Kovid 19’da Son Veriler Açıklandı: Bakan Koca’dan Uyarı

Kovid 19’da son 24 saatte 22 bin 687 yeni vaka tespit edilirken, 198 kişi hayatını kaybetti. Verileri yorumlayan Bakan Koca, “Aşılı kişilerin hastalığı büyük oranda hafif geçirmesi de tesadüf değil. Geride kalan 10 ayın sonuçlarına güvenin” ifadelerini kullandı.

Haber Merkezi / Sağlık Bakanlığı, yeni tip koronavirüs (Kovid-19) salgınının Türkiye’deki seyrine ilişkin olarak yeni verileri yayınladı. Açıklanan verilere göre, son 24 saatte, 355 bin 317 test yapılırken, 22 bin 687 yeni vaka tespit edildi. 198 kişi hayatını kaybederken, 24 bin 366 kişi sağlığına kavuştu.

Bakan Koca’dan uyarı

Güncel verilerle ilgili değerlendirmesini sosyal medya hesabından paylaşan Sağlık Bakanı Fahrettin Koca, şu ifadeleri kullandı; Türkiye’nin her yerinde yoğun bakımda yatan Covid-19 hastaları var. Bunların önemli bir bölümünün hiç aşı yaptırmamış veya aşıları eksik kişiler olması tesadüf değil. Aşılı kişilerin hastalığı büyük oranda hafif geçirmesi de tesadüf değil. Geride kalan 10 ayın sonuçlarına güvenin.

18 yaş ve üzeri nüfusun aşılanması verilerinde 1’inci doz Türkiye ortalaması yüzde 90.90, 2’nci doz ortalaması yüzde 81.75 olarak ölçüldü. Ayrıca, 1’inci dozda 56 milyon 422 bin 378, 2’nci dozda 50 milyon 740 bin 424 ve 3’üncü dozda 12 milyon 448 bin 995 olmak üzere toplam 121 milyon 160 bin 790 aşı uygulandı.

En az 2 doz aşı olan kişi sayısının en yüksek olduğu iller; Ordu, Osmaniye, Amasya, Muğla, Kırklareli, Çanakkale, Eskişehir, Balıkesir, Zonguldak ve Burdur olurken, 2 doz aşı yapılan kişi sayısının en az olduğu iller ise Şanlıurfa, Batman, Siirt, Diyarbakır, Muş, Bingöl, Mardin, Bitlis, Ağrı ve Bayburt oldu.

Paylaşın

DSÖ’den ‘Aşı Zorunluluğu Son Çare Olmalı’ Açıklaması

Dünya Sağlık Örgütü’nün (DSÖ) Avrupa Direktörü Hans Kluge Kopenhag’da düzenlediği çevrimiçi basın toplantısında, yeni tip koronavirüsle (Kovid 19) mücadelede aşı zorunluluğu için düzenlemelerin “mutlak son çare olduğunu ve yalnızca aşılamayı iyileştirmek için diğer tüm uygulanabilir seçenekler tükendikten sonra” kullanılmasını gerektiğini ifade etti.

Aşı zorunluluğunun etkinliğinin ülkeden ülkeye değişebileceğini belirten Kluge, “Bir toplum ve toplulukta kabul edilebilir olan bir şey, bir diğerinde etkin ve kabul edilebilir olmayabilir” dedi. Kluge, kamu güveni ve kurumlara inancın değerlendirilmesi gerektiğinin altını çizdi.

Avusturya’da şubat ayından itibaren herkes için geçerli aşı zorunluğu kararı alınırken, dördüncü dalga nedeniyle çok yüksek vaka sayılarıyla uğraşan Almanya’da aşı zorunluluğu tartışmaları devam ediyor. Avusturya’dan önce Türkmenistan, Endonezya ve Mikronezya aşı yaptırmayı zorunluluk haline getirmişti.

Kluge aynı zamanda çocukların koronavirüsten daha iyi korunması için çağrıda bulundu. Kluge, şu anda her yaş grubunda enfeksiyon sayılarının arttığını ancak en çok 5 ila 14 yaşlarındaki çocukların etkilendiğini söyledi. Kluge, Pazartesi günü itibarıyla Avrupa bölgesindeki 21 ülkede toplam 432 yeni Omicron varyantı ile enfekte olmuş vaka tespit edildiğini aktardı.

“Omicron görünürde ve yükselişte ve haklı olarak endişeli ve temkinliyiz” diyen Kluge, yine de şu anda asıl sorunun Delta varyantıyla olduğunu belirtti. Kluge, “Bugün nasıl Delta varyantına karşı başarılıysak, yarın da Omicron’a karşı olacağız” dedi.

“Her 10 Avrupalıdan biri korona geçirmiş olacak”

Kluge’ye göre bu hafta sonuna kadar her 10 Avrupalıdan biri resmi olarak koronavirüse bağlı Covid-19 hastalığını atlatmış olacak. Yeni vaka sayısı ile vefat edenlerin sayısının son iki ayda iki kattan daha fazla arttığını belirten Kluge, ancak yine de vefat edenlerin sayısının önceki dönemlere göre daha düşük olduğunu, bunun nedeninin de aşılama olduğunu ifade etti.

DSÖ, Avrupa bölgesi içinde Avrupa Birliği üye ülkeleri ile Türkiye, Rusya ve Ukrayna gibi kıtanın doğusunda kalan ülkeleri de sayıyor. DSÖ’ye göre bu bölgede şu ana kadar yaklaşık 90 milyon kişi koronavirüs ile enfekte oldu. Yaklaşık 1,6 milyon kişi ise Covid-19 ile bağlantılı bir sebepten hayatını kaybetti.

