelirli kesimler üzerindeki yıkıcı etkisine dikkat çekildi. Açıklamada, “Büyük ölçüde baz etkisi nedeniyle enflasyonun artış hızı yavaşlamış olsa da fiyatlar artmaya devam ediyor. Enflasyonun artış hızındaki düşüş, fiyatların düştüğü anlamına gelmiyor. Aksine, farklı toplumsal kesimler enflasyonu farklı şekillerde hissediyor. Yüksek enflasyon, dar gelirli vatandaşların alım gücünü çok daha fazla düşürüyor ve gelir dağılımındaki adaletsizliği derinleştiriyor” ifadelerine yer verildi.

DİSK-AR, TÜİK’in Haziran 2022 itibarıyla madde fiyat listesini açıklamayı bırakmasıyla enflasyon verilerinin daha da tartışmalı hale geldiğini vurguladı. Kurumun değerlendirmesinde şu ifadeler kullanıldı: “TÜİK’in açıkladığı enflasyon verileri, halkın hissettiği gerçek enflasyonu tam olarak yansıtmıyor. Ancak resmi verilere göre bile Türkiye’de enflasyon seviyesi oldukça yüksek. Ülkemiz, enflasyon oranları açısından dünyada en kötü birkaç ülke arasında yer alırken, OECD ülkeleri içinde en yüksek enflasyona sahip ülke konumunu uzun süredir koruyor.”

Enflasyon: TÜİK yüzde 39, ENAG yüzde 79

Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK), Şubat ayı enflasyon verilerini açıkladı. Buna göre Şubat’ta tüketici fiyat endeksi (TÜFE) önceki aya göre yüzde 2,27 artarken, yıllık bazda artış yüzde 39,05 oldu. TÜFE’de böylece 20 ay sonra ilk kez yüzde 40 seviyesinin altı görüldü. Piyasa beklentisi aylık enflasyonun yüzde 3 seviyesinde gerçekleşeceği yönündeydi.

Bir önceki yılın aynı ayına göre en az artış yüzde 20,84 ile giyim ve ayakkabıda kaydedildi. Buna karşılık en yüksek artış ise yüzde 94,90 ile eğitim grubunda hesaplandı. Aylık bazda bakıldığında ise giyim ve ayakkabıda yüzde 5,06 aşağı yönlü fiyat hareketi görüldü. Eğitim aylık bazda da yüzde 9,92 yükselişle yukarı yönlü hareketin en fazla olduğu grup oldu.

Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası (TCMB) yıl sonunda enflasyonun yüzde 24’e gerileyeceğini öngörüyor. Hükümetin Orta Vadeli Programında ise yıl sonu enflasyon hedefi yüzde 17,5 olarak belirlenmişti.

Enflasyon Araştırma Grubu (ENAG) verisine göre ise TÜFE’de aylık değişim yüzde 3,37 yukarı yönlü oldu. Yıllık enflasyon yüzde 79,51 olarak hesaplandı. ENAG’a göre aylık bazda en yüksek fiyat artışı yüzde 6,77 ile haberleşme kategorisinde görüldü, onu yüzde 5,38 ile gıda ve alkolsüz içecekler izledi. Sağlık grubunda ise önceki aya göre fiyat değişimi kaydedilmedi.

Hazine ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşek, sosyal medya hesabı üzerinden, TÜİK’in açıkladığı enflasyon verilerini değerlendirdi. Mehmet Şimşek, şu ifadeleri kullandı: “Dokuz aydır gerileyen yıllık enflasyon şubatta yüzde 39,1 gerçekleşti. Temel mallarda yıllık enflasyon geçen yılın aynı ayına göre 32 puan düşüşle yüzde 21,7, hizmet enflasyonu ise 35 puan düşüşle yüzde 59,8 oldu.

