Sinema Salonu Sayısı Azaldı, Tiyatro Salonu Sayısı Arttı

Sinema salonu sayısı 2022 yılında bir önceki yıla göre yüzde 1,3 azalarak 2 bin 366 oldu. Tiyatro salonu sayısı geçen sezona göre yüzde 104,3 artarken tiyatro salonu koltuk sayısı yüzde 112,9 arttı.

Haber Merkezi / Aynı dönemde sinema seyirci sayısı bir önceki yıla göre yüzde 187,9 artarak 35 milyon 754 bin 644 kişi, tiyatro seyirci sayısı 2021/2022 sezonunda yüzde 662,6 artarak 5 milyon 451 bin 627 oldu.

2021/2022 sezonunda Opera ve Bale Genel Müdürlüğü’ne bağlı opera ve bale gösterisi 6 ilde yapıldı. Opera ve bale seyirci sayısı bir önceki sezona göre yüzde 1405,4 artarken gösteri sayısı yüzde 327,9 arttı.

Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK), Sinema ve Gösteri Sanatları İstatistikleri 2022 verilerini açıkladı.

Buna göre, Sinema salonu sayısı 2022 yılında bir önceki yıla göre yüzde 1,3 azalarak 2 bin 366 oldu. Bu dönemde sinema salonlarındaki koltuk sayısı %0,3 azalarak 284 bin 204 oldu.

Sinema seyirci sayısı bir önceki yıla göre yüzde 187,9 artarak 35 milyon 754 bin 644 kişi oldu. Yerli film seyirci sayısı yüzde 476,9 artarak 18 milyon 834 bin 898 kişi olurken, yabancı film seyirci sayısı yüzde 84,8 artarak 16 milyon 919 bin 746 kişi oldu.

Gösterilen film sayısı bir önceki yıla göre yüzde 107,9 artarak 55 bin 56 oldu. Aynı dönemde gösterilen yerli film sayısı yüzde 159,2 artarak 25 bin 869 olurken, gösterilen yabancı film sayısı yüzde 76,9 artarak 29 bin 187 oldu.

Tiyatro salonu sayısı geçen sezona göre yüzde 104,3 artarken tiyatro salonu koltuk sayısı yüzde 112,9 arttı. Aynı sezonda tiyatro salonu sayısı 817 olurken tiyatro salonu koltuk sayısı 332 bin 141 oldu.

Tiyatro seyirci sayısı 2021/2022 sezonunda yüzde 662,6 artarak 5 milyon 451 bin 627 oldu. Tiyatro salonlarında oynanan eser sayısı geçen sezona göre %402,6 artarak 8 bin 368 oldu. Tiyatroda telif eser seyirci sayısı geçen sezona göre yüzde 674,7 artarken çeviri eser seyirci sayısı yüzde 624,8 arttı.

2021/2022 sezonunda tiyatro salonlarında oynanan çocuk eseri gösteri sayısı yüzde 718,5 artarken yetişkin eseri gösteri sayısı yüzde 398,7 arttı. Aynı sezonda çocuk eseri seyirci sayısı yüzde 979,7 artarken yetişkin eseri seyirci sayısı yüzde 558,3 arttı. Tiyatro salonlarında oynanan çocuk eseri sayısı yüzde 704,1 artarken oynanan yetişkin eseri sayısı yüzde 285,8 arttı.

Türkiye genelinde 2021/2022 sezonunda Opera ve Bale Genel Müdürlüğü’ne bağlı opera ve bale gösterisi 6 ilde yapıldı. Opera ve bale seyirci sayısı bir önceki sezona göre yüzde 1405,4 artarken gösteri sayısı yüzde 327,9 arttı.

Güzel Sanatlar Genel Müdürlüğü’ne bağlı 6 orkestra, 13 koro ve 6 topluluk faaliyet gösterdi. Orkestra, koro ve topluluklarda seyirci sayısı yüzde 150,3 artarak 180 bin 889 oldu.

Orkestra seyirci sayısı geçen sezona göre yüzde 509,3 artarken koro seyirci sayısı yüzde 184,2 arttı, topluluk seyirci sayısı yüzde 11,8 azaldı. Orkestra, koro ve topluluk gösteri sayısı bir önceki sezona göre yüzde 148,4 artarak 780 oldu.

Paylaşın

İsrail’de 12 Bin Yıllık Müzik Aleti Bulundu

İsrail’in kuzeyinde yer alan Ain Mallah arkeolojik alanında 12 bin yıllık flüt bulundu. Aynı alanda 1950 yıllında ilk flüt keşfedilmişti. Ain Mallah bölgesinde bu güne kadar altıdan fazla flüt bulundu.

Haber Merkezi / Bazı kuşların kemiklerinden yapılan flütlerden sadece biri sağlam durumda. Diğer flütlerin hepsinde çeşit hasarlar mevcut.

Flütlerin o dönemde Levant bölgesinde yaşayan natufian kültürüne mensup insanlar tarafından yapıldığı sanılıyor. Levant bölgesi bugünkü İsrail, Filistin, Ürdün ve Lübnan’dan oluşmakta.

Avcılık ve toplayıcılıkla hayatlarını devam ettiren natufian kültürüne mensup insanlar, taşlardan alet yapımında uzmandılar. Bu topluluk avcılık, balıkçılık ve küçük ölçekli çiftçilikte kullanılabilecek aletler yapmışlardır.

Bilim insanları, flütlerden gelen sesi bilgisayar sistemleriyle incelediklerinde bir şeyin farkına vardılar. Bu flütlerden çıkan sesler, o dönemde bölgede uçan bazı yırtıcı kuşların seslerine çok benziyordu. 

Natufian kültürünün insanları neden kuş sesi çıkaran bir flüt kullanmış olabilir? Bilim insanları birkaç olasılık üzerinde durmaktadırlar.

