Millet İttifakı Adayı Kılıçdaroğlu’ndan Sığınmacılar Videosu

Sosyal medya hesabından “Sığınmacılar. Kaçaklar.” başlığıyla bir video yayınlayan Kılıçdaroğlu, “Sığınmacı konusu, asla ama asla ırkçı bir zemine taşınmayacak. Sorun zaten, bir ırk sorunu değil. Bizim sığınmacı sorunumuz, temelde bir kaynak sorunu. Açık söylemek gerekiyor ki; Türkiye, geniş Akdeniz Havzası ve tüm Avrupa için bambaşka bir vizyon çizmek zorundadır” dedi.

Haber Merkezi / Akdeniz Havzası’nın, iklim krizinin en şiddetli şekilde yaşandığı bölge olduğunu belirten Kılıçdaroğlu, “Bu havza, tüm dünyadan yüzde 20 daha fazla ısınıyor. Aynı ekosistemi paylaşan 500 milyon insandan bahsediyoruz. Bu yüzden Akdeniz Havzası ülkelerine liderlik etmek zorundayız. Sığınmacı, kaçak sorununu da bu büyük meselenin parçası olarak okumalıyız. Hep beraber oturup, bu sorunu çözeceğiz” ifadelerini kullandı.

Sığınmacılar hakkında seçimlerden önce son kez konuştuğunu dile getiren Kılıçdaroğlu, “Bu işi çözeceğiz demek için bu videoyu çekiyorum. Kimseyi korkutmak değil amacım, ancak açık konuşmam gerekiyor. Bütün analizler gösteriyor ki, önlem almazsak Fırat ve Dicle önümüzdeki 20 yıl içinde kuruma riski ile karşı karşıya kalacak” dedi.

Bu durumun sadece Türkiye’nin Güney Doğu Bölgesi’nde tarımın zarar görmesi, hidroelektrik santrallerinin işlevini kaybetmesi ve ciddi bir susuzluk yaşanması anlamına gelmediğini, aynı zamanda hem Türkiye hem güney komşuları Suriye ve Irak’ta yaşayan toplam 60 milyondan fazla insanın kıtlık ve susuzlukla karşı karşıya kalması anlamına geldiğini vurgulayan Kemal Kılıçdaroğlu, “Önlem alınmaması durumunda Suriye ve Irak’tan aç mültecilerin Türkiye’ye akın edeceğini” belirtti.

Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) Genel Başkanı ve Millet İttifakı Cumhurbaşkanı Adayı Kemal Kılıçdaroğlu, sosyal medya hesabından, “Sığınmacılar. Kaçaklar.” başlığıyla bir video yayınladı. Kılıçdaroğlu, videoda şu ifadeleri kullandı:

“Sevgili halkım,

Seçime çok az kaldı. Sığınmacılar ile ilgili son kez karşınızdayım. Bu işi çözeceğiz demek için bu videoyu çekiyorum. Sığınmacı konusu, asla ama asla ırkçı bir zemine taşınmayacak. Sorun zaten, bir ırk sorunu değil. Bizim sığınmacı sorunumuz, temelde bir kaynak sorunu.

Kimseyi korkutmak değil amacım, ancak açık konuşmam gerekiyor. Bütün analizler gösteriyor ki, önlem almazsak Fırat ve Dicle önümüzdeki 20 yıl içinde kuruma riski ile karşı karşıya kalacak. Bu durum, sadece Türkiye’nin Güneydoğu Bölgesi’nde tarımın zarar görmesi, hidroelektrik santrallerimizin işlevini kaybetmesi ve ciddi bir susuzluk yaşanması anlamına gelmiyor. Hem Türkiye hem güney komşularımız, Suriye ve Irak’ta yaşayan toplam 60 milyondan fazla insanın kıtlık ve susuzlukla karşı karşıya kalması demek. Önlem almazsak Suriye ve Irak’tan aç mültecilerin Türkiye’ye akın etmesi demek.

Türkiye’nin suyu, enerjisi, alt yapıları kendi insanlarının ihtiyaçlarını yanıt verebilecek durumda değil. Tüm bunların üzerinde ülkemiz böyle bir yükü daha fazla kaldıramaz. İnanın mümkün değil. Bunu çözmek zorundayız. Eğer Türkiye kendi altyapısını, suyunu kaybederse Avrupa şunu anlamak zorundadır ki, bırakın bu sığınmacıları ve kaçakları barındırmayı, Türkiye’nin vatandaşlarını dahi tutamayız. Avrupa Birliği, rüşveti verdim kurtuldum kafasından çıkmak zorundadır. Açık söylemek gerekiyor ki; Türkiye, geniş Akdeniz Havzası ve tüm Avrupa için bambaşka bir vizyon çizmek zorundadır.

Bakın, Akdeniz Havzası iklim krizini en şiddetli yaşayan bir bölge. Bu havza, tüm dünyadan yüzde 20 daha fazla ısınıyor. Aynı ekosistemi paylaşan 500 milyon insandan bahsediyoruz. Bu yüzden Akdeniz Havzası ülkelerine liderlik etmek zorundayız. Sığınmacı, kaçak sorununu da bu büyük meselenin parçası olarak okumalıyız.

Hep beraber oturup, bu sorunu çözeceğiz. Önce, Suriyelileri en geç iki yıl içinde Türkiye, Avrupa Birliği ve Akdeniz bölgesi ülkeleri olarak vatanlarına kavuşturmak için birlikte çalışacağız. Suriye yönetimi ile görüşeceğiz. Buradan gidenlerin, can ve mal güvenliği için meşru hükümetle protokol yapacağız ve Avrupa Birliği ile Birleşmiş Milletler bu protokole dahil olacak.

Avrupa Birliğine: “Ya çözüm için birlikte çalışacağız ya da birlikte mahvolacağız

Suriye’ye gidecek sığınmacıların; evlerini, okullarını, yollarını, kreşlerini bu iş birliğinden çıkan fonlarla Türk müteahhitler yapacak. Hem ülkemiz hem Suriyeliler kazanacak. Ama bu fonların bir kısmı ile de Türkiye’nin iklim direncini arttıracağız. Buna zorunluyuz, buna dahil olmayı mecburlar. Yoksa ne Irak ne Suriye kalacak. Herkes Avrupa’nın kapılarına dayanacak. Türkiye’nin iklim mültecilerine bir tampon olma ihtimali yok. Türkiye kendi insanını durduramaz.

Bu yüzden başlatacağımız bu dönüşümle Akdeniz havzası ülkelerine vizyonumuz ile liderlik edeceğiz. Avrupa Birliği ile birlikte bu sorunu çözeceğiz. Hem iklim direncimiz artırılacak hem bölge tarımı ayağa kaldırılacak hem ticaret gelişecek hem de herkes kendi toprağında huzur içinde yaşayacak. Dediğim gibi yoksa ne Suriye ne Irak ne de Avrupa Birliği kalır. Ben şimdi Avrupa Birliği’ne sesleniyorum, Akdeniz Havzası ülkelerine sesleniyorum; ya birlikte çalışmayı, iş birliği yapmayı öğreneceğiz ya da hep birlikte yok olacağız. Hepsi bizim elimizde.”

Paylaşın

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir