Emek Ve Özgürlük İttifakı Adayını Şubat’ın İlk Haftası Açıklayabilir

Halkların Demokratik Partisi (HDP) Emekçi Hareket Partisi (EHP), Emek Partisi (EMEP), Sosyalist Meclisler Federasyonu (SMF), Türkiye İşçi Partisi (TİP) ve Toplumsal Özgürlük Partisi’nin (TÖP) oluşturduğu Emek ve Özgürlük İttifakı, Cumhurbaşkanı adayını “Şubat ayının ilk haftası”nda açıklayabilir.

Adaylarını açıklamak için Millet İttifakı’nın 13 Şubat toplantısını bekleme gibi bir düşünceleri olmadığını belirten HDP Eş Genel Buldan, oluşturdukları isim havuzundan bir adayın belirleneceğini ifade etti.

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın seçim tarihini 14 Mayıs olarak açıklamasının ardından, muhalefet partilerinde de seçim hazırlıkları hız kazandı.

27 Eylül 2021’de açıkladığı tutum belgesinde, diğer muhalefet partileri ile ortak aday için müzakereye açık olduğunu duyuran HDP, bir süre önce kendi adayını çıkarma kararı aldı.

HDP yönetimi, “resmen muhatap alınmaları” halinde, Millet İttifakı ile ortak aday için müzakereye kapılarını açık tutuyor ve ortak aday üzerinde uzlaşılması halinde, çıkardıkları adayları çekebileceklerini de ifade ediyorlar.

O nedenle HDP’nin adayını açıklamak için 13 Şubat’ta ortak aday belirlemek için masaya oturacak olan Millet İttifakı’nı bekleyip beklemeyeceği merak konusuydu.

“Şubat’ın ilk haftası açıklanabilir”

BBC Türkçe’den Ayşe Sayın’ın aktardığına göre HDP Eş Genel Başkanı Pervin Buldan, , adaylarını “Şubat ayının ilk haftası”nda açıklayabileceklerini söyledi.

Adaylarını açıklamak için Millet İttifakı’nın 13 Şubat toplantısını bekleme gibi bir düşünceleri olmadığını belirten Buldan, oluşturdukları isim havuzundan bir adayın belirleneceğini ifade etti.

Buldan, “aday bir kadın olabilir mi?” sorusuna ise “O henüz belli değil” karşılığını verdi.

Eğilim kadın adaydan yana

HDP ve ittifak bileşenleri henüz cumhurbaşkanı adayını netleştirmiş değil ama partide, “kadın aday” olması beklentisi yüksek.

HDP kulislerinde, bir süredir adaylık için, halen cezaevinde bulunan Eski Diyarbakır Büyükşehir Belediye Başkanı Gültan Kışanak’ın adı geçiyor. Kışanak, hakkında henüz kesinleşmiş bir yargı kararı olmadığı için adaylığının önünde engel olmadığı belirtiliyor.

Ancak cezaevinden bir ismin aday gösterilmesinin avantaj ve dezavantajlarının değerlendirilerek karar verileceği ifade ediliyor.

İttifak nasıl şekillenecek?

HDP, seçimlere Türkiye İşçi Partisi (TİP), Emek Partisi (EMEP), Emekçi Hareket Partisi (EHP), Toplumsal Özgürlük Partisi (TÖP) ve Sosyalist Meclisler Federasyonu’ndan (SMF) oluşan Emek ve Özgürlük İttifakı adı altında girmeyi planlıyor.

HDP ile ittifak içinde yer alan siyasi partilerin seçimlere ortak liste ile mi, bazı yerlerde kendi adı ve amblemiyle mi gireceğinin de önümüzdeki günlerde netleşmesi bekleniyor.

HDP, ittifakta yer alan siyasi partilerin “tek liste” ile HDP çatısı altında seçime girmesini istiyor ve ittifak ortaklarına da bu konuda esnemeyeceği mesajı veriyor. HDP yönetimi, ittifak içindeki partilerin kendi adlarıyla seçime girmesi halinde daha az milletvekili çıkarılacağı gerekçesiyle ayrı listeye karşı çıkıyor.

İttifak içinde yer alan TİP ve EMEP ise ortak listelerden aday gösterilmesinin yanısıra, HDP’nin milletvekili çıkaramadığı veya zayıf olduğu bazı bölgelerde kendi isim ve amblemiyle seçime girmek istiyor.

Buna göre batı illerinde HDP’nin milletvekili çıkaramadığı zayıf olduğu seçim çevrelerinde TİP’in adayının desteklenmesi, Doğu ve Güneydoğu dahil, HDP’nin güçlü olduğu yerlerde de bu partinin adayının desteklenmesini öneriyor.

Ancak, HDP ile TİP arasında bu konuda henüz uzlaşma sağlanmış değil.

Hem TİP, hem de HDP kendi önerilerinde ısrarını sürdürüyor ve önümüzdeki günlerde ittifak bileşenleri ile yapılacak yeni bir toplantıda, bu konudaki kararın da netleştirilmesi bekleniyor.

Paylaşın

Karamollaoğlu’ndan Dikkat Çeken Aday Açıklaması: Kılıçdaroğlu…

Millet İttifakı’nın cumhurbaşkanı adayı üzerine değerlendirmede bulunan SP Lideri Karamollaoğlu, “Sayın Kılıçdaroğlu bugüne kadarki ifadeleriyle böyle bir arzusu olduğunu, niyeti olduğunu ortaya koydu” dedi ve ekledi:

“Ama nihayet bu karar altı partinin liderlerinin bir araya gelerek verecekleri bir karar olacak. O tescil edilmeden yüzde 100 demek doğru olmaz. Ama bu, bir niyetin çok açık ve net bir ifadesidir.”

Saadet Partisi Genel Başkanı Temel Karamollaoğlu, FOX TV’de İlker Karagöz’ün Çalar Saat programına konuk oldu.

İlker Karagöz’ün canlı yayında sorduğu “‘Ben Kemal, geliyorum’ sözleri Sayıştay’a, bürokrasiye bir uyarı, usulsüzlükler içinde olmayın mesajı verirken bir yandan da adaylığın bir mesajı mı?” sorusuna yanıt veren Saadet Partisi Genel Başkanı Temel Karamollaoğlu, şu şekilde yanıtladı:

“Sayın Kılıçdaroğlu bugüne kadarki ifadeleriyle böyle bir arzusu olduğunu, niyeti olduğunu ortaya koydu. Ama nihayet bu karar altı partinin liderlerinin bir araya gelerek verecekleri bir karar olacak. O tescil edilmeden yüzde 100 demek doğru olmaz. Ama bu, bir niyetin çok açık ve net bir ifadesidir.”

“Kemal Bey’in ayrı bir yeri var”

“Yani biz bunu ‘Cumhurbaşkanı adayı olmak istiyorum’ olarak değerlendirebiliriz?” diyen FOX TV’de İlker Karagöz’e Saadet Partisi Genel Başkanı Temel Karamollaoğlu, şu şekilde cevaplandırdı:

“Tabii, tabii öyle değerlendirebiliriz. Zaten bu meseleler ister istemez konuşulacak. Masada ana muhalefet partisinin lideri olarak elbette Kemal Bey’in ayrı bir yeri var. Bunu görmemiz, bilmemiz icap eder. Ama ne olursa olsun, kararın bilahare müştereken alınması icap eder kanaatindeyim. Hiç kimseden ‘böyle olmamalıydı’ diye bir itirazın çıkmaması icap eder diye düşünüyorum.”