Birinci olasılık, flütlerin avlanmak için kullanıldığı yönündedir. Kuşlarla iletişim kurmak için kullanılmış olması da mümkün. Her halükarda, natufianların akustikteki ustalığı hayret ettirmeye devam ediyor.

Dünyanın en eski flütü 60 bin yıllıktır. Slovenya’daki Divje Babe Mağarası’nda bulunan flüt ayı kemiğinden yapılmıştır.

Paylaşın

Cannes’da “En İyi Kadın Oyuncu Ödülü” Merve Dizdar’a

76. Uluslararası Cannes Film Festivali’nde En İyi Kadın Oyuncu Ödülü, yönetmenliğini Nuri Bilge Ceylan’ın yaptığı “Kuru Otlar Üstüne” filmimdeki “Nuray” karakterine can veren Merve Dizdar’ın oldu.

Haber Merkezi / Ödül konuşmasında filmdeki “Nuray” karakterine vurgu yapan Merve Dizdar, “Bu ödülü kendine layık görülenlere boyun eğmeyip eyleme geçen, bu uğurda her şeyi göze alan ve ne olursa olsun umut etmekten vazgeçmeyen tüm kız kardeşlerime ve Türkiye’de hak ettiği güzel günleri yaşamayı bekleyen tüm mücadeleci ruhlara armağan ediyorum” dedi.

Merve Dizdar, Türkçe yaptığı konuşmasında, “Filmde canlandırdığım Nuray karakteri, inandığı şeyler ve varoluşu için mücadele veren ve bu uğurda bedeller ödemek zorunda bırakılmış bir kadın. Onu tanımak ve anlamak için uzun uzun çalışmak isterdim, ama ne yazık ki yaşadığım coğrafyada bir kadın olmak, Nuray’ın ve Nuray’ların duygusunu doğduğum günden beri ezbere bilmeyi gerektiriyor.

Bu ödülü Nuray ve onun gibi kadınların mücadelesine güç verebilmek için ve bu ödülü, kendisine layık görülenlere boyun eğmeyip eyleme geçen, bu uğurda her şeyi göze alan ve ne olursa olsun umut etmekten vazgeçmeyen tüm kız kardeşlerim ve Türkiye’de hak ettiği güzel günleri yaşamayı bekleyen tüm mücadeleci ruhlara armağan ediyorum” ifadelerini kullandı.

Nuri Bilge Ceylan’ın yönettiği film, Türkiye’nin ücra bir köyünde zorunlu hizmetini bitiren ve başka bir öğretmen olan Nuray (Merve Dizdar) ile karşılaşana kadar ayrılabileceğine dair umudunu yitiren genç resim öğretmeni Samet’i (Deniz Celiloğlu) konu alıyor.

Merve Dizdar kimdir?

Merve Dizdar, 25 Haziran 1986 tarihinde İzmir’de doğdu.

Çanakkale Onsekiz Mart Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi oyunculuk Bölümü’nden mezun olan Dizdar, Kadir Has Üniversitesi’nde ileri oyunculuk programında yüksek lisans yaptı.

Dizdar, tiyatro kariyerine Semaver Kumpanya ile başladı ve Craft Tiyatro’da devam etti.

İlk sinema deneyimini “Bir Ses Böler Geceyi” filminde Cem Davran ile yaşayan Dizdar; “Kavak Yelleri”, “Geniş Aile”, “Bir Yastıkta”, “Doksanlar”, “Çılgın Dershane Üniversite”de, “Beş Kardeş” ve “Masumlar Apartmanı” dizilerinde rol aldı.

Halen “Ömer” dizinde oynayan Dizdar ayrıca TRT ÇOCUK kanalında “Arkadaşım Bıdı” ve “23 Nisan Şenliğe Doğru” adlı çocuk programlarının sunuculuğunu üstlenmişti.

Cannes Film Festivali’nde Altın Palmiye Ödülü ise Fransız kadın yönetmen Justine Triet’nin “Anatomy of a Fall” (Bir Düşüşün Anatomisi) adlı yapımına verildi. Triet, Cannes’da en iyi film ödülüne verilen Altın Palmiye’yi alan üçüncü kadın yönetmen oldu.

1993 yılında Jane Campion, “The Piano” ile Altın Palmiye’ye layık görülmüş, 2021’deyse Fransız yönetmen Julia Ducournau, “Titane” adlı filmiyle aynı ödülü almıştı.

Bu yıl en iyi erkek oyuncu ödülüyse Alman yönetmen Wim Wenders’in “Perfect Days” (Kusursuz Günler) adlı filminde rol alan Japon oyuncu Koji Yakusho’ya verildi. Film, gündelik yaşamın ayrıntılarından keyif alan bir tuvalet temizlikçisini konu alıyor.

76. Cannes Film Festivali’nde ödül alanlar

Altın Palmiye: Anatomie d’Une Chute (Yönetmen: Justine Triet)

Jüri Büyük Ödülü: The Zone of Interest / (Yönetmen: Jonathan Glazer)

En İyi Yönetmen: Trần Anh Hùng / The Pot-au-Feu (La Passion de Dodin Bouffant)

Jüri Ödülü: Fallen Leaves (Yönetmen: Aki Kaurismäki)

En İyi Senaryo: Sakomoto / Monster (Yönetmen: Kore-Eda Hirokazu)

En İyi Kadın Oyuncu: Merve Dizdar (Kuru Otlar Üstüne/Yönetmen: Nuri Bilge Ceylan)

En İyi Erkek Oyuncu: Koji Yakusho (Perfect Days/ Yönetmen: Wim Wenders)

En İyi İlk Film (Camere D’or): Inside the Yellow Cocoon Shell (Yönetmen: Thien An Pham)

Paylaşın

Dubai’de Görülmesi Gereken Beş Yer

Birleşik Arap Emirlikleri’nin (BAE) en kalabalık ve Birleşik Arap Emirlikleri’nin 7 emirliğinden en kalabalık olan Dubai Emirliği’nin başkenti olan Dubai, 18. yüzyılda küçük bir balıkçı köyü olarak kuruldu.