Dezenflasyon sürecini destekleyen maliye ve gelirler politikaları ile beklentilerdeki iyileşme sayesinde enflasyondaki istikrarlı düşüşün devam etmesini bekliyoruz. Vatandaşlarımızın alım gücünü ve gelir dağılımını kalıcı olarak iyileştirecek olan fiyat istikrarına ulaşmak için politikalarımızı kararlılıkla uygulayacağız.”

Paylaşın

Türkiye, OECD Ülkeleri Arasında En Yüksek İşsizlik Oranına Sahip 6. Ülke

Türkiye, OECD (Ekonomik Kalkınma ve İş Birliği Örgütü) ülkeleri arasında en yüksek işsizlik oranına sahip 6. ülke oldu. Türkiye’nin önünde yer alan ülkeler sırasıyla İspanya, Kolombiya, Yunanistan, Finlandiya ve Şili oldu.

OECD tarafından yayımlanan verilere göre, OECD genelinde işsizlik oranı 2024 yılında yüzde 4,9 seviyesinde sabit kaldı. Aralık 2024 itibarıyla da bu oran korunurken, Costa Rica, İsrail ve Slovakya gibi ülkelerde tarihi düşük seviyeler kaydedildi.

Karar’dan Berfu Kargı’nın haberine göre; Türkiye yüzde 8,5 işsizlik oranıyla 38 OECD ülkesi arasında en yüksek işsizlik oranına sahip 6. ülke oldu. Türkiye’nin önünde yer alan ülkeler sırasıyla İspanya, Kolombiya, Yunanistan, Finlandiya ve Şili oldu.

İşsizlik oranı 2023 yılına göre düşüş gösterse de OECD ortalamasının neredeyse iki katı seviyesinde bulunuyor. Türkiye’de genç işsizlik oranı da yüzde 16,3 ile OECD ortalamasının yüzde 11,1 üzerinde kaldı.

Aralık ayında 19 OECD ülkesinde işsizlik oranı değişmezken, yedi ülkede artış, altısında ise düşüş gözlendi. İşsizlik oranı yüzde 3’ün altında kalan dört OECD ülkesinden biri olan İsrail, yüzde 2,6 ile rekor seviyeye ulaştı. Ancak dokuz ülkede işsizlik oranı, son 20 yılın en düşük seviyelerinden en az iki puan yukarıda kaldı.

Avrupa genelinde ise Avrupa Birliği’nde işsizlik oranı yüzde 5,9, Euro Bölgesi’nde yüzde 6,3 olarak sabit kaldı. Euro Bölgesi’nde işsizlik oranı, Litvanya, Finlandiya ve Portekiz’de düşüş kaydederken, İtalya’da beş aylık gerilemenin ardından yeniden artış gösterdi.

2024 yılı boyunca kadın ve erkek işsiz sayısı toplamda 34,3 milyona yükselerek bir önceki yılın biraz üzerine çıktı. Kadınlar için işsizlik oranı yüzde 5,2, erkekler için ise yüzde 4,7 seviyesinde sabit kaldı.

Genç işsizlik (15-24 yaş) oranı ise OECD genelinde yüzde 11,1 olarak ölçüldü ve 25 yaş üstü çalışanlarla arasındaki fark yedi puan oldu. Genç işsizliğin yüzde 20’yi aştığı yedi ülke bulunurken, Japonya ve İsrail bu yaş grubunda en düşük oranları kaydetti.

Kuzey Amerika’da Ocak 2025 verilerine göre Kanada’da işsizlik yüzde 6,6, ABD’de ise yüzde 4,0 seviyesinde kaldı. Bu oranlar, bir önceki aya kıyasla belirgin bir değişiklik göstermedi.

Paylaşın

OECD’den Yaşam Memnuniyeti Raporu: Türkiye Son Sırada

OECD’nin “Hayat nasıl? (How’s Life?) 2024” raporuna göre, Türkiye, 4,9 puan ile yaşam memnuniyetinde 41 ülke arasında son sıraya yerleşti. OECD hayat memnuniyeti ortalama puanı 6,7.