(Kaynak: DW Türkçe)

Paylaşın

Kasım Ayında En Çok Altın Kazandırdı

Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK), “Kasım 2021 Finansal Yatırım Araçlarının Reel Getiri Oranları” verilerini açıkladı. Açıklanan verilere göre, en yüksek aylık reel getiri, yurt içi üretici fiyat endeksi (Yİ-ÜFE) ile indirgendiğinde yüzde 9,10, tüketici fiyat endeksi (TÜFE) ile indirgendiğinde ise yüzde 15,93 oranlarıyla külçe altında gerçekleşti. 

Haber Merkezi / Yİ-ÜFE ile indirgendiğinde; yatırım araçlarından BIST 100 endeksi yüzde 6,69, Amerikan doları yüzde 6,08 ve euro yüzde 4,28 oranlarında yatırımcısına kazandırırken; mevduat faizi (brüt) yüzde 8,07 ve Devlet İç Borçlanma Senetleri (DİBS) yüzde 8,53 oranlarında yatırımcısına kaybettirdi. TÜFE ile indirgendiğinde ise BIST 100 endeksi yüzde 13,37, Amerikan doları yüzde 12,72 ve Euro yüzde 10,81 oranlarında yatırımcısına kazandırırken; mevduat faizi (brüt) yüzde 2,32 ve DİBS yüzde 2,80 oranlarında yatırımcısına kaybettirdi.

Külçe altın, üç aylık değerlendirmede; Yİ-ÜFE ile indirgendiğinde yüzde 9,72, TÜFE ile indirgendiğinde ise yüzde 20,17 oranında yatırımcısına en yüksek reel getiri sağlayan yatırım aracı olurken; DİBS, Yİ-ÜFE ile indirgendiğinde yüzde 13,57, TÜFE ile indirgendiğinde ise yüzde 5,33 oranında yatırımcısına en çok kaybettiren yatırım aracı oldu.

Altı aylık değerlendirmeye göre Amerikan doları; TÜFE ile indirgendiğinde yüzde 13,43 oranında yatırımcısına en yüksek reel getiri sağlarken; Yİ-ÜFE ile indirgendiğinde ise yüzde 0,78 oranında yatırımcısına kaybettirmiştir. Aynı dönemde DİBS, Yİ-ÜFE ile indirgendiğinde yüzde 17,12, TÜFE ile indirgendiğinde ise yüzde 5,26 oranında yatırımcısına en çok kaybettiren yatırım aracı oldu.

Finansal yatırım araçları yıllık olarak değerlendirildiğinde Amerikan doları; TÜFE ile indirgendiğinde yüzde 10,35 oranında yatırımcısına en yüksek reel getiriyi sağlayan yatırım aracı olurken; Yİ-ÜFE ile indirgendiğinde ise yüzde 13,43 oranında yatırımcısına kaybettirdi.

Yıllık değerlendirmede, Yİ-ÜFE ile indirgendiğinde; yatırım araçlarından BIST 100 endeksi yüzde 13,88, külçe altın yüzde 15,22, Euro yüzde 16,56, mevduat faizi (brüt) yüzde 27,60 ve DİBS yüzde 32,29 oranlarında yatırımcısına kaybettirmiştir. TÜFE ile indirgendiğinde ise BIST 100 endeksi yüzde 9,77, külçe altın yüzde 8,06 ve Euro yüzde 6,36 oranlarında yatırımcısına kazandırırken; mevduat faizi (brüt) yüzde 7,72 ve DİBS yüzde 13,70 oranlarında yatırımcısına kaybettirdi.

Paylaşın

Demirtaş: Halk Devleti Nasıl Denetleyecek?

Kasım 2016’dan bu yana Edirne F Tipi Kapalı Cezaevi’nde tutuklu bulunan eski HDP Eş Genel Başkanı Selahattin Demirtaş, Türkiye İstatistik Kurumu’nun (TÜİK) CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu ve beraberindeki heyete kapılarını açmamasını eleştiren bir yazı kaleme aldı.

Selahattin Demirtaş, yazısında “Devlet ve kurumları kimsenin babasının malı değildir, hükümetlerin hiç değildir. Devletin bir toplu iğnesi bile halka aittir. Devleti yönetenler, o toplu iğneyi nasıl kullandığının hesabını halka vermek zorundadır. Bu hesap verme işi hükümetlerin keyfine bağlı değildir, Anayasal ve ahlaki bir zorunluluktur.

Peki halk devleti nasıl denetleyecek? Elbette seçtiği temsilciler, milletvekilleri ve yargı aracılığıyla. Dolayısıyla TÜİK’e giden milletin vekilleri bilgi edinme hakkı kapsamında değil, TBMM’nin, Anayasa’nın ve milletin onlara verdiği denetleme hakkı, yetkisi, görevi kapsamında oradadırlar” ifadelerini kullandı.

Ana muhalefet partisinin bilgi almak için devlet kurumunu ziyaret etmek istemesinin iktidar kanadınca ‘TÜİK baskını’ olarak nitelendirildiğini belirten Demirtaş,  “TBMM içtüzüğü ve Anayasa, milletvekillerine iki temel görev vermiştir. Birincisi yasama yani kanun yapma, ikincisi ise denetleme yani iktidarın icraatlarını teftiş etmedir” diye yazdı.

Demirtaş, yasama görevi ve yetkisinin yaygınca bilindiğini, ancak denetleme görevi ve yetkisinin ya pek bilinmediğini ya da kutsal devlet zihniyeti nedeniyle hiç kullanılmadığını, kullandırılmadığını söyledi.

Demirtaş’ın Gazete Duvarda yer alan yazısı şöyle: “Ana muhalefet partisi temsilcilerinin Türkiye İstatistik Kurumu’nu (TÜİK) ziyaret etmek istemeleri üzerine iktidarın verdiği tepki buydu, TÜİK baskını! Muhalefet partilerinin ne yapacakları, nasıl davranacakları kendi bilecekleri bir iş.