Haber Merkezi / Dubai, 21. yüzyılın başlarında turizme ve lükse odaklanarak hızla büyüdü.

Dubai, aynı zamanda yolcu ve kargo için önemli bir küresel ulaşım merkezidir. Petrol, zaten önemli bir ticaret merkezi olan şehrin gelişiminin hızlanmasına yardımcı oldu.

20. yüzyılın başlarından beri bölgesel ve uluslararası ticaretin merkezlerinden biri olan Dubai’nin ekonomisi ticaret, turizm, havacılık, emlak ve finansal hizmetlerden elde edilen gelirlere dayanmaktadır.

İşte Dubai ziyaretinizde mutlaka görülmesi gereken beş yer:

Dubai Frame (Dubai Çerçevesi)

Altın renkli dikdörtgen Dubai Çerçevesi, şehrin eksiksiz bir görünümünü verir. Bir yanda Eski Dubai, diğer yanda Yeni Dubai.

Safari Parkı

119 hektarlık bir alana yayılan Dubai Safari Parkı, yaklaşık 3.000 hayvana ev sahipliği yapmakta. Safari parkında ayrıca, Afrika, Asya ve Arap kültürünü yansıtan birer köy bulunmakta.

Gölet Parkları

Dubai’deki en iyi gölet parkları, Al Barsha, Al Nahda, Al Qusais 3, Al Khaws ve Al Khawaneej’dir. Gölet parkları, ailesi ile vakit geçirmek isteyenler için oldukça huzurlu ve güzel yerler.

Umm Suqeem Plajı

Umm Suqeem Plajı, yüzme ve çeşitli su sporları olanakları, uzun yürüyüş yolları, farklı ülke lezzetlerinin bulunduğu restoranları ve çok daha fazlası ile Dubai’nin en çekici plajlarından birisidir. 

Bu plajın bir diğer özelliği de burada bir halk kütüphanesinin bulunması.

Mushrif Parkı

Mushrif Park, uzun zamandır Dubai’yi ziyaret eden doğa tutkunlarının gözdesi. 2021’de Dubai Belediyesi 50 kilometrelik bisiklet parkurunu halka açtı.

Bu bisiklet yolları, profesyonel bisikletçiler, hobiciler ve benzer şekilde turistleri çeken Mushrif Parkı’nın bir özelliğidir. 

Dubai hükümeti, gelecekte buraya daha fazla turist çekmek için gerekli düzenlemeleri çoktan başlattı.

Paylaşın

Ayşegül Devecioğlu “Sait Faik Hikâye Armağanı” Ödülüne Layık Görüldü

Darüşşafaka Cemiyeti ile Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları iş birliğiyle Sait Faik Abasıyanık anısına düzenlenen yarışmada Ayşegül Devecioğlu, ‘Anatomi Dersi’ adlı kitabı oy birliğiyle ‘Sait Faik Hikâye Armağanı’ ödülüne layık görüldü. 

Haber Merkezi / Doğan Hızlan’ın başkanlığını üstlendiği, Hilmi Yavuz, Nursel Duruel, Prof. Dr. Jale Parla, Beşir Özmen (Darüşşafaka Cemiyeti Temsilcisi), Metin Celal ve Jale Özata Dirlikyapan’dan oluşan Seçici Kurul, 69’ncu Sait Faik Hikâye Armağanı’nı; dünyaya, insan ilişkilerine, toplumsal uzlaşımlara bakmanın farklı yollarını gösterdiği, duyguların kolayca gösterişe varabilecek patlamalarından uzak durarak, soğukkanlı, ince ayarlı cümlelerle yazdığı öyküleri nedeniyle Ayşegül Devecioğlu’na verdi.

Her yıl Sait Faik Abasıyanık’ın vefat yıl dönümü olan 11 Mayıs’ta açıklanan armağan geçen yıl, ‘Yok Yolcu’ adlı kitabıyla Kâmil Erdem’e verilmişti.

Ayşegül Devecioğlu

1956 yılında Ankara’da dünyaya gelen Ayşegül Devecioğlu’nun ilk romanı Kuş Diline Öykünen, 2004 yılında yayımlanmıştır. 2007 yılında yayımlanan ikinci romanı Ağlayan Dağ Susan Nehir ile Ayşegül Devecioğlu, Orhan Kemal Roman Armağanını kazanmıştır.

Ayşegül Devecioğlu Orta Doğu Teknik Üniversitesi’nde eğitim görmüş ancak eğitimini tamamlamadan ayrılmıştır. Yazar, 1977’de ayrıldığı ODTÜ’nün hayatındaki rolünü şu sözlerle ifade etmiştir: “Dünyanın daha iyi ve insanca bir hale dönüşebileceğine hâlâ inanıyorsam bunda ODTÜ’lü yılların payı büyük”. Üniversite yıllarında Devrimci Yol hareketine katılan Devecioğlu 1976’da Behçet Dinlerer ile evlenmiştir.

Behçet Dinlerer, 23 Kasım 1980’de yakalanmış ve gördüğü işkenceler dolayısıyla 13 Aralık 1980 tarihinde vefat etmiştir. Yazar, kendisiyle yapılan bir söyleşide şu bilgiyi vermiştir: “Eşim Behçet Dinlerer askeri darbenin hemen ardından yakalandı ve dönemin ünlü işkencehanesi olan DAL’da (Derinlemesine Araştırma Laboratuarı) işkencede öldürüldü”.

İstanbul’da yaşamını sürdüren Devecioğlu, Barış ve Demokrasi Partisi’nin Parti Meclisi üyesi olarak politik faaliyetlere katılmıştır. Anayasa Komisyonu üyeliği yapmıştır. Birikim, Bianet ve Özgür Gündem gibi yayın organlarında yazılarını yayımlamaya devam etmektedir.