Haber Merkezi / Hanehalkının banka hesaplarında tutuğu para veya hisse senetleri, asıl ikametgah, diğer gayrimenkuller, araçlar, kıymetli eşyalar ve diğer finansal olmayan varlıklar üzerinden hesaplanan ‘’Hane Halkı Net Serveti’’ açısından da 38 OECD ülkesi arasında sondan 5. sıradayız.

İstanbul Planlama Ajansı (İPA) Başkanı Buğra Gökce, Ekonomik İşbirliği ve Kalkınma Örgütü’nün (OECD) “Hayat nasıl? (How’s Life?) 2024” raporundan öne çıkan bölümleri, sosyal medya hesabı üzerinden paylaştı.

Buğra Gökce, paylaşımında şu ifadelere yer verdi: “OECD Raporuna göre her alanda geriye gidiyoruz!

OECD‘nin üye ve bağlı ülkelerde 80 parametre üzerinden düzenli olarak takip ettiği açıklanan “How’s Life? 2024″ raporunda ülkemiz açısında gerçekten üzücü veriler yer alıyor.

OECD ülkelerinde hayat memnuniyeti ortalama puanı 6,7 iken Türkiye’de 4,9. Sosyal adaletsizlik sıralamasında sondan ikinci sıradayız. Sosyal adaletsizliğin en yüksek olduğu 2 ülkeden biriyiz. Cinsiyet Eşitsizliğinde 41 ülke arasında sonuncu sıradayız.

Eğitim’de PISA raporlarına göre Türkiye’deki ortalama bir öğrenci aldığı eğitimle, matematik ve fen bilimlerinde 462 puan alabiliyor. OECD ülkeleri arasında sondan 7. sıradayız. 15 yaşındaki öğrencilerin gıdaya erişimi açısından en kötü durumdaki ülke Türkiye. Son 30 günde haftada en az 1 gün hiç yemek yiyemediğini söyleyen öğrencilerin oranı OECD ülkelerinde yüzde 8 iken Türkiye’de yüzde 20’ye ulaşmış durumda.

Açıklanan Rapora göre Hava Kirliliğinde Türkiye ‘’PM2.5’’ seviyeleri metreküp başına 27.1 mikrogram ile OECD’deki ülkeleri arasında sondan 3. sırada. Dünya Sağlık Örgütü tarafından belirlenen metreküp başına 10 mikrogramlık yıllık kılavuz sınırından kat ve kat yüksek.

Ortalama Yaşam Süresi beklentimiz 78,6 yıl. 41 Ülke arasında 30. Sırada. ‘’Yaşam Memnuniyeti’’ açısından 4,9 Puan ile 41 ülke arasında sonuncu sıradayız.

Hanehalkının banka hesaplarında tutuğu para veya hisse senetleri, asıl ikametgah, diğer gayrimenkuller, araçlar, kıymetli eşyalar ve diğer finansal olmayan varlıklar üzerinden hesaplanan ‘’Hane Halkı Net Serveti’’ açısından 38 ülke arasında sondan 5. Sıradayız. Ailelerimiz Lüksemburg, İzlanda, Belçika’daki hane halklarından yaklaşık 10 kat daha yoksul.

İstihdam oranında 41 ülke arasında sondan 2’inci sıradayız. Türkiye’de çalışanların %25’i ücretli işte uzun saatler çalışmak zorunda.

Türkiye bunu hak etmiyor! Ülkemizi çok daha iyi yönetmek, hak ettiği seviyeye taşımak zorundayız.”

Paylaşın

OECD’den Türkiye’ye Uyarı: Ekonomi Küçülüyor

OECD, Türkiye’nin G20 ülkeleri arasında üçüncü çeyrekte büyüme kaydedemeyen az sayıda ülke arasında olduğunu belirtti. OECD, Türkiye ekonomisinin daralma gösterdiği bu dönemde, G20 ülkelerinin toplam büyüme oranı yüzde 0.7 olarak kaydetti.