Bu ziyaretle ilgili dikkatimi çeken bir şey oldu. Kimileri, milletvekillerinin kamu kurumlarından bilgi edinme hakkı kapsamında ve TÜİK’i, kurumun kendi web sitesindeki açıklama çerçevesinde kamu kurumlarını ziyaret edebileceklerini savunurken kimileri bunu bir baskın olarak niteledi. İki anlayış da devlet kavramına bakış açısında ciddi bir yetersizlik, bir çarpıklık içeriyor.

İki yaklaşım da özünde otoriter kutsal devlet anlayışını onaylıyor, normalleştiriyor. Muhalefet bunu bilmeden, farkında olmadan, iktidar ise bile isteye yapıyor.

Temsili demokrasi

Ne demek istediğimi açıklamayacağım. Ama önce, temsili demokrasinin ne olduğuna değinmek gerekiyor. Antik Yunan şehir devletlerinde doğrudan demokrasi uygulanırdı. Yurttaş sayılanlar şehrin meydanında toplanır ve tüm kararlar halk meclisinde alınırdı. Bu, doğrudan demokrasiydi. Halk temsilcileri, milletvekilleri, başkaca seçilmişler yoktu. Yurttaş olarak kabul edilenler kendi kararlarını doğrudan kendileri alırlardı.

Sonra şehirler giderek kalabalıklaştı, yurttaş kabul edilenlerin sayısı arttı ve artık şehir meydanlarına sığmayacak, sağlıklı tartışıp karar alınamayacak bir kitleselliğe ulaştı.

Bunun üzerine çözüm olarak herkesin halk meclisinde toplanması yerine, halk adına birilerinin seçilmeleri ve seçilen temsilcilerin halk adına toplanıp karar alması uygun görüldü, böylece temsili demokrasi doğdu.

Zamanla temsili demokrasi halkın aleyhine işledi, temsilciler ele geçirdikleri halk iradesi sayesinde ayrıcalıklı bir sınıfa dönüştüler. Bu temsilciler, halk adına karar alıp devleti yönetmek yerine, kendilerini devletin sahibi olarak görmeye başladılar ve maalesef halk da zaman içinde bunu kabullendi, normalleştirdi.

Yani öyle oldu ki, başlangıçta doğrudan halka ait olan devleti yönetme iradesi, temsilciler (milletvekilleri) aracılığıyla halkın elinden alınıp gasp edildi. Böylece, devlet halkın üzerinde bir yerde konumlanırken devleti yöneten seçilmişler halkın üzerinde bir statü elde etmiş oldular.

Yani sevgili halk, ne devlet sizin üzerinizdedir ne milletvekilleri. Ne devlet kutsaldır ne de oylarınızla seçilenler. Hele hele TÜİK hiç kutsal değildir. Devlet de onu yönetenler de sadece ve sadece halkın hizmetkârıdırlar. Bunu unuttuğumuz anda devlet başımıza çöreklenir ve otoriter zulüm devletine dönüşür.

Denetleme yetkisi ve görevi

Bu değerlendirmeden sonra gelelim mevcut vakaya. TBMM içtüzüğü ve Anayasa, milletvekillerine iki temel görev vermiştir. Birincisi yasama yani kanun yapma, ikincisi ise denetleme yani iktidarın icraatlarını teftiş etmedir.

Yasama görevi ve yetkisi yaygınca biliniyor, açıklamaya gerek yok. Ama denetleme görevi ve yetkisi ya pek bilinmiyor ya da kutsal devlet zihniyeti nedeniyle hiç kullanılmıyor, kullandırılmıyor. Oysa iktidarın istisnasız tüm faaliyetleri yargı ve yasama denetimine tabidir.

En azından Anayasa böyle söylüyor. Yani millet, vekilleri aracılığıyla, devleti yönetenlerin her şeyini ama her şeyini denetleme hakkına hatta sorumluluğuna sahiptir.

Devlet ve kurumları kimsenin babasının malı değildir, hükümetlerin hiç değildir. Devletin bir toplu iğnesi bile halka aittir. Devleti yönetenler, o toplu iğneyi nasıl kullandığının hesabını halka vermek zorundadır.

Bu hesap verme işi hükümetlerin keyfine bağlı değildir, Anayasal ve ahlaki bir zorunluluktur. Peki halk devleti nasıl denetleyecek? Elbette seçtiği temsilciler, milletvekilleri ve yargı aracılığıyla.

Dolayısıyla TÜİK’e giden milletin vekilleri bilgi edinme hakkı kapsamında değil, TBMM’nin, Anayasa’nın ve milletin onlara verdiği denetleme hakkı, yetkisi, görevi kapsamında oradadırlar.

Sen halksın yaparsın

Bir iktidar milletvekili herhangi bir kamu kurumuna gittiğinde onu kapıda önünü ilikleyerek karşılayan bürokratlar, bir muhalefet milletvekili gittiğinde kapıyı açmıyorsa ortada ciddi bir zihniyet çarpıklığı ve otoriter devlet var demektir.

TBMM’de her milletvekili aynı hakka sahipken iktidar, devletin sahibi gibi davranıyor ve bu da normal karşılanıyorsa durum vahim demektir. Gerçek bir demokratik parlamenter sisteme geçilecekse milletvekillerinin devleti denetleme yetkisi özellikle düzenlenmelidir.

Özetle sevgili ve değerli halk; devlet senindir, senin öz malındır. Ne hükümetin ne bürokratlarındır. Eğer senin vekilin senin adına senin kurumlarını denetlemeye gittiğinde birileri buna baskın diyorsa bil ki sana ait olanı birileri gasp etmiş demektir. Ne yapacaksın o halde? Elbette onu geri alacaksın. Sen halksın, yaparsın. “

Paylaşın

Kim Kardashian Eleştiri Oklarının Hedefinde

Kalça estetiği yaptırdığı yönündeki soruları yanıtsız bırakan realiti yıldızı Kim Kardashian, eleştiri oklarının hedefi durumunda. Kardashian’ın yeni bir kalça estetiği yaptırdığı yönünde iddialar vardı.

Haber Merkezi / Kim Kardashian, kendi markası Skims ile Fendi ortaklığında tasarlanan ürünleri sosyal medya hesabından tanıtmaya devam ediyor. Kardashian, kalçasını ön plana çıkaran pozlar vermeyi ihmal etmedi.

Sosyal hayatında yarattığı sansasyonlarla magazin figürü haline gelen Kardashian hakkında bir süredir kalça estetiği yaptırdığı yönünde söylentiler vardı. Kalça dolgusu yaptırdığına yönelik soruları yanıtsız bırakan Kim Kardashian, eleştiri oklarının hedefi durumunda.

21 Ekim 1980 tarihinde doğan Kim Kardashian’ın gerçek adı Kimberly Noel Kardashian’dır. Los Angeles’ta doğan Kardashian baba tarafından Ermeni, anne tarafından Hollanda ve İskoç asıllıdır.

Kim Kardashian, E kanalında yayınlanan Keeping Up with the Kardashians ve Kourtney and Kim Take New York adlı reality showlar ile bilinir.

Bir dönem prodüktörlük, mankenlik, şarkıcılık, oyunculuk ve stilistlik yapmıştır. İş insanı kimliğiyle dikkatleri çeken Kardashian kendi adını taşıyan birçok parfüm çıkarttı. Amerikan ABC kanalında yayınlanan Dancing With the Stars (Yıldızlarla Dans) adlı televizyon formatında yarıştı.

America’s Next Top Model (Amerikanın Gelecek/Yeni Top Modeli-Amerika Top Modelini Arıyor) adlı programda konuk jüri üyeliği yaptı. 2010 yılında ise kız kardeşleri Kourtney ve Khloe ile “Kardashian Konfidential” adında otobiyografi türünde bir kitap yayımladı.

2012 Nisan ayından beri Kanye West ile beraber olan Kardashian 15 Haziran 2013 günü Cedars-Sinai Medical Hastanesinde kızları North West’i dünyaya getirdi. 21 Ekim 2013’te, Kardashian’ın 33. doğum gününde nişanlanan çift 24 Mayıs 2014 tarihinde İtalya’nın Floransa kentinde evlendi.

Oğulları Saint West, 5 Aralık 2015’te doğdu. Doktorların ikinci hamileliğinden sonra hamile kalmamasını önermesi üzerine çiftin üçüncü çocuğu Chicago 15 Ocak 2018 yılında ve dördüncü çocuğu Psalm 9 Mayıs 2019 tarihinde taşıyıcı anne aracılığıyla dünyaya geldi. Kardashian, dört çocuğunun babası Kanye West’ten 2021 yılında boşandı.

Paylaşın

Avrupa Konseyi’nden Dikkat Çeken ‘Alevi Davaları’ Kararı

Avrupa Konseyi Bakanlar Komitesi, 30 Kasım-2 Aralık tarihleri arasında Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin (AİHM) Türkiye aleyhine ihlal kararı verdiği davaların icra süreci değerlendirildiği toplantıda ele aldığı başlıklardan biri de Alevi davalarıydı. Komite, “Devlet yetkililerinin Alevi topluluğuna, Alevilerin dini uygulamalarına ve ibadet yerlerine yönelik tutumu, Devletin tarafsızlık ve eşit mesafelilik yükümlülüğüne ve dini toplulukların özerk olarak var olma hakkına aykırı” dedi.

Bakanlar Komitesi’nin cemevleri ve zorunlu din dersleriyle bağlantılı olarak, din veya inanç özgürlüğüne ilişkin ihlal tespitleri içeren AİHM davalarının uygulanmasına dair önemli kararlar verdiğini belirten İnanç Özgürlüğü Girişimi, bu davalar arasında, “Zengin Grubu Davaları/Türkiye, Cumhuriyetçi Eğitim ve Kültür Merkezi Vakfı/Türkiye ve İzzettin Doğan ve Diğerleri/Türkiye” davalarının yer aldığını aktardı.

İnanç Özgürlüğü Girişimi’nden (İÖG) Dr. Mine Yıldırım, Bakanlar Komitesi’nin Alevi davalarına ilişkin kararının bu davalarda ortaya konan din veya inanç özgürlüğü meselelerinin çözümü için atılması gereken köklü adımlarla ilgili ilerleme sağlanmadığına ve bu sorunların çok uzun zamandır sürdüğüne işaret etmesinin önemli olduğunu söyledi:

“İÖG olarak Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM) nezdinde din veya inanç özgürlüğü hakkındaki kararların uygulanmasını yakından izliyoruz. Bu süreçte gerek zorunlu Din Kültürü Ahlak Bilgisi dersleri gerekse cemevlerinin ibadet yeri statüsü ve kamusal din hizmetlerinin eşitlik ilkesi gözetilerek sunulmaması konusunda ulusal düzeyde maalesef adım atılmadığını gözlemliyoruz.

“Oysa, AİHM’in bulguları Türkiye’de herkesin inanç özgürlüğünün korunması için atılması gereken önemli bulgular içeriyor. 2022 yılı Türkiye için kapsamlı bir danışma süreci ile bu sorunları çözmeye odaklanma olanağı sunuyor. Gerek sivil toplum gerekse din veya inanç toplulukları bu konuda katkı sunmaya hazır.”

“Alınan tedbirler ayrımcılığı çözmek için yetersiz”

Komitenin aldığı kararlarda Türkiye Hükümeti’nin şimdiye kadar aldığı tedbirlerin, AİHM tarafından tespit edilen ihlallerin çözümü ve Alevilere yönelik ayrımcılığın önüne geçilmesi açısından yetersiz olduğunun altını çizdi.

Bakanlar Komitesi’nin söz konusu davalarla ilgili kararları şu şekilde:

Bireysel tedbirlerle ilgili olarak Komite

  • yetkilileri, Cumhuriyetçi Eğitim ve Kültür Merkezi Vakfı davasında başvuran vakfın Eylül 2017’den bu yana aydınlatma masraflarından muaf tutulup tutulmadığı konusunda bilgi vermeye ve başvuran vakfın bu masrafları düzenli olarak geri almasına olanak tanıyan pratik çözümleri değerlendirmeye yeniden davet etti;
  • bu tedbirin ve bu davalardaki diğer bireysel tedbirlerin genel tedbirlerle bağlantılı olduğunu kaydetti.
    Mart 2023’te yeniden ele alınacak

Genel tedbirlerle ilgili olaraksa Komite,

  • Önceki kararlarına atıfta bulunarak, yerel mahkemelerin cemevlerinin aydınlatma masraflarının geri ödenmesine karar verme uygulamasının, Alevi topluluğunun Devletin dinî sübvansiyonlarından ve vergi muafiyetleri dahil diğer avantajlardan genel olarak dışlanması da dahil olmak üzere, Mahkeme tarafından tespit edilen ayrımcılığı çözmek için yetersiz olduğunu belirtti;
  • Bu nedenle yetkilileri, Alevi inancına eşit davranılmasını sağlamak için daha kapsamlı önlemler almaya ve cemevlerini aydınlatma masraflarından muaf tutmak için bazı pratik çözümleri değerlendirmeye çağırdı;
  • İlk ve orta dereceli okullarda verilen zorunlu “din kültürü ve ahlak bilgisi” derslerine yönelik 2018 müfredatının Mahkeme tarafından dile getirilen tüm endişeleri gidermediğini bir kez daha kaydetti;
  • Bu nedenle yetkilileri, Türk eğitim sisteminin, Devletin çeşitli dinlere, mezheplere ve inançlara karşı tarafsızlık ve eşit mesafelilik yükümlülüğünü yerine getirmeye, çoğulculuk ve nesnellik ilkelerine saygı duymaya ve Sünni İslam’dan farklı bir dinî veya felsefi inancı olan ebeveynlerin çocuklarına, öğrencilerin ebeveynlerinin dinî veya felsefi inançlarını açıklamak zorunda kalmadan zorunlu din eğitiminden muaf olması için için uygun seçenekler sunmayı ısrarla tavsiye etti;
  • Alevi çalıştaylarında bu kararlarda vurgulanan sorunların nasıl çözüleceğine dair ulusal bir tartışma başlatıldığını hatırlatarak, yetkililere, 2010 yılında bu çalıştayların nihai raporunda uzlaşmaya varılan tavsiyelerin uygulanmasının ilerletilmesi için çağrıda bulundu;
  • Bununla ilgili, yetkilileri daha fazla gecikmeden belirli yasal ve idari önlemleri gösteren somut bir takvim içeren kapsamlı bir eylem planı hazırlamaya; bu bağlamda, 10 Aralık 2010 ve 29 Haziran 2016’da kabul edilen Irkçılığa ve Hoşgörüsüzlüğe Karşı Avrupa Komisyonu’nun (ECRI) raporları da dahil olmak üzere ilgili Avrupa Konseyi tavsiyelerinden ilham almaya teşvik etti;
  • Yetkilileri, Mahkeme’nin mevcut dava grubundaki bulgularını ele almak için yeni İnsan Hakları Eylem Planı’nın uygulanması çerçevesinde belirli çözüm odaklı tedbirler almaya şiddetle teşvik etti; bu bağlamda Avrupa Konseyi’nin destek sağlamaya hazır olduğunu ifade etti;
  • Bu davalarda incelenen uzun süredir devam eden sorunlar ve şimdiye kadar kaydedilen ilerleme eksikliği göz önüne alındığında, bu davaların Mart 2023’te AİHM kararlarının icrasına dair yapılacak BK toplantısında (CM-DH) yeniden ele alınmasına karar verdi;
  • Sekretarya’ya bu toplantıda incelenmek üzere genel tedbirlerin olumlu bir değerlendirmesine olanak tanıyan kapsamlı bilgilerin bulunmaması durumunda, bir geçici karar taslağı hazırlaması talimatını verdi.

Davaların arka planı

Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin 46/4 maddesi uyarınca AİHM kararları, sözleşmeye imza atan devletleri bağlıyor. Bakanlar Komitesi ise ulusal makamlar, başvuru sahipleri, STK’lar, insan hakları kurumları ve diğer ilgili taraflarca sağlanan bilgilere dayanarak bu kararların uygulanıp uygulanmadığını denetliyor. Bu denetim süreci kapsamında İnanç Özgürlüğü Girişimi de 12 Ekim 2021’de, din veya inanç özgürlüğüne ilişkin ihlal tespitleri içeren söz konusu AİHM kararlarının uygulanmasına dair bildirim sunmuştu.

Zengin Grubu Davaları olarak adlandırılan “Hasan ve Eylem Zengin/Türkiye” ve “Mansur Yalçın ve Diğerleri/Türkiye” kararlarında AİHM’nin Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi (DKAB) derslerine ilişkin önemli bulguları yer alıyor.

Kararlarda;

  • DKAB ders içeriğinin nesnel ve objektif niteliklere sahip olmadığına,
  • Eğitim sisteminin ebeveynlerin çocuklarını kendi dinî veya felsefi görüşleri doğrultusunda yetiştirme haklarına saygı gösterme konusunda yapısal sorunlar içerdiğine,
  • Okullarda din eğitimi konusunda insan hakları standartlarıyla uyumlu bir reformun ivedilikle gerçekleştirilmesi gerektiğine dikkat çekiliyor.

Cumhuriyetçi Eğitim ve Kültür Merkezi Vakfı/Türkiye davası ise, Yenibosna Cemevi’nin aydınlatma giderlerinin, ibadet yeri olarak tanınan diğer mekânlar açısından olduğu gibi, devlet tarafından karşılanması talebinin “Cemevleri ibadet yeri değildir” gerekçesiyle reddedilmesi ile ilgili. AİHM bu davayla ilgili verdiği kararında AİHS’nin ayrımcılık yasağını içeren 14. maddesinin, din veya inanç özgürlüğünü koruyan 9. madde ile bağlantılı olarak ihlal edildiğini tespit etmişti.

Benzer şekilde, “İzzettin Doğan ve Diğerleri/Türkiye” başvurusunun şikâyet konusu da İslam’ın Sünni geleneğine bağlı çoğunluğa sunulan dinî kamu hizmetinin Alevilere de sunulmasına ilişkin taleplerin reddedilmesiydi. Başvurucuların bu talepleri, Alevi dinine ilişkin hizmetlerin kamu hizmeti kapsamına alınması, Alevilerin ibadet yerlerinin ibadet yeri statüsü kazanması, Alevi din adamlarının memur olarak işe alınması ve Alevi inancını taşıyanların ibadetlerine bütçe ayrılması için özel bir hüküm çıkartılmasıydı.

AİHM Büyük Daire 2016 yılında Türkiye’nin din veya inanç özgürlüğü hakkını koruyan 9. madde ve 9. maddeyle bağlantılı olarak ayrımcılığı yasaklayan 14. maddeyi ihlal ettiğine karar vermişti.

Paylaşın

Meteoroloji’den Çok Sayıda İl İçin Sarı Ve Turuncu Kodlu Uyarı

Meteoroloji Genel Müdürlüğü (MGM), son hava durumu raporunda 35 kent için sarı ve turuncu kodlu uyarıda bulundu. MGM, uyarıda bulunduğu illerde yaşayan vatandaşlara olumsuzluklara karşı dikkatli ve tedbirli olunmalı çağrısı da yaptı.

Haber Merkezi / MGM tarafından yapılan son değerlendirmelere göre: Ülkemiz genelinin parçalı ve çok bulutlu, Marmara, Ege, Akdeniz (Kahramanmaraş dışında), İç Anadolu (Sivas dışında) ile Batı Karadeniz’in (Sinop dışında) yağmur ve sağanak, Marmara’nın batısı, Kıyı Ege ile Akdeniz kıyılarının yer yer gök gürültülü sağanak yağışlı geçeceği tahmin ediliyor.

Yağışların; Kıyı Ege, Batı Akdeniz, Manisa, Balıkesir ve Çanakkale çevreleri ile Konya’nın güneybatı kesimlerinde kuvvetli, Muğla, Antalya çevreleri, İzmir ve Aydın’ın kıyı ilçeleri, Balıkesir’in batı kıyıları ile Isparta’nın güney, Burdur’un doğu kesimlerinde yer yer çok kuvvetli ve şiddetli olması bekleniyor. Rüzgarın; Güney Ege, Akdeniz, İç Anadolu’nun güney ve doğusu, Karadeniz’in iç kesimleri ile Doğu Anadolu’nun batısında güney yönlerden kuvvetli ve fırtına (50-90 km/sa) şeklinde eseceği tahmin ediliyor.

Hava sıcaklığının Marmara ve Ege’de 2 ila 4 derece azalacağı diğer yerlerde önemli bir değişiklik olmayacağı tahmin edilirken, rüzgarın ise genellikle güneyli, Güney Ege, Akdeniz, İç Anadolu’nun güney ve doğusu, Karadeniz’in iç kesimleri ile Doğu Anadolu’nun batısında güney yönlerden kuvvetli ve fırtına (50-90 km/sa) şeklinde esmesi bekleniyor.

Kuvvetli yağış uyarısı

Yağışların; Kıyı Ege, Batı Akdeniz, Manisa, Balıkesir ve Çanakkale çevreleri ile Konya’nın güneybatı kesimlerinde kuvvetli, Muğla, Antalya çevreleri, İzmir ve Aydın’ın kıyı ilçeleri, Balıkesir’in batı kıyıları ile Isparta’nın güney, Burdur’un doğu kesimlerinde yer yer çok kuvvetli ve şiddetli olması beklendiğinden sel, su baskını, yıldırım, yağış anında kuvvetli rüzgar, ulaşımda aksamalar gibi olumsuzluklara karşı dikkatli ve tedbirli olunması gerekmektedir.

Kuvvetli rüzgar uyarısı

Rüzgarın; Güney Ege, Akdeniz, İç Anadolu’nun güney ve doğusu, Karadeniz’in iç kesimleri ile Doğu Anadolu’nun batısında güney yönlerden kuvvetli ve fırtına (50-90 km/sa) şeklinde esmesi beklendiğinden ağaç ve direk devrilmesi, çatı uçması, soba ve baca gazı zehirlenmesi ile ulaşımda aksamalar gibi olumsuzluklara karşı dikkatli ve tedbirli olunmalıdır.

Bölgelerimizde hava durumu ise şöyle;

Marmara ve Ege Bölgesi

Marmara Bölgesi’nin parçalı ve çok bulutlu, bölge genelinin sağanak ve yer yer gök gürültülü sağanak yağışlı geçeceği tahmin ediliyor. Yağışların Çanakkale ve Balıkesir çevrelerinde yerel olmak üzere kuvvetli, Balıkesir’in batı kıyılarında yer yer çok kuvvetli ve şiddetli olması beklenirken, Ege Bölgesi’nin parçalı ve çok bulutlu, bölge genelinin sağanak ve yer yer gök gürültülü sağanak yağışlı geçeceği tahmin ediliyor. Yağışların kıyı kesimleri ile Manisa çevrelerinde yerel olarak kuvvetli, Muğla çevreleri ile İzmir ve Aydın’ın kıyı kesimlerinde yer yer çok kuvvetli ve şiddetli olması bekleniyor. Rüzgarın; Güney Ege’de güney yönlerden kuvvetli ve fırtına (60-80 km/sa) şeklinde eseceği tahmin ediliyor.

Akdeniz ve İç Anadolu Bölgesi

Akdeniz Bölgesi’nin parçalı ve çok bulutlu, Kahramanmaraş çevreleri hariç bölge genelinin sağanak ve gök gürültülü sağanak yağışlı geçeceği tahmin ediliyor. Yağışların Batı Akdeniz ile Mersin ve Adana çevrelerinde yerel olmak üzere kuvvetli, Antalya çevreleri ile Isparta’nın güney, Burdur’un doğu kesimlerinde yer yer çok kuvvetli ve şiddetli olması bekleniyor. Rüzgarın; güney yönlerden kuvvetli ve fırtına (60-90 km/sa) şeklinde eseceği tahmin edilirken, İç Anadolu Bölgesi’nin parçalı ve çok bulutlu, Sivas çevreleri hariç bölge genelinin sağanak yağışlı geçeceği tahmin ediliyor. Yağışların akşam saatlerinden sonra Konya’nın güneybatı kesimlerinde kuvvetli olması bekleniyor. Rüzgarın; güney ve doğu kesimlerinde güney yönlerden kuvvetli ve fırtına (50-80 km/sa) şeklinde eseceği tahmin ediliyor.

Karadeniz Bölgesi

Batı Karadeniz’in parçalı ve çok bulutlu, Sinop çevreleri hariç bölge genelinin sağanak yağışlı geçeceği tahmin ediliyor. Rüzgarın; iç kesimlerinde güney yönlerden kuvvetli ve kısa süreli fırtına (50-70 km/sa) şeklinde esmesi beklenirken, Orta ve Doğu Karadeniz’in parçalı bulutlu geçeceği tahmin ediliyor. Rüzgarın; bölgenin iç kesimlerinde güney yönlerden kuvvetli ve fırtına (60-90 km/sa) şeklinde esmesi bekleniyor.

Doğu Anadolu ve Güneydoğu Anadolu Bölgesi

Doğu Anadolu Bölgesi’nin parçalı bulutlu geçeceği tahmin ediliyor. Rüzgarın; bölgenin batısında güney yönlerden kuvvetli ve fırtına (50-70 km/sa) şeklinde esmesi beklenirken, Güneydoğu Anadolu Bölgesi’nin parçalı bulutlu, batısının yer yer çok bulutlu geçeceği tahmin ediliyor.

Paylaşın

Silah Ticareti Salgın Dinlemedi

Stockholm Barış Araştırmaları Enstitüsü (SIPRI) tarafından açıklanan yıllık rapora göre, dünya ekonomisinin yaşanan koronavirüs pandemisinin etkisiyle küçülmesine rağmen küresel silah satışları 2020 yılında arttı.

Rapor, dünyanın en büyük 100 silah şirketinin geçen yıl, 2019’a göre yüzde 1,3’lük artışla 531 milyar dolarlık (470 milyar euro) silah satışı yaptığını ortaya koyuyor. 2015 yılı ile kıyaslandığında ise söz konusu artış yüzde 17 gibi büyük bir orana tekabül ediyor. Raporu hazırlayan SIPRI araştırmacılarından Alexandra Marksteiner, silah sektöründeki dev firmaların, hükümetlerin süregelen askeri malzeme, teçhizat ve hizmet talebinden faydalandığını belirterek, silah sanayii ürünlerinin satışının üst üste altı yıldır artmakta olduğunu vurguladı.

En çok silah satan ülke ABD

SIPRI’nin ilgili raporu, geçen yıl da dünyada en çok silah satan firmaların Amerika Birleşik Devletleri (ABD) şirketleri olduğunu ortaya koyuyor. Küresel silah ticaretinin yarısından fazlası 41 ABD şirketince gerçekleştiriliyor. Bu şirketlerden biri olan Lockheed Martin, 2020’de ulaştığı 58,2 milyar dolarlık cirosuyla dünyanın en büyük silah üreticisi konumunda. Bu firmayı, yine her biri ABD şirketi olan Raytheon Technologies, Boeing, Northrop Grumman ve General Dynamics takip ediyor.

Dünya üzerinde en çok silah satan ülkeler sıralamasında ikinci sırada Çin (yüzde 13), üçüncü sırada ise İngiltere (yüzde 7,1) yer alıyor. Araştırmaya katkı sunan isimlerden Nan Tian’a göre Çin silah sanayisi, dünya çapında askeri teknoloji alanında en modern üreticiler arasında sayılıyor.

Dünyanın en büyük 100 silah şirketi listesinde yer alan 26 Avrupa firması, SIPRI verilerine göre 2020’de 109 milyar dolarlık satış yaptı. Bu da dünya silah ticaretinin yaklaşık yüzde 20’sine denk geliyor. Bu arada küresel silah ticaretinin önemli ülkelerinden Rusya ve Fransa’nın silah satışları, SIPRI raporunda yer alan verilere göre, 2019’a kıyasla geçen yıl azaldı.

Paylaşın

Afganistan’da Kadınların Yüzde 90’ı Şiddet Mağduru

Birleşmiş Milletler (BM) verilerine göre Afganistan’da her 10 kadından 9’u hayatında en az bir kez şiddete maruz kalıyor. Uluslararası Af Örgütü Genel Sekreteri Agnes Callamard, Afganistan’daki kadınların ve kız çocuklarının şiddete karşı korunabilmeleri için kaçıs olanakları ile destek programlarının yeniden hayata geçirilmesini ve Kadın Bakanlığı’nın da tekrar kurulmasını talep etti.

DW Türkçe’de yer alan habere göre; Afganistan’da iktidarı ele geçiren Taliban’ın cinsel şiddet gören kadınlara destek amacıyla kurulan yapıları yok ettiği öne sürüldü. Uluslararası Af Örgütü (Amnesty International) tarafından Pazartesi günü yayınlanan ilgili raporda, sadece mağdur kadınların ve genç kızların değil, aralarında avukat, hakim ve eski hükümet görevlilerinin olduğu, onlara yardım eden, destek olan kişilerin de tehlike altında olduğu vurgulandı.

Ülke çapında oluşturulan kadınlara destek kuruluşları ile barınma evleri ağının tamamen yok edildiğine işaret eden rapora göre, kadınların kamuya açık alanlarda, sadece bir erkeğin refakatinde bulunabilmeleri de durumlarını daha da zorlaştırıyor. Af Örgütü’nün, cinsel şiddete maruz kalan ve onlara destek olan 26 kişi ile yaptığı mülakatlara dayanan raporunda, kadınlara şiddet uyguladığı için tutuklu bulunan kişilerin Taliban tarafından serbest bırakıldığı ve şiddet mağdurlarının tutuklandığı da yer alıyor. Ayrıca daha önce barınma evlerinde kalan kadınların ve genç kızların zorla ailelerine geri gönderildiği ve bazı mağdurların, aile üyeleri tarafından şiddet kullanılarak götürüldüğü ifade ediliyor.

Şiddet gören dokuz aylık hamile kadın

Af Örgütü’nün söyleşi yaptığı, dokuz aylık hamile bir kadın, eşinin kendini dövmek için yerde ne bulduysa eline aldığını ve bunlarla vurduğunu belirterek, “bana her vurduğunda ailesi bir araya gelip seyrediyordu. Neredeyse her gün yaşanıyordu bu durum” dedi. Raporda, söz konusu kadının daha önce yaşamak için kendine güvenli bir yer aradığı ve eskiden var olan bir kadın barınma evine başvurduğunda kendine bu merkezin kapalı olduğu ve yeni vakalara bakılmadığının söylendiği yer alıyor.

Afgan kadın örgütü Afgan Kadınlar için Kadınlar’dan (WAW) Benafşa Efaf, Alman haber ajansı dpa’ya yaptığı açıklamada, Taliban’dan önceki hükümetin de kadınlarla ilgili çalışmalara zorluk çıkardığını dile getirerek, “Ancak o zaman en azından Kadın Bakanlığı’nın desteğini görüyorduk. Bunlar uzun yıllar boyunca kurduğumuz ilişkilerdi” dedi. WAW, Afganistan’da kadın evleri kuran altı kuruluştan biri.

Kadınların yüzde 90’ı şiddet mağduru

Taliban, geçen Ağustos ayında Afganistan’da iktidarı ele geçirmesinden kısa süre sonra Kadın Bakanlığı’nı feshetmişti. Birleşmiş Milletler (BM) verilerine göre ülkede her 10 kadından 9’u hayatında en az bir kez şiddete maruz kalıyor.

Uluslararası Af Örgütü Genel Sekreteri Agnes Callamard, Afganistan’daki kadınların ve kız çocuklarının şiddete karşı korunabilmeleri için kaçıs olanakları ile destek programlarının yeniden hayata geçirilmesini ve Kadın Bakanlığı’nın da tekrar kurulmasını talep etti. Callamard ayrıca, kadınlara yardım programlarının derhal ve uzun vadeli bir biçimde mali olarak desteklenmesini istedi.

Paylaşın

ABD’den Pekin Olimpiyatlarına Diplomatik Boykot Kararı!

ABD, Çin’deki insan hakları ihlallerini gerekçe göstererek, Pekin’de yapılacak Kış Olimpiyat Oyunları’nı diplomatik olarak boykot etme kararı aldı. ABD Başkanı Biden, Çin’deki insan hakları ihlalleri nedeniyle Pekin’de düzenlenecek Olimpiyatların diplomatik olarak boykot edilebileceğini söylemişti. 

Biden yönetimi, Sincan bölgesinde Uygur azınlığa yönelik insan hakları ihlallerini soykırım olarak nitelendiriyor. Pekin yönetiminin Uygurlara yönelik tutumuna tepki gösteren muhafazakâr siyasetçiler, 4-20 Şubat 2022 tarihleri arasında düzenlenecek Olimpiyatların tamamen boykot edilmesini talep ediyordu.

Beyaz Saray Sözcüsü Jen Psaki Pazartesi günü yaptığı açıklamada, “Çin Halk Cumhuriyeti’nin Sincan’da sürdürdüğü soykırım ve insanlığa karşı suçlar ile diğer insan hakları ihlalleri nedeniyle Biden yönetimi Pekin’de düzenlenecek 2022 Kış Olimpiyatlarına ve Paralimpik Oyunlarına, hiçbir diplomatik ve resmi temsilci göndermeyecek” ifadelerini kullandı.

Psaki, “Sincan’daki korkunç insan hakları ihlâlleri ve zulmüne rağmen” resmi temsilci göndermenin Olimpiyatları “olağan bir şey” haline dönüştüreceğini ifade ederek, “bunu yapamayacaklarını” söyledi. Psaki, Olimpiyatlara katılacak ABD’li atletlere ise “tam destek” vereceklerini, “evde tezahürat edeceklerini” sözlerine ekledi.

Başkan Joe Biden geçen ay yaptığı açıklamada, Çin’deki insan hakları ihlalleri nedeniyle Pekin’de düzenlenecek Olimpiyatların diplomatik olarak boykot edilebileceğini söylemişti.

Çin açıklama öncesinde uyarmıştı

ABD’nin Pekin Olimpiyatlarına diplomatik boykot uygulayacağı yönündeki açıklaması öncesinde konu medyaya yansımış ve Çin boykot iddialarına tepki göstermişti.

Çin Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü Zhao Lijian Pazartesi günü yaptığı açıklamada, ABD’nin boykot kararı alınması halinde “kararlılıkla karşılık” verileceği tehdidinde bulunmuştu. Zhao Lijian, “Kış Olimpiyat Oyunlarının siyasi bir duruş ve manipülasyon için bir sahne olmadığını vurgulamak istiyorum” ifadesini kullanmıştı.

Paylaşın