Paylaşın

18. Uluslararası İşçi Filmleri Festivali Başladı

18. Uluslararası İşçi Filmleri Festivali, İstanbul ve Hatay’da eşzamanlı yapılan açılış gecesi etkinlikleriyle başladı. Açılış gecelerinin İstanbul’daki adresi Şişli Cemil Candaş Kent Kültür Merkezi, Hatay’da ise depremin en fazla yıkıma uğrattığı ilçelerden Defne’de, Aşağıokçular Necla Duran Barış Parkı oldu.

Sunuculuğunu Bülent Emrah Parlak’ın yaptığı İstanbul’daki açılış gecesinde, Maltepe’deki 1 Mayıs mitinginden görüntüler eşliğinde 1 Mayıs Marşı söylendi. Ardından festival komitesi, eğitim, sağlık ve sinema emekçileri konuşmalar yaptı.

Festival komitesi adına konuşan Haşmet Camcı, sözlerine 6 Şubat depremlerinin büyük yıkıma uğrattığı Hatay’la başladı, “Kadim kent Antakya’nın yası yasımız, isyanımız, öfkemiz oldu. Enkaz altındaki çığlıkların acısı yüreğimizde. Korku eşiğinin aşıldığı an oldu. Öfkemiz ve isyanımız büyük. Ama umudumuz da büyük” dedi.

İFF’nin 18 yıldır yarışmasız, sponsorsuz ve ücretsiz bir festival olarak düzenlendiğini hatırlatan Camcı, sözlerini şöyle tamamladı: “Tüm dünyadan işçi sınıfının yaşam, mücadelesi, direniş öyküleri ve deneyimlerini aktarmaya devam edeceğiz. Sansüre karşı özgür, bağımsız sinemayı görünür kılmaya devam edeceğiz.”

Üç yıldır İFF’nin afişlerini tasarlayan, “Erdoğan sayesinde” çıkartmalarını hazırladığı için gözaltına alınıp serbest bırakılan görsel iletişim tasarımcısı Mahir Akkoyun da açılış gecesine bir video mesaj gönderdi.

Akkoyun, “Umuyorum ki bu festival daha da büyüyerek ve yaygınlaşarak işçilerin, emekçilerin, kadınların, öğrencilerin sesinin daha fazla insana ulaşmasını sağlayacak. Aynı zamanda İFF’yle başlayan bu mayıs ayının AKP-MHP ve Erdoğan iktidarının devrildiği, ülkemiz ve halkımız için güzel sonuçlandığı bir ay olacağına da inanıyorum” dedi.

Özel Sektör Öğretmenleri Sendikası’ndan Cansu Karakuş, Ağustos 2021’de kurulan sendikanın 9 bine yakın üyeye ulaştığını belirtti ve eşit haklar temelinde taban maaş uygulamasının geri getirilmesi taleplerini yineledikten sonra, “Hakkımız olanı alana kadar mücadelemiz sürecek” dedi.

Gönüllü olarak deprem bölgesine gittiği için çalıştığı Heybeliada Aile Sağlık Merkezi’nde mobbinge uğrayan ve hakkında soruşturma açılan Dr. Sosın Fisli ise kendisiyle dayanışan Heybeliada halkı ve TTB’ye teşekkür etti, “Bu birliktelik bize cenneti kapılarını açmayacak belki ama dayanışma, bizi bu cehennemden çıkaracaktır” diye konuştu.

Ardından yönetmen Kazim Öz, görüntü yönetmeni Sinan Güngör’e teşekkür plaketi verildi. Yönetmen Vuslat Saraçoğlu tarafından onur plaketi verilen oyuncu Necmettin Çobanoğlu ise “15 Mayıs sabahı bahara uyanmak için hepimize görevler düşüyor” dedi.

Gecede ayrıca, 1999 Gölcük Depremi’nde “yıkılmayan tek yer” olarak bilinen ve can kaybının yaşanmadığı Kocaeli’ye bağlı Tavşancıl’ın 1989-2022 yılları arasında belediye başkanlığı yapan ve pandemide yaşamını yitiren Salih Gün’ün oğlu Ümit Gün konuştu.

Babası Salih Gün’ün ranta değil bilime öncelik verdiğini belirten Ümit Gün, “Bilime önem verdiğinizde, zemin etüt raporu hazırlattığınızda ve çok katlı binalar yapılmasına izin vermediğinizde yıkım olmuyor. Ne mutlu ki ben evdeki ayakkabı kutularıyla değil babamın yaptıklarıyla anılıyorum” dedi.

Festival 7 Mayıs’a kadar sürecek

23 Nisan haftası boyunca Antakya’da olan İFF, Film Kooperatifi ve Gençlik Filmleri Festivali ekiplerinin yaptığı etkinliklere ilişkin hazırlanan video ile yönetmen Ethem Özgüven’in Hatay Akademi Orkestrası ve Antakya’ya ilişkin hazırladığı belgeselden kısa bir kesit gösterildi.

İstanbul’daki açılış gecesi Grup Seyyah’ın seslendirdiği ezgiler ve ardından Cem Kaya’nın yönetmenliğini üstlendiği Aşk, Mark ve Ölüm belgeselinin gösterimiyle sona erdi.

18. Uluslararası İşçi Filmleri Festivali, 1-7 Mayıs tarihlerinde İstanbul ve Hatay’da, ayrıca çevrimiçi olarak yine sponsorsuz, yarışmasız ve ücretsiz bir şekilde seyirci ile buluşacak.

Festivalin kataloğuna BURADAN ulaşabilirsiniz.