Türkiye’nin üçüncü çeyrekte daralmaya devam etmesinin arkasında; iç talepteki zayıflama, enflasyonist baskılar ve sanayi üretimindeki gerileme gibi faktörlerin olduğu değerlendiriliyor.

Türkiye’nin sanayi üretimindeki düşüşün büyüme üzerinde belirgin bir baskı yarattığını vurgulayan OECD, “Sağlıklı bir ekonominin temel şartı olan üretim artışı gerçekleşmedikçe, büyüme ve enflasyonla mücadelede sürdürülebilir bir başarı elde etmek zor” değerlendirmesinde bulundu.

OECD’nin (Ekonomik İşbirliği ve Kalkınma Örgütü) 2024 yılı üçüncü çeyrek büyüme verilerine ilişkin yayımladığı rapor, küresel ekonomideki istikrarlı büyümeye karşın Türkiye’nin ekonomisindeki daralmayı gözler önüne serdi.

Karar’dan Büşra Akdaş’ın aktardığına göre; G20 ülkeleri arasında yer alan Türkiye, üçüncü çeyrekte yüzde -0.2 oranında küçülme kaydederek, ekonomik büyüme performansı açısından en zayıf ülkeler arasında yer aldı.

Türkiye ekonomisi, ikinci çeyrekte de yüzde -0.2 oranında daralma kaydederek negatif büyüme eğilimini sürdürdü. OECD raporunda, Türkiye’nin G20 ülkeleri arasında üçüncü çeyrekte büyüme kaydedemeyen az sayıda ülke arasında olduğu belirtildi. Rapora göre, Türkiye ekonomisinin daralma gösterdiği bu dönemde, G20 ülkelerinin toplam büyüme oranı yüzde 0.7 olarak kaydedildi.

G20 ülkelerinde genel olarak büyüme oranlarının istikrarlı bir seyir izlediği üçüncü çeyrekte, bazı ülkeler büyüme hızlarını artırmayı başardı. Özellikle Hindistan ve Endonezya gibi gelişmekte olan ekonomiler sırasıyla yüzde 1.1 ve 1.2 büyüme ile dikkat çekti. Öte yandan, Çin’de büyüme yüzde 0.5’ten 0.9’a, Meksika’da ise yüzde 0.4’ten 1.1’e yükseldi.

Türkiye’nin aksine, daha önce daralma kaydeden Almanya ve Güney Kore ekonomilerinde toparlanma görüldü. Almanya üçüncü çeyrekte yüzde -0.3’lük küçülmeden yüzde 0.1’lik büyümeye geçerken, Güney Kore de yüzde -0.2’den yüzde 0.1’lik büyümeye geri döndü.

OECD raporunda, Türkiye’nin yıllık bazda büyüme performansında da G20 ortalamasının gerisinde kaldığı vurgulandı. G20 ülkelerinin yıllık büyüme oranı üçüncü çeyrek itibarıyla yüzde 2.8 olurken, Türkiye’nin ekonomisi bu dönemde daralmaya devam etti. Hindistan, yüzde 5.8’lik yıllık büyüme oranıyla G20’nin lideri olurken, Türkiye, ekonomideki daralma ile dikkat çekti.

Türkiye’nin üçüncü çeyrekte daralmaya devam etmesinin arkasında; iç talepteki zayıflama, enflasyonist baskılar ve sanayi üretimindeki gerileme gibi faktörlerin olduğu değerlendiriliyor.

OECD raporu ayrıca, Türkiye’nin sanayi üretimindeki düşüşün büyüme üzerinde belirgin bir baskı yarattığını ifade ediyor. Raporda, “Sağlıklı bir ekonominin temel şartı olan üretim artışı gerçekleşmedikçe, büyüme ve enflasyonla mücadelede sürdürülebilir bir başarı elde etmek zor” ifadelerine yer verildi.

Paylaşın