Paylaşın

Fransa’da 1 Milyondan Fazla Kişi “Emeklilik Reformunu” Protesto Etti

Fransa’da başta başkent Paris olmak üzere Lille, Toulouse, Nice, Nantes, Rennes gibi kentler de 1 milyondan fazla kişi emeklilik yaşının 62’den 64’e yükseltilmesini öngören yasal düzenlemeyi protesto etti.

Ellerinde “Daha az çalışmak, daha çok yaşamak”, “Metro, iş, tabut” ve 61 yaşındaki Fransa Başbakanı Elisabeth Borne’yi kastederek “Elisabeth için de 60 yaşta emeklilik istiyoruz” pankartları taşıyan gruptakiler, hükümetin emeklilik reformundan vazgeçmesini talep etti.

Fransa’da emeklilik yaşını 62’den 64’e çıkarmayı amaçlayan ’emeklilik reformuna’ karşı ülke genelindeki gösterilere 1 milyondan fazla kişi katıldı. Hükümetin ’emeklilik reformuna’ karşı ülke genelinde eğitim, toplu taşıma, havacılık, enerji ve kamu sektörü çalışanları greve gitti.

Başkent Paris, Lille, Toulouse, Nice, Nantes, Rennes gibi kentler de dahil 300’den fazla noktada gösteri düzenlendi. Paris’te İtalya Meydanı’nda toplanan yurttaşlar, buradan hep birlikte sloganlar atarak Vauban Meydanı’na yürüdü.

Ellerinde “Daha az çalışmak, daha çok yaşamak”, “Metro, iş, tabut” ve 61 yaşındaki Fransa Başbakanı Elisabeth Borne’yi kastederek “Elisabeth için de 60 yaşta emeklilik istiyoruz” pankartları taşıyan gruptakiler, hükümetin emeklilik reformundan vazgeçmesini talep etti.

Paris’teki gösteride polis ve bazı göstericiler arasında gerginlik yaşandı. Polis göstericilere karşı biber gazı ve cop kullandı. Göstericilerden polise şişe ve taş atanlar oldu. Gruptakiler güzergahtaki çöpleri yaktı.

Paris Belediyesi de emeklilik reformu karşıtı toplumsal hareketle dayanışma için kapalı kaldı.

Auvergne-Rhone-Alpes ve Rhone Valiliği’nce Twitter’dan yapılan paylaşımda, Lyon kentindeki gösteride Fransa ve Avrupa Birliği (AB) bayraklarına zarar verilmesi kınanarak, “Bu eylemler Cumhuriyet ilkelerine aykırı” denildi.

Fransa’nın en büyük işçi sendikası olan Genel İş Sendikası (CGT), başkent Paris’teki gösteriye 500 bin kişinin, ülke genelindeki gösterilere ise toplam 2,8 milyon kişinin katıldığını açıkladı.

Fransa basınının emniyet kaynaklarına dayandırdığı verilere göre, 87 bini Paris’te olmak üzere ülke genelindeki gösterilere toplam 1 milyon 272 bin kişi katıldı ve ​​​Paris’teki gösterilerde 30 kişi gözaltına alındı.

Ülkedeki farklı sendikalar, 7 ve 11 Şubat tarihlerinde de “emeklilik reformuna” karşı yurttaşları sokağa inmeye çağırdı.

Ne olmuştu?

Fransa Başbakanı Elisabeth Borne, 10 Ocak’ta yeni “emeklilik reformu” kapsamında emeklilik yaşının 64’e çıkaracaklarını duyurdu.

Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron’un seçim vaatleri arasında yer alan düzenlemenin içeriği hakkında bilgi veren Borne, emekliliğe ayrılma yaşının 62 olduğu ülkede 1 Eylül’den itibaren yasal emeklilik yaşının kademeli olarak her yıl 3 ay yükseltilerek 2030’da 64’e ulaşacağını aktardı.

Hükümetin planı, muhalefetin tepkisiyle karşılaştı.

2022’deki seçimlerde cumhurbaşkanı adayı olan Boyun Eğmeyen Fransa partili Jean-Luc Melenchon, Twitter hesabından, hükümetin duyurduğu emeklilik reformunu “ciddi sosyal gerileme” olarak değerlendirdi.

Aşırı sağcı Ulusal Birlik vekili Marine Le Pen de Twitter’da, “Fransızlar, bu haksız reformu engellemek için tüm kararlılığımıza güvenebilirler” yazdı.

(Kaynak: Bianet)

Paylaşın

Türkiye – Suriye Yakınlaşması: İran’da Görüşmelere Katılacak

Türkiye ile Suriye ilişkilerinin normalleşme sürecine İran’da katılacak. Rusya Dışişleri Bakanı Lavrov, İran ile de Türkiye ile Suriye arasındaki ilişkilerin iyileştirilmesi sürecine dahil olması konusunda anlaşmaya varıldığını açıkladı.

Sergey Lavrov, ayrıca, “Adım adım ilerleme ve her adımın küçük de olsa somut sonuçlar getirmesi gerektiği konusunda anlayış var.” dedi.

Rusya Dışişleri Bakanı Sergey Lavrov ve Mısır Dışişleri Bakanı Samih Şukri, Rusya’nın başkenti Moskova’da yaptıkları görüşmenin ardından düzenlenen ortak basın toplantısında konuştu.

Lavrov’un gündeminde Türkiye ve Şam yönetimi arasında son haftalarda hız kazanan normalleşme adımları da vardı.

Türkiye hükümetinin Şam yönetimi ile ilişkileri normalleştirme politikalarını desteklediklerini söyleyen Rusya Dışişleri Bakanı Lavrov, İran ile de Türkiye ile Suriye arasındaki ilişkilerin iyileştirilmesi sürecine dahil olması konusunda anlaşmaya varıldığını açıkladı.

Lavrov, özetle şöyle konuştu:

“İran’ın bu çalışmaya dahil olması konusunda anlaşma sağlandı. Hem Rusya hem İran hem de Türkiye, Suriye meselesinin çözümüyle uğraşan Astana üçlüsü üyesi. Türkiye-Suriye ilişkilerinin iyileşmesini teşvik etme yönünde ilerideki temaslara Rusya ve İran’ın eşlik etmesinin mantıklı olduğunu düşünüyorum. Süre ve belirli format üzerinde çalışmalar sürüyor.

“Adım adım ilerleme ve her adımın küçük de olsa somut sonuçlar getirmesi gerektiği konusunda anlayış var.”

Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin’in arabuluculuğunda Şam yönetimi ve Türkiye hükümeti arasındaki yakınlaşma, savunma bakanlarının ve milli istihbarat başkanlarının 28 Aralık 2022 tarihinde Rusya’nın başkenti Moskova’da bir araya gelmesiyle sonuçlanmıştı.

Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu, Şubat ayında Suriye Dışişleri Bakanı Faysal Mikdad ile bir araya gelebileceğini açıklamıştı.

Rusya-Ukrayna savaşı

Sergey Lavrov, Mısırlı mevkidaşı ile yaptığı ortak basın toplantısında, ABD Dışişleri Bakanı Antony Blinken’in bir gün önce Orta Doğu turu kapsamında Mısır’ı ziyaret ettiğine dikkat çekerek Şukri’nin, Blinken’in savaşla ilgili mesajını kendisine ilettiği bilgisini paylaştı:

“Rusya’nın mevcut durumun kapsamlı şekilde çözülmesini amaçlayan herhangi bir ciddi teklifi dinlemeye hazır olduğunu her zaman söyledik. Bakan aracılığıyla Rusya’nın durması, Rusya’nın Ukrayna’dan çıkması ve sonra her şeyin yoluna gireceği mesajını bir kez daha duyduk.

Rusya Silahlı Kuvvetleri, Batı’nın Ukrayna’daki planlarının gerçekleşmemesi için gerekli tüm önlemleri alıyor ve bu planlar gerçekleşmeyecek.”

Paylaşın

Demirtaş, Muhalefetin Tepkisizliğine Dikkat Çekti: Bizi İçeri Atan Erdoğan…

Muhalefetin tepkisizliğine dikkat çeken Demirtaş, “Bizi içeri atan Erdoğan, içeride tutan ise muhalefetin tepkisizliğidir. Bu tepkisizlik 85 milyonu, daha yıllar boyu sürecek açık cezaevi hayatına mahkum etmektir. Belediyelere, üniversitelere kayyım; HDP’ye kapatma, Gezi, Kobani, ÇHD davaları; İBB’ye kumpas… Hepsi aynı” dedi.

Haber Merkezi / Yüksek Seçim Kurulu’nu da uyaran Demirtaş, “Yaptırım yoksa hukuk da yoktur. Yüksek Seçim Kurulu üyeleri suça ortak olurlarsa yargılanacaklarından emin olmalılar. Milyonlarca insanın Yüksek Seçim Kurulunun önüne yığılarak demokratik tepkilerini göstereceklerini bilmeli ve ona göre hareket etmeliler” ifadelerine yer verdi.

Edirne F Tipi Cezaevi’nde tutuklu bulunan eski Halkların Demokratik Partisi (HDP) Eş Genel Başkanı Selahattin Demirtaş, sosyal medya hesabından açıklamada bulundu.

“Yüksek Seçim Kurulu muhalefetin 5 milyon oyunu iptal etse veya Erdoğan kazanana kadar seçimlerin tekrarına karar verse “Ama bunlar zaten AKP’li” deyip normal mi karşılayacağız? ERDOĞAN MECLİSİ FESHEDERSE ADAY OLAMAZ. Anayasa bunu söylüyor.

Yaptırım yoksa hukuk da yoktur. Yüksek Seçim Kurulu üyeleri suça ortak olurlarsa yargılanacaklarından emin olmalılar. Milyonlarca insanın Yüksek Seçim Kurulunun önüne yığılarak demokratik tepkilerini göstereceklerini bilmeli ve ona göre hareket etmeliler.

Bizi içeri atan Erdoğan, içeride tutan ise muhalefetin tepkisizliğidir. Bu tepkisizlik 85 milyonu, daha yıllar boyu sürecek açık cezaevi hayatına mahkum etmektir. Belediyelere, üniversitelere kayyım; HDP’ye kapatma, Gezi, Kobani, ÇHD davaları; İBB’ye kumpas… Hepsi aynı.”

“Şimdi sıra Emek ve Özgürlük İttifakı’nda”

Demirtaş, ayrıca Altılı Masa’nın iktidara geldikleri zaman izleyecekleri adımları anlattıkları Ortak Politikalar Mutabakat Metni hakkında paylaşımda bulundu.

Paylaşımında HDP, Türkiye İşçi Partisi (TİP), Emek Partisi (EMEP), Emekçi Hareket Partisi (EHP), Toplumsal Özgürlük Partisi (TÖP) ve Sosyalist Meclislerin (SMF) bir araya geldiği Emek ve Özgürlük İttifakı’nın miting görselini kullanan Demirtaş, şunları yazdı:

“Şimdi sıra Emek ve Özgürlük İttifakında. Tüm ezilenlerin, heyecan veren kurtuluş ve yeniden kuruluş reçetesini sabırsızlıkla bekliyoruz. Elini, kalemini korkak alıştıranlara karşı cesurca çözüm önerileri sunmak tarihi bir borçtur artık.”

Paylaşın

Vatandaşın Bankalara Toplam Borcu 1 Trilyon 537 Milyar Lira

Yayınlanan resmi verilere göre tüketici kredileri yaklaşık 1 trilyon 85 milyar liraya ulaşırken bunun 674,8 milyar lirasını ihtiyaç kredileri oluşturdu. Kredi kartları borçları ise 452,5 milyar liraya ulaştı. Böylece vatandaşın bankalara toplam borcu 1 trilyon 537 milyar lirayı buldu.

Tüketici Birliği Federasyonu Başkanı Avukat Mehmet Bülent Deniz, yüksek enflasyon ve özellikle gıda, iletişim, ulaşım, enerji gibi zorunlu giderlerde yaşanan anormal fiyat artışlarının, tüketiciyi yaşamak ve ayakta kalabilmek için borçlanma araçlarını kullanmak zorunda bıraktığını söylüyor.

Enflasyon farkı dikkate alındığında dahi tüketicinin borç stokunun yaklaşık 1,6 trilyon seviyesinde olmasının toplumsal bir sorun olduğuna işaret eden Deniz, “Bu yüksek borç stokunu ödemekle yükümlü olan milyonlarca tüketicinin, süreç bu şekilde ilerlediği sürece yasal takibe düşmesi kaçınılmaz. Bu durum milyonlarca tüketicinin ekonomi dışında kalması ve toplumsal barışın daha da bozulması sonucunu doğuracaktır” diyor.

AK Parti’nin Eylül 2021’den bu yana uyguladığı düşük faiz yüksek kur stratejisine dayanan yeni ekonomi modeli borçlarda ciddi yükselişe yol açtı. Son bir yılda vatandaşların da şirketlerin de bankalara olan borcu 1’er trilyon lirayı geçti.

Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurumu’nun (BDDK) dün açıkladığı Aralık 2022 verilerine göre bankalara olan toplam borç (bireysel ve ticari) 2021’deki 1 trilyon 788 milyar lira seviyesinden 2022’de 2 trilyon 751 milyar liraya yükseldi. Yani borçlar bir yılda 963,1 milyar lira -yaklaşık 1 trilyon lira- arttı.

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın faiz oranlarını yüzde 19’dan yüzde 9’a düşürme kararlılığı, TL’nin 2022’de dolara karşı yüzde 30 gerilemesine yol açarken, enflasyon Ekim 2022’de yüzde 85,51 ile 24 yılın zirvesine çıkmıştı. Türkiye İstatistik Kurumu’nun (TÜİK) açıkladığı resmi verilere göre Aralık 2022 itibarıyla enflasyon yüzde 64,27, gıda enflasyonu yüzde 77,87 düzeyinde bulunuyor. Reel gelirlerde yaşanan ciddi boyuttaki erime ise hanehalkı borcuna yansıyor.

Yayınlanan resmi verilere göre tüketici kredileri yaklaşık 1 trilyon 85 milyar liraya ulaşırken bunun 674,8 milyar lirasını ihtiyaç kredileri oluşturdu. Kredi kartları borçları ise 452,5 milyar liraya ulaştı. Böylece vatandaşın bankalara toplam borcu 1 trilyon 537 milyar lirayı buldu.

“Tüketici yaşamak için borçlanıyor”

DW Türkçe’den Pelin Ünker’e konuşan Tüketici Birliği Federasyonu Başkanı Avukat Mehmet Bülent Deniz, yüksek enflasyon ve özellikle gıda, iletişim, ulaşım, enerji gibi zorunlu giderlerde yaşanan anormal fiyat artışlarının, tüketiciyi yaşamak ve ayakta kalabilmek için borçlanma araçlarını kullanmak zorunda bıraktığını söylüyor.

Enflasyon farkı dikkate alındığında dahi tüketicinin borç stokunun yaklaşık 1,6 trilyon seviyesinde olmasının toplumsal bir sorun olduğuna işaret eden Deniz, “Bu yüksek borç stokunu ödemekle yükümlü olan milyonlarca tüketicinin, süreç bu şekilde ilerlediği sürece yasal takibe düşmesi kaçınılmaz. Bu durum milyonlarca tüketicinin ekonomi dışında kalması ve toplumsal barışın daha da bozulması sonucunu doğuracaktır” diyor.

Kredi kartında iki kat artış

Önceki yıl vatandaşın bankalara borcu 986,7 milyar liraydı. Tüketici kredileri 776,7 milyar lira olurken, bunun 464,7 milyar lirasını ihtiyaç kredileri oluşturuyordu. Kredi kartları borçları ise 209,9 milyar lira seviyesindeydi. Buna göre kredi kartı borçları son bir yılda iki katından fazla arttı.

Kredi kartı borcunun asgari tutarını ödeyerek veya yeniden yapılandırarak günü kurtarmaya çalışan çok büyük bir kitle olduğunu ifade eden Mehmet Bülent Deniz, Federasyon olarak yaptıkları kamuoyu araştırmasına göre tüketicilerin yüzde 33’ünün kredi kart hesap özetinin tamamını ödeyemediğini, 36 milyon kredi kartının limitinin dönem bitmeden tükendiğini, sağlık, kasap, manav, bakkal, market ve hatta semt pazarlarındaki alışverişlerin dahi kredi kartı ile yapıldığını aktarıyor.

“Şirketler tehlike altında”

Şirketler açısından da durum değişmedi. Taksitli ticari krediler ve kurumsal kredi kartları borçları toplamda 1 trilyon 214 milyar lirayı buldu.  Bu, 2021’deki 801 milyar 161 milyon lira seviyesinden yaklaşık 413 milyar liralık bir artış anlamına geliyor.

İhtiyaç kredilerindeki artışın genel tüketici kredilerindeki payının yüksek olduğunu, bunun da vatandaşın zorlandığını gösterdiğini vurgulayan iktisatçı Prof. Dr. Mehmet Şişman asıl tehlikenin ise şirket borçlanmaları tarafında olduğu görüşünde.

Prof. Şişman, ticari kredilerdeki artışın enflasyonun üzerinde olduğuna işaret ederek, “Merkez Bankası’nın verileri de bunu gösteriyor. Bu sene şirket gelir ve karları seçim öncesi veya sonrasında düşerse bu alanda sorun çıkar” diyor.

Merkez Bankası’nın 20 Ocak’ta yayınladığı haftalık para istatistiklerine göre TL kredilerin yıllık bazda yüzde 138 arttığını dile getiren Şişman, “Taksitli ticari kredilerde taşıt geçen yıla göre yüzde 202 artmış. Konut kredileri yüzde 109, takipteki kredi kartları yüzde 67 artmış. Bunlar kötü sinyal” ifadelerini kullanıyor.

Mevcut gelirleriyle borçlanma imkânı bulamayan vatandaşların oranının da yüksek olduğuna dikkat çeken Şişman, “Eğer enflasyon yükselmeye devam eder, reel gelirler düşerse vatandaş bu tüketici kredilerini ödemekte daha da zorlanır” diye ekliyor.

66 milyar lira takibe girdi

Verilere göre ödenemeyen borçlardan dolayı bankalarda takipteki alacaklar da arttı. Vatandaşların ve şirketlerin bankalara ödeyemediği borçlar 66,6 milyar lirayı buldu. 2021’de tüketici kredileri ve bireysel kredi kartlarında takipteki alacaklar 24,4 milyar lira seviyesindeyken 2022’de bu rakam 29,8 milyar liraya çıktı. Bu alanda artış 5,4 milyar lira oldu.

Mehmet Bülent Deniz, verilerin tüketicinin borcunun çevrilebilir olma sınırını geçtiğini gösterdiğini vurgulayarak 90 günlük takip süresinin 2023 Aralık dönemine kadar 180 gün olarak uygulanması ve tüketicinin borç stokunun eritilmesi için de borçlarına yapılandırma imkânı getirilmesi çağrısı yapıyor.

Ticari krediler ve kurumsal kredi kartlarında ise takipteki alacaklar 2021’deki 39 milyar 285 milyon seviyesinden, 2022’de 36 milyar 855 milyon lira seviyesine indi.

Borçlar beş yılda üçe katlandı

Veriler son beş yılda borçlarda keskin bir artışa işaret ediyor. Şirketlerin ve vatandaşların bankalara olan toplam borçları 2018’de 889 milyar lira seviyesindeydi. Buna göre borç miktarı beş yılda üç katına çıktı. Tüketici kredileri ve bireysel kredi kartı özelinde borçlar ise beş yılda ikiye katlandı. Aralık 2018’de toplam 504,2 milyar liralık tüketici kredisi ve bireysel kredi kartı borcu bulunuyordu.

Aynı dönemde taksitli ticari krediler ve kurumsal kredi kartı borçları da 384,8 milyar lira seviyesindeydi. Bu alandaki beş yıllık artış üç katı geçti. Bankalara ödenemeyen ve yasal takibe giren borçlar ise 2018’de 43,8 milyar lira seviyesindeydi. Geçen beş yılda bu alanda yaklaşık 23 milyar liralık artış yaşandı.

Paylaşın

İYİ Partili Türkkan Ve CHP’li Başarır İçin Dokunulmazlığının Kaldırılması Kararı

Türkiye Büyük Millet Meclisi (TBMM) Anayasa Adalet Karma Komisyonu bünyesinde kurulan Hazırlık Komisyonu, Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) Mersin Milletvekili Ali Mahir Başarır ve İYİ Parti Kocaeli Milletvekili Lütfü Türkkan’ın dokunulmazlığının kaldırılması yönünde karar verdi. 

Haber Merkezi / İYİ Parti Kocaeli milletvekili Lütfü Türkkan, partisinin Genel Başkanı Meral Akşener ile 5 Kasım 2021’de Bingöl’de esnaf ziyareti sırasında, yaşamını yitiren asker yakını olduğu ifade edilen bir kişiye hakaret ettiği gerekçesiyle dokunulmazlığının kaldırılması isteniyor.

CHP Mersin milletvekili Ali Mahir Başarır hakkında, görevden uzaklaştırılan Yalova Belediye Başkanı Vefa Salman ve dört belediye personelinin yargılandığı davanın duruşması sırasında yaşanan olaylarla ilgili “duruşma hakimlerine alenen hakaret”, “adil yargılanmayı etkilemeye teşebbüs” suçlamalarıyla fezleke düzenlendi.

Süreç nasıl işliyor?

Hakkında suç isnadı bulunan milletvekillerinin dokunulmazlığının kaldırılıp kaldırılmamasına ilişkin talepler, Adalet Bakanlığına sunuluyor. Bakanlık, talebi gerekçeli bir yazıyla Cumhurbaşkanlığına, Cumhurbaşkanlığı ise TBMM Başkanlığına iletiyor.

Meclis Başkanlığına gelen fezlekelerin gündeme alınmasındaki süreç, İçtüzüğe göre işliyor. Milletvekili dokunulmazlığı, İçtüzüğün “Yasama Dokunulmazlığı ve Üyeliğin Düşmesi” başlıklı dokuzuncu kısmının “yasama dokunulmazlığı” alt başlıklı birinci bölümünde düzenleniyor.

Bir milletvekilinin dokunulmazlığının kaldırılması hakkındaki istemler, TBMM Başkanlığınca “Gelen Kağıtlar” listesinde yayınlanarak Anayasa ve Adalet Komisyonu Üyelerinden Kurulu Karma Komisyona havale ediliyor.

Söz konusu fezleke ile Meclis’teki mevcut fezlekeler, sevk edildikleri Karma Komisyonda bekletilebiliyor ya da komisyonda gündeme alınabiliyor. Fezlekelerin gündeme alınması halinde süreç başlıyor. Karma Komisyon toplanıyor ve hangi fezlekeye ait dosyayı değerlendireceğine karar veriyor.

Hazırlık Komisyonu kuruluyor

Hazırlık Komisyonu, kurulduğu andan itibaren en geç 1 ay içinde dosyayı inceleyerek raporunu hazırlıyor. Bu komisyon bütün kağıtları inceleyip gerekirse o milletvekilini dinliyor ancak tanık dinleyemiyor.

Hazırlık Komisyonu, yasama dokunulmazlığının kaldırılması yönünde karar alırsa dosya Karma Komisyona havale ediliyor. Karma Komisyon da 1 ay içinde Hazırlık Komisyonu raporunu ve eklerini görüşerek sonuçlandırıyor.

Karma Komisyon, dokunulmazlığın kaldırılmasına veya kovuşturmanın milletvekilliği sıfatının sona ermesine kadar ertelenmesine karar veriyor.

Karma Komisyon kovuşturmanın ertelenmesini kararlaştırmışsa bu yöndeki raporu Genel Kurulda okunarak bilgiye sunuluyor. Bu rapora milletvekilleri tarafından 10 gün içinde itiraz edilmezse kesinleşiyor, itiraz edilmesi halinde ise rapor Genel Kurul gündemine alınıyor. İtiraz edilmeyen dosyalar Cumhurbaşkanlığına gönderiliyor.

Dokunulmazlığın kaldırılması yönündeki Karma Komisyon raporları, doğrudan Genel Kurul gündemine giriyor. Genel Kurul, raporu kabul ederek dokunulmazlığın kaldırılmasını kararlaştırabileceği gibi, raporu reddederek yargılamanın dönem sonuna ertelenmesine de karar verebiliyor.

Kovuşturma ertelenmiş ve bu karar Genel Kurulca kaldırılmamış ise dönem yenilenmiş olsa bile milletvekilliği sıfatı devam ettiği sürece ilgili hakkında kovuşturma yapılamıyor.

Genel Kurul aşaması

Milletvekillerine dağıtılan Karma Komisyon raporu, Genel Kurulda okunarak görüşülüyor. Biri lehte diğeri de aleyhte olmak üzere, iki milletvekili rapor üzerinde konuşma yapıyor.

Fezlekesi olan milletvekili isterse Hazırlık Komisyonunda, Karma Komisyonda veya Genel Kurulda kendi savunmasını yapabiliyor ya da başka bir milletvekili arkadaşına savunma yapması için bu hakkını verebiliyor.

Söz ve savunma talebi yoksa görüşmeler tamamlanıyor. Daha sonra Karma Komisyonun yasama dokunulmazlığının kaldırılmasına dair raporu oylamaya sunuluyor. Genel uygulamaya göre açık oylama yapılıyor. Genel Kurulda dokunulmazlıkların kaldırılmasına ilişkin oylamada, karar yeter sayısı (151) yeterli oluyor.

Her dosya için ayrı oylama yapılıyor

Genel Kuruldaki oylamada, her milletvekili ve fezleke için ayrı oylama yapılıyor. Bir milletvekili hakkında iki dosya varsa iki dosya ayrı ayrı oylanıp karara bağlanıyor. Dokunulmazlık hangi dosya hakkında kaldırıldıysa yalnızca o fezleke hakkında yargılama yapılabiliyor. Milletvekilinin dönem sonuna bırakılan dosyası hakkındaki dokunulmazlığı devam ediyor.

Genel Kurul kararından sonra milletvekilinin dokunulmazlığı, söz konusu dosya için kaldırılmış oluyor.

Meclis Başkanlığı, dosyayı Cumhurbaşkanlığı aracılığıyla Adalet Bakanlığına gönderiyor. Bakanlık da dokunulmazlığı kaldırılan milletvekili hakkında gereğinin yapılması için dosyası ilgili savcılığa havale ediyor.

Savcılık da dosyanın ulaşmasının ardından soruşturmaya kaldığı yerden devam ediyor, söz konusu milletvekilini tutuklanması talebiyle mahkemeye de sevk edebiliyor ya da tutuksuz olarak yargılanmasına da devam edebiliyor.

Dokunulmazlık kalkıyor, vekillik devam ediyor

Bir milletvekilinin dokunulmazlığının kalkmasıyla milletvekilliği düşmüyor, devam ediyor. Milletvekili maaşını alıyor ve diğer sosyal haklarından yararlanıyor. Tutuklanmamışsa Meclise gelerek yasama çalışmalarına da katılabiliyor.

Ancak milletvekili hakkındaki ceza kesinleştikten sonra Genel Kurulda okunuyor ve o zaman milletvekilliği düşürülüyor.

Milletvekilinin yasama dokunulmazlığının kaldırılmasına veya milletvekilliğinin düşmesine karar verilmesi halinde, Genel Kurul kararının alındığı tarihten itibaren 7 gün içinde ilgili milletvekili veya bir diğer milletvekili, kararın Anayasaya, kanuna veya İçtüzüğe aykırılığı iddiasıyla iptal için Anayasa Mahkemesine başvurabiliyor. Anayasa Mahkemesi, iptal istemini 15 gün içinde kesin karara bağlıyor.

Paylaşın

Davutoğlu’ndan Dikkat Çeken Altılı Masa Açıklaması: Kimse Kendi Tekeline Alamaz

‘Altılı Masa’nın cumhurbaşkanı adayının belirlenmesi sürecine dair değerlendirme yapan Gelecek Partisi Lideri Davutoğlu, “Son toplantıda, önce ikili istişareler yapalım, dedik. Bu istişarelere bu hafta başlıyoruz. Artık bu masada birilerinin kazanacağı, birilerinin kaybedeceği bir formül yok. Ya hepimiz kazanacağız ve bizimle birlikte ülke kazanacak ya da hepimiz kaybedeceğiz” dedi ve ekledi:

“Böyle bir tabloyu herkes içselleştirdiği için farklı kanaati olanlar da bu farklı kanaatlerini bir şekilde ortak meyile doğru revize etme durumunda kalacak. Hepimiz fedakârlık yapacağız. Kimse bu masayı kendi tekeline alamaz. Kimse tek başına bir partinin değeriymiş gibi bu masayı gösteremez. Bu hepimiz için geçerli ve altı siyasi liderin anlaşması, altı kişinin anlaşması değil, altı geleneğin anlaşması.

Onun için aramızdan çıkacak ve birlikte onaylayacağımız cumhurbaşkanı adayı da bu fedakârlığı yaptığı ölçüde başarılı olur sistem. İnşallah cumhurbaşkanı adayımız 13’üncü cumhurbaşkanı olacaktır ve bu adayı belirleme sürecinde tabii görüş ayrılıkları olacak. Ama hep beraber bir ortak akıl işleteceğiz.”

Gelecek Partisi Genel Başkanı Ahmet Davutoğlu, Fox TV canlı yayınında gündemin öne çıkan başlıklarına ilişkin değerlendirmede bulundu.

Davutoğlu, Altılı Masa’daki kırgınlık söylemlerinin sorulması üzerine, “Liderler arasında şu anda kırgınlık yok. Çok ciddi anlamda siyasi nezaket var. Ama diyelim ki ufak tefek kırgınlık oldu. Bir ailede yok mu bu? Bazen yüksek sesli tonda tartışmalar olmuyor mu? Türkiye büyük bir aile ve biz de o ailenin fertleriyiz” dedi.

MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli’nin, “Sayın Cumhurbaşkanımızın adaylığına karşı çıkılmasını esas alan metin nerede hazırlanmış, hangi ülkenin büyükelçiliğinde kaleme alınmıştır?” sözlerine yanıt veren Davutoğlu, “Başbakanlık, Dışişleri Bakanlığı yapmış biri olarak söylüyorum, Türkiye’de hiçbir siyasi böyle bir metni başka bir büyükelçilikle konuşmaz. Türkiye’ye saygısı olan böyle bir söz sarf etmez. Varsa böyle birisi açıklasın” ifadelerini kullandı.

“Kimseden çekindiğimiz yok”

Davutoğlu, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın yeniden adaylığı konusunu şöyle değerlendirdi:

“Sistem değişirken oraya, ‘Bu sistem değişikliğinden sonra iki dönem olabilir’ maddesi konmadığı için önceki dönem de sayılıyor. Hukuken bu konuda neredeyse ihtilaf yok. Biz bunu da onun için açıklama metnine koyduk. Ama aynı açıklama metnini Sayın Erdoğan, Sayın Bahçeli dikkatli okursa, bir sonraki paragrafta diyoruz ki, ‘Hukuken böyle olmakla birlikte biz sizi seçim meydanında göndereceğiz.’ Kimseden çekindiğimiz yok, bunu hukuki bir tartışma konusu yapmayacağız.”

“Kimse bu masayı kendi tekeline alamaz”

Davutoğlu, Altılı Masa’nın cumhurbaşkanı adayının belirlenmesi sürecine dair ise şunları söyledi:

“Son toplantıda, önce ikili istişareler yapalım, dedik. Bu istişarelere bu hafta başlıyoruz. Artık bu masada birilerinin kazanacağı, birilerinin kaybedeceği bir formül yok. Ya hepimiz kazanacağız ve bizimle birlikte ülke kazanacak ya da hepimiz kaybedeceğiz. Böyle bir tabloyu herkes içselleştirdiği için farklı kanaati olanlar da bu farklı kanaatlerini bir şekilde ortak meyile doğru revize etme durumunda kalacak. Hepimiz fedakârlık yapacağız.

“Kimse bu masayı kendi tekeline alamaz. Kimse tek başına bir partinin değeriymiş gibi bu masayı gösteremez. Bu hepimiz için geçerli ve altı siyasi liderin anlaşması, altı kişinin anlaşması değil, altı geleneğin anlaşması. Onun için aramızdan çıkacak ve birlikte onaylayacağımız cumhurbaşkanı adayı da bu fedakârlığı yaptığı ölçüde başarılı olur sistem. İnşallah cumhurbaşkanı adayımız 13’üncü cumhurbaşkanı olacaktır ve bu adayı belirleme sürecinde tabii görüş ayrılıkları olacak. Ama hep beraber bir ortak akıl işleteceğiz.”

Paylaşın

CHP Lideri Kılıçdaroğlu: Çalınan Paranın Toplamı 418 Milyar Dolar

Partisinin Meclis’teki grup toplantısında konuşan CHP Lideri Kılıçdaroğlu, “beşli çete” iddialarını yineleyerek, “Asıl panik, uzman ekiplerimiz, hazineden çalınan paranın peşine düştüğünde başladı. O raporlar masama geldiği an korkunç bir paniğe kapıldılar. Çalınan paranın toplamının 418 milyar dolar olduğunu saplayınca karalama kampanyaları ve suikast tehditleri gelmeye başladı” dedi ve ekledi:

Haber Merkezi / “Ben korktum mu? Vız gelir tırıs geçer. Kale gibiyiz, sur gibiyiz, yiğit gibiyiz. Bu vesile ile devletimizin temel kurumlarından birisi olan Sayıştay’a ve denetçilerine seslenmek istiyorum. İktidara geldiğimizde o raporlara 418 milyar doları görmezsem, görevinizi layıkıyla yerine getirmemişsiniz demektir. Vallahi de billahi de raporda görmezsem yakarım sizleri.

Çok değil, 3,5 ay sonra iktidara geldiğimizde kendi raporlarımızı sizin raporlarınızla karşılaştıracağım. Kim görevini yapmış, kim yapmamış göreceğiz. Son bir şans vermek için onlardan randevu talep edeceğim, gideceğim ve baş başa görüşeceğim. Şimdi konuştuklarımın daha ayrıntısını konuşacağım. Son bir Bay Kemal uyarısı yapmak istiyorum. Beytü’l-male dokunan yanacaktır.”

Yaklaşık bir saat süren konuşmasının sonunda Kılıçdaroğlu, “Benim helalleşeceğim, haksızlık yapılanlardır. Kimse haksızlık yapıldıysa onunla oturup helalleşeceğim. Roboski ile Ali İsmail Korkmaz’ın ailesi ile Soma ile başı kapalı kızlarımıza haksızlık yapıldığı için, biz o dönemde suskun kaldığımızdan dolayı onlarla da helalleşeceğiz. Liste uzun. Bizim arsız ve hırsıza muamelemiz açıktır; vuracağız neşteri, alacağız devlet malını geri. Seçimin ertesi gününde onların telefonları acı acı çalacak, açtıkları telefonların ucunda bir ses duyacaklar, ‘Ben Kemal, geliyorum.'” ifadelerini kullandı.

Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, partisinin Meclis’teki grup toplantısında konuştu. Kılıçdaroğlu’nun açıklamalarından öne çıkanlar şöyle:

“Türkiye artık şunu bilmeli, ayrışmayacağız, inadına kucaklaşacağız. Kavga etmeyeceğiz, inadına barışacağız. Bu güzel ülkemize huzuru ne olursa olsun mutlaka ama mutlaka getireceğiz.

Türkiye’nin her tarafından sorunlar geliyor. Bütün mesele her soruna akılcı çözümler üretmektir. Kendi içinde barışık bir toplumu inşa etmiş olursunuz. Hedefimiz, kendi içinde barışık, sorunları olmayan, akılcı politikalarla çözen bir siyaset anlayışı. Bu siyaset anlayışını Türkiye’ye getireceğiz. Nasıl? Altı lider bir aradayız. Birlikte mücadele ediyoruz, demokrasiyi savunuyoruz. Var olan sorunlara akılcı politikalarla çözüm üreteceğiz.

Sibel Tekin, belgesel çekti diye tutuklanmıştı. Adli kontrol şartıyla tahliye edilmiş, güzel bir haber. Sevgili Sibel’e şunu söyleyelim. Kapalı cezaevinden açık cezaevine hoş geldin. Türkiye’yi bir cezaevi olmaktan kesinlikle kurtaracağız.

Devlet Opera ve Balesi’nden ‘Figüran sözleşmesi yaptılar bizimle ama biz orkestra, bale sanatçısıyız, solo sanatçıyız, şef olarak görev yapıyoruz’ diyorlar. Az kaldı hiç meraklanma, 3,5 ay sonra sevgili arkadaşlarım, sanatçılarım kadrolarınızı alacaksınız.

Akaryakıt bayileri.. Arabamıza yakıt alırken bunlar çok kazanıyor diye içimizden geçirmiş olabiliriz. Aslında büyük kısmı zarar etmeye başladı. 7 ayda kapanan bayi sayısı 412. Eğer küçük bir market olmasa tümüyle zarar edecekler. 100 binin üzerinde kişi çalışıyor burada. Nasıl olur da bunun farkına varmıyorlar? 3,5 ay sonra bütün sorunlar çözülecek. Alın teri döken herkesin kazandığı güzel bir ülkeyi inşa edeceğiz. Avantadan para kazananlar değil, alın teri dökenlerin kazandığı bir Türkiye’yi inşa edeceğiz.

Tek adam rejimi inşa edildiğinde Türkiye’nin bütün sorunlarını en kısa sürede çözeceğiz dediler. Meydan meydan gezdiler. Valileri, kaymakamları gezdi. Erdoğan geldi oturdu. Tek adam rejiminin faturası hepimizin önünde duruyor. Bu rejim yani tek adam sistemi Türkiye Cumhuriyeti Devleti için bir beka sorunudur.

“Doğalgaz fiyatını neden düşürmüyorsun?”

Ankara’ya güzel kar yağdı. Biraz daha karın yağmasını istiyoruz aslında. Hem tarlaların hem memleketin artması açısından son derece değerli. Yüksek karlara da kar yağarsa yeraltı suları da zenginleşmiş olacak. Rusya-Ukrayna savaşından sonra doğalgaz fiyatları yüzde 80 düştü. Erdoğan hiç ses çıkartmıyordu sanıyordu ki Bay Kemal’in dünyadaki gelişmelerden haberi yok.

Hemen harekete geçtiler sadece sanayiciler için fiyatı düşürdüler. Konutlarda, iş yerlerinde yok. Kışın en ağır geçtiği mevsimin en derinden hissedildiği Erzurum ve Kars gibi kentlerimiz var. Doğalgaz fiyatını neden düşürmüyorsun? Dünyada yüzde 80 düştü. Milletin sırtına neden yıkıyorsun?

Allah nasip eder iktidar olduğumuz zaman göreceksiniz 3,5 ay sonra hiçbir hanenin, hiçbir evin ne doğalgazı, ne elektriği, ne de suyu kesilecek.

Asgari ücretin bu kadar hızlı eriyeceğini ben bile düşünemedim. Net asgari ücret 8 bin 506 lira 80 kuruş. 4 kişilik bir ailenin gıda, konut, giyim, sağlık, ulaşım, kültür fiyatları toplanıyor ve bunun üzerinden belirleniyor. Asgari ücret alanların sayısı yaklaşık 5 milyon 400 bin kişi. 5 milyon 400 kişi şu anda açlık sınırının altında maaş alıyor.

Sarayda böyle bir şey yok. 4-5 yerden maaş alırsın. Keyfin yerinde ama 5 milyon 400 bin kişinin açlık sınırının altında maaş almasına imkan sağladın. Bütün asgari ücretli kardeşlerime sesleniyorum, benim görevim iktidar olduğumuzda hiçbir asgari ücretlinin açlık sınırı altında maaş almayacağı bir düzeni inşa etmektir. Bu iktidar bir zorba iktidarıdır.

Ortak Politikalar Mutabakat Metni

Ortak Politikalar Mutabakat Metni, böylesi bizim demokrasi tarihinde bir ilktir. Bunu gurur duyarak ifade etmek istiyorum. 6 lider bir araya geldik ve 6 lider devlet için bir beka sorunu haline gelen tek adam rejimini değiştirip bu ülkeye gerçek anlamda demokrasiyi getirmek için bir araya geldik. Eğer Cumhuriyet tarihinde altı lider bir araya gelip 2 bin 300’ün üzerinde var olan sorunlara tek tek çözüm üretiyorsa, oy birliği ile yapıyorsa, gönül rahatlıkla yapıyorsa Türkiye’nin geleceği aydınlıktır.

Yolsuzluklara karşı mücadele, işsizlik politikaları, Türkiye’nin saygınlığını koruyacak dış politikanın nasıl olması gerektiği, dijitali, bilgiyi, teknolojiyi nasıl yakalayacağız burada var. Hiç kimse endişe etmesin, devleti yeniden inşa edeceğiz.

Siz bir aradasınız, hiç bir araya gelip bir fotoğraf verdiler mi? Bir masanın etrafında toplanıp da önlerinde kağıtlar ‘Memleketin sorunlarını nasıl çözeriz’ diye düşündüler mi?

9 ana başlık, 2 bin 300’den fazla çözüm vaadimiz var. Ortak karar, ortak imza ve oy birliği ile alındı tamamı. Bizim tarihimizde bir ilktir. Bütün demokrasi tarihi kitabını yazacak olan hocalar bu kitaba atıf yapmadan bir kitap yazamayacaklardır. Biz duygularımızla değil, aklımızla hareket ediyoruz. Biz kavgayla değil aklımızla hareket ederek sorunları çözmeye çalışıyoruz.

Hayata geçirdiğimiz zaman göreceksiniz Türkiye’de her şey çok kısa sürede düzelecek. Bundan emin olmanızı isterim.

Bir konuda ta en başından beri çok açık ve net konuşuyorum. Bu beşli çetelerin, proje kisvesi altında devlet hazinesinden fazlasıyla götürdüklerini, paraları, malları onlardan tahsil edeceğim sözünü verdim. Çünkü o paralar bu ülkenin doğmamış bebeklerinin parasıdır. Bu çetelerle bu savaşı ilan etmeden önce dost meclislerinde çok uyarıldım. ‘Aman başkan onlarla uğraşırsan o devasa para da seninle uğraşır’ diye telkinlerde bulundular. ‘Mafyası var, paramiliter grupları, derinleri var aman başkan dikkatli ol’ diyen insanlarla bir araya geldim.

Bunların tamamı samimi kaygılardı. Ben bütün bunları bilerek ve düşünerek yola çıktım. Ben bilmiyor muydum bu sürecin ne kadar kirli hale geleceğini. Silahların gölgesinde siyaset yapmak zorunda kalacağımı ben bilmiyor muydum? Elbette biliyordum. Görüşme talepleriyle geldiklerinde kabul edersem bu kirli düzenin hedefi olmayacağımı da gayet iyi biliyordum. Halkımın şunu çok iyi bilmesi ve beni çok iyi anlaması gerekiyor. Bu çetelerin bir kısmı bu saray iktidarından yani Erdoğan’dan da önce vardı.

Her gelen iktidarla hizalanmış bunlar. Bunlar hep sistemin içinde kalmışlar, her gelene de yedirmişler. Ne kadar karanlık odak varsa hepsini beslemek zorundasın eğer bunlarla iş birliği yaparsan. Bunlar nasıl insan satın alacağı konusunda da uzmanlaşmışlar. Bunlarla görüştüğüm an emin olun aynı zamanda bu çarkın da bir parçası olacaktım. İktidarın ismi değişecekti ama halkımın sefaleti aynen devam edecekti. Bir Erdoğan gidecekti yerine yeni bir Erdoğan gelecekti.

“Beytü’l-male dokunan yanacaktır”

Asıl panik, uzman ekiplerimiz, hazineden çalınan paranın peşine düştüğünde başladı. O raporlar masama geldiği an korkunç bir paniğe kapıldılar. Çalınan paranın toplamının 418 milyar dolar olduğunu saplayınca karalama kampanyaları ve suikast tehditleri gelmeye başladı. Ben korktum mu? Vız gelir tırıs geçer. Kale gibiyiz, sur gibiyiz, yiğit gibiyiz. Bu vesile ile devletimizin temel kurumlarından birisi olan Sayıştay’a ve denetçilerine seslenmek istiyorum.

İktidara geldiğimizde o raporlara 418 milyar doları görmezsem, görevinizi layıkıyla yerine getirmemişsiniz demektir. Vallahi de billahi de raporda görmezsem yakarım sizleri. Çok değil, 3,5 ay sonra iktidara geldiğimizde kendi raporlarımızı sizin raporlarınızla karşılaştıracağım. Kim görevini yapmış, kim yapmamış göreceğiz. Son bir şans vermek için onlardan randevu talep edeceğim, gideceğim ve baş başa görüşeceğim. Şimdi konuştuklarımın daha ayrıntısını konuşacağım. Son bir Bay Kemal uyarısı yapmak istiyorum. Beytü’l-male dokunan yanacaktır.

“Ben Kemal geliyorum”

Halkıma buradan, bu konuyla ilgili bir taahhütte bulunmak istiyorum. Çeteleri temizleme, devlet hazinesinden sülükleri, parazitleri temizleme operasyonum başlamadan önce Ankara’ya dev bir dijital pano kurduracağım. Adı ‘Çetemetre’ olacak. Halktan çalınan ve geri aldığımız her doları bu panoda görecek bütün Türkiye. Vatandaştan çalınan 418 milyar doları burada görünceye kadar asla ve asla durmayacağım. Onların Türkiye’deki mal varlıkları, yurt dışına kaçırdıkları, aile bireylerine transfer ettikleri, akrabalarına devrettikleri her kuruşun peşine düşeceğim.

Benim helalleşeceğim haksızlık yapılanlardır. Roboski ile, Ali İsmail Korkmaz’ın ailesiyle, Soma ile, başı kapalı kızlarımıza haksızlık yapıldığı zaman suskun kaldığımızdan dolayı onlarla da helalleşeceğiz. Bizim hırsıza muamelemiz çok açık ve nettir. Vuracağız neşteri, alacağız devlet malını geriye. Seçimin ertesi günü onların telefonu acı acı çalacak. Açtıkları telefonun ucunda bir ses duyacaklar. ‘Ben Kemal geliyorum'”

Paylaşın

Erdoğan Tarafından Atanan İrfan Fidan’ın Adaylığı AYM’de Rahatsızlık Yarattı

Anayasa Mahkemesi (AYM) Başkanı Zühtü Arslan’ın başkanlıktaki dört yıllık görev süresi 13 Şubat’ta dolacak. AYM kulislerinde, daha önce başkan adayları olarak Rıdvan Güleç ve Basri Bağcı’nın isimleri konuşuluyordu.

Ancak Cumhurbaşkanı Erdoğan tarafından atanan AYM üyesi İrfan Fidan, son anda adaylığını açıkladı. Ancak AYM’nın en kıdemsiz üçüncü üyesi olan Fidan’ın adaylığının Yüksek Mahkeme’de rahatsızlık yarattığı öğrenildi.

Anayasa Mahkemesi (AYM) Başkanı Zühtü Arslan’ın başkanlıkta görev süresinin dolacak olması nedeniyle 2 Şubat Perşembe günü başkanlık seçimi yapılacak. Arslan’ın yeniden aday olduğu seçimlerin sürpriz adayı ise İrfan Fidan oldu.

DW Türkçe’den Alican Uludağ‘ın haberine göre, Adaylık için üyeleri ziyaret eden Fidan’ın adının doğrudan Cumhurbaşkanlığı’ndan işaret edildiği belirtiliyor. Buna karşılık AYM’nın en kıdemsiz üçüncü üyesi olan Fidan’ın adaylığının Yüksek Mahkeme’de rahatsızlık yarattığı öğrenildi.

AYM Başkanı Zühtü Arslan’ın başkanlıktaki dört yıllık görev süresi 13 Şubat’ta dolacak. Başkanlık seçiminin yapılacağı AYM Genel Kurulu, toplam 15 üyeden oluşuyor. AYM kulislerinde, daha önce başkan adayları olarak Rıdvan Güleç ve Basri Bağcı’nın isimleri konuşuluyordu. AYM üyeliği süresi 2024’te dolacak olan Zühtü Arslan’ın ise başkanlık için aday olmayacağı belirtiliyordu.

İrfan Fidan AYM Başkanı olmak istiyor

Ancak AYM üyesi İrfan Fidan, son anda adaylığını açıkladı. Yargı kulislerinde, İrfan Fidan’ın adının doğrudan Cumhurbaşkanlığı’ndan işaret edildiği ifade ediliyor. Bunun ardından Fidan’ın AYM üyelerini tek tek ziyaret ederek seçim çalışmalarına başladığı öğrenildi.

Fidan, İstanbul Cumhuriyet Başsavcısı olarak görev yaparken Hâkimler ve Savcılar Kurulu (HSK) tarafından 27 Kasım 2020 tarihinde Yargıtay üyesi yapıldı. Fidan, görev süresinin dördüncü gününde AYM üyeliğine adayı olmuştu. Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, beş aday arasından İrfan Fidan’ı 23 Ocak 2021 tarihinde Anayasa Mahkemesi üyesi olarak seçmişti.

AYM’nin en kıdemsiz üyesi konumunda

İki yıldır üye olan İrfan Fidan, AYM’nin en kıdemsiz üçüncü üyesi konumunda. Bu nedenle iktidara yakın görünen bazı üyelerin dahi, İrfan Fidan’ın adaylığına tepki gösterdiği, görüşlerini Adalet Bakanlığı ve Cumhurbaşkanlığı yetkililerine ilettiği kaydedildi.

AYM’de Zühtü Arslan’ın arasında bulunduğu beş üye, genellikle muhalif kararlara imza atıyor. Bu isimlerin karşısında ise 10 kişilik iktidara yakın üye bloku var. Ancak başkanlık seçiminde bu üyelerin farklı hareket edeceği belirtiliyor.

AYM kulislerinde Fidan’ın adında uzlaşma çıkmaması nedeniyle, üst düzey bir Adalet Bakanlığı yöneticisinin bazı AYM üyelerini arayarak ikna etmeye çalıştığı, Fidan’ın üyeliğini Cumhurbaşkanlığı’nın istediğini bu üyelere ilettiği konuşuluyor.

Bu gelişmelerin ardından Zühtü Arslan da yeniden başkan adayı oldu. Fidan’ın adının Cumhurbaşkanlığı tarafından işaret edilmesinin ardından Basri Bağcı ve Rıdvan Güleç’in adaylıktan vazgeçtiği öğrenildi.

Anayasa Mahkemesi’ne ilişkin kanuna göre başkan, üyeler arasında gizli oyla ve üye tam sayısının salt çoğunluğuyla dört yıl için seçiliyor. Süresi bitenler yeniden seçilebiliyor. Bu nedenle yeni başkanın en az sekiz üyenin oyunu alması gerekiyor.

Yeni başkan, HDP davasını yönetecek

AYM’deki başkanlık seçimi, doğrudan mahkemedeki dava süreçlerini etkileyecek. Bunların başında ise HDP’nin kapatılması istemiyle açılan dava geliyor.

HDP, kapatma davası kapsamında 14 Mart’ta esasa ilişkin savunmasını yapacak. İrfan Fidan, AYM Başkanı seçilirse kapatma davası oturumlarını yönetecek. AYM, 6 Ocak’ta ise 7’ye karşı 8 oyla HDP’nin Hazine yardımı hesaplarını bloke etme kararı almıştı.

Paylaşın