(Kaynak: Bianet)

Paylaşın

Zafer Kızılkaya, Goldman Çevre Ödülü’ne Layık Görüldü

Akdeniz Koruma Derneği Yönetim Kurulu Başkanı Zafer Kızılkaya, dünyanın en önemli çevre ödüllerinden biri olarak görülen ve Yeşil Nobel olarak da adlandırılan Goldman Ödülü’ne layık görüldü.

Zafer Kızılkaya ödül töreninde yaptığı konuşmada, “Okyanusların korunması gezegenimizin geleceğini belirleyecek” dedi. Akdeniz’de yaptıkları araştırma sonucunda Gökova’nın en az balık olan ve Türkiye’de ekosistemin en çok tahrip edildiği yer olduğunu tespit ettiklerini belirten Kızılkaya, bölgede kurdukları sistem sayesinde yasa dışı balıkçılığı yüzde 90’dan fazla engellediklerini söyledi.

Dünyanın en önemli çevre ödüllerinden biri olarak görülen ve Yeşil Nobel olarak da adlandırılan Goldman Ödülleri bu yıl Türkiye, Amerika Birleşik Devletleri (ABD), Brezilya, Zambiya, Finlandiya ve Endonezya’dan çevre aktivistlerine verildi. ABD’nin San Francisco kentinde Pazartesi günü düzenlenen törende su kirliliğine, monokültüre ve aşırı avlanmaya karşı faaliyetler yürüten çevrecilere 150 biner dolarlık ödülleri takdim edildi.

Ödülün Türkiye’deki sahibi Akdeniz Koruma Derneği Yönetim Kurulu Başkanı Zafer Kızılkayaoldu. Goldman Ödülleri’nin Twitter hesabından yapılan açıklamada, Zafer Kızılkaya’nın yerel balıkçılık kooperatifleri ve yetkililerle yaptığı iş birlikleri sayesinde Türkiye’nin deniz koruma alanları ağını Akdeniz kıyılarının 310 mili boyunca genişlettiğine dikkat çekildi.

Goldman Çevre Vakfı tarafından her yıl dünyanın farklı bölgelerinden altı çevre aktivistine ödül veriliyor. Bu ödülü daha önce alanlar arasında Brezilya Çevre Bakanı Marina Silva ve Kolombiya Devlet Başkanı Yardımcısı Francia Marquez gibi isimler de bulunuyor.

Ödüller neden verildi?

Kızılkaya ödül töreninde yaptığı konuşmada, “Okyanusların korunması gezegenimizin geleceğini belirleyecek” dedi. Akdeniz’de yaptıkları araştırma sonucunda Gökova’nın en az balık olan ve Türkiye’de ekosistemin en çok tahrip edildiği yer olduğunu tespit ettiklerini belirten Kızılkaya, bölgede kurdukları sistem sayesinde yasa dışı balıkçılığı yüzde 90’dan fazla engellediklerini söyledi.

Brezilyalı çevreci Alessandra Korap Munduruku, İngiliz Anglo American şirketinin Amazonlar’daki maden ocağı projesine karşı mücadelesi nedeniyle, Zambiya’dan Chilekwa Mumba, bakır madeni kaynaklı deniz kirliliğine karşı kazandığı hukuk mücadelesinden dolayı, Finlandiya’dan Tero Mustonen endüstriyel inşaatlar ve turba yakımına karşı çalışmaları nedeniyle, Endonezyalı aktivist Delima Silalahi de Sumatra’daki yağmur ormanlarına yönelik girişimleri için ödüle layık görüldü.

ABD’den Diane Wilson da kimya firması Formosa Plastics’in Meksika Körfezi’ni plastik atıklarıyla kirletmesine karşı yaptığı çalışmaları nedeniyle ödüllendirildi.

(Kaynak: DW Türkçe)

Paylaşın

Eurovision Şarkı Yarışması İçin Geri Sayım Başladı

Avrupa Yayın Birliği tarafından her yıl düzenlenen ve çoğunlukla Avrupalı ülkelerinden katılımıyla gerçekleşen uluslararası şarkı yarışması Eurovision için geri sayım başladı.

2022’nin kazananı Ukrayna yerine yarışmaya İngiltere ev sahipliği yapacak. Yarışma Mayıs ayında İngiltere’nin Liverpool kentinde gerçekleştirilecek. Eurovision 2023 hakkında merak edilenler:

Eurovision ne zaman?

Bu yılki Eurovision finali, 13 Mayıs Cumartesi akşamı Liverpool’da yapılacak. Yarışmaya M&S Bank Arena ev sahipliği yapacak. İngiltere, 25 sene sonra ilk kez yarışmaya ev sahipliği yapmış olacak.

Yarışma, iki yarı final ve ardından da finale sahne olacak. Tümü canlı yayınlarla izleyiciyle buluşacak.

Yarı finaller 9 Mayıs Salı ve 11 Mayıs Perşembe günleri düzenlenecek. İki yarı final sonucunda da 10’ar ülke finale kalmaya hak kazanacak.

İngiltere, İtalya, Fransa, İspanya ve Almanya her yıl olduğu gibi finallere bu yıl da otomatik olarak katılıyor. Ayrıca geçen senenin kazananı Ukrayna da finallerde yarışmaya hak kazandı.

Böylelikle finalde 26 ülke yarışacak. 2003 yılında yarışmada birinci gelen Türkiye, 2012’den beri yarışmaya katılmıyor. Bu, bu yıl da değişmedi.

BBC, yarışmanın bu yılki ev sahibi yayıncısı olacak.

Bilet almak hala mümkün mü?

Yarışmanın biletleri 7 Mart’ta satışa çıkar çıkmaz tükendi. 24 Nisan Pazartesi günü ise bir miktar bilet daha satışa çıkarılacak.

Biletler, yarı final gösterileri için 90 ile 290 sterlin arasında; büyük final için de 160 ile 380 sterlin arasında satışa çıkarıldı. Ön gösterim biletlerinin fiyatları ise 30 ile 280 sterlin olarak açıklandı.

İngiltere’de yaşayan Ukraynalılar için de yaklaşık 3 bin bilet ayrıldı. Dünya çapında 160 milyondan fazla insanın 2023 finallerini TV’den izlemesi bekleniyor.

Yarışmaya neden İngiltere ev sahipliği yapıyor?

2022 Eurovision şarkı yarışmasını, “Stefania” isimli şarkılarıyla Ukrayna adına yarışan Kalush Orchestra kazandı.

Normal şartlar altında yarışmanın ev sahipliğini, bir önceki sene yarışmayı kazanan ülke yapıyor. Ancak Ukrayna’da devam eden savaş, bunu imkansız kıldı.

Bunun için yarışmayı organize eden Avrupa Yayıncılar Birliği (EBU), 2022’nin ikincisi olan İngiltere’ye yarışmaya ev sahipliği yapmasını teklif etti. İngiltere de bunu kabul etti.

İngiltere, daha önce yarışmaya beş kez başka bir ülke adına ev sahipliği yaptı.

Yarışmanın maliyeti ne?

37 ülkeden katılan yayıncıların her biri EBU’ya giriş ücreti ödüyor. Son yıllarda bu ücretlerin toplamı yaklaşık 5 milyon sterlin oldu.

Rusya, Ukrayna’nın işgali ardından yarışmadan ihraç edildi.

BBC’ye yapılan açıklamada, ülkelerden bu yıl kayıpların telafisi için daha fazla para istendiği belirtildi. Fiyattaki artış nedeniyle üç ülke katılmayacağını açıkladı.

Bazı yayıncıların ise, artık AB üyesi olmayan İngiltere’ye ekipman taşımanın yaratacağı ilave maliyetlerden endişe ettiği düşünülüyor.

Etkinliğin sahnelenmesinin BBC’ye 8 ile 17 milyon sterline mal olması bekleniyor.

Birleşik Krallık hükümeti yarışmanın düzenlenmesi için 10 milyon sterlinlik taahhütte bulundu. Liverpool yerel yöneticileri de kendileri için bu miktarı 4 milyon sterlin olarak açıkladı.

Oylama nasıl yapılıyor?

Yarı finaller halk oylamasıyla belirleniyor, ancak final daha karmaşık.

26 ülkeden birer temsilci, final performanslarını değerlendiren bir jüride bir araya geliyor. Jüri, belirlediği en iyi 10 performansa ise, 12, 10, 8, 6, 5, 4, 3, 2 ve 1 olmak üzere puan veriyor.

Jüri sonuçları her ülke tarafından gece içerisinde açıklanıyor. Daha sonra ise yarışan ülkelerin izleyicileri, yine aynı puanlama sistemine göre oy veriyor.

Bu yıl ilk kez Avrupa dışından da oylar kabul edilecek. Dünya çapındaki oylamalar, bir ülke gibi birleştirilip sayılacak.

Oy verme işlemi Eurovision’un telefon uygulaması üzerinden yapılabilecek.

Avustralya Eurovision’a neden katılıyor?

Eurovision, Avustralya’da oldukça popüler. 2015 senesinde 60’ncı yıl kutlamaları için de davet edildi. O yıldan bu yana da yarışmaya davet ediliyor. Tıpkı Avrupalı ülkeler gibi EBU’ya bir katılım ücreti ödüyor.

Ancak kazanması durumunda yarışmaya ev sahipliği yapamayacak. Eğer kazanırsa, kendisi adına yarışmayı düzenlemesi için başka bir Avrupalı ülkeyi aday gösterebilecek.

İsrail de dahil, Avrupa dışındaki diğer ülkelerin de EBU üyesi oldukları için yarışmaya katılmalarına izin veriliyor.

Kimler katılacak?

Bu yılki yarışmaya ekonomik nedenlerden dolayı Bulgaristan, Kuzey Makdeonya ve Karadağ katılmayacak.

Katılacak ülkeler şöyle: Arnavutluk, Avustralya, Avusturya, Azerbaycan, Belçika, Çek Cumhuriyeti, Danimarka, Ermenistan, Estonya, Finlandiya, Gürcistan, Hırvatistan, Hollanda, İrlanda, İsrail, İsveç, İsviçre, İzlanda, Kıbrıs, Letonya, Litvanya, Malta, Moldova, Norveç, Polonya, Portekiz, Romany, San Marino, Sırbistan, Slovenya, Yunanistan, Almanya, Birleşik Krallık, Fransa, İspanya, İtalya, Ukrayna

(Kaynak: BBC Türkçe)

Paylaşın

Kuru Otlar Üstüne, Altın Palmiye İçin Yarışacak

Anadolu’nun uzak bir köyünde zorunlu hizmetini tamamlayan bir genç öğretmenin taciz suçlamasıyla yüzleşmesiyle yaşadıklarını konu alan Kuru Otlar Üstüne, 76’ıncı Cannes Film Festivali’nde büyük ödül Altın Palmiye için yarışacak.

76. Cannes Film Festivali’nin açılış töreni 16 Mayıs’ta yapılacak.

Kuru Otlar Üstüne filmi birçok sinefil tarafından 2023’ün merakla beklenen filmlerinin başında gösteriliyor.

Nuri Bilge Ceylan’ın yönetmenliğini yaptığı Kuru Otlar Üstüne’nin senaristleri Nuri Bilge Ceylan, Ebru Ceylan ve Akın Aksu. Ortak yapımcısı ise Arte France.

Filmin oyuncuları arasında Deniz Celiloğlu, Merve Dizdar ve Musab Ekici de yer alıyor.

Çekimleri iki yıl önce Erzurum’da başlayan film, Nuri Bilge Ceylan’ın sinemasında sık sık karşımıza çıkan Anadolu’dan insan hikayelerine odaklanıyor.

Festivalde Kuru Otlar Üstüne ile birlikte yarışan filmler şöyle:

  • Club Zero – Jessica Hausner
  • The Zone Of Interest – Jonathan Glazer
  • Fallen Leaves – Aki Kaurismaki
  • Olfa’s Daughters – Kaouther Ben Hania
  • Asteroid City – Wes Anderson
  • Anatomy Of A Fall – Justine Triet
  • Monster – Kore-Eda Hirokazu
  • Il Sol Dell’avvenire – Nanni Moretti
  • Last Summer – Catherine Breillat
  • Kuru Otlar Üstüne – Nuri Bilge Ceylan
  • La Chimera – Alice Rohrwacher
  • The Passion Of Dodin Buffant – Tran Anh Hun
  • Rapito – Marco Bellocchio
  • May December – Todd Haynes
  • Youth – Wang Bing
  • The Old Oak – Ken Loach
  • Banel E Adama – Ramata-Toulaye Sy | İlk Film
  • Perfect Days – Wim Wenders
  • Firebrand – Karim Aïnouz

Ceylan’ın Cannes karnesi

Nuri Bilge Ceylan, bundan 20 yıl önce Uzak filminin 2003 Cannes Film Festivali’nde Büyük Jüri Ödülü’nü almasıyla uluslararası arenada tanınan bir yönetmen haline geldi.

Ceylan’ın İklimler filmi 2006 Cannes Film Festivali’nde yarışma bölümüne kabul edildi. Ceylan, 2008’de de Üç Maymun filmiyle Cannes’da En İyi Yönetmen Ödülü’nü kazandı.

Ceylan, 2009 Cannes Film Festivali’nde jüri üyesi olarak yer aldı. 2011 Cannes Film Festivali’nde Bir Zamanlar Anadolu’da adlı filmle Büyük Jüri Ödülü’ne layık görüldü.

Ceylan, Kış Uykusu filmiyle 2014 Cannes Film Festivali’nde Altın Palmiye Ödülü’nü kazandı.

Daha önce senaryosunu Yılmaz Güney’in yazdığı, Şerif Gören’in yönettiği Yol, 1982’de Altın Palmiye’ye layık görülmüştü.

Ceylan, 2018 yapımı Ahlat Ağacı adlı filmle de Cannes Film Festivali’ne katılmıştı.

Paylaşın

26. Metin Göktepe Gazetecilik Ödülleri’nin Sahipleri Belli Oldu

8 Ocak 1996 yılında İstanbul’da gözaltında işkence yapılarak öldürülen Evrensel gazetesi muhabiri Metin Göktepe adına verilen gazetecilik ödülleri, İstanbul’un Şişli’de bulunan Nazım Hikmet Kültür ve Sanat Evi’nde yapılan törenle sahiplerini buldu. 

Kazananları Banu Tuna, Celal Başlangıç, Meltem Akyol, Hüseyin Aykol, Mustafa Kemal Erdemol, Nazım Alpman, Pelin Ünker, Semra Kardeşoğlu ve Yücel Göktürk’ten oluşan jürinin belirlediği ödüller; Metin Göktepe’nin doğum gününde verildi.

Törene Metin Göktepe’nin annesi Fadime Göktepe ile Türkiye İşçi Partisi’nden milletvekili adayı olan ablası Meryem Göktepe ile birlikte Emek Partisi (EMEP) Genel Başkanı Ercüment Akdeniz, Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) İstanbul Milletvekili Ali Şeker, TİP Genel Başkanı Erkan Baş, SOL Parti PM üyesi Alper Taş, Halkların Demokratik Partisi (HDP)  İstanbul Milletvekilleri Musa Piroğlu, Züleyha Gülüm, Şişli Belediye Başkanı Muammer Keskin, Türkiye Gazeteciler Sendikası (TGS) Genel Başkanı Gökhan Durmuş, DİSK Basın-İş Genel Başkanı Faruk Eren, Türkiye Yazarlar Sendikası (TYS) Başkanı Adnan Özyalçıner, Cumartesi Anneleri, Yeşil Sol Parti Milletvekili adayı Keren Fırtına, Evrensel gazetesi çalışanları ve çok sayıda gazeteci katıldı.

Sunuculuğunu gazeteci Nazım Alpman’ın üstlendiği bu yılki ödül töreninde ilk ödülü Dersim Gazetesi’nde yayımlanan “Herkesin sesini duyan var, onların yok: Abdallar depremde de ayrımcılığa uğruyor” başlıklı haberiyle Yerel Gazetecilik Ödülü’ne layık görülen Murat Güneş, ödülünü Şişli Belediye Başkanı Muammer Keskin’in elinden aldı. Keskin, “O dönemleri yaşamış bir arkadaşınız olarak Metin Göktepe gibi önemli bir muhabirimizi, gazetecimizi 26 yıldır unutturmayan ona katkı sunan emeği geçen herkese ayrı ayrı teşekkür ederim. Bizim görevimiz de bunları unutturmamak” dedi.

Keskin ardından ödülünü alan Güneş ise “Bize ısrarla dayatılmak istenen karanlığa karşı ülkenin aydınlık yüzleriyle burada olmaktan mutluluk duyuyorum. Harekete geçmiş örgütlü bir kötülüğün karşısında iyiliğin de bulaşıcı olduğunu bilen gazetecilerden biriyim. İşte Metin’de o gazetecilerden birisiydi. Kendisini özlemle anıyorum. 15 Mayıs sabahı adaletin, demokrasinin, aydınlığın olduğu bir ülkeyi hep birlikte kucaklayacağımıza olan inancımla beni ödüle layık gören jüriye teşekkür ediyorum” ifadelerini kullandı.

“Metin Göktepe ismi gazetecilikle birlikte hep anılacak”

“Ferhat Encü’ye tokat, gazetecilere engelleme” başlıklı haberiyle Görüntülü Haber Ödülü’ne layık görülen Artı TV’den Mehmet Zeki Kaya ödülünü gazeteci Elif Ilgaz’ın elinden aldı. Gazeteciler olarak Göktepe’nin anısını ve ismini yaşatmak için mücadele verdiklerini söyleyen Ilgaz, “Metin Göktepe ismi gazetecilikle birlikte hep anılacak” dedi.

Söz alan Kaya da toplumsal olay, miting, eylem ve etkinliklerde ilk engellenenlerin gazeteciler olduğuna işaret etti. Görüntüyü çektiği gün de engellendiğini dile getiren Kaya, buna rağmen haber takibini sürdüğünü dile getirdi. Kaya, “Türkiye’de son 30 yılda birçok gazeteci katledildi. Ama özgür basın susmadı” diye belirtti. Kaya, ayrıca ödülünü Artı TV çalışanı kameraman Bilal Meyveci ve Özgür Söylemez ile paylaşmak istediğini söylerken, “Çünkü adalet nöbetinin çoğunu onlar takip etti. Ben olmasaydım onlar olsaydı aynı şekilde bu reflekse bu görüntüyü alabileceklerdi” diye konuştu.

“Gazetecilik mesleği var oldukça Metin adını hepimiz anacağız”

Görüntülü Haber Ödülü dalında “Met Çıkmazı” başlıklı haberiyle Jüri Özel Ödülü’ne layık görülen Voys Media Youtube kanalından muhabir Tunca Öğreten, kameramanlar Murat Baykara ve Ömer Çakan ödülünü TGC Genel Sekreter Yardımcısı Nuray Karagöz’ün elinden aldı. Karagöz, “Türk basın tarihinde adı her zaman anılıcak bir arkadaşımız. Gazetecilik mesleği var oldukça Metin adını hepimiz anacağız” dedi.

Öğreten, “Göktepe adına verilen bu ödülü almak onur verici. Yıllar sonra umarım bende onun kadar anılan iyi bir gazeteci olurum” dedi.  Baykara ise Göktepe adına ödül almaktan mutluluk duyduğunu söyledi.

Bu yıl ki Fotoğraf Ödülü’nü ise BirGün’DE yayımlanan “Biz de öldük ama gömülmedik” fotoğrafıyla Uğur Şahin kazandı. Şahin, ödülünü, Metin Göktepe’nin annesi Fadime Göktepe’den aldı. Şahin, Göktepe adına ödül almanın gurur verici olduğunu söyledi. Göktepe’nin hatırasının yaşatılmasının gazeteciler için bir ödül olduğunu söyleyen Şahin, ödülünü ise fotoğrafı çektiği deprem bölgesindeki yaşamını yitiren ve mağdur olan insanlara adadı.

Jüri, bu sene ayrıca 2 Jüri Özel Ödülü daha verilmesine karar verdi. Son dönemde toplu tutuklamalara maruz kalan Mezopotamya Ajansı ve Jin News muhabirlerine, Jüri Özel Ödülü verilmesi kararlaştırıldı. Ödülü, gazeteciler adına Yeni Yaşam Gazetesi’nden Mehmet Şahin, gazeteci Pelin Ülker’den aldı. Ülker, “Artık umarım gazetecilerin hapsedilmediği, mesleki faaliyetlerin özgürce devam ettiği bir Türkiye’ye kavuşuruz” derken, Şahin ise iktidarın gerçeğin duyurulmasından, görünmesinden hoşlanmadığını ancak Musa Anter ve Metin Göktepe’nin geleneğini sürdüren gazetecilerin her türlü zorluğa rağmen gerçeği peşinden gittiğini ve yansıttığını dile getirdi.

Jüri, depremde hayatını kaybeden gazetecileri anmak ve yaralanan gazeteciler adına depremde yaralanan gazetecilerden İskenderun Ses muhabiri Akın Bodur’a Jüri Özel Ödülü verilmesini kararlaştırdı. 6 Şubat depremlerinde İskenderun Ses gazetesinin sahibi ve kurucusu, sürekli basın kartı sahibi Ayşe Figen Arlı da hayatını kaybetmişti.

Bodur’un ödülünü almak üzere Ses gazetesi sahibinin kızı Meral Güneş Arlı ve Bodur’un kızı aldı. Törende Bodur’un mesajı da okundu. Bodur, depremde yaşamını yitiren gazetecilere dikkat çekti.

BirGün Gazetesi’nde yayımlanan “Karanlık dünya bir çocuğu yuttu” başlıklı haberiyle Yazılı Haber Ödülü’ne layık görülen Timur Soykan, ödülünü TGS Genel Başkanı Gökhan Durmuş’un kızı Roza Durmuş’un elinden aldı. Burada söz alan Durmuş, “Kızımla geldik ödülü vermeye çünkü bu kız çocuklarının geleceğe daha güvenle bakabilmesi için gazetecilerin bu tarz haberleri yapması gerekiyor ve gerçekleri ortaya çıkarıp gereken cezanın verilmesi gerekiyor” diye konuştu.

Söz alan Soykan ise “Gazeteciler olarak çok öldürüldük, hapsedildik, işsiz bırakıldık, tehdit edildik. Üzerimizde her yerde çok yoğun bir baskı var. Ama bir de gerçek var; Metin Göktepe’nin izinden hiçbir zaman ayrılmadık. Usta dediğimiz gazetecilerin izinden hiç ayrılmadık. Bu ülkenin gazetecileri gerçekten çok büyük direniş sergilediler. Asla hakikat mücadelesinden vazgeçmediler” ifadelerini kullandı.

Soykan’ın konuşması ardından çekilen toplu fotoğraf  ardından Göktepe’nin 55. yaşı için doğum günü pastası kesildi.

(Kaynak: İleri Haber)

Paylaşın